Sonntag, 10. Oktober 2021

RUSYA VE TÜRKİYE YÖNETİMLERİNE VE BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GÜVENLİK KONSEYİ'NE DUYURU VE UYARI!

RUSYA VE TÜRKİYE YÖNETİMLERİNE VE BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GÜVENLİK KONSEYİ'NE DUYURU VE UYARI!

 

adaletle hükmetmeyi öneren tekTANRInın adıyla

 

Suriye'de çözülmesi gereken pek çok sorunlardan birisi de İdlib sorunudur. Şu anda “Heyet Tahrir eş Şam” (HTŞ) isimli örgüt İdlib'e hâkim durumdadır. Fakat Rusya ve Esad rejimi bu örgütü teröristlikle suçlamakta ve onun İdlib'i terketmesini istemekte ve o örgüt tarafından saldırılar geldiğini iddia edip, İdlib'e saldırmakta ve terörle ilgisi olmayan masum sivilleri katletmektedirler. Bu katliamlara izin verilmemesi gerekiyor. Bu haksızlığın durdurulabilmesi için de bazı noktalara açıklık getirmek durumundayız.

Şimdi şunu soralım: “Heyet Tahrir eş Şam” (HTŞ) isimli örgüt, bir "terör örgütü" müdür? Onun bir terör örgütü olduğunu iddia edenler, hangi yetki ve ölçüyle iddiada bulunmaktadırlar?

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, HTŞ'nin, "El Kaide ile bağlantısı olduğu"nu öne sürerek o örgütün "terör örgütü" sayılabileceğini öne sürmekte olduğu söylenmekte. Bu konuda tam karar verdi mi bilmiyoruz. Eğer bu konuda tam karar verilmediyse, Rusya'nın da o örgütü teröristlikle suçlamasının bir haklılığı kalmaz.

Hem Suriye'de bulunan örgütlerin terör örgütü olup olmadığı kararını kim verecek, kim verebilir? Bu konuda karar verme yetkisi ancak Suriye devleti olabilir. Fakat Suriye devleti ve hükümeti, meşru bir devlet ve hükümet midir?

Birleşmiş Milletler Esad rejimine meşruiyet veriyor mu? Veriyorsa, hangi ölçülere dayanarak meşruiyet veriyor? Zulüm ve diktatörlüğüne karşı çıkan bir isyandan sonra diktatörlüğünü korumak, iktidarı halk çoğunluğunun seçeceği başka biriyle paylaşmamak için ülke insanlarından yüzbinlercesini katlettiren, onbinlercesini işkenceden geçiren, binlercesini kimyasal silahla öldüren ve milyonlarcasınıçe zorlayan diktatör ve rejimin varlığı ve yönetimi nasıl meşru olabilir? Böyle çok büyük suçlar işlemiş bir lider ve yönetimin cezalandırılması gerekmez mi? Bu yapılamıyorsa en azından o suçluların yönetimine meşruiyet vermemek ve onu Birleşmiş Milletler'den atmak gerekmez mi?

Bunlar yapılmadığına göre, demektir ki BM, Esad'ı, rejim ve yönetimini "meşru" kabul etmektedir.

Eğer BM Esad rejimini meşru kabul ediyorsa, Suriye'de söz hakkı Beşar Esad yönetiminindir. Söz hakkı Esad yönetiminde olduğu kabul edildiği takdirde, Suriye'de bulunan örgütlerin terör örgütü olup olmadığının kararını vermek de söz sahibine düşer.

Esad yönetimi ise HTŞ'yi terör örgütü saymaktadır. Fakat HTŞ, Suriye diktatörünün kötülüklerine karşı savaşmış ve İdlib halkını devlet teröründen korumaya çalışan savaşçılardır. Bu savaşçıların geçmişte El Kaide gibi terör örgütleriyle bağlantısı olmuş olması, onların terörist olduğunu isbata yeter mi? Eğer "yeter" denirse, bu takdirde SDG ismini almış olan YPG'nin de terörist kabul edilmesi gerekecektir. Çünkü bu ABD tarafından 55 bin tır silahla silahlandırılmış örgüt, PKK terör örgütünün Suriye koludur. YPG ve SDG terör örgütü kabul edildiğinde onlara da savaş açılması ve onların Suriye'den çıkarılması gerekir.

HTŞ terör örgütü sayılıp İdlib'ten atılmak istenirken, YPG ve SDG Suriye'den neden atılmıyor? İşgal ettikleri yüzde yirmiikilik Suriye toprakları neden ellerinden alınmıyor? Oysa adalet, onların da oradan atılmasını gerektirir. Bu adaletin gereği neden yapılmıyor? Bu adalet sağlanmadığı takdirde Rusya ve Esad yönetiminin HTŞ'yi teröristlikle suçlama ve onları oradan çıkarma hakkı kalmaz.

Suriye'de Suriyeli Arapların topraklarını bir terör örgütüyle işgal altında tutan Amerika Birleşik Devletleri ise, YPG ve SDG'ye meşruiyet vermekte ve onları terör örgütü saymamaktadır. Bunu da, o örgütlerin IŞİD'le savaşmış olmasına bağlamaktadır. Fakat bir terör örgütü başka bir terör örgütüyle savaştığında meşruiyet kazanmaz. Ancak içinde bulunduğu toprakların devletine teslim olup silah bıraktığında veya o devletin savaşçısı olmayı kabul ettiğinde meşruiyet kazanır. Suriye devleti ise BM'ye göre meşru bir devlet olduğundan söz hakkı ABD'nin değil, Esad rejiminindir. Bu durumda YPG ve SDG'nin meşruiyet kazanması, Esad rejiminin elindedir. YPG ve SDG ise, Suriye devletine teslim olmamış ve bir kısım Suriye topraklarını da başka bir devletin yardımıyla işgal altında tutmakta ve bir devlet kurmaya çalışmaktadır. O örgütlerin çalışması durdurulmadığı takdirde ve durdurulmayacaksa ve ABD oradan çıkarılmaya mecbur edilmeyecekse, bu takdirde HTŞ'ye de kimsenin dokunma hakkı kalmaz.

Eğer BM Suriye diktatörüne meşruiyet vermiyorsa ve "Esad'ı yönetimindekilerle birlikte uluslararası bir mahkemeye çıkarıp yargılatacağız" diyorsa, bu halde Suriye'de her örgüt ve her ülke istediği gibi hareket edebilir. Bu da, "kaos" demek olur. Ve Suriye'ye hiçbir zaman barış ve demokrasi gelmez.

Bunlar da gösteriyor ki: Birleşmiş Milletler adaletle hareket edip doğru ve isabetli bir karara varmak ve gerekeni yapmak zorundadır.

BM'ce Esad'a meşruiyet verilirse ve veriyorsa, ABD Suriye'den çıkmak ve YPG/SDG'yi de terketmek zorunda kalır. Çünkü Esad yönetimi Rusya ve İran'ı davet etmiş, ama ABD'yi davet etmemiştir. Türkiye ise, sınırlarını korumak için YPG ve PKK terör örgütüne karşı savaşmaktadır. Eğer Esad yönetimi bu savaşın durmasını istiyorsa, YPG ve SDG'nin silah bırakıp Suriye devletine teslim olmasını sağlamalıdır. Bu sağlama yapılmadığı sürece Türkiye Suriye'de bulunmaya devam edecektir ve bunda hakkı vardır.

Dolayısıyla İran, Rusya ve Esad rejimi İdlib'den uzak durmak zorundadır. İdlib'e saldırıldığında Türkiye'nin de bu saldırılara karşılık verme hakkı vardır.

HTŞ'nin Esad'ın devlet terörüne karşı savaştığı ve İdlib halkını korumaya çalıştığı da unutulmamalıdır.

YPG'ye özerklik verilecek olursa, HTŞ'ye de özerlik vermek gerekecektir.

BM'nin vereceği kararda "Esad ve rejimi meşru değildir" denirse, Esad'ı devirmek ve yönetimini yıkmak şart olur.

BM'de verilecek karar oylamasına bütün devletler katılmalı ve çoğunluğun oyu geçerli olmalı.

En nihayet şimdi söz ve karar: Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ndedir.

Lütfen kararınızı veriniz! Ama bu karar adaletli olmazsa, kararınız reddedilecektir.

İmza: Mehdiyet ve Hilafet Makamı.

 

Not 1: Türkiye İdlib'de HTŞ'nin Rusya ve Esad'ın kontrolünde olan bölgelere saldırıda bulunmasını önlemek zorundadır. Fakat İdlib'den bir saldırı yapıldığında bunun HTŞ tarafından yapıldığını kanıtlamak gerekir. Kanıt yoksa, Rusya ve Esad'ın İdlib'e saldırma hakkı olmaz. Kanıt için de, HTŞ'nin açıkça savaş ilânında bulunması veya televizyon ve video yayınıyla bu saldırının HTŞ tarafından sahiplenilmesi gerekir. Böyle bir ilân ve sahiplenilme olmadığı takdirde HTŞ tarafından saldırı yapıldığı kabul edilemez. Telefon ve mektupla bildirilecek sahiplenmeler de kabul edilemez. Çünkü bu şekilde yapılacak bir sahiplenmeyi herkes yapabilir. Zaten HTŞ'nin İdlib halkını zarara sokacak bir saldırı yapacağışünülemez. İdlib'den saldırıda bulunanlar ancak İdlib'e saldırılması için çalışan casuslar olabilir. Bu sebeple Rusya ve Esad'ın elinde HTŞ'nin saldırıda bulunduğuna dair ciddî kanıtlar olması ve Türkiye'ye gösterilmesi gerekir. Bunlar yapılmadığı takdirde Rusya ve Esad'ın İdlib'e saldırı hakkı olmaz. Casuslar tarafından yapılan ve yaptırılan saldırılardan etkilenmemek için Rusya ve Esad kendilerini İdlib'den biraz uzaklara taşıyabilirler.

Hem şu da sorulmalıdır: HTŞ'nin elinde Rusya'ya karşı savaşabilecek füze ve roketler var mıdır? Kıstırılmış bir bölgede bulunan HTŞ'nin böyle ağır silahlar edinmesi imkânsızdır. ABD onlara silah vermiyorsa, onların ağır silahları olamaz. Eğer ABD silah veriyorsa, Rusya ABD'den hesap sormalıdır. Türkiye ise HTŞ'nin saldırıda bulunmasına izin vermez.

Not 2: Şu da unutulmamalıdır: İdlib, Rusya ve Esad için çok önemlidir ve onu ele geçirmeyi çok istemektedirler. Bu aşırı istek sebebiyle de Rusya ve Esad, casuslar vasıtasıyla kendilerine saldırı düzenletebilirler.

Not 3: Birleşmiş Milletler, PKK terör örgütüyle bağlantısı olan YPG ve çoğunluğu YPG'li olan SDG'yi terör listesine almalıdır. Eğer bunu yapmayacaksa, HTŞ'yi terör listesinden çıkarmalıdır.

Not 4: Halklarına karşı sayısız zulüm işlemiş olan Esad ve yönetimindekilerin bir meşruiyetleri kalmadığından, Suriye'yi yönetme hakları da kalmamıştır. Esad ve rejimi gitmedikçe ve demokratik bir rejim kabul edilmedikçe İdlib teslim edilmeyecektir ve edilemez. Dolayısıyla Esad'ın cinayetlerine ortaklık etmekte olan Rusya ve İran'ın Suriye'yi terketmeleri gerekiyor. Bu gereklik yerine gelmediği takdirde ABD isterse NATO'yu arkasına alarak Rusya ve İran'a savaş açabilir. Onları Suriye'den atabilir. Demokrasiyi çok sevdiğini ve onun için mücadele verdiğini söyleyen ABD bu görevini neden yapmıyor? Görevini yerine getirmesi gerekmez mi?

Not 5: Eğer bu iş savaşsız olsun isteniyorsa, Rusya ve İran, Suriye'yi terketmelidir. Yüzbinlerce masum sivili katlederek çok büyük suç işlemiş olan Rusya ve İran, orada kalmaya devam ederek suçlarını daha fazla büyütmemelidirler.

Rusya ve İran Suriye'de işledikleri büyük insanlık suçuyla, yani yüzbinlerce masum sivili katlederek veya katledilmelerine yardım ederek ne kazandılar? Küçük bir stratejik bölgeyi elde etmek için bu kadar büyük bir cinayet işlemeye değer miydi? Eğer "değerdi" diyorsanız, ne kadar büyük vahşî canavarlar olduğunuzu bütün dünyaya göstermiş ve isbatlamış olursunuz.

Bu "büyük suçlular" ve "vahşî canavarlar" listesine ABD'yi de eklemek gerekiyor. Çünkü Esad, Putin ve İran yönetimi Suriye'de katliam yaparken ABD yönetimi de onları seyrederek, onlara destek vermiş oldu.

Duamız: Ey evrenin ve içindekilerinin tek sahibi olan tek Tanrı'mız, eşsiz İlah'ımız, Allah'ımız! Bu iki büyük iki küçük aç vahşî canavarı ya doyur, ya da öldür. Bizim onlarla başedecek gücümüz yok. Eğer onları öldürmezsen, insanlık kanıyla beslenen o doymak bilmez aç canavarlar bütün insanlığı yok eder. Sen ise buna izin vermezsin. Onların suçsuz halklarına çok acıdığın için o canavarları yok etmiyorsun. Ama bıçak kemiğe dayandı. Artık göğün ikinci katında ışıksal vücut olarak sakladığın Meryem oğlu İsa Mesih kulunu yeryüzüne gönder. Belki onun sözleriyle o canavarlar uysallaşır. İnsanlık da onların belâ ve vahşetinden kurtulur. Duamızı kabul buyur. 

Not 6: Bu bildiri uluslararası diplomatik platformda paylaşılmıştır.

Not 7: Bu bildiri, Türkiye yönetimi eliyle BM'ye iletilmelidir.

İmza: Mehdiyet ve Hilafet Makamı.

 

Tanrı tektir. İsa, Musa ve Muhammed tekTanrı'nın elçisidir.

 

Zaman: Yeni Ç'ın yirmibiri, Ekim'in ilk haftası.

Mekan: Avrupa.

Makam: Hakka davet ve uyarı.

Boyut: Muranizm.

 

Yayınlayan: Avrupa Muranistleri.

(Muranist: Modern Kur'anlı)

                        *   *   *

 

Keine Kommentare: