Mittwoch, 29. Juni 2022

İSVEÇ VE FİNLANDİYA'NIN ÜYELİKLERİYLE İLGİLİ NATO'YA UYARI!

İSVEÇ VE FİNLANDİYA'NIN ÜYELİKLERİYLE İLGİLİ NATO'YA UYARI!

 

saldırıya uğrayanlara savunma hakkı veren tekTANRInın adıyla

 

Rusya'nın saldırısından korunmak için İsveç ve Finlandiya ülkeleri NATO'ya üye olmak istemektedir. Fakat terör örgütü PKK'ya ve uzantılarına yardım ve destek verdikleri için Türkiye onların üyeliklerini haklı olarak engellemektedir.

Bu durumda NATO'nun yapacağı adaletli iş, o iki ülkeye: "Türkiye'nin taleplerini karşılayın, sizi üyeliğe kabul edelim. Hem Türkiye, Kore'de bizimle savaşa katılarak ve bir bedel ödeyerek kıymetliliğini kanıtladı. Sizin de küçük bir bedel ödemeniz uygun olur" demek olacaktır. NATO önce bu görevini yapmalıdır. Çünkü NATO, Türkiye'nin hakkını korumak zorundadır.

O iki ülke gerekeni yapmadığı takdirde NATO'ya giremeyeceklerdir. Girmemeleri de daha doğru olur. Çünkü NATO'ya alındıklarında Rusya bunu kendine yapılmış bir saldırı olarak kabul edecek ve savunma olarak da önce Finlandiya'ya savaş açacaktır. NATO'nun bu savaşa cevap vermesi demek ise, Üçüncü Dünya Savaşı demektir. Şimdi NATO şu suale cevap vermelidir: NATO Üçüncü Dünya Savaşı'na hazır mı? Eğer hazırsa, o iki ülkeyi üyeliğe kabul edebilir. Eğer bu savaşa hazır değilse, o ülkelerin üyeliklerini erteleyebilir. Bu erteleme ile hem Türkiye'yi, hem de o iki ülkeyi sıkıntıdan kurtarmış olur.

Çünkü o iki ülke terör örgütleriyle bağlantılarını koparabilecek durumda değildir. Ayrıca NATO'ya alınmaları da Rusya'nın "düşmanlar listesi" ne girmeleri ve Üçüncü Dünya Savaşı'nın başlaması demek olacaktır.

Rusya ise savaşa hazırdır ve bütün dünyayı tehdit etmekte ve demektedir: "NATO bize savaş açarsa önce İngiltere'yi vururuz." Yani: "Benim işgallerim haksız olsa da bana engel olmayın. Yoksa hepinizi yakarım!" demektedir.

Bu tehdit karşısında NATO cevap vermelidir: "NATO Üçüncü Dünya Savaşı'na hazır mı?" Eğer hazırsa, o iki ülkeyi üyeliğe alabilir. Tabii Türkiye'nin hakkını ödeyerek (veya Türkiye'yi üyelikten çıkararak)!

Fakat Ukrayna'yı koruyamayan bir NATO, İsveç ve Finlandiya'yı nasıl koruyacak? İşte önce bu sualin sorulması ve cevaplanması gerekiyor!

İmza: Mehdiyet ve Hilâfet Makamı.

 

Not 1: İsveç ve Finlandiya eğer destek vermekte oldukları terör örgütlerini Türkiye'den daha değerli görüyorlarsa, bu durumda NATO'dan değil, gitsinler terör örgütlerinden korunma talep etsinler! PKK acaba onları Rusya'dan koruyabilir mi bir baksınlar!

Not 2: NATO üyeliği isteyen İsveç ve Finlandiya biraz empati yaparak Türkiye'nin derdini anlayabilir ve çözüme yanaşabilir. Yapılacak empati şudur: Acaba İsveç ve Finlandiya'yı bölmek isteyen terör örgütleri olsa, Türkiye de bu örgütlere yardım ve destekte bulunsa, bu durum o iki ülkenin hoşuna gider mi? "Türkiye doğru yapıyor" derler mi? Madem demezler, o halde Türkiye'nin hakkı ödenmelidir! Bu hakkı ödemek istemeyenler, NATO üyeliğinden vazgeçmelidir.

Not 3: İsveç ve Finlandiya da Türkiye'den empati bekleyip, diyebilir: "Biz terör örgütleri tarafından ele geçirilmiş ülkeleriz. Türkiye bu durumda olsaydı ne yapardı? Türkiye de bize empati yapsın!"

Türkiye'nin buna vereceği cevap herhalde şöyle olacaktır: "Siz zaten terör örgütleri tarafından işgal edilmiş ülkelersiniz. Siz önce bu işgalden kurtulun, ondan sonra Rus işgalinden korkun. Rusya tarafından henüz işgal edilmediğinize göre, sizin yapmanız gereken; terör örgütlerinin işgalinden kurtulmak için bir mücadele vermektir. Bu mücadeleyi verin ki, NATO'ya girme ve kabul edilme hakkınız olsun. Kendilerini terör örgütlerine teslim etmiş ülkelerin NATO'da ne işi var?"

Türkiye bu suali ABD'ye de sorabilir, kendine de sorabilir: "Benim, kendini (düşmanım olan) YPG'ye teslim etmiş ABD'nin bulunduğu NATO'da ne işim var? Onun üyeliğini de reddetmem gerekmez mi?"

Türkiye ABD'ye şunu da söyleyebilir: "Sen YPG isimli terör örgütünü silahlandırarak ve onu koruma altına alarak NATO'da üyelik hakkını kaybediyorsun ve kaybetmiş durumdasın. Senin NATO'dan ayrılman gerekiyor."

Not 4: NATO, üyeliğe kabul şartlarıyla ilgili olarak şöyle bir madde eklemelidir: "Terör örgütlerine yardım ve destek veren ülkeler askerî örgütümüze kabul edilemezler."

Böyle bir madde eklendiğinde ABD'nin NATO'dan ayrılması ve İsveç ve Finlandiya'nın da örgüte alınmaması gerekir.

NATO önce kendi içini temizlemelidir! Veya Avrupalılar kendilerine ait, terör destekçisi ülkelerden arınmış ayrı bir askerî pakt kurmayışünebilirler.

NATO üyelik şartlarıyla ilgili gerekli maddeyi koymadığı müddetçe sorunlar yaşamaya devam edecektir.

Not 5: Bu bildiri uluslararası diplomatik platformda paylaşılmıştır.

İmza: Mehdiyet ve Hilâfet Makamı.

 

Tanrı tektir. İsa, Musa ve Muhammed tekTanrı'nın elçisidir.

 

Zaman: Yeni Çağ'ın yirmiikisi, Haziran sonu.

Mekan: Avrupa.

Makam: Hakka dâvet ve uyarı.

Boyut: Muranizm.

(Muranist: Modern Kur'anlı)

 

Yayınlayan: Avrupa Muranistleri.

                        *   *   *

 

 

Sonntag, 26. Juni 2022

2023 YILINDA YAPILACAK SEÇİMİN İPTAL EDİLMESİ ZORUNLUDUR!

2023 YILINDA YAPILACAK SEÇİMİN İPTAL EDİLMESİ ZORUNLUDUR!

 

eğri işi sevmeyen ALLAHın adıyla

 

2023 Haziranı'nda yapılacak başkanlık seçiminin iptal edilmesi gerekiyor. Çünkü bu seçime Pkk terör örgütünün siyasal aracı HDP de katılmak istiyor. Demokrasilerde bir terör örgütünün siyasal aracının seçime katılma hakkı yoktur. Böyle bir siyasal aracın ancak kapatılma hakkı vardır. Bu terör örgütü partisi kapatılmadan seçime start verilemez. Ancak onun kapatılmasından sonra seçime start verilebilir. Eğer PKK'nın partisi HDP 2023 Haziranı'na kadar kapatılmazsa, seçim iptal edilir. Eğer HDP seçimin iptal edilmemesini isterse, seçime katılmama kararı alması gerekir. Bu kararı almazsa ve o vakte kadar kapatılmazsa, 2023 seçimini iptal etmekten başka çare kalmaz.

HDP'nin seçime katılmasına izin verildiğini ve Millet İttifakı'yla beraber seçimi kazandıklarınışünelim. Ne olur? Türkiye yönetiminin dörtte biri Pkk'nın, dörtte biri Fetö'nün, dörtte ikisi de CHP'nin olur. Hadi CHP'nin payına okey diyelim. Geri kalan dörtte ikisinin Fetö ve Pkk'nın eline geçmesine nasıl okey çekebiliriz? Böyle birşey kabul edilemez!

Çünkü seçime katılacak olan İP, Fetö'nün partisidir. HDP de Pkk'nındır. CHP'nin de bu iki terör örgütünün emri altına girmiş olduğu düşünülürse, onlar iktidara geldiğinde Türkiye yönetimi tamamen terör örgütlerinin eline geçmiş olacaktır. Hiçbir Türkiyeli böyle bir sonucu kabullenemez, buna kör ve seyirci kalamaz.

Dolayısıyla HDP'nin kapatılmasını veya seçime girmeme kararı almasını beklemekten başka çıkar yol yoktur. Aksi halde Türkiye yönetimi terör örgütlerinin eline teslim edilmiş olacaktır. Türkiyeliler ise buna asla izin vermemelidir ve veremez! Nokta!

İmza: Mehdiyet ve Hilâfet Makamı.

 

Not 1: HDP kapatılsa veya seçime katılmasa bile Türkiye demokrasisi üzerinde Pkk tehlikesi devam edecektir. Çünkü bir kısım Kürt vatandaşların oylarını ele geçirmiş olan Pkk, HDP'si kapatıldığında veya seçime katılamadığında partisinin oylarını İP'ye veya CHP'ye kanalize edecektir. Tabii bu siyasal yardımın bedelini onlardan tahsil etmek karşılığında. Yani İP ve CHP Pkk'nın oylarıyla iktidara geldiğinde bu iki parti oy desteği aldığı Pkk'ya borçlanmış olacaktır. Bu borç karşılığında da Pkk Millet İttifakı'ndan şunları isteyecektir: 1- Türkiye'nin bölünmesi. 2- Türk Ordusu'nun Pkk'ya karşı savaşını durdurması. 3- Türkiye hapishanelerinde bulunan bütün Pkk'lı teröristlerin ve Öcalan'ın serbest bırakılması. 4- Ve daha başka istekler...

İP ve CHP ise bu talepleri çoktan kabul etmiş oldukları için Pkk'nın ve siyasal aracı HDP'nin desteğini reddetmiyorlar. "Bir terör örgütünün siyasal organı bizim parlamentomuzda bulunamaz, seçime katılamaz, biz bir terör örgütünün siyasal desteğine bel bağlayamayız" demiyorlar. Aksine bu örgütün talimatlarını ciddiye alarak hareket etmeye özen gösteriyorlar. Çünkü bu terör örgütünün siyasal desteği olmazsa, iktidara gelmeleri asla mümkün olmayacak!

Bu ne demektir? "Türkiye siyaseti İP ve CHP tarafından Pkk'nın eline verilmiş" demektir. Yani Pkk'nın Türkiye yönetimine girmesi bu iki parti tarafından kabullenilmiştir.

Şu anda CHP yönetimi ve onlara oy veren çoğunluk Pkk'yı kabulenmiş durumdadır. Yani Pkk, CHP'liler arasında canavar bir örgüt değil, masum bir kediciktir. Bu kedicik de onlara siyasal miyavlamalarıyla can suyu verecek, onların iktidar olmasını sağlayacaktır. Dolayısıyla Pkk bir canavar olamaz! O bir masum kediciktir! CHP'lilerin bu kediyi kucaklayıp okşamalarının ve onu koruma altına almış olduklarının sırrını şimdi anlıyor musunuz?

Bu durumda asıl kapatılması gereken partinin CHP olduğunu da görebiliyor musunuz?

CHP kapatılmadığı müddetçe Türkiye siyaseti ve geleceği tehlikede olacaktır. Dolayısıyla böyle bir partiyle seçime gitmek, Türkiye'yi yardan aşağıya yuvarlamak olacaktır. Bu büyük tehlike gözardı edilmemelidir.

Bu partinin ıslahı, yani düzeltilmesi de mümkün değildir. Çünkü milletin çoğunluk iradesini kabullenmemek ve o büyük iradeye karşı savaşmak, CHP'nin karakteri olmuştur. Bu yüz yıllık karakterin değişmesi asla mümkün değildir. Bir karakter 40'ından sonra değişmez ve değişmiyor.

(CHP'nin siyasal karakteri değişmemiştir, fakat zihniyeti biraz değişmiştir. Bu değişiklik de terör örgütleriyle ittifak kurmak olmuştur!)

CHP'liler şu anda normal bir siyaset yapmıyor. Ya ne yapıyor? Milletin çoğunluk iradesine karşı savaşım veriyorlar. Çünkü bu büyük iradenin seçtiği Cumhurbaşkanı'nı kabullenmiyorlar, onu gayri meşru yollarla devirmeye çalışıyorlar. Bunun için de Pkk'nın desteğini vazgeçilmez kabul ediyorlar. Çünkü onun desteği olmazsa hedeflerine varmaları, yani büyük iradeyi devirmeleri mümkün olmayacak. CHP'lilerin neye karşı neyin yardımıyla savaştığını görebiliyor musunuz?

CHP şu anda şeytanın safında demokrasiye karşı savaşmakta ve onun ortaklığıyla da iktidar olma sevdasındadır. Bu sevda kazanırsa, CHP şeytanî iktidarın sahibi olacaktır. Şeytanın ve şeytanî bir iktidarın Türkiye'ye ve Türkiyelilere ne kötülükler yapacağını artık görebilirsiniz. Görmüyorsanız, sizin gözünüz kör olmuş demektir! Görmek istemiyorsanız, ihanete ve şeytanın yönetimi altında olmaya râzı olmuşsunuz demektir!

Bir terör örgütünden ve siyasal aracından medet bekleyen İP ve CHP Türkiye'nin partisi olamaz. PKK'yı ve siyasal aracısı HDP'yi reddetmeyen İP ve CHP ya kapatılmalı, ya da 2023 Haziran seçimi iptal edilmelidir. Gereken yapılmadığı halde seçime gitmek, Türkiye demokrasisinin intiharı olur! Hak ve Adâlet ise bu intiharı reddeder. Millet bu intihara zorlanmamalıdır. İntiharı engellemek için de HDP mutlaka kapatılmalı ve seçime katılmasının önü kesilmelidir. Ama bu yeterli değildir. İP ve CHP kapatılmazsa, onların Pkk'nın oylarını alması nasıl engellenecektir? Bunu da Türkiye siyasunlarışünsün ve gereğini yapsın. 

Not 2: Soruyoruz: Ziyaretine gittiği TÜSİAD, HDP'nin yanında ne arıyor? TÜSİAD'lılar bu siyasal aracın Pkk'ya ait olduğunu bilmiyorlar mı? Biliyorlarsa, bu biliş, onların Pkk ile ortaklık kurduğunu bildirir. Bu ortaklık Türkiye'ye ihanet değil midir? TÜSİAD'lılar Türkiye'nin iş adamları mıdır, yoksa Türkiye'ye karşı savaşanların mı?

TÜSİAD'lılar: "HDP yasal bir partidir" diyemez! Çünkü HDP'nin yasal bir parti olabilmesi için Pkk ile bir bağlantısının olmaması gerekir. Bağlantısı varsa, onun emri altında hareket ediyorsa ve ona hizmet etmekten kaçınmıyorsa, o parti yasal bir parti olamaz. Eğer yasallığı varsa, o yasallığın derhal elinden alınması gerekir. Alınmıyorsa, Türkiye siyaseti kendine ihanet ediyor demektir. Bu ihanet kabul edilemez!

HDP yasal bir parti olmak istiyorsa şunları yapmalıdır: Pkk'yı Türkiye'ye karşı savaşmasını bırakmasını, kendini derhal lağvetmesini ve bütün elebaşlarının da teslim olmasını istemelidir. Bunu açıkça istemiyorsa ve isteyemiyorsa, HDP Türkiye'nin ve Türkiyelilerin partisi olamaz. Türkiye'nin partisi olamayan bir Pkk aracı, parti olarak varlık gösteremez ve seçimlere katılamaz. HDP'liler kararını vermelidir: Türkiye'nin partisi mi olmak istiyorlar, yoksa Pkk'nın siyasal aracı mı? Eğer Türkiye'nin partisi olmak istiyorlarsa, yapmaları gereken bellidir. Bu gerekliği yapmadıkları müddetçe TÜSİAD'ın, İP'in ve CHP'nin bu partiyle destekleşmesi ve ittifak kurması veya ondan yardım istemesi, Pkk'lılaşmaktan başka birşey değildir. Pkk'lılaşan bir parti ve iş adamı ise, Türkiye'nin karşısına geçmiş bir hain olduğunu bilmelidir. Hainlerin ise Türkiye siyasetinde, iş dünyasında ve ekonomisinde yeri olamaz!

Not 3: Pkk'lılar eğer siyasal araçları olan HDP'nin yasallık kazanmasını isterlerse, Türkiye'ye karşı savaşı bıraksınlar ve teslim olsunlar. Bunlar yapılmadığı müddetçe HDP'nin yasallık kazanma hakkı olmayacaktır. Verilmiş olan yasallık da elinden alınacak ve seçime katılamayacaktır.

Not 4: İP'liler ve CHP'liler şunu iyi bilmelidir: Eğer siz bir Türkiye partisisiyseniz ve Türkiyeliler için siyaset yapmak istiyorsanız, Fetö'den ve Pkk'dan destek almak ve onların hesabına çalışma hakkınız yoktur. Eğer böyle bir hak istiyorsanız, F. Gülen ve adamları gelsin, Türkiye adaletine hesap versinler, kendilerini aklasınlar. Pkk'lılar da gelip teslim olsunlar, Türkiye'ye karşı savaşı bıraksınlar ve Türkiye'yi bölmek sevdasından da vazgeçsinler. Ancak bunlar yapıldıktan sonra HDP'nin oyları size helâl olur. Yoksa haramdır. Haram oylarla da iktidar isteyemezsiniz ve hakkınız olmaz.

Not 5: CHP HDP vasıtasıyla terör örgütünü önce meclise soktu. Şimdi de Türkiye yönetimine sokmaya çalışıyor. Bu çalışma kabul edilebilir mi? Bu çalışma apaçık bir ihanet değil mi? Hainlerin hakkı nedir? Siyaset sahnesi mi, yoksa hapis mi?

CHP haketmediği iktidarı, terör örgütlerinin yardımıyla kazanmaya (ele geçirmeye) çalışıyor. Buna izin verilir mi?

Not 7: Türkiye'yi yönetmekte olan partiye uyarı! Yüzde doksanı müslüman olan bir milletin yönetimi, şeytanlaşmış ve şeytana hizmet etmeye hazır hale gelmiş siyasetçilerin eline ve iktidarına bırakılamaz. Bu sebeple İP ve CHP üzerlerine düşen görevi yerine getirmedikleri müddetçe seçime start verme hakkınız yoktur. Aksi halde Müslüman Millet'in yönetimini şeytana kaptırmış olursunuz. Bu da sizi, Müslüman Millet'in sahibi yüce Allah katında suçlu hale getirir.

Not 8: Terör örgütü baş şefi A. Öcalan'ın hapisten salıverilmesini isteyenler şunu iyi bilsin: Özgürlüğü istenen kişi, 40 bin masum insanın katlinden sorumlu bir suçludur. İşlediği suçların cezâsı ise 40 bin defa idam edilmektir. Ama o, bir kere bile idam edilememiştir. Şimdi de özgürlüğünü istiyorlar! Hangi hakla, hangi adâletle? Eğer halkların barışı için ona bir ayrıcalık yapılsın isteniyorsa, o da bunun karşılığında Pkk'nın bütün elebaşlarının teslim olmasını, Türkiye'ye karşı savaşlarının bitmesini sağlasın ve Türkiye'yi bölme arzularını da sona erdirsin. Aksi halde onun özgürlüğe hakkı olamaz!

İmza: Mehdiyet ve Hilâfet Makamı.

 

Allah'tan başka ilah yoktur. Mehdi ve Mesih Allah'ın kulu ve elçisidir.

 

Zaman: Yeni Çağ'ın yirmiikisi, Haziran'ın üçüncü haftası.

Mekan: Avrupa.

Makam: Hakka dâvet ve uyarı.

Boyut: Muranizm.

 

Yayınlayan: Avrupa Muranistleri.

                        *   *   *

 

 

Freitag, 3. Juni 2022

EY SİLAHI ÇOK SEVEN AMERİKALILAR!

EY SİLAHI ÇOK SEVEN AMERİKALILAR!

 

korunanları seven tek TANRInın adıyla

 

Ey silahı ve silahlanmayı çok seven Amerikalılar!

Silahı değil, adâleti çoğaltınız. Çünkü en iyi koruyucu adâlettir.

Çok şiddetli bir şekilde silahlanmanızdan ve silaha yönelmenizden anlaşılıyor ki, silahı "en iyi koruyucu" olarak görmektesiniz. Ama gerçekte en iyi koruyucu silah değil, adâlettir. Kalp ve kafalarınıza adâleti yerleştirmediğiniz müddetçe silahı en iyi koruyucu olarak görmeye devam edecek, cinayetlerinizi çoğaltacaksınız ve çoğaltmaktasınız. Bu kötülüğün ve kötüleşmenin yanlış olduğunu artık görmek zorundasınız. Körlüğünüz devam ederse, hayatta kalmanız zorlaşacaktır. Ama gerçekte sizler hayatınızı korumak istiyorsunuz. Fakat ne yazık ki hayatınızı korumaya çalışırken tam tersine gidip hayatınızı kaybediyorsunuz. Demek silahlanma size yaşam kazandırmıyor, yaşam kaybettiriyor. Bu kayba daha fazla izin vermemelisiniz. Bunun için de silahlanma yerine adâletlenmeyi seçmelisiniz. Adâletlenme sizi doğru yola götürecek, hayatınızı çoğaltacaktır. Çünkü en iyi koruyucu adâlettir, adaletli olmaktır.

Adâletli olmak isterseniz; haklıya hakkını vermeli, onun hakkını çiğnememelisiniz. Mücâdeleniz de, haklının hakkını çiğnetmemek için olmalıdır, onun hakkını gasbetmek için değil.

Tanrı'nın vereceği cezâyı bilmeyenler ve ondan korkmayanlar adâletli olamaz, adâlet isteyemez. Bu sebeple önce Tanrı'yı tanımanız ve suçlulara vereceği cezâyı bilmeniz gerekir. Tanrı'yı tanıtan ve vereceği cezâyı bildiren en mükemmel kitap ise Kur'andır. Gerçek İncil ve Tevrat'ın özetini içeren Kur'an ile aydınlanmanız, sizi karanlıktaki yaşamınızdan kurtaracak, mutlu bir ebediyete ulaştıracaktır. Katliamcı bir hayattan çıkıp barış içinde bir yaşama geçmek isterseniz, buyurun Kur'ana!

İmza: Tanrı'nın doğruluğa götürücüsü Mehmed Nur'an.

 

Not 1: 11 Eylül terörizmi sizleri belki Kur'andan uzaklaştırdı ve ona ve ondaki dine düşman etti. Ama bu, şeytanın ve şeytanlaşmış insanların size bir oyunuydu. Bu oyunun farkına varmalı, gelmişinizi ve geleceğinizi karartmamalısınız.

Unutmamalısınız ki, evlerinizin ve sokaklarınızın çok ışıklı olması gerçek aydınlık değildir. Gerçek aydınlık, kalp ve kafalarınızın birlikte aydınlanmasıdır. Bu aydınlanmayı da ancak Kur'an ve onunla uyuşan doğru bilgi ve bilim yapar.

Not 2: Evrenin tek sahibi yüce Tanrı sizleri adâletli olmaya dâvet ediyor. Bu dâvete icabet etmeniz insanlık görevinizdir. Bu dâveti reddedenler, şeytanın safına geçmiş olur, insanlığını ve insanlaşmayı kaybeder. Siz bu kayba râzı olmamalısınız. Çünkü bu kayba râzı olmak, ölümden sonraki ebedî mutluluğunuzu da kaybettirir. En büyük kayıp işte budur!

Not 3: Eğer adâletli olmak ve adâletli yaşamak isterseniz, Adâlet: Haklıya hakkını, haksıza cezâsını hakettiği kadar vermektir. Adâletin ilkeleri vardır. Onlar da şunlardır:

1- Kanun koymadan suç ve ceza olmaz. 2- Suçu kim işlemişse cezayı o çeker, başkasına yüklenmez. Yani suçlunun aile ve akrabası, dini ve milleti sorumlu tutulamaz. 3- Hiç kimse işlemediği bir suçla suçlanamaz ve cezalandırılamaz. 4- Suçluya destek vermek, zâlime meyletmek ve onun tarafında bulunmak suçtur. 5- Şüphe üzerine ceza verilemez. Suçun isbatlanması şarttır. 6- Sevdikleriniz olsa dahi suçluyu adaletten kaçırmaya hakkınız yoktur. Suçluyu adâletten kaçırmak suçtur. 7- Şahitlikten kaçmamalı ve şahitliği doğru yapmalısınız. 8- Geçmişte olanlar için cezalandırıcı yasa yapılamaz. (Yani şimdiki işler için cezalandırıcı bir yasa yoksa, gelecekte de geçmiştekiler için cezalandırma yapılamaz.) 9- Herhangi bir ırk renginden dolayı suçlu ilan edilemez. 10- Düşünce suç değildir. Suç içeren düşünce, uygulanmadıkça suç sayılmaz. 11- Hak, adalet, namus ve bunlara dayalı özgürlüğü çiğnemeyen dinsel yaşam engellenemez. 12- Hakaret, ifade özgürlüğü değil, suçtur. 13- İşlenilen suçun aynısıyla karşılık vermek haktır. Fakat bu hakkı para ve hapis cezasına çevirmek veya affetmek de mümkündür. 14- Haksızlıkla bir kimseyi öldürenin hakkı idamdır. Fakat suçluluk oranı yüzde yüzün altındaysa, hapis cezası verilir. Yüzde yüz suçluysa, idam edilir. Tanrı'nın yenileşmiş dininde hırsızın eli kesilmez. Çünkü hükümler şartlara göredir. Şartlar değişince hükümler de değişir ve değişmiştir. Bu değişikliğe göre, hırsız ancak çaldığı değer kadar cezâlandırılır. Çünkü yapılan kötülüğün dengi kadar cezâlandırma esastır. Yani haksızlıkla bir tokat atana birden fazla tokat atılamaz. Parmağınızı koparanın elini, kolunu veya kafasını koparma hakkınız yoktur. Hak alma işini de devlete bırakmak zorundasınız. Çünkü devletin olduğu bir yerde cezâlandırmayı millet değil, devlet yapar.  Fakat haksızlığa uğrayan bir fert hakkından vazgeçmedikçe veya affetmedikce, devletin suçluyu affetme hakkı yoktur. Bu hakka sahip olabilmesi için haksızlığa uğrayanın onayını alması gerekir.

Not 4: Bilmelisiniz ki, adâletin üstünde Hak vardır. Hak ve haklı olmak ise: Yaratan'ın, yaratılışın ve yaratılmışların yasasına itaat etmektir. Bu itaat olmadan adâletli olmak ve onu icra etmek güçleşir. Bu güçleşmeyi ortadan kaldırmak için yaratılmışlardan olan insanlar bir yasa yaparken, yapılacak yasayı, Yaratan'ın ve yaratılışın yasasıyla uyumlu hale getirmelidir. Bu uyumluluk olmazsa, yapılacak yasa, halklara barış getirmez. Barışı sağlayacak mükemmel yasa, ancak Yaratan'ın ve yaratılışın yasasıyla uyumlu olandır. Siz de bu uyumu sağlamalısınız.

Not 5: Yukarıda, adâletin; "haklıya hakkını vermek" olduğunu söyledik. Bu sebeple eğer zenginler fakirlerin hakkını vermezse ve fakirlerin de Tanrı cezâsından korkusu olmazsa, ülkenizde gasp, hırsızlık ve cinayet eksik olmayacak ve çoğalacaktır. Bu çoğalmayı ancak fakirlerin hakkını vermekle durdurabilirsiniz. Fakirlerin hakkını ödeyebilmek için de her yıl zenginlerden alınacak yüzde 6'lık bir "servet vergisi"ni yasalaştırmak gerekiyor. Bu yasa hayata geçmediği müddetçe sizde gasp ve hırsızlık ve bunlarla ilgili cinayet olayları son bulmayacak ve çoğaldıkça çoğalacaktır. Bu çoğalma ise size korku içinde bir yaşam getirecektir. Bundan kurtuluş ise servet vergisini acilen yasalaştırmanız ve uygulamaya koymanızdır.

Not 6: Adâletin altında da Namus vardır. Namus ve namuslu olmak ise: Aile'yi korumaktır. Bu koruma için de; ensest ve gayri meşru cinsel ilişkiyi, tecavüzcülüğü ve eşcinselliği bitirmeniz gerekiyor. Bu bitirme için de onlara meşruiyet tanımamak zorundasınız. Kötülüğe yasal izin veren bir devlet bitmiş, Tanrı'nın lânetini haketmiş demektir.

Not 7: Ülkeniz Kuzey Amerika'da bir yılda 22 bin cinayet işlenmekteymiş. Bu çok yüksek oranı sıfıra indirmek isterseniz, bireysel silahlanmayı bırakıp, dinsel haklanma, adâletlenme ve namuslanmaya sarılmalısınız.

Not 8: ABD yönetimi şu gerçeği görmelidir: Dünyada en değerli şey insan hayatıdır. Fakat adâletsizlikle beraber ateşli silahlar, en değerli şeyin yokedilmesini kolaylaştırıyor. Çünkü bıçak ve sopa ile bir insana saldırmak güç ve cesareti gerektiriyor. Ama elde bir silah varsa, o silahı zayıf bir insan veya çocuk kolaylıkla kullanabilir, fazla güç ve cesarete gerek yoktur. Tetiği çekebilecek kadar küçük bir kuvveti olan bir kimse karşısındaki en iyi ve en güçlü dövüşçüyü kolaylıkla altedebilir. Yani en kuvvetli bir insan bir silah karşısında en zayıf kimse olur. Yani ateşli silah, öldürmeyi kolaylaştırır. Devletin görevi de bu kolaylığı zorlaştırmak veya ortadan kaldırmaktır. Bunun için de bireysel silahlanmayı sınırlamalı, silaha erişim kolaylığını kaldırmalıdır.

Silah satışından para kazanamamak korkusuna kapılan silah tüccarları da, yön değiştirip başka âletler üretmek için çalışabilirler. Ordu ve polis için ürettikleri silahlar ve onlardan gelen kazanç onlar için yeterli olmalı. ABD'yi yönetenler, silah tüccarlarının gözyaşına ve verecekleri rüşvete aldanmamalı, gerekli koruyucu yasaları çıkarmalıdır. Çünkü milletin malını, canını ve ırzını korumak devletin görevidir.    

Not 9: İnsan hayatını değersizleştiren cinayetleri önlemek devletinizin ve milletinizin görevidir. Bu görev gereği olarak her ferdin silahlanması önlenmeli ve sınırlandırılmalıdır. Bu sınırlamaya göre, askerlik yaşı altında olanlara, korunmaya muhtaç özel kişiler ve silahlı olmak zorunda olanlar dışındakilere silah kullanma ruhsatı verilmemelidir. Herkese silah kullanma izni ancak dışşman saldırısında ve iç savaş patlak verdiğinde verilebilir.

Not 10: Cinayet ve tecavüzleri en baştan önlemek isterseniz; haklı olmayı, adâletli olmayı ve namuslu olmayı ortaokuldan itibaren ders olarak koymalı ve okutmalısınız.

Bu okutma olmazsa, millet adâletsizleşir. Adâletsizleşmenin çoğalmasıyla devlet de adâletsiz olur. Devletin adâletsizleşmesi ise, onun kısa zamanda yıkılması demektir. Bu yıkılışa izin vermek istemezseniz, adâleti çıkarcılığın üzerine çıkarmalısınız.

Not 11: Şu sözlerin de söylenmesi gerekiyor: Ey insanlar! Ey Amerikalılar! Haksızlıkla insan öldürme hakkınız yoktur. Çünkü yüce Tanrı haksızlıkla öldürmeyi yasaklamıştır. Eğer öldürme hakkınız doğarsa, bu hakkı devlete bırakmalısınız. Bu yasağı çiğnerseniz öte dünyada, yani ölüm ve kıyametten sonraki yeniden diriltiliş gününün Büyük Mahkeme'sinde ebedî bir cezâya çarpılacaksınız. Ölümü öldürmeniz, kıyameti durdurmanız ve tekrar diriltilişi engellemeniz mümkün olmadığından alacağınız cezâ kesindir. Bu cezâ ile karşılaşmak istemezseniz, cinayet işlemekten vazgeçersiniz. Haklıca, adâletlice ve namusluca bir yaşamı kabul ettiğinizde ve uyguladığınızda ise ebedî bir cennet sizin olacaktır. Bu en büyük ödülü kaçırmamalı, onu kazanmaya çalışmalısınız. Eğer ticaret isterseniz, en büyük ticaret ve kazanç işte budur!

İmza: Mehdiyet ve Hilâfet Makamı.

 

Tanrı tektir. İsa, Musa ve Muhammed tekTanrı'nın elçisidir.

 

Zaman: Yeni Çağ'ın yirmiikisi, Mayıs sonu.

Mekan: Avrupa.

Makam: Hakka dâvet ve uyarı.

Boyut: Muranizm.

(Muranist: Modern Kur'anlı)

 

Yayınlayan: Avrupa Muranistleri.

                        *   *   *