Freitag, 28. Februar 2020

RUS ORDUSU SURİYE'DE TERÖR SUÇU İŞLEMEKTEDİR!

                   RUS ORDUSU SURİYE'DE
              TERÖR SUÇU İŞLEMEKTEDİR!
   NATO HAREKETE GEÇMEK ZORUNDADIR!

     zorbaların düşmanı olan tekTANRInın adıyla


Rus ordusu Suriye'de; içinde 1 milyon çocuk, 500
bin kadın, 250 bin ihtiyar ve 100 binden fazla genç
insan bulunan İdlib şehrini bombalayarak terör su-
çu işlemektedir. Rusya'yı bu suça iten sebep ise,
bu mâsum insanların arasında 100 bin rejim Muha-
lifi ve 30 bin kadar da "terörist" denilen radikal sa-
vaşçıların bulunmasıdır. Rus ordusu da bu radikal
savaşçıları ve Muhalifler'i bahane ederek İdlib'i
bombalamaktadır. Bu bombalamalarda da onlarca,
yüzlerce ve binlerce mâsum sivil katledilmektedir.
Bu katliamlar ise bir "terör" suçudur. Bu suçu işle-
yenlerin de derhal durdurulması ve cezâlandırılma-
sı gerekmektedir.

Mâsum sivillerin katledilmesini önleyecek yolu biz
daha önce Rusya yönetimine bildirdik ve dedik ki:
"İdlib'deki zararlı saydığınız unsurlara karşı savaş-
mak istiyorsanız ve bu kenti ele geçirmek dilerse-
niz, önce bu şehirdeki mâsum sivilleri güvenli bir
bölgeye aktarın ve ihtiyaçlarını karşılayın. Bundan
sonra da istediğiniz operasyonu yapabilirsiniz."
Fakat Rusya yönetimi uygulanması gereken bu
teklifimizi kabul etmeyip, saldırı ve bombalamaları-
na devam etti ve ediyor. Yani Rusya açıkça suç iş-
liyor. Çünkü önce mâsum sivilleri kurtarması gere-
kirken, Rusya tam tersini yapıp zararlı gördüğü un-
surlar yerine mâsum insanları yok ediyor, yüzbin-
lerce insanı göçe zorlayarak onları perişan ediyor.
Perişan ettiği insanların da yardımına koşmuyor!

Rusya'nın bu insanlık dışı operasyona ne hakkı
var? Hangi uluslararası kanun ve hukuk bu barbar-
ca yönteme izin veriyor? Madem ona izin verecek
hakka ve adâlete uygun bir kanun ve hukuk yoktur,
o halde Rusya ya durdurulmalı, ya da cezâlandırıl-
malıdır. Onu durduracak güç ise ancak NATO ola-
bilir. Rusya durmadığı takdirde, NATO harekete
geçmek zorundadır. Çünkü Rusya, yaptığı saldırı
ve katliamlarla "terör suçu" işlemektedir. Rusya şu
anda "terör devleti" olmuş durumdadır! Bu terör
devletinin cezâlandırılması gerekmiyor mu? Evet,
gerekiyor!

O halde Rusya yönetimindekileri cezâlandıralım.
Çünkü onlar bu cezâlandırılmayı haketmiş durum-
dadırlar. Çünkü terör suçu işlemişlerdir. Terör su-
çu işledikleri hangi hükümle sabit olmuştur? Şu ta-
nım ve hükümle sabit olmuştur: "Haklı veya haksız
bir dâvâ uğrunda hukuksuzca yapılan her saldırı te-
rördür." Eğer bu terör tanımlaması ve hükmü yan-
lışsa, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi hakimleri
ortaya çıksın, bunu düzeltsin. Eğer "bu tanımlama
ve hüküm yanlıştır" demezlerse, biz de; "bu tanım-
lamaya göre hüküm vermek ve Rusya'yı yargılamak
zorundayız" demek zorunda kalırız ve kalıyoruz.

Evet, Rusya yukarıda verdiğimiz terör tanımlaması-
na göre, teröristlere karşı savaşırken kendince hak-
lı olabilir. Fakat bu savaşta daha çok mâsum siville-
ri katletmekte, evlerini, okullarını, hastahanelerini
yıkmakta ve onları göçe zorlayıp perişan etmekte-
dir. Bu yönüyle de Rusya haksızlık içindedir ve "te-
rörist" olmaktadır. Rusya'nın bu haksızlığa ve terö-
ristliğe hakkı yoktur. Rusya'nın buna hakkı olmadığı
için, Suriye'de yaptığı operasyonlarını durdurmak
zorundadır. Durdurmadığı takdirde NATO'nun Rus
askerlerine ve üslerine saldırması hak olur ve ol-
maktadır.

Bu durumda haktan ve hukuktan yana olan bütün
devletler biraraya gelip Rusya'ya nota vermeli ve
bu nota dinlenmediği takdirde NATO harekete ge-
çerek, Rusya'yı durdurmalıdır.

İmza: Mehdiyet Makamı.


Not 1: Hiçbir hukuk ve yasanın, mâsumları terörist,
teröristleri mâsum gösterme hakkı yoktur. Bu hakkı
çiğneyen hukuk ve yasalar geçersizdir. ABD'nin
Suriye'de PKK terör örgütünün bir kolu olan YPG'
ye, Rusya'nın Libya'da devlet düşmanı Hafter'e
destek vermeleri ve bazı Avrupa ülkelerinin PKK
terör örgütüne arka çıkmaları suçtur. Bu suç ter-
kedilmelidir.

Not 2: Suriye'de Esad rejimine karşı savaşan Mu-
halifler'e "terörist" diyemeyiz. Çünkü onlar, gasbe-
dilmiş siyasal hakları ve özgürlükleri için savaşmak-
tadırlar. Bu savaşı da, Esad rejimi işkence, saldırı
ve katliamla başlatmıştır. Esad rejiminin saldırıları
terördür. Suriye halkının siyasal hak ve özgürlükleri-
ni karşılamadığı müddetçe de Esad rejiminin bir
meşruiyeti yoktur. 10 milyon Suriyeli vatandaşı gö-
çe zorlamış ve 1 milyonunu da katletmiş ve üstelik
göçe zorladıklarına da sahip çıkmayan bir rejim ve
yönetim nasıl meşru olabilir? Artık bütün dünya
devletleri Suriye rejimi ve yönetimine meşruiyet
vermekten uzaklaşmalıdır. Meşruiyet vermeye de-
vam edecek olanlar da, bunu hangi hakla yaptıkla-
rını açıklamalıdırlar.

Not 3: İdlib'deki 30 bin kadar radikal savaşçının du-
rumu ise: Eğer bu savaşçılar Suriye halkının hak ve
özgürlükleri için veya İdlib halkını korumak için sa-
vaşıyorlarsa, bu durumda onlara terörist diyemeyiz.
Eğer o savaşçıların savaşı, İdlib halkını korumak
ve Suriye halklarının hak ve özgürlüklerini kazan-
mak için değilse, bu takdirde onların "terörist" ol-
duklarına hükmedebiliriz. Türkiye, HTŞ isimli savaş-
çılar ile iletişime geçip onların amacını öğrenmeli-
dir.

Not 4: YPG'nin durumu ise: YPG'liler, Suriye halk-
larının hak ve özgürlükleri için değil, bir "Kürt Dev-
leti" kurabilmek için savaşmaktadırlar. Fakat Suri-
ye'deki Kürt halkının üçte ikisinin devletleşme ta-
lebi olmadığı ve Suriye halklarının çoğunluğunun
da izni bulunmadığı için, YPG'nin devlet kurma iste-
ği gayri meşrudur. Bu gayri meşru istek için yapılan
savaş ise terördür. YPG bu terörü terketmek zorun-
dadır. Meşru savaşçı olabilmeleri için, Suriyeli halk-
ların hak ve özgürlükleri için savaşmaları gerekir.
Bu meşruiyete uymayarak YPG'ye destek vermek-
te olan ABD ise, teröristlere verdiği destekle terö-
ristleşmektedir. ABD bu teröristleşmeyi sonlandır-
malıdır. ABD eğer YPG'ye meşruiyet kazandırmak
istiyorsa bu örgüte, Suriyeli halkların hak ve özgür-
lükleri için Suriye'nin demokratlaşmasına engel o-
lan ve mâsum sivilleri katletmekten vazgeçmeyen
Rusya, Esad ve İran'a karşı savaşmayı kabul ettir-
melidir. Kabul etmezlerse, desteğini kesmeli,
silahlarını geri almalıdır.

Suriye'de 2-2.5 milyon kadar Kürt bulunmaktadır.
Bu Kürtlerin 1 milyondan fazlası, Esad ve YPG zul-
münden Türkiye'ye ve Kuzey Irak'a kaçmışlardır.
Yani, Suriye'de bir Kürt Devleti'nin kurulmasını ge-
rektirecek bir durum yoktur. YPG, ele geçirdiği Su-
riyeli Araplara ait yüzde 20'lik toprakları terketmek
zorundadır. Çünkü Suriye'deki Kürtlerin toprak hak-
kı yüzde 5'tir. YPG gasbettiği topraklardan çekil-
mediği takdirde, o toprakları onun elinden zorla al-
mak bir haktır. Ne yazık ki Rusya, Esad ve İran bu
hak için savaşmak yerine, İdlib'deki mâsum sivillere
saldırmaktadır.

YPG'yi yöneten komutanlar, Türkiye'de PKK'nın
emrinde mâsum sivilleri katletmiş terör suçlularıdır.
YPG bu suçlulardan arınırsa, Türkiye'ye saldırıları-
na son verirse, Suriye'de Kürt devleti kurmaktan
vazgeçerse ve Suriye halkları için Esad'a, Rusya'
ya ve İran'a karşı savaşmayı kabul ederse, bu tak-
dirde meşruiyet kazanabilir. Aksi halde o bir "terör
örgütü" olarak muamele görecek ve 50 bin savaş-
çısı yok edilecektir. Çünkü bir terör örgütünün var-
lık hakkı yoktur. ABD ve Pentagon bu hakkı çiğne-
memelidir.

Not 5: Suriye'de Rusya, İran ve Esad rejimine karşı
yapılacak NATO savaşında eğer Yunanistan Esad'
ın safında bulunursa, Avrupa Birliği onu birlikten çı-
karmak zorunda kalır ve çıkarmalıdır.

Not 6: Hindistan'da müslümanlara yapılan saldırı ve
katliamlar derhal durdurulmalıdır. Aksi halde yüce
Tanrı Hindistan'ı virüsle veya başka felâketlerle ce-
zâlandırır. Çin yönetimi, Uygur Türklerine yaptığı
zulümler sebebiyle yüce Tanrı tarafından korona vi-
rüsüyle tokatlandı. Çin'in zararı trilyonlarca dolar!
Hindistan bu zarardan gerekli dersi almalı ve Keş-
mir'in ilhakını da sonlandırmalıdır.

Not 7: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi hâkimleri-
nin, Soros tarafından ele geçirildiklerini duyuyoruz.
AİHM gerekli arınmayı yapmadan terör tanımlama-
sı yapamaz. Bu durumda bizim tanımlamamız ge-
çerli olur ve bu geçerliliğe göre hüküm vermemiz
de hakkımızdır. Bizim terör tanımlamamız şudur:
"Haklı veya haksız bir dâvâ uğruna hukuksuzca ya-
pılan her saldırı terördür." Hiçbir hukuk ve yasa,
mâsumları terörist, teröristleri mâsum ilân edemez.
Haksızlıkla insan öldürmemiş, bozgunculuk yapma-
mış kimseler mâsumdur. Haksızlıkla öldürenler ve
bozgunculuk yapanlar ise suçludur. Suçluların hakkı
da, cezâlandırılmadır.

Not 8: Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve Avrupa
İnsan Hakları Örgütü, Türkiye sınırlarına sığınmış
800 bin Suriyelinin durumunu incelemek için bir
heyet göndermelidir. Suriyeli sığınmacıların aç, a-
çık, çok perişan ve çok acınacak hallerini gören bu
heyettekiler dayanamayarak, ellerine silah alıp, bu
halkı bu hâle düşüren Rusya, İran ve Esad'a savaş
açmak isteyeceklerdir.

Not 9: Rusya ve İran yönetimindekiler de Türkiye
sınırlarına yığılmış sığınmacıların durumunu gör-
mek için gelsinler. Onların o durumuna ne kadar
dayanabileceklerini test etsinler ve İdlib'deki 3 mil-
yon insanı sığınmacı yapmak arzusundan vazgeç-
sinler.

Not 10: Türkiye sınırlarına sığınmış Suriyeli çare-
sizlere 25 milyon euro vaadetmiş olan Almanya, bu
vaadini hemen yerine getirmeli, o insanların daha
fazla perişan olmalarını önlemelidir. Eğer Avrupa
Birliği daha erken harekete geçip Rusya, İran ve
Esad'a engel olsaydı, 25 milyon euro Almanya'nın
elinde kalırdı.Ama şimdi eğer Rusya, İran ve Esad'
ın İdlib'e yapacağı saldırılara engel olunmazsa, bu
şehirden 3 milyon insan daha Türkiye sınırına sığı-
nacak ve Avrupa Birliği bu insanlar için 300-500
milyon euro harcamak zorunda kalacak ve bu har-
camalar 5-10 yıl sürecek. Eğer Avrupa Birliği bu
masrafı yüklenmek istemiyorsa, NATO'yu harekete
geçirmeli ve Rusya, İran ve Esad'ı durdurmalıdır.
Çünkü Rusya, İran ve Esad'ın İdlib'e saldırıları
apaçık bir terördür!

Not 11: Mutlu ve huzurlu bir dünya istiyorsak, Yeni
Dünya Düzeni'nin, hakka ve adâlete ve hukukluca
bir özgürlüğe ve zenginlerden alınıp fakirlere akta-
rılacak yüzde 3'lük bir "servet vergisi"ne dayanma-
sı şarttır. Yeni Dünya Düzeni'nde, elinde 5 bin eu-
ro ve bundan fazla değerde servet bulunan kimse-
ler "zengin" sayılacaktır. Bütün zenginler, servet
vergisi ödemeye hazır olmalı ve bütün devletler de
bu vergiyi istemelidir.

Not 12: Bu bildiri, uluslararası diplomatik platform-
da paylaşılmıştır.

İmza: Mehdiyet Makamı.


                                 Tanrı tektir.
   İsa, Musa ve Muhammed O'nun kulu ve elçisidir.


Zaman:  Yeni Çağ'ın yirmisi, Şubat'ın sonu.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Uyarı ve Hakka dâvet.
Boyut:    Muranizm.

                                                   YAYINLAYAN
                                       AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                       *   *   *




Samstag, 22. Februar 2020

MOSKOVA ŞAM VE TAHRAN'IN İDLİB'E SALDIRMA HAKKI YOKTUR!

               MOSKOVA ŞAM VE TAHRAN'IN
          İDLİB'E SALDIRMA HAKKI YOKTUR!

    oyun kuran ve oyun bozan tekTANRInın adıyla


Rusya,İran ve Esad'ın İdlib'e saldırma hakkı yoktur!
Neden yoktur? Çünkü orada mâsum siviller vardır.
Kimdir o mâsum siviller? Onlar, kadınlar ve çocuk-
lardır. Çünkü İdlib'de bulunan 2 milyon sivilin 1 mil-
yonu çocuktur. 500 bini kadındır. 500 bin erkeğin
de yarısı ihtiyardır. Geri kalan 250 bin erkeğin 100
bini, terör ve direnişle ilgisi olmayan gençlerdir.

Şimdi soruyoruz dünya devletleri liderlerine ve in-
safı olan milletlere: İçinde 1.8 milyondan fazla mâ-
sum insan bulunan bir şehire Moskova, Şam ve
Tahran'ın saldırma hakkı olabilir mi? Asla olamaz!
Çünkü o mâsumlar içinde bulunan 100 bin rejim
muhalifi ve 20 bin de radikal savaşçı, o mâsumlara
zarar vermiyor. Tam aksine onları Rusya, İran ve
Esad'ın saldırılarından korumaya çalışıyor. Bu du-
rumda asıl teröristlerin, o mâsumlara acımayan
saldırgan devletler olduğu ortaya çıkmaz mı? Evet,
çıkar!

Çünkü Rusya, Esad ve İran'ın İdlib'e yaptıkları sal-
dırı ve bombalamalarla 1,5 milyondan fazla İdlibli
halk Türkiye sınırına yığılmış ve sığınmış durum-
da; perişanlık içinde yaşamaktadırlar. Üstelik onları
perişanlıklarından kurtarmaya çabalayan bir Suriye
devleti de yoktur. Şimdi soruyoruz: Milyonlarca
halkını perişan eden ve bir de onları perişanlıkların-
dan kurtarmaya çalışmayan bir devlet, devlet olabi-
lir mi? Böyle bir devlet ve yönetiminin meşruiyeti
kalabilir mi? Asla kalamaz!

Çünkü devlet ve yönetim, milleti yönetmek ve koru-
mak için vardır. Esad'ın milletini koruması nerede-
dir? Esad'ın bu yönde bir damla gayreti ve umuru
yoktur! Çünkü İdlib'e yapmak istediği saldırılarla
2 milyon İdlibliyi de Türkiye sınırına kaçırıp, onları
orada perişan etmek istemektedir. Ne için? İdlib'i
muhaliflerden geri almak için! Yani Esad'ın tek der-
di budur! Mâsum vatandaşlarının ne olacağı hiç u-
murunda değildir. Bu umursuzluk hangi lider ve yö-
neticiye meşruiyet verir? Verir mi? Vermez! O hal-
de Esad'ın meşruiyeti yoktur ve hiç olmamıştır.
Bundan sonra da olamaz! Bu durumda Esad'ın bir
tek hakkı kalıyor. O da, devrilmektir! Kendiliğinden
çekilmezse, devrilecektir!

Milyonlarca Suriyeli Arabı katledip perişan ederek
Esad'a destek veren ve vermekte olan Rusya ve
İran terörist arıyorsa, YPG'yi ve onu silahlandıran
devleti iyi görsün. Çünkü PKK terör örgütünün Su-
riye kolu olan YPG'nin elinde Suriye topraklarının
üçte biri var. Suriye'nin yüzde 30'unu ele geçirmiş
ve işgal etmiş bulunan bu terör örgütünün elindeki
toprakları Esad rejimi ne zaman geri alacaktır? A-
caba geri alabilir mi? Alamaz!

Çünkü Esad rejimi, YPG'ye ve ona destek olan
süper devlete savaş açamaz. Savaş açamayacağı
için de Suriye topraklarını onların elinden geri ala-
maz. Geriye ne kalıyor? Rusya ve İran! Peki, Rus-
ya ve İran; YPG'ye ve onun destekçisi ABD'ye
savaş açar mı? Asla açmaz ve açmayacaklardır.
Çünkü o zaman kayıpları çok büyük olur. Bu halde
ne yapacaklardır? ABD ve YPG'ye teslim olup, on-
larla anlaşacaklardır. Anlaşmaları ne olacaktır?
Rusya, İran ve Esad diyecektir: "Sizin elinizdeki
topraklar sizin olsun, bizim elimizdekiler de bizim
olsun." Yani Suriye'nin bölünmesi için anlaşacaklar-
dır! Bu anlaşmanın gereği olarak da YPG ve ABD'
nin elindeki toprakların ya özerkleşmesini, ya da
devletleşmesini sağlayacaklardır. Bu şekilde Suri-
ye bölünmüş olacak ve "Kürt Devleti" adı altında ve
teröristlerin başkanlığında bir terör devleti ortaya
çıkarılacaktır. Yani Suriyeli Araplara ait topraklar bir
terör örgütüne peşkeş çekilecektir. Niçin olacaktır
bütün bunlar? Esad'ın iktidarda kalabilmesi için!
Yani Esad'ın iktidarına dokunulmaması ve rejiminin
yıkılmaması karşılığında YPG terör örgütüne taviz
verilecektir. Verilecek taviz de Suriye topraklarının
üçte biri olacaktır.

Görüyor musunuz, Esad'ın iktidar aşkı ve Mosko-
va'yla İran'ın menfaat hırsı nelere malolacak?

İşte Rusya, İran ve Esad bunun için çalışmaktadır.
Ve asla YPG terör örgütünün işgali altındaki top-
rakları kurtarmak için çalışmayacaklardır. Ama bu
çalışmayı yapmayacak olanların İdlib'i geri alma
hakkı da olmaz. Madem YPG ve ABD elindeki
toprakları onlara hediye ediyorsunuz, o halde İd-
lib'i de Suriyeli Muhaliflere hediye etmek zorunda-
sınız. Bu hediyeyi yapmak istemiyorsanız, YPG'nin
elindeki toprakları derhal geri almak zorundasınız.
Bu zorunluğu yapmadığınız takdirde, İdlib'i geri ala-
mazsınız ve alamayacaksınız!

Çünkü buna hakkınız yoktur! Eğer bu hakkı çiğne-
yecek olursanız, savaş kaçınılmaz olur. Bu savaşı
istemiyorsanız, İdliblilerin hakkını çiğnememelisi-
niz. İdlib'i geri almak istiyorsanız, önce 3.5 milyon
İdlibli için sığınacak ve barınacak bir yer bulmalı ve
onları oraya yerleştirmelisiniz. Tabii ihtiyaçlarını da
karşılamalısınız. Meselâ Rusya ve İran bu 3.5 mil-
yon insanı ülkelerine dâvet edip, onları kendi top-
raklarına yerleştirebilirler. Onların ihtiyaçlarını kar-
şılayarak, onlara sahip çıkabilirler. Bu sahipliği yap-
mayacak olanların İdlib'i geri alma hakkı olmaz. Bu
hakka sahip olmayanın da saldırısı suç olur. Bu su-
çu işleyecek olanlar da cezâlandırılacaktır.

Suriye'nin bölünmesi için çalışan ve Suriye toprak-
larının yüzde 30'unu YPG ve ABD'ye hediye etmek
isteyen Rusya, İran ve Esad; Türkiye'nin hakkını da
düşünmelidir. Öyle ya, Suriye'nin üçte biri ABD ve
YPG'nin, üçte ikisi de Rusya, İran ve Esad'ın ola-
cak. Peki, Türkiye'nin hakkı nerede? Türkiye'nin
hakkı; elindeki ve sınırındaki 5 milyon mültecinin
karnını doyurmak, ihtiyaçlarını karşılamak! Öyle
mi? Yok öyle yağma! Türkiye sınırlarında 30 km.
genişlikte ve Irak sınırlarına kadar uzunluktaki bölge
de Türkiye'nin olmalı. Türkiye'nin payı da verilmeli
ki, Türkiye 5 milyon vatansız kalmış Suriyeliyi o top-
raklara yerleştirebilsin. Suriye'yi bölmek isteyenler,
Türkiye'nin hakkını unutmamalıdır. Unuttukları tak-
dirde Türkiye o bölgeyi ele geçirme hakkına sahip
olur ve sahiptir.

Türkiye'nin hakkını vermek istemeyen devletler,
Suriye'yi bölmekten uzak durmalı ve 10 milyon
mültecinin topraklarına dönmesinin yolunu açmalı-
dır. Bunun için de, YPG'nin işgali altında bulunan
toprakların geri alınması şarttır. Ama Rusya, İran
ve Esad, bu şartı yerine getirmek istediğinde ABD
ile savaşmaları kaçınılmaz olacaktır. İran, Rusya ve
Esad bu savaştan kaçarlarsa, Suriye'nin bölünme-
sine râzı olacaklardır. Buna râzı olduklarında, Türki-
ye de kendi payını alacaktır.

Rusya, İran ve Esad Suriye'nin bölünmesini istemi-
yorlarsa, YPG'nin elindeki toprakları geri almak zo-
rundadırlar. Eğer YPG'ye özerklik verecek olurlar-
sa, İdlib'deki Muhalifler'e de özerklik vermeye
mecbur kalırlar. Muhalifler'e özerklik vermeyi kabul
etmeyecek bir İran, Rusya ve Esad; YPG'ye de
özerklik veremez. Çünkü Suriye topraklarının yüzde
sekseni Suriyeli Araplara aittir. Suriyeli Arapların
haklarını gasbedecek olanlara, savaş açmaktan
başka çare kalmaz. Moskova, Tahran ve Şam
bunu iyi bilmelidir!

İmza: Mehdiyet Makamı.


Not 1: Ey Rusya, İran ve Suriye yönetimindekiler!
Eğer terörist arıyorsanız, YPG'nin işgalindeki top-
raklarda, çok ağır silahlı 50 bin terörist sizi bekliyor.
Onlara savaş açmaya hazır mısınız? Ama arkala-
rında ABD'nin olduğunu unutmayın!

Not 2: YPG teröristlerine özerklik verildiğinde, Tür-
kiye de, sınırlarına yakın Suriye topraklarını, 5 mil-
yon Suriyeli mülteciyi yerleştirebilmek için ilhak et-
mek zorundadır.

Not 3: Birleşmiş Milletler, Türkiye'nin haklarını gö-
zetmeye mecburdur. Eğer şartlar gerektirip de
Türkiye Suriye topraklarını ilhak etmek istediğinde,
BM buna karşı koyamaz. Eğer BM ve Avrupa Birli-
ği buna karşı koymaya kalkarlarsa, Türkiye'nin elin-
deki ve sınırındaki 5 milyon mülteciye yer bulmak
zorunda kalırlar. Bunun için de meselâ o mültecile-
rin Rusya ile İran arasında paylaşılması konusunda
o iki ülkeye yaptırım uygulayabilirler. Veya 5 milyon
mültecinin yaşam masraflarının 193 ülke arasında
paylaştırılıp Türkiye'ye ödenmesini sağlayabilir ve
sağlamak zorunda kalır. Çünkü hak ve adâlet bunu
gerektirir. Bundan sonra böyle! Hak ve adâletin il-
kelerini uygulayamayacak bir BM'nin hiçbir önemi
yoktur. Yeni Dünya Düzeni'nin hakka ve adâlete
dayanması gerekiyor. Hakka ve adâlete dayalı bir
dünya düzeni istemeyen devletler, 3. Dünya Sava-
şına hazır olmalıdır!

Not 4: Birleşmiş Milletler, kendi bünyesinde bir
mahkeme kurup, Suriye'de 850 bin mâsum sivili
hangi hakla katlettiklerinin hesabını sormak ve ge-
reken cezâlarını vermek üzere Rusya, İran ve E-
sad'ı mahkemeye çağırmalıdır. Eğer BM var olma-
ya devam etmek istiyorsa, bunu mutlaka yapmalı-
dır.

Şu da unutulmamalıdır: Rusya, İran ve Esad'ın kat-
lettiği 850 bin sivilin 425 bini çocuktur. 212 bini de
kadındır. Rusya, İran ve Esad'ın katlettiklerinin
"mâsumlar" olduklarını görebiliyor musunuz?

Not 5: Eğer Rusya, İran, Esad ve ABD Suriye'yi
parçalamaya karar verirlerse, paylaşım şöyle ola-
caktır: Suriye topraklarının yüzde 5'i Kürtlerin, yüz-
de 5'i Türkmenlerin, yüzde 80'i Arapların ve yüzde
10'u da Esad'ın halkı olan Nusayrilerin. Türkmenle-
rin ve Arapların topraklarını gasbetmek isteyenlere
Müslüman Dünya tarafından savaş açılacaktır.

Not 6: Ey sivil katliamcısı general Hafter! Sıra sana
da gelecek ve Müslüman Dünya'nın mahkemesin-
de yargılanacaksın. Eğer idamla cezâlandırılmak
istemiyorsan, katliamlarına son ver ve meşru Libya
hükümetine teslim ol. Teslim olmayı kabul eder-
sen veya ABD'ye kaçarsan, cezân hafifler, kurtuluş
bulursun.

Sivil katliamcısı Hafter'e destek veren Rusya, ABD,
Fransa, Mısır, BAE, Sudan ve Suudi Arabistan, des-
teklerini kesmek zorundadırlar. Eğer desteklerini
kesmezlerse, Hafter'in sivil katliamlarından sorumlu
tutulacaklardır.

Not 7: Bu bildiri, uluslararası diplomatik platformda
paylaşılmıştır.

İmza: Mehdiyet Makamı.


                                 Tanrı tektir.
   İsa, Musa ve Muhammed O'nun kulu ve elçisidir.


Zaman:  Yeni Çağ'ın yirmisi, Şubat'ın son haftası.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Uyarı ve Hakka dâvet.
Boyut:    Muranizm.

                                                   YAYINLAYAN
                                       AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                       *   *   *




Sonntag, 16. Februar 2020

İRAN VE RUSYA'YA YENİ İDLİB UYARISI!

     İRAN VE RUSYA'YA YENİ İDLİB UYARISI!

       zâlimlere karşı savaşmaya yol vermiş olan
                          tekTANRInın adıyla


Yeryüzünde hiçbir diktatörün ve diktatörleşmiş kra-
lın ülke yönetme hakkı yoktur. Çünkü yer ve gökyü-
zünün sahibi olan Tanrı, yönetimin hakka ve adâle-
te dayalı olarak yapılmasını istemiştir. Diktatörler
ve diktatörleşmiş krallar ise hakka ve adâlete da-
yanmaz, kendi keyflerine dayanırlar. Kendi keyfleri-
ne dayananların yönetimi ise geçersizdir. Dolayı-
sıyla Suriye diktatörü Beşar Esad'ın yöneticiliği de
geçersizdir. Yöneticiliğinin geçerliliği olmayan bir
diktatörün hakkı da ancak devrilmektir. Suriyeli
muhalifler de bu hak için savaşmaktadır.

İkinci olarak; Suriye diktatörü Beşar Esad'ın yöne-
tim hakkı olmadığından, onun siz Rusya ve İran'a
yapmış olduğu dâvet de geçersizdir. Bu geçersiz-
lik sebebiyle siz Rusya ve İran'ın Suriye'yi terket-
meleri gerekir. Çünkü Suriye'de bulunuşunuzun bir
meşruiyeti yoktur.

Halkının 1 milyonunu katletmiş, 10 milyonunu göçe
mahkûm etmiş ve şehirlerini yıkmış olan Suriye dik-
tatörünün yönetim hakkı olmadığından, İdlib'i geri
alma hakkı da yoktur. Eğer bu hakkı çiğneyerek o-
nu geri almaya kalkar ve saldırıya geçerse, Türkiye
ve NATO bu saldırıya cevap verecektir. Ama bu
cevapta siz Rusya ve İran'ın üs ve askerleri de he-
def olacaktır. Üs ve askerlerinizin hedef alınmasını
istemiyorsanız, Suriye'yi terkedersiniz. Terketmez-
seniz, Esad'ın saldırılarının yanında olduğunuzu
kabul etmiş olur, vurulursunuz.

Eğer bu işin barış yoluyla halledilmesini isterseniz,
bunun şartı şudur: Beşar Esad, yönetimden derhal
çekilsin. Onun yerine geçecek olan kişi de, Suriye'
nin demokratikleşmesini kabul etsin ve bu iş için
gerekli çalışmalara hemen başlasın. Bu şart kabul
edildiği takdirde İdlib'in geri alınmasına gerek kal-
maz ve bu şehirdeki muhalif güçler de silahlarını
bırakır.

Bu şartı kabul etmediğinizde şu şartı kabul etmek
zorundasınız: 3 milyon İdlibli için önce bir güvenli
bölge bulur, halkı buraya aktarır ve ihtiyaçlarını kar-
şılarsınız. Bu şartı taahhüt ettiğiniz takdirde ve ge-
reken aktarma yapıldıktan sonra silahını bırakma-
yan muhalif ve teröristlere karşı operasyonunuzu
başlatabilirsiniz. Eğer 3 milyon İdlibli için güvenli bir
bölge ayarlamanız mümkün degilse, Türkiye'ye 1
trilyon dolar ödersiniz, Türkiye de İdlibliler için bir
yer ayarlar ve onları oraya yerleştirir, ihtiyaçlarını
karşılar.

Eğer bu şartları da kabul etmeyip saldırıya geçe-
cek olursanız, saldırınız suç olur. Bu suçunuz da
Türkiye ve NATO'nun cevaplarıyla cezalandırılır ve
cezâlandırılacaktır.

İran ve Rusya'yı yönetenler şu gerçeği görmelidir:
2014 yılının ilk ayına kadar Baas diktatörünün kat-
lettiği Suriyeli sivil sayısı 140-150 bin kadardı. Siz-
lerin Suriye'ye girmesinden sonra ise bu rakam 1
milyon oldu. Yani Suriye diktatörü sizin desteğinizle
850 bin sivili daha katletti. Sizin desteğiniz olma-
saydı bu kadar büyük bir katliamı yapamayacaktı.
Bunun anlamı şudur: 850 bin Suriyeli sivilin katledi-
lişine ortak oldunuz. Çünkü bu katliama siz destek
verdiniz ve siz de katliama katıldınız. Şu anda siya-
sal kontonuzda 850 bin Suriyeli sivilin kanı var. A-
kıttığınız veya akıtılmasına ortak olduğunuz bu kan,
sizin zulüm ve kötülüğünüzdür. Bu kötülüğünüzün
hesabı Suriyeli muhalifler, Müslüman Dünya ve a-
dâlet taraftarı İnsanlık tarafından mutlaka sorula-
caktır. Hesap vermeye hazır olunuz!

Suriye'de işlediğiniz ve ortak olduğunuz 850 bin ci-
nayet ve katliamın cezâsı: 850 bin defa idam edil-
mektir. Bu cezâyı çekmeyi kabul etmeli ve uluslar-
arası bir mahkemeye teslim olmalısınız. Teslim ol-
mayı kabul etmediğiniz takdirde, Suriyeli muhalifler,
katledilen sivillerin intikamını siz İran ve Rusya'yı
yönetenlerden almak için harekete geçme hakkına
sahip olacaklar ve sizleri her yerde avlayacaklardır.
Bu av, onların hakkıdır! Eğer hesap vermeyi kabul
ederseniz, av olmaktan kurtulursunuz. Ve eğer bi-
razcık aklınız kalmışsa, Suriye'de yeni cinayetler
işlemezsiniz!

İmza: Mehdiyet Makamı.


Not 1: Hakka ve adâlete dayanan bir yönetici, halk
çoğunluğunun oy ve rızâsını alarak yönetim yapar.
Bu şartı yerine getirmeyen kimselerin yönetim hak-
kı yoktur. Eğer çoğunluk hakka ve adâlete uymayı
kabul etmiyorsa, kimse onlara yönetici olmak zo-
runda değildir.

Not 2: Suriye rejiminin ileri sürdüğümüz şartları ye-
rine getirmeden yapacağı bütün saldırılar, haksız
saldırılardır. Bu saldırılara karşı Türkiye ve NATO
harekete geçmek zorundadır.

Not 3: Birleşmiş Milletler'e soruyoruz: Esad yöne-
timini "meşru" kabul ettiğinizi duyuyoruz. Bu, doğru
mu? Eğer doğruysa, Esad yönetimine meşruiyet
vermenizin kaynağı, ilkesi nedir? Hangi uluslararası
hukuk, Esad rejimine meşruiyet vermektedir? Ona
verdiğiniz meşruiyetle onun 1 milyonluk katliamını
da meşrulaştırmış olduğunuzun farkında mısınız?
Gerçekten "onun yaptığı katliamlar haktır" diyor
musunuz? Ona hak veriyor musunuz? Eğer onun
katliamlarına hak vermiyorsanız, onun yönetimine
verdiğiniz meşruiyeti kaldırmanız gerekmez mi?
Bunu yapmadığınız takdirde Birleşmiş Milletler'in
ne anlamı kalıyor?! Unutmayınız, Esad'ın katliamla-
rına hak verdiğiniz takdirde, Adolf Hitler'in katliamla-
rına da hak vermiş olursunuz. Yoksa Hitler'in katli-
amlarına da mı hak veriyorsunuz? Vermiyorsanız,
Esad'ın yönetiminin de bir meşruiyeti kalmaz. Kala-
maz! Yoksa kalır mı? Bu halde, yoksa başka ırkla-
rın soyunu kırmak haksızlık oluyor da, kendi vatan-
daşlarının soyunu kırmak haklılık mı oluyor? Haklı-
lık olmuyorsa, Esad yönetiminin ne meşruiyeti olur?
yoksa halkların özgürlük ve demokrasi istemesi suç
mudur da, Esad'ın soykırımı hak oluyor? Hak olmu-
yorsa, Esad yönetimine hangi hakla meşruiyet veri-
yorsunuz? Eğer "Birleşmiş Milletler" adında bir ör-
güt varsa, bu suallerimizin cevabını vermek zorun-
dadır. Cevabınızı bekliyoruz, ey Birleşmiş Milletler!

Not 4: Amerika Birleşik Devletleri, diktatörlere ver-
diği desteği kesmek zorundadır. Eğer kesmezse,
bir "haydut devlet" olduğunu isbatlamış olur. Ayrıca
ABD'ye de soruyoruz: "Adolf Hitler bugün bir dikta-
tör olarak hayatta olsaydı, ona da destek verir miy-
diniz?" Eğer "destek vermezdik" diyorsanız, bütün
diktatörlere desteğinizi kesmelisiniz. Çünkü bütün
diktatörler katliamcıdır. Kimisi başka ırkların soyu-
nu kırar. Kimisi de kendi vatandaşlarının soyunu kı-
rar. Bu soykırımcılara vediğiniz destek, insanlığını-
zı öldürür ve sizi de soykırımcılıklarına ortak yapar!

Not 5: Bu bildiri, uluslararası diplomatik platformda
paylaşılmıştır.

İmza: Mehdiyet Makamı.


                                 Tanrı tektir.
   İsa, Musa ve Muhammed O'nun kulu ve elçisidir.


Zaman:  Yeni Çağ'ın yirmisi, Şubat ortası.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Uyarı ve Hakka dâvet.
Boyut:    Muranizm.

                                                   YAYINLAYAN
                                       AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                       *   *   *