Sonntag, 31. März 2019

MÜSLÜMAN DÜNYANIN MANİFESTOSU

       MÜSLÜMAN DÜNYANIN MANİFESTOSU

                      AVRUPA IRKÇILARINA
         VE AMERİKA ZÂLİMLERİNE DUYURU!

(Bu bildiride AB, ABD yönetimlerine ve Yeni Zelen-
da Başbakanına mesaj var.)

         insanları bir tek insandan çoğaltmış olan
                          tekTANRInın adıyla

Ey Avrupa ırkçıları!

Sizin gibi ırkçı ve haçlı kafalı Brenton Tarrant
isimli dâvâ arkadaşınız, Yeni Zelanda'nın bir ka-
sabasında iki müslüman ibadethanesini basıp, i-
badet etmekte olan 50 suçsuz müslümanı hiç acı-
madan barbarca katletti.Bu vahşî katliamı da, "göç-
menlerin Avrupa'ya akın etmesini azaltmak için"
yaptığını söylemiş. Sizler de aynı görüşte olduğu-
nuz için Tarrant'ın barbar katliamını ve zulmünü
mutlaka alkışlamışsınızdır. Ama bu zâlim ve uğur-
suz alkışlarınızın sesi, "size ait" zannettiğiniz Avru-
panızı başınıza yıkar!

"Neden" olduğunu merak ediyorsunuz değil mi?
Öyle ise anlatalım...

2011 yılında Suriye'de diktatör Beşar Esad'ın zu-
lüm ve baskısına karşı bir halk ayaklanması oldu.
Suriye diktatörü bu ayaklanmayı kanlı bir şekilde
bastırdı ve bu karşılıkla Suriye'de iç savaş başladı.
Suriyeli muhalifler Esad Rejimini tam altedecekken
İran yönetimi diktatörün imdadına yetişti. Ama tek
başına Suriyeli muhalifleri durduramayacağını anla-
yan İran yönetimi, Rusya'yı da yardıma çağırdı. Bu
üç zâlim güç ise Suriye'de 500 bin mâsûm sivili
katletti. Amerika Birleşik Devletleri yönetimi ise
Rusya, İran ve Esad'ın elini tutmayarak bu katliamı
seyretti. Bu seyir, katliam ve savaş ise, "Suriyeli gö-
çü"nü doğurdu. Suriyeli göçmenler de Türkiye, Ür-
dün, Lübnan, Irak  ve Avrupa'ya sığınmak zorunda
kaldılar. Türkiye'de şu an 3,5 nilyon kadar Suriyeli
göçmen var. Almanya'da ise 900 bin veya 1 milyon
kadarmış. Lübnan'da 1,5 milyon, Ürdün'de yarım
milyon, Irak'ta çeyrek milyon. Görüldüğü gibi, göç-
menlerin çoğunluğu Ortadoğu'da kalmış ve Türkiye'
ye gitmiş. Avrupa'ya giden ise, 1 milyon kadar. Bu-
nun yüzde doksandan fazlasını da Almanya almış.
Yani Suriyeli göçmenlerin sadece altıda biri Avrupa'
da. O göçmenlerin altıda beşi sizin kapınıza dayan-
saydı ne yapacaktınız? Sızlanmanız boşuna! Siz;
Türkiye, Ürdün ve Lübnan'a; "iyi ki varsınız" demeli-
siniz.

Suriye iç savaşından önce de Amerika Birleşik
Devletleri, El-Kaide liderine sahip çıkan Taliban'a
savaş açarak Afganistan'ı harap etti. Ama ABD'nin
bu savaşa hakkı yoktu. Çünkü Taliban ABD yöne-
timine El-Kaide liderinin uluslararası bir mahkeme-
de yargılanmasını teklif etti. Ama ABD yönetimi bu
teklifi reddedip hukuksuzluğu seçti ve Afganistan'a
saldırdı. Bu saldırı sonucu da, "Afganistanlı göçü"
nü tetiklemiştir.

Yine ABD yönetimi "nükleer silahı var" diyerek Sad-
dam'ın ülkesi Irak'a saldırdı. ABD ordusu Irak'ta
birkaç milyon Iraklı sivili katletti. Bu savaş ve katliam
da, "Iraklı göçü"nü doğurmuştur.

Ayrıca ABD ve Avrupa yönetimleri de Afrika'da çı-
karları için terör ve siyaset savaşları çıkararak "Af-
rikalı göçü"nü yaratmaktadır.

Şimdi görebiliyor musunuz ey Avrupa'nın ırkçıları,
ülkelerinize gelen Ortadoğulu ve Afrikalı göçmen-
lerin geliş sebebini?

Şimdi görebiliyor musunuz asıl suçluyu?

Ama asıl suçluyu görürken şunu da görmeli ve sor-
malısınız: "Amerika Birleşik Devletleri Ortadoğu'da
neden savaş çıkarıyor? Irak'ı neden parçaladı? Su-
riye'yi neden parçalamaya çalışıyor ve orada ne-
den bir Kürt devleti kurmak istiyor? Türkiye, İran ve
Pakistan'ı neden parçalayacak? Beşar Esad'ı ne-
den devirmiyor? Mısır'da diktatör Sisi'ye destek
verip Mısır demokrasisini niçin katletti?

Biz bu suallerin cevabını, El-Kaide New York'taki
terör eylemini gerçekleştirdikten 15 yıl sonra öğre-
nebildik. Cevap şudur: El-Kaide'nin terör eylemi,
ABD derin devleti tarafından Ortadoğu ülkelerine
saldırıp onları parçalayabilmek için tezgâhlanmış.
Bundaki amaç da, Ortadoğu ülkelerini kolay yöne-
tebilmek, avuç içinde tutabilmek ve İsrail'e saldır-
malarını önlemek içinmiş.

Bu sebeple ABD Savunma Bakanlığı Ortadoğu'da
22 ülkenin parçalanması için karar almış. Bu karar
gereği de Irak parçalanmış bulunuyor. Sırada İran,
Pakistan ve Türkiye var. 15 Temmuz 2016 yılında
ABD yönetimi Fetullah Gülen'e Türkiye'de bir dar-
be yaptırdı. Ama bu darbe başarılı olmadı. Bu ba-
şarısızlık nedeniyle Türkiye parçalanmaktan şimdi-
lik kurtulmuş bulunuyor.

Şimdi sıra İran ve Pakistan'da. ABD İran'a "nükleer
silah yapıyor" ve Pakistan'a da "nükleer silahı var"
diye saldıracak veya Hindistan'la savaştırarak onu
parçalamaya çalışacak. Çünkü bu iki ülke İsrail için
çok büyük tehlike ve tehdittir. Çünkü bu ülkelerden
birisi nükleer silaha sahip, diğeri de (yani İran) çok
yakında o silaha sahip olacaktır. ABD'ye göre bu
tehditlerin ortadan kalkması gerekir.

Yine ABD'ye göre Mısır'dan, Suudi Arabistan'dan,
Birleşik Arap Emirlikleri'nden korkmaya gerek yok.
Çünkü onlar zaten ABD'nin eli ve hizmeti altında.
Bu hizmeti de diktatörleşmiş krallıklarını kurtarmak
için yapmaktadırlar.

Şimdi ABD'nin korktuğu 3 ülke var. Onlar da Türki-
ye, İran ve Pakistan'dır.Bu ülkeleri parçalayabilmek
için ya onlara saldıracak, ya da iç savaş çıkartacak-
tır. Bu ülkelerde savaş çıkması demek, "yeni göç
dalgaları" demektir. Türkiye, İran ve Pakistan'dan
kaçacak milyonlarca insan nereye akın edecektir?
Tabii ki Avrupa'ya!

Şimdi görebiliyor musunuz ey Avrupa ırkçıları, asıl
suçlunun kim olduğunu? Bunu mutlaka görmelisi-
niz. Eğer bunu görmezseniz, yeni göç dalgaların-
dan kurtulamazsınız. O halde gerçek suçlunun
göçmenler değil, ABD ve İsrail olduğunu kabul et-
mek zorundasınız.

O halde ABD ve İsrail devletlerini yıkmadığınız ve
yıkamadığınız müddetçe göç sorunundan kurtula-
mayacaksınız.

Eğer İsrail devletinden kurtulmak isterseniz, Filis-
tin'e ve savaşçılarına yardım etmelisiniz. Eğer ABD
devletinden kurtuluş istiyorsanız, ona savaş açma-
dan kurtulamazsınız. Nükleer silahlara sahip çok
güçlü bir ülkeye nasıl savaş açacaksınız? Veya bu
ülkede bir iç savaş çıkaracak gücünüz var mı? Bu-
nu da yapamazsanız, ülkelerinize akın edecek yeni
göçlerden kurtulamayacaksınız demektir. Göçleri
doğuran ABD'yi durdurmak için bir "Avrupa Ordusu"
kurabilirsiniz. Almanya başbakanı Merkel de bunu
istiyor. Fakat ABD bu ordunun kurulmasına karşı.
Bu sebeple de Tarrant'ın katliamıyla Merkel'e me-
saj gönderildi ve "Merkel öldürülmelidir" dedi. Tar-
rant, siz ırkçıların tarafındaymış gibi hareket ediyor,
ama gerçekte o bir ABD ajanıdır. Onun emirlerini
kesinlikle dinlemeyin. Merkel'i sakın öldürmeyin!
Çünkü onun öldürülmesini ABD yönetimi istiyor.
Bunu da, Avrupa Ordusu'nun kurulmasını engelle-
mek için istiyor. Merkel sizin annenizdir. Anneler
öldürülmez!

Eğer bu gerçekleri kabul etmezseniz, bir de şöyle
düşünün: "Ortadoğu halklarının demokrasileri ve si-
yasal özgürlükleri veya dinlerine uygun hak, hukuk
ve adâlete dayalı siyasal yönetimleri olsa, yani dik-
tatörlükler ve diktatörleşmiş krallıklar yıkılsa, bu böl-
gede terör ve savaşa gerek kalır mı? ABD ve İsrail
karıştırmadığı ve onların demokratikleşmesini en-
gellemediği müddetçe onlara gerek kalmaz. Bütün
İslâmlı ülkeler kazanacakları siyasal özgürlükle ül-
keyi en iyi yönetecek ve kalkındıracak başkanlarını
seçerler ve ülkeleri kalkınmaya başlar ve iyi bir eği-
tim ve düzene kavuşurlar. Sonra da birliklerini kurar-
lar ve bu birlikle de kendilerini korurlar. Bundan son-
ra bu ülkeler halklarının göçmenliğe ihtiyaçları kalır
mı? Avrupa kapılarına dayanırlar mı? Elbette ki da-
yanmazlar! Avrupa'ya ancak turist olarak, oraları
gezip görmek için giderler.

Fakat ne yazık ki ABD ve İsrail, Ortadoğu ülkeleri-
nin birleşmesinden korktukları için onların demok-
ratikleşmesini veya normal bir siyasal rejime kavuş-
malarını istemiyor. Bu sebeple de onların demok-
ratikleşmesini engelliyor. (Suriye'de olduğu gibi.)
Demokratikleşmeyi başaran ülkelerin demokrasi-
sini de darbeliyor. (Mısır'da, Türkiye'de ve başka
yerlerde olduğu gibi.) Bu darbeler ve engellemeler
sürdüğü müddetçe de Ortadoğu halkları Avrupa'
nın kapılarına dayanmaya devam edeceklerdir.

Ey Avrupa'nın ırkçıları! Eğer müslümanların Avru-
panızın kapılarına dayanmasını istemiyorsanız bu
sorunu meydana getiren sebebi görmeli ve İsrail
devletini yıkmalısınız. İsrail devletini yıkabilmeniz
için de, onun Amerika'daki lobilerini çökertmelisiniz.
Bunları yapmadığınız müddetçe İsrail'den kurtula-
mazsınız. İsrail'den kurtulmazsanız, ABD'den kurtu-
lamazsınız. ABD'den kurtulmazsanız, onun Ortado-
ğu'da çıkardığı ve çıkaracağı savaşlardan kurtula-
mazsınız. Bu savşlardan kurtulmazsanız, müslü-
manların Avrupanızın kapılarına dayanmasından
kurtulamazsınız.

O halde suçsuz müslümanları katletmeye hakkınız
yoktur. Eğer onları katletmeye devam ederseniz,
Ortadoğu halkları harekete geçmeye mecbur ka-
lır. Bu mecburiyetle de birleşip başlarındaki kral
ve diktatörleri devirerek Avrupanıza savaş açarlar.
Bu savaş ise, Avrupanızın yenilgisi olur ve ülkeniz
müslümanların eline geçer!

Şimdi bir daha düşünün ve iyi karar verin. Ülkeniz-
deki müslümanları katletmek mi iyi, yoksa İsrail
devletini yıkmak mı? Eğer müslümanları katletmeyi
seçerseniz. Avrupanız çok kısa zamanda elinizden
çıkacak ve ülkeleriniz müslümanlara ait olacaktır.

Eğer İsrail devletini yıkmayı seçerseniz, Ortadoğu-
lu göçmen akınından kurtulacaksınız.

Eğer Ayasofya'nın minarelerini yıkacak olursanız,
Avrupanız da yıkılır. Bunu aklınıza çok iyi kazıyınız!

Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Erdoğan'a düşmanlık-
tan da vazgeçmelisiniz. Çünkü Türkiye bir diktatör-
lükle yönetilseydi veya Erdoğan bir diktatör olsaydı
ve o bir müslüman olmasaydı Türkiye'ye sığınan
3,5 milyon Suriyeli, Iraklı ve Afganistanlı göçmeni
def edecekti. Sonra da bu 3,5 milyon insan sizin
kapılarınıza dayanacaktı. Ama Erdoğan bu çaresiz
insanları kabul ederek Avrupanızı çok büyük bir
yükten kurtardı. Ona teşekkür etmeniz gerekmiyor
mu? Öyle ise düşmanlığı bırakınız, teşekküre ko-
şunuz!

Sizin asıl düşmanınız; Suriyeli göçünü doğuran Be-
şar Esad, ona yardım eden İran ve Rusya yönetim-
leri, Suriye diktatörünü devirmeyen ABD ve Ortado-
ğu'da diktatörlüklerin yıkılmasını istemeyen İsrailli
yöneticilerdir.

Bu gerçek düşmanlarınızın karşısına çıkmaya güç
ve cesaretiniz var mı? Ama sizler, alt edemeyece-
ğiniz gerçek düşmanları bırakıp en zayıf noktayı
vuracak, ülkenizdeki suçsuz müslümanları katlede-
ceksiniz. Bununla da Avrupanızın kuyusunu kaza-
caksınız. Ne yapalım! Yapacağınız kötülüklerin so-
nucuna da katlanırsınız!

Ey Avrupa'nın ırkçıları! Ülkelerinizde bulunan ya-
bancılar ve müslümanlar bir "işgalci" değildir. On-
lar; savaştan, terörden, açlıktan ve fakirlikten kaç-
mış çaresiz insanlardır. ABD ve İsrail'in Ortadoğu
ve Afrika'da çıkardığı terör ve savaşlar bittiğinde
ve o bölgeler iyi bir düzene kavuştuğunda, ülkele-
rinizdeki müslümanların tekrar yurtlarına dönmeleri
mümkündür. Bu konuda ABD ve İsrail'in Ortadoğu
ve Afrika'yı terketmelerini beklemek zorundasınız.
Eğer siz bir işgalci görmek istiyorsanız, meselâ
Almanya'daki 52 bin USA askerini görmelisiniz.
Sahi, bu askerler sizin ülkenizde ne arıyor? Sizi
kimden koruyor? Sizin kendinizi koruyacak askeri-
niz mi yok? O halde bu 52 bin USA'li asker, "işgal-
ci" değil de nedir? Neden bu işgalcileri ülkenizden
kovmuyorsunuz da gidip mâsûm müslümanlara
saldırıyorsunuz? Neden onlara düşmanlık ediyor-
sunuz? Müslümanlar sizin ülkenizde "işgalci asker"
değil ki!

Eğer o 52 bin USA'lı asker işgalci değil de Ortado-
ğu'da operasyon yapmakla görevliyse, o bölgeyi
karıştırmaya çalışan ve mültecilik gibi sizin aleyhi-
nize sonuçları doğuran o askerlerin ülkenizde ko-
nuşlanmasını hangi mantıkla kabul ediyorsunuz?
(Unutmayınız! O 52 bin asker, vakti geldiğinde
Bayern veya Berlin'inizi kolaylıkla işgal edebilir.
Berlin'in işgali demek, Almanya'nın işgali demektir.
Almanya ordusunun böyle bir işgali önleyecek pla-
nı hazır mı? Ama ABD'nin işgal planı mutlaka hazır-
dır!)

Ülkelerinizdeki müslümanları ve diğer yabancıları
düşman görmeniz, Tanrı katında büyük bir kötülük-
tür. Onlara saldırmanız ise, zulümdür. Bu zulüm ve
kötülüğü terketmek zorundasınız. Eğer terketmez-
seniz, yüce Tanrı sizi yok eder, vatanlarınızı da ya-
bancılara verir. Çünkü üzerinde yaşamakta olduğu-
nuz yurt ve topraklar önce Tanrı'ya aittir. Yüce Tan-
rı da o toprakları ancak "iyiler"e verir. Zâlimleri yok
eder. Eğer müslümanlara karşı zulümlerinize son
vermezseniz, Avrupanız Tanrı tarafından elinizden
alınır, müslümanlara verilir. Yüce Tanrı'nın, zulüm-
den vazgeçmeyen Firavun'u ve askerlerini yok e-
dip, Mısır'ı Musa'ya vermesi gibi. (Bu olayı, gerçek
İncil ve Tevrat'ı içeren Kur'anda okuyabilirsiniz.)

Demek oluyor ki, müslümanlara kötülük etmek size
iyilik getirmez. Çok büyük zararlara uğratır. O halde
müslümanlara kötülük etmekten vazgeçiniz. Tanrı'
nın kahrına çarpılmayasınız.

Müslümanların Avrupa'da çoğalmasından da kork-
mamalısınız. Çünkü Avrupanızda sayıları şimdi 45
milyon olan müslümanlar, 100 yıl sonra belki 100
milyona yükselecekler. Bu rakam da Avrupa nüfu-
sunun beşte biri eder. Yüz yıl sonra da kıyamet
kopacağı için müslümanlar hiçbir zaman sizin sa-
yınızı geçemeyecek ve Avrupanız sizin elinizde
kalacak. Tabii ancak yüz yıl kadar. Ondan sonra
dünya yıkılacaktır. Dünya yıkılmadan önce ise,
Rusya ve Amerika'nın işgal ve saldırısına uğrama-
nız da mümkündür. Eğer onlar ülkelerinizi yıkmaz-
sa, Avrupa sizin olmaya devam edecektir.

Eğer Avrupalıların sayılarının azalmasını istemiyor-
sanız, Avrupalı kadınlarınızın 3 veya 5 çocuk do-
ğurması gerekir. O zaman Avrupanız ihtiyarlamak-
tan kurtulur ve müslümanların sayısı sizi geçemez
ve geçmeyecektir.

Demek korkunuz boşunadır. Demek müslümanlara
düşmanlık etmenize gerek yoktur. Eğer kadınları-
nız yeterli sayıda çocuk doğurmuyorsa, siz kendi-
nize kızmalısınız. Ne yaparsınız ki, kadınlarınız ço-
cuk doğurmaktan kaçıyor. Bu sebeple Avrupanızın
ihtiyarlaması kaçınılmazdır. Ama ihtiyarlayan Avru-
panızı ölmekten ise ancak topraklarınızdaki müslü-
manların varlığı kurtarabilir. Bu da demektir ki; müs-
lümanlar, varlığınızın sigortasıdır.

Hâlâ müslümanların yurtlarına geri dönmelerini isti-
yor musunuz? Bunu gerçekten istiyorsanız, bu hal-
de ABD ve İsrail'i Ortadoğu'dan atmanız gereke-
cektir. Eğer yönetimleriniz bize yardım ederlerse,
o iki bozguncu gücü bize ait bölgeden atabiliriz.

Eğer İsrail yönetimi Filistinlilerin topraklarını iade
etmeyi kabul ederse, onun Ortadoğu'dan atılması-
na gerek kalmaz. Ama ABD'nin bölgemizden atıl-
ması şarttır. Çünkü o oradan atılmadıkça ve İsrail
gerekli toprakları iade etmedikçe bölgemizde iyi
bir düzen kurulması mümkün olmayacaktır. Bu du-
rumda tabii Avrupa'daki müslümanlar da geri dö-
nemezler.

Özetle: Artık Avrupanıza sığınmış müslüman göç-
menlere ve diğer müslümanlara kızma ve onları
kovma hakkınız yoktur ve kalmamıştır. Çünkü İngi-
lizler Osmanlı'yı ve Hilâfet'i yıkınca Ortadoğu'da
krallar, diktatörler ve teröristler baş oldu. Hak ve
adâlet yerine kendi keyf ve çıkarlarına uyan bu baş-
lar ise müslümanlara iyi bir düzen getiremezlerdi ve
getiremediler. Özgürlüğü olmayan milletler de ge-
lişip ilerleyemezler; aptallaşır, işe yaramaz hale ge-
lirler. Krallık ve diktatörlük altında esir bulunan ve
eli kolu bağlanan Ortadoğulular da ilerleyemedi;
düzen bozukluğuna ve kaosa mahkûm kaldı. Or-
tadoğu insanları ise kaosta yaşayamazlardı. Bu
yüzden de iyi bir düzeni ve zenginliği olan Avrupa-
nıza koştular. Eğer kızacaksanız, Osmanlı'yı ve
Hilâfet'i yıkan İngilizlerin yüz yıl önceki atalarına
kızın. Eğer hesap sormak istiyorsanız, o ataları
diriltip hesap sorun. Tabii gücünüz yeterse!

Eğer hazır bir düşman arıyorsanız; Ortadoğu'da
kaos yaratmaya devam eden, diktatörleri, diktatör-
leşmiş kralları ve teröristleri koruma altına almış
bulunan Amerika Birleşik Devletileri karşınızdadır.
Türklerin ve müslümanların, Avrupanızda işgalci
askeri yok. Ama ABD'nin Almanyanızda 52 bin
askeri var. Bu askerleri ne zaman atacaksınız?

Ey Avrupa'nın ırkçıları! Evrenin sahibi tek Tanrı,
son indirdiği Kur'an isimli bildirisinde: "Ben insanları
bir tek insandan yarattım" diyor. Yani "bütün insan-
lar doğal kardeştir" diyor. "Renklerinizin ayrı ayrı
olması ise, birbirinizi tanımanız, birbirinizle tanış-
manız içindir, yoksa birbirinize düşmanlık ve nefret
edesiniz diye değil" diyor.

O halde geliniz, siz de bu kardeşliği kabul ediniz,
sizinle "inanç kardeşi" olalım. Eğer bu kardeşliği
reddedip düşmanlık ederseniz, düşmanlığınıza
karşı kendimizi savunuruz. Eğer bize dost olursa-
nız, ihtiyarlaşan ve daha da ihtiyarlaşacak olan Av-
rupanızı koruruz. Çünkü ihtiyarlaşanlar bir yardımcı
ve koruyucuya ve yerlerine geçecek mânevî bir ev-
lâda muhtaçtırlar. İhtiyarlaşan Avrupanızı da Ruslar
ve Amerikalılar değil, ancak biz müslümanlar koru-
yabiliriz. Artık bundan sonra Avrupa yalnız size ait
değil, bize de aittir. Avrupa artık BİZİM'dir, ikimizin-
dir, üçümüzündür. Üçüncüler ise, ırkçı olmayan Av-
rupalılardır ve onlar Avrupa'nın esas sahipleridir.
Sizler ise onların arasında bizim gibi küçük bir a-
zınlıksınız.

Siz ırkçıların atası Adolf Hitler'in Almanya'yı nasıl
harabeye çevirdiğini, nasıl batırdığını, nasıl dünya-
ya dehşet saçtığını, nasıl onmilyonlarca mâsûm
sivil halkın katliamına sebep olduğunu bütün Avru-
palılar biliyor, görüyor.

Bu sebeple aklı başında olan Avrupalılar ülkelerinin
yönetimini siz ırkçılara, faşistlere bırakmayacaklar-
dır. Bir yılana ikinci kez sokulmayacaklardır. Çünkü
Avrupanızdaki göçmenler ve yabancılar ve müslü-
manlar bir sivrisinek ısırığı ise, siz ırkçıların iktidara
gelmesi bir ejderha ısırığıdır. Sivrisineğin ısırığı öl-
dürmez, ama ejderhanın ısırığı öldürür, yok eder.
Tıpkı Adolf Hitler'in ısırığı gibi!

Dolayısıyla sizin için en kârlı seçim, bizimle kardeş
olmanızdır. Düşmanlığı bırakmanızdır.

İslâm'dan korkunuz ise hiç olmamalı. Çünkü İslâm,
insanı iyileştiren bir dindir. Açın, Kur'anı okuyun. İs-
lâmiyet'in hiçbir kötülüğe izin vermediğini, iyilikçi
olmayı emrettiğini ve zâlimleri ise cehenneme
mahkûm ettiğini göreceksiniz. Müslüman kimlikli
teröristler ise, Amerika'nın şeytanlaştırdığı kimse-
lerdir. Onlar bizden değildir. Biz onlara sahip çık-
madığımıza göre, bizi onlarla bir tutmamalısınız.
Buna hakkınız yoktur.

Kur'anda yüce Tanrı'nın saldırgan düşmanlara kar-
şı savunma ve savaşma izni vermesi ise, adâlete
uygundur ve adâletin gereğidir.

Bu gerçekler de gösteriyor ki, korkunuz haklı bir
korku değildir. Hem müslümanlardan yine korkma-
malısınız. Çünkü Avrupanızdaki müslümanların
yüzde sekseni Avrupalılaştı. Geriye ne kalıyor?!
O geriye kalanlar ise, sizin vücudunuzun başındaki
iki göz kadardır. Eğer bu gözleri çıkarırsanız, göz-
süz kalırsınız!

Ey Avrupa'nın aydınları! Bu gerçekleri görüyor mu-
sunuz, görecek misiniz?

Ey Avrupa'nın yönetimleri ve siyasetçileri! Dikkatli
olunuz. Avrupanızı ikinci kez ateşe atmayınız.

Bu sözler de, Müslüman Dünya'nın manifestosu-
dur!

İmza: Mehdiyet Makamı.


Not 1: Bütün dünya müslümanlarına uyarı! Allah'ın
Mehdisi ve hepinizin dinî lideri Mehmed Nur'an di-
yor ki: "Müslümanlar, mâsûm insanları katlederek
Yeni Zelenda'daki câmi baskınının intikamını alma-
ya kalkmasınlar. Böyle bir intikam alış, müslüman-
lara kesinlikle yasaktır. Bu haramı işleyenler müs-
lümanlıklarını kaybederler. Allah'ın indirdiği kanuna
göre; suçu kim işlemişse, cezâyı da o çeker. Suçlu
yakalandığına göre, alınacak intikam kalmıyor."

Ama Avrupa ülkeleri yönetimleri çok dikkatli olma-
lıdır. Çünkü ABD ve İsrail istihbaratları Ortadoğulu
bazı bozuk zihniyetli insanları kiralayarak ve onlara
"müslüman" süsü vererek kiliselerinizi bombalata-
bilir ve katliam yaptırabilirler ve güdümlü medya ve
basınlarıyla da "müslümanlar yaptı" dedirtebilirler.
Çünkü maksatları, müslümanlar ile Avrupa'nın ara-
sını açmaktır. Bu sebeple müslüman katliamcısı
Brenton Tarrant'ın arkasındaki güç, ABD ve İsrail
istihbaratıdır.

Not 2: Ey ABD ve İsrail istihbaratını yönetenler! Av-
rupa ile müslüman dünya arasında bir savaş çıkara-
bilmek için Brenton isimli kuklanıza 50 mâsûm müs-
lümanı katlettirdiniz. Ama bu tuzağınız ters tepecek
ve sizleri yakacaktır.

Not 3: ABD ve İsrail istihbaratına uyarı! Yeni Zelan-
da'da Tarrant isimli haçlı teröristine 50 mâsûm
müslümanı katlettirerek verdiğiniz S-400 mesaji-
nızı aldık. Ama mesajınızda Tarrant'a; "Türkiye
S-400 almaktan vazgeçsin" dedirtmeyi unutmuş-
sunuz. Gerçi onu söyletseydiniz, mesajı göndere-
nin adresi apaçık olurdu. Doğrusu zekî adamlarsı-
nız! Ama aynı zamanda zâlim adamlarsınız! Bu zul-
mü işlemenize hiç gerek yoktu. Bundan sonra kat-
liam yaptırarak mesaj vermeye, zulüm işlemeye
son vermeli, bu yöntemi terketmelisiniz. Ayrıca
dünyanın her yanında askerleriniz olduğunu unut-
mayınız. Eğer müslüman savaşçılar intikam alma-
ya kalkışacak olurlarsa, çok canınız yanar. Ayrıca,
eğer buna son vermezseniz, Tanrı'nın kahrını üze-
rinize çekersiniz. O da size öyle bir darbe indirir ki,
bu darbe, El-Kaide'nin vurduğu (veya ona vurdur-
duğunuz) darbeye hiç benzemez. USA isimli ülke-
nizin batısını doğal bir felâketle batırıverir. Eğer bu
batışla karşılaşmak istemezseniz, zulmü terkediniz.
Mâsûm insanları katlettirmeyiniz. Bunu da, bütün
dünyayı istila etmek arzusundan vazgeçerek yapa-
bilirsiniz. Bunun için de ülke ve devlet olarak kendi
içinize kapanmayı kabul etmeli ve Tanrı'nın verdiği
rızkı yeterli bulmalısınız. Dünya imparatorluğunuz
son bulmalı. Eğer imparatorluktan vazgeçmek is-
temiyorsanız, bu halde zulmü terkedip, kendi keyf
ve çıkarınızın adâletine değil, Tanrı'nın gösterdiği
hak ve adâlete teslim olmalısınız. İmparatorluğu-
nuz ancak bu şekilde meşru olur ve sürebilir. Ayrı-
ca, sizin nükleer silahlarınız bizim için ve bütün in-
sanlık için çok büyük tehlikedir. Bu silahları derhal
yok edin. Eğer yok etmezseniz, o silahları biz de
üretiriz. Sizin savunmaya hakkınız varsa, bizim de
hakkımız var. Eğer nükleer silah üretmemizi istemi-
yorsanız, önce İsrail'in nükleer silahlarını yok edi-
niz. Eğer İsrail'in nükleer silahlarını derhal yok et-
mezseniz, o silahı üretmek için sizden izin almaya-
cağız! Eğer İsrail'in nükleer silahlarının yok edilme-
si konusunda derhal karar vermezseniz, Türkiye de
"nükleer silahlı" olma hakkını kazanmış olacaktır.
Bunu da diğer İslâmlı Ülkeler takip edecektir.

(Yeni Zelanda'da işlettiğiniz katliamın size geri dö-
nebileciğini iyi düşünmemişsiniz. Böylece çok bü-
yük bir açık yaratmış oldunuz. Şimdi bu açıktan
Rusya ve Çin rahatlıkla girebilecektir. Yani bundan
sonra dünyanın her yerinde askerleriniz tehlike al-
tında olacaktır. Saldırıya uğrayan askerlerinizle ilgili
saldırı suçu, müslümanların üzerine atılacaktır.)

(11 Eylül Terör Eylemi dünyanın yönünü değiştirdi
ği gibi, Yeni Zelenda'daki katliamınız da dünyanın
yönünü bir kez daha değiştirecektir. Ama bu kez
dünya sizin aleyhinize dönecektir. İsrail ve Amerika-
nızdaki Yahudi lobileri büyük oynuyor. Ama bu oyu-
nun sonunda kaybedeceklerdir, kaybedeceksiniz.)

Not 4: Ey USA denen Amerika Birleşik devletleri ve
onu yönetenler! Avrupa'daki, Afrika'daki ve Ortado-
ğu'daki kötülüklerinize son veriniz ve Venezuela'
dan da o kanlı ve emperyal ellerinizi çekiniz! Orta-
doğu ülkelerini parçalamaktan vazgeçiniz. Eğer
vazgeçmez ve kötülüklerinize son vermezseniz,
o kötülükçülük imparatorluğunuzu yıkmak zorunda
kalırız.

Sizin kötülükçülük imparatorluğunuzu yıkmak için
elimizde nükleer silah yok, ama yanımızda tek Tan-
rı'nın gücü ve ışığı var. Sizin silahlarınız bizim ışı-
ğımızı söndüremez ve öldüremez. Bunun için kötü-
lüklerinize son veriniz. Aksi halde o yıkılmaz ve yı-
kılamaz gördüğünüz imparatorluğunuzu yıkacağız.
Musa peygamber Mısır Fravun'unun imparatorlu-
ğunu nasıl yıktıysa. Yani imparatorluğunuzun bir
âsalık canı var. O âsa suya vurulduğu an, impara-
torluğunuz batar. Eğer kötülüklerinize son vermez-
seniz, batacak imparatorluğunuz! İki yıl içinde...
İyilik imparatorluğu olamayacağınıza göre, batsın
imparatorluğunuz! Şimdi pişman mısınız, o 50
mâsûm müslümanı katlettirdiğinize? Ama çok geç!

Not 5: Ey USA'lı Amerikalılar! Yüce Tanrı, başkanı-
nız Trump'ın ülkenize başkan olmasına izin vermiş-
tir. Fakat o, Yahudileri kurtarmak için Tanrı tarafın-
dan gönderilmiş bir lider değildir. Çünkü onun "gön-
derilmiş" olduğuna dair Tanrısal bir bildiri yoktur.
Dolayısıyla onun "Tanrı tarafından gönderildiği" ya-
lanına inanmamalısınız. Çünkü Başkanınız Trump'
ın Ortadoğu'da yapmakta olduğu kötülükler zaten
onun Tanrı tarafından gönderilmediğini isbatlamak-
tadır. Eğer Başkanınız ve devletiniz; Suriye'deki,
Golan Tepeleri'ndeki, Filistin ve Kudüs'teki işgal-
ciliğine son vermezse, ülkeniz ve devletiniz zarar
görecektir. Yüce Tanrı devletinizi ve imparatorlu-
ğunuzu yıkacaktır. Eğer bu yıkılışa maruz kalmak
istemezseniz, devletiniz ve Başkanınızın Ortado-
ğu'daki zulüm ve kötülüklerini durdurun ve Ameri-
kanızdaki İsrail Lobileri'ni yıkın. Siz onları yıkmaz
ve durdurmazsanız, Tanrı sizin ülkenizi yıkacaktır.
Çünkü yönetiminiz, insanlığın hukukunu ve Tanrı'
nın hududunu çiğnemektedir. Yüce Tanrı bu çiğ-
neyişe göz yummayacaktır.

Not 6: Ey USA'nın milliyetçileri! Ülkenizdeki İsrail
Lobileri'ni çökertmezseniz, İsrail devleti yaşamaya
devem edecek. İsrail devleti yaşadığı müddetçe
de Amerikan devletiniz Ortadoğu'da zulüm ve kö-
tülükler işlemeyi sürdürecek. Devletinizin işlediği
kötülükler nedeniyle de Tanrı Amerikanıza bir dar-
be indirecek. Söyleyin, bu darbe hangi şehrinize
insin? New York'a mı, Los Angeles'e mi, yoksa ne-
reye? Eğer Tanrı'nın öfkesinden ve O'nun yapaca-
ğı yıkımdan kurtulmak isterseniz, ülkenizdeki İsrail
Lobileri'ni etkisiz hale getirmelisiniz. Aksi halde çok
kısa zamanda Tanrı'nın öfke ve kahrını üzerinize
çekmiş olacaksınız. Biz istiyoruz ki, Amerikanız za-
rar görmesin. Bunun için de, devletinizin Ortadoğu'
daki yıkım ve işgalleri ve bozgunculukları durmalı-
dır.

Ey Amerika'nın vatanseverleri! Devletinizin ve yö-
netiminizin ve Başkanınızın Ortadoğu'da yapmakta
olduğu kötülükler nedeniyle Biz Müslümanlar'ın ül-
kenize savaş açma hakkı doğmaktadır. Bu savaşın
başlamasını istemezseniz, devletinizin ve yöneti-
minizin Ortadoğu'daki kötülüklerini durdurun. Bunun
için de devletiniz, Kudus'teki gayri meşru elçiliğini
çekmeli, Golan Tepeleri'ndeki hukuksuz işgal giri-
şimini durdurmalı, Suriye'deki terör ordusu YPG'ye
desteğini sonlandırmalı ve İsrail'in koruyuculuğunu
yapmaktan vazgeçmelidir. Böylece biz de İsrail'in
işgal altında tuttuğu  Filistin topraklarını geri alabile-
lim. Aksi halde yani savaşı başlatmak zorunda kalır-
sak, dünyanın her yanında askerleriniz bulunduğu-
nu, onların ilk hedef olacağını  unutmamalısınız.
Aramızda bir savaş çıkmasını biz de istemeyiz. A-
ma ne yazık ki devletiniz ve yönetiminiz ne insan
hakları, ne devletler hakkı olan Birleşmiş Milletler
kararlarını ve ne de Tanrı hukukunu dinliyor. Açıkça
haydutluk yapıyor. Onun bu haydutluğunu durdur-
maktan başka çaremiz kalmadı. Bu da bir savaşı
gerektiriyor. Yani bir iki yıl içinde Armegeddon sa-
vaşı kaçınılmaz olacak. Bu savaş sonucunda İsrail
devleti yıkılacak ve Ortadoğu'daki ordularınız atıla-
cak.

Bütün insanlık bilmelidir ki, bizim düşmanımız Ya-
hudiler değildir. Bizim düşmanımız; Filistin toprak-
larını yarım asırdan beri işgal altında tutan ve onla-
rı iade etmek istemeyen ve mâsûm Filistinli sivilleri
katleden İsrail yönetimi ve devletidir.

Not 7: İsrail devleti varolmaya ve ABD de Ortado-
ğu'da kalmaya devam edebilir. Ama bunun şartları
vardır. O şartlar şunlardır:

1- İsrail yönetimi barış masasına: "İşgal altında tut-
tuğum Filistin topraklarından çıkacağım" diye gel-
meli ve sözünü tutmalıdır. Kurulacak Filistin devle-
tini, baş şehri "Doğu Kudüs" olmak üzere kabul et-
meli ve Golan Tepeleri'nden de çekilmelidir.

2- ABD yönetimi, İsrail'in işgal altında tuttuğu Filis-
tin topraklarından çıkması için gerekeni yapmalıdır.

3- ABD yönetimi, Rusya ve İran'ı Suriye'den çıkar-
malı, Beşar Esad'ı cezalandırmalı ve Suriye'de de-
mokrasinin yerleşmesini gerçekleştirmelidir.

4- ABD yönetimi, İslâmlı Ülkeleri parçalamaktan
vazgeçmeli ve o ülkelerin demokratikleşmesine
engel olmaya son vermelidir.

5- Mısır'da Sisi diktatörlüğünü yıkmalı ve demokra-
sinin yolunu tekrar açmalıdır. Ayrıca Sisi darbe yö-
netiminin haksızlıkla mahkûm ettiği bütün Müslüman
Kardeşler üyeleri serbest bırakılmalı ve idamları da
derhal durdurulmalıdır.

6- ABD yönetimi, Prens Selman'dan Cemal Kaşık-
çı'nın hesabını sormalı ve uluslararası bir mahke-
mede gereken cezâsının verilmesini sağlamalıdır.
Eğer o suçlunun cezâsını Kral Selman verirse,
ABD'nin bu işe karışmasına gerek kalmaz.

7- ABD ordusu YPG'yi, Rusya ve İran'ın Suriye'den
atılmasında kullanabilir. Bu kullanımdan sonra o te-
rör ordusunu dağıtmalıdır.

Bu şartlar yerine getirilmediği takdirde büyük bir
savaş kaçınılmaz olacak ve ABD İsrail devletiyle
birlikte Ortadoğu'dan atılacaktır. ABD ve İsrail ö-
nümüzdeki 23 Nisan'a kadar kararlarını vermelidir.
Eğer ABD'deki İsrail Lobileri bu şartlarımıza des-
tek verirlerse, zarara uğramaktan kurtulmuş ve İs-
rail devletini de yıkılmaktan kurtarmış olurlar.

Not 8: Ey İsrail'i yönetenler! Eğer müslümanların
Kudüs'teki kutsallarını yıkarsanız, sizin de devleti-
niz yıkılır.Filistinlilere sakın keyfiniz ve kafanıza gö-
re bir barışı dayatmaya kalkmayın. Çünkü doğru ve
âdil bir barış: Gasbetmekte olduğunuz Filistinlilere
ait yüzde 22'lik toprakları iade etmek, Filistinlilerin
devletleşmesini kabul etmek, göç etmiş Filistinlile-
rin geri dönüşlerine râzı olmak ve Filistinlilere ait
topraklarda kurduğunuz yerleşimlerden çıkmak ve
Golan Tepeler'ni terketmektir.

Bu barış şartlarını kabul etmediğiniz takdirde müs-
lüman dünyanın savaşçıları iki yıl içerisinde devle-
tinizi sonlandıracaklardır. Devletinizin bekâsını is-
tiyorsanız ve huzur içinde yaşamak dilerseniz, bu
barışı kabul edersiniz. Yoksa sizi hiç bir sılahınız
ve koruyucunuz kurtaramayacaktır.

Not 9: Ey müslüman dünyanın gönüllü savaşçıları!
Kudüs'ü İsrail'den kutarmak için gerekli hazırlıkları-
nızı başlatınız. İsrail yönetimi teklif ettiğimiz barışı
kabul etmediği takdirde de harekete geçiniz ve iki
yıl içerisinde bu işi bitiriniz.

Not 10: Birleşmiş Milletler ve Nato'ya uyarı! İsrail'e
teklif ettiğimiz barış şartları kabul edilmediği takdir-
de müslüman savaşçıların İsrail'e savaş açması
onların haklarıdır. Dolayısıyla ya bu barış teklifimizi
İsrail'e kabul ettirirsiniz, ya da yapılacak savaşa en-
gel olmaktan çekilirsiniz. Eğer taraf olmak isterse-
niz, tarafınız, "haklılar" olan Filistinlilerdir.

Not 11: Avrupa ülkeleri yönetimlerine uyarı!Bundan
sonra müslümanların ibadethanelerini koruma altı-
na almalı ve her câminin başına bir-iki polis dikme-
lisiniz.Eğer bunu yapmak istemezseniz, müslüman-
ların eli silahlı bir güvenlik görevlisi bulundurmasına
izin vermelisiniz. Bunları yapmadığınız takdirde ve
yeni katliamlar gerçekleştiğinde milyonlarca Avro
kan bedeli ödemek zorunda kalırsınız. Ve bunun
daha başka siyasî sonuçları olur.

Not 12: Vatikanlılara uyarı! Belki hıristiyanlıkla ilgisi
yoktur, ama kendini "hıristiyan" göstermeye çalışan
müslüman katliamcısı Brenton Tarrant'a niçin: "Bi-
zim dinimizde mâsûmları katletmek yoktur. Senin
hıristiyanlığını reddediyoruz. Katliamını da lânetli-
yoruz!" demiyorsunuz? Yoksa katliamcının tarafın-
da mısınız? Bu halinizle o katliamı kınamayan
Trump'la eşit durumdasınız! Sizin işgal ettiğiniz
makamın gereği bu mu?

Not 13: Avrupa Birliği ülkeleri yönetimlerine uyarı!
Tarrant'ın katliamını toplu halde kınamalı ve lânet-
lemelisiniz. Eğer bunu yapmazsanız, Avrupanızın
ırkçılarını cesaretlendirmiş olursunuz ve olmaktası-
nız. Şiddet yanlısı ırkçılarınızın cesaretini kırmanız
gerekmez mi?

Ayrıca, Brüksel'e yerleşmiş olan ABD Başkanı
Trump'ın eski danışmanı Steve Bannon, var gücüy-
le Avrupa ırkçılarını harekete geçirmek için çalış-
makta ve Avrupa Birliği'nizi parçalamak için uğraş-
maktadır. Bu adamı Avrupanızdan ne zaman kova-
caksınız? Halbuki sizler, Almanya ve Hollanda'da
Erdoğan'ın siyasî konuşmalarına bile tahammül e-
dememiş, onu ülkenizden kovmuştunuz. Aleyhiniz-
de çalışmakta olan Steve Bannon'a nasıl tahammül
ediyorsunuz? Hayret!

Bir de şu var: İktidarınızı, yönetiminizi ırkçı partilere
kaptırmamalısınız. Bu, Avrupa'nızın sonu olur.Eğer
irkçı partilerin iktidarı ele geçirme tehlikesi doğarsa,
demokrasinizi rafa kaldırmayı düşünebilmelisiniz.
Ama bu takdirde de ırkçılar darbe yapmaya yönele-
bilirler. Bundan sonra işiniz çok zor olacaktır. Dik-
katli olmalısınız. "Başkanlık Sistemi"ne geçmeniz,
sizin için daha iyi olabilir. Tarrant gibi ırkçı terörist-
lerin örgütlerini de çökertmelisiniz. Onları aklamaya
çalışmaktan kesinlikle uzak durmalısınız.

Not 14: Ey Avrupalılar! İstanbul, Konstantinapolis
değildir. İstanbul, İstanbuldur. Biz şimdiki Türkiyeli-
ler İstanbul'u, siz şimdiki Avrupalılardan zorla alma-
dık. İstanbul bize atalarımızdan kaldı. Eğer ataları-
mız kötü birsey yapmışsa, biz onların yaptıkların-
dan sorumlu değiliz. Onlar da bizim yaptıklarımız-
dan sorumlu tutulmayacaklardır. Eğer hukuk biliyor-
sanız bunu anlarsınız ve anlamalısınız. Eğer İstan-
bul'u şimdiki biz Türkiyeliler zorla ve haksızlıkla
şimdiki sizlerden almış olsaydık, o zaman "İstanbul'
un işgal altında olduğu"nu iddia edip hak talep ede-
bilirdiniz. Böyle bir durum olmadığına göre İstanbul
üzerinde bir hak dâvâ edemezsiniz.

O halde İstanbul bizim olduğuna göre, onun içinde-
ki Ayasofya da bizimdir. Câmilerin padişahı olan A-
yasofya bir ibadethanedir. Bu ibadethane bundan
sonra müze olarak kullanılmayacaktır. Onu câmi o-
larak kullanma hakkı bizimdir. Sizin onu müze veya
kilise olarak kullanma hakkınız yoktur. Dolayısıyla
bu konuda bize yaptırımda bulunamazsınız. Çünkü
biz Ayasofya'yı sizden emanet olarak almadık. Bu-
nunla ilgili bir anlaşmamız da yoktur. "Türkiye Aya-
sofya'yı Vatikan'ın elinden zorla almış ve işgal et-
miştir. Bu işgal şu tarihe kadar son bulmalıdır" şek-
linde bir Birleşmiş Milletler kararı da yoktur. (Ama
BM Güvenlik Konseyi'nin 242 ve 497 sayılı "İsrail'
in 1967 savaşı öncesi sınırlarına dönmesini gerek-
tiren bir kararı vardır. Siz önce bu kararın gereğini
yerine getirin.)

Eğer Türkiye'yi Avrupa Birliğiniz'e hemen almayı
kabul ederseniz, o zaman "Ayasofya müze olarak
kalmalı" diye şart koşabilirsiniz. Bu da Türkiye yö-
netiminin kabulüne bağlıdır.

Eğer bu hakkı ve hukuku tanımayıp Ayasofya'yı ve
şehrini elimizden almaya kalkarsanız, o elleriniz
(yüz yıl önce olduğu gibi) kırılır. Bu sebeple eğer
Türkiyemiz'de gözünüz varsa, onu işgal etme dü-
şünceleriniz bulunuyorsa, bu düşüncelerinizden
vazgeçiniz ve bu konudaki niyetinizi öldürünüz.
Bizim sizin ülkelerinizde gözümüz yok. Sizin de
Bizim Türkiyemiz'de gözünüz olmamalı.

Hem şu "sözde Ermeni soykırımı" tiyatrosunu da
artık sonlandırınız. Çünkü, eğer sizin 100 yıl önceki
atalarınız Osmanlı topraklarını işgale kalkmasaydı
ve Rusya'nın bozgunculukları ve Almanların ve İn-
gilizlerin bazı ihtirasları olmasaydı ve bir de Ermeni
çeteci ve teröristleri 510 bin Kürdü ve Osmanlı va-
tandaşını katletmeseydi, Osmanlı'nın doğu vilayet-
lerindeki Ermenilerin göç ettirilmesine gerek kalma-
yacaktı ve göç esnasında (dilinize doladığınız) o ö-
lümler olmayacaktı. Ama ne yazık ki işgalci ataları-
nız, atalarımızı bu göçe mecbur bıraktı.

Dolayısıyla kimse atalarımızı suçlayamayacağı gi-
bi, bizden de hesap sorulamaz. Dolayısıyla "sözde
Ermeni soykırımı" tiyatrosunu sonlandırmalısınız.
Eğer sonlandırmak istemezseniz, o zaman şu sua-
limize cevap veriniz: Bugün Ermenistan'da bir iç ve-
ya dış savaş çıksa ve üç milyon Ermeni göç etmek
zorunda kalsa ve kapılarınıza dayansa, onlara kapı-
larınızı açar mısınız?

Almanya, göçmenlerle ve yabancılarla doludur, a-
çamaz. Fransa açabilir mi? İngiltere açabilir mi? İs-
panya açabilir mi? Bu ülkelerin Suriyeli mültecileri
nasıl itip kaktığını, nasıl onları başlarından defetti-
ğini bütün dünya gördü. Almanya'nın göçmen yükü-
nü paylaşmayan bu ülkeler elbette ki Ermenileri de
başlarından defedecekler, onlara kapılarını kapa-
yacaklardır. Ama onları yine Türkiye'den başka ka-
bul edecek bir ülke bulamayacaktır.

Şimdi söyleyin! Siz Avrupalılar Ermenilerin dostu
olabilir misiniz? Elbette ki olamazsınız. Onların
dostu olmayanlar, onların atalarının dâvâsına sahip
çıkmaları mümkün müdür? Elbette mümkün de-
ğildir. Ancak bazı siyasî hesap ve çıkarlar için o
dâvâya sahip çıkılıyormuş gibi yapılır. Şimdi görü-
yor musunuz içinde bulunduğunuz sahtekârlığı?

Bu sahtekârlığa son vermelisiniz!

Eğer "Ermeniler göç etmeğe mecbur kalıp kapı-
mıza dayanırlarsa, kapılarımızı onlara ardına kadar
açarız" diyecek olursanız, bu sefer de Almanya
dışında Suriyelilere kapılarınızı kapatmış olan siz-
ler, nasıl ırkçı ve ayrımcı olduğunuzu dünyaya gös-
termiş olursunuz. Bütün dünya sizin yüzünüze tükü-
rür! O halde bu tiyatroya son verin ve bu tiyatro ile
ilgili yaptığınız yasaları da iptâl edin. Dünyaya daha
fazla maskara olmayın!

Siz USA denilen Amerikalılar! 3 milyon Ermeni göç
etmek zorunda kaldığında onlara kapılarınızı açma-
ya hazır mısınız? Meksika sınırına duvar çekmeye
çalışan Başkanınız Trump bunu kabul eder mi? E-
decek mi?

Sen ey işgalci ve Filistinli katliamcısı İsrail! 1 mil-
yon veya onun yarısı Ermeni göçmenini misafir et-
mek ister misin? Eğer istemezsen, haddini bil. Er-
menileri istismara kalkma!

Not 15: Yeni Zelanda Başbakanı Sayın Jacinda Ar-
dern! O katliamcı'nın karşısında duruşunuzla ve
katliama uğrayan o mazlûm müslümanların yanında
oluşunuzla gönüllerimizi fethettiniz. Sizi tebrik edi-
yoruz. Bu insanî tavrınızla "gerçek insan" olduğunu-
zu gösterdiniz ve o katliamı kınamayan Papa Fran-
cis'i geçtiniz. Şimdi merek ediyoruz: Acaba o Vati-
kan'dakiler insan mıdır, yoksa şeytan mıdır? İsa'nın
dini bu mudur? Meryem oğlu İsa, zulüm karşısında
susan halleriyle onları dinine kabul eder mi?

Yüce Tanrı sizi korusun ve cennetine kabul etsin.
Eğer cennetlik olmak isterseniz, müslüman olma-
lısınız. Müslüman olmak demek, evrenin ve içinde-
kilerin sahibi olan Tanrı'nın tekliğini kabul edip, O'na
teslim olmaktır. Eğer bu teslim oluşu kabul ederse-
niz, şöyle demelisiniz: "Tanrı'm! Senin tekliğine i-
nandım. İsa'nın, Musa'nın ve Muhammed'in Senin
tarafından  gönderilen elçiler olduğunu kabul ettim."

Bu kabulden sonra göreviniz şudur: Haklı, adâletli,
namuslu, ibadetli, ahlâklı ve iyilikçi olmak. Konuyla
ilgili ayrıntıları Kur'anda bulabilirsiniz. Kur'anı açtığı-
nızda; yarattığı evrene ve içindekilere sahip çıkan
ve onları niçin yarattığını ve insanın görevlerini bil-
diren bir Tanrı'yla karşılaşacaksınız. O Tanrı'yla ta-
nışmak, tanışmaların en büyüğüdür.

Şu nokta da bilginiz dahilinde olmalı: Evrendeki her-
şey tek Tanrı'ya ait olduğu için, Kendisine inanma-
yan ve teslim olmayan insanları cehennem hapsine
atma hakkına sahiptir. Bunun anlamı şudur: Tanrı'
ya ait olan yeryüzünde insan kendi keyfince yaşaya-
maz. Bu sebeple insan, Tanrı'yı tanımak ve O'nu
saymak zorundadır.

(Bu dâvet size, Allah'ın Mehdisi ve Müslüman Dün-
ya'nın lideri Mehmed Nur'an tarafından yapılmıştır.)

ABD'nin ürettiği ve onun tarafından aleyhimizde kul-
lanılan El-Kaide, IŞİD ve Boko Haram gibi terör ör-
gütleri ve mensupları, BİZ MÜSLÜMAN DÜNYA'nın
ayağının altındadır ve onlar BİZDEN değildir, bile-
siniz!

Bizim dünyamızda "Yılın Kadını ve Kadın Lideri"
siz oldunuz, Saygılarımızla, sevgilerimizle...

İmza: Mehdiyet Makamı


                                 Tanrı tektir.
   İsa, Musa ve Muhammed O'nun kulu ve elçisidir.


Zaman:  Yeni Çağ'ın ondokuzu, Mart sonu.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Uyarı ve Hakka dâvet.
Boyut:    Muranizm.

                                                   YAYINLAYAN
                                       AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                       *   *   *