Donnerstag, 16. Januar 2014

TÜRKİYE'YE AVRUPA'YA VE AMERİKA'YA YENİ YIL MESAJI


     TÜRKİYE'YE AVRUPA'YA VE AMERİKA'YA

                           YENİ YIL MESAJI

 

     insanlığı yeni bir yıla girdiren ALLAHın adıyla

 

Türkiye siyaseti, Gezi Parkı olaylarından beri bir tür-

lü durulmadı, durulmuyor. Ama artık durulması ge-

rekir. Bu durulmanın sağlanması için de tabii yapıl-

ması gerekenler var. Nedir acaba o yapılması ge-

rekenler?

 

Birincisi, sistemini oturtmak. İkincisi, hedefini belir-

lemek ve üçüncüsü de, siyasette daima yenileş-

mektir; tek bir lidere kilitlenmemektir. Tek bir lidere

kilitlenip kalmak, ülke siyasetini ihtiyarlığa ve ölüme

mahkûm edebilir.

 

Siyaseti ihtiyarlıktan korumak için de, bir liderin üst

üste iki kereden fazla seçilme hakkı olmamalıdır.

Ve tabanda da her dönem bir yenilenme olmalıdır.

 

AK Parti, tabanda gerekli yenilenmeleri zaman za-

man yapmaktadır. Ama şimdi sıra tavandaki yeni-

lenmeye gelmiştir. Bu yenilenme için de kendine

yeni bir başbakan ve cumhurbaşkanı bulması ge-

rekmektedir.

 

Ama bu cumhurbaşkanı, sayın Tayyip Erdoğan ol-

maz. Çünkü o, şu an 12 yıl iktidarın başında kalarak

cumhurbaşkanlık hakkını da kullanmış oldu. Yani

12 yıl başbakanlıkta kalan sayın Erdoğan'ın 8 yılı,

normal başbakanlık hakkıdır. 4 yıl fazlası da cum-

hurbaşkanlığı yerine geçer. Bu şekilde sayın Erdo-

ğan'ın siyasette normal demokratik hakkı tükenmiş

durumdadır.

 

Fakat halk çoğunluğu onu cumhurbaşkanı olarak

görmek isterse, buna da itiraz edilemez. Ama AK

Parti, Gezi Olayları'ndan beri liderleri Erdoğan'ı bi-

tirmek için yapılan operasyonların önünü kesmek

isterse, halk çoğunluğunun istemesine rağmen sa-

yın Erdoğan'ı emekliye veya biraz soluklanmaya

ayırabilir. Eğer bunu yapmazsa, Erdoğan'ı devir-

mek için yapılmakta olan operasyonlar belki son

bulmayacak ve Türkiye bu operasyonlardan çok

büyük zarar görecektir ve görmektedir.

 

O halde AK Parti, kendi içinde gerekli olan karşı o-

perasyonu yapmaktan çekinmemelidir. Bu çekince-

ye düşürebilecek olan; "Erdoğan giderse, AK Parti

biter" endişesine de takılmamalıdır. Çünkü Erdo-

ğan giderse, AK Parti bitmez. Çünkü AK Parti, sis-

temini oturtmuştur. Onun siyasal sistemi, "demokra-

si"dir. Hedefini de belirlemiştir. Onun hedefi; eko-

nomiyi geliştirmekten başka, Türkiye'nin, Orta Doğu

ve Orta Asya'da bölgesel güç olması ve onlar ara-

sında bir birlik sağlayarak onlara liderlik etmesidir.

 

Eğer sistem oturmuşsa ve hedef de belliyse, siya-

sal tavanda yapılacak bir değişim ve yenilenme, AK

Parti'yi bitirmez. Çünkü yeni başkan adayı bu hedefi

kendine gaye yapacaktır. Gaye ve hedef bu olduk-

tan sonra korkulacak bir şey yoktur. Bu gaye ve he-

defi dâvâ yapmayacak olan bir partiye ve başkan a-

dayına da Türkiye halkı, iktidar vermemelidir.

 

O halde AK Partililer bu plandan korkmamalı ve si-

yasal tavandaki değişim ve yenilenmeyi gerçekleş-

tirmelidir. Sayın Erdoğan ise, Türkiye'nin daha fazla

zarar görmemesi için bu plana karşı çıkmayacaktır.

Karşı çıkıp da; 12 yılda Türkiye'ye kazandırdıklarını

bir iki yıl içinde heba ettirmeyecektir ve ettirmemeli-

dir. Zira iyilikçilikte de olsa fazla hırs zarar getirebilir.

Bunun için sayın Erdoğan; "bütün iyilikleri Türkiye'ye

ben yapayım" ihtirasına yenik düşmemelidir ve düş-

meyecektir. Böylece AK Parti içinden yeni liderlerin

önünü açmış olacak ve partide gerekli olan yenilen-

me sağlanacaktır. Türkiye'de demokrasinin sağlıklı

işleyebilmesi için bunlar mutlaka yapılmalıdır.

 

AK Parti taraftarları: "Erdoğansız bir Türkiye isteni-

yor" diyerek, Erdoğan'sız bir Türkiye'yi kabul etmek

istememektedirler. Ama bu isteksizliğe karşı şunu

da sormak gerekir: "Erdoğan, padişahlık için mi ikti-

dara geldi?" Böyle olamayacağına göre, demokra-

tik ilkeler neyi gerektiriyorsa, o uygulanacaktır. Fa-

kat şu gerçek de unutulmamalıdır: Halk çoğunluğu

Erdoğan'ı sürekli lider olarak görmek isteyebilir. A-

ma onun liderliği devam ettiğinde Türkiye zarar gö-

recekse ve görüyorsa, halkın isteğine uymamak da

bir görevdir. Çünkü Erdoğan, Türkiye içindir. Yoksa

Türkiye, Erdoğan için değildir.

 

Şimdi AK Parti, sayın Erdoğan'ı biraz teneffüs et-

meye almakla bir geri adım atmış olacaktır. Ama

bu geri adım, Ak Parti için bir gerilmedir, gerileme

değildir. İleriye daha iyi adım atabilmek için bir ge-

rilme şarttır. Bu gerilme anında sayın Erdoğan da

AK Partiye fikir babalığı edebilir ve şartlar gerektir-

diğinde de tekrar liderliğe dönebilir.

 

Artık AK Parti, kendisine karşı yapılan operasyon-

lardan, Türkiye'ye zarar verildiğini görmeli ve önle-

mini almalıdır. Ama bu önlem almada yargı ve po-

lis, AK Parti'lileştirilmemelidir. Fakat bir cemaatin

devlet içinde ayrı bir devlet olması da kabul edile-

mez. Bu iki gerçeğin gereklerini görerek AK Parti,

hakkı ve adâleti gözeterek gereken operasyonlarını

yapmalı ve yapacaktır.

 

Askerî darbe dâvâlarında "Paralel Devlet" eliyle

haksızlığa uğratılmış kimseler varsa, bunlar tesbit

edilip hakları iade edilmelidir. Fakat bu dâvâda hü-

küm giymiş veya zanlı olanların hepsinin "suçsuz"

olduğu da iddia edilemez. Onların suçsuz sayılabil-

mesi için elde çok kuvvetli delillerin olması gerekir.

Bu deliller olmadan darbecilikten hüküm giymiş o-

lanların affedilmesi düşünülemez.

 

Şimdi Türkiye'de AK Parti'ye karşı yapılmakta olan

operasyonların dış boyutuna gelelim... İsrail'e karşı

olan tutumundan ve daha başka sebeplerden dola-

yı Avrupa ve Amerika'nın, "Erdoğan'nın gitmesini

istediği" söyleniyor. Bu, doğru olabilir. Ama bu iste-

ğin de bir karşılığı olur. Eğer Avrupa ve Amerika,

Türkiye'nin Ortadoğu ve Orta Asya liderliğini kabul

ederse, sayın Erdoğan da AK Parti liderliğinden ve

cumhurbaşkanlığa aday olmaktan uzaklaşabilir. Av-

rupa ve Amerika, Türkiye'nin bu isteğini kabul etme-

yeceklerse, sayın Erdoğan Türkiye'ye liderlik et-

mekten niçin uzaklaşsın? Böyle bir uzaklaşmayı an-

cak AK Parti, kendi içinde bir yenileşme istediği

takdirde yapabilir. Yoksa Avrupa ve Amerika öyle

istiyor diye yapılmaz. Şimdi soruyoruz: Avrupa ve

Amerika, Türkiye'nin bölgesel liderliğine râzılar mı?

 

Ama onlar râzı olmasalar da, Türkiye'nin o bölgele-

re liderlik etme vakti gelmiştir. Aynı zamanda Avru-

pa ve Amerika'nın da o yerlerden el çekme vakti

gelip çatmıştır. Aksi halde küresel güç Amerika, o

bölgelerde zarar vermeye ve karşılığında da zarar

görmeye devam edecektir. Çünkü o bölgelerin be-

denine uygun olan baş, Avrupa ve Amerika değil-

dir; Çin ve Rusya da olamaz. O bölgenin vücuduna

uygun olan baş, ancak Osmanlı'nın yeni temsilcisi

Türkiye'dir. Türkiye liderliğe başlamadan ve Ameri-

ka da o bölgelerden çekilmeden o yerlerde barış

ve istikrar olmaz, olmuyor ve olmadı. Artık o bölge-

lerin barış ve istikrarı daha fazla engellenmemelidir.

 

Evet, Amerika, "küresel güç"tür. Ama artık "küresel

lider" olma vasfını yitirmiştir veya yitirmek üzeredir.

Çünkü ABD'nin 15 trilyonluk bir borcu vardır ve e-

konomik çöküntü içerisindedir. Bu çöküntü ve ağır

borç ile küresel liderlik yapılmaz ve yapılmıyor. Bu-

nun ilk kanıtı da, Suriye'deki durumudur. Askerî har-

camalardan kaçan ve kaçmak zorunda kalan ABD,

Suriye'de gerekli olan askerî harekâtı yapamadı.

Orada ölü sayısı henüz 30 bin iken gerekli harekât

yapılsaydı, 100 bin insan fazladan katledilmekten

kurtulacaktı. Ama ABD, kimyasal silahların Esad'ın

elinden alınmasına râzı olarak bir diktatörün ve dik-

tatörlüğün yaşamasına ve katliamlarına seyirci kal-

maya teslim olmuş durumdadır. Küresel liderlik ne-

rede? BM ve ABD, Suriye diktatörünün kimyasal ci-

nayet cezâsını ne zaman verecektir? Bu cezâ ver-

me işlemi için ne vakit harekete geçecektir?

 

Suriye'deki diktatörlük rejimi kabul edilemez. Bu re-

jim ya demokrasiye dönüşmeyi kabul etmeli, ya da

onu yıkmaktan başka çare yoktur. Suriye muhalefeti

de bunun için çalışmaktadır. Esad rejimi demokra-

siye dönüşmeyi kabul etmedikçe de, Suriye muha-

lefeti silah bırakamaz, barış yapamaz.

 

Şu da unutulmamalıdır: ABD, Suriye'de gereken o-

perasyonu yapmaktan kaçarak, orada El-Kaide'nin

çlenmesine istemeden yardım etmiştir. Şimdi bu

yardım karşısında ABD; "Türkiye'nin o örgüte yar-

dım ettiği" iddiasında bulunamaz ve buna hakkı

yoktur. Hem Türkiye, o örgüte yardım etmez. Ama

ABD gerekeni yapmadığında, El-Kaide Suriye dik-

tatörünü devirmeye çalışıyorsa, onun bu çalışma-

sına da Türkiye karşı koyamaz. Öyle zaman gelir ki,

şimdi düşman kabul edilen bir terör örgütü, dosta

dönüşebilir. Tabii Amerika üstüne düşen görevlerini

yapmazsa...

 

Suriye'de acze düşen ABD yönetimi, yarım yüzyıl-

dan beri Filistin-İsrail barışını da gerçekleştireme-

miştir. ABD bu barışı ne zaman gerçekleştirecek-

tir? Eğer acele etmezse, çok yakında haritada "İs-

rail" diye bir ülke kalmayabilir!

 

1967 sınırlarına dayalı bir barışı kabul etmeyen ve

üstelik 9 Türk vatandaşını katletmiş bulunan bir İs-

rail'e Türkiye, niçin yumuşak davransın ve onunla

niçin iyi ilişkiler içinde bulunsun? İsrail, yumuşaklığı

ve iyi ilişkiyi hak ediyor mu? Hak ediyor mu ki, Tür-

kiye liderine düşman oluyor? İsrail yönetiminin bu

şmanlığa hakkı yoktur. İsrail yönetimi önce kendi

suç ve günahlarına baksın, ondan sonra kendine

şman arasın. Onun gerçek düşmanı, onun 1967

sınırlarına dayalı bir barışı kabul etmemesi veya bu

konuda direnmesidir. Ama bu barışı kabul etmediği

müddetçe de huzur bulmayacaktır. Ve 2017 yılının

Aralık ayı sonuna kadar da bu barışı gerçekleştir-

mezse, büyük bir savaşla karşı karşıya kalacak ve

çok büyük bir ihtimalle de varlığını kaybedecektir.

Bunun için İsrail halkı artık uyanmalı ve gerekli ba-

rışı kabul etmeyen partilere ve liderlere iktidar ver-

memelidir. Aksi halde İsrail halkı, kendi varlığını

tehlikeye atmış ve belki de kendi eliyle ona son ver-

miş olacaktır.  İsrail yönetimi, gerekli barışı kabul e-

derek, Filistin halkına yapmakta olduğu eziyetine

artık son vermelidir. Son vermelidir ki, kendini son

oluştan kurtarsın...

 

İsrail gerçekten barış istiyor mu? Gerçekten barış

isteyen bir İsrail, Filistin topraklarında yeni yerleşim

birimleri inşa etmez.

 

İşi temelden bitirmesini bilmeyen ABD yönetimi,

Suriye'de çuvalladığı gibi Mısır'da da çuvallamıştır.

"İsrail'in güvenliği" için Mısır demokrasisinin darbe-

lenmesine göz yummuş ve "istemeden" de olsa

5 bin suçsuz insanın askerî cunta tarafından katle-

dilmesine seyirci kalmıştır. Eğer ABD yönetimi, İs-

rail meselesini temelden ele almayı bilseydi, Mısır'

daki demokrasi katliamcılığına seyirci kalmak ve

destekçi olmak durumuna düşmezdi.

 

Artık bu düşme ve düşüşler son bulmalı, Ortadoğu

demokrasilerinin İsrail'e kurban edilmesi eylemi bi-

tirilmelidir. Bu bitirişi ABD yönetimi yapamazsa,

başka güçler onun yapamadığını yapmak zorunda

kalacaklardır.

 

Tekrar Türkiye'ye dönelim. AK Parti'ye karşı yapıl-

makta olan operasyonların bir sebebinin de, "hava

alanı projesi" olduğu söyleniyor. AK Parti, bu proje-

yi gerçekleştirmeye çalışırken, Almanya'nın çıkarla-

rının zarar görmemesine de dikkat edebilir ve et-

melidir. Çünkü Almanya, Türkiye'nin dostu bir ülke-

dir. İşçilik alış verişi münasebetiyle bu iki ülke âdeta

kardeş gibi olmuşlar ve Türkiye de Almanya'dan

çok faydalanmıştır. Bunun için iki ülke arasındaki

dostluk yabana atılamaz. Eğer Almanya, o projeden

zarar göreceğini düşünüyorsa, Türkiye de buna kar-

şı şöyle bir teklifte bulunabilir: "Biz o projeden vaz-

geçebiliriz. Ama bunun karşılığında bizim de şu şu

isteklerimiz olacaktır. Râzı mısınız?" Eğer bu hava

alanının mutlaka yapılması gerekliyse, Türkiye, bu

projeye Almanya'yı da ortak yapmayışünebilir.

Önemli olan, iki ülke arasında dostluğun bozulma-

masıdır. Avrupa Birliği'nin lideri olan Almanya'nın

dostluğunun, ileride de Türkiye'ye çok lâzım olaca-

gını AK Partililer unutmamalıdır.

 

Türkiye Avrupa Birliği'ne girmeli midir?

 

"Bölgesel güç ve lider" olma meyli, kapasitesi ve

rütbesiyle Türkiye, Avrupa Birliği'ne sığmayacak bir

büyüklüğe sahiptir. Bu konuda Türkiye ve Avrupalı

ülkeler başka opsiyonlar üzerinde çalışsalar, daha

isabetli olur.

 

Ortağı olmayan yüce Allah'tan, Yeni Yıl'ın barış,

demokrasi, huzur ve mutlulukla dolmasını diliyoruz.

 

                      Evrenin sahibi Tanrı tektir.

              Mehdi ve Mesih Tanrı'nın elçisidir.

 

Bu mesajı kaleme alan:Mehdiyet ve hilafet makamı.

 

Zaman:  Yeni Çağ'ın ondördü, Ocak'ın ortası.

Mekan:  Avrupa.

Makam: Mesaj.

Boyut:   Muranizm.

 

                                                  YAYINLAYAN

                                      AVRUPA  MURANİSTLERİ

                                      *   *   *