Samstag, 25. Oktober 2008

TASAVVUFÎ GÖRÜS, MATERYALIST GÖRÜS VE

TASAVVUFÎ GÖRÜS, MATERYALIST GÖRÜS
VE KUR'ANÎ GÖRÜS ARASINDAKI FARKLAR

gercekleri gösteren ALLAHin adiyla

(Bu bildiri, yazarimiz Hüseyin Avdic'in, 2006 yilinda
mustafaakyol.org sitesinde bazi tartismacilara verdigi
cavaplardir.)

Bu üc görüs arasindaki farklari görmek ve bilmek gereki-
yor.

Tasavvuf ehlinden olan "vahdet-ül vücud"cular yani "tek-
varlikci"lar, Allah'a o kadar yaklasmislardir ki, artik âlem
onlarin gözlerinde "yok" olmustur. Onlar bu halde iken sa-
dece Allah'i görürler, kâinati da "hayal" perdesine sarar ve
âlem ile onu Yaratan'i birlestirirler ve "âlem yok yalnizca
Allah vardir" derler. Kur'andaki "Allah'tan baska ilah yok-
tur" cümlesini de: "O'ndan baska birsey yoktur" seklinde
yorumlarlar. Oysa Kur'anin demek istedigi bellidir: Bir tek
"gercek Tanri" olan "Allah"tan baska uydurulan tanrilari
reddetmektir. Yoksa kâinat ve kâinatlilari inkâr etmek
degildir.

Materyalistler ise, Allah'i yani bir Yaratici, Ya$atici ve Yö-
netici'yi kabul etmezler. Sadece maddenin varligini kabul
ederler. Evrendeki yaratilis, ya$atilis ve yönetilisi de; tesa-
düflere ve doga yasalarina verirler. Onlarin nazarinda Allah
"yok"tur, madde "var"dir. Yani onlarin tasavvufculugu da:
"Maddeden baska varlik yoktur" veya "Allah yoktur, mad-
de vardir" oluyor.

Tabii materyalistler, herseyi bilen ve yönetebilen bir Allah'i
kabul etmemekle, atomlar sayisinca tanriciklara veya dev-
letsiz ve hâkimsiz yasalarin yaraticiligina, ya$aticiligina ve
yöneticiligine inanmak zorunda kaliyorlar!

Kur'an ise ateistlerin bu zannina karsi: "Allah'tan baska ilah
yoktur" yani: "O'ndan baska yaratici, ya$atici ve yönetici
aramayin" ve tasavvuf ehlinin a$iri kismina da: "Hersey O'
nundur, O'ndandir ve O'nunladir" diyor, "hersey O'dur"
diyenlerin a$iriligini da: "Ben evren ve evrenlileri gercekle
yarattim, onlar gecicidir, ama hayal degildir; gercek ile ha-
yali birbirine karistirmayin; Ben hayal yaratmiyorum, ya-
rattiklarim gercektir" diyerek reddediyor.

Bu reddedisini de, Hud sûresi 7. ayetiyle: "Gökleri ve yeri
alti günde yarattigini, bu yaratmadan önce O'nun yönetim
tahtinin [su] üzerinde bulundugunu" yani evrenin yaratilis
maddesiyle Kendisi'nin bir ve ayni olmadigini, bunlarin ayri
ayri tutulmasi gerektigini ve diger bir cok ayetleriyle de
"evreni ve icindekileri bir [gercek] olarak yarattigini, onlarin
[hayal] olmadigini" bildiriyor. Ayrica Secde sûresi 5. aye-
tiyle de "emrinin gökten yere inip ciktigini" söyliyerek yer-
yüzünün "gökten" idare edildigini acikliyor.

Allah yerde mi, gökte mi? Yoksa nerede?

Bir kisim tasavvufcular: "Allah'in gökte olmadigini", dolayi-
siyla Islâmiyetin de "semâvî bir din sayilamayacagi"ni ve
Islâm düsünürleri de "Allah'in mekandan münezzeh oldu-
gunu" söylemektedir. Bu sözler karsisinda da ateist ve ma-
teryalistler: "Yerde de olmayan, gökte de olmayan bu Al-
lah nerededir" diyor, "öyleyse bu Allah ya maddenin icin-
dedir, ya da yoktur" zannina kapiliyor, "eger Allah madde-
nin icindeyse, biz O'na Allah degil, doga yasasi deriz; ama
yine de Allah'i kabul etmeyiz" iddiasinda ve inadinda bulu-
nuyorlar.

Inancli siradan halk, Allah'a olan saygisindan dolayi ve O'
nu yüceltmek icin "Allah göktedir", "yukarida Allah var"
der. O'nu yere sigdirmaz ve a$agiya düsürmez. Fakat O'
nun tam nerede bulundugunu bilemez veya cok düsünmez.

Allah da onlarin bu saygisini kirmaz ve reddetmez. Cünkü
Kur'andaki bir cok sözlerinde O: "Emrini gökten yere in-
dirdigini", "ayetlerini de yukaridan gönderdigini" bildirerek,
Kendisini "a$agida" degil, "yukarida" tutuyor. Tabii O'nun
bu tutu$undan ilim ehli "Allah'in gökte oldugunu" cikarmaz.
Öyleyse Allah nerededir?

Allah'in kendisine ilim verdigi bir kul, bu soruyu $öyle ce-
vaplar: Herseyden önce Allah, "maddeden" bir varlik degil,
"maddenin sahibi" bir Varlik'tir. Cünkü O Kendisini; "ya-
rattiklarina benzemedigi"ni bildirerek, "yaratilmislar cinsin-
den" olmadigini ve "göklerin ve yerin i$igi" oldugunu bildi-
rerek, "i$ik sahibi" oldugunu ve "ruhumdan üfledim" diyerek,
"ruh sahibi" oldugunu ve "diri" oldugunu bildirerek, "hayat
sahibi" oldugunu ögretmektedir. Demek Allah; ruh, hayat
ve i$ik sahibi ve madde üstü bir Varlik'tir. Elbette madde
üstü bir Varlik, maddede aranmaz ve O, maddeyle e$itle-
nemez. Cünkü madde bir "$ey"dir, Allah ise bir "ki$i"dir.
Demek nesne ile özne bir tutulamaz.

Meselâ akil, "madde üstü" bir varliktir. Yani akil demek,
beyin demek degildir. Cünkü akil, ruhun beyni harekete
gecirmesiyle üretilen bir i$ik'tir. Insan bu akil i$igiyla mad-
deye hâkimdir. Bu halde madde, aklin mahkûmudur. Mad-
de aklin elinde oldugu gibi, akil da ruhun elindedir. Ruhu-
muz da Allah'in emrindedir ve O'nun emrindendir. O halde
hersey O'nun yönetimindedir. Bu haliyle Allah, "herseyin
üstünde" oluyor.

Bir baba, kan ve döl bagiyla cocugunun herseyidir. Bu du-
rumda baba cocukta, cocuk babadadir: "Disarida" baba a-
ramaya gerek yoktur. Fakat zati ve kisiligiyle baba, cocu-
gun "ötesinde"dir. Yani ne cocugun icindedir, ne de disin-
dadir. Icinde olamaz. Cünkü baba cocuga sigmaz. Disinda
da olamaz. Cünkü cocuk, kan ve döl bagiyla babasina "mâ-
nen" baglidir. Demek baba, (zatiyla) cocugun "üstünde" ve
"ötesinde"dir. Ama onun dogmasina sebep olmak ve geci-
mini ve egitimini saglamakla da onun herseyidir ve ona cok
yakindir.

Bir misâl daha: Günes, Dünya'nin herseyidir. Cünkü isi, i$ik
ve i$inlariyla Dünya'yi kendisine baglamistir. Bu haliyle Gü-
nes, Dünya'nin hem "icinde", hem de "disinda" gözükür. Ya-
ni Günes maddî kütlesiyle ve $eyligiyle Dünya'nin "ötesinde"
dir. Ama isi, i$ik ve i$inlariyla da Dünya'nin yaninda ve her-
seyindedir.

Bu halde Dünya'nin akli bulundugunu farzetsek, Dünya ken-
disinin "Günes'ten haric bir varlik" oldugunu iddia edemez.
Ederse, hata eder. Cünkü hayati Günes'e baglidir. Günes'e
dahil oldugunu da iddia edemez. Cünkü Dünya Günes'e
katilsa, onda erir, yok olur. Demek Dünya kendisini Günes'
le bir ve e$it tutamayacagi gibi, ondan haric de tutamaz.
Ayrica Dünya, Günes'ten aldigi i$ikla dolmus olmasina ba-
kip "ben artik Günes oldum" da diyemez. Cünkü sahip ol-
dugu i$ik, Günes'in kendisi degil, kücük bir yansimasidir.
Onun diyebilecegi: "Ben Günes'in görüntüsüne mazharim.
Ben o olamam, o da ben olamaz" olacaktir.

I$te bu iki misâl gibi Allah da yaraticiligi, ya$aticiligi ve yö-
neticiligiyle insan ve evrenin herseyidir ve herseyindedir.
Bu haliyle Allah, insana insandan daha yakindir. Insan Al-
lah'tan haric olamaz. Fakat Allah zati ve kisiligiyle herkesin
ve herseyin üstünde, ötesinde ve uzagindadir. Eger insan
madden O'nun zatina ve saltanat dairesine ulasmak istese,
(Mearic 4.) ayetince belki 50 bin yillik bir mesafeyi katet-
mesi gerekir.

I$te Allah'in bu kisiligi ile görüntüsü arasindaki farki görme-
yen veya gözetmeyen bazi mutasavviflar, "göklerde Allah
aramayin, O size $ah damarinizdan daha yakindir" demek-
tedir. Dedikleri dogrudur, ama eksiktir. Cünkü Allah kisi-
ligiyle kâinatin ötesindedir. Ama i$ ve fiil, isim ve sifatlariy-
la herseyin ve herkesin berisindedir.

(Kur'andaki ayetlerden baska, Hz. Muhammed'in "Mirac
Mûcizesi" de, kâinatin ötesinde zati ve kisiligiyle bir Allah'in
bulundugunu isbat eder. Kâinatin son sInirinin bittigi yerde
Allah'in mânevî saltanat dairesine kapi acilir. Meleklerin gi-
remedigi bu kapidan, Hz. Muhammed, yüce Allah'in dâve-
tiyle girmis ve O'nunla görüsmüstür.)

"Allah zatiyla kâinatin ötesindedir" ne demektir? Bu sözden
ne anlamaliyiz?

Bu sözden anliyacagimiz: Herseyden büyük olan Allah; ruh
ve i$ik, enerji ve hayatiyla ve bilgisiyle bütün kâinati kapla-
mis ve ku$atmistir. Yani hersey O'nun avucunun icindedir!
Bu cümle, "O'nun mekandan nasil arinmis oldugunu" gös-
terdigi gibi, O'nun göze sigmayacagini ve dolayisiyla göz
ile görülemeyecegini de bildirir ve gösterir. Eger O'nun bü-
yüklügünü görmek istersen, $u ayeti okumalisin: Zümer 67:
"Allah'i geregi gibi bilemediler. Halbuki kiyamet günü yer,
tamamen O'nun avucu icindedir, gökler de sag elinde dü-
rülmüstür. O, onlarin ortak kostuklarindan uzak ve yüce-
dir."

Ey Allah'tan habersiz insan! Kimin avucunun icinde oldu-
gunu bil, inancini ona göre sec.. ve sana ebedî bir saadet
ve cennet kazandirmayacak dinleri, ideolojileri terket;
gercekle ya$a.

Not: Sonuc: Üc Nokta'dir.

1. Nokta: Allah, ki$iligiyle a$kin, fiilleriyle ickindir. (Günes'
in, kütlesiyle etrafindaki gezegenlerin ötesinde; ama isi, i$ik
ve i$inlariyla ve itim ve cekimiyle onlarin icinin icinde olmasi
gibi). Buradan da: "Allah her an her yerdedir, fakat ayni za-
manda O hic bir yerde de degildir" sonucunu cikarabiliriz.

2. Nokta: Allah'in bir "yönetim saltanati" vardir. Bu saltanat,
göklerin üstünde, kâinatin "ötesinde"dir. Melekler bu salta-
natin i$ci ve memurlari, polis ve askerleridir. Nasil bir devlet
sadece Basbakan'dan ibaret degilse, Tanrisal Devlet de yal-
nizca Allah'tan ibaret degildir. Melekler, Allah'in "sayginlik
perdesi" olarak görev yaparlar. Kâinattaki yaratilis, ya$atilis
ve yönetilis i$leri, Allah'in emirlerine göre melekler tarafin-
dan yürütülür. Ayni zamanda "doga" veya "fizikî yasa" deni-
len yaratis, ya$atis ve yönetis'in bütün yasalari da yine me-
lekler tarafindan i$letilir ve uygulanir. Yani hersey "kendi
kendine" olup bitmez. Buradan da "Allah'in ol demesi"nin
ne anlama geldigini iyi görmeliyiz.

3. Nokta: Tasavvufcular, ya$adiklari halleri ilim haline getir-
mez ve dinin üzerine cikarmazlarsa, zevkli ve bambaska bir
ibadet yapmis ve ya$amis olurlar. Ama onlari ilim haline
getirecek ve dinin üzerine cikaracak olurlarsa, farkli bir din
yaratmis, hata etmis olurlar. Tutulmasi gereken yol, Kur'anin
ve Son Elci'nin Kur'ansal ya$antisinin dahilinde kalmak veya
onlari temsil eden "Asrin Imami"na uymaktir. Aksi halde di-
ni baskalastirmis ve dogru yoldan sapmis olurlar. Her asrin
bir "Mevlâna"si vardir. Mevlânasini bulanlar, Mevlâ'sini bu-
lurlar, gercek disi inanclarin belâsindan kurtulurlar.

Ayrica dinin dâvet, temsil ve tebliginde kavram kargasasi
yaratmamak gerekir. Cünkü bu hareket, halki $askinliga
ugratir, halk neye inanacagini bilemez olur. Bunun icin hal-
kin alisageldigi kavramlari degistirmemek gerekir.

Bir de bilimi tasavvuflastirmamak gerekiyor. Meselâ evre-
nin bir "hologram" oldugunu ve "paralel evrenler" bulundu-
gunu söyleyen Hawking gibi bilim adamlari, bilimi tasafvuf-
lastirmaktadir. Cünkü madde ve evrenin derinlerine inebi-
len bazi din ve bilim adamlari, evreni "hologram" olarak gö-
rebilir ve "paralel evrenler" olmasi gerektigini düsünebilir.
Fakat bunlar, isbat edilmemis veya edilemeyecek seylerdir.
Isbat edilmedigi sürece de "bilim" olarak zikredilmemelidir.
Tasavvufcularin "sadece Allah vardir" demeleri dogru olma-
digi gibi, bilim adamlarinin da "evren bir hologramdir" deme-
leri de dogru degildir. Ancak "maddenin derinlerine inildikce
evren bir hologram gibi görülmeye basliyor" diyebilirler. Ta-
savvufcular da: "Allah'a cok yaklasinca evren yokluga kari-
siyor" demeliler. Cünkü Allah'in da Evren'in de varligi bir
gercektir, hayal degildir.

(Böylece Mustafa Bey'in sitesini "yüksek bir üniversite" ha-
line getirmis olduk)... Ögreten Allah'a hamdolsun!

Hüseyin Avdic

Zaman: Yeni Cag'in sekizi, Ekim ayi.
Mekan: Avrupa.
Makam: Cevaplama.
Boyut: Muranizm.

YAYINLAYAN
AVRUPA MURANISTLERI
* * *

Keine Kommentare: