Donnerstag, 26. Januar 2023

KUR'AN YAKMA İZNİ VEREN İSVEÇ YÖNETİMİNE ÜÇÜNCÜ UYARI!

KUR'AN YAKMA İZNİ VEREN İSVEÇ YÖNETİMİNE ÜÇÜNCÜ UYARI!

 

kötülüğe izin vermeyen, kötülük yapanları cezasız bırakmayan tekTANRInın adıyla

 

Siz İsveç yönetimi, faşist bir siyasetçinize Kur'an yakma izni vererek dehşetli bir hata ettiniz. Şimdi bu çok büyük hatanın içeriğinde neler var olduğunu göstermek istiyoruz.

Birincisi: Paludan'ın Kur'an yakma olayını "ifade özgürlüğü" olarak kabul ettiniz ve ona dünyadaki bütün müslümanlara hakaret etme izni verdiniz. Şimdi öfkeli bir müslüman kalkıp Paludan'ı öldürse ve: "Ben de ifade özgürlüğümü kullandım." dese, onu da hoşgörecek misiniz? Hoşgörebilir misiniz? Madem göremezsiniz, o halde 1,7 milyar müslümana hakaret edilmesini de hoşgöremezsiniz. Buna hakkınız yoktur! Madem bir haksızlık ettiniz, Müslüman Dünya'dan özür dilemek borcunuzdur.

İkincisi: Müslümanlara sempatinizi göndermeniz yeterli değildir. Çünkü Kur'an yakılmasına izin vermekle çok büyük bir suç işlediniz ve işlettiniz. Çünkü işlettiğiniz bu suç, 1,7 milyar müslümana hakaret içermektedir. Şahsa hakaretin cezası 6 ay hapis olsa, 1,7 milyar şahsa hakaretin cezası: 850 milyon yıl eder. Bir insanın ortalama ömrü 60 yıl olduğundan, o hakaretci şahsa 850 milyon yıllık bir ceza çektirilemez. Bu durumda 850 milyon yıllık cezayı bir insan ömrü olan 60'a böleriz. Sonuç: 14 milyon 166 bin'dir. Yani 850 milyon yıllık cezada 14 milyon tane insan ömrü vardır. O şahsa 850 milyon yıllık ceza çektirmek mümkün olmadığından, onu 14 milyon kere idam etmek gerekiyor. Fakat bu da mümkün olmadığından, onu en azından bir kere idamla cezalandırmak kaçınılmaz oluyor. O şahsa bu ceza verilmezse, "adaletsiz devlet" olursunuz.

Üçüncüsü: İdam edilmeyi haketmiş olan o şahıs, Tanrı'nın Kitabı'nı yakmakla yüce Tanrı'ya savaş açmıştır. Tanrı'ya savaş açanın cezası idamdır, öldürülmektir. Fakat öfkeli müslümanlar yüce Allah'ın: "O inançlılar kötülüğü iyilikle savsınlar" tavsiyesini dinleyerek, o hakaretci İslam düşmanının cezasını Allah'a bıraksınlar, Allah hesap görenlerin en iyisidir. Bu cezalandırma işini hukuksal yoldan halletmek daha doğrudur. Hem o şahsı idam etmek devletin hakkıdır.

Dördüncüsü: Fakat o Tanrı ve Kur'an düşmanını hukuksal yoldan cezalandırmak mümkün değildir. Çünkü ona suç işleme iznini veren, İsveç yönetimidir. Bu durumda İsveç yönetimi aleyhinde bir dava açmak gerekiyor. Bu dava da herhalde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde açılabilir. Bütün İslamî kurumlar birleşerek bu davayı açmalıdır. Bu, müslümanların hakkıdır. Bu dava açıldığında AİHM'nin insan haklarına ne kadar değer verdiğini de görmüş oluruz.

Beşincisi: AİHM'den iyi bir sonuç alınamayabilir. Bu durumda ve şimdiden itibaren bütün İslamlı Ülkeler İsveç yönetimine siyasal kapılarını kapatmak durumundadırlar. Bu kapılar ancak İsveç yönetiminin Müslüman Dünya'dan özür dilemesiyle açılabilir.

Altıncısı: İsveç yönetiminin Kur'an yaktırması, bir din savaşı çıkaracak boyutta bir olaydır. Şimdi biz bu olayı hukuksal daireye hapsederek bir din savaşı çıkmasını önlemek zorundayız. Bunun için de, bütün dünya ülkeleri düşmanlıkla Kur'an, İncil, Zebur ve Tevrat yakacak olanlara ebedi hapis cezası vermek durumundadır. Bu suçu işleyecek olanlar bu cezayı göze almak durumunda kalacaklardır. Bu ceza konmazsa, din savaşı kaçınılmaz olur. O halde en başta Türkiye ve bütün İslamlı Ülkeler bu cezayı yasalarına hemen işlemelidirler.

Yedincisi: Kur'an yakarak 1,7 milyar müslümana hakaret etmiş olan Paludan, İslamlı Ülkeler'e giriş yaptığında hemen tutuklanmalı ve ebedi hapis cezasına çarptırılmalı. Bu çarptırmayla Kur'an'ın değersiz bir Kitap, müslümanların da değersiz insanlar olmadığı kafalara sokulmalıdır. Kur'an yaktıran Avrupa yönetimleri de bunu kafalarına iyi kazımalıdır!

Sekizincisi: İsveç yönetimi, üzerine düşen görevi yapmalıdır. Yapmalıdır ki, Rusya'nın tehdidi altında olan Avrupa ülkeleri bir de İslam Dünyası'nın tehdidini üzerlerine çekmesin.

Dokuzuncusu: Özgürlüklerinizi hak, adalet ve namus ilkeleriyle sınırlamalısınız. Hak, adalet ve namus ilkelerine uymayan özgürlükler özgürlük değil, azgınlıktır. Azgınlığa izin verilemez.

İmza: Mehdiyet ve Hilafet Makamı.

 

Not 1: Siz İsveç yönetimi, NATO'ya girmenizi engelleyen Türkiye yönetimine kızmamalısınız. Çünkü Türkiye sizden kötü birşey istemiyor. Sadece teröristlerin iadesini istiyor. O teröristleri iade etmemek ve yargılanmalarını engellemek, insan haklarına tecavüzdür. Adaleti işletmemekle suç işlemektesiniz ve suçlu durumdasınız. Bu suçtan arınmanız gerekiyor. Teröristler adaletten üstün olamaz!

Not 2: Avrupa ülkeleri üzerlerine düşen görevi yapmazsa, kendini yanlızlaştırmış olur. Yani, Rusya'yla arası bozulmuş olan Avrupa bir de Müslüman Dünya ile arasını bozmamalıdır. Bozarsa, yalnızlığı ikiye katlanır. Birileri Avrupa'yı yalnızlığa düşürmek isteyebilir. Dikkat!

Not 3: Kur'an yakan o bozguncu şahıs öldürülmeyi haketmiş olsa da biz HİLAFET MAKAMI, onun fertler tarafından öldürülmesine izin vermiyoruz. Bütün müslümanlar bu karara uymak zorundadır.

Not 4: Tevrat, İncil ve Zebur; Kur'anla uyuşmayan yerleri olsa da onlar biz Kur'anlı müslümanlar için değerlidir. Bu değerlere düşmanlık edenler, düşmanımızdır.

Not 5: Adalet gereği olarak biz kur'anlılar, Avrupa'yı ikiye ayırıyoruz: İyi Avrupalılar, kötü Avrupalılar. Kur'ana düşmanlık etmeyen ve ettirmeyen iyi Avrupalılar dostumuzdur. Kur'ana düşmanlık eden ve ettiren Avrupalılar ise dostumuz olamaz. Dostumuz olmak isterlerse, kötülüklerini terketmeleri ve Müslüman Dünya'dan özür dilemeleri gerekiyor.

Not 6: Kur'ana saldıran faşist ve ateistler şunu iyi bilsin: "Kur'an güneş gibidir, üflemekle sönmez." Hem Kur'an ışık gibidir, ateşle yanmaz. Çünkü ateş ışığı yakmaz. Miladi 610 yılında doğmaya başlayan ve 14 asır ona inananların iç dünyasını aydınlatmış ve hâlâ aydınlatmakta olan Kur'an Güneşi, 2080 yıllarında batacaktır. Bu batışın ardından 43 yıl sonra da kıyamet başlayacaktır. Kur'an düşmanları bu vakte kadar iyi yaşasınlar. Eğer kıyametten sonra da ikinci bir hayat olsun isterlerse, bunu ancak Kur'anda ve Kur'anlı oluşta bulabilirler. Seçim onların!

Not 7: Avrupalı ırkçılara mesaj! Üzerinde yaşamakta olduğunuz Avrupa toprakları önce Tanrı'ya, sonra O'na inanıp teslim olanlara aittir. Yüce Tanrı O'na inanmayan faşist ve ateistlere de, azgınlık ve taşkınlık ve bozgunculuk yapmamaları şartıyla yaşam ve oturum izni vermiştir. Eğer azgınlık ve taşkınlık yapacak olurlarsa, doğal felaketlerle ve düşman saldırısıyla onları ortadan kaldırır. O halde uslu olsunlar ki yüce Tanrı onlara acısın, oturum izinlerini iptal etmesin. Ama onlar Tanrı'nın Kitabına saldırarak azgınlık etmekte, bir devlet de onların bu azgınlığını teşvik etmekte, izin vermekte. Kitabına saldırı yapılan o ülkeye Tanrı neden acısın? Düşman ordularını onların üzerine neden göndermesin? Avrupa ülkeleri şu anda nükleer tehdit altındadır. Elinde binlerce nükleer silah bulunan o düşmanın bir tek düğmeye basmasıyla bütün Avrupa buhar olabilir. Bu durumda olan bir Avrupa'yı Tanrı'nın koruması istenirse, Avrupalılar O'nun Kur'an isimli Son Kitabı'na saldırı ve saygısızlık yapılmasına izin vermemelidir.

Not 8: Ey insanlar! Dünya ve evren ve içindekiler size ait değil, Tanrı'ya aittir. Çünkü onları siz yaratmadınız. O halde yeryüzünü babanızın çiftliğiymiş gibi kullanamazsınız. Onu ancak mülk Sahibi'nin izniyle kullanabilir ve O'nun koyduğu kurallar dairesinde yaşayabilirsiniz. Bu kuralların ne olduğunu, sizin niçin ve nasıl yaşamanız gerektiğini ve evrenin sahibinin Kim olduğunu, yüce Tanrı Muhammed Peygamber'e gönderdiği son Kitap Kur'anla bildirmiştir. Bu bildiriyi kabul edip uyanlara ötedünyada ölümsüz ikinci bir hayat verilecektir. Kabul etmeyenler için de ebedi bir ceza kaçınılmaz olacaktır. Ölüm gelmeden önce seçiminizi iyi yapınız, "kazanan" olunuz. "Kaybeden" olmayınız. Dünyanın ebedi olmadığını da unutmayınız. Çünkü her geçen saniye ömrünüzü tüketmektedir. Siz ise bu saniyeleri durduracak güçte değilsiniz. Eğer ölümü öldürecek gücünüz varsa, keyfinizce yaşayabilirsiniz. Madem ölümü öldüremezsiniz ve madem ebedi bir hayat istersiniz, o halde sizin için en iyi çare, Kur'anlı olmak ve Kur'anlı yaşamaktır. KUR'AN; İncil ve Tevrat'ın özetini içeren ve onları tamamlayan eşsiz bir KİTAP'tır. Bu Kitap'tan başka bir kitap gönderilmeyecektir. Çünkü kıyamet çok yaklaşmıştır.   

Not 9: Bu bildiri uluslararası diplomatik platformda paylaşıldı.

İmza: Mehdiyet ve Hilafet Makamı.

 

EVRENİN SAHİBİ TANRI TEKTİR

İSA MUSA VE MUHAMMED TEK TANRI'NIN KULU VE ELÇİSİDİR

 

Zaman: Yeni Çağ'ın yirmiüçü, Ocak'ın üçüncü haftası.

Mekan: Avrupa.

Makam: Hakka davet ve Uyarı.

Boyut: Muranizm.

 

Yayınlayan: Avrupa Muranistleri.

(Muranist: Modern Kur'anlı.)

                       *      *      *

 

  

Dienstag, 24. Januar 2023

İSVEÇ YÖNETİMİNİ YENİDEN UYARIYORUZ!

İSVEÇ YÖNETİMİNİ YENİDEN UYARIYORUZ!

 

gafilleri uyarmaktan vazgeçmeyen tekTANRInın adıyla

 

Bir faşist siyasetçinize Kur'an yakma izni vermiş olmanız, sizin ve yönetiminizin çok büyük bir gaflet, dalalet ve sefalet içinde olduğunuzu gösteriyor. Bu çok çirkin görüntüden kurtulmanız için sizi tekrar uyarmamız gerekiyor.

Bir devlet ve ülke; hak ve adalet ve namus ve bunlara dayalı özgürlükle yönetilir. Bu dört sütuna dayanmayan bir devlet yıkılır. Yıkılmıyorsa, onu yıkmak ve tekrar o dört sütun üstüne oturtmak gerekir. Siz de böyle yapmak zorundasınız.

Devletinizi doğru dört sütun üstüne oturtmak isterseniz, kendinize sormalısınız: "Bizim devletimiz haklı mı, adaletli mi, namuslu mu ve özgürlüğümüz de onlara dayanıyor mu?"

Ama ne yazık ki Kur'an yakma izni vermekle devletinizin o dört sütuna dayanmadığını göstermiş oldunuz. Çünkü Kur'an yakma izni vermekle 1,7 milyar müslümanın hakkına tecavüz ettirmektesiniz. Bu hakkı size kim verdi? Kimden aldınız? Bu haksızlığı, bu adaletsizliği, bu namussuzluğu neden yapıyorsunuz ve o kadar müslümana hakaret ettirerek onların Kur'anlı olma hakkına neden tecavüz ediyorsunuz, ettiriyorsunuz? Buna hakkınız var mı? Olabilir mi?

O halde içinde adaletsizlik, namussuzluk ve özgürlüklere tecavüz bulunan bu haksızlığı ortadan kaldırınız ve ona bir daha vücut vermeyiniz. Bunun için de hakaret etmenin özgürlük olmadığını, tam aksine bir suç olduğunu kanunlarınıza işleyiniz, işletiniz. Eğer "biz bir hukuk devletiyiz" diyorsanız, bunu yapmaya mecbursunuz ve mutlaka yapmalısınız.

Ayrıca eğer "hukuk devleti"yseniz, Türkiye'nin iadesini istediği teröristleri daha fazla bekletmeden derhal iade etmelisiniz. Teröristleri korumak, insan haklarına tecavüzdür. Çünkü o teröristler masum insanları katletmiştir ve katletmeye azimlidir. Haksızlıkla katledilmiş olan masumların bir hakkı yok mu? Onların hakkını çiğnemeye ve çiğnetmeye hakkınız var mı? Olabilir mi? O halde Türkiye'yi oyalamaktan vazgeçiniz! Vazgeçmezseniz, o teröristleri Türkiye devletinden ve milletinden üstün tutmuş olursunuz ve olmaktasınız. Teröristleri Türkiye'den üstün tutan bir devlet ve yönetim ise, Türkiyeliler nazarında hiçbir değeri olmayan adi ve alçak bir devlet ve yönetimdir!

Hâlâ bu alçaklıkta kalmak ister misiniz? Madem istemezsiniz, o halde gereğini yaparsınız ve yapmalısınız. Ama hiç vakit geçirmeden!

İmza: Mehdiyet ve Hilafet Makamı.

 

Not 1: Kur'anı yaktırarak "biz Müslüman Dünya'nın hak ve hukukuna boyun eğmeyiz" demiş oldunuz. Yüce Tanrı boynunuzu vursun! Eğer vurmazsa, size acımış demektir. Bu acımayı da, "belki hallerini düzeltirler" diye yapar.

Not 2: Kur'an yaktırarak "çağdaş barbarlar" olduğunuzu kanıtladınız. Bu barbarlığınızı şu an bütün şeytanlar ve şeytan soylular alkışlamaktadır!

Not 3: Şunu iyi bilmelisiniz: Gerçek bir devlet, gerçek bir başbakan ve gerçek bir kral; iyiliği emreden, kötülükten çekindiren ve iyi işler yapandır. Bir faşist ve kötülükçü adam size gelip: "Ben Kuran yakmak istiyorum" dediğinde, ona demeliydiniz: "Sizin bu fiiliniz koskoca bir Müslüman Dünya'ya hakarettir. Buna izin veremeyiz." Ama ne yazık ki siz bunun tersini yaptınız; kötülüğe izin verdiniz. Oysa iyiliği engelleyen, kötülüğü emreden ve izin veren ve kötü işler yapan bir kral ve başbakana: "Diktatör" denir, "zalim" denir. Bakın bakalım aynaya: Kimi göreceksiniz!

Not 4: Yoksa siz bir kötülükçü adama Kur'an yakma izni vererek Türkiye'ye bir mesaj mı vermek istediniz? Fakat böyle bir mesaj verme yöntemi, alçakca, barbarca ve ilkelcedir. 1,7 milyar müslümana hakaret ettirerek, yani onların hakkını çiğneyerek mesaj vermek kabul edilemez! Bu yöntem, adaleti ezip geçmekten başka birşey değildir.

Amerika Birleşik Devletleri de terörle mesaj veriyor. Yani masum insanları katlettirerek çıkarlarına zıt olan ülke yönetimlerini hizaya getirmeye çalışıyor. Fakat masum bir insanın hayatı, dünyadaki bütün insanların hayatı kadar kıymetlidir ve ABD'nin çıkarlarından daha önemlidir. Masum bir insan razı olmadıkça, onun hayatı bütün insanlık için dahi feda edilemez. (Dünyadaki bütün hukukçular bu adalet ilkesini hafızalarına nakşetmelidir.) ABD'yi yönetenler bunu, yani çıkarları için bir masumu feda etmeyi hangi hakla ve hukukla yapıyor? Bu dehşetli adaletsizliğin terkedilmesi gerekir! Siz de ABD'ye benzemek zorunda değilsiniz! Bir faşistin keyfi için 1,7 milyar insanın hakkını çiğneme hakkınız yoktur. Yani o kadar müslümanı bir faşiste feda edemezsiniz, etmemelisiniz! Çünkü tam adalet bunu gerektirir! Devletler de adaletle ayakta durur!

Not 5: Bu bildiri uluslararası diplomatik platformda paylaşılmıştır.

İmza: Mehdiyet ve Hilafet Makamı.

 

EVRENİN SAHİBİ TANRI TEKTİR

İSA MUSA VE MUHAMMED TEK TANRI'NIN KULU VE ELÇİSİDİR

 

Zaman: Yeni Çağ'ın yirmiüçü, Ocak ortası.

Mekan: Avrupa.

Makam: Hakka davet ve Uyarı.

Boyut: Muranizm.

 

Yayınlayan: Avrupa Muranistleri.

(Muranist: Modern Kur'anlı.)

                       *      *      *

 

 

Sonntag, 22. Januar 2023

İSVEÇ YÖNETİMİNE VE KRALLIĞINA UYARI!

İSVEÇ YÖNETİMİNE VE KRALLIĞINA UYARI!

 

kötülük içinde olanları uyaran tekTANRInın adıyla

 

Aşırı sağcı siyasetçi Rasmus Paludan, Türkiye Büyükelçiliği önünde Kur'an yakmak için yönetiminizden izin almak istiyormuş. Bu izni vermeden önce şunları bilmenizde fayda görüyoruz.

Kur'an yakmak bir düşmanlık ve hakarettir. Hakaret ise fikir özgürlüğü değil, fikir azgınlığıdır. Bir şahsa hakaret, dünyanın her ülkesinde suçtur. Kur'an ise, sıradan  ve sahipsiz bir Kitap değil, sahipli ve şahsiyet kazanmış bir Kitap'tır. Kur'an, 1,7 milyar müslümanın Kitabı olduğu için, o, 1,7 milyarlık bir şahsiyettir. Dolayısıyla Kur'ana hakaret eden bir kimse, 1,7 milyar şahsa hakaret etmiş olur. Bir şahsa hakaretin hukukta cezası en az altı ay hapistir. Eğer Kur'an yakılmasına izin verecek olursanız, 1,7 milyar çarpı 6 ay eşittir: 10,2 milyar aylık bir suç kazanmış olursunuz. Eğer bir hukuk devletiyseniz, bu suçu işleme ve işletme hakkınız yoktur.

O halde adaleti işleterek bu suça engel olmak zorundasınız. Eğer engel olamazsanız, suçluyu cezalandırmak boynunuzun borcudur. Kur'an yakacak bir suçluya ne kadar ceza verilmesi gerektiğini de artık biliyorsunuz. Unutmayınız, bir Kur'an, 1,7 milyar şahıstır.

Karşınızda 1,7 milyarlık bir millet vardır. Onlara hakaret eder ve ettirirseniz, karşılık olarak onların hakaretini hak etmiş olursunuz.

Ayrıca Kur'an Tanrı'nın kitabı olduğu için de O'nun kahrına ve azabına uğramayı da kazanmış olursunuz. Tanrı'nın kahrı, insanların kahrından çok büyüktür. Doğal bir felakete çarpılabilirsiniz. Bu felakete çarpılıp çarpılmamak sizin elinizdedir.

Siz İsveç yönetiminin de Kur'ana bir düşmanlığı olabilir. Bu durumda dünyadaki bütün bilim adamlarını ve kadınlarını toplayınız. Eğer Kur'anın geçersiz bir Kitap olduğunu kanıtlarlarsa, düşmanlığınız hak kazanır ve düşmanlığa devam edebilirsiniz. Ama onun geçersizliğini kanıtlayamazlarsa, düşmanlığınızın kalkması gerekir.

Türkiyeli ateistler Kur'anın geçersiz bir Kitap olduğunu kanıtlayabilmek için çok çalıştılar, ama başaramadılar. O halde adımlarınızı dikkatli atmalısınız! Sizin karşınızda sıradan bir Kitap yoktur! Kur'an yakmak isteyen vatandaşınıza haddini bildirmek zorundasınız. Bunun için o suçu engelleyici bir yasa dahi çıkarabilirsiniz ve çıkarmalısınız. Çünkü Kur'an yakmak çok büyük suçtur! Bu suçu işlememelisiniz ve işletmemelisiniz. Eğer işletirseniz, adaletsiz bir devlet olduğunuzu kanıtlamış olursunuz.

Ayrıca Kur'an yaktırmak, yakılmasına izin vermek, İslamlı Ülkeler'le aranızı bozabilir. Barışı korumak görevinizdir.

Eğer Kur'an yakmak, yani 1,7 milyar Kur'anlıya hakaret etmek "fikir özgürlüğüdür" diyorsanız, bu takdirde yönetiminizde bulunan her şahsa yapılacak hakaret de fikir özgürlüğü kazanmış olur. Bunu da kabul eder misiniz? Madem etmezsiniz, o halde gerekeni yaparsınız! Adaletli devlet olmak bunu gerektirir. Eğer adaletiniz yoksa, yıkılsın devletiniz! Adaletsiz bir devletin yaşamaya hakkı yoktur!

İmza: Mehdiyet ve Hilafet Makamı.

 

Not 1: Geçtiğimiz günlerde bir terör örgütünün Türkiye Cumhurbaşkanına yaptığı hakarete izin vererek 84 milyon Türkiyeliye hakaret ettirmiş oldunuz. Yani (bir hakaretin cezası 6 ay hapistir hesabı üzerinden) 84 milyon çarpı 6 eşittir: 250 milyon yıllık bir suç kazanmış oldunuz. Bu suçu tazminata çevirseniz, altından kalkamayacağınız bir meblağ ortaya çıkar. Yaptığınız veya yaptırdığınız kötülüğü görün diye yazıyoruz bunları! İsveç krallığına yakışan bu mudur? O terör örgütüne mahkum musunuz? Eğer ona mahkumsanız, NATO'ya giremezsiniz! ABD de Rusya'yı yenilgiye uğratmadığı müddetçe de Türkiye'nin NATO'da bulunmasına muhtaçsınız. Madem muhtaçsınız, o halde Türkiye'nin taleplerini niçin yerine getirmiyorsunuz? Yoksa Türkiye Cumhurbaşkanı'nın 14 Mayıs seçiminde yenilgiye ugramasını mı bekliyorsunuz? Ya tersi olursa! Ne yapacaksınız o zaman? Şimdiden dürüst olunuz ki beklediğinizin tersi olduğunda mahcup olmayasınız. İsveç Krallığı'na yakışan budur.

Not 2: Şu nokta aklınızda bulunsun: ABD Rusya'yı Ukrayna'da mutlak bir mağlubiyete uğratmadığı müddetçe Türkiye'nin NATO'daki yeri sabit kalacaktır. Ama Rusya ABD'nin bütün hesaplarını, Türkiye'ye götüreceği bir teklifle bozabilir. Onun teklifi de şu olur: "NATO'dan çıkmayı kabul et, sana 100 veya 200 tane nükleer silah vereyim." Türkiye yönetimi de böyle bir teklif karşısında ABD'ye: "Eğer yönetimimizi devirmekten vazgeçmezsen bu teklifi kabul ederim." diyebilir.

Yani: Türkiye'yi öyle kolayca ezip geçemezsiniz. Türkiye'nin istediği teröristleri bir ay içinde iade etmelisiniz. Eğer bu iadeyi yapmak istemezseniz, NATO'ya girmekten vazgeçersiniz. Sizin için iki seçenek var. ABD de Erdoğan hükümetini devirmekten vazgeçmelidir. Vazgeçmezse, önümüzdeki üç ay içinde herşey tersine dönebilir.

Not 3: Siz ve arkanızdaki AB ve ABD şimdiki Türkiye yönetimini çıkarlarınıza uygun görmeyebilirsiniz. Bu görüşle de terör örgütlerini o yönetimden üstün tutabilirsiniz ve tutmaktasınız. Fakat bu tutum ve görüşünüz yanlıştır. Doğru olan görüş ve tutum, adaletli olmaktır. Adalet sizin çıkarlarınızdan üstündür. Çünkü adaletiniz olmazsa, barışı kuramazsınız. Adaleti çiğneyerek ancak savaş doğurursunuz. Yalnız kendi çıkarlarınızı değil, Türkiye'nin çıkarlarını da düşünmek zorundasınız. Adalet bunu gerektirir.

Seçimle iktidara gelmiş bir Cumhurbaşkanı'na "diktatör" demeniz ve dedirtmeniz, demokrasiye ihanettir! Siz ve arkanızdakiler bu ihaneti sonlandırmalısınız! Demokrasi ve Adalet sizin çıkarlarınızdan üstündür! Adalete boyun eğerseniz, barış doğurursunuz! Barış istemez misiniz?

Not 4: Bütün dünya bilsin ki: Türkiye ve yönetimi, AB ve ABD'nin düşmanı değil, onların kötülüklerinin düşmanıdır. Çıkarcılık ve çıkarlar için adalet ve demokrasiyi çiğnemek ve terör örgütlerine destek vermek çok büyük kötülüktür. Düşman olunmak istemeyenler bu kötülüklerini terketmelidir. Yaklaşmış olan "kıyamet savaşı" da, iyilerle kötülerin, adaletlilerle adaletsizlerin savaşı olacaktır.

Not 5: Sorulmalıdır: "Dünyayı yönetme hakkı kimindir?"

Cevap: Dünyayı yönetme hakkı; haklıların, adaletlilerin, namusluların ve iyilerindir. Hakkı, adaleti ve namusu olmayanlar iyi değildir. Bu dört şarta sahip olmayanların dünyayı yönetme hakkı yoktur. Dünyayı yönetmek isteyenler bu dört şartı kazanmak zorundadır.

Not 6: Türkleri ve Kürtleri İsveç'ten kovan o faşist siyasetçinize söyleyiniz: Yeryüzü Tanrı'ya aittir. Tanrı'ya ait topraklarda O'na inanmış olanlar istedikleri yerde barınabilirler. Bu barınma ve yerleşim için faşistlerden ve tanrıtanımazlardan izin almaya mecbur değillerdir. İzin almaya mecbur olanlar ancak faşistler ve tanrıtanımazlardır. Faşistler ve tanrıtanımazlar yeryüzünde yerleşim için yüce Tanrı'dan izin almak zorundadırlar. Bu izin için de, Tanrı'ya inanmaları ve O'na teslim olmaları gerekir. Bu gereklikleri yoksa, oturum hakkına sahip olamazlar. Ama ancak "kaçak" olarak yaşayabilirler. Onlar bu halleriyle Tanrı katında "yeryüzü sömürgecileri" ve "kaçak yerleşimciler"dir. Kaçakların ve sömürgecilerin öte dünyadaki yurtları ancak cehennemdir. Eğer cenneti isterlerse, yeryüzünün tek sahibi olan yüce Tanrı'ya inanmaları ve O'na teslim olmaları gerekir. Bu inanış ve teslim oluşun şartlarını Kur'anda bulabilirler.

Not 7: Ey insanlar! Yüce Tanrı güneşi yaratarak dünyanızı karanlıktan kurtardı. Ay'ı yaratarak da onu bir gece lambası yaparak gecenizi zifiri karanlıktan kurtardı. Kur'anı göndererek de sizin gelmişinizi, geçmişinizi ve geleceğinizi aydınlattı. Gelmişinizin, geçmişinizin ve geleceğinizin karanlıktan kurtulmasını isterseniz, Kur'an güneşinden faydalanmasını bilmelisiniz. Aksi halde daima karanlıkta yaşamaya mahkum kalırsınız. Çünkü sizin gelmişinizi, geçmişinizi ve geleceğinizi aydınlatmada bilim yeterli değildir ve olamıyor. Çünkü bilim zamanla büyüyen bir bilme, bulma gayretidir. Bu sebeple bilim bütün zamanlara ve mekanlara ve derinliklere hâkim değildir ve olamıyor. Onun açığını da ancak Kur'an ile, onun ışığıyla kapatabilirsiniz. Kur'an sizin iç dünyanızın güneşidir. Güneşsiz dünya, karanlıkta kalır.

Not 8: Kur'an'ın "ne olduğu"nu merak edenler için cevap şudur:

 

KUR'AN NEDİR?

 

"Kur'an nedir?" sualine, yirminci asrın İmamı Bediüzzaman Said Nursi, şu cevabı vermiştir:

 

Kur'ân; şu büyük kâinat kitabının ezelî bir tercümesi, ve yaratılış âyetlerini okuyan çeşitli dillerinin ebedî tercümanı, ve şu görünen ve görünmeyen âlem kitabının yorumcusu, ve yerde ve gökte gizli olan İlâhî isimlerin mânevî hazinelerinin keşfedicisi, ve olaylar satırı altında kapalı hakikatların anahtarı, ve görünen

âlemde görünmez âlemin dili, ve şu görünen âlem perdesi arkasında olan ve görünmez âlem tarafından gelen ebedî Rahmânî iltifatın ve kusursuz Yaratan'ın ezelî hitabesinin hazinesi, ve şu mânevî İslâmiyet âleminin güneşi, temeli, geometrisi, ve âhiret âlemlerinin haritası, ve zat ve sıfât ve isim ve İlâhî işlerin açıklayıcısı, apaçık yorumu, kesin delili ve parlak tercümanı, ve şu insanlık âleminin terbiyecisi, ve büyük insanlık olan İslâmiyetin su ve ışığı, ve insanlığın hakiki hikmeti, ve insaniyeti saadete sevk eden gerçek uyarıcısı ve doğruluğa götürücüsü, ve insanlara hem bir kanun kitabı, hem bir dua kitabı, hem bir hikmet kitabı, hem bir kulluk kitabı, hem bir emir ve dâvet kitabı, hem bir zikir kitabı, hem bir fikir kitabı, hem insanın bütün mânevi ihtiyaçlarına müracaat yeri olacak çok kitapları içeren tek, toplayıcı mukaddes bir kitap, hem bütün evliya ve doğru sözlülerin ve arifler ve araştırmacıların çeşitli meşreplerine ve ayrı ayrı mesleklerine, herbirindeki meşrebin zevkine lâyık ve o meşrebi aydınlatacak ve herbir mesleğin varacağı hedefe uygun ve onu şekillendirecek birer kitapçık çıkaran mukaddes bir kütüphane hükmünde semavî bir kitâbdır.

 

Kur'ân, Allah'ın yönetim tahtından, en büyük isminden, her isminin en büyük mertebesinden geldiği için On İkinci Sözde beyan ve ispat edildiği gibi, Kur'ân, bütün âlemlerin Rabbı itibarıyla Allah'ın sözüdür. Hem bütün varlıkların Tanrısı ünvanıyla Allah'ın fermanıdır. Hem bütün yer ve göklerin Yaradanı namına bir hitaptır. Hem mutlak rablık yönünde bir konuşmadır. Hem kusursuz Yaratan'ın genel saltanatı hesabına ezelî bir hutbedir. Hem her şeyi kapsayıcı geniş rahmetin bakış noktasından Rahmânî bir iltifat defteridir. Hem İlâhlığın haşmetli büyüklüğü haysiyetiyle, başlarında bazan şifre bulunan bir muhabere mecmuasıdır. Hem en büyük İlâhî ismin kapsadığı yerden inerek İlâhî Yönetim Tahtı'nın kuşattığı yerlere bakan ve teftiş eden hikmet saçıcı mukaddes bir kitaptır. Ve şu sırdandır ki, "Allah'ın Kelamı" ünvanı, tam bir liyakatla Kur'ana verilmiş ve daima da veriliyor.

 

Not 9: Bu bildiri uluslararası diplomatik platformda paylaşıldı.

İmza: Mehdiyet ve Hilafet Makamı.   

 

EVRENİN SAHİBİ TANRI TEKTİR

İSA MUSA VE MUHAMMED TEK TANRI'NIN KULU VE ELÇİSİDİR

 

Zaman: Yeni Çağ'ın yirmiüçü, Ocak ortası.

Mekan: Avrupa.

Makam: Hakka davet ve Uyarı.

Boyut: Muranizm.

 

Yayınlayan: Avrupa Muranistleri.

(Muranist: Modern Kur'anlı.)

                       *      *      *