Mittwoch, 21. Oktober 2009

CENNETE KAÇ KİŞİ GİRECEK?

CENNETE KAC KISI GIRECEK?

tam gercegi kendinden baskasi bilmeyen ALLAHin adiyla


Bu bildiride:

1- Cennete kac kisi girecek?

2- Insanlar nicin diriltip hesaba cekileceklerdir?

3- Insanlarin daha dünyada iken cezalandirilmalari veya mükâfâtlan-
dirilmalari daha dogru ve adaletli olmaz miydi?

4- Cennetteki sürekli zevk, lezzet ve mutluluk insani biktirmaz mi?

5- Cehennem nicin ebedî olacaktir?

6- 2012 yilinda kiyamet kopacak mi?

7- Kiyamet ne zaman kopmaz? Ve

8- Bir gün dünyada tüm acilar bitecek mi? Suallerinin cevabini bula-
caksiniz. "Cennete kac kisi girecek" sualiyle cevabimiza basliyoruz.

Bu sualin cevabini verebilmek icin insanlik dünyasinda ya$amis in-
san sayisini bilmek gerekiyor. Dinsel ve bilimsel verilerden yola ci-
karak ulasacagimiz sonucta kiyametin 2121-2126 yillarinda kopaca-
gini kabul edersek, ilk insandan son insana kadar dünyamiza (kaba
bir hesapla) 300 ila 600 milyar insan gelip gitmis olacaktir.

(Eger kiyametin tarihi daha ileriye alinacak olursa, bu halde insan
sayisi da daha kabarik olacak demektir. Meselâ insanligin "bin yil"
daha ya$ayacagi farzedilirse, bu halde kiyametten sonra diriltilecek
insan sayisi yani 600 milyarin üzerine 100-150 milyar daha eklemek
gerekecektir. Fakat "bin yil daha ya$amak" demek, dünyanin nüfu-
sunun devamli artmasi demektir. Bu da, daha fazla gida ve enerji ih-
tiyaci ve mekân darligi ve cevre kirliligi demektir. Ama bugün 6-7 mil-
yarlik dünya nüfusunun yarisindan cogunun fakir, bunun yarisinin ya-
risinin da aclik icinde oldugu düsünülürse, insanligin degil bin yil, bel-
ki yüzon bes yil daha zor ya$ayabilecegini görürüz.)

Simdi biz bu hesabi "600 milyar insan" üzerinden ele alip sonuca
varmaya calisalim.

Allah'in insanlari dine dâveti 600 milyar insanin yarisina ulasmis ol-
sun. Bu takdirde 300 milyar insana Allah'in dâveti ulasmadigindan
veya ulastirilamadigindan (bu durumda olanlardan Allah hesap sor-
mayacagindan) o kadar insan; cennetlik olur.

Geri kalan 300 milyar insan ise; bunlara Allah'in dâveti ulasmis oldu-
gundan, sorumludurlar.

Bu kadar insanin da Allah'a inanmis oldugunu kabul edelim. Bu inan-
mis insanlarin da 200 milyari iyilikci, 100 milyari da kötülükcü (bu-
nun tersi de olabilir) olmussa, 100 milyar insan kötülükleri kadar ce-
hennem hapsine atilacak ve ancak cezalarini cektikten sonra cenne-
te girebilecekler demektir. Cünkü Allah'a inanclari var ve bazi iyilik ve
ibadetleri de olmus olabilir. Allah da "adaletli" oldugundan, onlarin bu
inancini ve bazi iyiliklerini bosa cikarmayacaktir.

600 milyar insandan 6 milyari da Allah'i inkâr etmis kabul edilirse,
cennete girecek ve cennette kalacak insan sayisinin 594 milyar ol-
dugunu buluruz.

Tabii bu hesap, kaba ve tahmini bir hesaptir. Gercek, tam hesabi an-
cak insanlarin sahibi Allah bilir.

Bu hesaptan anlamaliyiz ki, insanligin cogunlugu cennetlik, 6 milyar
gibi cok kücük bir azinlik da inkârlarindan veya sahte tanrilar icad et-
tiklerinden dolayi "ebedî cehennemlik" olur.

(Cennete girecek insan sayisini "cok abartili" bulanlar olabilir. Ama
dünyada dahi cok az insanin hapis hayati ya$amakta oldugu ve geri
kalan insanlarin "bir tür cennet kabul edebilecegimiz bir hürriyet icin-
de" ya$adiklari düsünülürse, cennete girecek insan sayisinin da pek
abartili olmadigi görülecektir.)

Yine bu hesaptan cikarmaliyiz ki, (Yehova $ahitleri'nin iddiasinin ak-
sine) Allah bütün kötüleri yok etmez. Cünkü Allah, mutlak adalet sa-
hibi oldugundan, kötülere ancak kötülükleri kadar ceza verir. Iyiligini,
kötülügünü tartmadan inancli kötüleri yok etmek ise, büyük bir ada-
letsizliktir. Allah ise böyle bir adaletsizlikten arinmistir.

Bu hesaptan $unu da görmeliyiz ki; 300-500 milyar cennetlik insan
icin $u dünya hic yeterli bir yer degildir. 6 milyar insana zor yeten
bir dünya, 500 milyardan fazla insana elbette yetemez. Bu halde
Allah, günesten daha büyük bir yildizi veya bir galaksiyi bir cennet
haline getirecek ve cennetlik insanlari da oraya nakledecek demek-
tir. Bundan da anlamaliyiz ki, âhiret inkârcisi Yehova $ahitleri'nin
"cennetin dünyada kurulacagi ve cehennemin olmayacagi"na dair
iddialarinin bir gercegi ve gecerliligi yoktur ve olamaz.

Burada $öyle bir sual sorulabilir: "Inkârcilar icin ebedî bir cehennem,
Allah'in adaletiyle uyusuyor mu?"

Uyusuyor! Cünkü inkârci bir insan, Allah'i inkâriyla, kâinatin anlamini
katledip yok ettiginden ve Allah'a en büyük hakareti yapmis oldugun-
dan, ona kâinat büyüklügünde cok büyük bir ceza vermek gerekiyor.
Bu ceza da ancak ebedî bir cehennem hapsi veya o inkârciyi yok et-
mek olabilir. Fakat Allah'in merhameti o inkârcinin yok edilmesine i-
zin vermediginden (cünkü azap icinde de olsa, varlik yokluktan daha
iyidir), ebedî cehennem o inkârci icin kacinilmaz oluyor ve olmaktadir.

Hem yukaridaki hesaptan $unu da cikarabiliriz ki, kiyamet koptuktan
sonra ölmüs bütün insanlar hesap vermek icin yeniden diriltildiklerin-
de, bu kadar cok kalabalik insan toplulugu, daglari ve denizleri yok e-
dilmis dümdüz yeryüzünde 100-150 milyar metrekarelik bir alani kap-
layacak ve orada hesap vermek icin toplanacaklardir. (Yani bu, "Bü-
yük Mahkeme Günü" dünyanin 5-6 kitasindan bir-ikisinin [meselâ As-
ya ile Amerika kitasinin] tamamen insanlarla dolacagi anlamina gelir.)

Insanlar nicin diriltip hesaba cekileceklerdir?

Cünkü dünyada pek cok insan hakkini alamadan veya cezasini bula-
madan ölüp gitmektedir. Bu gidisin böyle kalmasi ise büyük bir ada-
letsizliktir. Adaletsizlikten arinmis olan insanlarin sahibi Allah ise bu
hale izin veremeyeceginden ve "kimin ne kadar iyiligi ve kimin ne ka-
dar kötülügü var" ortaya cikarmak ve hakettiklerini verebilmek icin in-
sanlarin yeniden diriltilmesi ve Büyük Mahkeme'de hesaba cekilme-
leri gerekli olmustur.

Insanlarin daha dünyada iken cezalandirilmalari veya mükâfâtlandiril-
malari daha dogru ve adaletli olmaz miydi?

Belki olabilirdi. Fakat dünya böyle bir neticelendirme icin yeterli bir
yer olmadigindan, bu hesap daha genis ve yeterli bir âleme birakil-
mistir. Cünkü meselâ; Hitler, Mussolini, Lenin ve Stalin gibi yüzbin-
lerce insani haksizlikla katlettirmis zalimleri bu dünyada cezalandir-
mak istesek, onlari yüzbinlerce defa öldürüp diriltmemiz gerekiyor ki,
hakettikleri cezayi bulmus olsunlar. Ama onlarin iktidarlari dönemin-
de kimsede bu cezalandirmayi yapabilecek kuvvet olmadigi gibi, on-
lari tekrar tekrar diriltip öldürebilmek veya milyarlarca sene azap vere-
bilme gücü, ancak insanlari öldürüp diriltebilen Allah'ta vardir ve O'n-
dan baskasinda bu kuvvet ve kabiliyet ve zaman bulunmuyor.

Hem meselâ bu dünyada on kisiyi haksizlikla öldürmüs bir kimseyi
cezalandirmak istesek, o kimseyi biz ancak bir kere idam edebiliriz.
Yani dokuz kere cezasiz kalmis olur. Yani bu dünyada "tam adalet"i
gerceklestirebilmemiz mümkün degildir. Bu da, Allah'in adaletine ve
haksizliga ugramis hak sahiplerine uygun olmayacagindan, adaletin
tam gerceklestirilecegi bir yerin varligini gerekli kilmaktadir. "Kötüleri
yok etmek" ise, bir yönde onlari cezadan "kurtarmak" demek olaca-
gindan, adalete zittir. (Demek nereden bakarsak bakalim, Yehova $a-
hitleri'nin iddialarini hakli cikaracak bir gercek ortada bulunmuyor. De-
mek Yehova $ahitleri'nin, kendi keyfî ve zorlama Kitap yorumlarini bi-
rakip, ya Incil'deki, ya da Kur'an'daki âhiret inancina teslim olmaktan
baska careleri kalmiyor. Aksi halde dinleri, Allah katinda gecersiz ola-
cak ve insanlari yaniltmis olduklari icin de cezaya ugramalari gereke-
cektir. Demek asil kendilerinin "seytanin izinde yürüdüklerini" görme-
leri ve "uyanma"lari ve Isa, Musa ve Muhammed'in tek Tanrili ve Âhi-
retli birlesik "Gercek Din"ine girmeleri gerekiyor.)

Hem meselâ Allah'i inkâr etmis ve inkâriyla tövbesiz ölmüs bir ateisti
cezalandirmak istesek, onu kâinatin saniyeleri adedince öldürüp di-
riltmek (cünkü Allah'i inkâr, kâinatin mânen katledilisi demektir) veya
ona ebedî bir azap vermek gerekiyor. Böyle bir cezalandirmaya ne
insanligin gücü yeter ne de dünya ve kâinattaki zaman yeter. I$te bu-
nun icin ebedî bir âlemin yaratilmasi yani âhiretin kurulmasi ve cehen-
nemin ortaya cikarilmasi ve $u anda Allah katinda var olan cennetin
de insanliga yaklastirilmasi gerekli olmustur.

Cennetteki sürekli zevk, lezzet ve mutluluk insani biktirmaz mi?

Eger zevk, lezzet ve mutluluktan daha iyi bir sey olsaydi, insan gider
onlari arardi. Fakat cennet, "en saadetli yer" oldugundan ve ondan da-
ha saadetli bir yer bulunmadigindan, cennette SIKILMA olmayacaktir.
Hem cenneti birakmak isteyen bir insan, karsisinda ancak cehenne-
mi bulacaktir. Bunun icin kimse cennetten bikmaz, usanmaz. (Ancak
Allah'in huzuruna cikmanin ve O'nun güzelligini seyretmenin, cennetin
lezzet ve mutlulugundan bin kat daha fazla oldugunu da unutmaya-
lim.)

Cehennem nicin ebedî olacaktir?

Allah ebedî oldugu icin cennet ve cehennem de ebedî olacaktir. Hem
bazi cin ve insanlarin suclari ve seytanin kötülügü cok büyük bir ceza-
yi gerekli kildigindan, cehennemin de ebedî olmasi lâzim gelmektedir.
Eger ebedî bir cehennem olmazsa, (bir seyin kiymeti onun ziddiyla
anlasildigindan) cennetin de bir anlami kalmaz. Cennetin kiymetini
söndürmemek icin cehennem de ebediyen var olacaktir. Cehennemin
varligini gördükce ve bildikce de, cennetlikler cennetten hic SIKILMA-
yacaklardir.

(Buraya kadar yazilanlar gösteriyor ki, bazi kimse ve tarikatlarin:
"Cennete 3-5 milyondan fazla insan girmeyecek" demelerinin bir asli
ve gercekligi yoktur.)

2012 yilinda kiyamet kopacak mi?

"Maya Takvimi" esas alinarak ileri sürülen bu iddianin bir gercekligi
yoktur. Cünkü bunu tasdik edecek ne bir kesin bilimsel bilgi, ne de
dinsel bir ayet vardir. Dolayisiyla bu iddiayi ciddiye alip kendimizi
korku ve endise icinde birakmamaliyiz. Ama bizim verdigimiz kiya-
met tarihini tasdik edecek Hz. Muhammed'in bazi sözleri var. Bu
sözlerden birisi: "Benim mümin milletimin ömrü 1500 yili fazla gec-
mez" demis olmasidir. 14 asir önce söylenmis bu sözü Kur'an da:
"Kiyamet yaklasti" diyerek tasdik etmektedir. Yani insanligin 100
veya 110 yildan fazla bir ömrü kalmadi. Bilimin verdigi "küresel isin-
ma" alarmlari ve bunun getirecegi "önlenemez sonuclar" da, kiya-
metin, burnumuzun dibinde oldugunun kanitidir. Bu halde 2012 yili,
"kiyamet tarihi" degil, belki "mutsuzluk cagi"nin sona erecegi bir
takvim ba$i olabilir.

Kiyamet ne zaman kopmaz?

Deccal cikip tanriligini ilân etmedikce ve Hazret-i Isa da gökten inip
onu öldürmedikce; ve Filistinliler özgürlük ve devletlerine kavusmadik-
ca; ve TIP ölümü öldürmedikce; ve bilim i$inlamayi gerceklestirmedik-
ce; ve bütün dinler birlesmedikce; ve Mesih Mehdi'nin yaninda (veya
arkasinda) ibadete durmadikca kiyamet kopmaz.

Bir gün dünyada tüm acilar bitecek mi?

Acilar kendiliginden bitemez. Ancak biz, haksizlik ve adaletsizlik ve
namussuzluklara son verirsek, bununla savaslar son bulur, barisi ge-
tirebiliriz. Eger biz, fakir ve muhtaclarin yardimina kosarsak, fakirligi
ortadan kaldirabilir, acliktan ölümleri durdurabiliriz. Bunlarla birlikte
Allah'in emir ve isteklerine de teslim olursak, bununla da gercek mut-
lulugu yakalamis oluruz. Eger bütün bunlari 2020 yilina kadar gercek-
lestirmemiz mümkün olursa, 2020 ila 2080 yillarini bir "mutluluk cagi"
yapabiliriz. Simdi bütün insanligin yeni hedefi bu olmalidir. Eger biz,
iyi ve iyilikci kimseler olursak, yüce Allah dogal felâketleri de üstü-
müzden kaldirir. Bununla birlikte 20-30 yil icinde bütün hastalik ve sa-
katliklari da tedavi edebilir hale gelecegiz. Bütün bunlar da, kisa bir
müddet olsa da, "dünyanin cennete dönmesi" demektir. Böyle bir
cenneti nicin istemeyelim? Ve böyle bir cennet icin nicin calismaya-
lim? Din de zaten bu cenneti yaratabilmemiz icin gönderilmistir. In-
sanlik ise bunun kiymetini bilmediginden, dünyayi cehenneme cevir-
mektedir.

Dünyamizi cennete cevirmeye calisirken $unu unutmayalim: Dünya-
da ebedî bir cennet yoktur ve olmayacaktir. Cünkü dünyamiz (yuka-
ridaki hesaplardan da görülecegi gibi) ebediyet icin elverisli bir mekân
degildir. Cünkü dünya ve insanligin sahibi olan Allah'in da bir hesabi-
kitabi vardir. Bunun icin Allah ebediyeti baska bir dünyada kuracaktir.
Bu sebeple de dünyamizin bir "sonu" olacaktir. Bu son da, 2090 yi-
lindan itibaren insanligin ve dünyamizin bozulmaya baslamasiyla bas-
layacak ve 2121-2126 yillarinda da dünya ve insanligin ömrü bitmis
olacaktir. Bu bitisi de yüce Allah 15 asir önce "kiyamet yakindir" di-
yerek haber vermistir. Bizler ise, kiyamete 1500 yil yaklasmis olan
"son cag" insanlariyiz. O halde bu "son cag"imizin kiymetini bilelim
ve onu bir "Mutluluk Cagi" yapmak icin calisalim. Bu "son firsat"i ka-
cirmayalim.

Ey insanlar!

Bir lokma ekmek ve bir yudum su icin koskoca bir kâinatin calistiril-
digini ve sizin ya$atilmaniz icin kâinat kadar büyük masraflarin yapil-
digini unutmayiniz. O halde sizlere nihayetsiz iyiliklerde bulunmakta
olan yüce Ya$atici'nin yaptiklarina karsi, siz de saygi, sevgi ve tesek-
kürle karsilik veriniz, gercek insanligi kazaniniz.

TANRINIZ TEKTIR. COCUGU VE ORTAGI YOKTUR.
ISA, MUSA VE MUHAMMED; ALLAH'IN KULU VE ELCISIDIR.

Zaman: Yeni Cag'in dokuzu, Ekim sonu.
Mekan: Avrupa.
Makam: Gercekler.
Boyut: Muranizm.

YAYINLAYAN
AVRUPA MURANISTLERI
* * *

Sonntag, 11. Oktober 2009

YAZARIMIZ HÜSEYİN AVDIÇ NASA'YI UYARIYOR!

YAZARIMIZ HÜSEYIN AVDIC NASA'YI UYARIYOR!

kiyametten haber veren ALLAHin adiyla


Cuma günkü gazete haberlerinden, "NASA'nin ay'i bombaladigi"ni
ögrendik. Ama bu ögrenim bize, "bazi tehlikeler"in dogabilecegini
haber vermektedir.

Cünkü, bombalamayla ay yüzeyinde meydana gelebilecek kücük
bir catlak, (orada güclü bir yercekimi olmadigindan) onu kolaylikla
ikiye bölebilir.

Hem ay, on bes asir önce bir mûcize eseri olarak Hazret-i Muham-
med tarafindan ikiye bölünmüs oldugundan, onun tekrar birbirine ya-
pistirilmasinda bir zayiflik bulunabilir. Bu zayiflik sebebiyle de, ona
yapilacak bombalamalar, o zayifligi kolayca kirabilir. Kirabilir, cünkü;
ayda cekim kuvveti güclü degildir. Bu gücsüzlük de, onun tekrar ko-
layca bölünebilecegini kuvvetlendiriyor.

Kur'anda $öyle bir ayet var: "Ay bölündü, kiyamet yaklasti" (Kamer 1).

Aman dikkat! Su bulmaya calisirken, kiyametin dügmesine basma-
yalim!

Dolayisiyla, "ay yarilirsa, Günes Sistemi'nde ne gibi degisiklikler olur"
cok iyi düsünülmesi ve hesaplanmasi gerekiyor.

Not: Sorulabilir: "Ay 15 asir önce Hazret-i Muhammed'in mûcizesiyle
yarildiysa, neden dagilip gitmedi veya tekrar nasil birlesti?

Cevap: Ya Allah dagilip gitmesine izin vermedigi icin, ya da o zamanki
cekim kuvvetinin simdikinden daha kuvvetli olmasi sebebiyle.

Hüseyin Avdic


Zaman: Yeni Cag'in dokuzu, Ekim ortasi.
Mekan: Avrupa.
Makam: Uyari.
Boyut: Muranizm.

YAYINLAYAN
AVRUPA MURANISTLERI
* * *

Freitag, 9. Oktober 2009

DÜNYA DİNLER PARLAMENTOSU'NA MESAJ


 DÜNYA DİNLER PARLAMENTOSU'NA MESAJ

         (Global Din ve Dinler Birliği'nin İbadeti)

   inançlıları birlik olmaya çağıran ALLAHın adıyla


Üç semâvî dinin liderleri birleşerek, insanlığa şu
mesajı vermelidir:

Ey insan!

Seni yaratan, yaşatan ve yöneten Allah böyle istedi-
ği ve emrettiği için gerçek bir insan olmalısın ve in-
sanca yaşamalısın. Eğer bu yeryüzünde insanca
yaşamak istersen, önce gerçek dini ve doğru inan-
cı bulmalı, sonra da; haklı, adaletli ve namuslu
olmalısın.

Ey insanlar!

Sizin gerçek dininiz ve doğru inancınız şu sözler i-
çindedir: Tanrı tektir. O'nun oğlu, kızı, eşi ve ortağı
yoktur. İsa, Musa ve Muhammed peygamberler;
Allah'ın kulu ve elçisidirler.

Tanrı ezelî ve ebedî olduğundan, insan gibi do-
ğumlu ve ölümlü olmadığından; O'nun çocuğa
ihtiyacı yoktur. Sonsuz bir kudrete sahip olduğun-
dan da, ortağa ihtiyacı olamaz. Kendi ile insanlar
arasındaki iletişimini ise, "Elçiler" vasıtasıyla
sağlar.

Ey insanoğlu!

Dünya geçicidir. Ebedî bir hayat istersen: "Yoktur
Allah'tan başka ilah; İsa, Musa ve Muhammed Al-
lah'ın elçisidir" demeli ve onların yolundan gitmeli-
sin. Çünkü karşından gelen ölümün var. Bu ölüm
engelini aşabilmek ve ebedî saadete varabilmek,
ancak onların doğru yolunda yürümekle mümkün-
dür. Onların doğru yolu ise: Haklıca, adaletlice ve
namusluca bir hayat sürmek ve iyilikçi olmaya çalış-
maktır. En büyük iyilik, ibadetli olmaktır. En büyük
ibadet de, Allah'ı saymak ve sevmektir.

+++

Yukarıdaki mesajda üç semâvî dinin birleştirildiğini
görüyoruz. Bu birleştirme ve birliğe neden gerek
var?

Çünkü dünya globalleşti. Globalleşen bir dünya ise
tekliği, teklik de birliği gerektiriyor. İnsanlığın iyi ve
kolay yönetimi için bu birliği gerçekleştirmek zorun-
dayız.

Üç semâvî din birleşebilir mi?

Birleşebilir. Çünkü üç dinin temel esası birdir. Yani
Tanrıları tek ve aynı Tanrı'dır. Sonra Peygamberle-
rin görevleri de; insanları Allah'la tanıştırmak, onları
doğru yola götürmek ve iyilikçi olmalarını sağlamak-
tır. Üçü de Melekli'dir, Kitaplı'dir, Peygamberli ve Â-
hiretli'dir. Demek üç din, dinin temeli olan inanç
esaslarında birleşmektedir.

İşte üç dinin esasta birlesiyor olmalarından faydala-
narak, küreselleşmiş bir dünyada insanlığın karşısı-
na "tek din" çıkarmasını bilmeliyiz. Bu bilme ile de,
insanlığı: "Acaba hangi dine girmeliyim, gerçek din
hangisidir?" şaşkınlığından kurtarabilir ve onu kısa
yoldan "Gerçek Din"e iletebiliriz.

Kâinatın Tanrısı tek olduğu için, "Allah" veya "Yeho-
va" dediğimiz bu tek Tanrı'nın dini de "tek"tir. Nasıl
tektir? Çünkü bugün varlığını sürdürmekte olan üç
semâvî din birbirinin devamıdır. Yani; İsevîlikten
önce Musevîlik vardı. Muhammedîlikten önce de
İsevîlik vardı. Bundan sonra da Muhammedîlik yani
İslâmiyet, geçmişteki dinlerin yerini aldı. Bu üç din
birbirlerinin devamı olduğundan, üçünün de sahibi
Allah olduğundan ve Allah da tek olduğundan, Ger-
çek Din de; "tek"tir. Bu da, yukarıda gösterdiğimiz
üç dinin inanç esaslarındaki "birlik"tir.

Üç dinin inanç esaslarındaki "birlik"e göre de; tek
Tanrılı, melekli, peygamberli, kitaplı ve âhiretli din,
"Gerçek Din" oluyor.

(Buradan anlamalıyız ki; Tanrısız, meleksiz, pey-
gambersiz, kitapsız, cennetsiz ve cehennemsiz ve
öte dünyasız, hem ruh ve kaderi inkâr eden dinler
de, "uydurma din" demektir.)

Çıkarılan bu sonuç karşısında: "Peki, Hıristiyanların
İsa'yı tanrılaştırması veya onu Tanrıoğulluğu'na
yükseltmeleri ne olacak?" denebilir.

Eğer Hıristiyanlar bu birliğe katılıp, Allah'ın gerçek
dinine ve insanlığa hizmet etmek istiyorlarsa, isbat-
lanması hiç bir zaman mümkün olmayan ve olmaya-
cak bu iddiayı, bir "Hıristiyan Tasavvufu" olarak ken-
dilerine saklasınlar. İnsanlığa götürülecek din hiz-
metinde de, tek Tanrı olan Allah'ın oğulsuz ve or-
taksızlığını temel esas yapsınlar. Bunu yaparlarsa,
Allah'a ve insanlığa daha iyi hizmet etmiş olacaklar
ve bu hizmette önlerindeki engeller kalkacak ve ön-
leri açılacaktır.

(Hıristiyan din adamları bu teklifi kabul etmelidir.
Çünkü siz eğer; "İsa Allah'ın oğludur" derseniz, Al-
lah'ın [böyle bir noksanlıktan O'nu tenzih ederiz] ka-
rısını da, anne-babasını da isbatlamak zorunda ka-
lırsınız. Ama isbatlayamazsınız. Hem bu isbatsız
iddia, Tanrı'yı Tanrı olmaktan çıkarip, O'nu sıradan
varlıklar seviyesine indirdiğinden, dinin anlamını da
yok ediyor. Eğer siz: "Tanrı İsa'da bedenlenmiştir"
derseniz, İsa'nın ölmesiyle, Tanrı'nın da ölümünü
kabul etmek zorunda kalırsınız. Oysa Tanrı, ölüm-
süzdür. Ölümlü olan, Tanrı olamaz. Hem Tanrı bir
insan şeklinde de bedenlenemez. Çünkü ezelî ve
ebedî bir Varlık, doğumlu ve ölümlü bir varlığa sı-
ğamaz. Nasıl güneş ışıksal görüntüsüyle bir aynaya
sığabiliyor, ama bütün kütlesiyle ona sığamıyorsa,
aynı şekilde sonsuz ışık sahibi Tanrı da ancak ruh
ve ışıksal görüntüsüyle insanın kalbine sığar, ama
bütün Kişiliğiyle bir insana sığması mümkün değil-
dir. Demek, yüce Allah, ne İsa ile ve ne de Muham-
med ile bedenlenemez. Öyle ise bu iddiayı da terk
etmeli, gerçeği kabul etmeliyiz. Ve ancak bu kabul
ile "Gerçek Din"e ulaşabiliriz.)

Bu birlik bize ne kazandiracaktir?

Bu birlik bize, insanlığı, "hangi dine girmeliyim" ve
"gerçek din hangisidir" şaşkınlığından kurtarmaktan
başka, dinsizliğe ve ateizme karşı da kuvvet kazan-
dırmış olacak ve bu kuvvetle de insanlık, akıl uydur-
ması sahte dinlerden ve dinsizlikten korunmuş ve
kurtarılmış olacaktır.

Bu birleşmeye karşı çıkacak bazı Hıristiyanlar şunu
unutmamalıdır: Dinde gaye İsa mıdır, yoksa insan-
lığın Allah'a ulaştırılması mıdır? Elbette ki gaye, in-
sanlığın Allah'a ulaştırılmasıdır. İsa ise bu ulaştır-
mada bir vasıtadir. O halde vasıta, gaye haline geti-
rilmemelidir. Aksi halde insanlığın Allah'a ulaştırıl-
ması engellenmiş olur, din anlamını kaybeder. Bu
da, Allah'ın dâvâsına büyük bir ihanettir. Bu ihanete
düşmemek için vasıtaları Allah'ın yani "Tek Tanrı"
nın üstüne çıkarmamak ve O'nunla eşit hale getir-
memek gerekiyor.

Bu nokta, bu birleşmeye karşı çıkacak Müslümanlar
için de geçerlidir.

Dinler Birliği'nin ibadeti ne ve nasıl olacaktır?

Bu suali cevaplayabilmek için, ibadet'in özünü ve e-
sasını bilmek gerekiyor. İbadet'in özü ise; oğulsuz
ve ortaksız tek Tanrı Allah'ın şekilsiz ve görülmez
ruhsal varlığına yönelmek ve O'nun huzurunda say-
gıyla durmak, eğilmek ve yere kapanmaktır. Ve bu
hareketler esnasında O'nu birlemek, büyüklemek,
kusursuzlamak ve O'na teşekkürde bulunup istek-
lerini bildirmektir. İsteyenler bu ibadeti saygı duru-
şunda bulunarak veya eğilerek veya yere kapanarak
veya dizüstü yere çökerek de yapabilirler. Müslü-
manların ibadeti, bu dört ibadet şeklini de içermek-
tedir. Arzu edenler, müslümanlar gibi de ibadetini
yapabilir. Müslümanların ibadeti, "hareketli" bir iba-
dettir. Sıhhatli olmanın şartlarindan biri de "hareketli
olmak" olduğundan, onların ibadet şekli de büyük
önem kazanmaktadır.

Bu ibadette okunacak dualar nedir?

(Eğer toplu halde ibadet edilecekse, herkes saygı
duruşu halinde üç peygamberin doğdukları bölgeye
yönelmelidir. Bu saygı duruşu ve yönelmede iste-
yen "hazır ol" vaziyetinde, isteyen de müslümanlar
gibi ellerini göbeğinin üstüne bağlayarak durur. Bu
duruş halinde herkes hocanın yeya rahibin veya ha-
hamın okuyacağı aşağıdaki sözleri dinler.)

Yaratıcı karşısında saygı duruşunda bulunan (veya
eğilen veya yere kapanan) bir kimse (veya topluluk)
ilk önce: "Ey merhametli Yaşatan! Taşlanmış şeyta-
nın kötülüğünden Sana sığınıyor ve Senin sevgi ve
merhamet dolu isminle başlıyorum ibadetime"
(Toplu halde ibadet edenler ise; "başlıyorum" yeri-
ne, "başlıyoruz") der. Bundan sonra şu duayı oku-
malıdır: "Kusursuzsun Tanrım (veya Allahım, Yeho-
vam), Sana hamdolsun. Senin adın ve şanın çok
yücedir. Ve senden başka Tanrı yoktur."

İkinci olarak da: "Ey âlemlerin Sultanı! Sana hamd-
olsun. Sen, acıyarak yaşatansın. Ey yeniden diriliş
gününün Sahibi! Ey bizi ebedî saadet için vareden
ve çalıştıran! Biz ancak Sana ibadet eder, ancak
Sen'den yardım dileriz. Bizi doğru yola götür. Ken-
dilerine bilgi ve ışık verdiğin Mehdi ve Mesih'inin
yoluna. Sapmış ve gazabına uğramış ateist,
tabiatist ve materyalistlerin yoluna değil."

Üçüncü olarak da: "Tanrım! Gerçek sahibimiz Sen'
sin. Muhtaç olduğumuzsun. Herkesten ve herşey-
den öncesin. Sen'den sonra var olanlar, Sana denk
olamaz."

Dördüncü olarak da: "Ey kâinatın Sultanı! Sen'den
başka Tanrı yok. Sen, birSin ve tekSin.Bütün kâinat
mülkü Senindir. Bu mülkün geliri ve bütün teşekkür-
ler de Sana aittir. Öldüren ve dirilten Sensin. Sen,
ölümsüz ve dirisin. Bütün iyilikler Sen'dendir. Sen
her şeye gücü yetensin ve dönüşümüz Sana'dır."

İmam, papaz veya haham bu sözleri okuduktan
sonra herkes ellerini göğüs hizasına getirip
avuçlarını yukarıya açarak şu dualar okunur:

"Ey ihtiyaçları karşılayan! Ey hepimizin Rabbi! İsa,
Musa, Muhammed'e ve onlardan önce gönderdiğin
bütün elçilerine rahmet eyle. Bizi onların doğru
yolunda sabit kıl."

"Ey ezelî ve ebedî Sahibimiz! Bize dünyada da,
ötesinde de iyilik ve güzellik ver. Ey merhametlilerin
en Merhametlisi! Merhametinle bizi cehennem aza-
bından koru."

"Ey eşsiz Sahibimiz! Büyük diriliş ve hesap veriş
gününde bizi ve Sana inanmış milletimizi bağışla."

İmam, papaz veya haham sözlerini bitirip: "Duamızı
kabul buyur" dedikten sonra herkes ellerini yüzüne
sürer ve bu şekilde ibadet sona erer. Bundan sonra
herkes yere veya sandalyeye oturur; varsa, imam,
papaz veya hahamın vereceği vaazı dinler.

İşte, "global dinler birliği"nin ibadeti kısaca bu şekil-
dedir. Bu ibadeti kısa bulanlar ve fazla vakti olanlar,
aynı ibadeti bir kaç kere tekrarlayabilir. Ve kendi ar-
zu ve isteklerini dua olarak ekleyebilir. Bir de: "Sen
büyüksün, Sen büyüksün" veya "kusursuzsun, ku-
sursuzsun" veya "yücesin, yücesin" veya "hamdol-
sun Sana, hamdolsun Sana" veya "Sen'den başka
yok ilah, Sen'den başka yok ilah" gibi onlarca defa
tekrarlanabilecek Allah'ı anma sözleriyle de ibadet
uzatılabilir.

Birlik Dini'nin ibadeti günde kac kere olacaktır?

Bu ibadet; sabah, öğle ve akşam vakitlerinde olmak
üzere günde üç kere yapılmalıdır. Isteyenler bu i-
badet vakitlerini müslümanlar gibi 5'e de çıkarabilir
veya daha fazla da yapabilir.Haftada bir kere ibadet
çok azdır. Çünkü Allah bize haftada bir kere değil,
hergün hayat ve rızık veriyor.O halde bu verilenlerin
teşekkürü olarak ibadetin de hergün yapılması ve
bunun da günde üç-beş kere tekrarlanması gereki-
yor.

Bu ibadet vakitlerinin tam vakitleri nedir?

Sabah ibadeti, güneş doğmadan iki saat içinde ve-
ya güneş doğduktan kırkbeş dakika sonra iki saat
içinde yapılmalıdır. Öğle ibadeti ise, güneş tam te-
peden kırkbeş dakika ayrıldıktan sonra iki saat için-
de yapılmalı ve akşam ibadeti de, güneş battıktan
sonra yarım saat içinde veya hava karardıktan son-
ra iki saat içinde yapılmalıdır.

İbadette ne tarafa dönülecektir?

Bu ibadetlerde Allah'ın yüzü her tarafa baktığından,
hangi taraf istenirse, o tarafa dönülebilir. Veya İsa,
Musa ve Muhammed Peygamberlerin doğdukları
bölgeye doğru yönelerek de yapılabilir. İsteyenler,
Müslümanlar gibi Mekke tarafına da yönelebilirler.

İbadet temizliği nasıl olmalıdır?

İbadet temizliği, el ve yüz yıkanarak, ağız ve burun-
daki pislikler giderilerek ve üzerinizdeki pis kokular-
dan arınarak yapılır. Eğer cinsel ilişkide bulunul-
muşsa, banyo yapıp bütün vücudu yıkamak gerekir.
Çünkü cinsel ilişkide insan bedeni biyolojik kirlen-
meye uğramaktadır. Bu kirlenme de ancak banyo
ile giderilmektedir. İsteyen, müslümanların ibadet
temizliğini örnek alabilir.

Ibadet nerede yapilacaktir?

Bu ibadet, temiz ve gürültüsüz ve güvenli olan her
yerde yapilabilir.

İbadetteki duruş ve hareketlerin anlamı nedir?

Allah huzurunda saygı duruşunda bulunmak: "Sana
saygılıyım ve emrine hazırım" demektir. O'nun ö-
nünde beli kırarak eğilmek: Emirlerine itaatliyim ve
onları yerine getireceğim" demektir. Yere kapan-
mak ise:"Senin büyüklüğünü ve kendi küçüklüğümü
ve hiçliğimi kabul ettim" demektir.

Gerçek din nedir?

Gerçek Din, oğulsuz ve ortaksız tek Tanrı'ya teslim
olmaktır. Bu teslim oluşun üç büyük şartı vardır. Bi-
rinci şartı, ibadet'tir. Bu ibadet de, yukarıda anlattı-
ğımız gibidir. İkinci şartı, fakirlerin ve muhtaçların
yardımına koşmaktır. Bu yardım da, devlet tarafın-
dan zenginlerden alınıp fakirlere aktarılacak bir
"servet vergisi"yle yapılmalıdır. Bu vergi, yılda bir
kere mal veya gelirin yüzde üç ilâ otuzu arasında
(fakir ve zenginlerin durumuna göre ayarlanacak)
bir miktar olmalıdır. Üçüncü şart, oruç tutmaktır. Bu
oruç, yılda otuz gündür. Zayıf ve güçsüzler kış gün-
lerinde, güçlü ve kuvvetliler de yaz günlerinde bu o-
rucu tutabilirler. İsteyen, müslümanların tuttuğu va-
kitte de bu ibadeti ifa edebilir. Bu üçüncü şart, insa-
nin sağlığı ve sosyal hayat üzerinde büyük faydaları
olduğu için mutlaka yerine getirilmeye çalışılmalı-
dır. Hasta olanlar oruç tutmak zorunda değildir. Bu
üç şarta isteyen, yılda bir kere bir hayvanı Tanrı için
kurban etmeyi ve ömründe bir kere de Mekke'ye
gidip hacı olmayı da ekleyebilir. Sıhhati ve serveti
yeterli olmayanların bu son iki ibadeti yapma mec-
buriyeti yoktur. Yukarıda saydığımız bütün ibadetle-
rin kabul edilme şartı ise, adaletli ve iyilikçi olmak
ve kötülüğü terk etmektir.

Kim Allah'a teslim oluş dininden başka tek Tanrısız,
meleksiz, peygambersiz, kitapsız, cennetsiz ve ce-
hennemsiz ve öte dünyasız, ruhsuz ve kadersiz bir
din ararsa, o din Allah katında kabul edilmeyecek
ve o kimse öte dünyada kaybedenlerden olacaktır.
Herkes bu kaybedişten kendini korumalı, (Allah'ın
Mehdisi'nin gösterdiği şekilde) Allah'a teslim olma-
lıdır.

Allah'a inanç ve teslim oluş şartlarını yerine getiren
ve büyük günahları terkedenler de, cennete girmeyi
hak kazanacaklardır.

Terkedilmesi gereken büyük günahlar nelerdir?

Terkedilmesi gereken büyük günahlar: 1- Allah'ı in-
kâr etmek. 2- Gerçek tek Tanrı Allah'tan başka tan-
rılar uydurmak. 3- İbadetsiz yaşamak. 4- Allah'tan
ümidini kesmek. 5- Haksız yere insan öldürmek
(öldürmeye hakkı olanlar, bu hakkını, devletin ada-
letine bırakmak zorundadır) ve; (savaşta düşmana
karşı ölüm saldırısında bulunmak ve başkalarının
hayatını kurtarmak için ve hayatı yaşanmaz hale ge-
tiren çaresiz çok ağır hastalık ve sakatlıklar dışın-
da) intihar etmek ve savaş, kaza ve tehlike anında
başkalarını ölüme terkedip kaçmak ve ölme, öldü-
rülme tehlikesi olmadığı halde dördüncü ayından
sonra çocuk aldırmak ve fakirlik korkusuyla çocuk-
ları öldürmek. 6- Zina ve eşcinsellik etmek. 7- Haklı
ve inançlı anne-babaya isyan etmek ve akraba bağ-
larını koparmak. 8- Haksız kazanç sağlamak. 9- İf-
tira atmak ve şahitliği gizlemek. 10- İnsanların malı-
na, canına, ırzına ve aklına tecavüz etmek veya on-
ların hak ve özgürlüklerini gasbetmek. 11- Dinin ke-
sin hükümlerini inkâr etmek veya keyfî yorumlarda
bulunup onları terketmek veya bozmak. 12- Günah-
larına tövbe etmemek.

Bu günahlardan birinci ve ikincisini terketmeyenler,
ebediyen cehennemde kalacaktır. Diğer günahları
işleyenler ve tövbe etmeyenler ise, hak ettikleri
müddet kadar ceza göreceklerdir. Çünkü Allah'ın
"adaleti" bunu gerektirmektedir. Bunun için inkârcı-
lar ve büyük günahkârlar yok edilmeyecektir.

Gerçek Tanrı kimdir?

Yaratık olmayan, herşeyin yaratıcısı, yaşatıcısı ve
yöneticisi olan, peygamber ve kitap göndermiş,
ruh ve ışık ve hayat sahibi gözle görülmez ama
eserleriyle varlığı anlaşılır çocuksuz ve ortaksız,
ölümsüz ve doğumsuz çok merhametli Kişi'ye;
"Gerçek Tanrı" denir.

O halde gerçekligi olmayan dinleri ve tanrıları terke-
delim, kurtuluşa erelim!

YÜCE ALLAH; İSEVİLERİN, MUSEVİLERİN VE
MUHAMMEDİLERİN
BİRLİĞİNİ VE İBADETİNİ HAYIRLI VE KABUL
ETSİN!

Not: Allah'ın Mehdisi Mehmed Nur'an anlatıyor: "Bu
bildiriyi yarıya kadar yazdıktan sonra kısa bir öğle
uykusuna yattım. Gördüğüm rüyada ise: Bir savaş
vardı. Ordular üzerimize geliyordu. Neyse ki, gelen
ordular bizdenmiş. Bu arada yanımda birdenbire
pop müziğin kralı merhum Michael Jackson peyda
oldu ve bana dedi: 'Ben İsa Peygamberin haberci-
siyim. Sizi dinler ittifakındaki çalışmalarınızdan do-
layı tebrik ediyorum'. Yani Hazret-i İsa bize bu
haberi göndermiş.

Dolayısıyla bu rüyadan anlamalıyız ki, Hazret-i İsa,
ruhanî dünyasında bizimle alâkadardır ve yaptıkları-
mızı gözetlemektedir. Bundan da, yaptığımız işin,
'isabetli bir hareket' olduğunu çıkarabiliriz. Ve bu
rüya ile de ilk tebriğimizi Hazret-i İsa'dan almış
olduk."

Not 2: Bu bildirinin yayınlanmasından itibaren Avru-
pa'yı ve Birliği'ni, artık bir "Hıristiyan kulübü" değil,
"Müslüman-Hiristiyan kulübü" olarak görmeli ve
kabul etmeliyiz.

Son sözü, tek Tanrımız "Allah" söylesin: De ki: "Ey
Kitaplılar, bizimle sizin aranızda müşterek bir keli-
meye gelin. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim,
O'na hiç bir şeyi ortak koşmayalım ve gerçek Allah'ı
bırakıp birbirimizi tanrılaştırmayalım". (Ali İmran
Suresi, 64)

Ve üç dinin birlik duasıyla sözlerimizi noktalayalım:

"Ey âlemlerin Sultanı! Sana hamdolsun. Sen, acıya-
rak yaşatansın. Ey yeniden diriliş gününün Sahibi!
Ey bizi ebedî saadet için vareden ve calıştıran! Biz
ancak Sana ibadet eder, ancak Sen'den yardım di-
leriz. Bizi doğru yola götür. Kendilerine bilgi ve ışık
verdiğin Mehdi ve Mesih'inin yoluna. Sapmış ve ga-
zabına uğramış ateist, tabiatist ve materyalistlerin
yoluna değil. Duamızı kabul buyur."

Zaman: Yeni Çağ'ın dokuzu, Eylül sonu.
Mekan: Avrupa.
Makam: Dâvet.
Boyut: Muranizm.
                                                  YAYINLAYAN
                                       AVRUPA MURANİSTLERİ
* * *