Dienstag, 26. Oktober 2021

TÜRK YARGISI ÜZERİNDE BASKIDA BULUNAN ON ÜLKEYE UYARI!

TÜRK YARGISI ÜZERİNDE BASKIDA BULUNAN ON ÜLKEYE UYARI!

 

haksızlık ve adaletsizlikten hoşlanmayan ve onları yasaklamış bulunan adaletli ALLAHın adıyla

 

ABD Büyükelçiliği'nin internet sitesinde yayımlanan ve Almanya, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İsveç, Kanada, Norveç ile Yeni Zelanda Büyükelçilikleri'nin imzası bulunan açıklamada, Osman Kavala'nın derhal serbest bırakılması yönünde Türkiye'ye çağrıda bulunuldu. Açıklamada, şu ifadelere yer verilmiş:

 

"Osman Kavala'nın tutuklanmasının üzerinden dört yıl geçti. Davanın, farklı dosyaların birleştirilmesi ve beraat kararından sonra yeni davaların yaratılması yoluyla sürekli geciktirilmesi, Türk yargı sisteminde demokrasiye saygıyı, hukuk devleti ve şeffaflık ilkelerini gölgelemektedir. Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İsveç, Kanada, Norveç ve Yeni Zelanda Büyükelçilikleri olarak Türkiye'nin uluslararası yükümlülükleriyle ve milli kanunlarıyla uyumlu şekilde, bu davanın adil ve hızlı biçimde sonuçlandırılması gerektiği kanısındayız. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin bu husustaki kararları doğrultusunda Osman Kavala'nın derhal serbest bırakılmasının sağlanması için Türkiye'ye çağrıda bulunuyoruz."

Bu çağrıya karşı Türkiye yönetimi de bir açıklama yapmış. Onun açıklamasına karşı da 10 Büyükelçi, DW Türkçe'nin servis ettiği habere göre, şu cevabı vermiş:

"Biz görevimizi yapıyoruz, yapmayı da sürdüreceğiz. Türkiye, Osman Kavala'yı serbest bırakmazsa, ağır yaptırımlarla karşılaşması kaçınılmaz."

Türkiye yargısı üzerinde baskı kuran, tehditte bulunan 10 Büyükelçi'ye Türkiye yönetimi gerekli cevabı vermiş bulunuyor. Biz ise, Büyükelçiler'in hatalarını göstermek istiyoruz.

10 Büyükelçi'ye soruyoruz: Serbest bırakılmasını istediğiniz Osman Kavala Türkiye'nin adamı mı, yoksa sizin adamınız mıdır? Türkiye'nin adamıysa, onun hukuksal durumundan size ne? Hangi hakla Türk yargısı üzerinde baskı kurmaya çalışıyorsunuz? Yoksa ülkelerinizin hukuku Türk yargısından üstün müdür? Bu üstünlük nereden geliyor? Eğer o kişi sizin adamınızsa, bunu açıkça söyleyin: O kişi sizin bir ajanınız mıdır ki, ısrarla onun serbest bırakılmasını istiyorsunuz? Eğer o kişi sizin adamınız ve ajanınız değilse, onun işini Türk yargısına bırakmanız gerekmez mi?

Tutuklu ve sanık durumda bulunan Osman Kavala isimli şahsın bir avukatı yok mu? Yoksa Türkiye yönetimi onun bir avukat tutmasına izin vermemiş de sanığı savunmak görevi size mi kalmış?

Ey 10 ülkenin Büyükelçileri! İnsan hakları ve hukuk sizin için çok mu önemlidir?

O halde kadın ve çocukların çoğunlukta olduğu yüzbinlerce masum Suriyeli sivilleri katletmiş, onbinlercesini iskenceden geçirmiş, binlercesinin evlerini başına yıkmış ve milyonlarcasınıçe mahkum etmiş olan Suriye diktatörü Beşar Esad'a niçin engel olmadınız? Haydi diyelim ki Rusya ve İran'dan korktunuz ve büyük bir savaş çıkmasını istemediğiniz için Esad'a engel olmadınız. Ama şimdi onu, işlediği çok büyük suçlardan dolayı yargı önüne neden çıkarmıyorsunuz? Yoksa yine mi Rusya ve İran'dan korkuyorsunuz? Siz Esad'ı yargı önüne çıkarırsanız çok büyük bir savaş mı çıkar? Hâlâ korkuyor musunuz? Bu korkuya sahipseniz NATO'nun varlığının ne anlamı kalır?

Mısır diktatörü Sisi bütün dünyanın gözleri önünde diktatörlüğe hayır diyen 3 bin eli silahsız masum sivili katlederken niçin sessiz kaldınız? Onu durdurmaya gücünüz yetmez miydi? Elbette yeterdi! Ama siz gerekeni yapmadınız. 3 bin masumun hakkını çiğnettiniz. Çaresiz miydiniz, yeterli gücünüz yok muydu? Sisi sizden güçlü müydü? Ama şimdi onu yargı önüne çıkarabilirsiniz. Yoksa yine mi yeterli gücünüz yok? Yeterli gücünüz olduğuna göre hukukun gerektirdiği işlemi neden yapmıyorsunuz? Yoksa Sisi size bir rüşvet verdiği için mi onun hukuksuzluklarına katlanıyorsunuz? Susmanız karşılığında Sisi size ne ödedi? Esad size toprak mı vaadetti?

Amerika Birleşik Devletleri uydurma sebeplerle Irak'a saldırıp 1 milyondan fazla masum sivili katletti. ABD ve Britanya'dan bu katliamların hangi hakla yapıldığının hesabının sorulması gerekmez mi? Bu hesabı onlardan (ve kendinizden) neden sormuyorsunuz? Madem hak ve hukuk, insan hakları ve adalet sizin için çok önemlidir, o halde o katliamcı ülke yönetimlerinin yakasına neden yapışmıyorsunuz?

ABD hukuksuz yollarla Afganistan'a saldırdı. Orada da onbinlerce masum sivili katletti. Bunların hesabının sorulması gerekmez mi? Bu hesabı niçin sormuyorsunuz? Ne zaman soracaksınız? ABD Irak ve Afganistan'da yaptığı haksızlık, hukuksuzluk ve katliamların hesabını vermek zorunda değil mi?

Hoca maskeli Fetullah Gülen ve çetesi Türkiye'de bir darbe girişiminde bulundu ve 252 masum sivili katledip, 2200 kişiyi de yaraladı. Katledilen ve yaralanan masumların hesabının sorulması ve verilmesi gerekmiyor mu? Gerekiyor ama ABD o darbe suçlularını Türkiye'ye iade etmiyor. Onları adaletten kaçırıyor, suç işliyor. Bu suçun hesabını ne zaman soracaksınız?

Sorulması gereken hesabı sormadığınız müddetçe Türkiye'den hesap sorma hakkınız olamaz! Ajanınız Kavala'nın hukukunu korumak ve kurtarmak istiyorsanız, önce ABD'den, Sisi'den ve Esad'dan hesap sorarak hak kazanmalısınız. Bu hakkı kazanmadığınız müddetçe Türkiye yargısını suçlama hakkınız olmayacaktır.

Eğer haksızlık, hadsizlik ve iftiracılık içinde olan 10 Büyükelçi'nin mensup olduğu ülke yönetimleri Türkiye'den özür dilerlerse, haddini aşmış bulunan o elçilerin "istenmeyen adam" olmaları önlenmiş olur. Bir özürle o kişiler bir kereye mahsus affedilebilir.

İmza: Mehdiyet ve Hilafet Makamı.

 

Not 1: Mısır demokrasisini yıkmış olan diktatör Sisi'nin, demokrasiye razı olmayan ve demokrasinin gelmesine engel olmak için 400 binden fazla Suriyeli Arabı katleden Esad'ın, Türkiye'de demokrasiyi yıkmaya çalışmış bulunan Fetullah Gülen'in ve hukuksuzca Irak ve Afganistan'ı yıkıp halklarını katliamdan geçirmiş olan ABD ve yardımcılarının hesap vermesi gerekiyor. Ya bu hesabın sorulmasını sağlarsınız, ya da biz onlardan hesap sormaya kalktığımızda buna müdahale etmezsiniz. Çünkü adalet bunu gerektiriyor.

Not 2: Sizin hakkınız sözkonusu olunca adalet işlesin istiyorsunuz. Ama haksızlığınız sözkonusu olduğunda adalet kör olsun, sizden hesap sorulmasın arzu ediyor, hesap vermekten kaçıyorsunuz. Artık sadece sizin çıkarlarınıza göre işleyen bir dünya bitmiştir. Bundan sonra bütün milletlerin çıkarlarını nazara alan adaletli bir dünya başlamıştır. Barış içinde bir dünya isterseniz, bu yeni starta engel olmaz ve takoz koymazsınız. Eğer savaş ve boğuşma içinde bir dünya isterseniz, bu sizin çıkarınıza hizmet etmez. Hem kıyametin kopmasına da sadece yüzyıl kaldı. Dünyanın iyileşmesi için çalışmanız sizin çıkarınıza olur. Çünkü bundan sonra elimizde değer verilmesi gereken sadece 40 yıl var. Bundan sonra insanlığın en kötü günleri başlıyor. Şimdi elli yaşında olanlar o kötü günleri görmeyecek, ama yirmi yaşında olanlar görecek. Şimdiki torunlarımızın torunları da kıyametle karşılaşacak.

Not 3: Mısır zindanlarında sırf diktatöre muhalif oldukları için tutulan 100 bin masum insanın serbest bırakılması gerekiyor. Ayrıca İsrail hapishanelerinde tutuklu bulunan Filistinli siyasetçi, aydın ve gazetecilerin de kurtarılması gerekmektedir. İnsan haklarını çok düşündüğünü gösteren ve bu hassasiyetlerinden dolayı Türk yargısına saldıran 10 Büyükelçi acaba İsrail ve Mısır yargılarına ne zaman saldıracak? Bu saldırının biran önce yapılması gerekmiyor mu? Yoksa Mısır ve İsrail zindanlarında haksız yere tutulan masumlar, 10 Büyükelçi'nin ve ülkelerinin adamı olmadığı için değersiz mi görülüyor?

Not 4: Avrupa ve Amerika'nın 10 diplomatı, Türkiye yönetimini küçük düşürmek, aşağılamak ve onu aciz bırakmak için Türk yargısına saldırmış olabilir. Fakat unutulmamalıdır: Türkiye yönetimi ve Başkanı, zorbalıkla iktidar olmadılar. Tam aksine, yüzde elli ikilik bir millet çoğunluğun rızasıyla yönetime geçtiler. Meşru yönetime saldırı, onları seçenlere de saldırıdır. Millet çoğunluğuna saldırı ise, demokrasiye saldırı hükmündedir. Türkiye demokrasisine saldırıda bulunmuş olan 10 diplomat, ya kendi ülkelerindeki demokrasiyi bitirsinler, ya da Türkiye demokrasisine saldırıdan ve onu yıkmaya çalışmaktan vazgeçsinler. Eğer asıl amaçları Türkiye'nin uluslararası bir liderlik kazanmasını engellemekse, şu unutulmasın: Yüce Tanrı, dünya yönetimini "iyiler"in yapmasını istemektedir. Yoksa çıkarlarını adalet yapmış olanların değil. Dünyayı ve ülkeleri yönetme hakkı, adalete teslim olanlarındır. Çıkarlarına teslim olanların yönetme hakkı yoktur. Çıkarlarına teslim olmaktan kurtulamayanlar dünyayı yönetmekten vazgeçmelidir. Vazgeçmeyenler, Tanrı katında ve adalet isteyen insanlık huzurunda suçludur. Bu suçlular da Tanrı'nın tokadıyla karşı karşıya olduklarını bilmelidirler.

Not 5: Dünyayı yönetmek isteyen bir ülke, adaletli olmak ve çıkarlarını adaletin altında tutmak zorundadır. Amerika Birleşik Devletleri ise, kendi çıkarlarını adaletin üstünde tuttuğu ve başta Irak ve Afganistan olmak üzere birçok ülkede yıkım ve bozgunculuk yaptığı için dünyayı yönetme hakkı kalmamıştır. ABD bu haksızlığını daha fazla sürdürmemelidir.

Not 6: Kendi çıkarlarına uymadığı için Türkiye'nin meşru yönetimini yıkmaya çalışan ABD yönetimine tavsiye: Bu gayrimeşru işten uzaklaşınız. Dünya, sizin çıkarlarınız etrafında dönmek zorunda değildir. Ama siz, adaletin etrafında dönmeye mecbursunuz. Bu mecburiyeti Tanrı koymuştur. Tanrı'ya itaat etmezseniz, O da sizin devletinizi yıkar.

Duamız: Gönderdiği elçi ve kitaplarla evrenin ve içindekilerinin tek sahibi olduğunu bildirmiş olan Allah'ımız! Zulüm ve kötülüklerinden vazgeçmeyen devletlerin servetini yok et. Ülkelerini yıkıma uğrat. Cezalarını ver. Onları durdurmazsan, kötülüklerine devam ederler. Duamızı kabul et.

Not 7: Osman Kavala'nın cezası nedir?

Eğer bu şahıs, meşru hükûmeti yıkmak için milleti ayaklandırma çalışmasında bulunmuşsa, bozgunculuk yapmışsa, onun cezası idam veya ülkeden sürülmektir. Fakat ülkeden sürüldüğünde Türkiye aleyhinde çalışmaya devam etme ihtimali büyükse, ya idam edilir, ya da ebedi hapis cezası verilir.

Not 8: Türkiyeli siyasi muhaliflerin dikkatine! "Yurtta sulh cihanda sulh" sözü eskimiştir. Yeni söz şudur: Devletlerde adalet olmadan dünyada barış olmaz.

Not 9: Bu bildiri uluslararası diplomatik platformda paylaşılmıştır.

Bildirimiz, 25 Ekim 2021 tarihinde Avrupa saatiyle 21,42'de yayına girmiş ve Büyükelçiliklere ulaştırılmıştır.

İmza: Mehdiyet ve Hilafet Makamı.

 

Tanrı tektir. İsa, Musa ve Muhammed tekTanrı'nın elçisidir.

 

Zaman: Yeni Ç'ın yirmibiri, Ekim'in son haftası.

Mekan: Avrupa.

Makam: Hakka davet ve uyarı.

Boyut: Muranizm.

 

Yayınlayan: Avrupa Muranistleri.

(Muranist: Modern Kur'anlı)

                        *   *   *

 

 

Sonntag, 17. Oktober 2021

KILIÇDAROĞLU'NA AÇIK MESAJ!

KILIÇDAROĞLU'NA AÇIK MESAJ!

 

iyiliği ve doğruluğu emreden ALLAHın merhametli adıyla

 

CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu,

 

Başkan Erdoğan'ın Rize'ye giden Meral Akşener'e verdiği cevabın içinde geçen "bunlar daha iyi günler... daha neler olacak neler" sözlerinden yola çıkarak Erdoğan'ın "siyasi cinayetler işleteceğini" iddia ettiniz. Ama bu iddianız açıkça bir iftiradır! Size, "elinizde bir delil var mı?" diye sormayacağız. Çünkü elinizde hiçbir delil bulunmadığını çok iyi biliyoruz. Çünkü deliliniz olsaydı savcılığa gider şikayette bulunurdunuz. Şikayetçi olmayışınız, iftiracılığınızı ortaya seriyor. Ama ortaya serdiğiniz bu kötülük, bir suçtur. Bu suç ise cezalandırılmanızı gerektiriyor. Size bir iftira davasının açılması çok iyi olacaktır.

Size soruyoruz: Erdoğan ve AK Parti 18 yıllık iktidarında kaç CHP'liyi öldürttü? Verecek cevabınız olmadığına göre, Erdoğan'ın siyasi cinayetler işleteceği iftirasını nasıl uydurabiliyorsunuz?

Yalanlar uydurarak, iftiralar atarak, terör örgütleriyle ittifaklar kurarak durmadan suç işliyorsunuz. Artık bu suçları terketme zamanı gelmedi mi? Çünkü yaşınız 73 olmuş. Kabre girmenize sadece 2 yıl kalmış. Çünkü Türkiye'de erkeklerin ortalama yaşam süresi 75 yılmış. 2 yıl sonra dünyayı terkedeceğinizin farkında mısınız? Ama siz, kabre girmenize iki adım kalmış olduğunu görmeyerek hâlâ suç işlemeye devam edip, ötedünyada bir cehennem inşa ediyorsunuz. Cehennem yerine bir cennet inşa etmeniz gerekmez mi? Bunun için de suçlarınıza tövbe edip doğru yolda iyi işler yapmanız gerekmiyor mu? Elbette gerekiyor! O halde cennetlik işler yapınız. Bunun için de; doğru, adil, namuslu, ibadetli, ahlâklı ve iyilikçi olmanız gerekir.

Yoksa evrenin bir "Sahibi" olduğuna ve o Sahib'in sizi ölümünüzden sonra tekrar diriltip hesap soracağına inanmıyor musunuz? Eğer bu inancınız yoksa, durumunuz çok kötü! Çünkü iki yıl sonra (sizin düşüncenize göre) "yok"olup gideceksiniz.

Ama öyle yağma yok! Dünyada yaptığınız bütün kötülüklerin hesabını verecek ve cezalandırılacaksınız. Çünkü evren Sahibi'nin mutlak adaleti bunu gerektiriyor. Adaletin yerini bulması için de evren Sahibi, sizi kıyametten sonra tekrar diriltip yargılayacak ve hakettiğinizi verecektir. Ölümü öldürmeniz ve tekrar diriltilişi engellemeniz mümkün olmadığından yargılanmanız ve cehenneme atılmanız mutlaka gerçekleşecektir. Başınıza gelecekleri durdurmaya gücünüz var mı? Madem yok, o halde bundan sonra adımlarınızı dikkatli atınız ve suç işlemeyi terkediniz. Eğer terketmezseniz, bu dünyada da sizden hesap sorulabilir. Çok büyük cezalar alabilirsiniz. Çünkü bulunduğunuz makam, sizin bir günahınızı 82 milyon günah yapıp çoğaltmaktadır. Dolayısıyla işlediğiniz bir suç, size milyonlarca yıl hapis cezası kazandırabilir.

Meselâ söyleyeceğiniz bir yalanın cezası, 1 gün hapis olsun. Ama siz bir yalan söylediğinizde Türkiye'deki 82 milyon insanı aldatmış oluyorsunuz. Bu sebeple cezanız, 82 milyon gün hapis cezası oluyor. Bu da, 2,5 milyon yıl yapar. Kötülüğünüzün çapını görebiliyor musunuz? Size bu dünyada çektirilmeyen ceza, ötedünyada mutlaka çektirilecektir. Yalancılığı bırakmanız gerekmez mi?

Yalan söyleyerek insanları aldatmak en büyük ahlâksızlıktır. Ahlâklı olmanız gerekmez mi? Hakiki bir insan olduğunuzu ancak güzel ahlâkınızla gösterebilirsiniz. Ama siz yalanlar söyleyerek sahte ve işe yaramaz bir insan olduğunuzu çok iyi isbatlıyorsunuz! Gerçek bir insan olmaya ne dersiniz? Yoksa sahte bir insan olmaya devam mı edeceksiniz?

Eğer ölümü öldürüp tekrar diriltilmeyi durdurabilecekseniz ve evrenin Sahibi Allah'a hesap vermekten kaçabilecekseniz, sahte insan olmaya devam edebilirsiniz.

Ama unutmayın! Sahte insanların en iyi yeri hapishanedir. Yalanlarıyla 82 milyon Türkiyeliyi aldatanların yeri parti başkanlığı olamaz!

Şimdiye kadar on yalan söylediyseniz, bunun cezası: 25 milyon yıl hapistir. Çünkü herbir yalanınızla 82 milyonluk bir milleti aldatıyorsunuz. Bu çok büyük suç nasıl cezasız kalabilir?

Şu dünyada en fazla üç-beş yıl daha yaşayabilirsiniz. Yalancılığı bırakıp doğru yola girmeniz gerekmiyor mu? Yoksa cehenneme atılmaya hazır mısınız?

İmza: Mehdiyet ve Hilafet Makamı.

 

Not 1: Türkiye Adalet Kurumu politikacıların yalancılığına ceza getirmelidir. Bir yalan karşısında verilecek cezanın, ülke nüfusuyla çarpılacağı bildirilmelidir. Gerekli ceza getirilirse, hiçbir politikacı yalana adım atamaz.

Not 2: Gördünüz Sayın Kılıçdaroğlu! Kader sizi ölümle, biz de sizi cehennemle tehdit ediyoruz. Kaderi mahkemeye verebilir misiniz?

Not 3: Siz Bay Kılıçdaroğlu; terör örgütlerini savunarak, onlarla ittifak kurarak çok büyük suç işlemektesiniz. Sayın Erdoğan bu suçlarınıza bakarak; "bunlar iyi günler, daha neler olacak neler" derken, hakkınızda çok büyük bir dava açılacağını ima etmiş olabilir.

Not 4: CHP Genel Başkanı'nın terör örgütleriyle ittifak kurması, onları savunması ve onların arzusuna göre Türkiye'yi bölmeye çalışan bir anayasa hazırlaması cezasız kalmamalıdır. Eğer İP ve CHP'nin yaptıkları cezasız kalırsa ve iktidara gelirlerse, Türkiye en kısa zamanda yıkılışa gider. Türkiyeliler buna daha fazla seyirci kalamaz!

Not 5: CHP'nin, 15 Temmuz Darbesi'ni yaptıran ABD yönetiminden meşru hükûmeti yıkmak için destek alması, çifte suçtur. Bu suçun hesabının sorulması gerekir.

Not 6: CHP'nin devletten aldığı hazine yardımını terör örgütleriyle ittifak kurarak Türkiye aleyhinde ve Türkiye'yi parçalamak için harcaması, suçtur, ihanettir! Bu ihanetinden dönmediği takdirde onun aldığı yardım kesilmelidir. Dolayısıyla CHP'ye karşı bir hukuk mücadelesinin başlatılması gerekiyor. Bu gereklik mutlaka yerine getirilmelidir. Gerekli olan yapılmadığı takdirde CHP'lilerin cesareti daha çok artar ve Türkiye'yi parçalamaktan ve onu ABD'ye yem yapmaktan kaçınmazlar. Suçlarını sevap olarak görmeye devam ederler.

Not 7: Sayın Cumhuriyet BaşSavcısı! CHP Genel Başkanı; "CumhurBaşkanı Erdoğan'ın iktidarda kalabilmek için siyasi cinayet işletebileceği" iddiasında bulundu. Fakat bu iddianın tersi de mümkündür. Yani AK Parti'yi devirmek isteyen CHP, HDP, İP, FETÖ ve PKK'lılar kendi aralarında anlaşarak bir siyasi cinayet işletip bununla AK Parti'yi ve liderini suçlayıp bu suçlamanın getireceği gelirle de iktidara gelmek istiyor olabilirler. CHP ve HDP'nin içinde de zaten bol miktarda cinayet işleyecek PKK'lı ve DHKP-C'li bulunmaktadır. Biraz araştırırsanız göreceksiniz ki, CHP'nin geçmişi de siyasi cinayetle doludur. FETÖ, PKK ve HDP ile ittifak kurmaktan sakınmayıp Türkiye'ye ihanet etmekte olan bir CHP'den her türlü kötülük beklenebilir. Bu kötülükler içinde siyasi cinayet işletip AK Parti'yi suçlamak da bulunabilir. Bu konuda hassasiyet göstermenizi rica ediyoruz.

Saygılarımızla...  

 

İmza: Mehdiyet ve Hilafet Makamı.

 

 Allah'tan başka ilah yoktur. Mehdi ve Mesih Allah'ın kulu ve elçisidir.

 

Zaman: Yeni Çağ'ın yirmibiri, Ekim ortası.

Mekan: Avrupa.

Makam: Hakka dâvet ve uyarı.

Boyut: Muranizm.

 

Yayınlayan: Avrupa Muranistleri.

                        *   *   *

 

Donnerstag, 14. Oktober 2021

NAGEHAN ALÇI VE PKK'LI CHP NEDEN TEHDİT EDİYOR?

NAGEHAN ALÇI VE PKK'LI CHP NEDEN TEHDİT EDİYOR?

 

hakkın ve hakta olan halk çoğunluğunun rızası olmadan hükmetmeyi yasaklamış olan ALLAHın adıyla

 

Köşe yazarı ve televizyon yorumcusu Nagehan Alçı, katıldığı bir televizyon programında "23 seçimleri"nin kanlı olacağını iddia edip: "Kan akabilir, tansiyon çok yükselir, sokaklardaki gerilimi kontrol edemezsiniz. Bunun sorumlusu hepimiz oluruz." demiş.

Demiş ama, bu sözlerin altında  dolaylı bir tehdit var. Nagehan Hanım bu tehditle demek istiyor ki: "Erdoğan gitmeli ve AK Parti iktidardan çekilmelidir. Eğer bunlar olmazsa, ülkede kan akar. O kanı da biz, yani PKK'lılaşmış İP ve CHP akıtır."

Nagehan Hanım'ın sözleri altında aynen bu tehdit var. Çünkü Erdoğan'ın iktidarda kalmak için kan akıtmaya ihtiyacı yok. Çünkü onun arkasında müslümanlar var. Türkiye'nin yüzde doksanı da müslümandır. Erdoğan ve AK Parti, müslüman çoğunluk istediği için iktidardadır. Müslüman çoğunluk istemediği takdirde Erdoğan ve AK Parti gider.

Erdoğan ve AK Parti iktidara, iktidarı CHP'nin elinden zorla ve zorbalıkla almadı ve kan dökerek gelmedi ki, iktidarda kalmak için kan dökmek istesin. Erdoğan ve AK Parti, iktidarı, müslüman millet çoğunluğundan istiyor, millet de veriyor. Erdoğan ve AK Parti müslüman millete güveniyor. CHP'nin böyle bir güveni ve dayanağı olmadığı için iktidar olamıyor.

Şimdi söyleyin, geriye ne kalıyor? Yani Nagehan Hanım'ın sözlerindeki tehdit, AK Parti ve Erdoğan'ın olamaz! Bu tehdit ancak PKK'lı CHP'nin tehdididir. Çünkü CHP'nin arkasında müslüman millet çoğunluğu yoktur. Onun arkasında PKK ve onun aparatı HDP vardır. Bu terör partileri olmasa, CHP'nin Türkiye'deki siyasal gücü yüzde 20'dir. Bunların çoğunluğu da müslümanlıktan uzak kimselerdir.  

CHP'liler, tehditleri ve PKK ile ittifakı bırakmalı. Müslüman milletin çoğunluğuyla ittifak kurmalıdır. Bu ittifakı kuramazsa, CHP iktidar olamaz. Ama CHP'liler AK Parti'yi mutlaka devirmek istiyorlarsa, o zaman Türkiye'de kan dökmek isteyeceklerdir. CHP'liler ittifak kurdukları PKK'dan destek alarak kan dökebilirler. Ama bu kanda boğulan onlar olur!

CHP'liler iktidar olmak istiyorsa, kanlı tehditleri, PKK'yı ve onun aparatı HDP'yi bırakmalı, müslüman milletle ittifak kurmaya çalışmalıdır. Bu çalışması olmazsa, AK Parti iktidarda kalmaya devam edecektir. Çünkü AK Parti, müslüman milletle ittifak kurmuştur. ABD Başkanı Biden'la değil!

CHP ve CHP'liler istiyor diye, AK Parti iktidardan gitmez. AK Parti iktidardan ancak müslüman millet çoğunluğu istemezse gider. Demokrasi bu değil mi? Milleti tehdit eden CHP ve CHP'liler yoksa diktatörlük mü istiyor? Kahrolsun diktatörlük! Kahrolsun diktatörlükten medet umanlar! Yaşasın demokrasi ile iktidarda kalmak isteyenler!

İmza: Mehdiyet Makamı.

 

Not 1: Türkiyeliler dikkatli olmalıdır. Çünkü PKK ile ittifaktan kaçınmayan, "ben PKK ile kopmaz bir bağlantısı olan HDP ile ittifak kurmam" demiyerek alçaklığı kabul eden bir CHP ve yönetenleri, Türkiye'de kan dökmenin yollarını arayabilir. Yani onların tehditleri boş olmayabilir. Çünkü onların doğru yollardan iktidara gelip millete hizmet etmek gibi bir dertleri yok, ama devirmek istedikleri bir "düşman"ları var. O düşman da: AK Parti ve Erdoğan'dır. İşte bu düşmanlarını yıkabilmek için Türkiye'nin düşmanı PKK ve onun siyasal aparatı HDP ile ittifaka koşuyorlar. Yani Türkiye'ye ihanette büyük bir yarış içine girmiş durumdalar. Bu yarışı da, FETÖ ve PKK teröristlerini özgürleştirmek, Türkiye'yi bölmek, Türkiye'nin Asya'da, Afrika'da ve Orfadoğu'da liderleşmesini önlemek, denizlerde Türkiye'nin ekonomik ve stratejik güç kazanmasını engellemek, Türkiye'de ve Suriye'de bir PKK devletinin kurulmasını sağlamak ve Türkiye'yi AB ve ABD'nin emrine sokmak için yapıyorlar. Çünkü CHP'ye ABD tarafından yüklenen misyon budur! Onlar ve onlara destek verenler bu yarışı kazanmamalıdır. Türkiye'ye "İhanet Misyonu" durdurulmalıdır!

Not 2: FETÖ ve PKK ile ittifak kurma alçaklığında bulunan CHP ve CHP'liler, geçmişte Menderes ve Demokrat Parti'ye yaptıkları kötülüğü, şimdi AK Parti ve Erdoğan'a da yapabilirler. Çünkü normal demokratik yollardan iktidara gelmeleri mümkün değildir. Bunun için de zaten HDP ve PKK ile ittifakı kabullenmişlerdir. Bu kabullenme sebebiyle de PKK'yı masum bir kedicik olarak görüyorlar!

Not 3: HDP ve PKK ile ittifak kurma alçaklığından vazgeçmeyen CHP'lilerin bulunduğu durum, hiç normal değildir. PKK ile ittifak kurarak kendini şeytanlaştıran CHP, bu şeytanlaşmışlıktan uzaklaşmak zorundadır. Eğer uzaklaşmazsa, onu ya yıkmak, ya da kapatmak gerekir. Meşru yol, onu kapatmaktır. Demokrat Türkiyeliler, CHP'nin bu ihaneti karşısında sessiz kalmamak zorundadırlar. Çıkaracakları ses, CHP'yi ya kapatılışa, ya da PKK ve HDP ile ittifaktan kopmaya götürmelidir.

Not 4: HDP'nin kan dökücülükle ilgili bir sabıkası var. Bu sabıkaya bir de CHP eklenmemelidir. Eğer CHP'liler kan dökecek olurlarsa bu, onların partilerinin kapatılmasına bahane olur.

Not 5: CHP'liler, CHP'nin geçmişte Menderes ve Demokrat Parti'ye yaptığı kötülüğü, Erdoğan ve AK Parti'de denememelidir. Yapılacak deneme bu sefer CHP'yi başarıya götürmez. İktidar, doğrulukla ve hakederek kazanılır; hile ve zorbalık ile değil. İktidarı haketmenin yolu, millet çoğunluğunun rızasını almaktır. CHP'nin müslüman millet çoğunluğuna verecek neyi var? Verecek birşeysi yoksa, iktidar olma arzusundan vazgeçmelidir CHP! AB ve ABD'nin CHP'ye yüklediği 1. Not'taki misyon için istenen iktidar, ihanetten başka birşey değildir! CHP'liler Türkiye'ye ve Türkiyelilere ihanetten uzak durmalıdır! CHP'lilerin hile ve zorbalıkla kazanacağı bir iktidarı, Türkiyelilerin yıkma hakkı vardır. CHP'nin ihanet iktidarı uzun ömürlü olmaz. Türk Ordusu da buna izin vermez.

Seçim 23'ün kazandırıcısı ve kaybettiricisi marksist PKK ve aparatı değil, Kur'anlı Türkiyeliler olmalıdır.

Not 6: CHP Genel Başkanı, yazar Fuat Uğur'un sözlerini dinlemelidir: https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/fuat-ugur/621002.aspx

Not 7: Fuat Uğur'a mesaj! FETÖ ve PKK ve onun aparatı olan HDP ile ittifaktan çekinmeyen, onları savunmaktan kaçınmayan ve tek hedefi Erdoğan'ı devirmek olan bir CHP masum değildir. Bu partinin yönetenleri siyasi bir cinayet işletebilmek için FETÖ ve PKK ve HDP ile anlaşmış olabilir. Bakalım kurbanları hangi partiden olacak: CHP'den mi, HDP'den mi, İP'den mi yoksa Dev'den, Gel'den veya Sap'tan mı?

Duamız: Ey dünya ve evrenin tek sahibi Allah'ım! Türkiye ve Türkiyeliler aleyhinde faaliyet gösteren bozguncuların işini boz. Onlara daha fazla fırsat verme. Onların kötülüklerini kendilerine çevir, belâlarını ver. Duamızı kabul buyur. (Namazlı müslümanlar bu duayı namaz aralarında ve sonunda mutlaka okumalıdır. Allah, iyileşmek istemeyenleri iyileştirmez, unutulmamalıdır. Çünkü Allah'ta zorbalık yoktur. İyileşmek istemeyenleri zorla iyileştirmez.)

Not 8: Öcalan'a özgürlük isteyen Fransız senatör Pierre Laurent'e Cevap: Öcalan eğer PKK'nın katlettiği 40 bin masum insanı diriltebilirse veya PKK'nın Türkiye'ye verdiği 1,5 trilyon dolarlık zararı ödeyebilirse, bu takdirde Öcalan serbest kalabilir. Fransa Öcalan'ın kurtuluşunu gerçekten istiyorsa 1,5 Trilyon doları Türkiye'ye ödesin, Öcalan'ı özgürleştirsin.

Eğer Öcalan için adalet istenirse ona kesilecek gerçek ceza şudur: Öcalan'ın başında bulunduğu terör örgütü, 40 yılda 40 bin masum vatandaşı katletmiştir. Bu katliamların karşılığı 40 bin idamdır.

Eğer daha adaletli olunması istenirse, onun hesabı şudur: Türkiye'de ortalama yaşam süresinin 80 olduğunu ve öldürülenlerin de 40 yaşında olduğunu farzedelim. Buna göre Öcalan ve örgütü PKK, 40 bin vatandaşın 40'ar yıllık yaşamını yok etmiştir. Bu da 1 milyon 600 bin eder. Yani Öcalan'ın bu kadar yıl hapis yatması gerekiyor. (Öldürülenlerin yaşlarına bakılarak daha ince hesap yapılabilir.) Öcalan ise henüz 22 yıl hapis yatmıştır. Ölünceye kadar yatsa bile gerçek cezasını karşılayamayacaktır. Yani bu hesap evrenin sahibi Allah'a ve ötedünyaya kalıyor. Öcalan, geri kalan cezasını ötedünyada ödemeye devam edecektir. Bu ödeme için de tekrar diriltilecek ve hesap verecektir. Ama ölümü öldüremeyen ve tekrar diriltilişi durduramayacak olan Öcalan evrenin sahibi Allah'a teslim olup tövbe ederse ve ibadete başlarsa, bu cezadan kurtulur.

Eğer Türkiye Cumhuriyeti Devleti isterse, Öcalan 40 bin masum vatandaşın kan bedeli olan 40 milyar tl'yi ödediğinde onu serbest bırakabilir.

Bu hesap Öcalan'ın özgürlüğünü isteyen Avrupalı siyasetçilere gönderilmelidir. 

İmza: Mehdiyet Makamı.

 

 Allah'tan başka ilah yoktur. Mehdi ve Mesih Allah'ın kulu ve elçisidir.

 

Zaman: Yeni Çağ'ın yirmibiri, Ekim başı.

Mekan: Avrupa.

Makam: Hakka dâvet ve uyarı.

Boyut: Muranizm.

 

Yayınlayan: Avrupa Muranistleri.

                        *   *   *