Freitag, 16. April 2021

İBB BAŞKANI EKREM İMAMOĞLU'NA UYARI!

İBB BAŞKANI EKREM İMAMOĞLU'NA UYARI!

 

iyi işler yapanları seven ve iyi işler yapmayı emreden ALLAHın adıyla

 

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu,

"Kanal İstanbul projesinin bugünlerde peşinde koşanlar gelecekte af dilemek ile de kurtulamayacaklar. Hukukun önünde hesabını verirler. Bugün bu işe para vermenin peşinde koşanlar ya da ‘İhaleydi, ne yapalım biz de almaya çalıştık’ diyenler sadece basit şekilde süreçten sıyrılamazlar" şeklindeki sözlerinizle Kanal İstanbul projesi için çalışacak olanları tehdit etmişsiniz.

Şimdi size soruyoruz: Bu tehditleri hangi hakla, hangi adaletle yapmaktasınız? Haklılığınızı gösterecek bir belge var mı elinizde? Yoksa, niçin tehdit ediyorsunuz?

İstanbul'a bir kanal yapılmasına karşı çıkmaktasınız. Acaba sizi haklı çıkaracak delilleriniz nedir?

Bir iş gerekliyse ve faydalıysa ve faydası zararından çok olacaksa yapılır. Kanal İstanbul'un da gerekli ve faydalı olduğu görülmüş ve çalışmalara başlanılmış. Hem bu proje için 200 kadar bilim adamı 10 yıldan beri çalışmaktaymış. Bu bilim adamları akılsız mıdır ki bu kadar zamandır boşuna çalışıyor? Elbette yapılacak kanalın faydalı olacağını kabul etmişler ve işe başlamışlar. Eğer faydasız veya zararı faydasından çok olacağını görseler bu işe girişirler miydi? Elbette girişmezlerdi!

Peki, sizin nasıl ve ne kadar zamandır bir çalışmanız oldu ki, kanalın zararlı olacağına veya faydasızlığına kanaat getirdiniz? Var mı elinizde bir çalışmanız? Siz belediye başkanlığına geleli daha bir-iki yıl oldu. Acaba sizin çalışmanız 200 bilim adamının 10 yıllık çalışmasıyla boy ölçüşebilir mi? Ölçüşebilecekse bunu gösterin, görelim!

Yapacağınız işler ve söyleyeceğiniz sözler hakka ve adalete dayanmalıdır. Kanal İstanbul projesine katılacak müteahhitleri hangi hakla tehdit ediyorsunuz? İstanbul'a kanal yapmak bir suç mudur? Suç ise neden bu proje hakkında bir dava açmıyorsunuz? Eğer kanal yapmak bir suç ise ve siz bu suç hakkında bir dava açmıyorsanız, adalete ihanet etmiş olursunuz. Eğer böyle bir suç yoksa, bu durumda da millete ihanet etmiş olursunuz! Bu ihanet sizi başkanlıktan düşürür.

Millete ve adalete ihanet etmeye hakkınız yok. İçinde bulunduğunuz haksızlığı sonlandırmalısınız.

Size soruyoruz: İstanbul Boğazı'nı rahatlatacak, Türkiye'ye gelir getirecek, stratejik üstünlük kazandıracak ve ülke egemenliğine katkı sağlayacak bir projeye neden karşı çıkıyorsunuz? Avrupa ve Amerika için mi, Türkiye için mi? Eğer Türkiye içinse, kanalın faydasızlığına veya onun yapımının suç olduğuna dair deliliniz nedir? Eğer bu delili ortaya koymazsanız ve haklı çıkmazsanız, demektir ki siz, kanal yapımına Avrupa ve Amerika'nın menfaatleri için karşı çıkıyorsunuz. Bu durumda sorulur: "Siz hangi ülkenin belediye başkanısınız?" Sonuçta yakanıza "ihanet" yapışır!

Söyleyiniz! Siz hangi ülke için çalışmaktasınız? Türkiye'nin menfaatine olacak bir işe neden engel olmaya çalışıyorsunuz? Süveyş Kanalı faydasız mıdır? Panama Kanalı gereksiz midir? İstanbul Boğazı'ndan geçen gemilerin ücretsiz geçmesi, Boğaz'ı daraltmaları, oranın sakinleri için tehlike olmaları faydalı mıdır?

Eğer hayatta olsaydı ve İstanbul Kanalı'nı Atatürk yaptırmak isteseydi ona da karşı çıkar mıydınız? Madem karşı çıkmazdınız, madem yapılacak kanalın faydasızlığını ve suç olduğunu kanıtlayacak bir deliliniz yok, o halde millete yaptığınız tehditlerle haksızlık etmektesiniz ve bu haksızlıkla da onlara borçlanmış durumdasınız. Tehdit ettiklerinizden özür dileyerek borcunuzu ödeyiniz. Eğer bu borcu ödemezseniz, size "başkan" denmez, "diktatör" denir! Diktatör ise; keyfi yönetim yapan, hakka ve adalete dayanmayan demektir.

Eğer başkanlığa devam etmek istiyorsanız, hak ve adalet'i kendinize temel yapmak zorundasınız. Bu zorunluğu yerine getirmediğinizde başkanlığa hakkınız kalmaz. Bu hakkı elde etmek isterseniz, adaletin ne olduğunu öğrenmelisiniz. Öğrenmek isterseniz söyleyelim.

Adalet: Haklıya hakkını, haksıza cezasını hakettiği kadar vermektir. Adaletin ilkeleri vardır. Onlar da şunlardır:

1- Kanun koymadan suç ve ceza olmaz. 2- Suçu kim işlemişse cezayı o çeker, başkasına yüklenmez. 3- Hiç kimse işlemediği bir suçla suçlanamaz ve cezalandırılamaz. 4- Şüphe üzerine ceza verilemez. Suçun isbatlanması şarttır. 5- Sevdikleriniz olsa dahi suçluyu adaletten kaçırmaya hakkınız yoktur. Yani bu kaçırma suçtur. 6- Şahitlikten kaçmamalı ve şahitliği doğru yapmalısınız. 7- Geçmişte olanlar için cezalandırıcı yasa yapılamaz. (Yani şimdiki işler için cezalandırıcı bir yasa yoksa, gelecekte de geçmiştekiler için cezalandırma yapılamaz.) 8-                 Herhangi bir ırk renginden dolayı suçlu ilan edilemez. 9- Düşünce suç değildir. Suç içeren düşünce, uygulanmadıkça suç sayılmaz. 10- Hak, adalet, namus ve bunlara dayalı özgürlüğü çiğnemeyen dinsel yaşam engellenemez. (Yani "irtica" damgası vurularak dinsel yaşamı engellemek haksızlıktır. Bu haksızlık ortadan kalkmalıdır.) 11- Hakaret, ifade özgürlüğü değil, suçtur. 12- İşlenilen suçun aynısıyla karşılık vermek haktır. Fakat bu hakkı para ve hapis cezasına çevirmek veya affetmek de mümkündür. 13- Haksızlıkla bir kimseyi öldürenin hakkı idamdır. Fakat suçluluk oranı yüzde yüzün altındaysa, hapis cezası verilir. Yüzde yüz suçluysa, idam edilir. Tanrı'nın yenileşmiş dininde hırsızın eli kesilmez. Çünkü hükümler şartlara göredir. Şartlar değişince hükümler de değişir ve değişmiştir.

Şimdi bu ilkelere göre sizin tehdidinizi değerlendirelim:

Kanal yapmanın suç olduğuna dair bir yasa yoktur. Olmayan bir yasa üzerinden tehditte bulunmanız suçtur. Eğer kanal yapmanın suç olduğuna dair bir yasa varsa ve siz bu suçlular hakkında dava açmıyorsanız, suçluları adaletten kaçırıyorsunuz ve suç işliyorsunuz demektir. Kanalı yaptıran devlettir. Müteahhitleri tehdit ederek suçu başkasına yükleyip haksızlık etmektesiniz. Ayrıca, şimdi suç olmayan bir işe gelecekte ceza vaadetmeniz, haksızlıktır! Adaletsizliklerinizi görebiliyor musunuz? Bunları görmek zorundasınız. Yoksa başkanlık etmeye hakkınız kalmaz.

8 bin işçiyi işten attınız. Bunu da başkanlığın size verdiği yetkiyle yaptınız. Ama o atılanların yerine kimleri aldınız? Sormakta haklıyız. Çünkü Pkk terör örgütünün partisinin oylarıyla başkanlığı kazandınız. Bu kazanç için de Pkk'ya bedel ödemek zorunda kalıp belki yüzlerce Pkk'lıyı işe aldınız. Bu Pkk'lı işçilerin isimlerini Türkiye'nin Güvenlik Kurumuna bildirmek zorundasınız. Kaftancıoğlu size acaba hangi teröristleri tavsiye etti? Bunu bilmek hakkımızdır. Bu hakkı ödeyiniz!

Bu hakkı ödediğinizde saygımızı hakedeceksiniz. Bu sebeple şimdilik "saygılarımızla" diyemiyoruz.

İmza: Mehdiyet Makamı.

 

Not 1: Sayın İmamoğlu! Müteahhitlere yaptığınız tehditten anlaşılıyor ki, partiniz iktidara gelecek olursa, tam bir ali kıran başkesen olacaksınız. Bunları gören millet sizi hiç Cumhurbaşkanı yapar mı? Şimdiki başkanlığı da Pkk'nın oylarıyla aldığınızı unutmayınız! (Yani temiz oylarla başkan olmadınız, anlayınız!)

Not 2: Doğu ve Güneydoğu bölgesindeki belediyeleri ele geçiren HDP'lilerin Pkk'ya hizmet ettiği malumdur. Acaba İBB'ye İmamoğlu tarafından alınan HDP'li işçiler kime hizmet edecektir? Bu işçilerin kimlikleri Güvenlik Kurumları tarafından tesbit edilmeli ve kime hizmet ettikleri takibedilmelidir. Çünkü Pkk'ya çalışan HDP'liler yüzünden Türkiye büyük bir tehlike altındadır. Bu tehlikeyi de maalesef CHP yaratmaktadır. Bu yaratıcılığını durdurmayan CHP yönetimi, Türkiye Kalesi'ni içten yıkmaktadır. Bu yıkıcılığa ve yıkıcılara "dost" olarak bakılabilir mi?

Not 3: İmamoğlu'nun tehdidinde, kendini devlet üstünde gören bir duruş var. Acaba bu belediye başkanı, tehdit duruşundaki gücü kimden alıyor? Avrupa'dan mı, Amerika'dan mı? Kendisine mutlaka Cumhurbaşkanlığı verilecekmiş umudunun dayanağı nedir?

Not 4: İBB Başkanı'nın tehditleri şu sözleri hakediyor: Demek iktidara gelecek olursanız; Pkk'lı teröristleri Türkiye'ye doldurup, ülkeyi böldürüp bozgunculuk yapacak, milletin hakkını çiğneyecek ve müslümanca yaşayışı engelleyeceksiniz, öyle mi? O halde size iktidar yok!

Not 5: Kanal İstanbul yapımına karşı çıkanlar şu gerçeği de görmeli ve kabul etmelidir: Panama Kanalı'nın yapımında 25 binden fazla işçi ölmüş. Bu ölümlere rağmen kanal yapımına son verilmemiş. Demek ki bir şey gerekli olunca bazı riskler ve zararlar göze alınabiliyor. Eğer bazı riskler ve zararlar göze alınmasaydı medeniyette ilerleme olmazdı. Hem mesela bir savaşta binlerce asker ölür. Eğer insanlar ölmesin diye savaş yapılmazsa, ya düşmanın egemenliğini kabul etmek zorunda kalır veya yokedilirsiniz. Demek ki gerektiğinde savaş kaçınılmazdır. Bu durum, "savaşın faydası, zararından fazladır" demektir. Bu örnek gibi kanal açmaya da bu gözle bakılabilir. Kanal yapımında evet, bir miktar bitkisel doğa ortadan kalkacaktır. Ama onun yerini su doğası alacaktır. Doğa olarak bir kayıp yoktur. Kesilecek ağaçların yeri de kanal kenarlarına dikilecek yeni bitki ve ağaçların ekilmesiyle doldurulacaktır.

Not 6: Adaletin ilkelerini bilmeyenler, öğrenmeyenler, uygulamayanlar ve uygulayamayacak olanlar başkanlıktan, başbakanlıktan, iş ve devlet yönetiminden çekilmelidir. Çekilmeyenleri ise zorla uzaklaştırmak bir haktır. Çünkü diktatörlere yönetim hakkı yoktur. Yönetici olmak isteyenler için adaletli olmak bir zorunluluktur.

Not 7: En başta söyleyecektik, fakat unuttuk. Şimdi söylüyoruz: Bir işe başlarken ve bir söz sarfederken, yapılacak olanın hak ve adalete uygun olup olmadığını hesabetmelisiniz.

Not 8: İmamoğlu'nun tehditlerine tepki gösteren ve bu olayı duyuran yazar Nagehan Alçı Hanımefendi'yi tebrik ediyor ve teşekkür olarak da ona şu şarkıyı gönderiyoruz:

https://www.youtube.com/watch?v=aG4RgC7IMy0

Not 9: Kanal İstanbul projesiyle iyi bir iş yapmakta ve ülkeye değerli bir eser kazandıracak olan AK Parti Hükümeti'ne kolaylıklar ve başarılar diliyoruz.

İmza: Mehdiyet Makamı.

 

Allah'tan başka ilah yoktur. Mehdi ve Mesih Allah'ın kulu ve elçisidir.

 

Zaman: Yeni Çağ'ın yirmibiri, Nisan ortası.

Mekan: Avrupa.

Makam: Hakka dâvet ve uyarı.

Boyut: Muranizm.

 

Yayınlayan: Avrupa Muranistleri.

                        *   *   *

  

Keine Kommentare: