Mittwoch, 30. November 2022

UZLAŞMANAME Ey Türkiyeliler! Geliniz hep birlikte uzlaşalım.

UZLAŞMANAME

Ey Türkiyeliler! Geliniz hep birlikte uzlaşalım.

 

uzlaştıran ALLAHın adıyla

 

Ey Türkiyeliler! Uzlaşmamız gerekiyor. Çünkü bir kısım Kemalist, solcu, ateist, ırkçı ve CHP'li Türkler dindar müslüman Türklerin ve Kürtlerin haklarına tecavüz etmektedir. Bu tecavüz bir zulümdür. Bu zulmün sona ermesi gerekiyor. Bu gereklik için de uzlaşma şart olmuştur. Çünkü mevcut yasalar bizi uzlaştıramıyor. Askerî diktatörlerin kendi keyflerine ve çıkarlarına göre yaptığı ve yaptırdığı yasalar da bizi uzlaştıramaz. Bu durumda kendi aramızda uzlaşmaktan başka çare kalmıyor.

Ama uzlaşma için bir ölçüye, bir sorun çözücüye ihtiyacımız var. Bu ölçü ve çözümcü de ancak hak ve adâlet olabilir. Çünkü herkesin fikri ve ideolojisi sorun çözücü olamaz, olamıyor. Bu halde bize hak ve adâletten başka ölçü ve çözümcü kalmıyor.

"Hak" denince şunu anlamalıyız: Yaratan'ın, yaratılışın ve yaratılmışların yasasına itaat etmek, onların hakkını çiğnememek.

"Adâlet" denince de anlamamız gereken şudur: Haklıya hakkını, haksıza da cezâsını hakettiği kadar vermek.

Hak ölçüsünde yaratılmışlar'dan olan insanların yasası, Yaratan'ın ve yaratılış'ın yasasıyla uyumlu olmak zorundadır. Bu uyum olmazsa, o yasa eksik kalır. Eksik yasa da insanların hakkını ödeyemez, çiğner ve çiğnetir. İnsanların haklarını çiğneyen ve çiğneten bir yasa ise adâletli olamaz. Adâletsiz bir yasaya da itaat edilmez. Ona isyan etmek ve onu değiştirmekten başka çare yoktur.

Türkiye Cumhuriyeti yasaları da bu durumdadır. Çünkü müslümanlıkla ilgisi olmayan bir kısım Türkler, mevcut yasalara dayanarak müslümanca yaşamak isteyen vatandaşların inanç ve ibadet özgürlüğüne tecavüz edebilmekte ve onları iş ve okullarından attırabilmektedir. Meselâ bir general ibadet ederken sarık sardı diye şikayet edilmiş ve ordudan attırılmıştır ve attırılabiliyor. Atatürk'ü eleştirenler cezâlandırılıyor. Başörtülü dindar öğrenci ve kadınlar okula sokulmak istenmiyor. Kemalistler ve ateistler Diyanet işlerinin ve başkanının hutbesine karışabiliyor ve kendi keyflerine göre hutbe okumasını talep edebiliyor. Bu talep yerine gelmediği zaman imamlar görevden uzaklaştırılabiliyor. Bir kısım medya tarafından Diyanet İşleri Başkanı Anıt Kabri ziyarete zorlanıyor.

Bütün bu olaylarda vatandaşlar arasında bir eşitsizlik gözleniyor. Ama bu eşitsizliğin kalkması gerekiyor. Çünkü vatandaşlar arasında eşitlik sağlamayan bir yasa kabul edilemez. Eşitlik için de bir Türk hangi haklara sahipse, bir Kürt de aynı haklara sahip olmalıdır. Müslümanlığı olmayan veya müslümanca yaşamayan bir vatandaş hangi haklara sahipse, müslümanca yaşamak isteyen bir vatandaş da aynı haklara sahip olabilmelidir. Yani biri birinin inanç ve ibadet özgürlüğüne tecavüz edememelidir.

Bunun için de bir uzlaşma gerekiyor. Bu uzlaşma için de bir sözleşme yapmak gerekir. Gerekli sözleşme şu şekilde olabilir:

 

Türkiyeliler Sözleşmesi

Türkiyeli vatandaşların çoğunluğu Türklerden ve Kürtlerden oluşur. Bu oluşumun çoğunluğu da müslümandır. Bu yüzde doksan çoğunluğun çoğunluğu müslümanca yaşamasa da, evrenin bir Sahibi olduğunu, o Sahip'in de Allah olduğunu kabul etmiştir ve etmektedir. Bunu kabul etmeyenlerin yani müslümanlıkla ilgisi olmayanların oranı ise yüzde on kadardır. Demokrasi ve Cumhuriyet de çoğunluğun seçimine dayanır. Fakat bu dayanış, azınlıkların haklarının çiğnenmesini gerektiremez. Ama yönetime, azınlığın değil, çoğunluğun seçtiği gelir. Çoğunluğun seçtiği yönetici de bütün vatandaşlara eşit muamelede bulunmak zorundadır. Onları yönetecek yasa da birbirlerinin hakkını çiğnetmeyecek şekilde olmalı. Hakları çiğneten yasa ise ortadan kalkmalı.

 

Sözleşmenin Maddeleri

1- Müslüman millete, din ile devleti ayıran laiklik ilkesi dayatılamaz. Çünkü müslümanca yaşamak isteyen vatandaşların inanç ve ibadet özgürlüğü, devlet yönetimi değildir.

Ayrıca, Müslüman Millet din ile devletin birleştirilmesini isterse, onun talebini karşılamak gerekir. Cumhuriyet de zaten çoğunluğun seçimine dayanmak demektir. Müslüman Millet, hıristiyan millet değil ki, laiklik istesin! Müslüman Millet çoğunluğunun seçimi kabul edilmeyecekse, Türkiye'nin yönetim biçiminin Demokrasi ve Cumhuriyet olmasının ne anlamı kalır? Yoksa Demokrasi ve Cumhuriyet, Kemalist azınlığın keyfine mi uymaktır?

Müslüman Millet'in dini olan İslâmiyet, yönetimde adâlet ister. Devletin adâlete dayanması kötü olabilir mi? Din ile devleti ayırmak, devlet ile adâleti birbirinden ayırmak olmaz mı? Adâletsiz devlet kabul edilebilir mi?

Din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması kararını millet verir, Kemalistler değil. Madem "egemenlik kayıtsız şartsız milletindir", o halde bunun kararını millet versin! Kemalistlerin laiklik dayatması kabul edilemez!

Cumhuriyette millete sormadan devlet laik kılınamaz!

2- Müslüman Millet çoğunluğuna Atatürk'ün ilke ve inkılâpları dikte edilemez, kabule zorlanamaz. Müslüman Millet isterse kabul eder, isterse reddeder.

Buna karşılık İslâmiyet'in şartları da müslüman olmayanlara ve müslümanca yaşamak istemeyenlere dayatılamaz. Herkes inanç ve ibadetinde özgürdür. Bu özgürlükle birlikte inançların açıklanması ve toplumların bir inanca dâvet edilmesi de serbesttir, suç olamaz.

3- Atatürk'ü eleştirmek suç değildir. Bununla birlikte İslâmiyet'i ve Kuran'ı ve onlarla ilgili olanları eleştirmek de suç değildir. Eğer Atatürk'e hakaret suç sayılacaksa, Kur'an'a, İslâmiyet'e ve Hz. Muhammed'e hakaret de suç sayılır. Bu konu ile ilgili yapılacak bir yasada eleştiri ile hakaret birbirinden ayrılmalıdır. Hakaret, birisini onda olmayan vasıflarla anmaktır, o kimseyi temsil eden objelere, sembollere saldırıdır. Sövgü ve küfür de bir hakarettir.

4- Yapılacak yeni yasada belirtilmelidir: Türkiyeli vatandaşların çoğunluğunun dini İslâmiyet'tir. İslâmiyet, devletin dini değil, milletin dini'dir.

5- Türkiye'de yaşayan vatandaşların hepsi Türk ırkından değildir, Kürtler de vardır. Bu varlık sebebiyle iki ırk eşit tutularak hepsine birden Türk denilemez. Bu hakkı ve ayrımı korumak için onların hepsine "Türk milleti" değil, "Türkiyeli vatandaşlar" demek gerekir.

6- Türklerin sahip olduğu haklara Kürtler de sahiptir.

7- Türklerin de Kürtlerin de, içinde yaşadıkları vatanı bölme hakları yoktur. Her iki ırk birlikte yaşamaya mecburdur. Ancak ayrılık isteyen ırklar başka bir ülkede toprak satın alarak orada kendi ırklarına ait bir devlet kurabilirler.

8- Milletin temeli olan AİLE'yi yıkan zina, ensest ilişki, eşcinselik ve tecavüzcülüğe meşruiyet tanınamaz, yasal serbestlik verilemez.

9- Hangi yasa olursa olsun şartlar değiştiği takdirde yasa hükümleri de değişir. Gerekli değişikliği yapmamak adâletsizliğe sebep olur. Adâletsiz bir devlet ise devlet olamaz.

Kabul ettikleri takdirde bütün parti ve cemaat liderleri ve STK'lar bu sözleşmeyi imzalamalıdır. Çoğunluk kabul ettiği takdirde bu sözleşme yürürlüğe girer. Azınlık kabul etmediği takdirde mevcut hükûmet bu sözleşmeye uygun bir yasa veya anayasa hazırlayıp onu referanduma götürebilir.

Şimdiye kadar Kemalist baskı ve dayatma altında çoğunluklar zarar gördü. Bundan sonra azınlıklar da çoğunluklar da zarar görmesin. Zarar görmemek, meşru hak ve özgürlüklerin çiğnenmemesidir. Meşru özgürlük, hak ve adâleti ve namus'u çiğnemeyen özgürlüktür. Hak ve Adâlet ve Namus'un dayatması olmaz. Onlara uymak mecburidir. Bu mecburiyet olmazsa, medeniyet olmaz.

Ey azınlıklar ve çoğunluklar! Kabul ettiniz mi?

Ey insanlar! Atanızı ve sevdiklerinizi, liderlerinizi ve Peygamberinizi hakkın, adâletin ve Allah'ın üzerine çıkarma hakkınız yoktur. Bu hakkı çiğneyenler ve çiğnetenler zâlim olur. Zâlimlerin yeri de cehennemdir. Eğer cenneti isterseniz bu hakkı korursunuz ve korumalısınız.

Ey insanlar! Ölümü öldürmeye, doğumları durdurmaya ve kıyameti engellemeye gücünüz yetmediğinden Büyük Hesap Günü'yle karşılaşmanız ve Yaratan'a hesap vermeniz kaçınılmazdır. Hesabının temiz olmasını isteyenler bu gerçeği unutmasın.

İmza: Mehdiyet ve Hilâfet Makamı.

 

Not 1: Türkiye'de Atatürk'ü eleştirmek, hakaret sayıldığından yasaktır. Ama İslâmiyet'i eleştirmek serbesttir. Burada Atatürk İslâmiyet'ten üstün tutulmuş oluyor. Ama bu üstün tutma doğru değildir. Çünkü Atatürk, Türkiye topraklarının Avrupalı işgalcilerin elinden kurtulmasında komutanlık etmiş ve müslüman askerlerin yardımıyla bunu başarmıştır. Yani Atatürk vatan'ı kurtarmıştır.

İslâmiyet ise insana ebediyet kazandırıyor. Allah da insana devamlı olarak hayat ve rızık vermekte ve onlara dünya ve vatan da vermiştir. Hangisi üstün tutulmaya daha lâyık? Atatürk Allah'tan ve İslâmiyet'ten daha üstün olabilir mi? O halde bu eğrilik giderilmelidir.

Not 2: Bugünün Türkiyesinde Atatürk'ün vesayetine dayanılarak müslüman milletin mânevî hakları çiğnenmektedir. Bu vesayet artık son bulmalı. Çünkü bir vesayet ancak 25 yıl veya devlet kurucunun ölümüne kadar sürebilir. Atatürk öleli 83 yıl oldu. Ama onun vesayeti hâlâ sürdürülmektedir. Bir vesayeti 80 yıl boyunca sürdürmek, milleti ahmak ve aptal yerine koymaktır. Günümüzde bir genç 18 yaşından sonra ailesinin vesayetinden çıkmaktadır. Müslüman milletin Atatürk'ün vesayetinden çıkma vakti gelmedi mi, geçmiyor mu? Geçmedi mi? Daha ne kadar sürecek bu vesayet? Hak ve adâlete ve Cumhuriyet'in özüne zıt olan bu vesayet artık kalkmalıdır! Çünkü bu vesayet, padişahlıktan daha kötüdür! Çünkü Osmanlı padişahlığında yönetim babadan oğula geçiyordu, ama milletlerin mânevî hakları çiğnenmiyordu!

Türkiye'de müslüman milletin mânevî hakları 100 yıldan beri çiğnenmektedir ve çiğnenmiştir. Bu çiğneme ile Cumhuriyet, padişahlıktan daha kötü bir durum ve uygulamaya sokulmuştur. Buna kimin hakkı olabilir? Bu haksızlık son bulmalı değil mi? Cumhuriyet cumhurun aleyhine işletilebilir mi? Cumhuriyet'te onu kuran şahsın egemenliği mi geçerlidir, yoksa milletin egemenliği mi geçerlidir?

Not 3: Ey Türkiye partileri! "Müslümanlık, Hz. Muhammed'in kurduğu din" değil, onun "Allah'tan aktardıkları"dır. Müslümanlığı reddederseniz, "millî" olamazsınız. Çünkü Türkiyeli çoğunluk "müslüman"dır. Ve yine onlar, Türk ve Kürt olmaktan çok müslümandır. Millî olmanın ne demek olduğunu anladınız mı? Müslümanların karşısında olduğunuz müddetçe millî olamazsınız! Ancak azınlık olabilirsiniz!

Türkiyeli çoğunluğun milliyeti İslâmiyet'tir. Bu gerçeği kabul etmeyen hiçbir parti ve partili millî olamaz, cumhuriyetçi olamaz!

Türkiye'yi başka ülkelerin vesayetine sokmaya çalışan partiler ve partililer asla millî değildir. Herkes aklını başına toplasın! Milliliği olmayan partiler millete ihanetten vazgeçsin ve partilerini kapatıp gitsin. Bu gidiş, ihanetçi olmaktan daha iyidir. İhanetten vazgeçmeyenleri, adâletin gereği olarak cezâlandırmak şarttır.

Terör örgütleriyle ve uzantılarıyla müttefiklik apaçık bir ihanettir! Bu ihanete izin verilemez! Bu ihanet içinde olan partilere yasallık verilemez. Verilmişse, onların elinden derhal almak gerekir. Alınamıyorsa, seçime girme hakları yoktur.

Not 4: Ey müslüman millete egemen olmaktan vazgeçmeyen Kemalistler! Yüce Allah, de, dedi. Biz de diyoruz: Ey müslüman milletin dininden hoşlanmayan ve onları Atatürk'e taptırmakta ısrar eden Kemalistler! Biz tapmayız sizin taptığınıza. Siz de tapmazsınız bizim taptığımıza. Biz tapacak değiliz sizin taptığınıza. Siz de mecbur değilsiniz, bizim tapmakta olduğumuza. Sizin inancınız size, bizim inancımız bize.

Kabul ettiniz mi? Kabul ettiyseniz, imzalayın bildirimizi.

Not 5: Resmî dil, çoğunluk ırkın diline göre belirlenir. Türkiye'de Türklerin nüfus oranı Kürtlerinkinden 4 kat fazladır. Bu durumda (resmiyette) azınlık çoğunluğun diline uyar. Eğer Türklerle Kürtlerin nüfus oranı eşit veya eşite yakın olsaydı, bu takdirde devletin resmî dili iki dilli olabilirdi. Eğer 100 yıl öncesinde "resmî dil hem Türkçe hem Kürtçe olsun" diye bir karara varılmış olsaydı, bu sorun şimdi aşılmış olurdu. Fakat bu saatten sonra Türkiye'nin resmî dilini iki dilli yapmak devleti ve milleti zora sokar. Türklerle Kürtlerin çoğunluğu müslümandır. Müslümanlar ise birbirlerini zora sokmazlar, işleri kolaylaştırırlar. Eğer Türklerin ve Kürtlerin ana ve resmî dili Osmanlıca veya Arapça olsaydı, bugün dil sorunu yaşanmazdı. Ne yazık ki Arapça ve Osmanlıca 100 yıl önce lisan devrimiyle katledilmiş!

(Ama yine de Kürt vatandaşların çoğunlukta olduğu 5-10 şehirde resmiyette çift dil uygulanabilir, eğer gerekliyse, faydalı olacaksa. Onların da hayatını kolaylaştırmak gerekir. Kemalist sistem Kürtlere ve müslüman Türklere çok acılar çektirdi. Artık bu acılar sona erdirilmelidir.)

Artık bundan sonra azınlıkların ve terör örgütlerinin keyfine uyulmaz. Ancak Kürt vatandaşları için ana dilde eğitim veren özel okullar açılabilir. Ve Türk okullarında da Kürtçe, seçmeli yabancı (veya ek) dil olarak konulabilir.

Not 6: Özerklik veya ayrı bir devlet isteyen Kürtler iyi düşünsün: Ayrışmada İsrailliler gibi küçücük bir yere sığışma vardır. Türkiye ise Kürtler için koskoca bir vatandır, heryerinde yaşayabilirler. Dünya ve evrenin Sahibi Allah'a inananlar için bütün yeryüzü vatandır. O'na inanmayanlar içinse heryer yabandır.

Not 7: 2060 yılından itibaren "Kıyamet Çağı"na giriyoruz. Artık elimizde huzur içinde yaşayabileceğimiz sadece 40 yılımız kaldı. Bundan sonra insanlığın zor ve en kötü günleri başlıyor. İmparatorluk kurmak, yeni bir devlet kurmak gibi hayallere zaman kalmadı. Elimizde son kalan 40 yılı en iyi şekilde değerlendirmeli, onu boğuşma yılları yapmamalıyız. Tek hedefimiz: Türkiye'yi son bir defa daha bütün ırklarıyla beraber yükseltmek ve güçlendirmek olmalı. Güçlü olmak, emperyalizmin ayağı altında ezilmekten korur.

Türkiye Yüzyılı, Atatürk'ün egemenliğiyle değil, MİLLETİN EGEMENLİĞİ'yle başlamalı! Bu başlangıç da ancak sahte Cumhuriyet'i terkedip GERÇEK CUMHURİYET'i kabullenmekle olur.

Azınlıkların veya çoğunlukların değil, tüm milletin hak ve adâletle egemen olduğu, vesayetten arınmış Gerçek Cumhuriyet'e hazır mısınız?

Gerçek Cumhuriyet'te egemenlik, haklı ve adâletli milletindir. Haksız ve adâletsiz milletin egemenliği olmaz. Kabul ettiniz mi?

Öyle ise diyelim: "Cumhuriyet cumhurundur. (Yani yalnız Kemalistlerin değil, bütün milletindir.) Devlet tektir. Vatan tektir. Bayrak tektir. Ama millet çifttir. Bu çiftoluş da İslâmiyet'le teklik kazanmıştır. Bu gerçeğin ışığı altında 'millet de tektir' diyebiliriz."

Öyle ise; eski devir kapansın, yeni devir açılsın.

Yaşasın ve başlasın Türkiye Yüzyılı!

İmza: Mehdiyet ve Hilâfet Makamı.

 

Allah'tan başka tanrı yoktur. Mehdi ve Mesih Allah'ın kulu ve elçisidir.

 

Zaman: Yeni Çağ'ın yirmiikisi, Kasım ortası.

Mekan: Avrupa.

Makam: Hakka davet ve uyarı.

Boyut: Muranizm.

 

Yayınlayan: Avrupa Muranistleri.

(Muranist: Modern Kur'anlı.)

                       *      *      *

 

Samstag, 19. November 2022

TÜRKİYE'DE YAPILAN TERÖR EYLEMİYLE İLGİLİ OLARAK ABD'YE İKİNCİ UYARI!

TÜRKİYE'DE YAPILAN TERÖR EYLEMİYLE İLGİLİ OLARAK ABD'YE İKİNCİ UYARI!

 

zâlimlere öfkelenen tekTANRInın adıyla

 

İstanbul-Taksim-İstiklâl Caddesi'nde yapılan terör eyleminde parmağı olan Amerika Birleşik Devletleri yönetimini uyarmıştık. Şimdi bir uyarı daha yapmamız gerekiyor. Çünkü terör eyleminde katledilen 6 masum insanın canı çok kıymetlidir. Dünyadaki 8 milyar insanın canı kadar kıymetlidir. Fakat ne yazık ki ABD'nin ortağı ve müttefiği olan terör örgütü YPG ve PKK 6X8=48 milyar insanın canı kadar kıymeti katletti. Eğer ABD yönetimi bu katliama izin vermeseydi, onu engelleseydi, 48 milyar masum insanın canını kurtarmış gibi olacaktı. Fakat ABD yönetimi maalesef bunun tam tersini yaptı ve yüce Tanrı'nın öfkesini kazandı. Bu kötü kazanç elbetteki ABD yönetimindekileri cehenneme götürecektir. Cehennem de onları beklemektedir!

Ama ABD yönetimindekiler tövbe edebilirler. Tövbe kapısı henüz açıktır. Eğer bu kapıdan girmek isterlerse, gelecek sözlere kalp ve kulak versinler ve gerekeni yapsınlar.

PKK terör örgütünün Suriye kolu olan YPG, ABD'nin ortağı ve müttefiğidir. ABD YPG'yi müttefikliğine ve iş ortaklığına, IŞİD terör örgütüne karşı savaştırmak için almıştır. IŞİD yenilgiye uğradığına göre, YPG ile olan ortaklığın da bitmesi gerekiyor. Ama ABD yönetimi ortaklığını bitirmiyor, tam aksine derinleştiriyor. Madem ABD ortaklığını bitirmek istemiyor, o halde onun terörüne izin vermemek zorundadır. Eğer onun terörüne izin verirse, YPG'nin IŞİD'den bir farkı kalmaz. Bu durumda YPG'nin de yok edilmesi gerekir. Eğer ABD onu yok etmezse, onun bütün cinayetlerine ortak olmuş olur.

ABD yönetiminin isteği nedir? Cinayet ortaklığı mı, yoksa teröre karşı savaş mı? Eğer onun isteği gerçekten teröre karşı savaşsa, YPG'nin terör eylemlerine izin vermemek zorundadır. Eğer izin verirse, suç ortağı olur ve olmaktadır.

Saldırgan bir köpeğiniz varsa, o köpeğin yularını sağlam tutmak zorundasınız. Eğer yularını bırakır da o köpek bir insanı parçalarsa, suçlu olursunuz, hapse veya tazminata mahkûm edilirsiniz.

İşte YPG terör örgütü de ABD'nin saldırgan bir köpeğidir. ABD bu köpeğin yularını sağlam tutmadığı için veya kasden o yuları bıraktığından dolayı bu köpek İstanbul'da 6 masum insanı paramparça etmiştir.  (Buradan çok hârika bir karikatür çıkar! Gazeteciler, size işşüyor...)

Şimdi soruyoruz: ABD bu cinayeti hangi hakla işletiyor? Köpeğinin yularını neden sağlam tutmuyor? O 6 masum insan ABD'ye savaş mı açmıştı, yoksa başka bir suç mu işlemişti? Katledilmelerini gerektirecek suçları neydi? Yoksa Türkiye devleti mi size karşı bir suç işledi? Eğer böyle ise bu durumda hakkınız, onu mahkemeye vermektir. Mahkeme yoksa, erkekçe onun karşısına çıkıp savaş ilân edeceksiniz. Savaş ilân etmeye hakkınız var mı? 

Soruyoruz: Türkiye sizin hangi hakkınızı çiğnedi? Masum insanlardan ne istiyorsunuz?

Yoksa Türkiye'ye bir mesaj mı vermek istediniz?

Eğer ona verecek bir mesajınız varsa, bunun aracı terör olmamalıdır. Artık terörle mesaj vermeyi sonlandırmalısınız. Ama mutlaka sonlandırmalısınız. Çünkü masum insanları katletme hakkınız yoktur! Yüce Tanrı size böyle bir hak vermemiştir! O halde bu hakkı koruyunuz! Bu hakkı korumak, Tanrı'ya inançtan sonra en büyük görevinizdir. Bu görevi kabul ettiniz mi? Eğer kabul ettiyseniz, YPG terör örgütünü teröründen arındırırsınız. Eğer arınmak istemezse, onu ya öldürürsünüz, ya da ortaklıktan çıkarırsınız. Eğer gerekeni yapmazsanız, sizi Ortadoğu'dan atmaktan başka çare kalmaz. Bu da savaş demektir. Barış isterseniz, gerekeni yaparsınız. Yapmanız gereken adâletli olmaktır. Masumları katletmek, adâleti katletmektir. Adâleti katleden bir devlet ise devlet olamaz. O ancak bir eşkiya olabilir. Eşkiyanın ise dünyayı yönetme hakkı yoktur. Bunun için "eşkiya dünyaya hükümdar olmaz" denmiştir. Eğer dünyayı yönetmeye devam etmek istiyorsanız, eşkiyalığı bırakacaksınız. Terörü devletinizden ve iletişim aracı olmaktan çıkaracaksınız. Yoksa, dünyayı yönetme hakkınız kalmaz. Tanrı bu hakkı ancak iyilere verir. İyiler de adâletli olur, onu çıkarları için çiğnemez ve çiğnetmez. Adâleti daima çıkarlarının üstünde tutar.

Adâletli olmaya râzı mısınız? Eğer râzı değilseniz, dünyayı yönetmekten vazgeçersiniz. Bu durumda Ortadoğu'dan çıkmanız gerekir. Yalnız Ortadoğu'dan değil, Avrupa'dan da, Asya'dan da çıkmanız gerekir.

Kararınız nedir?

İmza: Mehdiyet ve Hilâfet Makamı.

 

Not 1: ABD yönetimi, YPG'yi, Türkiye sınırlarının 30 km aşağısına indirmek zorundadır. Çünkü YPG, Türkiye için çok büyük bir tehdittir. ABD, NATO müttefiği olan Türkiye'yi bu tehditten korumak, onun güvenliğini çiğnememek ve çiğnetmemek zorundadır.

Not 2: ABD yönetimi, Türkiye ile müttefik olduğu için PKK'yı da durdurmak zorundadır. "Silahlarınızı bırakıp Türkiye'ye teslim olmazsanız, YPG'nin elindeki silahları alır, onu dağıtırım" diyerek, ABD PKK'yı durdurabilir. ABD yönetimi, PKK elebaşlarının saklandığı yerleri Türkiye'ye bildirmek zorundadır. PKK Türkiye'ye teslim olmazsa, Türk Ordusu'nun ona karşı mücâdelesi sürecektir. PKK'ya yardım eden ülkeler, Türkiye'nin düşmanıdır! Yalnız Türkiye'nin değil, insanlığın da düşmanıdırlar! Çünkü bir terörist insanlık düşmanıdır. Çünkü masum insanları katlederler. Bir masumun katledilmesi ise bütün insanlığın katledilmesidir. Bu sebeple teröristler insanlık düşmanıdır. Onlara destek verenler de bu düşmanlıkta ortaktır.

Not 3: Terör işleten, teröre izin veren bir ABD'nin Ortadoğu'da işi yoktur! Böyle bir ABD'nin Türkiye'de Büyükelçiliği olamaz! Üsleri olamaz!

İsrail'in cinayetlerine izin veren bir ABD'nin Osmanlı topraklarında bulunma hakkı yoktur! Adâlet, hakkı çiğnememek ve çiğnetmemektir. ABD'nin adâleti nerede?

ABD ya adâleti yerine getirmeli, ya da uzandığı ve karıştırdığı yerleri terketmeli, evine dönmeli!

ABD yönetimi, İsrail'e: "Cinayetlerine son vermezsen, üzerindeki korumamı kaldırırım" diyebilmeli ve sözü tutulmazsa gerekeni yapabilmelidir.

Not 4: Teröristler için devlet kurmak ABD'nin görevi değildir. Eğer böyle bir görevi varsa IŞİD'in devlet kurmasına neden engel oldu? YPG devletleşmeyi nasıl hakediyor? Dinsiz olduğu için mi? IŞİD dinli olduğu için mi devlet kurma hakkını kaybetti? Yoksa YPG sizin emperyal emellerinizi kabul ettiği için mi onu devletleştirmeye çalışıyorsunuz? Yoksa IŞİD sizin sadece bir oyun aparatınız mıydı?

Ey Avrupa ve Amerika'nın gazetecileri, aydınları! Bu sualleri mutlaka sormalısınız.

Not 5: İstanbul-Taksim'de işlenilecek terör eyleminden ABD, İngiltere, İsrail ve Yunanistan Büyükelçiliklerinin mutlaka haberi vardı. Ey Büyükelçiler! Bu terör eylemine niçin engel olmadınız? Bu eylemde ölen 6 kişinin canları, sizin ve çocuklarınızın canları kadar kıymetliydi. Bu kıymetlerin katledilişine göz yummakla insanlığa ihanet ettiniz! Bu ihaneti kabul etmemeliydiniz. Çünkü devletinizin kötülüklerine karşı koymak hakkınızdır. Bu hakkı niçin kullanmadınız? Devletinizin kötülüğüne niçin göz yumdunuz? Görevden istifa etmeyi göze alabilmeli, devletinizin kötülüğüne âlet olmamalıydınız. Ne yazık ki insanlığa ihanet etmeyi seçtiniz. Yazıklar olsun size! Öte dünyada bunun hesabı sizden mutlaka sorulacaktır. Ölümden kaçamayacağınıza göre, hesap vermeye hazır mısınız?

Not 6: Terörü mesaj âleti yapmamanız için siz ABD'yi daha önceki bildirilerimizle uyarmıştık. Ama dinlemediniz, dinlemiyorsunuz! İllâ karşınıza sopa ile çıkmamızı bekliyorsunuz. Ama bizdeki sopa, Tanrı'nın sopasıdır. Hz. Musa'nın âsasına benzer. Akıllı olun! Uslu durun! Evrenin egemeni siz değilsiniz, Tanrı'dır. Tanrı'nın elinden egemenliği alabilir misiniz?

Ey Rusya! Sen de haksız işgalini bırak ve Ukrayna'dan derhal çık. Yüce Tanrı'nın, meteor füzelerine sahip olduğunu sakın unutma! Eğer o füzelerden bir tanesi üzerinize gönderilecek olursa, buz gibi erirsiniz! 

Not 7: Bu bildiri uluslararası diplomatik platformda paylaşılmıştır.

İmza: Mehdiyet ve Hilâfet Makamı.

 

EVRENİN SAHİBİ TANRI TEKTİR

İSA MUSA VE MUHAMMED TEK TANRI'NIN KULU VE ELÇİSİDİR

 

Zaman: Yeni Çağ'ın yirmiikisi, Kasım ortası.

Mekan: Avrupa.

Makam: Hakka davet ve Uyarı.

Boyut: Muranizm.

 

Yayınlayan: Avrupa Muranistleri.

(Muranist: Modern Kur'anlı.)

                       *      *      *

 

 

Mittwoch, 16. November 2022

İSTİKLAL CADDESİNDE SUÇÜSTÜ YAKALANAN ABD'YE UYARI!

İSTİKLAL CADDESİNDE SUÇÜSTÜ YAKALANAN ABD'YE UYARI!

 

suçluların cezalandırılmasını isteyen tekTANRInın adıyla

 

(Açık şifre: Kırmızı gül. Anlamı: Terör bitmezse, savaş başlar.)

Geçtiğimiz pazar günü meydana gelen ve 6 kişinin ölümü ve 80 kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan terör eyleminin arkasında YPG/PYD isimli terör örgütlerinin bulunduğu ortaya çıktı. Ve bu ortaya çıkan, Amerika Birleşik Devletleri'ni suçlu duruma düşürdü.

Evet, ABD suçludur! Çünkü YPG'nin destekçisidir, müttefiğidir. Bu müttefiklik, ABD yönetimini, YPG'nin işledigi terör eylemiyle suç ortağı yapmaktadır. Bu suç ortaklığı ABD'yi Türkiye'ye tutsak etmiş durumdadır. Şimdi ABD bu tutsaklıktan nasıl kurtulacaktır?

Bir tek taziyede bulunma ABD'yi kurtarır mı? Elbette kurtarmaz! Zaten Türkiye yönetimi de ABD'nin taziyesini haklı olarak reddetti.

Peki, ABD Türkiye'nin tutsaklığından nasıl kurtulabilir?

ABD terör örgütüyle suç ortaklığından ve Türkiye'nin tutsaklığından şu şekilde kurtulabilir: ABD yönetimi PKK terör örgütünün Suriye kolu olan YPG/PYD ile olan işbirliğini, müttefikliğini derhal sonlandırır. Eğer sonlandırmak istemiyorsa, YPG'nin ve PKK'nın Türkiye'de yapmak istediği bütün terör eylemlerini engellemelidir. Bu engelleme için de o terör örgütlerine şu çağrıda bulunmalıdır: "Türkiye'de hiçbir terör eyleminde bulunmayacaksınız. Aksi halde sizinle olan ortaklığımı bitiririm ve verdiğim silahları da geri alırım."

Terör örgütleri eğer ABD ile müttefik kalmak istiyorlarsa bu ültimatomu kabul edeceklerdir.

Ama sadece terör eylemlerinin bitirilmesi yeterli değildir. YPG terör örgütü, Türkiye sınırlarından 30 km aşağıya inmek zorundadır. Bu zorunluk kabul edilmediği takdirde Türkiye operasyon yapma hakkı kazanır. Bu kazanımın gereği olarak Türkiye yönetimi istediği süreyi verebilir. Bu süre içinde geri çekilim gerçekleşmezse, Türkiye operasyonun düğmesine basar.

Yüce Tanrı terörden vazgeçmeyen devletleri yıkılışa uğratsın!

İmza: Mehdiyet ve Hilâfet Makamı.

 

Not 1: ABD yönetimi, suç ortağı olduğundan, YPG'nin İstanbul'da gerçekleştirdiği terör eyleminde katledilen 6 masum insanın ve 80 yaralının kan, korku, dehşet ve acı bedelini ödemek zorundadır. Ayrıca meydana gelen tahribatın da bedeli ödenmelidir. ABD yönetimi bu ödemeyi güzellikle yaparsa, kendini bir parça affettirmiş olur. Ve Türkiye ile olan müttefikliği devam eder.

Not 2: ABD eğer Türkiye ile müttefikliğini devam ettirmek istiyorsa, ortak olduğu terör örgütlerinin Türkiye'ye karşı yapılacak bütün eylemlerini engeller. Başka isimler altında yapılacak terör eylemlerinden de bundan sonra ABD sorumlu tutulacaktır.

Not 3: ABD yönetimi, Türkiye'de işlediği veya işlettiği suçu örtmek için başka suçlar işlemekten kesinlikle uzak durmalıdır. Türkiye'ye karşı oynamak istediği oyunlardan ve kurmak istediği bütün tuzaklardan da vazgeçmelidir.

Not 4: ABD yönetimi, önümüzdeki yıl Türkiye'de yapılacak olan seçimlere müdahil olmaktan vazgeçmeli ve terör örgütü PKK'nın partisi olan HDP'ye verdiği desteği de kesmelidir. Aksi halde Türkiye yönetiminin seçimleri iptâl etme hakkı vardır.

Not 5: ABD yönetimi, Türkiye'nin istediği F35'leri satmak istemiyorsa, Türkiye'nin bu satış için peşin ödediği tutarı derhal iade etmelidir. Bu iade zamanında yapılmazsa, Türkiye geçen sürenin faizini almak zorundadır. Türkiye'nin alacağı faiz, dinin yasakladığı faiz değildir. Çünkü paranın değer kazanma ve kaybetme durumu vardır ve Amerika fakir bir ülke değildir.

Not 6: ABD yönetimi, amacına ulaşmak için dünyanın çeşitli ülkelerinde yaptırdığı terör eylemlerini sonlandırmalıdır. Çünkü ABD'nin masum insanları katletme hakkı yoktur.

Not 7: Eğer ABD yönetiminin suç ortağı olan PKK ve YPG'nin terör eylemleri durdurulmazsa, birinci cezâ olarak ABD Büyükelçiliği kapatılabilir. Çünkü Türkiye'de yapılmakta olan terör eylemleri, Büyükelçiliklerin kontrolu altında işlenmektedir. Terör devam ettiğinde ikinci cezâ olarak ABD üsleri kapatılabilir. (Fakat ABD, Yunanistan'da üsler kurarak bunun önlemini almıştır.) Terör yine de son bulmazsa, üçüncü cezâ olarak da Türkiye ABD'ye savaş açar ve onu Suriye'den kovar. (Eninde sonunda olacak olan işte budur!)

Not 8: ABD yönetimi, Türkiye'ye karşı yapılacak bütün terör eylemlerini durdurmak zorundadır. Çünkü ABD Türkiye'ye muhtaçtır. Çünkü ABD bundan sonra Türkiye'nin izni olmadan Ortadoğu'da kılını dahi kıpırdatamaz. Çünkü ABD Ortadoğu'dan hemen çıkıp gidemez. Çünkü ABD İsrail'i korumak zorundadır! Çünkü ABD'nin koruması olmazsa, İsrail devleti iki günde yıkılır!

O halde ABD yönetimi Türkiye ile olan müttefikliğini tekrar gözden geçirsin ve gerekli olan görevlerini yerine getirsin.

Not 9: Türkiye ile ABD yönetimi gerekli olan anlaşmayı hemen yapmalıdır.

Not 10: Birleşmiş Milletler buradaki konu ile ilgili gerekli işlemleri yapamamakta olduğundan, yani milletler arasında adâleti sağlayamadığından, bu iş Mehdiyet ve Hilâfet Makamı'na kalmaktadır.

Not 11: Bu bildiri uluslararası diplomatik platformda paylaşılmıştır.

İmza: Mehdiyet ve Hilâfet Makamı. 

 

EVRENİN SAHİBİ TANRI TEKTİR

İSA MUSA VE MUHAMMED TEK TANRI'NIN KULU VE ELÇİSİDİR

 

Zaman: Yeni Çağ'ın yirmiikisi, Kasım ortası.

Mekan: Avrupa.

Makam: Hakka davet ve Uyarı.

Boyut: Muranizm.

 

Yayınlayan: Avrupa Muranistleri.

(Muranist: Modern Kur'anlı.)

                       *      *      *