Sonntag, 27. März 2016

TERÖRÜ ETKİSİZLEŞTİRMENİN ÇARESİ NEDİR?



     TERÖRÜ ETKİSİZLEŞTİRMENİN ÇARESİ
                                    NEDİR?

tüm kötülükleri yasaklamış olan tekTANRInın adıyla

Öncesinde halkının yüzde doksan dokuzu "Müslü-
man" olan Türkiye'yi vurmuş bulunan IŞİD, masûm
insanları yok etmek için programlanmış akıllı biyo-
lojik robotlarıyla, Avrupa'nın merkezi sayılan Belçi-
ka'yı da vurdu. Biyolojik robotları silah olarak kulla-
nan bu terör örgütü, başka Avrupa ülkelerini de vur-
makla tehdit etti. Bu tehditler de siz Avrupalı halkları
hiç şüphesiz büyük bir korku içine hapsetmektedir.

Fakat bu korku hapsinden kurtulmanın ve ona düş-
memenin bir çaresi elbette vardır. Peki, o çare ne-
dir? Terörün etkisini psikolojik olarak kıracak ve yok
edecek o çare: "Ölümü öldürmek"tir!

Eğer ölümü öldürmeyi başarırsanız, terör iflâs eder,
size hiç bir zarar veremez.O halde terör örgütlerinin
en büyük silahı olan "ölümle korkutma ve sindirme"
silahını etkisizleştirmek için ölümü öldürmek gereki-
yor. Peki, ölüm nasıl öldürülür?

Şu an bilim dünyası biyolojik olarak ölümü öldüre-
memektedir. Gelecekte de öldürmesi pek garanti
değildir. Bu garanti verilmiş olsa dahi, "kıyametin
mutlaka kopacağı" gerçeği karşısında bu garanti,
apaçık bir garantisizliktir. Hem kıyametin kopma
vakti de çok çok yaklaşmıştır. Onun kopma vaktine
de yüzbeş yıllık bir zamanımız kalmıştır.

Bu gerçekler de bizi, ölümü öldürmenin başka bir
yolunu bulmamıza dâvet ediyor. O halde bu dâveti
kabul edelim ve o yolu görelim. O yol ise, "Âhirete
inanç"tır.

Peki, Âhiret nedir?

Âhiret, evrenin ve içindekilerinin yıkılışını,bu yıkılış-
tan sonra bütün varlıkların yani dağların, denizlerin,
evlerin, bitkilerin, hayvanların ve insanların silindiği
yer kürede insanların tekrar diriltilişini, bu diriltiliş-
ten sonra insanların yüce Tanrı'nın huzurunda he-
sap vermelerini içeren ve sonuçta gidilecek olan
cennet ve cehennem yurtlarının yeni ve ebedî ikinci
evrenidir. Bu evrene gitmemek hiç bir kimse için
mümkün değildir. Çünkü hiç bir insan ölümü öldüre-
mez ve kıyameti durduramaz. Tekrar diriltilişi de en-
gelleyemez. İnsanın bu âcizlikleri noktasında öte
dünya olan âhirete gidiş, ikinci evrende yaşayış ka-
çınılmazdır. Madem kaçış yoktur, âhirete inanmak-
tan başka çaremiz de yok demektir. Tabi bu çare-
sizlik karşısında insanların âhireti inkâr etme özgür-
lüğü vardır. Fakat bu özgürlük, ölümü öldürmez, e-
bediyet buldurmaz. Bizim derdimiz ise, ölümü öl-
dürmek ve ebediyet kazanmaktır.

Peki, âhirete niçin inanmalıyız?

En başta terörizmin bizi ölümle korkutmasını kır-
mak, yani ölümü mânen öldürmek için. Sonra kalbi-
mizin en büyük arzusu olan ebediyeti kazanmak i-
çin. En önemlisi de, evrenin ve içindekilerinin eşsiz
Sahibi istediği için.

Eğer dünya hayatını netice veren bir evren varsa
ve o evren hiç aksamadan tıkır tıkır işliyorsa, onu
işleten biri de vardır. İşte o büyük işleticiye biz,
"Tanrı" diyoruz. Sahibimiz olan yüce Tanrı, İsa, Mu-
sa ve Muhammed isimli elçileriyle ve onların eline
verdiği İncil, Tevrat ve Kur'an gibi kitaplarıyla biz
insanları belirli bir amaç için yarattığını haber veri-
yor ve o amacının gerçekleşmesi için de insanları
imtihan ediş müddeti dolduktan sonra dünya ve ev-
reni yıkacağını, bu yıkımdan sonra bütün insanları
dirilteceğini, onlardan hesap soracağını ve bu sor-
gudan sonra onları hakettikleri ebedî yurtlarına
göndereceğini bildiriyor.

Bu ebedî yurtlardan biri cennet, diğeri de cehen-
nemdir. Cenneti isteyenlerin üzerine düşen görev
şudur: "Evrenin Tanrısı tektir. İsa, Musa ve Muham-
med tek Tanrı'nın yaratığı ve elçisidir" deyip; haklı,
adâletli, namuslu, ibadetli, güzel ahlâklı ve iyilikçi
olmak ve bu değerlerin gerektirdiği şekilde yaşa-
maktır. Bu yasayışı en başta Kur'andan öğrenebi-
lirsiniz. İncil ve Tevrat'ı da, Kur'anın kontrolü altında
okumalısınız. Çünkü Kur'an, en son gönderilmiş Ki-
tap olduğu için gerçek İncil ve Tevrat'ı da içermek-
tedir. Yani gerçek İncil ve Tevrat'ı ararsanız, onu
ancak Kur'anda bulabilirsiniz. Kur'anı kabul etme-
diğinizde, gerçek İncil ve Tevrat'ı da kaybedersi-
niz. Bu kayıp da sizi, mutlu ebediyetiniz olan cen-
netten eder, cehenneme düşürür.

"El-Kaide ve IŞİD teröristlerinin inandığı Kur'ana
mı inanalım?" diyebilirsiniz. Evet, onlar da Kur'ana
inanmaktadır. Fakat onlar, öfkelerine yenik düşerek,
hak ve adâletin gereğini yerine getirmeyerek ve
Kur'anı keyflerine uydurarak tek Tanrı'nın gösterdi-
ği doğru yoldan sapmışlardır. Bu sapkınlık sebe-
biyle de Avrupalı ve Amerikalıları ve onlarla ortaklık
eden müslümanları düşman bellemişlerdir. Bu düş-
manlıkları yüzünden de masûm insanları acımasız-
ca katletmektedirler. Bu katliamlarıyla da elbetteki
cehennemi kazanmaktadırlar.

Niçin cehennemi kazanmaktadırlar? Çünkü evrenin
tek ve gerçek Tanrısı; "kötülüklerin açığını da, gizli-
sini de terkedin" ve "zulme meyletmeyin" ve "hak-
sızca bir masûmu öldüren bütün insanları öldürmüş
gibi olur" diyerek, teröre bütün kapıları kapatmıştır.
İşte IŞİDciler bu kapıları kırdığı için cehennemi ka-
zanmaktadır.

Ey ölümü öldürmek isteyen Belçikalılar ve Avrupa-
lılar! Ey ebediyet arayan insanlar! Geliniz, istedik-
leriniz ve aradıklarınız ancak Kur'andadır. Kur'anın
gösterdiği doğru yola girerek, ebedî cennetinizi
kazanınız, cehennemden kutulunuz. IŞİD terörist-
lerine de doğru yolu gösteriniz.

Madem ömrünüz tükeniyor ve karşıdan ölüm geli-
yor ve madem ölümü öldürecek inanç da Kur'anda-
dır, o halde Kur'anınıza sahip çıkınız, ebediyetinizi
kazanınız. Eğer siz bir yaratık olmasaydınız ve bu
evreni siz yaratsaydınız ve ölümsüz olsaydınız,size
bu dâveti yapmamıza gerek kalmayacaktı. Fakat
gerçekler tam bunun zıddı olduğundan, yani yaratık
olduğunuz, evreni siz yaratmadığınız ve ölümlü ol-
duğunuz için bu dâvetimize muhatap olmaktasınız.

Çünkü evrenin ve onun özeti olan dünyanın bir sa-
hibi var. O Sahip sizden; O'na ve meleklerine, ki-
taplarına ve peygamberlerine, kaderine ve âhireti-
ne inanmanızı ve bu inançla beraber; "Evrenin Tan-
rısı tektir. İsa, Musa ve Muhammed tek Tanrı'nın
yaratığı ve elçisidir" demenizi ve bu deyişle bera-
ber haklıca, adâletlice, namusluca, ibadetlice, gü-
zel ahlâklıca ve iyiliklice yaşamanızı istiyor. Bu is-
teği yerine getirmekle doğru ve gerçek Din'i elde
etmiş olacaksınız. Ölümü öldürüp ebedî mutluluğu
kazanmanız da ancak bu global ve gerçek din ile
mümkündür.

Ey ölümden kaçan ve ebediyete aşık insanlar! Ev-
renin sahibi O olduğundan, sizin yaratıcınız ve ya-
şatıcınız O olduğundan, dünyanızı döndüren ve iş-
leten O olduğundan, Tanrı'ya borçlusunuz. O'na
inanç ve ibadetle bu borcu ödeyiniz ki, "gerçek in-
san" mertebesine çıkasınız. Bu mertebeye çıkma-
yanlar için cennet yoktur. Cenneti kaybedenler için
de ancak cehennem vardır. Bu cehennemden ka-
çınınız. Çünkü biyolojik olarak ölümü öldüremezsi-
niz. Tanrı'nın yerine geçip, O'na hesap vermekten
de kaçamazsınız. Bu da demektir ki, size cennet
ve cehennemden başka gidecek yer yoktur. İkisin-
den birini seçmekte özgürsünüz. Bu özgürlüğü iyi-
liğinize kullanmalısınız, kötülüğünüze kullanmamalı-
sınız. Hedefiniz cennet olsun!

İmza: Mehdiyet Makamı.


Not 1: Terör dehşetine maruz kalmış Belçika halkı-
na geçmiş olsun diyor, katledilen masûm siviller
için de tek Tanrı'dan rahmet diliyoruz.

Not 2: Ey "müslümanım" diyenler! Allah'ın Mehdisi
yani doğruluğa götürücüsü artık aranızdadır. Mehdi'
ye tabi olun ki, doğru yolu bulasınız. Eğer ona tabi
olmayıp terör yolundan giderseniz, sapıtmış olursu-
nuz. Sapıtanların da tek tanrı Allah'a verecekleri bir
hesapları ve içine atılacakları ateşten bir hapisha-
neleri vardır. Bu hapse düşmekten sakınınız! Hem
unutmayınız, merhameti öfkesinden yüksek olan
Allah, "cihad" denen O'nun yolunda gösterilen gay-
reti farz, ama masûmları katletmek olan terörü ya-
sak etmiştir. Kendinizi Allah'ın yerine oturtup, O'nu
da geçip bir "zâlim Tanrı" olma hakkınız yoktur.
Kendilerini tanrılaştıranların yeri, ancak cehenne-
min dibidir!

Ey "cihad ediyoruz" diyerek, "İslâm Devleti kuraca-
ğız" diyerek ve "Alevî-Sünnî" diyerek masûmları
katleden katiller! Cinayetlerinize son veriniz. Allah'
ın Mehdisi'ne karşı gelmekten sakınınız! Çünkü
Allah'ın Mehdisi, altmış İslâmlı Ülke'nin ordularına
sahiptir. Onunla asla baş edemezsiniz!

Not 3: Ey ölümsüzlük isteyen Avrupalılar! "Ölen in-
sanların ruhlarının başka bedenlerde yaşayıp git-
mesi" düşüncesini kabul etmeyiniz. Çünkü bu dü-
şünce, "sahte ebediyet"tir. Bu sahte ebediyetin
ömrü de kıyamete kadardır. Halbuki size, kıyamet-
ten sonra da devam edecek bir ebediyet lâzımdır.
Bu ebediyeti de ancak İsa'nın, Musa'nın ve Mu-
hammed'in gerçek dininde bulabilirsiniz. Gerçek
din de ancak Kur'andadır.

Ey cenneti arayan Avrupalılar! "Cennetin dünyada
kurulacağı" düşüncesini de kabul etmemelisiniz.
Çünkü sayıları yüz milyar kadar olacağı tahmin edi-
len cennetlikler için şu Dünya'mız, çok çok küçük
bir yerdir, kapasitesi yetersizdir. Yüz milyar cennet-
lik insan için Güneş'in büyüklüğünden yetmiş mil-
yon defa daha büyük bir yıldız gereklidir. Bu da,
ayrı bir evrenin kurulmasını gerektirir. Cennetin
mekanı küçücük bir yer olamaz.

Not 4: Ölüm ve yeniden diriltilişle ilgili olarak şu link-
teki makaleden faydalanabilirsiniz:

Not 5: Kur'ana hizmet etmek isteyenler, bu bildiriyi
Belçika ve diğer Avrupa dillerine çevirerek o ülkele-
rin halklarına ulaştırabilirler.

İmza: Mehdiyet Makamı.


                     Allah'tan başka ilah yoktur.
          Mehdi ve Mesih O'nun kulu ve elçisidir.

Zaman:  Yeni Çağ'ın onaltısı, Mart sonu.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Cevaplama ve Hakka dâvet.
Boyut:   Muranizm.

                                                   YAYINLAYAN
                                       AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                       *   *   *

                  

Sonntag, 20. März 2016

PKK'YA MEKTUP



                           PKK'YA MEKTUP

Kendisinden başka tanrı olmayan ALLAHın adıyla

Ey PKK'lılar ve onlara taraftar olanlar!

Kuzey Irak'taki Kandil Dağları'nda Times muhabiri
Anthony Loyd'un sorularını yanıtlayan PKK'lı şefle-
rinizden Cemil Bayık, gelinen noktada bir "ölüm ka-
lım" mücadelesi verdiklerini belirterek şu üç parag-
raflık cümleleri söylemiş:

1- "Erdoğan bizi yenerse, Türkiye'de demokrasi
isteyen herkesi mağlup edebilir."

2- "Onun rüyalarının gerçeğe dönüşmesinin önün-
deki en büyük engel biziz. Eğer Erdoğan bizi saf
dışı bırakırsa, kazanır..."

3- "Erdoğan'ı ve AKP'yi devirmek istiyoruz. Erdo-
ğan ve AKP devrilmedikçe, Türkiye asla demokra-
tik bir ülke olamaz."

Sizler de çok iyi biliyorsunuz ki, AK Parti ve Erdo-
ğan, Türkiye halklarının çoğunluk oyuyla iktidara
geldi, yoksa zorbalıkla değil. Şimdi iktidarda oluşu
da yine zorbalıkla değil, Türkiye halklarının siyasal
çoğunluğunun rızâsıyladır.Demokratik ilkelere bağ-
lı olan partilerin kapıları da açıktır. Erdoğan ve par-
tisi, demokrasiye kilit vurmayı da düşünmüyor ve
düşünemez. Ama demokratik ilkelere boyun eğme-
yen, Doğu ve Güneydoğu'yu cehenneme çeviren
ve masûm sivil halkı katletmekten çekinmeyen siz
PKK'lıları mutlaka yenmek istiyor ve bunun için çok
büyük bir mücâdele vermektedir. Eğer bu mücâde-
lede AK Parti iktidarı sizi yenemezse, işte asıl o
zaman Türkiye demokrasisi tehlikeye düşer veya
yok olur. Bu düşüş ve yok oluşa ise ne AK Parti ik-
tidarı, ne de ona destek veren Türkiyeliler râzı olur.
Bunun için sizler mutlaka mağlûp edileceksiniz ve
mağlûp edilmeniz gerekmektedir. Aksi halde Tür-
kiye demokrasisinden bahsetmek imkânsız hâle
gelecektir.

Eğer sizler demokratik ilkelere boyun eğmiş mute-
dil vatandaşlar olsaydınız, Doğu ve Güneydoğu o-
lan Türkiye Kürdistanı'nı cehenneme çevirmez, hal-
kını ateşe atmazdınız. Buradan anlıyoruz ki, sizlerin
demokrasiye imanınız ve ibadetiniz yoktur. Demok-
rasiye imanı ve ibadeti olmayanlar nasıl demokrasi
adamı olabilir ki, sizin şefleriniz demokrasi savaş-
çısı olabilsinler! Görüyorsunuz, yalancılığınız ap-
açık ortadadır.

Bu yalancılığı bırakıp doğruluğa girin ki, Kürt halkı
sizlere inansın, güvensin. Eğer onların inancını ve
güvencini kazanmak istiyorsanız, onların Allah'a o-
lan imanıyla imanlanmalı ve ibadetleriyle de iba-
detlenmelisiniz. Eğer bu imanlanma ve ibadetlen-
meyi gerçekleştirebilirseniz, onlara reis olabilirsi-
niz. Ama bu reisliğiniz de, ancak demokratik ilkele-
re ve Kur'anik hakikatlere boyun eğmenizle kabul
edilebilir. Kabul ediyor musunuz? Eğer kabul eder-
seniz, size özerklik de, federasyon da, bağımsız
Kürdistan da helâl olsun! Aksi halde (terörü bırak-
mazsanız) herşey size haramdır ve yok edilmeniz
de en büyük sevaptır. Bu sevabı işlemek de Türki-
ye Ordusu'nun, Polisi'nin ve İktidarı'nın görevidir.

"Erdoğan'ın rüyalarının gerçeğe dönüşmesinin ö-
nündeki en büyük engel biziz. Eğer Erdoğan bizi
saf dışı bırakırsa, kazanır..." diyor şefiniz.

Nedir Erdoğan'ın rüyâsı? Türkiye'yi önce bölgesel,
sonra da küresel güç yapmak. Eğer 2002 öncesiy-
le 2016 arasını karşılaştırırsanız, Türkiye'nin nasıl
bir ilerleme, yükselme ve zenginleşme kaydettiğini
görürsünüz ve görmektesiniz. Bu görmekte olduk-
larınızdan ancak Türkiye düşmanları rahatsız olur.
Türkiye'ye dost olun ki, Kürt gardaşlarınız da bu
dostluk sayesinde nasiplensin, iyi günler görsün.

Şefiniz: "Erdoğan bizi safdışı bırakırsa, kazanır"
diyor. Erdoğanın rüyâsı olan Türkiye'nin küresel
güç olmasından Kürtler ne kaybeder ki, neyi ka-
zanmaz ki, "safdışı edilmek"ten bahsediyor şefi-
niz? Erdoğan'ın rüyâsı gerçeklesirse, Türkiye'deki
Kürtler de, kazanılan zenginliğin ve gücün sahiple-
rinden olacaktır.  Demek ki, Erdoğan kazanırsa,
Kürtler de kazanır. Bu durumda bir tek siz PKK'lılar
kaybedersiniz.Eğer kazanmak istiyorsanız, Türkiye'
ye dost olmalı ve Erdoğan'ın kazanmasına engel
olmamalısınız. Eğer engel olursanız, kaybeden siz
olursunuz ve olmaktasınız. Kaybetmek istemiyorsa-
nız, terörünüze son vermek zorundasınız. Son ver-
mezseniz, yok edileceksiniz ve bu da sizin hakkı-
nızdır!

Şefiniz: "Erdoğan'ı ve AKP'yi devirmek istiyoruz.
Erdoğan ve AKP devrilmedikçe, Türkiye asla de-
mokratik bir ülke olamaz" diyor.

Erdoğan'ı ve Partisi'ni devirmenin yolu bellidir. O
da, demokratik ilkeler çerçevesinde mücâdele
vermektir. Ama siz bunu terör ve zorbalıkla yapma-
ya kalkarsanız, Türkiye'nin yüzde seksenden fazla-
sı buna izin vermez. Çünkü Türkiye halkları demok-
rasinin ne olduğunu ve onu kimlerin daha iyi korudu-
ğunu görmekte ve bilmektedir. Bu yüzden karşınız-
da yüzde seksenlik bir güç göreceksiniz. Bu güç
sizi boğar, mahveder! Bu konuda destek alabilece-
ğiniz bir tek CHP'liler ve Gülenistler vardır. Eğer
zorbalığa kalkarlarsa, onların da sonu sizinki gibi
olur! (Eğer terörünüze destek olmaktan çekinmez-
lerse, HDP'lileri de PKK'lı kabul ediyoruz.)

Bundan sonra sizin terörünüze destek veren hiç bir
parti ve partili, hiç bir medya ve medyacı Türkiye'de
var olamaz. Var olmak isteyenler, sizin terörünüze
düşman olmak zorundadırlar. Bu düşmanlığı gös-
termeyenler, Türkiye'nin dostu değildir. Türkiye'nin
dostu olmayanlar da, Türkiye'de yaşama hakkına
sahip olamazlar.

Türkiye'de CHP'liler ve Gülenistlerden başka hiç bir
kimseye, "demokrasinin sizin terörünüzle korunaca-
ğını" kabul ettiremezsiniz. Onlarla birlikte bütün gü-
cünüz, yüzde yirmidir. (Eğer CHP'liler sizinle ortak-
lığı reddederlerse, gücünüz sıfırdır!) Tabi bu konu-
da Avrupa ve Amerika'nın da desteğini alabilirsiniz.
Fakat bu desteği alabilmeniz için de, Avrupa ve A-
merika'nın demokrasiyi, insan haklarını ve evrensel
değerleri ezip geçmeleri gerekir. Böyle bir ezip
geçme ise, onların kıymet ve değerini yok eder. Bu
yok edilmeye çoğunlukla râzı olamayacaklarından,
onlardan destek görmenize imkân yoktur. Ama her-
şeye rağmen bu yok oluşa kalkışacak olurlarsa, bu
halde Üçüncü Dünya Savaşı kaçınılmaz olur. Ama
bu savaşta onların kazancından çok kaybı olacak-
tır. Kaybetmek istemeyenler, iyi değerlerini muha-
faza etmeli ve dünyayı ateşe atmamalıdır. Hem
emperyalizm dönemi bitti. Bu çağı (yani emperya-
list çağı) güzellikle kapatalım. Eğer Avrupa ve A-
merika ve Rusya; "biz emperyalizmimizden vazge-
çemeyiz" derlerse, biz Müslüman Dünya da, bir Ü-
çüncü Dünya Savaşı'yla emperyalizmi ve onu sa-
hiplenenleri tarihin mezarlığına gömmeye kararlı-
yız.

Dolayısıyla tutacağınız doğru yol, teröre sarılmak
değil, terörü bırakmaktır. Eğer terörü bırakır, de-
mokratik ilkelere boyun eğer ve Kürt halkının ço-
ğunluğunun ve Türkiye devletinin rızâsını alırsanız,
Türkiye'de bir Kürdistan'a sahip olabilirsiniz. Bu rı-
zâyı alabilmeniz de, Müslüman Kürt halkının çoğun-
luğunun imanıyla imanlanmak ve ibadetiyle de iba-
detlenmektir. Aksi halde Türkiye Devleti'nin izni ol-
madıkça, Kürdistan'a sahip olabilmeniz ve ona re-
islik etmeniz mümkün olmayacaktır.

Eğer maksadınız doğru yoldan hedefe varmak de-
ğil de, eğri yoldan Avrupa ve Amerika'ya veya Rus-
ya'ya maşalık etmek ise, sizin gibi maşaların hakkı,
kırılıp dökümhaneye atılmaktır. Bu hâlde sizlere "iyi
ergimeler" demekten başka çare kalmıyor.

Geliniz, maşalığa râzı olmayınız. Hakkını vererek
Kürdistan reisliğini seçiniz. İşte ancak bu doğru
seçiminizle bir zafer kazanmış olacaksınız. Zafer
istemez misiniz? Bu zaferi istemelisiniz! Eğer bu-
nu istemezseniz, yok edilişiniz sizi bekliyor...

Barış istiyorsanız, işte barış! Sizin keyfinize göre
barış olmaz. Barış ancak hak ve adâlet ve demok-
rasiye göre olur.

İmza: Mehdiyet Makamı.


Not 1: Ey İslâmiyetten uzak olan Kürtler ve PKK'lı-
lar! Çoğunluğu müslüman olan Kürt ırkdaşlarınızın
imanıyla imanlanmak isterseniz, yapacağınız şudur:
Allah'a, meleklerine, peygamberlerine, kitaplarına,
âhiretine ve kaderine inanmalısınız.

Allah'a inanmalısınız. Çünkü nasıl PKK'nın bir lideri
varsa ve bir ülke başkansız olmazsa, üzerinde ya-
şadığımız Dünya ve onu içine alan Evren de baş-
kansız, padişahsız ve lidersiz olmaz. Evrenin tek ve
değiştirilemez lideri Allah'tır. Kişiliğiyle herşeyin üs-
tünde ve ötesinde, ilim ve kudret ve ışığıyla da her-
şeyin çok yakınında olan yüce Allah, gönderdiği ki-
tapla varlığını ilân ediyor ve Kendisi'ne inanılmasını
istiyor.

Kendisi'ne inanılmasını isteyen büyük Allah'ın me-
leklerine de inanmalısınız. Çünkü melekler, Allah'
ın yönetim saltanatının memurlarıdır. Allah, Kendisi
tarafından yoğun ışık ve ışından yarattığı ve bir
kısmı görünür, bir kısmı gözle görünmez olan bu
memurlarını, dünya ve evrenin bazı işlerinde kullan-
maktadır ve onları, büyüklük ve saygınlığına bir
perde yapmıştır. Bir devlet nasıl memursuz olmaz-
sa,evrenin yaratıcısı, yaşatıcısı ve yöneticisi olarak
saltanat sahibi olmuş Allah da memursuz değildir.

Allah'ın peygamberlerine de inanmalısınız. Çünkü
yüce Allah, büyüklük ve saygınlığından dolayı her-
şeyin ve herkesin ayağına gelmez, herkesle açık-
tan muhatap olmaz. Bunun yerine elçi ve haberci
gönderir. İşte o elçi ve haberciler de Peygamber-
lerdir.

Allah'ın kitaplarına da inanmalısınız. Çünkü Pey-
gamberler ve onların ellerine verilen Kitaplar ol-
mazsa, insanlar nereden gelip nereye gidecekleri-
ni, niçin ve kim tarafından yaratıldıklarını ve görev-
lerinin neler olduğunu bilemezler. Böyle karanlık bir
durum ise; yaratmasında, yaşatmasında ve yönet-
mesinde çok amaçları bulunan Allah için kabul edi-
lemez. Kabul edilemez olduğu için de cinlere ve
insanlara Peygamber göndermek gerekli olmuştur.
Bu şekilde inanmak ve varlıklarına anlam bulmak
isteyen insanlar, doğru yolun ne olduğunu, kim ve
kimin için ve nasıl yaşıyacaklarını bilmiş; sapıklık-
tan, gayesizlikten ve başıboşluktan kurtulmuşlardır.
Kurtulmak isteyenler de her zaman Allah'ın gönder-
diği Kitab'a muhtaçtır.

Allah'ın âhiretine de inanmalısınız. Çünkü eğer Âhi-
ret olmazsa, Allah'ın bütün amaçları karşılıksız ka-
lacağı gibi, insanlar da yaptıkları iyilik ve kötülükle-
rine bir karşılık bulamaz ve ebediyet kazanamazlar.
Bu kazançsızlık durumu ise,varoluşun anlamını yok
eder. Böyle bir yok edicilik Allah'ın adâletine, mer-
hametine, amaçlılığına ve ebediyetliğine zıt oldu-
ğundan kabul edilmesi mümkün değildir. Bu müm-
kün olmayış da Âhiretin varlığını gerekli kılıyor. Â-
hiret ise, ebedî cezâ ve mükâfat yurdudur. Bu ebe-
dî yurt, kâinatın yıkılışından sonra ortaya çıkacak-
tır.

"İnsanlar öldükten sonra dirilmez, çürümüş kemik-
ler nasıl dirilebilir ki?" diyebilirsiniz. Doğmadan ön-
ce siz de bir yoktunuz. Çürümüş kemiklerden de
ötede bir durumdaydınız. Ama sonra sizi meydana
getirecek atomlar, annenizin aldığı gıdalarla onun
rahmindeki yumurtayla babanızın attığı tohum etra-
finda toplandı ve döllenmiş yumurtadaki programa
göre sizin varlığınız oluştu, bir insan olup ortaya
çıktınız. Demek yokluktan varlığa çıkmak müm-
künse, öldükten ve çürüdükten sonra da yeniden
yaratılmanız mümkündür. Bu mümkünü de insanın
yegane sahibi Allah istemiştir ve yapacaktır. O'nun
bu yapmasına karşı koyacak bir insan da yoktur.
Nasıl doğmaya karşı koyamadıysanız, tekrar diriltil-
meye de karşı koyamazsınız. Bu sebeple nasıl kış-
ta ölmüş bitkiler baharda tekrar diriltiliyor ve can-
landırılıyorsa, kıyametten sonraki bahar sabahında
sizler de öyle diriltileceksiniz. Bunu yapmak ise,
Allah'a çok kolaydır. Demek, Allah'a hesap vermek-
ten kaçmanız mümkün değildir. Madem mümkün
değildir, o halde bu dünyada Allah'a inanarak iyilik
için çalışmalı ve kötülükten kaçınmalısınız. Eğer
masûm insanları katletmekten çekinmezseniz,
içinde ebedî kalacağınız ve onda ölmek olmayan
ateşli bir hapishane sizi bekliyor. Bekliyor, çünkü
ölümü öldürüp de âhirete gitmekten kurtulamazsı-
nız. Kıyameti önlemeye de gücünüz yetmez. Tek-
rar diriltilmeye karşı koymanız da mümkün değildir.
Dolayısıyla kurtuluşunuz ancak Allah'a inanç ve O'
na teslim oluştadır. Şimdi kurtuluşunuz kendi eliniz-
dedir. Siz de kurtuluşu seçmelisiniz. Bu seçiminiz-
le hakiki insan olacaksınız. Hakiki insanların yurdu
da âhirette ebedî cennettir. Zaten kalbiniz de bu
cenneti ister. O halde sizler de kalbinizin sesine
kulak verin, sonsuz mutluluğa erin.

Allah'ın kaderine de inanmalısınız. Çünkü Kader,
Allah'ın bütün evreni ve içindekileri bir ölçü içine
alması ve onların varlığına bir müddet koymasıdır.
Bu da demektir ki, Allah, herşeyin herşeyini ve so-
nucunu önceden bilir. Fakat bu bilme, sizi dinli ve-
ya dinsiz yapmaz. Dinli veya dinsiz olmayı kendiniz
seçersiniz. Çünkü seçme özgürlüğünüz vardır. E-
ğer özgürlüğünüz olmasaydı, siz dinsiz ve din düş-
manı olamazdınız.  Dinsizliği seçebildiğinize göre,
özgürsünüz demektir. Bu da demek olur ki; Allah'ın
herşeyi önceden bilmesi, sizi tutsak etmez ve et-
memiştir.

Not 2: Müslüman Kürt ırkdaşlarınızın ibadetiyle iba-
detlenmek isterseniz, yapmanız gereken şudur:
Kur'anda Allah'ın emrettiği ve Peygamberi'nin de
gösterdiği şekilde haklı, adâletli, namuslu, ibadetli,
güzel ahlâklı ve iyilikçi olmalı ve daima bu çerçeve
içinde yaşamalısınız. Bu yaşam tarzına, "Allah'a
teslim oluş" denir. Bu teslim oluşunuz olmazsa,
hakiki insan olamaz ve cennete giremezsiniz. Cen-
nete giremeyenlerin gideceği yer de hiç şüphesiz
cehennem olacaktır. Madem ölüm öldürülmüyor,
madem kıyameti durduramazsınız, hem madem
tekrar diriltilişi önleyemezsiniz, o halde cehennem-
den sakınınız! Cennetin yolu belliyken cehennemin
yoluna girmek veya ondan çıkmamak, akıllılık değil-
dir. Aklınızı kullanmazsanız, hayvanlaşırsınız. Aklı-
nızı kötüye kullandığınızda ise, şeytanlaşmış olur-
sunuz. Şeytanın ve şeytanlaşmış olanların varacağı
yer de ancak cehennemdir. Şimdi istediğinizi seç-
mekte serbestsiniz.

Not 3: Lideriniz Abdullah Öcalan, Allah'ı inkâr ede-
rek ve O'nun dinini yalanlayarak "Tanrı'yı aştığını"
söylüyor. Bu aşma ile de, kendinin "Tanrılaştığını"
sanıyor. Fakat bu sanı, onu tanrılaştırmaz. Ancak
o, sahte bir tanrı olabilir. Dolayısıyla liderinizin Tan-
rılıkla bir ilgisi yoktur. Ve o asla bir Tanrı olamaz!
Çünkü onun bir Tanrı olabilmesi için bu evrenden
başka bir evren yaratacak ve onu işletip yönetecek
bir sonsuz gücü, bilgisi, serveti ve ölümsüzlüğü ol-
ması gerekir. Fakat bunların hiç biri liderinizde yok-
tur ve asla olmayacaktır. Çünkü sizin lideriniz, âciz
ve fakir, muhtaç ve tutsak, doğumlu ve ölümlü bir
yaratıktır. Zaten yaratık olmak, tanrılaşmayı o an
bitirir. Dolayısıyla hiç bir yaratık Tanrılığa çıkamaz.
Evrenin tek tanrısı Allah da buna izin vermez. Çün-
kü egemenlik tekliği gerektirir. Bunun için "Allah'tan
başka tanrı yoktur" ve hiç bir zaman da olmayacak-
tır. Eğer lideriniz bunun aksini iddia ediyorsa, haydi
denesin!

O halde ey dinsiz Kürtler ve PKK'lılar! Dininiz İslâ-
miyet, tanrınız Allah'tır. Öyle ise; "Allah'tan başka
ilah yoktur. İsa, Musa ve Muhammed O'nun elçisi-
dir" deyip; haklıca, adâletlice, namusluca, ibadetli-
ce, güzel ahlâklıca ve iyiliklice bir hayat içine girme-
li, insanlığınızı isbatlamalısınız. Yoksa bitki, hayvan
veya şeytan olarak kalacak, sonra da cehennem a-
teşine atılacaksınız. Atılmamaya gücünüz yetecek-
se, haydi gösterin gücünüzü!

Ey Türkiyeliler! PKK, üzerinizde estirmekte olduğu
terör fırtınasıyla sizleri köşeye sıkıştırmak ve eliniz-
den demokrasinizi almak istiyor. Canınız pahasına
da olsa onun almak istediğini vermemelisiniz. Eğer
verirseniz, size diktatörlükten başka birşey kalma-
yacaktır. Bunu asla kabul edemezsiniz ve etmeme-
lisiniz.

Duamız: Allah'ım! Ey insanların Sahibi! Eğer Senin
dinini kabul edip terörü bırakmazlarsa, Sen PKK'lı-
ların hakkından gel. Sen onların ve şeflerinin nere-
de gizlenmekte olduklarını CİA'den, MOSSAD'dan,
FSB'den, BND'den çok daha iyi bilirsin. O katillerin
hakkından gel ve o katliamcı maşaları tutan elleri
de yak ki, yarattığın iyi kullar ve masûm insanlar
daha fazla zarar görmesin. Senin herşeye gücün
yeter.

Not 4: PKK şeflerine uyarı! Eğer terörünüze son
vermezseniz, görünmez bir ruh tarafından kalp
damarlarınız kopartılacaktır.

İmza: Mehdiyet Makamı.


                     Allah'tan başka ilah yoktur.
          Mehdi ve Mesih O'nun kulu ve elçisidir.

Zaman:  Yeni Çağ'ın onaltısı, Mart ortası.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Uyarı ve Hakka dâvet.
Boyut:   Muranizm.

                                                   YAYINLAYAN
                                       AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                       *   *   *