Donnerstag, 27. August 2009

BAHÇELİ İLE BAYKAL'IN ÇOCUKLARI AYRIŞIM İSTERSE!

(Kürt Sorunu Cözüm Plani)

BAHCELI ILE BAYKAL'IN COCUKLARI AYRISIM ISTERSE!

rü$dünü isbatlayanlara özerkliklerini vermis olan ALLAHin adiyla


"Kürt Acilimi"yla ilgili olarak muhalefet parti liderleri "affa ve ayrisima
izin vermeyiz" demisler ve demektedirler. Fakat, bu iki sorun cözücü
olabilecek eyleme karsi cikabilmek icin, onlarin hak ve adalete uygun
olmadiklarini isbatlamak gerekir. Öyle ise gelin, bunlarin isbatinin
mümkün olup olmadigini birlikte ele alip görelim ve önce $u "ayrisim"
dan baslayalim.

Bahceli ile Baykal'in birer ogullari oldugunu farzedelim. Simdi bu iki
ogul: "Baba, bak biz büyüdük, 18 ya$ini gectik 25 ya$ina geldik ve
evlenip nur topu gibi cocuklarimiz da oldu. Sizinle birlikte ayni cati
altinda ya$amaktan ve sizin varliginizdan mutlu ve memnunuz. Fakat
buna ragmen artik biz ayni cati altinda kalmak istemiyoruz. Cünkü
biz, sizin yönetiminiz altinda degil, kendi yönetimimiz altinda olmak
istiyoruz. Lütfen, bugünden itibaren bizim özerk ya$am istegimize
karismayin ve ona engel olmayin. Artik biz, sizden ayri olarak kendi
kendimizi yönetebilecek durumdayiz. Bizim bu özerk ya$am istegimi-
ze saygi duyun ve bizi azad edin. Fakat bu azadligimizin, sizi terket-
mek olmadigini ve irtibatimizin sona erecegi anlamina gelmeyecegini
de bilin" demektedirler. (Tabii burda eger baba zalim bir babaysa, kur-
gunun da ona göre meselâ: "Senin zulmünden kurtulmak istiyorum"
seklinde degismesi gerekir.)

Acaba bu sözler karsisinda Bahceli ile Baykal ne yaparlardi? "Buna
asla izin vermeyiz" mi derlerdi, yoksa "haklisiniz" mi derlerdi? Eger
demokrat bir baba iseler elbette "haklisiniz evlâtlarim" deyip, onlari
azad edeceklerdir. Aksi halde haksizliklarini göstermis olacaklar ve
zulümde kalacaklar ve birer "zalim baba" olacaklardir.

I$te Kemalist rejim (burada "Kemalist rejim" derken, Atatürk'ü degil,
laikci ve ulusalci Atatürkcüleri kasdediyoruz) tarafindan önce Islâm'
dan sogutulan ve bunun neticesinde irkcilastirilan Türkiye'nin dogur-
dugu A. Öcalan'in talep ettigi "özerk yönetim"in de, Bahceli ile Bay-
kal'in farazî cocuklarinin istedigi özerklikten fazla bir farki yoktur.

Bu özerkligi istemekte bir haksizligin bulunmadigini, aksine onu ver-
memenin bir haksizlik ve zulüm doguracagini hep birlikte görmekteyiz.
Demek, ayrisim'a karsi cikmanin bir anlam ve faydasi yoktur. Politik
faydalar icin zulme riza gösterenlerin politikaciligindan ise, Türkiye'ye
bir hayir gelmeyecegini görmek ve kabul etmek durumundayiz.

Nasil rü$dünü isbatlamis bir evlâdin anne-babasindan ayrilip yeni bir
yuva kurmasi "bölücülük" olmuyorsa, 18 ya$ini degil, tam 81 ya$ini
gecmis bulunan Kürt vatandaslarin özerk yönetim talebi de bölücülük
olarak vasiflanamaz. Dolayisiyla, onlarin isteginin (bazi gerekli sartlar
altinda***) yerine getirilmesi gerekiyor. Bu geregi yerine getirmeyenler
büyük bir zulüm ve diktatörlügü kabullenmis olacaklardir. Fakat
"Demokrat Türkiyeliler Cumhuriyeti"nde böyle bir zulüm ve diktatörlük
kabul edilemez ve halk cogunlugu da buna riza gösteremez ve göster-
meyecektir.

Simdi gelelim "af" meselesine...

Öcalan ve PKK'lilari, Kürtler dogurmadi. Ya kim dogurdu? Elbette ki,
Türkiye'yi önce dinsizlestirmeye calisan sonra da onu irkcilastirmayi
ba$aran Kemalistler dogurdu! Simdi: "Bu gayrime$ru cocugu biz dogur-
madik, yok o kendikendine(!) dogdu veya baskasinin veledidir" demenin
bir anlam ve faydasi yoktur. Bu inkârci söylemler bo$unadir. Yapilacak
i$, bu hatayi kim dogurduysa, onu onun temizlemesidir. Yani, irkcilik
ve ulusalciligin sahip cikicilari ve Kemalizmin takipcileri olan Baykal
ile Bahceli'nin bunu halletmeleri gerekiyor. Yani bu vazife, AK Parti
iktidarinin degildir. Daha cok muhalefet partilerinin vazifesidir. Dolayi-
siyla, bu sorunu cözmeye calisan iktidar partisine muhalefet partileri-
nin karsi cikmaya, onu engellemeye haklari yoktur. Aksi halde Türki-
ye'ye ihanet eden asil hainler, onlar olacaklardir.

Geliniz ey MHP'liler ve CHP'liler, bu ihanetten vaz geciniz! Gercek bir
Türkiye partisi oldugunuzu isbat ediniz! Yoksa bu gercekler günesi
altinda bir kar tanesi gibi eriyip gideceksiniz... Bu eriyise razi misiniz?
Eger raziysaniz, partilerinizi kapatip gidiniz! Sizin yerinize gercek par-
tiler gelsin, bu kavga-gürültü bitsin. Bütün Türkiye de huzura kavus-
sun!

(***): Özerklik icin istenebilecek sartlar:

1- Bu konunun muhatabi, Kürt halki ve aydinlari ve onlarin siyasal
temsilcisi olarak da DTP'dir. Öcalan ve PKK ile gerekli irtibati DTP
saglar.

2- Özerklik istemek, Kürt halkinin dogal ve insanlik hakkidir. Bu hak-
kin talebi reddedilemez. Cünkü bu halk, kücük bir azinlik degil, devlet
ve yönetim sahibi olabilecek kadar kalabalik bir halktir. Hem Güney-
dogu'lu Kürt halki Kürt'tür ve Kürt kalmak istemekte ve Türkleserek
asimile olmak istememektedir. Bu istek, onun en tabii hakkidir.
Bu hak cignenemez.

(a-Kürt halkinin cogunlugu icin, Kürt veya Türk yönetimiyle yönetilmek
arasinda bir fark olmayabilir. Fakat bu konuyu, Kürt halkindan cok,
onlarin "reisleri" hükmünde olan Kürt aydinlarina sormak gerekir. E-
ger Kürt aydinlarinin cogunlugu PKK ve Öcalan gibi özerklik istiyorsa,
istekleri verilir, kabul edilir.)

(b-Kürt halkinin cogunlugu ayni zamanda Müslümandir da. Fakat dinin
birlestiriciligi ve bütünlestiriciligi de bir noktaya kadardir. Cünkü hem
seksen yildan beri Kemalist rejim tarafindan Türk ve Kürt halklari Islâ-
miyet'ten uzaklastirilmis oldugundan, bu iki halki birbirine kaynastira-
cak, onlari birbirine yapistiracak gücte bir dindarlik kalmamistir. Yüz-
de 20-30'luk bir dindarlik gücü, onlari tam kardes yapmaya yetmemek-
tedir. Kemalist rejim maalesef bu iki halki birbirinden sogutmayi, ara-
larini acmayi basarmistir. Aralarinin tekrar kapanmasi ve ortadaki buz-
larin erimesi icin yüzde 60'lik bir dindarlik gücüne ihtiyac vardir. Bu da,
az bir zamanda kazanilmaz. Kürt asilli Bediüzzaman Said Nursi Haz-
retleri, bu iki irki din ve Islâmiyet vasitasiyla birarada tutmaya ve bu-
nunla Kürt isyancilari susturmaya calismistir, iyi ve güzel yapmistir.
Fakat her güzeli herkes begenmez. Bizim begendigimizi bir baskasi
cirkin bulabilir ve daha baska güzellikler arayabilir. Hem o zamana ait
olan bir güzellik, bu zamanda 'dinden uzaklastirilma sebebiyle' solmus
olabilir. Solmus bir güzelligi de kimse begenmez. Bir de; Kürt halki
Müslüman olsa da, ana ve babasi olan Türkiye Cumhuriyeti'yle ayni
evde oturmaya ve ayni yönetim altinda kalmaya mecbur degildir. Cün-
kü onun da bir "kisiligi" ve "irki" ve "rü$dünü isbatlamisligi" yani "kendi
kendini yönetebilme yeterligi" vardir. Rü$dünü isbatlamis bir cocuk ve
genc, 80 ya$ini gecmis "cok ihtiyar" ve de "zalim" bir babanin yöneti-
mi altinda kalmaya mecbur olamaz.)

(c-Kürt halkinin cogunlugunun 'Türk halki gibi' dindarliktan uzak oldu-
gunu unutmayalim. Yani bu demektir ki; biz Türk ve Kürt halkinin 'din-
darliklari sebebiyle' ancak yüzde yirmi$erini kucaklastirabiliriz. Geri ka-
lanini kucaklastiramayiz. Bir Nurcu ile bir Millîgörüscünün dahi fikir ay-
riligi sebebiyle kucaklasamadigini düsünürsek, bu gercegi daha iyi gö-
rürüz. I$te burada Bediüzzaman Hazretleri'nin iki halki din vasitasiyla
kucaklastirma ve bir arada tutma stratejisi 'gecici olarak' sona ermek-
tedir. Fakat her asrin yeni bir Mehdisi ve Imami-Ba$kani oldugu unu-
tulmamalidir. Yeni Mehdi'nin veya Imamin da yeni cözümleri olur.)

(d-$imdi burada durup laikci ve ulusalci Kemalistlere soralim: "Kürt
halkinin ayrismamasi icin Türkiye halkinin dindarlasmasini mi istersi-
niz, yoksa ayrilmayi mi kabul edersiniz?" Elbette "$eriat getirecekleri"
korkusuyla halkin dindarlasmasini kabul etmezler ve bunu önlemek
icin de yarim asir boyunca gayret göstermislerdir. O halde bu gayreti-
nizin aci meyvesini de kabul etmek zorundasiniz. "Hem bunu, hem
onu kabul etmem" demenin, bir gecerligi yoktur. Dolayisiyla, özerklik
talebine engel olmaya da hakkiniz yoktur. Caresiz, yetistirdiginiz mey-
veyi yiyeceksiniz...)

(e-Diger dünya ülkelerinde özerkligin bir hükmü kalmamis olabilir. Fa-
kat istisnalar kaideyi bozmaz. Bu hususta her zaman baskalarini ör-
nek almak zorunda degiliz. Bizim istisnamizi kabul etmek imkânsiz
degildir.)

3- Bu özerklik bölgesine verilecek ad: "Güneydogu Kürdistani Demok-
ratik Özerk Yönetimi" olabilir veya daha kisa ve degisik benzer isimler
de konabilir.

4- Özerklik, Güneydogu'daki Kürt halki ve bölgesi icin gecerlidir. Bu
bölge disindaki Kürt vatandaslar zorla bu bölgeye getirilemez. Ancak
isteyenler gelebilir. Fakat bu istek, bölgenin kapasitesini a$mamalidir.

5- Bu bölge halki, kendi okulunu, belediyesini, parlamentosunu, polis
teskilâtini ve digerlerini kurabilir, i$letebilir, kendi kendini yönetebilir.
Eger 5-10 yil icinde iyi yönetim gösterirlerse, ordu teskilâtlarini da
kurabilirler.

(Cünkü dilleri "Kürtce" oldugu icin Türk ordusunda askerlik yapmalari
zordur. Bu zorlugu a$mak icin Kürt gencleri Türkce ögrenmeye zor-
lanamazlar. Ancak kendi istekleriyle Türkce'yi "ikinci dil" olarak sece-
bilirler.)

6- Yönetici kadronun cogunlugu veya yarisi Marksist zihniyetli olamaz.
Ancak ücte biri olabilir.

7- Bu bölgenin yönetimi, Kürt halkini dininden soyutlayacak (PKK'nin
marksist ve dindarlasmaya düsman oldugu unutulmamali) eylemlere
girisemez, halk üzerinde despot bir yönetim uygulayamaz. Yönetimin
demokratik olmasi sarttir. Kamusal alanda (T.C'nin uygulamasi gibi)
dindarlara yasak getiremez.

8- Özerk Yönetim altindaki halk cogunlugu istedigi takdirde (demok-
ratik olmak sartiyla) kendi dinine uygun bir yönetim isteyebilir. Bu
istek, cok önemli insanî ve hukukî bir neden olmadikca reddedilemez.

9- Özerk Yönetim'e ait halkin fertleri, istedikleri takdirde bulunduklari
bölge ve yönetimden ayrilma hakkina sahiptir.

10- Kürdistan bölgesinde bulunan Türkler, eger dil sorunu cekmeyecek-
lerse, bulunduklari yerde kalirlar. Kalmak istemeyenler, devlet yardimi-
yla baska bölgelere aktarilirlar. Kürdistan'da kalmak isteyen Türkler'e
irkcilik ve asimilasyon uygulanamaz. Azinlikta kalmis Türk vatandas-
larin gerekli olan dil ve ögrenim haklari, Kürt Yönetimi tarafindan onlara
taninir ve karsilanir, ellerinden alinamaz.

11- Güneydogu Kürdistani Demokratik Özerk Yönetimi ve bölgesi, hal-
kiyla ve topragiyla Türkiye Cumhuriyet'ne aittir. Türkiye Cumhuriyeti'nin
mülk ve milleti de, egemenligin gercek sahibi Allah'a aittir.

12- Bu yönetim kuruluncaya kadar Türkiye Cumhuriyeti gereken yar-
dimi yapar.

(Kurulus gerceklestikten sonra Kürt halkinin vergileri "Özerk Yönetim"e
ait olacagindan, Türk Devleti bu yönetime ve halkina sürekli olarak yar-
dim yapmak zorunda degildir. Ancak "isterse" yapar.)

13- Tabii, özerklik vermekten önce Öcalan ve PKK'lilarin affedilmesi
gerekir. Fakat bu af, bir "bagis" olarak degil, irkci Kemalist rejimin
seksen yil boyunca Kürt halkina yaptigi zulümlerin bedeli olarak gö-
rülmelidir. Bu bedel ödenmedigi müddetce Türk Devleti zulüm ve
kötülüklerinden arinmis olmaz.

("Katil Öcalan'la $ehitler bir tutulamaz" derken, dikkatli olmalisiniz. Bu
"canavar"i yaratan Frankenstayn biz [dindarlar, demokratlar ve liberal-
ler] miyiz, yoksa Kemalist rejiminiz mi? Elbette ki sizin rejiminiz! O
halde rejiminizin günahlarini masumlarin üzerine atmayin, zalim olma-
yin!)

14- Eger Kürt bölgesindeki halkin vergileri özerk yönetim icin yeterli
olmayacaksa ve buna yetecek üretimleri de yoksa ve ileride de olma-
yacaksa, Irak Kürdistani'ndan (mümkünse) yardim alinir. $ayet yardim
alinamazsa ve baska yerden de gelmeyecekse, özerk yönetim mode-
linden vazgecilir ve baska bir model ve care aranir.

15- (Ve buna daha diger gerekli sartlar da eklenir. Bu konunun uzman-
lari bu noktalari daha ince ve etraflica ele alabilirler. Biz sadece kaba
ve kisa bir taslak göstermeye calistik.)

16- Bu bildirimizle, "bu sorun aynen böyle cözülmelidir" diye bir dayat-
mada bulunmuyoruz. Bu sorunu daha iyi cözecek bir plan ve modeli
olan varsa, buyursun teklifini ortaya sersin.

(Güneydogu Kürdistani Demokratik Özerk Yönetimi, hepimize hayirli
olsun!)

Not: "Kürt Acilimi" denen "Demokratik Türk Acilimi"ni baltalamaya ca-
lisanlar, dolayli olarak teröre ve PKK'ya destek vermis ve sonucta on-
larla esitlenmis olacaklarini unutmamalidirlar.

$u da unutulmamalidir ki; "Kürt sorunu" yoktur, "Türk sorunu" vardir.
Bunun icerigi olarak irkciliga dayanan "Kemalist rejim sorunu" vardir.
Cünkü bu rejim, 80 yil boyunca Kürt vatandaslarin dogal haklarini gas-
betmistir. Ve bu gasbin en kisa zamanda sona ermesi ve Türkiye
Cumhuriyeti'nin, haksizliklarindan arinmasi gerekiyor.

PKK'nin sözcüsü olarak degil, Hakk'in bir sözcüsü ve bir hâkem olarak
$unlari da söylemek zorundayiz ki, bu sorun cözümsüzlüge varmasin:
Siz (Türk Devleti olarak) Kürt halkina diyorsunuz ki: "Al evlâdim, sana
"lisan özgürlügü" vereyim, bu da yetmiyorsa, gel seni Kürt lisan kurs-
larina göndereyim, sana Kürtce televizyonlar acayim, bu mesele kapan-
sin". Kürt halkinin sözcüleri de buna karsi diyor ki: "Sagol baba, bu li-
san özgürlügü beni kesmez, bu $eker beni avutmaz. Ben senden, yal-
niz lisan özgürlügü degil, esas olarak "yönetim özgürlügü" istiyorum.
Cünkü ben artik büyüdüm, cocuk degilim. Bu yüzden beni ancak Gü-
neydogu Villasi tatmin eder. Bu villayi ver, kurtul. Bu villada ben kendi
yönetimim altinda ya$amak istiyorum. Hem bugüne kadar senin yöne-
timinden hic memnun olmadim. Cünkü beni bir Kürt gibi degil, hep bir
Türkmüsüm gibi yönettin. Acaba biri seni Kürtmüssün gibi yönetseydi
ne yapardin? Ne kadar dayanirdin? Dolayisiyla bu villayi ve azadligimi
verirsen, baska birsey istemem, bana yaptigin zulümleri de unutur gi-
derim. Villanin tapusu da sende kalsin, ama yönetim benim olsun."

Evet, "Kürt Sorunu"nun asli, esasi budur. Bu sorunu dogru anlamaz-
sak, onu dogru cözemeyiz. Cözümsüzlük de, terörü devam ettirir. Bu
da Türkiye'yi eritir.

(a-Ortada bir sorun varsa, bu sorun cözülmelidir. Sen cözmeye yanas-
mazsan veya cözemiyorsan. onu baskalari cözmek ister. Hem akil
akildan üstündür; senin cözemedigin bir sorunu bir baskasi cözebilir.
O cözebiliyorsa, onun cözümüne karsi red ile yani haksizca büyüklen-
me gururdur. Ama hakli büyüklenme yücelik ve ululuktur. Eger Avrupa
ve Amerika'nin elinde iyi bir cözüm varsa, bunu size teklif edebilirler.
Bu teklifi kabul etmek ve teklif sahipleriyle i$birligine girmek, "vatana
ihanet" degildir. Eger sen bunu ihanet olarak görüyorsan, cöz öyleyse
sorununu! Hem cözmeye yanasmiyorsun, hem "ic i$lerime karisma"
diyorsun! Eger senin cözmedigin sorun bir zulüm ve haksizlik doguru-
yorsa, haricî gücler buna göz yummaz, senin ic i$lerine karismaktan
cekinmez. Bir dünya imparatoru olsan hadi neyse, herkesi susturur-
sun. Ama sen ne imparatorsun ne de iktidar! Fakat buna ragmen dün-
yaya efelenmekten cekinmiyorsun! Kimse senin bu zulümkârlik üstün-
deki efelenmene sessiz kalmaz. Madem baskalarinin karismasini is-
temiyorsun, cöz öyleyse sorununu! Ama hak ve adaletle ve demokra-
siyle...)

(b-Türk halki icinde bu sorunu cözecek kapasitede aydinlar mevcuttur.
Fakat yaptirim gücleri olmadigindan cözümleri havada kalabiliyor. So-
nucta haricî güclerin baskisi gerekli hale geliyor.)

Not 2: Ey "irkci" olmadigini iddia eden, ama asimilasyonculukla irkcilik
yaptigini görmeyen milliyetci Türkler ve MHP'liler! Dünyanin diger ülke-
lerinde azinlikta bulunan Türk halklarinin özerklik taleplerine de karsi
misiniz, karsi cikar misiniz? Madem cikmazsiniz, o halde kendi mille-
tinize tanidiginiz haklari nicin Kürtler'e tanimazsiniz? Kürtler'in hakkini
taniyin ki, baska ülkelerdeki Türkler'in hakkini istemeye yüzünüz
olsun!

Not 3: Ey "Türkiye Cumhuriyeti" altinda bulunan Anadolu halklari! Bak-
mayin siz, simdi Baykal ile Bahceli'nin "Kürt Cözümü"ne esip gürledik-
lerine. Vakt-i iktidarlarinda MHP'liler ve Halkcilar, Öcalan'i nasil idam-
dan kurtardilarsa, cok yakin bir gelecekte onu ve ordusunu affedecek
olanlar da yine onlar olacaktir. Yani Öcalan'i affetme borcu ve büyüklü-
gü (muhalefete göre: "Ihanet"i) ve Kürtler'e özerklik tanima $erefi ve gö-
revi (muhalefete göre: "Bölücücülüg"ü), AK Parti'ye degil, MHP ile
CHP'ye ve bir de SP'ye nasip olacaktir. Peki bu nasil olacaktir?

-Bunun sirri bizde gizlidir! Onun ne oldugunu insaAllah yakinda acikla-
riz...

Not 4: Genel Kurmay Baskani'nin konuyla ilgili aciklamalari karsisinda
$u sözleri de söylememiz gerekli oldu:

Kürt ve Türk sorunu'nun cözümünde TSK muhatabimiz degildir, muha-
tap alinmamalidir. TSK ne söylemek istiyorsa, bunu siyasal iktidara
bildirsin, ama gizli ve sessizce. Eger TSK'lilar gazetecilere veya muha-
lefete gizli veya acik bildirimlerde bulunurlarsa, suc i$lemis olurlar. Öy-
leyse TSK, kamuoyuna yönelik aciklamalardan uzak dursun, haddini
hududunu bilsin, elinin silahiyla siyasetimize karisip, demokrasimize
tecavüz etmesin. Tecavüze devam ettigi takdirde ilgili kurum ve kuru-
luslar, TSK aleyhinde hemen dâvâ acmalidir. Lütfen, aydinlarimiz, ya-
zarlarimiz ve politikacilarimiz bu hususa dikkat etsinler ve TSK ne söy-
lerse söylesin, onu muhatap almasinlar. Muhatabimiz, TSK degil, si-
yasal iktidardir. Bizim icin iktidarin söyleyecekleri önemlidir.

Ayni sekilde PKK ve Öcalan da muhatabimiz degildir. Muhatabimiz,
DTP'dir. PKK ve Öcalan ne söyleyecekse, DTP'ye söylesin, ama gü-
rültüsüzce. Bu saatten itibaren muhatabimiz iktidar ve muhalefettir.

I$te bu sorunun cözümünde takip edilecek usul ve yöntemin temeli
budur.

(Yani takip edilecek yol $öyle olabilir: a- Muhataplar kimdir? b- Istenen
nedir? c- Neler verilebilir? d- Kararlasma. e- Uzlasma. f- Anlasma ve
tokalasma. Bu bildiride a,b,c maddeleri belirlenmis oldugundan, varilan
safha, bizi "Kararlasma" noktasina getirmis bulunuyor.)

Eger iktidar bu sorunu cözmezse, düsürülür. Sorunu muhalefet devra-
lirsa, anarsi ve terörü devralmis olur. $ayet TSK üstlenirse, o da büyük
bir halk savasiyla karsi karsiya kalir. O halde "yagmurdan kacan, firti-
naya tutulur" atasözünü unutmayalim ve gereken neyse, hemen yapa-
lim, kurtulalim.

Muhalefetin dedigi gibi, acilim bitmemistir. Aksine yeni baslamistir ve
süratle ilerliyor! Kim bu ilerlemeyi engellemeye kalkarsa, altinda ezilir!

EGER ORTADOGU'NUN HÂKIMI OLMAK ISTERSE TÜRKIYE,
BU SORUNU CÖZMELIDIR. BASKA CARE YOKTUR!

Zaman: Yeni Cag'in dokuzu, Agustos sonu.
Mekan: Avrupa.
Makam: Cözüm.
Boyut: Muranizm.

YAYINLAYAN
AVRUPA MURANISTLERI
* * *

Donnerstag, 20. August 2009

BÜTÜN DÜNYA ÜLKESİ LİDERLERİNE DUYURU!

(Iran'in ruhanî lideri Hamaney'in aciklamalari hakkinda)

BÜTÜN DÜNYA ÜLKESI LIDERLERINE DUYURU!

yöneten ALLAHin adiyla


Yakında ‘Mehdi’nin geleceğini iddia eden İran’ın ruhani lideri
Ayetullah Hamaney, ‘Türkiye de dahil tüm İslam ülkelerinin silahlı
güçlerini birleştirerek hazırlanması’ çağrısında bulunmus.

Bu cagrida dikkat ceken birinci nokta: "Mehdi'nin daha gelmemis
oldugu ve gelecegi"dir. Fakat gercek Mehdi gelmis ve 11 Eylül
Terör Olayi'ndan sonra (Allah'in izniyle) vazifesine resmen baslamis
bulunuyor. Bu Mehdi'nin görev adi ise: Mehmed NUR'AN'dir.

Mehmed Nur'an, Allah'tan bilgi, i$ik ve elcilik almis, $iilik ve sünni-
lik üstü mânevî bir $ahsiyettir. Insanligi dogruluga götürmek icin gö-
revlendirilmis bu $ahsiyet, Hakk'a ve Adalet'e dayanir ve insanligin
baris ve saadeti icin calisir. Bu sebeple o, teröre izin vermez. Onu
önlemek icin gerekirse, basta ABD olmak üzere bütün dünya ülke-
leriyle i$birligine girer, bundan cekinmez.

Hedefi en basta Islâmlilarin ve insanligin baris ve saadeti olan bu
$ahsiyet, herhangi bir ülke ve yönetimin emrinde degil, yalnizca
yüce Allah'in emrindedir. Allah'in emri de; en basta Hakk'a, Ada-
let'e ve Namus'a ve bunlar da sonucta iyilikcilik, baris ve mutluluga
götürür. Gercek Mehdi de bu cizginin disina cikamaz.

Dolayisiyla Iran Yönetimi ve Islâmli Ülkeler'in liderleri bu Mehdi'yi
dinlemek durumundadirlar. Dinlemedikleri takdirde ba$lari belâdan
kurtulmaz. Eger Iran Yönetimi bu gercek Mehdi'yi dinlemeyip Orta-
dogu'nun istikrarini bozacak ve karistiracak icraat ve eylemlerde
bulunursa, kazanacagi düsmanlar karsisinda yanliz kalir ve birakilir.
Cünkü Allah'in Mehdisi, Iran Yönetimi'nin keyfine göre hareket
etmez.

Bu durumda Islâmli Ülkeler, Iran'in Kum kentinden cikacak (veya
zorla cikarilacak) ve Amerika ve Israil'e savas acacak bir Mehdi'nin
pesinden gidemezler ve emrine uyamazlar. Cünkü Islâmli Ülkeler'in,
ardindan gidecekleri ve sözünü dinleyecekleri gercek Mehdi: Meh-
med Nur'an'dir.

Mehdi Mehmed Nur'an, despotiklestirilmis bir $eriat düzenine izin
vermemektedir. Buna göre, $eriatla yönetilmek isteyen Ortadogu
ülkelerinin önce despotizmden arinmis olmalari gerekiyor. Ancak bu
arinmadan sonra demokratik bir $eriatla yönetilme iznine kavusabi-
lirler. Cünkü Allah'in dini ve $eriati diktatörlükle uyusmaz. Bu sebep-
le Saddam Hüseyin de devrilmek zorundaydi ve Mehdi'nin izniyle
devrilmistir. Eger Saddam Hüseyin, Allah'in Mehdisi'ni dinleyip
iktidardan cekilseydi, Amerika'nin Irak'a girmesine gerek kalma-
yacakti.


Mehmed Nur'an, Israil-Filistin barisi icin de gerekenleri "Kur'anist
haber" bildirileriyle Israil ve ABD yönetimine bildirmis bulunuyor.
Bunun geregi olarak da ABD yönetimi, 67 sinirlarina dönmesi icin
Israil'e görevini hatirlatmis ve onu baski altinda tutmaktadir. Fakat
Iran Yönetimi'nin nükleer silaha dogru kosan adimlari, Israil'in göre-
vini yerine getirmesini engellemektedir. Bu engelin kalkmasi icin de
Iran'in nükleer adimlarinin durmasi gerekiyor. Bu adimlar durmadigi
takdirde Iran Yönetimi, Islâmli Ülkeleri de karsisina almis olacaktir.
Simdi Iran Yönetimi'ne adimlarini durdurmasi icin bir süre verilmis-
tir. Bu süre daha fazla uzatilmayacaktir ve uzatilamaz. Iran, yolun
sonuna varmis durumdadir. Eger adimlarini durdurmazsa, bunun
bedelini öder.

Iran Yönetimi icin $ayet Mehdi ve emirleri önemliyse, Ahmedinecat
ve Hamaney, Mehmed Nur'an'i dinleyip nükleer adimlarini durdur-
sunlar ve vurulmaktan kurtulsunlar. Eger "biz, Iran'dan cikmamis bir
Mehdi'yi dinlemeyiz" derlerse, karsilasacaklari bütün sonuc onlarin
"kaderi" olur. Biz de bu kadere "riza" göstermekten baska bir sey
yapamayiz...

Sonuc olarak: Diktatörlükten kurtulmamis ülkelerin askerlerinin bir-
lestirilmesinden ancak diktatörizm cikar, iyilik ve hayir cikmaz. Birlik
isteyenler önce diktatörlük ve otoriterlikten kurtulmalidir. Bu kurtulus
gerceklesmedikce, Islâmli Ülkeler'in sorunlari cözüm bulmaz.

Islâmli Ülkeler'in halklarina, cözüm dogurucu Ramazanlar diliyoruz.

Not: Bu bildiri, Allah'in Mehdisi Mehmed Nur'an tarafindan tasdik
edilmistir.

Bildirilerimize ulasabileceginiz adres:
www.kuranisthaber.blogspot.com

Zaman: Yeni Cag'in dokuzu, Agustos ortasi.
Mekan: Avrupa.
Makam: Duyuru ve Uyari.
Boyut: Muranizm.

YAYINLAYAN
AVRUPA MURANISTLERI
* * *

Dienstag, 18. August 2009

(YAZARIMIZ HÜSEYİN AVDIÇ, DEVLET BAHÇELI'YE SESLENİYOR!)

(YAZARIMIZ HÜSEYIN AVDIC, DEVLET BAHCELI'YE SESLENIYOR!)

Sayin Devlet Bahceli,

Iktidarin getirdigi "Kürt Acilimi"na hemen öfkelenmissiniz. Bu öfke sizi
patlamaktan korur, sahsî acinizdan iyidir. Fakat siz, "siyasal" bir kisi-
liksiniz. Bu yüzden sizin öfkeniz tehlikelidir, Türkiye'yi patlatabilir. Yani
öfkenize hâkim olmak zorundasiniz ve öfke ile kalkanin zararla oturaca-
gini da unutmamalisiniz.

Eger PKK terörüne kurban gitmis bütün $ehitleri MHP'liler vermis olsay-
di, bu konuda ilk ve en cok söz hakki sizin olurdu. Ama gercek böyle
degildir. Yani siyasal söz hakkiniz yüzde yüz degil, sadece yüzde onüc-
tür. O halde öfkeniz de bu kadar olmali degil midir?

Ikinci önemli nokta ise: Ortada cözülmesi gereken bir sorun var. Siz de
bir Türkiye partisi lideri olarak bu cözümün bir ucundan tutmakla yüküm-
lüsünüz. Bu cözüme katkiniz nedir, ne olacaktir? Yoksa sadece öfke
kusmak mi olacaktir! Öfkenizi degil, önerinizi gösteriniz. Önerinizi gös-
terirken de su tabloya dikkat etmelisiniz:

"Türklerin" degildir Türkiye, "Türkiyelilerin"dir.
Yüzde otuz kadardir cünkü gercek Türklerin sayisi,
Gerisi Laz'dir, Cerkez'dir, Kürt'tür, mürttür, melezdir.
Demek ki, yüzde otuzun degil, yetmisindir Türkiye!
Öyle ise diyelim: Türkiyelilerindir Türkiye!

Sayin Bahceli,

Eger irkcilik yaparsaniz, Türkiye'yi bölmeye calisirsaniz veya cözümü bal-
talamaya kalkarsaniz, alacaginiz pay sadece yüzde otuz hattâ onun yarisi
kadardir. Yani Türkiye'nin yüzde yetmisinden fazlasini kaybedersiniz. (Bu
tablo, sayin Deniz Baykal icin de gecerlidir.)

CHP'lilerin, dindarligi kamusal alan disina atmasi gibi, eger siz MHP'liler de
Kürtce'yi kamusal alan disina atmakta israrli olursaniz, o zaman Türkce'nin
kamusal alandaki hakki da yüzde otuza düser!

Bu gercekler karsisinda sizi ve bütün MHP'lileri yapici ve sorun cözücü
olmaya dâvet ediyorum.

Hüseyin Avdic


Zaman: Yeni Cagin dokuzu, Agustos ortasi.
Mekan: Avrupa.
Makam: Hitap.
Boyut: Muranizm.

YAYINLAYAN
AVRUPA MURANISTLERI
* * *