TÜRK YARGISI ÜZERİNDE BASKIDA BULUNAN ON ÜLKEYE UYARI!
haksızlık ve adaletsizlikten hoşlanmayan ve onları yasaklamış bulunan adaletli
ALLAHın adıyla
ABD
Büyükelçiliği'nin internet sitesinde yayımlanan ve Almanya, Danimarka,
Finlandiya, Fransa, Hollanda, İsveç, Kanada, Norveç ile Yeni Zelanda
Büyükelçilikleri'nin imzası bulunan açıklamada, Osman Kavala'nın derhal serbest
bırakılması yönünde Türkiye'ye çağrıda bulunuldu. Açıklamada, şu ifadelere yer
verilmiş:
"Osman
Kavala'nın tutuklanmasının üzerinden dört yıl geçti. Davanın, farklı dosyaların
birleştirilmesi ve beraat kararından sonra yeni davaların yaratılması yoluyla
sürekli geciktirilmesi, Türk yargı sisteminde demokrasiye saygıyı, hukuk
devleti ve şeffaflık ilkelerini gölgelemektedir. Almanya, Amerika Birleşik
Devletleri, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İsveç, Kanada, Norveç ve
Yeni Zelanda Büyükelçilikleri olarak Türkiye'nin uluslararası yükümlülükleriyle
ve milli kanunlarıyla uyumlu şekilde, bu davanın adil ve hızlı biçimde
sonuçlandırılması gerektiği kanısındayız. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin bu
husustaki kararları doğrultusunda Osman Kavala'nın derhal serbest bırakılmasının
sağlanması için Türkiye'ye çağrıda bulunuyoruz."
Bu çağrıya karşı Türkiye yönetimi de bir açıklama yapmış. Onun açıklamasına karşı da 10 Büyükelçi, DW Türkçe'nin servis ettiği habere göre, şu cevabı vermiş:
"Biz görevimizi yapıyoruz, yapmayı da sürdüreceğiz. Türkiye, Osman
Kavala'yı serbest bırakmazsa, ağır yaptırımlarla karşılaşması kaçınılmaz."
Türkiye
yargısı üzerinde baskı kuran, tehditte bulunan 10 Büyükelçi'ye Türkiye yönetimi gerekli cevabı vermiş bulunuyor. Biz ise, Büyükelçiler'in hatalarını göstermek
istiyoruz.
10 Büyükelçi'ye soruyoruz: Serbest bırakılmasını istediğiniz Osman Kavala Türkiye'nin adamı mı, yoksa
sizin adamınız mıdır? Türkiye'nin adamıysa, onun hukuksal durumundan size ne?
Hangi hakla Türk yargısı üzerinde baskı kurmaya çalışıyorsunuz? Yoksa ülkelerinizin hukuku Türk yargısından üstün
müdür? Bu üstünlük nereden geliyor? Eğer o kişi sizin adamınızsa, bunu açıkça söyleyin: O kişi sizin bir ajanınız mıdır ki, ısrarla onun serbest bırakılmasını
istiyorsunuz? Eğer o kişi sizin adamınız ve ajanınız değilse, onun işini Türk yargısına bırakmanız gerekmez mi?
Tutuklu ve
sanık durumda bulunan
Osman Kavala isimli şahsın bir avukatı yok mu? Yoksa Türkiye yönetimi onun bir
avukat tutmasına izin vermemiş de sanığı savunmak görevi size mi kalmış?
Ey 10
ülkenin Büyükelçileri! İnsan hakları ve hukuk sizin için çok mu önemlidir?
O halde kadın ve çocukların çoğunlukta
olduğu yüzbinlerce masum
Suriyeli sivilleri katletmiş,
onbinlercesini iskenceden geçirmiş, binlercesinin
evlerini başına yıkmış ve milyonlarcasını göçe mahkum etmiş olan Suriye diktatörü Beşar Esad'a niçin engel olmadınız? Haydi
diyelim ki Rusya ve İran'dan korktunuz
ve büyük bir savaş çıkmasını istemediğiniz için Esad'a engel olmadınız. Ama şimdi onu, işlediği çok büyük suçlardan dolayı yargı önüne neden çıkarmıyorsunuz? Yoksa yine mi Rusya ve İran'dan korkuyorsunuz? Siz Esad'ı yargı önüne çıkarırsanız çok büyük bir savaş mı çıkar? Hâlâ korkuyor
musunuz? Bu korkuya sahipseniz NATO'nun varlığının ne anlamı kalır?
Mısır diktatörü
Sisi bütün dünyanın gözleri önünde
diktatörlüğe hayır diyen 3 bin eli silahsız masum sivili katlederken niçin sessiz kaldınız? Onu
durdurmaya gücünüz yetmez miydi? Elbette yeterdi! Ama siz gerekeni yapmadınız. 3 bin
masumun hakkını çiğnettiniz. Çaresiz miydiniz, yeterli gücünüz yok
muydu? Sisi sizden güçlü müydü? Ama şimdi onu yargı önüne çıkarabilirsiniz. Yoksa yine mi yeterli
gücünüz yok? Yeterli gücünüz olduğuna göre
hukukun gerektirdiği işlemi neden yapmıyorsunuz? Yoksa Sisi size bir rüşvet verdiği için mi onun hukuksuzluklarına katlanıyorsunuz? Susmanız karşılığında Sisi size ne ödedi? Esad size toprak mı vaadetti?
Amerika
Birleşik Devletleri
uydurma sebeplerle Irak'a saldırıp 1 milyondan fazla masum sivili
katletti. ABD ve Britanya'dan bu katliamların hangi hakla yapıldığının hesabının sorulması gerekmez mi? Bu hesabı onlardan (ve kendinizden) neden
sormuyorsunuz? Madem hak ve hukuk, insan hakları ve adalet sizin için çok önemlidir, o halde o katliamcı ülke yönetimlerinin yakasına neden yapışmıyorsunuz?
ABD
hukuksuz yollarla Afganistan'a saldırdı. Orada da onbinlerce masum sivili
katletti. Bunların hesabının sorulması gerekmez mi? Bu hesabı niçin sormuyorsunuz? Ne zaman soracaksınız? ABD Irak
ve Afganistan'da yaptığı haksızlık,
hukuksuzluk ve katliamların hesabını vermek
zorunda değil mi?
Hoca
maskeli Fetullah Gülen ve çetesi Türkiye'de bir darbe girişiminde
bulundu ve 252 masum sivili katledip, 2200 kişiyi de yaraladı. Katledilen ve yaralanan masumların hesabının sorulması ve verilmesi gerekmiyor mu? Gerekiyor
ama ABD o darbe suçlularını Türkiye'ye
iade etmiyor. Onları adaletten kaçırıyor, suç işliyor. Bu
suçun hesabını ne zaman soracaksınız?
Sorulması gereken hesabı sormadığınız müddetçe Türkiye'den hesap sorma hakkınız olamaz!
Ajanınız Kavala'nın hukukunu korumak ve kurtarmak
istiyorsanız, önce ABD'den,
Sisi'den ve Esad'dan hesap sorarak hak kazanmalısınız. Bu hakkı kazanmadığınız müddetçe Türkiye yargısını suçlama hakkınız
olmayacaktır.
Eğer haksızlık,
hadsizlik ve iftiracılık içinde olan 10 Büyükelçi'nin mensup olduğu ülke yönetimleri Türkiye'den özür
dilerlerse, haddini aşmış bulunan o elçilerin "istenmeyen adam"
olmaları önlenmiş olur. Bir özürle o kişiler bir kereye mahsus affedilebilir.
İmza: Mehdiyet ve
Hilafet Makamı.
Not 1: Mısır
demokrasisini yıkmış olan diktatör Sisi'nin, demokrasiye razı olmayan ve demokrasinin gelmesine engel
olmak için 400 binden fazla
Suriyeli Arabı katleden Esad'ın, Türkiye'de demokrasiyi yıkmaya çalışmış bulunan Fetullah
Gülen'in ve hukuksuzca Irak ve Afganistan'ı yıkıp halklarını katliamdan
geçirmiş olan ABD ve yardımcılarının hesap
vermesi gerekiyor. Ya bu hesabın sorulmasını sağlarsınız, ya da
biz onlardan hesap sormaya kalktığımızda buna müdahale
etmezsiniz. Çünkü adalet bunu
gerektiriyor.
Not 2:
Sizin hakkınız sözkonusu olunca adalet işlesin istiyorsunuz. Ama haksızlığınız sözkonusu olduğunda adalet kör olsun, sizden hesap
sorulmasın arzu ediyor,
hesap vermekten kaçıyorsunuz. Artık sadece sizin çıkarlarınıza göre işleyen bir dünya bitmiştir. Bundan sonra bütün milletlerin çıkarlarını nazara
alan adaletli bir dünya başlamıştır. Barış içinde bir dünya isterseniz, bu yeni starta
engel olmaz ve takoz koymazsınız. Eğer savaş ve boğuşma içinde bir dünya isterseniz, bu sizin çıkarınıza hizmet etmez. Hem kıyametin kopmasına da sadece yüzyıl kaldı. Dünyanın iyileşmesi için çalışmanız sizin çıkarınıza olur. Çünkü bundan sonra elimizde değer verilmesi gereken sadece 40 yıl var. Bundan sonra insanlığın en kötü günleri başlıyor. Şimdi elli yaşında olanlar o kötü günleri görmeyecek,
ama yirmi yaşında olanlar görecek.
Şimdiki torunlarımızın torunları da kıyametle karşılaşacak.
Not 3: Mısır zindanlarında sırf diktatöre muhalif oldukları için tutulan 100 bin masum insanın serbest bırakılması gerekiyor. Ayrıca İsrail
hapishanelerinde tutuklu bulunan Filistinli siyasetçi, aydın ve gazetecilerin de kurtarılması gerekmektedir. İnsan haklarını çok düşündüğünü gösteren ve bu hassasiyetlerinden
dolayı Türk yargısına saldıran 10 Büyükelçi acaba İsrail ve Mısır yargılarına ne zaman
saldıracak? Bu saldırının biran önce yapılması gerekmiyor mu? Yoksa Mısır ve İsrail zindanlarında haksız yere tutulan masumlar, 10 Büyükelçi'nin ve ülkelerinin adamı olmadığı için değersiz mi görülüyor?
Not 4:
Avrupa ve Amerika'nın 10 diplomatı, Türkiye yönetimini küçük düşürmek, aşağılamak ve onu aciz bırakmak için Türk yargısına saldırmış olabilir. Fakat unutulmamalıdır: Türkiye yönetimi ve Başkanı, zorbalıkla iktidar olmadılar. Tam aksine, yüzde elli ikilik bir
millet çoğunluğun rızasıyla
yönetime geçtiler. Meşru yönetime saldırı, onları seçenlere de saldırıdır. Millet çoğunluğuna saldırı ise,
demokrasiye saldırı hükmündedir. Türkiye demokrasisine saldırıda bulunmuş olan 10 diplomat, ya kendi ülkelerindeki
demokrasiyi bitirsinler, ya da Türkiye demokrasisine saldırıdan ve onu
yıkmaya çalışmaktan vazgeçsinler. Eğer asıl amaçları
Türkiye'nin uluslararası bir liderlik
kazanmasını engellemekse, şu unutulmasın: Yüce Tanrı, dünya yönetimini "iyiler"in
yapmasını istemektedir. Yoksa çıkarlarını adalet
yapmış olanların değil. Dünyayı ve ülkeleri yönetme hakkı, adalete teslim olanlarındır. Çıkarlarına teslim olanların yönetme hakkı yoktur. Çıkarlarına teslim olmaktan kurtulamayanlar dünyayı yönetmekten vazgeçmelidir. Vazgeçmeyenler, Tanrı katında ve adalet isteyen insanlık huzurunda suçludur. Bu suçlular da Tanrı'nın tokadıyla karşı karşıya olduklarını
bilmelidirler.
Not 5:
Dünyayı yönetmek isteyen
bir ülke, adaletli olmak ve çıkarlarını adaletin
altında tutmak zorundadır. Amerika Birleşik Devletleri ise, kendi çıkarlarını adaletin
üstünde tuttuğu ve başta Irak ve Afganistan olmak üzere birçok ülkede yıkım ve
bozgunculuk yaptığı için dünyayı yönetme hakkı kalmamıştır. ABD bu
haksızlığını daha fazla
sürdürmemelidir.
Not 6:
Kendi çıkarlarına uymadığı için Türkiye'nin meşru yönetimini yıkmaya çalışan ABD yönetimine tavsiye: Bu gayrimeşru işten uzaklaşınız. Dünya,
sizin çıkarlarınız etrafında dönmek zorunda değildir. Ama siz, adaletin etrafında dönmeye mecbursunuz. Bu mecburiyeti
Tanrı koymuştur. Tanrı'ya itaat etmezseniz, O da sizin devletinizi
yıkar.
Duamız: Gönderdiği elçi ve kitaplarla evrenin ve içindekilerinin tek sahibi olduğunu bildirmiş olan Allah'ımız! Zulüm ve
kötülüklerinden vazgeçmeyen devletlerin servetini yok et. Ülkelerini yıkıma uğrat. Cezalarını ver. Onları durdurmazsan, kötülüklerine devam
ederler. Duamızı kabul et.
Not 7:
Osman Kavala'nın cezası nedir?
Eğer bu şahıs, meşru hükûmeti yıkmak için milleti ayaklandırma çalışmasında bulunmuşsa, bozgunculuk yapmışsa, onun cezası idam veya ülkeden sürülmektir. Fakat
ülkeden sürüldüğünde Türkiye
aleyhinde çalışmaya devam etme ihtimali büyükse, ya idam
edilir, ya da ebedi hapis cezası verilir.
Not 8:
Türkiyeli siyasi muhaliflerin dikkatine! "Yurtta sulh cihanda sulh"
sözü eskimiştir. Yeni söz şudur: Devletlerde adalet olmadan dünyada
barış olmaz.
Not 9: Bu
bildiri uluslararası diplomatik
platformda paylaşılmıştır.
Bildirimiz,
25 Ekim 2021 tarihinde Avrupa saatiyle 21,42'de yayına girmiş ve Büyükelçiliklere ulaştırılmıştır.
İmza: Mehdiyet ve
Hilafet Makamı.
Tanrı tektir. İsa, Musa ve
Muhammed tekTanrı'nın elçisidir.
Zaman: Yeni Çağ'ın yirmibiri, Ekim'in son haftası.
Mekan: Avrupa.
Makam: Hakka davet ve uyarı.
Boyut: Muranizm.
Yayınlayan: Avrupa Muranistleri.
(Muranist: Modern Kur'anlı)
*
* *