Dienstag, 28. August 2018

İDLİB SORUNU NASIL ÇÖZÜLÜR?

            İDLİB SORUNU NASIL ÇÖZÜLÜR?

  Suriye mülkünün gerçek sahibi ALLAHın adıyla


Gazete haberlerinden; Suriye rejim güçlerinin, İdlib'
e saldırı hazırlığında olduğunu ve bu şehri ele ge-
çirmek istediklerini öğreniyoruz. Yapılmak istenen
saldırı gerçekleştiğinde ise büyük bir çatışmanın
yaşanacağı ve ortalama yarım milyon İdliblinin de
göç etmek zorunda kalacağı düşünülüyor. Bu da ta-
bii en başta Türkiye için büyük sorun yaratacaktır.
Türkiye muhtemel yeni göç akınını karşılayamaya-
cağı için mülteciler, Avrupa'nın kapısını çalmak ve-
ya kırmak zorunda kalacaklardır. Dolayısıyla Avru-
pa da, İdlib'de bir çatışmanın yaşanmaması için
Suriye rejimini durdurmak zorundadır.

Şimdi önümüzde büyük bir sorun duruyor. Bu so-
runu nasıl çözeceğiz?

Bu sorunu en başta hak ve adâlet ile çözebiliriz.
Hak ve adâlet ile çözemediğimiz takdirde de güce
yönelmek ve savaşmak zorunda kalırız.

O halde önce hak ve adâlet ile bir çözüm aramaya
çalışalım. Hakka göre; diktatör Beşar Esad'ın Suri-
ye'yi yönetmeye hakkı yoktur. Çünkü demokratik
siyasal rejimi kabul etmeyen Beşar Esad, gayri
meşru rejim olan diktatörlüğünü sürdürebilmek
için kendisine muhalif olan yarım milyon masum in-
sanı katletmiş bulunuyor. Dolayısıyla diktatör Esad
önce bu katliamlarının hesabını vermek zorunda-
dır. Ancak bu hesabı verdikten sonra suçlu çık-
mazsa, bu takdirde Suriye'yi yönetmeye devam et-
me hakkı kazanır. Hesap vermeyi kabul etmeyen
bir Esad'ın ise yönetim hakkı olmayacağından, İd-
lib'e de saldırı hakkı yoktur. Bu hakkı çiğnemeye
kalktığında ise Uluslararası Demokratik Güçler'in
Esad'a saldırma ve onu durdurma hakkı doğar.

O halde katliamlarının hesabını vermek zorunda o-
lan Beşar Esad, İdlib'e saldırmaktan ve orayı ele
geçirmekten vazgeçmelidir. Eğer vazgeçmezse
ve saldırıya kalktığı an, başta ABD, Türkiye ve Av-
rupa; Suriye rejiminin merkezini bombalamak ve
diktatör Esad'ı devirmek hakkını kazanır ve bu hak-
kı kullanırlar. Eğer Rusya ve İran bu hakkın kullanı-
mını zorbalıkla engellemeye kalkarlarsa, onlara da
savaş açmaktan başka çare kalmaz ve bu savaş
açılır.

O halde Rusya ve İran, diktatör Esad'ın İdlib'e sal-
dırısını durdurmalı ve kendileri de Suriye'yi terket-
melidirler. Çünkü Esad'ın Suriye'yi yönetme hakkı
olmadığı gibi, dolayısıyla Rusya ve İran'ın da ora-
da bulunma hakları yoktur. Fakat ne yazık ki Rusya
ve İran, inatla bu hakkı çiğnemişlerdir ve hâlâ çiğ-
nemeye devam etmektedirler. Ama bu hak çiğne-
me kabul edilemez. Uluslararası Demokratik Güç-
ler bu çiğnemeyi durdurmalıdır. Bunun için de,
Rusya ve İran'a önce bir uyarı yapılır ve şu vakte
kadar Suriye'yi terketmeleri istenir. Terketmezlerse,
onlara savaş açılır.

İdlib'i kontrolleri altında tutan ve "terörist" olarak ka-
bul edilen Haşdi Şabi ve öteki muhalif güçler, elle-
rinde tuttukları şehrin kontrolünün Türkiye'ye veril-
mesini kabul ederek silah bıraksınlar. Bu şekilde
"İdlib teröristlerin elinde" hükmü ortadan kalksın.
Bu halde İdlib'e saldırı gerekçesi de ortadan kal-
kar ve İdliblilere özerklik verilerek bu sorun çözül-
müş olur.

Eğer Besar Esad, Iran ve Rusya bu hakka uymaz-
larsa, onlara savaş açmaktan başka çare kalmaz.
Eğer savaş açmak zorunda kalınırsa, bu üç zâlim
güç, Uluslararası Demokratik Güçler karşısında
mutlaka yenilgiye uğrayacaklardır.

İmza: Mehdiyet Makamı.


Not 1: Eğer Suriye diktatörü İdlib'e saldırırsa ve
oradan göç başlarsa, Türkiye mültecilerin yönünü
Avrupa'ya çevirmek zorunda kalacaktır.

Not 2: Bu bildiri, uluslararası diplomatik platformda
paylaşılmıştır.


                     Allah'tan başka ilah yoktur.
         Mehdi ve Mesih Allah'ın kulu ve elçisidir.

Zaman:  Yeni Çağ'ın onsekizi, Ağustos sonu.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Uyarı ve Hakka dâvet.
Boyut:    Muranizm.

                                                   YAYINLAYAN
                                       AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                       *   *   *






Donnerstag, 23. August 2018

ABD YÖNETİMİ KRİZİ BİTİRMEK İSTİYORSA!

 ABD YÖNETİMİ KRİZİ BİTİRMEK İSTİYORSA!

adâlete boyun eğmeyen zorbaların karşısında olan
                          tekTANRInın adıyla

ABD Başkanı Donald Trump'ın Ulusal Güvenlik
Danışmanı John Bolton, Türkiye'nin Brunson'ı
serbest bırakmama konusunda büyük bir hata
yaptığını ileri sürerek; "her gün bu hatayla devam
ediyor. (Türkiye) NATO müttefiki Batı'nın bir par-
çası olarak doğru şeyi yaparsa ve Pastör Brunson'
u şartsız serbest bırakırsa kriz anında biter” demiş.

Herşeyden önce şu iyi bilinmelidir: Evet ortada bir
kriz var. Fakat bu krizi çıkaran, Türkiye yönetimi de-
ğil, ABD yönetimidir. Kriz sebebi ise, bilindiği gibi
Türkiye'de terör örgütleriyle işbirliği yaptığı gerek-
çesiyle tutuklu olan ve yargılanması devam eden
rahip Brunson'dır.

Şimdi şunu soralım: ABD yönetimi, Türkiye'nin Tür-
kiye'ye karşı suçlusu olan ABD'deki 250 kişinin ka-
tili ve 2500 şahsın da yaralayıcısı terörist ve darbe-
ci başı F. Gülen'i iade etmezken, Türkiye, Türkiye'
ye karşı suçlu kabul edilen Brunson isimli sanığı
henüz yargılanması bitmeden niye serbest bırak-
sın?

Sorunlarımızı hukukla mı çözeceğiz, yoksa zorba-
lıkla mı? ABD yönetimi, "o sanığı bırakmazsanız
yaptırım uygularız" deyip, yaptırıma kalkışarak zor-
balığa başvurmuştur. Türkiye yönetimi ise; "huku-
kumuzun vereceği kararı beklemek zorundayız"
demektedir.

Doğru olan nedir? Elbette ki hukukun vereceği
kararı beklemektir. ABD yönetimi bu kararı neden
beklemiyor? Eğer ABD yönetimi bu kararı bekle-
mek istemiyorsa, versin F. Gülen'i ve suç ortakları-
nı, alsın ajan Brunson'ı! Bu kadar basit! Kaldı ki F.
Gülen, ABD'ye karşı suç işlemiş bir adam değil,
Türkiye'ye karşı suç işlemiş bir adamdır. Niye iade
etmiyorsunuz? Bu adamın ABD yönetimince kıy-
meti nedir? Eğer bu adam ABD yönetimi hesabına
suç işlemiş yani darbe yaptırmış bir adamsa, o za-
man ABD yönetiminin bu adama yani darbeci başı-
na verdiği kıymet anlaşılır. Bu halde şu muhakkak
sorulacaktır: "ABD yönetimi bu adamla işbirliği için-
de olduğu için mi onu Türkiye'ye iade etmiyor?"

Eğer böyleyse, ABD yönetimi suçluluğunu bütün
dünyaya ilân etmiş olur ve hesap vermek zorunda
kalır.

ABD yönetimi ya Brunson'ı hukuk dışı yollarla iste-
mekten ve zorbalıktan vazgeçsin, ya da F. Gülen'i
ve suç ortaklarını iade etsin. Çözüm budur!

ABD yönetimi, Türkiye'ye: "Zorbalığıma boyun eğ-
melisin" diyemez. Bu deyişten vazgeçmelidir!

ABD yönetimindekiler eğer Tanrı'ya inanıyorlarsa,
O'nun adâletine boyun eğsinler. Adâletin gereği
ise; haklıya hakkını, haksıza da cezâsını hakettiği
kadar vermektir. Türkiye adâletin yanındadır. ABD
yönetimi neyin yanındadır?

İmza: Mehdiyet Makamı.


Not 1: ABD yönetimindekilere ve bu yönetime des-
tek vermekte olan Evanjeliklere soruyoruz: Meryem
oğlu İsa, adâletin yanında mıdır, yoksa zorbalığın
yanında mı? Biz Kur'anlılar, peygamberliğine inan-
dığımız ve kabul ettiğimiz Tanrı'nın kulu ve Mer-
yem'in oğlu İsa Mesih'in, adâletin yanında olduğunu
düşünüyoruz. Bundan başkası da olamaz zaten! E-
ğer siz de böyle olduğunu düşünüyorsanız, zorba-
lığı bırakmalısınız. Eğer bırakmazsanız, İsa'ya zıt
gitmiş olur, onun dininden çıkarsınız. (Belki de o-
nun dininden çıktığınız için zorbalığa başvuruyor-
sunuzdur?)

Not 2: Vatikan bu sualin cevabını vermelidir: İsa
Mesih, adâletin yanında mıdır, yoksa zorbalığın
yanında mı?

Not 3: Bu bildiri, uluslararası diplomatik platformda
paylaşılmıştır.

İmza: Mehdiyet Makamı.


                                 Tanrı tektir.
   İsa, Musa ve Muhammed O'nun kulu ve elçisidir.


Zaman:  Yeni Çağ'ın onsekizi, Ağustos'un üçüncü
               haftası.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Uyarı ve Hakka dâvet.
Boyut:    Muranizm.

                                                   YAYINLAYAN
                                       AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                       *   *   *




Montag, 20. August 2018

TÜRKİYE'YE SALDIRMAKTA OLAN BAŞKAN TRUMP'A DUYURU!


           TÜRKİYE'YE SALDIRMAKTA OLAN
                 BAŞKAN TRUMP'A DUYURU!

 adâlete boyun eğmeyenleri cezâlandıracak olan
                          tekTANRInın adıyla

ABD Başkanı Sayın Donald Trump!

Geçen gün attığınız twette:“Türkiye uzun yıllar AB-
D'den yararlandı. Şimdi, ülkemizi vatansever bir tu-
tuklu olarak temsil etmesini istediğim harika Hristi-
yan Papazımızı ellerinde tutuyorlar. Masum bir in-
sanın serbest bırakılması için hiçbir şey ödemeye-
ceğiz, fakat Türkiye’ye yaptırımlar uygulayacağız”
dediniz.

Bu sözlerinize karşı Biz TÜRKİYE de diyoruz ki: E-
vet, ülkemiz ülkenizden uzun yıllar yararlanmış ola-
bilir. Ama bu yararlandırmanın bedelini bize karşı
6 darbe yaptırarak fazlasıyla ödettiniz. Yani, yarar-
landırmalarınız bir "iyilik" olmadı. Dolayısıyla bize
bir iyilik yapmış değilsiniz. Çünkü kötülükleriniz iyi-
liklerinize ağır basmakta ve hâlâ devam etmektedir.

Elimizde tutuklu olan Papazınız ise, terör örgütleriy-
le işbirliği içinde olduğu için tutukludur. Yargılanma-
sı henüz tamamlanmadığından, onun mâsûm oldu-
ğunu söyleyemeyiz. Eğer onun suçsuzluğuna dair
elinizde yeterli ve geçerli bir delil varsa, onu bize
gönderiniz. Aksi halde onun yargılanmasını ve yar-
gılamanın sonucunu sabırla beklemek zorundası-
nız.

Terör örgütleriyle işbirliği yapmış bir Papazı tutuk-
lamak hakkımızdır. Siz de, onlarca veya yüzlerce
terörist zanlısını yıllarca Guantanamo'da tutmadınız
mı? Ve o tutukluların serbest bırakılmasını "tehlike-
li" sayarak karşı çıkmıyor musunuz? Size "hak" o-
lan bir iş, bize niçin "haksızlık" olsun?

Biz, tutuklu Papazınız için sizden bir karşılık bekle-
miyoruz. Çünkü darbeci ve terörist başı F. Gülen'i
bize iade etmek, hukuksal olarak boynunuzun bor-
cudur. Bu borcu ödemelisiniz. Ama sizin bizdeki tu-
tuklu Papazınızın hükmünü hukukumuz verecektir.
Suçsuzluğu anlaşılırsa, serbest kalacaktır. Suçu
sabit olursa, hapiste yatacaktır.

Eğer Papazınızın suçu sabit olursa ve bu halde o-
nun serbest bırakılmasını isterseniz, onun için bir
bedel ödemek zorunda kalacaksınız. Ödeyeceği-
niz bedeli hazırladınız mı?

Papazınızın yargılanması bitmeden bize karşı eko-
nomik yaptırımda bulunmanız bir haksızlıktır. Eğer
Tanrı'ya inanıyorsanız, O'nun adâletine teslim ol-
malı ve bu haksızlığı sonlandırmalısınız. Eğer son-
landırmazsanız, Tanrı'ya vereceğiniz hesabınız
olacaktır.

Eğer bizdeki tutuklu Papazı Kasım ayındaki kongre
seçimleri için kullanmak istiyorsanız, bu kullanım si-
ze çok pahalıya mal olabilir. Çünkü bu konuda ba-
şarılı olmanız mümkün değildir. En iyisi, oyunu al-
maya çalıştığınız Evanjelikleri fazla umutlandırma-
yınız. Onlara: "Türkiye'nin hukukuna saygılı olmak
zorundayız" demelisiniz. Şunu da söylemelisiniz:
"Eğer Papazımızın terör örgütleriyle işbirliği yaptığı
kesinleşirse, onun cezâ görmesine de râzı olmalı-
yız." Eğer râzı olmazlarsa ve olmazsanız, elinizde-
ki son kozu kullanarak Biz Türkiye'yi NATO'dan a-
tarsınız. Tabii bunun karşılığında da bizdeki bütün
üslerinizi kaybedersiniz. Bu kayba da râzı olacak
mısınız?

Asıl resti; "darbeci başı Gülen'i bize hemen iade
edin. Aksi halde İncirlik üssünüzü kapatırız" diyerek
bizim çekmemiz gerekiyordu. Ama siz gücünüze
güvenerek restinizi bizden önce çekip, ekonomik
saldırı başlattınız. Biz de haklılığımıza güvenerek
restimizi her an çekebilir, İncirlik üssünüzü kapa-
tabiliriz. Eğer bu üssünüzün kapatılmasını istemez-
seniz, terörist Gülen'i ve adamlarını bize iade eder-
siniz.

Eğer haksızlıkla Biz Türkiye'ye savaş açmaya kal-
kacak olurrsanız, bu savaş; imparatorluğunuzun,
emperyalizminizin ve kapitalizminizin sonu olacak-
tır. Sizi Ortadoğu topraklarından söküp atacağız.
Suriye'de Bize karşı kurduğunuz ve silahlandırdığı-
nız terör ordunuzu da yok edeceğiz. Bizim buna gü-
cümüz yeter. Çünkü Biz, yerlerin ve göklerin tek
Tanrısı Allah'a dayanıyoruz. Tek Tanrı'ya dayanan
ç karşısında siz mutlaka mağlûp olacaksınız.

İmza: Mehdiyet Makamı.


Not 1: Sayın Trump! Elimizdeki Papazınızı seçim
malzemesi olarak kullanmaktan vazgeçiniz. Çünkü
onu hukuk yoluyla kurtarmanız mümkün olmaya-
caktır. Hukukumuzun vereceği kararı beklemek
zorundasınız. Eğer zorbalığa kalkarsanız, zararınız
büyük olacaktır.

Not 2: Başkan Trump'a oy vermiş olan Evanjelikler,
eğer Tanrı'ya inanıyorlarsa, inandıkları Tanrı'nın a-
dâletine de boyun eğsinler. Tanrı'nın adâleti ise;
haklıya hakkını, haksıza da cezâsını vermektir. Do-
layısıyla Türkiye'nin elinde bulunan sanık Papaz
Brunson yapılacak yargılamada suçlu çıkarsa, onun
alacağı cezâya, Evanjelikler rızâ göstermek zorun-
dadır. Çünkü bir suçluyu cezâsız bırakmak, adâlete
zıttır. Adâlete zıt olan, Tanrı'ya da zıt düşş olur.

Not 3: Ortadoğu devletlerinin dikkatine! ABD'nin
Türkiye'ye savaş açabilmesi için önce İran enge-
lini aşması gerekecektir. Bunun için de, önümüz-
deki aylarda İran'a saldırmak zorunda kalacaktır.
Eğer bu saldırı gerçekleşirse, ABD'nin ikinci he-
defi Türkiye olacaktır. Çünkü ABD Türkiye'ye sal-
dırmadan Ortadoğu'da Büyük Kürdistan'ı kuramaz.
İsrail'in topraklarını genişletebilmek ve onu Ortado-
ğu'nun tek egemeni yapabilmek için de, Büyük Kür-
distan'ı kurmak isteyecektir ve istemektedir.

Not 4: HaberTürk yazarı Sn. Serdar Turgut bu bildi-
rimizi Pentagon'a iletmelidir.

Not 5: Bu bildiri, uluslararası diplomatik platformda
paylaşılmıştır.

İmza: Mehdiyet Makamı.


                                 Tanrı tektir.
   İsa, Musa ve Muhammed O'nun kulu ve elçisidir.


Zaman:  Yeni Çağ'ın onsekizi, Ağustos ortası.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Uyarı ve Hakka dâvet.
Boyut:    Muranizm.

                                                   YAYINLAYAN
                                       AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                       *   *   *