Mittwoch, 23. März 2022

UKRAYNA SAVAŞIYLA İLGİLİ DURUM TESBİTİ VE RUSYA'NIN SUÇLULUĞU!

UKRAYNA SAVAŞIYLA İLGİLİ DURUM TESBİTİ VE RUSYA'NIN SUÇLULUĞU!

 

hak ve adâleti çiğneyenleri cezâlandıracak olan tekTANRInın adıyla

 

Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısıyla ilgili bir durum tesbiti yapmamız gerekiyor. Yapacağımız bu tesbitte kimin suçlu kimin suçsuz olduğunu göstermek ve suçlu ülkenin hakettiği cezâyı bildirmek istiyoruz.

Rusya, hukuk önünde kendini haklı çıkaracak geçerli bir delili olmaksızın Ukrayna'ya saldırdı ve bu ülkeyi işgal etmeye çalışmaktadır. Fakat bu çalışmayla Rusya yönetimi ve ordusu çok büyük bir suç işlemektedir. Bu suçun durdurulması ve suçlunun da cezâlandırılması gerekiyor. Ama bu durdurmayı ve cezâlandırmayı kim yapacak?

Amerika Birleşik Devletleri'nin Rusya'yı durduracak gücü var. Fakat bu gücünü devreye sokmuyor. Belki savaşı büyütmemek için Rusya'ya engel olmaktan kaçınmaktadır. Fakat (içinde bir korku bulunan) bu kaçınmayla ABD, Ukrayna'yı Rusya'ya yem yapmaktadır. Onun bu eksi hareketi ise onunla müttefiklik yapan ülkelerin güvenini yok etmektedir. Bundan sonra hiçbir ülke ABD'ye güvenmeyecektir. Bu güvensizlik durumu da onu yalnızlaştırır. Bu yalnızlaşma da onun gücünü eksiltir.

NATO ise, Rusya'ya karşı harekete geçmeyerek anlamını kaybediyor. Acaba, Rusya bir NATO ülkesini işgal etmek istese, NATO harekete geçer mi? Yani Rusya'ya karşı savaşmayı göze alabilir mi? NATO bu konuda olumlu bir harekette bulunma iradesi gösterebilecek gibi durmuyor. NATO Rusya'yla savaşmaktan kaçıyor. NATO bu haliyle: "Benim gücüm ancak zayıf ülkelere ve terör örgütlerine yeter, Rusya'ya gücüm yetmez" demektedir. Tabii NATO bu hal diliyle de kendi anlamını yok ediyor. Acaba NATO bir hiç midir? NATO'da olan ülkeler güvende midir?

Şimdi de Rusya'ya bir ayna tutalım ve bu aynada Vlamidir Putin'in kendisini seyretmesini sağlamaya çalışalım.

Acaba bütün dünya devletleri toplansa ve Rusya'ya "sen bizim güvenliğimizi tehdit ediyorsun" deyip onu işgal etmeye çalışsa nasıl olur? Yani o devletlerin kendilerini güvensizlikte hissetmeleri, onlara Rusya'yı işgal etme hakkı kazandırır mı? Elbette ki kazandırmaz! Aynı şekilde Rusya'nın da kendini güvensizlikte hissetmesi veya güvenliğini sağlama almak istemesi, ona Ukrayna'yı işgal etme hakkı kazandırmaz. Çünkü Ukrayna, Putin'in babasının malı değildir. Rusya'nın güvenliği önemliyse, Ukrayna'nın güvenliği de önemlidir. Bu önem sebebiyle de Ukrayna NATO'ya girmek isteyebilir. Bu onun hakkıdır. Rusya nasıl kendini "bağımsız" kabul ediyorsa ve bu bağımsızlığına tecavüz edilmesini kabul etmiyorsa, Ukrayna da bağımsız bir ülkedir ve bağımsızlığına tecavüzü kabul edemez. Eğer bağımsızlığına tecavüz edilmişse, bu tecavüze karşı savaşır.

Dolayısıyla Ukrayna'nın kendini savunması onun hakkıdır. Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısı ise haksızlıktır. Haksızlıkta olan Rusya çok büyük bir suç işlemektedir. Bu suç ise, adâletin gereği olarak bir cezâyı gerektirmektedir. Putin'e ve yönetimine verilecek cezâ ise: Haksız saldırı sebebiyle Putin'in ve ordusunun Ukrayna'da yaptığı her öldürme bir cinayettir. Bu cinayetler de Putin'in idam edilmesini gerektirir. Uluslararası tarafsız ve bağımsız bir mahkeme, Putin'in tutuklanmasını emredebilir. Ayrıca Rusya yönetimi, Ukrayna'da yapmış ve yapmakta olduğu yüzmilyarlarca dolarlık tahribatın bedelini de ödemek zorundadır.

Bütün dünya devletleri Putin'in ve yönetiminin haksızlıkta olduğunu görmeli, kabul etmeli ve toplu halde onu protesto etmelidir.

Eğer Putin ve yönetimi kendilerini haklı çıkaracak hukuksal geçerli bir delilleri varsa, bunu Birleşmiş Milletler'de açıklasın. Bir delilleri yoksa, cezâlarını kabul etsinler ve gerekli mahkemeye teslim olsunlar. İşgallerini de derhal sonlandırsınlar. Şu anda bütün dünya devletlerinin toplanıp Rusya'ya savaş açma hakları vardır. Bu hakkın kullanılmasını istemezse, Rusya yönetimi Ukrayna'daki işgalini ve saldırısını durdursun ve geri çekilsin.

Eğer gerekenler yapılmazsa, Rusya'yı ve yönetimini cezâlandırmak; evrenin ve Rusya'nın gerçek sahibi yüce Tanrı'ya kalır. Yüce Tanrı da Rusya'nın kafasını bir meteorla kırar. Rusya ve yönetimi, kafasının kırılmasına hazır mı?

Rusya ve yönetimi, kafasının kırılmasını istemezse, Ukrayna'dan çekilsin ve orada verdiği zararın bedelini ödesin.

Rusya ve yönetimi hakka ve adâlete teslim olmak zorundadır. Hakka ve adâlete teslim olmayanların ülke ve millet yönetme hakları yoktur. Bu hakka sahip olmadıkları halde yönetimden çekilmeyenler kendilerini haydutlaştırmış olur. Haydutların hakkı ise yokedilmektir!

İmza: Mehdiyet ve Hilâfet Makamı.

 

Not 1: Halk düşmanı Diktatör Beşar Esad'ın dâvetiyle Suriye'ye girmiş olan Rusya'nın hak ve adâletin gereği olarak görevi, diktatör Esad'ın elini tutup onun kötülüğünü engellemek ve Suriye halklarını korumaktı. Ama Rusya yönetimi tam bunun aksini yaparak hak ve adâleti çiğneyip yarım milyondan fazla masum Suriyeli sivil halkların katledilmesine, 10 milyon vatandaşın göçe zorlanmasına ve Suriye'nin yarısının yıkılmasına  yardım etti. Bu yardımla Rusya yönetimi çok büyük bir kötülük kazandı. Putin bu kazanımla bir "kötülükler kralı" oldu. Putin şimdi bu krallığını Ukrayna'da taçlandırmaya çalışıyor.

Rusya yönetiminin yüzbinlerce masum Suriyeliyi katlederek kazandığı stratejik liman, Rusya'yı acaba daha güvenli hale mi getirdi? Rusya, limanlar ele geçirerek, ülkeler işgal ederek daha güvenli hale gelmez. Çünkü bütün ülkelerin gerçek güvenliği Tanrı'nın elindedir. Yüce Tanrı da, hak ve adâleti çiğneyen ve kötülük eden ülkeleri yıkar, mahveder. Kötülük içinde olan Putin de, İsrail oğullarına zulmeden Firavun'un akibetine bir baksın, kendine gelsin, kötülüğü bıraksın. Kötülüğü bırakmazsa, Tanrı'nın darbesi yakın demektir. Tanrı'nın darbesini yiyecek bir Rusya ise mahvolur! Rusya güvenliğini Tanrı'da aramalıdır. Bunun için de Putin'in Ukrayna'dan uzaklaşması gerekiyor.

Not 2: Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısı hukuksal olsaydı, ona yapılan yaptırımlar gayrimeşru olurdu. Fakat Rusya'nın saldırısı haksız olduğu için ona yapılan yaptırımlar da haklılık kazanıyor. Rusya'ya yapılan yaptırımlar ancak işgalden vazgeçildikten sonra kalkabilir.

Not 3: Ukrayna'ya saldırarak suç işlemiş olan Putin eğer Savaş Suçları Mahkemesi'ne teslim olmayı kabul etmezse, ABD'li senatör Graham'ın sözleri haklılık kazanır. Onun sözleri haklılık kazandığında ise Putin'in hayatı tehlikeye girer. Bu tehlikenin ortadan kalkması için Putin'in, ordusunu Ukrayna'dan derhal çıkarması gerekir.

Not 4: Ukrayna ordusu silah bırakmak zorunda değildir. Silah bırakması ve geri çekilmesi gereken Rus ordusudur.

Not 5: Bir ülkenin bir ülkeye, aralarında bir anlaşma olmadan ve bu anlaşma bozulmadan saldırma hakkı yoktur. Dolayısıyla Rusya ile Ukrayna arasında "Ukrayna'nın NATO'ya girmeyeceğine (veya başka bir konuya) dair" yapılmış bir sözleşme olmadığından Rusya'nın Ukrayna'ya saldırı hakkı olamaz.

Saldırı hakkı olabilmesi için yapılmış bir sözleşmenin çiğnenmiş olması gerekir. Ukrayna herhangi bir sözleşmeyi çiğnememiştir. Rusya haddini bilmelidir!

Avrupa ile Rusya arasında bir Güvenlik Sözleşmesi yapılması gerekiyor. Bu sözleşmede Avrupa'nın güvenlik sınırları ile Rusya'nın güvenlik sınırları belirlenmelidir. Rusya'ya sınırdaş olan ülkeler Rusya'nın güvenlik alanıdır. Avrupa bu sınırdaş ülkeleri NATO'ya alamaz ve almamalıdır. Rusya'ya sınırdaş olmayan ülkeler de Avrupa'nın güvenlik alanıdır. Rusya da bu ülkeleri kendi paktına alamaz, onları işgal edemez. Sınırlar çiğnendiği takdirde savaş kaçınılmaz olur. Rusya işgalini sonlandırdığında ve bir daha saldırmayacağına dair söz verdiğinde, Ukrayna da NATO'ya girmeyeceğine dair söz vermelidir.

Not 6: Rusya Başkanı Putin haksız bir savaşa kalkıştığı ve bu savaşta 10 binden fazla askerini heder ettiği, Ukrayna'nın da sivillerini ve savaşçılarını katlettirdiği ve ülkeyi de harabettirdiği için çok büyük suç işlemiştir. Bu suçun karşılığı ise onun görevden alınması ve cezâlandırılmasıdır. Bu cezâlandırmayı hukuksal yolla yapmak mümkün olmadığı takdirde, ABD'li Senatör'ün tavsiyesi devreye girer. Çünkü Suriye'de yaptığı katliamlar ile ve Ukrayna'da işlediği cinayetler ve o ülkelerde yaptığı çok büyük tahribatlarla Rusya lideri Putin yaşam hakkını kaybetmiştir. Putin'in hakettiği cezâ verilmelidir ki, diğer devlet liderleri haksız savaşlara kalkışamasın.

Not 7: Türkiye'nin doğal hakkı olan 12 Adalar'ı Yunanistan'ın terketmesi gerekiyor. Çünkü bu adalar, Türkiye'nin "Doğal Güvenlik Alanları"dır. Yunanistan bu alanları gasbetmiş durumdadır. Gasbedilmiş bu Güvenlik Alanları'nda üs kurmuş bulunan ABD de, askerlerini geri çekip oraları silahsızlandırmalıdır. Veya Türkiye'den izin alarak askerî varlığını sürdürmelidir. Ayrıca ABD,  Türkiye'ye ait Doğal Güvenlik Alanları'nın silahlandırılmasının Türkiye aleyhine olmadığına dair, Türkiye yönetimine bir garanti vermelidir.

Avrupa Birliği ülkeleri de, Türkiye'ye ait Doğal Güvenlik Alanları olan 12 Adalar'ı boşaltması için Yunanistan'a baskı yapmalıdır. Eğer AB bu baskıyı yapmazsa, Avrupa'nın Doğal Güvenlik Alanları olan Polanya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Macaristan, Romanya, Maldova, Sırbistan ve Bulgaristan'ın Rusya tarafından işgal edilebilirliğine hak kazandırmış olur. Eğer Avrupa Yunanistan'a gerekli baskıyı yapmak istemezse, bu takdirde eğer Türkiye 12 Adaları geri almak isterse, ona engel olmamalıdır. AB ve ABD'nin Türkiye'ye engel olma hakları yoktur.

12 Adalar ile ilgili 110 yıl önce yapılmış anlaşmaların bugün hak ve adâlet karşısında bir hükmü kalmamıştır. Bu adalar eğer Türkiye'ye Yunanistan'dan daha yakınsa, Türkiye'ye aittir. Yunanistan bu hakkı tanımak zorundadır.

Not 8: Çin'in, Tayvan'ı işgal etme hakkı yoktur. Ama bu ülkeyi Doğal Güvenlik Alanı ilân edebilir. Çin bu ilânatı yaptığında ABD orada üs kuramaz. Kurmuşsa, kaldırmak zorundadır. Eğer Tayvan halklarının dörtte üçü Çin'e katılmak isterlerse, bu takdirde Çin bu ülkeyi ilhak edebilir. Dörtte üçün rızası olmadan Çin bu ülkeyi ilhak edemez. Eğer Çin bu ülkeyi işgal etmeye kalkarsa, ABD Çin'e savaş açabilir.

Bütün dünya devletleri kabul etmelidir: Kıbrıs da Türkiye'nin Doğal Güvenlik Alanı'dır.

Yeni Dünya Düzeni, hak ve adâlet ve merhamet temelleri üzerine oturmak zorundadır. Hak ve Adâlet ve merhamet temelleri üzerine oturmayan bir dünya düzeni reddedilir!

Not 9: Bu bildiri uluslararası diplomatik platformda paylaşılmıştır.

İmza: Mehdiyet ve Hilâfet Makamı.

 

Tanrı tektir. İsa, Musa ve Muhammed tek Tanrı'nın kulu ve elçisidir.

 

Zaman: Yeni Çağ'ın yirmiikisi, Mart'ın üçüncü haftası.

Mekan: Avrupa.

Makam: Hakka davet ve uyarı.

Boyut: Muranizm.

 

Yayınlayan: Avrupa Muranistleri.

* * *

 

 

Donnerstag, 10. März 2022

İNSAN TANRI TANRI BABA OLABİLİR Mİ?

İNSAN TANRI TANRI BABA OLABİLİR Mİ?

 

kendinden başka tanrı olmayan ALLAHın adıyla

 

Konu: Tanrı bilgisi.

Cevaplanması beklenen sual: İnsan Tanrı veya Tanrı baba olabilir mi?

Kaynağımız: Kur'an, Son Peygamber'in sözleri, Risale-i Nur ve Allah ilhamı.

 

Cevabımız:

Eski Yunan devrinde insanların tanrılaştırıldığını duyduk, okuduk. Günümüzde de Tanrı'nın "Baba" olduğuna, yani O'nun "insan soylu" olduğunu düşünen ve inanan kimseler var. Bu durumda sormak gerekiyor: İnsan Tanrı, Tanrı insan olabilir mi?

Vereceğimiz cevapta biz, "Tanrı" kelimesini kullanacağız. Fakat bizim kullanacağımız kelimedeki Tanrı, sahte tanrı değil, gerçek Tanrı'dır. İsteyenler buna: "Allah" da diyebilirler. Arapça olan Allah kelimesinin türkçe karşılığı: "Yüce Tanrı", "Gerçek Tanrı" demektir. Ama dindar Türkler Tanrı demekten hoşlanmaz, Allah demekten hoşlanır. Bizim mesaj vermek istediğimiz kitle, dindar Türkler değil, dinden uzak olan insanlardır. Bu sebeple bizim Tanrı kelimesini kullanmamız nahoş karşılanmamalıdır.

Şimdi gelelim başta sorulan soruya: İnsan Tanrı olabilir mi?

Kozmologlar, evrenin 14 milyar yıl önce yaratıldığını söylüyorlar. İnsanın ise 6 bin veya 30 bin veya 120 bin yıl önce yaratıldığı hesaplanıyor. Evreni yaratabilmek için ise, evrenden önce varolmak gerekir. Bu durumda birazcık matematik bilen bir kimse, insanın, evrenin Yaratıcı'sı olamayacağını görür. Evreni yaratamıyacak, yaşatamıyacak ve yönetemiyecek kimseye de "Tanrı" denmez. O  halde hiçbir insan tanrı olamaz. Çünkü gerçek Tanrı olabilmek için evrenin varlığından önce varolmak gerekiyor. İnsanlar ise en fazla 80, 100 veya 250 yıl yaşayabilirler. İnsanın ilk yaratıldığı dönemde insanlar 1000 yıl yaşamışlar. Ama dünyada ölümsüz bir insan yoktur. Evreni yaratabilmek, yönetebilmek ve yaşatabilmek içinse ölümsüz olmak gerekiyor. Yani ölümsüz bir hayatı olmayan bir varlık Tanrı olamaz.

2000 yıl önce yaşamış ve şimdi dünyada bulunmayan Hz. Meryem'den doğma Hz. İsa'nın Tanrı olamayacağını Vatikanlılar ve Hıristiyanlar herhalde görebiliyorlardır. Eğer görmüyorlarsa, onların inancı gerçek Tanrı katında geçersiz sayılacaktır.

Şimdi de Tanrı'nın "baba" olup olamayacağına bakalım.

Tanrı'nın baba olabilmesi için, O'nun "insan soylu" olması gerekir. Yukarıda gördük ki, Tanrı insanın yaratılışından önce vardır. Yani Tanrı'dan önce bir insan yoktur ve olamaz. İnsan soyundan gelmeyen bir Tanrı'ya nasıl "baba" denebilir? Bu sebeple Tanrı ilk insanı bir kadından doğurtmamış, onu "yaratmış".

Çünkü bir sanatkâr yaptığı bir eseri doğurmaz ve doğurtmaz, onu "yaratır". Meselâ bir ressam bir tabloyu kâğıt, fırça ve boya ile yaratır. Yoksa o resim ve tabloyu bir kadından doğurtmaz. Bu gerçek karşısında görülmelidir ki; resim Ressam, Ressam da resim olmaz ve olamaz. Bu hakikatten de çıkarmalıyız ki; insan Tanrı, Tanrı da insan ve baba olamaz. O halde demeliyiz ki: İsa Tanrı, Tanrı da onun babası değildir. Bu durumda ya nedir İsa Mesih?

Tanrı'nın "yaratığı"! Tabii İsa Mesih Tanrı'dan elçilik aldığı için o sadece bir yaratık değil, aynı zamanda bir "Tanrı elçisi"dir. Bir de o, Tanrı mûcizesi'dir. Çünkü yüce Tanrı onu "babasız" yaratmıştır. İlk insan Âdem'i nasıl annesiz babasız yarattıysa, İsa Mesih'i de "babasız" yaratmıştır. Âdem'i hem annesiz ve hem babasız yaratabilen bir Tanrı, İsa mesih'i babasız yaratamaz mı? Elbette ki yaratabilir ve yaratmıştır. Bunun için de bir meleği İsa'nın annesi Meryem'e gönderip İsa'yı meydana getirecek gerekli dölü ışınlanmış bir halde onun anarahmine yerleştirmiştir. Bu yerleştirme, ışınlama şeklinde vukubulmuştur. Yoksa cinsel ilişki yoluyla değil. Çünkü meleğin cinsiyeti ve şehveti yoktur.

Günümüzde de doktorlar çocuk sahibi olmak isteyen bir kadının rahim kanalına tüp bebek yerleştirerek (cinsel ilişki olmadan) bir çocuk olmasını sağlayabiliyorlar. Tüp bebek mûcizesine inanan insanlar, Allah'ın İsa'yı babasız yaratma mûcizesine neden inanmıyorlar? İnsanların yaratabildiği bir mûcizeyi, herşeyin yaratıcısı bir Tanrı yaratamaz mı?

Tüp bebek yoluyla bir çocuk oluşmasını sağlayan doktorlara, o çocuğun "babası" denmediği ve denemeyeceği gibi, İsa'yı Meryem'den babasız olarak yaratmış olan Tanrı'ya da "baba" denemez. Tanrı'ya "baba" demek, Tanrı'yı insan seviyesine indirmektir. Yüce Tanrı da bu alçaltılışı kabul etmiyor ve bu alçaltıştan vazgeçmeyecek olanları cehenneme atmakla tehdit ediyor. Cehenneme atılmak istemeyen insanlar inançlarını düzeltmelidir.

 (Hz. Havva Hz. Âdem'den yani bir "erkek"ten mûcize olarak yaratıldığı için Hz. Havva, "annesiz" yaratılmış ilk kadın hükmündedir. Yani Hz. İsa babasız, Hz. Havva da annesiz yaratılmıştır. Bunlar Allah'ın mûcizeleridir. Dolayısıyla Allah Havva'nın babası değil, yaratıcısıdır.)

Ey insanlar! Yukarıda verilen resim-ressam örneğinden anlayınız ki, Ressam resim olmayacağı gibi, resim de Ressam olamaz. Buradan da şu gerçeğe gitmeliyiz ki; madde ve atom Tanrı olamayacağı gibi, Tanrı da atom ve madde değildir. Ressam nasıl resim cinsinden değilse, Tanrı da insan cinsinden değildir. İnsanla bir eşitliği olmayan Tanrı'ya da baba denmez. İnsan soyuyla bitişikliği olmayan Tanrı'nın da çocuğu olmaz. Bu halde İsa, Tanrı'nın çocuğu değildir. İsa, Meryem'in oğlu ve Tanrı'nın mûcizesidir. Bu mûcizeye inananlar ve Tanrı'ya kul olmayı kabul edenler cenneti kazanmış olacaktır.

Dünyada kısa bir ömrü olan ölümlü insanların ebediyet istemesi gerekmez mi? Elbette gerekir! O halde siz de ebediyet isteyiniz ve bunun kazancı için çalışınız. Sizin en önemli biricik göreviniz budur. Haydi görev başına!

İmza: Mehdiyet ve Hilâfet Makamı.

 

Not 1: Ey insanlar! Yukarıda verilen resim-ressam örneğinden şunu da anlayınız ki; nasıl kâğıt, kalem, fırça ve boya; ressam olmadan bir resim yapamazsa; hava, su, toprak ve güneş de bir dünya ve insan yaratamaz. Madde ve atom da bir evren yapamaz. Onları yapabilmek ancak Tanrı'nın varlığıyla mümkündür. Çünkü kendi kendine oluş yoktur. Çünkü herşey bir üsttekinin etkisi altındadır. Etki altında olanlara kendikendinelik kalmaz. Tesadüfen oluş da yoktur. Çünkü tesadüf; kör ve bilgisiz, istençsiz ve hedefsiz harekettir. Böyle bir hareketten mükemmel bir yaratış çıkmaz ve zamanı da yetmez. Yaratışta tesadüf için yeterli zaman yoktur.

Not 2: Tanrı'nın varlığı ise maddeden değil, ışıktandır. Fakat O'nun ışığı, yaratılmış ışıklarla bir ve eşit değildir. O'nun ışığı, yıldızların ışığından çok üstün ve yücedir. Allah, göklerin ve yerin ışığıdır. O'nun ışığı herşeye nüfuz eder. Bu şekilde Allah herşeyi görür, bilir, duyar. Yani gerçek Tanrı olan Allah'ın görmesi, bilmesi ve duyması; göz, kulak ve beyin ile değil, ışık iledir. Allah sahip olduğu ışığı bir el olarak da kullanabilir. Allah ilk insan Âdem'i "kendi eli"yle yaratmıştır. Allah "emir vererek" de yaratabilendir. Allah, yeryüzü göğüne inebilir ve evrenin üstüne çıkabilir. Kıyametten sonra bütün insanlar tekrar diriltildiğinde de yeryüzüne yani diriliş meydanına, tahtıyla birlikte ve melekler eşliğinde inecektir. Bu inişiyle de bütün inançlı insanlar O'nu açıkça görebilecektir. İnançsız olanlar ve sahte tanrı uydurmuş kimseler ve yaratılmışları Allah'a eş tutanlar ise kör olarak diriltilerek onların Allah'ı görmeleri engellenecektir. Çünkü inançsızların ve yanlışa inanmışların O'nu görme hakları yoktur.

Not 3: Allah'ın ışığı, yarattığı yıldızların ışığına "isim" olarak benzer. Ama içerik olarak benzemez. Nasıl insanların yarattığı robot şekil olarak insana benziyor, fakat içerik olarak benzemiyorsa, Allah'ın sahip olduğu ışık da yıldızların ışığına benzemez. Robotun içeriği metal ve elektroniktir. İnsan bedeninin içeriği ise et ve kemiktir, yani biyolojiktir ve her hücresi canlıdır. Robotun içeriğinde böyle bir canlılık yoktur. Yani robot ile insan eşit değildir. Aynı şekilde Allah'ın ışığıyla O'nun yarattığı yıldızlar eşit değildir, birbirleriyle benzerlikleri yoktur. Çünkü yıldızların ışığı, Allah'ın ışığı yanında "zayıf bir gölge" olarak kalır. Gerisini artık siz düşünün!

Not 4: 2030 yılının başlarında Suriye'nin Şam şehrinin doğusunda bir câmiye indirilecek olan İsa Mesih: "Ben Tanrı'nın oğlu değil, elçisi ve kuluyum" diyecektir. İncil hakkında ise: "Bu bana indirilen kitap değil" diyerek, Kur'ana tabi olacak ve onunla iş yapacaktır. İsa Mesih şu anda göğün ikinci katında (yani mezosfer tabakasında) meleklerin sahip olduğu ışıksal bir bedenle yaşamaktadır. Allah(cc) izin verdiği zaman da meleklerin koruması altında yeryüzüne indirilecektir. İndirileceği yer: Suriye'dir. Zaman ise: 2030'un başları. İsa Mesih indirildiği ülkede 40 yıl yaşayacak, Yecüc ve Mecüc'ün saldırısından birkaç yıl sonra da 73 yaşlarında iken ölecektir.

Not 5: Kur'anın açıklamasıyla sabittir ki: İsa Mesih kendisine peygamberlik verildikten sonra bir kısım Yahudi tarafından öldürülmek istenmiş. Fakat Allah, İsa Mesih'in bir benzerini onların karşısına çıkararak veya onlara bir benzer göstererek Hz. İsa'yı öldürülmekten kurtarmış ve onu göğün ikinci katına çıkarmış.

Hıristiyanlar şunu kabul etmelidir ki: İsa Mesih'i öldürmek isteyen kimseler, "İsa dininin düşmanı olan Yahudiler"di. Dolayısıyla bütün Yahudiler suçlanamaz. Bu ayrımı yapmak "adâlet"tir. Hıristiyanlar adâletli olmak zorundadır. Bütün Yahudiler İsa mesih'in düşmanı yapılamaz. Adâletin ilkesi gereği; suçu kim işlemişse, suçlu odur. Onun milleti değildir.

Not 6: "Allah'ın üfürmesi", O'nun ışınlamasıdır. "Ruh üfürmek" ise, insan bedenini programlamaktır. Ruh, ışınsal veya ışıksal ve şuurlu bir programdır. Bu programda bir yasa halinde yazılmış Allah'ın emirleri bulunur. Bu emirler insan bedenine fiil, hareket, duygu ve şuur kazandırır.

Ruh, anne karnındaki bebek 4 aylık olunca (yani bebeğin yaratılışı tamamlanınca) doğum meleği tarafından bebeğin göğsüne üflenir, yani ışınlanır. Ruhun üflenebileceği en müsaid yer, insanın göğsüdür. Ruh bir ışık halinde daima göğsün sağ tarafında bulunur. (Yani: Sol tarafta kalbimiz, sağ tarafta ise ruhumuz vardır.) Ama bir CD ağırlığı kadar olan bu ışık, gözle görülebilen bir ışık değildir. İnsan ölürken de bu ışık ölüm meleği tarafından (bir CD'nin bilgisayardan alınması gibi) alınır, Allah'a çıkarılır. (Ruh, "insan bedeninin CD'sidir" diyebiliriz. Bu durumda beyin de insanın "harddisk"i sayılabilir. Kalp ise, duyguların hafızasıdır. Kalpte küçücük iki beyin bulunur.) İnsan bedenen ölümlüdür, ama ruhen ölümsüzdür. Kıyametten sonra bu ruha yeni bir beden verilecek ve insan ebedî bir hayat kazanacaktır.

Bilgilendiren Allah'a hamdolsun!

Not 7: Lügatçe

Gerçek Tanrı: Elçi ve Kitap gönderen. Kendinden başka tanrı bulunmayan ve ortağı olmayan. Herşeyin üstünde olan. Herşeyi bilen, görebilen, duyabilen ve herkese seslenebilen. Herşeye gücü yeten. Herşeyin öncesinde ve sonrasında bulunan ve ölümsüz hayat sahibi olan. Herşeyin varlığı heran O'na dayanan. Herşeyin sahibi olan. Yoktan yaratan ve ölüleri dirilten. Uykusu ve yorulması olmayan. O'nun izni olmadan kimse şefaat edemeyen. O'nun ilminden ancak O'nun dilediğı kadarı kavranabilen. (İnsanlığın sahip olduğu bilgiler, Allah'ın izin verdiği kadarıdır.) Gökleri ve yeri korumak O'na zor gelmeyen. Herşeyden üstün ve büyük olan. (Bu özelliklere sahip olmayana "gerçek Tanrı" denmez.) Özetlersek: Evreni ve içindekileri yaratamayan, yaşatamayan, yönetemeyen ve ölümü olmayan bir kimseye Tanrı denmez, Allah denmez.

Ressam ile resim eş ve eşit olamayacağı gibi, Allah ile O'nun yarattıkları da eş, eşit ve benzer olamaz.

Ey insanlar! Sizin gerçek Tanrınız, sizin O'nu bilmenizi ve tanımanızı istiyor. Bu tanınma isteği O'nun en doğal hakkıdır. O'nun bu hakkını ödemelisiniz. Eğer O'nu bilmek ve tanımak isterseniz, O'nun kimliğini tanıtan en mükemmel Kitap: Kur'an'dır.

Not 8: Gerçek Tanrı olan Allah'ı tanıyalım:

 

Allah kimdir?

Cevap: Evrenin ve içindekilerinin tek sahibi ve herşeyin yaratıcısı, yaşatıcısı ve yöneticisidir. Yeryüzü ve evrendekilerin değiştirilemez Başkanı ve ebedî Sultanı'dır.

 

Allah nedir?

Cevap: O, "göklerin ve yerin ışığı"dır. Allah bu sözüyle: "Ben göklerin ve yerin ışığıyım" diyor. Yani: "Benim varlığım ışıksaldır" diyor. Yani: "Ben madde veya biyolojik beden değil, ışığım; yokluk ve hiçlik değilim" diyor. Eğer Allah'ın bu sözü ve O'nun varlığının ışıksal oluşu kabul edilmezse, O'nun "heryerde oluş ve bulunuşu"nu ve herşeyi bir anda görmesini, bilmesini, duymasını açıklayamayız. Eğer Allah'ın ışıksal bir varlığa sahip olduğunu kabul etmezsek, o zaman Allah'ı yokluğa ve hiçliğe mahkûm etmiş oluruz. Yani sanki bir yokluğa ve hiçliğe tapıyormuşuz gibi bir hâl ortaya çıkar. Yani: "Allah vardır, ama O bir yokluk ve hiçliktir" demiş oluruz. Allah ise bu duruma meydan vermemek için Kendisi hakkında: "Allah göklerin ve yerin ışığıdır" demiş, Kendine bir "varlık" vermiştir. Yani: Allah bir yokluk ve hiçlik değildir, ışıksal varlığı olan bir Tanrı'dır.

 

Allah nerededir?

Cevap: Allah hem heryerdedir hem de hiçbir yerde değildir. Çünkü Allah ışıksal bir varlığa sahip olduğu için heryerdedir. Yani onun ışığı (güneşin yeryüzünü ısıtması ve aydınlatması gibi) heryere, her mekana girer ve ulaşır. Bununla birlikte O şahsıyla hiçbir yerde bulunmaz. Çünkü ışık daima "üst"te olur. Allah da herşeyin "üstünde"dir. Yani "Allah mekandan münezzehtir". Çünkü ışığın mekâna ihtiyacı yoktur. Tam aksine, mekânın ışığa ihtiyacı vardır. Bu sebeple evlerimizde lamba tavana asılır. Işık daima "üstümüzde"dir. Güneş de Dünya'nın üstündedir. Yıldızlar da Güneş'in üstündedir. Allah da bütün evrenin üstündedir. Yani O, evrenimizin "ruhlu ve şuurlu Güneşi"dir. Bu Güneş olmazsa, bütün evren karanlıkta kalır. Çünkü bütün yıldızlar ışığını Allah'tan alır. Çünkü Allah, evren evinin tek ve eşsiz ışığıdır. Allah'ın mekandan münezzeh oluşu, "O'nun mekana girmeyeceği" anlamına gelmez. O, ışığıyla her mekana girer. Şahsıyla da Dünya göğüne iner, çıkar. Uzayın heryerinde dolaşabilir ve isterse Samanyolu galaksisinin merkezinde taht ve saltanat kurabilir. Çünkü heryer O'nundur.

 

Allah'ın evreni doldurmuş olan ışığını neden göremiyoruz?

Cevap: Şiddetli açığa çıkış sebebiyle gizlenmiş olduğu için göremiyoruz. İnsanlar hava içinde yaşarlar, ama havayı göremezler. Balıklar da suda yaşarlar, onlar da suyu göremezler. Güneş ışığı da yeryüzünü doldurunca görünmez hale gelir, aydınlık içinde yüzdüğümüzü farketmeyiz. Bunu ancak akşam olunca anlarız. Allah'ın ışığı da, kızıl ve morötesi ışınlar gibi gizli olduğu için görülmez.

 

Allah bizden ne kadar uzaktadır?

Cevap: Güneş, "kütlesi"yle Dünya'mızdan 150 milyon km "ötede"dir. Allah ise "şahsıyla" bizden 50 bin yıl "ötede"dir. Yani: Işığıyla çok yakın, şahsıyla çok uzaktadır. Ama bu uzaklık bize aittir. Çünkü O bize ışığıyla tenimizden de yakındır. Bu açıklamada "Allah'ı neden göremiyoruz"un da cevabı vardır: O'nu, "çok yüksekte" olduğu için göremiyoruz.

 

Allah ne zamandan beri vardır?

Cevap: Zamanın yaratıcısı Allah, evren ve zamanın öncesinden beri, yani herşeyin öncesinden evvel vardır ve herşeyin sonrasından sonra da var olacaktır. Çünkü O'nun varlığı ve hayatı ebedidir, sonu ve ölümü yoktur. Gerçek Tanrılığın en önemli vasıflarından biri de budur: "Ölümsüz olmak". İnsanlar, hayvanlar, yıldızlar hep ölümlüdür. Ölümlü olan ise Tanrı olamaz. Bu da demektir ki: Allah'tan başka Tanrı yoktur. Hiçbir yaratık da onun eşi ve ortağı olamaz. Yani: Allah tektir!

 

Allah'ın fiilleri var mıdır?

Cevap: Allah'ın yaratışla, yaşatışla ve yönetişle ilgili fiilleri vardır. O'nun bu fiillerine "Güzel İsimler" anlamında "Esmaül Hüsna" denir. Bu isimleri internette görebilirsiniz. O İsimler'in en büyüğü: Allah, Rahman ve Rahîm'dir. Kur'anda bütün sûreler bu isimlerle başlar.

Allah'ta: Yaratma, yaşatma ve yönetme fiilleri, Rahman'da: Merhamet etme fiili, Rahîm'de: Acıma ve şefkât etme fiilleri vardır. Bu fiillere göre Allah; sanatlıca yaratan, merhametle ve acıyarak yaşatan ve adâletle yönetendir.

"Allah" ismi; bütün evreni, "Rahman" ismi, bütün yeryüzünü; ve "Rahîm" ismi de İnsanı kuşatmıştır.

Ey insanlar! Gerçek Tanrınız birdir, tektir. O da Allah'tır. Elçi ve Kitap göndermeyen bir kimse de Allah olamaz, gerçek Tanrı olamaz. Yüce Allah son elçi olarak Hz. Muhammed'i, son Kitap olarak da Kur'anı göndermiştir. Elçisini ve Kitabını tasdikleyici olarak da Mehdi'sini size önder yapmıştır ve Mehdi'den sonraki önder olarak da İsa Mesih'ini yakında size indirecektir. Onun ölümünden biraz sonra da kıyamet kopacaktır. Yani içinde bulunduğunuz ar, sizin "son asrınız"dır. 22. Asrın ilk çeyreğinin sonunda da dünya ve evreniniz yıkılmaya başlayacaktır. Bu yıkılış başlamadan ve ölüm gelmeden önce Allah katındaki ebedî evinizi imar ediniz.

Ey Vatikanlılar! Siz de artık haçlarınızı kırınız. Çünkü mezarda ölü bir İsa yok. Gökte diri bir İsa Mesih var. İsterseniz haçlarınızı ışık saçan bir güneşe çevirebilirsiniz.

Ateistlere uyarı! Allah'ın herşeye gücü yeter. Ama O, bu gücünü kendini öldürmek için kullanmaz. Yani Allah intihar etmez. Eğer Allah intihar edecek olsa, kâinatta hiç birşey ayakta ve hayatta kalmaz, herşey yok olur. Eğer yok olmak isterseniz, O'nun intihar etmesini isteyebilirsiniz. Fakat Allah, sizin keyfinize göre hareket etmez. Şeytandan aldığınız fikirlerle Allah'ın dinini yok edemezsiniz. Allah dinini Mehdisiyle korur ve korumaktadır. Mehdi, İslâmiyet'in koruyucusudur. Bu koruma için ona gerekli bilgi verilmiştir ve verilmektedir.

Öğretenlerin, bilgilendirenlerin en iyisi Allah'a şükrolsun!

Ey Hıristiyanlar! Bütün insanların tanrısı olan yüce Allah, İsa Mesih'in dinini İslâmiyetle yenilemiştir. İslâmiyeti de Mehdisiyle yenilemektedir. İslâmiyetten sonra başka bir din gelmeyecektir. Çünkü kıyamet çok yaklaşmıştır. İsterseniz siz de dininizi, İsa'yı ve Musa'yı safdışı etmeyen, onları içleyen İslâmiyetle yenileyebilirsiniz ve yenilemelisiniz. Çünkü yüce Allah, gönderdiği son Din'le uyuşmayan dinleri, Kendi Katında kabul etmeyecektir. Bu kabulsüzlük ise, sizin cenneti kaybetmeniz demektir. Bu kayba râzı olmamalısınız değil mi?

İmza: Mehdiyet ve Hilâfet Makamı.

 

Tanrı tektir. İsa, Musa ve Muhammed tek Tanrı'nın kulu ve elçisidir.

 

Zaman: Yeni Çağ'ın yirmiikisi, Şubat ortası.

Mekan: Avrupa.

Makam: Hakka davet ve uyarı.

Boyut: Muranizm.

 

Yayınlayan: Avrupa Muranistleri.

* * *