hdp'LİLERE SOYKIRIM UYARISI!
hainleri cezalandıracak olan ALLAHın adıyla
Partinizin Merkez Yürütme Kurulu tarafından 1915 olaylarıyla ilgili yaptığınız açıklamada: "Ermeni Soykırımı
bu topraklarda yaşandı"
diyor ve adaletin sağlanmasını
istiyorsunuz. Madem adalet sizin için bu kadar önemli, o halde 1915'de soykırım yapıldığını hukuksal olarak
isbatlayın, biz de gereken
adaleti sağlayalım.
Madem
elinizde hukuksal bir delil yok, o halde hangi hakla Türkiye'nin geçmişini suçluyorsunuz? Bu suçlama ile Türkiye'ye ihanet ettiğinizin farkında mısınız?
Şimdi siz şuna cevap verin: Türkiye için mi varsınız, yoksa
ABD ve Ermenistan için mi? Eğer varlığınız Türkiye içinse, Türkiye'nin karşısında olma
hakkınız yoktur. Eğer Türkiye ve geçmişinde bir suç varsa, bunu önce isbatlamalı sonra da iddiada bulunmalısınız. Veya iddianız varsa, deliliniz de olmalı.
Ama siz,
delilsiz bir iddia ile Türkiye'ye ve geçmişine iftira
atıyorsunuz!
Uluslararası bir mahkemeden
iftiranızın haklılığını ve iddianızın doğruluğunu kanıtlayacak bir belgeyi ortaya sermediğiniz müddetçe sadece iftiracı olmazsınız. Aynı zamanda hain de olursunuz ve olmaktasınız! Çünkü Türkiye'nin yanında değil, düşmanlarının yanındasınız.
Eğer Türkiye'nin düşmanlarının yanında kalmaya devam edecekseniz, Türkiye'de
varlık hakkınız kalmaz.
Bu durumda Türkiye'yi terkedip onun düşmanlarının yanına gitmelisiniz. Türkiye'ye karşı savaşınızı oradan yürütmelisiniz. Türkiye içinden Türkiye'ye karşı savaşanlar haindir. Böyle hainlerin hakları da en küçüğünden sınırdışı edilmektir.
Eğer "biz hain değiliz" diyorsanız, Türkiye'nin yanında durmaya ve onun düşmanlarına karşı savaşmaya mecbursunuz.
Türkiye'ye
ve geçmişine attığınız iftiradan
dolayı bütün
Türkiyelilerden özür dilemek zorundasınız. Ya bu özrü dilersiniz, ya da
Türkiye'yi terkedersiniz. Eğer
Türkiye'yi terketmek istemiyorsanız, haklılığınızı kanıtlayacak hukuksal belgeyi ortaya
serersiniz. Delilsiz iddia ile hakçılık olmaz.
Eğer Türkiye'de particilik yapmak istiyorsanız, hak ve adaleti temel yapmaya
mecbursunuz. O halde hak ve adaletin ilkelerine boyun eğiniz, biz de sizin legal bir parti olduğunuzu kabullenelim. Bu kabul için de, terör örgütü Pkk ile bağınızı koparmak zorundasınız. Bu bağı koparmak istemezseniz, Türkiye'deki
particiliğiniz son bulur.
Particiliğinizin son bulmasını
istemiyorsanız, hizmetinde olduğunuz terör örgütünü reddettiğinizi hemen ilan etmelisiniz. Bu ilan yapılmadığı takdirde, partinizi kapatmak hak olur.
Madem hak, hukuk istiyorsunuz, alın size
hukuk! Bu hukuku çiğneme hakkınız yoktur.
Eğer hizmet ettiğiniz terör örgütünün elebaşları Türkiye'ye
teslim olmayı kabul ederlerse,
siz de buna razı olursanız, bu takdirde partiniz legaliyet ve meşruiyet kazanır. Ya bu kazancı sağlarsınız, ya da
particiliğinizi sonlandırırsınız. Sizin için başka yol yoktur. Seçiminizi yapınız ve
Türkiye'ye duyurunuz. Ama hemen!
Türkiye'nin
ve Türkiyelilerin hainlere ve alçaklara ihtiyacı yoktur.
İmza: Mehdiyet ve
Hilafet Makamı.
Not 1: Açıklamanızın başında demişsiniz: "24 Nisan 1915
günü, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin örgütü Teşkilat-ı Mahsusa tarafından 250
Ermeni aydın ve siyasetçi evlerinden alınarak zorla sürgüne gönderildi ve
katledildi."
Eğer bu tür öldürmelere "soykırım" denilecekse, o zaman Pkk'nızın katliamları soykırım olmaz mı? Bu halde Pkk'nızın soykırımını neden
durdurmuyorsunuz? Madem soykırım sizi rahatsız ediyor, o halde
Pkk'nıza silah bıraktırın ve teslim oluşa çağırıp, haklılığınızı isbatlayın. Bu isbatı neden yapmıyorsunuz? Neden
soykırımcı bir örgütle bağınızı koparmıyorsunuz? Neden bu soykırımcı örgüte karşı savaşmıyorsunuz? Neden
hâlâ bu örgüte hizmet etmekte, suç işlemektesiniz? Neden!
Türklere ve Kürtlere karşı savaşmakta olan bir örgütün yanında ne işiniz var? Siz
kimsiniz? Soykırımcı bir örgütün yanında durmakla Türkleri mi temsil ediyorsunuz, yoksa Kürtleri mi?
Siz, Pkk'dan başkasını temsil etmiyorsunuz! Madem Pkk'lısınız, Türkiye'den defolun! Eğer Kürtleri
temsil etmek istiyorsanız, bu halde kendi zihniyetinden olmayan Kürtleri katletmiş bulunan Pkk'nın yanında işiniz olamaz!
Ya doğru safınızı belirlersiniz, ya da Türkiye'yi terkedersiniz! Sizin için başka yol yoktur!
Not 2: Pkk ile yolunu ayırmamış bir hdp ile Türkiyeli hiçbir partinin
ittifak kurma hakkı yoktur. CHP, İP, Saadet, Güven ve Deva partileri bu hakkı gözetmek
zorundadır. Eğer "Türkiye'nin Partisi" olarak kalmak istiyorlarsa. Eğer "biz
ABD'nin, Pkk'nın ve Avrupa'nın partisi olacağız" derlerse, bu takdirde Türkiye'de particilik yapma hakları son bulur.
Evet, bir partiyle ittifak kurmak haktır. Ama Pkk'nın partisiyle değil! Türkiyeli
partilerin bir meşruiyet çizgisi olmalı ve bu çizgi aşılmamalıdır. Bu çizgiyi aşanlar suç işlemiş olur ve hainlikle damgalanır. Damgalanmak istemeyenler haddini, hududunu
bilmeli ve ona göre siyaset ve particilik yapmalıdır.
İktidara gelmek de hakkınızdır. Fakat bu hakkı gayrimeşru yollarla
kazanamazsınız. Çünkü Türkiye'nin Anayasa ve Kanunu'nda Pkk terör örgütüne meşruiyet tanınmamıştır. Eğer tanınmışsa, bu takdirde
onun partisiyle ittifakınız meşru olur.
Not 3: (Adaleti sağlayalım, ama geçmiştekiler bir
suç işlemişse, o suçu şimdiki biz Türkiyeliler işlemedi ki! Kimse bizi işlemediğimiz bir suçla yüzleşmeye zorlayamaz. Adalet isteyenler önce
adaletin ilkelerini iyi öğrenmeli,
ondan sonra eğer hakkı varsa suçlamasını yapmalıdır. Fakat
biz, geçmişteki mazlumlar için rahmet, zalimler için de lânet okumayı biliriz. Ama bizim yaptığımızı, ABD yönetimi yapamıyor, soykırımcı atalarını
lânetleyemiyorlar. Bir de kalkıp bizim geçmişimize
küfrediyorlar, atalarımızı soykırımcılıkla suçluyorlar! Hem de ellerinde hiçbir geçerli kanıt olmadığı halde! İftira atmayı hak görüyorlar. Adaleti ezip geçiyorlar. Bu geçişle de
diktatörleşiyorlar! Yıkılsın diktatörlükleri!)
Not 4: 1915 yılında meydana gelen o göçe mecbur bırakma ve bu göç esnasında meydana gelmiş ölümlere
"soykırım" diyen ABD Başkanı Biden'a ve yönetimindekilere soruyoruz: Bu göçü "soykırım" olarak
kabul ettiğinize göre, Suriye diktatörü Esad'ın Suriyelileri göçe mecbur bırakmasını ve 1 milyon
vatandaşını katletmesine de "soykırım" demek zorundasınız. Peki, bu halde
Esad'ın soykırımının hesabını neden görmüyorsunuz? Bu diktatörü neden devirmiyorsunuz? Yoksa siz de diktatör olduğunuz için mi?!
Madem soykırım arıyorsunuz, işte size gözünüzün önünde cereyan etmiş koskoca, capcanlı ve taptaze bir
soykırım!
Bu soykırımın hesabını ne zaman soracaksınız, iftiracı bay Biden? 106 yıl önceki tarihte
ne geziyorsunuz? İşte gözünüzün önünde meydana gelmiş bir soykırım! Bir dünya
lideri olarak bunun hesabını sormanız gerekmez mi? Hesap sormanız için de bütün
deliller ortada. Ama 106 yıl önceki olaylarla ilgili hiçbir hukuksal
deliliniz yok. Hem Osmanlı'yı mahkeme önüne çıkaramazsınız, ama Esad'ı çıkarabilirsiniz.
Madem soykırım sizi üzüyor ve onu haksızlık olarak görüyorsunuz, o halde Esad'dan ve ona yardım etmiş olan Rusya ve İran'dan niçin hesap
sormuyorsunuz? Onu ve yardımcılarını niçin hukuk önüne çıkarmıyorsunuz? Ne zaman harekete geçeceksiniz? Eğer harekete geçmezseniz, insanlığa karşı hain ve zalim
olursunuz. Bu hainlik ve zalimliği kabul edecek misiniz? Eğer bunu kabul
ederseniz, kendi diktatörlüğünüzü kanıtlamış olursunuz. Biz üç kıtanın milletleri de
sizin bu diktatörlüğünüzü reddeder ve onu devirmek için savaşmak zorunda kalırız. Bizi bu
zorunluğa mecbur bırakmayınız, diktatörlüğü terkediniz! "Ben güçlüyüm, istediğimi yaparım, kimse bana karışamaz"
derseniz, diktatörlüğünüzü isbatlamış olursunuz!
Diktatörlerin ise yönetim hakkı yoktur. Bu
durum, iktidardan el çektirilmenizi gerektirir.
(Eğer "Esad'ın yaptıkları soykırım değildir" derseniz, bu durumda Osmanlı Hükümeti'nin göçe mecbur bırakması da soykırım olmaz. Hem bu
takdirde Yahudilerin soykırıma uğradığını da reddetmiş olursunuz. Çünkü Hitler ırkçılığa dayanarak ve ırkını korumak için katliam yaptıysa, Esad da
diktatörlüğünü korumak için katliam yapmıştır. İkisinin arasında fazla bir fark yok. Burada sonuç önemlidir.
Türkiye'ye attığınız tokatla kendinizi tokatlamış oldunuz. İsrail sizi
affeder mi? Çünkü onun çok önemli bir kozunun çürüğe çıkmasına sebep oldunuz. Bu işin ötesi de
gelecek ve Almanya ırkçıları iktidara geldiğinde veya ortak olduklarında İsrail'e soykırım tazminatı ödemeyi
kesecekler (eğer ödenmeye devam ediliyorsa); "Amerika Kızılderililere tazminat
ödüyor mu ki biz ödeyelim?" diyecekler. Hem şunu da
diyecekler: "Hitler hiçbir zaman Amerika gibi çok büyük bir soykırım yapmamıştır. Bizim
liderimiz ırkımızı korumak için sadece küçük bir temizlik yapmıştır. Eğer Hitler Amerika gibi bir soykırım yapmış olsaydı bugün dünyada 15
milyon Yahudi ve İsrail devleti olmayacaktı. Madem Hitler bütün Yahudileri yoketmemiş, o halde soykırım da olmamıştır."
Gördüğünüz gibi, Biden'ın Türkiye'ye attığı tokat, İsrail'i de vurmuş oluyor ve onun
Almanya'ya karşı kozunu işe yaramaz hale getiriyor, koz Alman
milliyetçilerinin eline geçiyor. Bu kötülük karşısında İsrail Biden'in
ayağını kaydırmak isteyebilir. Biden bundan sonra çok dikkatli
olsun! Ayrıca Kızılderililer
de ABD'den tazminat talep edebileceklerdir. Öyle ya, Yahudilere ödeniyor da, Kızılderililere
neden ödenmiyor? Kızılderililer değersiz mi?)
Not 5: ABD yönetimi ve Başkanı 1915'deki göçe mecbur bırakmanın "soykırım" olduğuna dair hukuksal
bir delil getirmediği için iftiracılığı devam ediyor. Joe Biden bu delili getirmediği ve gereken özür
dilemeyi yapmadığı müddetçe biz de Hitler'in soykırım yaptığını kabul etmeyeceğiz. Çünkü Hitler bütün
Yahudileri veya yarıdan fazlasını yoketmemiştir. Bugün
dünyada 15 milyon Yahudi yaşamakta ve İsrail isimli bir
de devletleri vardır. Ama Kızılderililerin bir
devleti yoktur. Sayıları da sadece 3-5 milyondur. ABD yönetimi isterse bir Kızılderili devleti
kurarak "Kızılderililerin soykırıma uğramadığını" belki isbatlayabilir...
(Şimdiki 5 milyon Kızılderilinin, onların atalarına ait olan bütün
ABD topraklarını geri isteme hakkı vardır. Bu hak, paraya çevrilerek de alınabilir. ABD yönetimi bu hakkı ödemeye hazır mı?)
Ha, bir de Zenciler için de bir devlet kurmalılar. Böylece
onların ayrımcılığa uğramadığını isbatlamış olur, Floyd olaylarından da kurtulurlar.
İmza: Mehdiyet ve Hilafet Makamı.
Allah'tan
başka ilah yoktur. Mehdi ve Mesih Allah'ın kulu ve elçisidir.
Zaman: Yeni
Çağ'ın
yirmibiri, Nisan sonu.
Mekan: Avrupa.
Makam: Hakka dâvet ve uyarı.
Boyut: Muranizm.
Yayınlayan: Avrupa
Muranistleri.
*
* *