Samstag, 25. Oktober 2008

GÖRMEMEK OLMAMAYA DELIL OLMAZ!

GÖRMEMEK OLMAMAYA DELIL OLMAZ!

inkârciliga düsman olan ALLAHin adiyla

(Bu bildiri, yazarimiz Hüseyin Avdic'in, 2006 yilinda
mustafaakyol.org sitesinde bazi tartismacilara verdigi
cavaplardir.)

Sinan Bey,

"TANRI MADDESEL BiR VARLIK DEGiLDiR
MANEVÎ BiR VARLIK GÖZ iLE GÖRÜLEMEZ!"
demistim. Ve siz de:

"Peki siz bu görülemezi nasil gördünüz de bu kadar emin seyler
yazabiliyorsunuz görünemez yoklanamaz hakkinda?" demissiniz.

Yazabilirim. Cünkü Tanri'dan haber getiren "Elciler" var. O Elci-
ler, Tanri'nin; ruh, hayat, i$ik ve enerji sahibi oldugunu ve O'nun
her seyi bildigini, duydugunu, gördügünü; iradesi, kudreti, seckisi,
bulundugunu; ezelî ve ebedî, ölümsüz ve dogumsuz oldugunu Ki-
taplari ile (bkz: Kur'an) bize bildirmislerdir.

"Dumani, alevi veya isisi olmayan bir ates olmaz. Dumani görünce,
atesin varligini anlariz" sözüme karsi da:

"Bence iyi düsünün. Eger ates diye birseyi görmemis hissetmemis
olsaydiniz dumanin ne oldugunu bilemezdiniz, ve ates sonucuna
varamazdiniz! Ates duman iliskisini önceden saglam bir sekilde
gördügünüz için bu tür yargilara variyorsunuz. Karistirmayalim
lütfen. Anlattiginiz örnekteki gibi evrene bakip tanri dememizi
saglayacak bir iliskiyi görmediniz, ama görmüs gibi kesin olarak
inanabiliyorsunuz. Kusura bakmayin ama, bunlar gerçekten akilda
tutulmaya degecek seyler degil. Kendi kendimizi kandiririz böyle
benzetmelerle" diyorsunuz.

Tamam, atesi görmedik. Farzedelim ki, bir bilim adami ilk defa bir
duman gördü ve "acaba bu nedir" diye merak ederken birden ve
görünmez bir yerden ates dile geldi ve bilim adamina seslenip: "Bu
gördügün duman, benim yanmamdan meydana gelen bir isarettir.
Ben, kirmizi renkte ve yakici bir varligim. $u calilari tutusturursan
beni görür ve tanirsin" dese, bilim adami da söyleneni yaptigi tak-
dirde o "ates" denen varligin ne oldugunu bilecek ve dumanin neye
isaret ettigini anlayacaktir.

Ayni bu sekilde cok merakli bir insan veya bir Peygamber de:
"Acaba benim varligimi ayakta tutan ve ya$amami saglayan bu
âlemi kim var etti veya nasil olustu" diye düsünürken ve sahibini
merak edip görmek isterken birden bir ses duyup: "Ey insan! Me-
rak ettiklerinin sahibi ve senin yaraticin ve ya$aticin Benim. Ama
Beni göremezsin. Fakat $u daga bak. O dag yerinde durursa,
Beni göreceksin" dese ve daga göründügünde dag paramparca
olsa ve o merakli kimse de bu siddetli patlamaya dayanamayip
bayilip yere düsse, artik neyin ne oldugu ve Yaratan'in göz ile gö-
rülemeyecegi anlasilmaz mi?

(Evet, ates ele avuca sigar. Fakat Tanri, bir yaratik degildir. Yara-
tik olmadigi icin de bir sekil alamaz. Sekli ve maddesi olmayan bir
varlik da gösterilemez. Sizin yarattiginiz bir bilgisayar, sizi göremez.
Ama siz ona bir göz ve akil takarsaniz, o sizi görmeye baslar. Eger
siz bir ruhanî varlik olur veya bir perde arkasina gecer veya dünya
ötesine [meselâ baska bir galaksiye] giderseniz, sizin yaratiginiz ar-
tik sizi göremez olur. Fakat siz ona dünya ötesinden bir fax ceker
veya mesaj gönderir ve telefon ederseniz, o da sizin varliginizi bilir
ve anlar; sizin görünmemeniz, yoklugunuza delil olmaz.)

I$te "duman*" hükmünde olan kâinatin da "Tanri" denen bir varliga
i$aret ettigi, bize Peygamberler vasitasiyla bildirilmis, onlar da dog-
ruluklarini, yalanci olmadiklarini, ellerindeki kitap ve mucizeleriyle
ve inkârcilarin felâketlerle tokatlanmasiyla göstermisler.

O halde bir degil, iki degil, üc degil; tam 124 bin Peygamber Tanri
ile konussa ve varligina sahit olsalar, daha Tanri'nin varligini inkâr
mümkün olur mu? Siz buna ister inanir, ister inanmazsiniz. Bu, size
kalmis bir meseledir. Inanmamakta özgürsünüz, fakat "ben gözüm-
le görmedikce Tanri yoktur" dememelisiniz. Cünkü elinizde O'nun
yokluguna dair kesin bir delil yoktur. Ve bilim adamlari da bu de-
lili size hic bir zaman veremeyeceklerdir. Cünkü onlarin da akillari
kisa ve yetersizdir.

Akil, kendi ba$ina cok $eyi bilir ve görür. Fakat her seyi bilip göre-
mez. Akil gözü, dünya ve evreni görür, ötesini göremez. Evren öte-
sini görmek icin ise, "kalp gözü" gereklidir. Akil, i$igini kalpten alir.
Kalp ise, "din" ile aydinlanir. Dinsiz (yani Hak Din'den mahrum olan)
insanin ise, kalp ve akli kördür. Kalp ve akli kör olan bir insan ise;
dünyaya nereden geldigini, nereye gidecegini ve neci olacagini bile-
mez; bitkisel ve hayvansal bir ömür gecirir ve sonunda olür gider.

"Insanî bir ya$am" istiyorsaniz, bunu Peygamberlerin mesajlarinda
ve gösterdikleri yolda bulacaksiniz. Bunun disindaki yollarda insanî
bir ya$am yoktur. Cünkü onun "insanî" oldugunu tasdikleyecek bir
makam bulamazsiniz. Kendi kabullerinizin ise bir gecerligi yoktur.
Cünkü evrenin hâkimi siz degilsiniz!

Not: (Duman*): Benim bilimsel tesbitlerime göre evren; buhardan,
buluttan, gaz veya duman'dan yaratilmistir. Yani evren "Büyük Pat-
lama" ile degil, "Büyük Buharlasma" veya "Bulutlasma" ile yaratil-
mistir. Patlamalar, bu buharlasma ve bulutlasma'dan sonra meyda-
na gelmistir.

Hüseyin Avdic

***
Sinan Bey,

Iddialariniz, sizin "zanniniz" olmaktan öte
gidemez. Zan ise, gercegin yerini tutmaz. Size,
"insaallah günün birinde Ilâhî Gercegi görürsünüz"
demekten baska söylenecek söz kalmiyor.

Ve nihayet sözün sonuna gelmis bulunuyoruz. Ben,
simdiye kadar konusarak hep gümüs kazandim. Bun-
dan sonra da susarak "altin" ve "pirlanta" kazanmak
istiyorum. Size de bana da bol kazanclar!

Beni dinlediginiz icin ben de size tesekkür ede-
rim.

Hüseyin Avdic

***

ALLAH KATINDA ATEiSTLERiN iNSANLIGI
NiCiN KABUL EDiLMEYECEK?

-Yaratan ve ya$atan, mülkün sahibi büyük Allah'i taniyip
O'na kul olmayi kabul etmedikleri icin.

Cünkü bu âlemde hic birsey insana ait degildir. Baskasina
ait seylerle de insan bir "kazanc sahibi" olamaz. Dolayisiyla
insan, varligina ve benligine sahip cikamaz: "Ben, beninim"
diyemez. Cünkü insan, varligini kendisi yaratmadi, kendisi
ya$atmiyor. Aksine o, yaratiliyor ve ya$atiliyor.

Bir ateist ve Tanri tanimaz ise, bu yaratilis ve ya$atilisi ya
evrene ve maddesine, ya da doga ve tesadüfe malediyor.
Fakat o maledilenler, maledenin malettiginden habersiz bu-
lunuyor! Cünkü bilincleri yok ki, ateistin iddiasina sahip cik-
sin ve onu tasdik etsinler!

Ateistler ise böyle bir tasdikten mahrum olduklari halde,
yaratilis ve ya$atilisi "Bilincli Tanri"ya degil, "bilincsiz varlik-
lar"a vermekten geri durmuyorlar. Geriye ne kaliyor? Ate-
istlerin kendi kendilerine gelin-güvey olmasi tabii!

Ama bu kalis karsisinda Allah, Kitap ve Elcileriyle onlarin
karsisina cikip ne diyor?: "Hayir! Hic birsey kendi kendinin
sahibi degildir. Her seyin sahibi Benim. Yaratis ve ya$atis
yalniz Bana aittir" diyor.

Ateistler de tabii buna inanmiyor! Peygamberlere, "siz ya-
lanci ve delisiniz" deyip, i$in icinden cikiyorlar!

I$te Allah da, onlarin bu inancsizligi dolayisiyla onlarin insan-
ligini, insaniyetligini ve iyi i$lerini hice sayiyor, kabul etmiyor.
Cünkü onlarin inancsizligi müthis bir zulüm ve haksizligi ice-
riyor. Cünkü mülkü, "hak sahibi"ne degil, hakki olmayanlara
veriyorlar.

Ateistler, kendi kendilerine kazandiklarini zannettikleri in-
sanlik, insaniyetlik ve iyilikciliklerinden dolayi kendilerini
"iyi insan" olarak görebilirler. Fakat bu görüslerini tasdik
edecek "Tanri" gibi cok yüksek ve ebediyetli bir mercileri
olmadigi icin, onlarin o görüsleri havada kaliyor, kiymet-
sizdir. Evet, bazi insanlar, onlarin "iyi insan"ligini onaylaya-
bilir ve kiymet verebilirler. Fakat o insanlar mülkün "gercek
sahibi" olmadiklari ve "fânî varliklar" olduklari icin, ateist-
lerin insanligi da neticesiz kalir. Bu da, onlarin insanliginin
"hiclige" inkilâp etmesi demektir.

Tabii Allah katinda bu hiclik; ta$, odun ve $eytanlik olarak
kabul görecek ve atese atliacak, ateistler de böylece "müeb-
bed hapsi" hak etmis olarak cezalarini cekeceklerdir.

Neden böyle olacak?

Cünkü: "Mülkü, gercek mülk sahibi olan Allah'a vermedik-
leri" ve "izinsiz tasarrufta bulunduklari" icin!

Demek "iyi insan" olmak icin önce "inanmak" gerekiyor. I-
nanc olmadan iyi insan olmak mümkün olmuyor, gecersiz
kaliyor. Insanin insanligini "gecerli" kilacak tek vasita: "E$i,
ortagi, oglu ve kizi olmayan tek Allah'a iman"dir. Iman, pa-
radaki "mühür" gibidir. Bu mührü kazanan, insanligi kazan-
mis olur. Kazanmayan, mühürsüz para gibi "gecersiz" kalir.
Bu gecersizligi "gecerli" kilacak bir madde, bir evren, bir
evrim ve bir raslanti da bulunamaz.

I$te bunun icin ateistler, "gecersiz insanlar"dir. Gecersiz in-
sanlar ise, hayvanlik mertebesini dahi kazanamazlar. Cünkü
hayvanlar, "kendilerinden bir üstteki" insanlara hizmet eder-
ler. Gecersiz insanlar ise, "kendilerinin üstündeki" Allah'a
iman ve ibadet etmeyi kabul etmeyerek, "kâinatin sömürü-
cüsü" yani "mânevî emperyalist" olurlar.

Öyle ise ey insanlar! Kendinize önce, insanliginiza gercek-
lik ve cennet fiati kazandiracak bir inanc ve Ilah bulun. In-
sanliginizi, hiclige ve atese düsmekten koruyun. Aradiginiz
inanc ve Ilah, Kur'anda mevcuttur.

Hüseyin Avdic

***
KUR'ANLILAR ATEiSTLERE MAGLUP MUDUR?

Bu sitede bir ateistle tartistiktan sonra Kur'ana bakip görü-
yorum ki, Kur'an onlara en güzel cevabi vermis. Ben de
bununla, Kur'andaki sözlerin bos yere edilmemis oldugunu
daha iyi anliyorum. Ve sanki Kur'an yeniden indiriliyormus
gibi bir hal ya$iyorum. Ve Allah'in sözleri gönül dünyamda
yildizlar gibi parildiyor, onlari hayranlikla seyrediyorum.

Biz Hakk'in dâvetcileri; inancsizlara, inkârcilara ve ateistle-
re din hakkinda ancak "gerekenleri" söyleriz. Eger muhata-
bimiz ikna olmuyor veya olmak istemiyorsa, susmayi tercih
ederiz. Ama bu ikna edememeyi bir maglubiyet olarak gör-
meyiz. Varsin muhatabimiz, kendinin galip geldigini zannet-
sin! Elbette biz de sonsuza kadar (yani ömrümüzün bitimine
kadar) fikir üretebiliriz. Fikir depolarimiz doludur. Bosalsa
bile Allah onu yine doldurur. Fakat gereginden fazla söz
etmek faydasiz olacagindan, kelâm israfi yapmamayi kazanc
sayariz.

Hem, cünkü din, ateistleri maglup etmek icin degil, onlari u-
yarmak ve dâvette bulunmak icin inmis ve gönderilmistir. E-
ger ateistleri maglup etmek icin olsaydi, Allah melekler or-
dusuyla bizzat ortaya cikar onlari sustururdu. Fakat bu hal-
de imtihan sirri bozulur, yok olurdu. Bunun icin Allah onlara
mühlet vermekte ve onlari gözlemektedir. Fakat bu sessiz
kalma kaidesinin istisnasi da olmus ve Peygamberlerin ta-
mamen maglup olmalarina izin vermeyerek, inkârcilari fe-
lâketlerle yok etmesini de bilmis, varligini göstermistir. Ama
inkârcilara karsi uygulanan esas kaide (saldirgan olmadik-
lari takdirde): "Mühlet vermek"tir. Biz de bunun icin gerek-
tiginde susmasini bilmeliyiz, biliriz.

Bu sözlerimi de, herhangi bir inancsizi muhatap almayarak,
inancli (Kur'anli) arkadaslarla paylasmak icin serdediyorum.
Ve diyorum:

Dünyanin, akilli bir insani olsun da, aklin varedicisi bir Tanri
(burda "Tanri" derken, evrenin tek ilahi "Allah"i kasdediyo-
ruz. Kavram kargasasi ya$amayalim lütfen!) olmasin!

Sual: Olmasi mi gerekir?
Cevap: Olmamasi da gerekmez! Ama bu belirsizlik sonsu-
za kadar gidemez. Gidemeyecegi icin Tanri cikar: "Aklin
ve evrenin sahibi Benim. Insani Ben yarattim, Ben ya$ati-
yorum" der, belirsizligi bozar. Bu bozgun karsisinda inan-
mak isteyenler (daha dogrusu bir Sahip arayanlar) inanir.
Inanmak istemeyenler ise, inanmaz; inancsizliklarinda di-
retirler. Mucize gösterilse bile "büyüdür" derler, inkârla-
rini sürdürürler.

Kazanclari nedir? Bosluk, basibosluk ve bosubosunalik!
Ama kalp ve akillari bu hicligi sonsuza kadar kabul ede-
meyecegi icin fen ve felsefeye, sanat ve edebiyata sarilir-
lar. Veya akil uydurmasi dinler ve oyunlar icad ederler.
Ya$amin amacinin da "tanrilasmak" veya "seytanlasmak"
oldugunu iddia ederler. Veya zevkciligi, cileciligi hayat
felsefesi yaparlar. Kendilerince inancsizliktan ve bosubo-
sunaliktan kurtulurlar! Cünkü gayelerini bilmis ve bulmus-
lardir! Fakat bu büyü ve rüya ne vakte kadar devam e-
der? Ölümle bozulur mu? Veya yeni bir dirilisle karsilasip
hesaba cekilirler mi? Biz cevabi elbette biliyor ve bildigi-
mize kesin inaniyoruz. Ama onlar yalanliyor! Bu halde
bekleyip görmekten baska care kalmiyor. Biz de bekle-
yip görecegiz! Kazanan kim, kaybeden kimmis yakinda
bilecegiz. (Tabii inancsizlara göre biz de bilmeyecegiz!):
"Zira ölümle hersey biter, yeniden dirilis ve hesap veris
bir hikâyedir". Tabii bu da onlarin inanci! Akillari evrenin
tek hâkimi ya! Biz bilemeyiz, onlar bilir... Fakat biz de
onlarin akillarinin bu egemenligini tanimiyor, "bekleyelim
görelim" diyoruz. Ve görecegimize eminiz! Cünkü:

"Allah'tan baska ilah yoktur, tek ve ortaksizdir O. Mülk
O'nundur, neticesi O'na aittir. Diriltir ve öldürür, ama
Kendisi ölmez ve dogmaz. Her iyilik O'ndandir, O'nun
elindedir. O herseye kadirdir ve O'na dönülecektir."

(Ortaksiz Allah bu sözlerle gümbürderken; madde ve
doga, evrim ve tesadüften bir ses gelmiyor! Ne garip?)

Ama yanilmayalim. Ateistler, o sessizlerin sözcüsü olmayi
bilmislerdir!... Fakat onlarin sözcülügü, insanliga bir ebedi-
yet ve ölümsüzlük kazandirmiyor. Biz de elbette ebediyet
Vadeden'e bakacak ve O'nu dinleyecegiz.

Hüseyin Avdic

***

INSAN, "GÖRÜNEN" YOKLUKTUR. ALLAH ISE,
"GÖRÜNMEYEN" VARLIKTIR.

Sinan Bey,

Size cevap vermemeye niyetlenmistim. Fakat Allah bana
bazi gercekleri gösterdi. Simdi o gösterilenleri yazmak is-
tiyorum:

(O ulvî duygulari ya$amama katki saglayan) "siz" degilsi-
niz, "Allah"tir! Siz kim oluyorsunuz ki? Cünkü siz bir "yok-
luk"sunuz! Cünkü dogmadan önce siz bir yokluktunuz. Öl-
dükten sonra da bir yokluk olacaksiniz. Ölümden sonra di-
rilise inanmadiginiz icin de zaten yokluksunuz. Bir yoklugun,
(bana ulvî duygular ya$amama katki saglamasi) nerden
mümkün olsun?

Bu i$te sizin inancsizliginiz, ulvî duygular ya$amamda sa-
dece kücük bir "sebep"tir. O sebep de, evrenin i$letilme-
sinin bir sonucunun sonucu oldugundan ve evrenin i$leti-
cisi de Allah oldugundan, sebebin de, sonucun da maliki
"Allah" oluyor. Cünkü maddenin atomlari ve tesadüf; ya-
ratma, ya$atma ve yönetme i$lerinden anlamazlar. Yarat-
ma, ya$atma ve yönetme i$lerini yapan, sadece Allah'tir.
Yani sizin gözle görmediginiz, fakat bizim kalb ve aklimiz-
la gördügümüz yüce Varlik. Bu durumda size sadece de-
nizden bir damla kaliyor. O damla da deniz Sahibi'ne ait
oldugundan, elinizde bir sey kalmiyor!

Demek sizin, (ulvî duygular ya$amama katki saglamaniz)
mümkün degildir. Sizin de zaten böyle bir gayeniz olamaz.
Eger gercekten iyilikci olmak ve cevrenize iyilik yapmak
istiyorsaniz ve bunlarin da bir ölümsüzlük kazanmasini di-
ler ve hedeflerseniz, önce kendinizi yokluktan ve yokolus-
tan kurtarmalisiniz. Yokolus inanclariyla insanliga hizmet
ve iyilik götüremezsiniz. Götürseniz de onlarin sahibi ola-
mazsiniz. Belki $u anda iyilik icin kosturuyor olabilirsiniz.
Fakat Allah'a ve Âhiret'e inancsizliginiz dolayisiyla o kos-
turmalarinizin ici, yokluk ve hiclikle dopdoludur. Eger bu
yokluk ve hicligi varlik ve heplige inkilâp ettirebilirseniz,
i$te bu sizin icin en büyük basari olur.

Demek, "ulvî duygular ya$amaniza katki sagladigim icin"
degil, "ulvî duygular ya$amaniza sebep oldugum icin"
demeliydiniz. (Gerci bu iki cümle birbirine yakindir, ama
siz ne demek istedigimi anlamissinizdir...)

O halde evrendeki yerinizi ve hükmünüzü iyi görmelisiniz,
Sinan Bey! Minnacik aklinizla Allah'i inkâra yeltenmemeli
veya bu inkârciligi bilimsel kiliflarla sürdürmemelisiniz. An-
cak Allah'in varligini kabul etmekle, varliginizin mümkün
olabilecegini ve yokluktan kurtulabileceginizi de unutmama-
lisiniz.

Demek, "Allah'tan baska ilah yoktur. Insanlar Allah'in kul-
laridir!" Evrenin varligi da buna evren kadar büyük bir de-
lildir. Evren varsa, Allah da vardir. Allah yoksa, evren de
yoktur. Evren var olduguna göre, Allah da vardir. "Allah
yoktur" dediginiz zaman, "aklim da yoktur" demis olursu-
nuz. Dememis olabilmeniz icin de; Allah'in degil, sizin yok
olmaniz gerekir. Siz, "ben bir yoklugum" diyebilirsiniz. Ama
"Allah yoktur" diyemezsiniz, dememelisiniz. Deseniz de, bu
inkâriniz bizim icin "gecersiz"dir. Bu gecersizligi de, yeniden
diriltildiginiz zaman göreceksiniz. $imdi size de, bize de dü-
$en; "beklemek"tir. Öyle ise, bekleyelim, görelim! Ama siz
olumlu bir sonuc icin cabalarsaniz, daha iyi olur elbette ki!

$unlari da eklemem gerekiyor: Gecmisiniz ve geleceginiz
yoklukla malûl oldugu icin siz, "görünen" bir yokluksunuz.
Allah ise, "görünmeyen" bir "Varlik"tir. (Görünen bir yok-
luk olursa, görünmeyen bir Varlik da olur). Akil da buna
sahittir. Akil olmasaydi, ne sizin yoklugunuz, ne de Allah'
in varligi bilinmez olurdu. Tek bilen, Allah kalirdi.

Sizin "yok" olan varliginizi "kim" görünür hale getirdi? Ve
burada dikkat ediniz: "Ben katki sagladim" diyorsunuz.
Size bu benligi kim verdi? Eger bunu verenin görünmez
Tanri degil, görünen madde oldugunu iddia ederseniz, o-
nun cok akilli oldugunu da kabul etmis olursunuz. Akilsiz
maddeye akil verdiginizde, ona ruh da vermis olursunuz.
Cünkü "istemek" ve "secmek" gibi fiiller, aklin degil, ruhun
i$idir. Ona ruh verdiginizde ise, maddeyi tanrilastirmis olur-
sunuz. Akilsiz maddeyi tanrilastiran bir kimse ise, kendini
akilsiz birakmis olur.

Düsünüyorsaniz, varsiniz. Cünkü buna akliniz sahittir. Dü-
sünmüyorsaniz, gene varsiniz. Buna da ben sahidim. Cün-
kü buradan yazilarinizi okuyorum. Sizi görmedigim icin:
"Sinan diye biri yoktur" diyemem. Fakat siz, kendi kendi-
nizi yaratmis degilsiniz. Demek siz, "düsündürtülüyor"sunuz.
Bu düsündürtme, "bilincli" bir eylemdir. Bu eylemi madde-
den (veya Allah disinda neye yaraticilik veriyorsaniz) bek-
leyemezsiniz. Cünkü maddenin akli yoktur. Demek Allah'
tan baska ilah da yoktur.

Demek, "Allah birdir. Birligiyle (günes gibi) heryerdedir.
Muhtac olunandir. Herseyden önce ve sonradir. Ve O'
nun yerini hicbir yaratik olamaz". Demek; madde, doga,
evrim ve tesadüf gibi seyler, "kullanilan" varliklardir. Biz
de, bu kullanilan varliklari kullanan görünmez Varlik'a,
"Allah" diyoruz. Siz: "Ben görmedigim varliga inanmam"
deseniz de! Cünkü biz, eserlerini görüyor, (kitap ve
ilhamlariyla) da sesini isitiyoruz. Size de, inanip inanma-
mak kaliyor elbet...

Hüseyin Avdic

***

CEVAP BEKLEYEN SORULAR

$u suallerin cevabinin verilmesi gerekiyor:

1- "Big Bang" bombasini kim imal etmis ve kim patlatmistir?

2- Eger "kim yapmistir" demek akil disiysa veya böyle bir
sualin "sorulmamasi gerektigi" iddia edilirse, bu bomba ve
patlama "kendi kendine" mi olmus ve olusmustur?

3- Kendi kendine olusum nedir?

4- Böyle bir olusumu kim görmüs, kim sahit olmus?

5- Bunu "gören" ve "bilen" yoksa, o "kendi kendine olmus"
yargisina nasil variliyor?

6- Böyle bir yargi "bilimsel" midir?

Buyursun, bilenler konussun!

Hüseyin Avdic

***
AKIL VE BiLiM

Akil, dünya gibi karanlik bir varliktir. Bu karanlik varligin
günesi kalptir. Kalp de i$igini Allah'tan alir. Din i$igiyla
güneslenmemis bir kalp ise, kördür. Kör kalplinin akli da,
fizik ötesini göremez, bilemez. Bilemedigi icin de inkârci
olur. Buradan da, aklin cocugu olan BiLiM'in boyunun
ne kadar uzun veya kisa olacagini cikartabilirsiniz.

Hüseyin Avdic

Zaman: Yeni Cag'in sekizi, Ekim ayi.
Mekan: Avrupa.
Makam: Cevaplama ve Mücadele.
Boyut: Muranizm.

YAYINLAYAN
AVRUPA MURANISTLERI
* * *

Keine Kommentare: