Freitag, 30. Oktober 2015

EY FETHULLAHÇI CEMAAT ÜYELERİ!

        EY FETHULLAHÇI CEMAAT ÜYELERİ!

zâlimlere meyletmemeyi emreden ALLAHın adıyla

Üyesi olduğunuz cemaatin yöneticileri, 2013 yılının
17/25 Aralığ'ında AK Parti hükümetine haksız  ve
gayri meşru bir darbe indirdi. Bu darbe, Türkiye
devletine atılmış şiddetli bir tokattır. Devlete atılmış
tokat ise, 80 milyon Türkiyeliye vurulmuş demektir.
80 milyon Türkiyeliye vurulmuş iki büyük haksız to-
kat ise cezâsız ve karşılıksız kalamazdı. Bu haksız
tokatları atanları yakalamak ve cezâlandırmak da,
AK Parti hükümetinin göreviydi. Şimdi o da bu gö-
revini yerine getirmeye çalışıyor.

Ama ne yazık ki bu çalışmayı, cemaatinizin yayın
organları "zulüm" olarak göstermektedir. Fakat asıl
zulmün, cemaat yöneticilerinizin "17/25'lik darbe gi-
rişimi" olduğunu görmek zorundasınız. Haksız, hu-
kuksuz bu darbe girişimini bir "hak" olarak göre-
mezsiniz. Çünkü iktidardaki bazı kimselerin bir cür-
mü var idiyse, bunu adâlete götürmek gerekirdi. A-
ma cemaat yöneticileriniz böyle bir götürmeyi yap-
mamıştır ve yapamazlardı. Çünkü görevli savcıya
gidip: "Biz bütün Türkiye'yi dinliyorduk. Bu dinleme-
lerimizin arasında iktidardaki bazı kimselerin cürüm
işlediğini tesbit ettik. İşte şu kayıtlar da delilimizdir"
demeleri mümkün değildi. Zaten bu dinlemeleri ya-
panların niyetleri iyi olsaydı bu gayri meşru dinle-
meleri yapmazlardı. Ama yapmışlardır, çünkü "dev-
leti ve iktidarı ele geçirmek" gibi kötü bir niyetleri
varmış. Ki, 17/25 tarihlerinde de bu niyetlerini eyle-
me koymuşlar. Fakat iyileri koruyan yüce Allah, o
kötü niyetlilere başarı vermemiştir.

Şimdi siz söyleyin, ey cemaat üyeleri! 80 milyon
Türkiyeliye ikişer tokat atmak ve gayri meşru bir
darbe girişimiyle AK Parti'ye oy vermiş 22 milyon
insanın özgür iradesini çalmaya çalışmak bir hak-
sızlık, hırsızlık ve zulüm değil mi? Bu zulmü gör-
meyecek misiniz? Bu zulmü görmezseniz, hesap
sorucu Allah'ın; "adâletli olunuz" emri karşısında
nasıl hesap vereceksiniz? Ne diyeceksiniz? Cema-
at yöneticilerinizin zulmü karşısında devlet ve hükü-
met nasıl sessiz ve savunmasız kalabilir? Eğer siz
de bu savunma ve hesap sormayı "zulüm" olarak
görecek olursanız, "hak" ne olur, nerede kalır?

Ey cemaat üyeleri! 7 Haziran seçimlerinde Türkiye'
yi bölmek isteyen Türkiye düşmanı bir terör örgütü-
nün partisine oy vererek AK Parti'yi iktidardan düşü-
rüp bir zulüm işlediniz. Bu zulmünüzle de Türkiye'ye
altı aydan beri patinaj yaptırmaktasınız. 7 Haziran
sonrası üç muhalefet partisinin beş para etmediğini
ve etmeyeceğini açıkça gördünüz. O halde daha
fazla zorlamanın anlamı ne? Koskoca Türkiye'yi,
suç örgütü haline gelmiş cemaatinize mahkûm et-
meye hakkınız var mı? Geliniz, bu zulmü daha fazla
sürdürmeyiniz. 1 Kasım'da ortağı olduğunuz bu zul-
münüze son veriniz. Türkiye'ye kötülük yapmaya
hakkınız yoktur. Çok çirkin ve kirli işler yapmış veya
yaptırmış cemaat yöneticilerinizin de cezâsız kal-
maları mümkün değildir, iyi bilesiniz!

Yüce Allah sizleri, zulme ortak olmaktan kurtarsın.

İmza: Mehdiyet Makamı.

Not: Dindarlar bu bildiriyi cemaat üyelerine ulaştır-
maya çalışmalıdır.

                     Allah'tan başka ilah yoktur.
          Mehdi ve Mesih O'nun kulu ve elçisidir.

Zaman:  Yeni Çağ'ın onbeşi, Ekim sonu.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Duyuru ve Hakka dâvet.
Boyut:   Muranizm.

                                                   YAYINLAYAN
                                       AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                       *   *   *



Donnerstag, 29. Oktober 2015

FETHULLAH GÜLEN'İN PEŞİNDEN GİDENLERE DUYURU!

FETHULLAH GÜLEN'İN PEŞİNDEN GİDENLERE
                                  DUYURU!

   doğru yolda yürümeyi emreden ALLAHın adıyla

Bildiğiniz gibi mensubu olduğunuz cemaatin yöneti-
cileri, 17 Aralık 2013'te AK Parti hükümetine hiç
kimsenin beklemediği ve ummadığı bir darbe indir-
di. Fakat indirilen 17/25'lik darbe başarılı olmadı ve
AK Parti hükümeti bu darbeden kendini kurtarması-
nı bildi, darbecilere teslim olmadı ve bu "yolsuzluk
ve hırsızlık" kılıflı haksız-hukuksuz darbeyi yapanla-
rı yakalayıp tutuklamak ve hesap sormak için hare-
kete geçti.

Bu hareket, AK Parti hükümetinin hakkıdır. İktidar-
da hangi parti olursa olsun, ister CHP, ister MHP,
yapacakları şey, iktidardaki partinin yaptığını yap-
mak olacaktı. Cemaat yöneticilerinin yaptığı iş ise,
gayri meşrudur. Çünkü iktidardakiler içinde bir
yolsuzluk-hırsızlık cürmü var idiyse, cemaat yöneti-
cilerinin yapacağı iş, bu cürmü ihbar etmekti, ama
hükümete darbe indirmek ve iktidarı ele geçirmeye
çalışmak değildi. Ama ne yazık ki cemaat yönetici-
leri tam bunun zıddını yaparak suç işlediler ve hak-
sız duruma düştüler ve bu durumlarını düzeltmek
yerine suçlarını daha da büyütmek için gayret gös-
terdiler, aman dilemediler. Şimdi gayri meşru ve
çok kirli işler yapmış bu cemaat yöneticilerinin ce-
maatinde bulunan cemaat üyeleri, haklı ile haksızı
iyi bilmek ve ona göre hareket etmek zorundadırlar.
Aksi halde Allah katında sorumlu olacaklarını bil-
melidirler.

Şimdi darbe girişiminde bulunmuş olan cemaat
yöneticilerinin oluşturduğu cemaatin gücünü yok et-
mek, iktidardaki hükümetin hakkıdır. O da bu hakkı-
nı kullanmakta ve gereğini yapmaktadır. Cemaat
yöneticileri ise, bu hak karşısında hükümet yöneti-
cilerine düşmanlık etmekte ve şeytanla ittifak kur-
muş durumdadır. 1 Kasım seçimlerinde de oylarını
şeytanın partisine vereceklerini ve ona verilmesi
gerektiğini telkin etmekte ve üyelerini de buna zor-
lamaktadırlar. Fakat cemaat üyeleri bu zorlamaya
râzı olmamalıdır. Çünkü Türkiye düşmanı PKK gibi
bir örgütle ittifak kurmuş ve onun partisine destek
veren cemaat yöneticilerinin peşinden gitmek, din-
darlığa ve müslümanlığa sığmaz. Madem sığmaz,
öyle ise ey cemaat üyeleri! 1 Kasım'da hata etme-
yiniz. Hata ederseniz, bu hatanızla hem vatana,
hem millete ve hem de dininize kötülük etmiş ola-
caksınız. Bu üç kötülüğü yapanların da Allah katın-
da vereceği bir hesabı olacaktır. Öyle ise geliniz,
vereceğiniz hesabın kötü olmaması için bir kere
daha düşününüz, şeytanla ittifaka dahil olmayınız
ve böylece Türkiye'ye yapacağınız büyük kötülük-
ten kurtulunuz, saadeti bulunuz. Yarın âhirette: "Bu
kötülüğe bizi büyüklerimiz zorladı" demeyesiniz.
Çünkü bu konuda gerekli uyarıcı size geldi ve şim-
di uyarısını yapmaktadır; özrünüz kalmadı!

Not 1: Cemaat üyeleri şunu iyi bilmelidir: Lideriniz,
bir Mehdi değildir. Çünkü gerçek bir Mehdi, şeytan-
la ittifak kurmaz veya buna izin vermez. Ama sizin
lideriniz buna izin verdi ve 7 Haziran seçimlerinde
cemaatin ablaları ve abileri, PKK'nın elinde olan ve
Türkiye'yi bölmek isteyen ve bunun için çalışan par-
tiye oy topladı ve şimdi de aynısını yapmaktadırlar.
Şeytanla ittifak kuran ve onun partisine hizmet eden
ve ettiren bir lider, "kâmil insan" da olamaz. Artık
gerçeği görünüz. Daha fazla aldanmayınız. Gerçek
Mehdi, Mehmed Nur'an'dır. Onun sözlerini dinleyi-
niz. Eğer doğru yolda olmak istiyorsanız...

1 Kasım'da seçeceğiniz doğru parti; dine, vatana
ve millete zararı en az ve faydası en çok olan veya
olacak olan partidir. Şimdi bir daha düşünün: Oy
vermeye zorlandığınız o bölücü ve Türkiye düş-
manlarının elinde olan parti, bu ölçüye uyuyor mu?
Eğer "dindar ve müslüman" olduğunuzu söylüyor-
sanız; dine, vatana ve millet çoğunluğuna hizmet
etmeyen ve etmeyecek olan partilerden uzak duru-
nuz ve uzak durmak zorundasınız. Bu zorunluğu da;
hak ve hakikat ve adâlet emreder! Öyle ise emirlere
uyunuz! Sizin seçmeye zorlandığınız o parti; sizin
ne dininize dosttur, ne milletinize dosttur, ne de va-
tanınıza dosttur. PKK'yı reddetmediği müddetçe
de onun dostluğuna sakın inanmayınız. Sizi şeyta-
nın emrine sokmaya çalışan bir liderden de hemen
kurtulunuz! Tabii kurtuluş istiyorsanız...

Not 2: Ey cemaat üyeleri! Eğer lideriniz şeytanın
safında değilse; "sakın o Türkiye düşmanı örgütün
partisine oy vermeyin" diye, sizi açıktan uyaracaktır.
Şayet bu açık uyarıyı yapmazsa, biliniz ki sizin lide-
riniz, şeytaniyetliğin tesiri altında ve şeytanın safın-
dadır veya Türkiye'ye kötülük etmekte olduğunun
farkında olmayan bir meczuptur. Bir meczubun ar-
kasından gidip gitmemeye de siz karar vereceksi-
niz. Vereceğiniz yanlış karardan da sorumlusunuz.

Not 3: O kürtçü partinin yasal meşruiyeti olabilir. Fa-
kat bu meşruiyet, ona "dünyeviyeten" belki oy alma
hakkı kazandırabilir. Ama "dinen" oy alma hakkı ka-
zandırmaz. Çünkü o parti, Türkiye'ye karşı savaş-
makta olan bir terör örgütüne destek vermektedir.
Zaten cemaat yöneticileri de o partiyi; "halka ve
hakka iyi hizmette bulunacağı" için değil, mevcut
iktidarı devirmede kullanabildiği ve kullanabileceği
için desteklemekte ve cemaat üyelerinden ona oy
istemektedir. Fakat Türkiye, cemaat yöneticilerinin
düşmanlıkları için kurban edilebilecek bir ülke de-
ğildir. Cemaat üyeleri bu gerçeği iyi bellemeli ve
cereyan etmekte olan bu büyük savaşta şeytanın
safında olmamalıdırlar.

Not 4: Ey Allah'a hizmet etmeye çalışan cemaat ü-
yeleri! Lideriniz, Türkiye halklarının sahip olmadığı
bilgiye sahip olabilir. Fakat Allah'ın Mehdisi Meh-
med Nur'an da, liderinizin sahip olmadığı bilgiye
sahiptir. Lâkin üstünlük, çok bilgide değil, "kâmil in-
san" olmaktadır. Kâmil insan da, şeytanın safında
değil, hakkın safında yer alır. Hakkın safında olan
da, din, vatan, ve millet düşmanı bir örgütün partisi-
ne oy verdirmez. O partiye oy verdirmek için zorla-
yan bir liderin de kâmil insan olduğu söylenemez.
Kâmil insan olmayan bir liderin peşinden gitmek de
müslümanlara yakışmaz.

Not 5: Dindarlar, bu bildiriyi cemaat üyelerine ulaş-
tırmaya çalışmalıdır.

Not 6: Dindar Kürt vatandaşlar da bu bildiriden ge-
reken derslerini almalıdır.

Ey müslümanlar! Dininize ve dindarlığınıza hizmet
etmeyen ve etmeyecek partilere iktidar vermeyiniz!

İmza: Mehdiyet Makamı.

                     Allah'tan başka ilah yoktur.
          Mehdi ve Mesih O'nun kulu ve elçisidir.

Zaman:  Yeni Çağ'ın onbeşi, Ekim sonu.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Duyuru ve Hakka dâvet.
Boyut:   Muranizm.

                                                   YAYINLAYAN
                                       AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                       *   *   *


Freitag, 23. Oktober 2015

TÜRKİYE HALKLARI HANGİ PARTİYE OY VERMELİ?



                        TÜRKİYE HALKLARI
              HANGİ PARTİYE OY VERMELİ?

           iyileri seçenleri seven ALLAHın adıyla

1 Kasım'da Türkiye'de yeni bir seçim yapılacak ve
ileride de başka seçimler olabilir. Bu seçimlerde
Türkiye halkları; "acaba hangi partiye oy versem"
diyerek bir cevap arayabilir. Onun cevabı şudur:

Hangi parti Türkiye halklarının çoğunluğu için daha
faydalı iyi işler yapabilecekse, o parti, oy verebile-
ceğiniz partidir. Ama siz sırf kendi dininizi, ırkınızı,
azınlığınızı, çıkarlarınızı ve taraftarlarınızı temel a-
larak bir seçimde bulunursanız, hata edersiniz ve
bencillik yapmış olursunuz. Bunun için çoğunluğun
hakkını, hukukunu, iyilik ve özgürlüğünü düşünen
partiyi seçmekle isabet etmiş olur ve seçimde ço-
ğunluğu temel yaparak da bencillikten kurtulursu-
nuz. Bunları yapmadığınız takdirde de, ülkenizi sı-
kıntıya sokmuş ve onun gerilemesine, mahvolma-
sına sebep olmuş olursunuz.

Eğer Türkiye ve halkları için "iyilikçi bir vatandaş"
olmak isterseniz, şu soruyu kendinize sormalısınız:
"Hangi parti Türkiye çoğunluğu için en az zararlı ve
en çok faydalıdır veya olabilir?" Bu sorunun ceva-
bını da, seçime katılan partilerin gelmişlerine, geç-
mişlerine ve şimdi yaptıklarına bakarak bir cevap
bulabilirsiniz.

"Hangi partiyi seçmeliyim" sualine cevap ararken
dikkat edeceğiniz ölçü şudur:

Seçeceğiniz parti, çoğunluğun hakkını, adâletini,
namusunu, özgürlüğünü ve bağımsızlığını gözeten
olmalıdır. Fakat burada "çoğunluğun hakkı" derken,
bundan, "azınlığın hakkını çiğneyen" anlamı çıkarıl-
mamalıdır. Bundan çıkarılacak doğru anlam: "Azın-
lık için çoğunluğun, çoğunluk için de azınlığın hak-
kını çiğnemeyen" olmalıdır. Doğru hak ve adâlet
budur. Eğer azınlığın isteği haklı, çoğunluğun isteği
haksızsa, azınlığın isteği olur. Eğer durum tersi o-
lursa, çoğunluğun isteği olur. Gerçek demokrasi
(daha doğrusu insanca ve müslümanca demokrasi)
de budur.

Yukarıda verdiğimiz ölçü, Türkiye geneli içindi. Din-
darların uyacağı ölçü ise şudur: Yukarıdaki ölçüye
dikkat etmekle beraber dindarlar, "hangi partiye oy
verileceği konusunda" Abdullah Yeğin gibi Nurcu
ağabeylerin sözünü ölçü kabul etmelidir. Ama asıl
sözü dinlenilecek olan ise, Allah'ın Mehdisi'dir.

Allah'ın Mehdisi ise bütün Türkiyeli müslümanlar i-
çin şunu der: "Hangi parti; yeni, büyük, güçlü, özgür
ve bağımsız bir Türkiye için çalışıyorsa veya daha
iyi çalışabilecekse, seçeceğiniz parti odur."

O halde ey Türkiyeliler! Yanlış yapmayınız. Yapa-
cağınız yanlış, bütün Türkiye'ye ve İslâmlı Ülkelere
kötülük olacaktır. Kötülükten uzak durmak ve iyiliğe
koşmak ise üzerinize farzdır. Bu farzı terkedenler
de âhirette sorumlu olacaklardır. Öyle ise sorumlu-
luğunuzu yükleniniz ve geleceğinizi kurtarınız.

Eğer bu konuda bencillik yaparsanız, bu bencillik
sizi böler ve gücünüzü yok eder. Bu da, özgürlük
ve bağımsızlığınızı tehlikeye atar. Bu tehlikeye
meydan vermemelisiniz. Türkiye'yi seviyorsanız!

Not 1: Ey Türkiyeliler, unutmayınız! Oy vereceğiniz
parti, Türkiye çoğunluğu için en az zararlı ve en çok
faydalı olan partidir. Bunun tersini yaparsanız, ger-
çeğe ihanet etmiş olursunuz. Bu ihaneti yapmayı-
nız!

Ey İslâmlı Türkiyeliler! Canlı bombalamalar dahi,
kime oy vereceğiniz konusunda sizi doğru yoldan
saptırmamalıdır. Eğer saparsanız, Türkiye'yi, ülke-
nizin düşmanı olan PKK'ya ve onun ardındaki kö-
tülükçü kuvvetlere teslim etmiş olursunuz. Bu tes-
limattan kaçınınız!

Not 2: "İyiler" onlardır ki; Allah'a ve Âhirete inanıp
haklı, adâletli, namuslu, ibadetli ve güzel ahlâklı
olurlar.

Not 3: Ey dünyadaki bütün müslümanlar! ABD ve
AB, ekonomik çöküntü içerisindedir. Artık daha faz-
la onlara dayanamaz ve bel bağlayamazsınız. Bu
sebeple de kendi birliğinizi kurmak zorundasınız.
O halde "İslâmlı Ülkeler Birliği"ni kurmak için hare-
kete geçiniz. Bu ülkeleri küçük görüp de harekete
geçmekten geri durmayınız. Çünkü kâinat sultanı
yüce Allah'ın yeryüzünde en değer verdiği insan-
lar, bu ülkeler içindedir. Hem yüzde doksanlık pet-
rol gücüne ve yirmi-otuz milyonluk bir orduya sa-
hip olan bu ülkeler topluluğunun birliği çok şeydir,
az şey değildir. O halde haydin birliğe!

İmza: Mehdiyet Makamı.

                     Allah'tan başka ilah yoktur.
          Mehdi ve Mesih O'nun kulu ve elçisidir.

Zaman:  Yeni Çağ'ın onbeşi, Ekim sonu.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Cevaplama ve Hakka dâvet.
Boyut:   Muranizm.

                                                   YAYINLAYAN
                                       AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                       *   *   *


Freitag, 16. Oktober 2015

İRAN YÖNETİMİNE VE DEVRİM MUHAFIZLARINA DUYURU!



                          İRAN YÖNETİMİNE
                VE DEVRİM MUHAFIZLARINA

                                  DUYURU!

 kullarının özgürleşmesini isteyen ALLAHın adıyla

2002 yılında Saddam Hüseyin'in iktidardan çekil-
mesini ve diktatörlüğe son vermesini talep ettim.
Fakat o, bu talebimi reddetti. Bu reddedişiyle de
devrilmeyi haketti. Sonra kullarının özgürlüğünü is-
teyen özgürleştirici Allah, ABD lideri G. W. Bush'
un eliyle onu iktidardan düşürdü. Bu düşüşüyle de
Saddam Hüseyin, hem iktidarını hem de hayatını
kaybetti. Ama sizler, Saddam'ın devrilişine ses çı-
karmadınız. Belki onun devrilmesine çok sevindi-
niz. Çünkü onun devrilmesiyle Kürtlerle beraber
Şiiler de özgürlüklerine kavuştular.

Ama şimdi devrilme sırası Suriye diktatörüne geldi.
Ne yazık ki siz, onun devrilmesine engel olmaya
çalışmaktasınız. Bu çalışma ile de, müslüman hal-
kın katledilmesine göz yummakta ve yardım etmek-
tesiniz. Bu kötülüğü neden yapmaktasınız? Yoksa
Muhammedî Müslümanların iktidarı ele geçirmesin-
den mi korktunuz? Halbuki Esad'ın devrilmesinden
sonra gelecek olan demokratik yönetimde herkese
özgürlük ve istediği partiyi iktidara getirme hakkı
var. Bu hakka ve özgürlüğe neden râzı olmuyorsu-
nuz? Yoksa müslüman çoğunluğa diktatörlük etmek
veya onları saf dışı bırakmak, size verilmiş özel bir
hak mı? Böyle bir hakkınız olmadığına göre de-
mokratik özgürlük ve hakka râzı olmanız gerekmez
mi? Elbette gerekir!

O halde râzı olmalısınız! Râzı olmayışınızla 250
binden fazla müslümanın katline ve 5 milyondan
fazlasının da sürünmesine Beşar Esad'la beraber
ortak oldunuz. Bu zulümde ortaklıkla ne kazandınız,
ne kazanmaktasınız? Cehennemden başka birşey
kazandınız mı, kazanacak mısınız? Hayır, kazan-
madınız!

Daha fazla kaybetmek istemiyorsanız, gelin, günah-
larınıza tövbe edin ve Esad'ın arkasından çekilin.
Çekilin de, müslümanlar özgürlüğüne kavuşsun.
Onların özgürlüğe kavuşmalarıyla da sizler de bu-
nun sevabını kazanın. Allah katında bir itibarınız ol-
sun. Ama bu teklifi reddederseniz ve Suriyeli mu-
halif müslümanları katletmeye devam ederseniz,
bunun hesabı yalnız âhirette değil, burada da soru-
lacaktır. Ve İslâmlı Ülkeler Birliği'nin kuracağı adâ-
let mahkemesinde şimdiki bütün yöneticileriniz he-
sap verecektir. Acaba bu mahkemenin kurulmama-
sına ve hesabın bozulmasına gücünüz yetecek mi-
dir? Asla yetmeyecektir! Çünkü sizin füzeleriniz, İs-
lâmlı Ülkeler Birliği'nin 20-30 milyonluk ordusuyla
baş edemez. Çünkü 59 İslâmlı Ülke karşısında bir
teksiniz! Bir hiçsiniz!

Geliniz! Hesap verme günü gelmeden Suriyeli mu-
halif müslüman kardeşlerinizin safına geçip, Beşar
Esad'ı deviriniz. Bu devirmeyle de, İslâmlı Ülkeler
Birliği'ne girmeyi hak kazanınız. Bu kazanç da sizi,
en büyük gücün bir parçası haline getirecek, güç-
süzlükten kurtulacaksınız. Onların toplam gücüyle
birlikte "en büyük güç" olacaksınız.

Hem sizin hakiki kardeşleriniz, 59 İslâmlı Ülkenin
müslüman halklarıdır. Yoksa dinsiz veya müşrik
Rus devleti ve halkları değildir. Sizi, sizi müslüman
kardeşlerinizden ayıran şiilik değil, müslüman kar-
deşlerinizle birleştiren Muhammedîlik kurtarır. Pey-
gamberiniz kimdir? Size yakında gireceğiniz kabir-
de sorulacak ikinci soru budur. Bu soruya ne cevap
vereceksiniz? Eğer peygamberiniz Muhammed'se,
bu ayrılık ve Suriyeli muhalif müslümanlara zulmü-
nüz neden?

Geliniz, fazla geç olmadan zulmünüze son veriniz
ve âhiretinizi kurtarınız.

Hem 15 milyon Muhammedli müslümanın özgürlü-
ğüne engel olma hakkınızın olmadığını da iyi bili-
niz.

Hem özgürlük isteyen Suriyeli müslüman halk ço-
ğunu zâlim bir diktatöre kul ve köle etme hakkını
kimden aldınız? Buna da bir cevap bulunuz! Ve
haksızlığınıza son veriniz.

Hem zaman, İslâmiyet içinde ayrı din yaratma za-
manı değil, aynı din içinde olma zamanıdır. Geçmi-
şin siyasî kavgaları geçmişte kalmalı, günümüze ta-
şınmamalıdır. Unutmayınız! Hz. Ali de, Osman da,
Ömer de ve Ebubekir de ancak Hz. Muhammed'le
değer kazanır. Muhammedsiz halifelerin hiç bir de-
ğeri yoktur. O halde dininizi Muhammed'siz eyleme-
yin. Eylemeyin ki, dininiz geçerli olsun. İslâmiyet
içinde ayrı din icad edenlerin dini, Allah katında ge-
çersizdir. Son Peygamber'in ev halkını sevebilirsi-
niz. Ama bu sevginizi ayrı bir din haline getiremez-
siniz. Bundan sonra mezhebiniz; birlik, kardeşlik ve
muhabbettir. Dininiz de, Allah'a teslim oluştur. Bu
teslim oluş içinde Allah'ın meleklerine, kitaplarına,
elçilerine ve âhiretine inanç vardır. Ama alevîlik,
sünnîlik yoktur. Öyle ise, bu gerçek ve doğru din-
den sapmayınız.

Selâm ve rahmet, Allah'a ve Mehdisi'ne tabi olanlar
üzerine olsun.

Allahım! Suriye'deki demokrasi düşmanlarına gö-
rülmemiş derin bir mağlûbiyet ver. Özgürlük ve
Demokrasi Ordusu'nu da galip getir! Amin...

İmza: Allah'ın Mehdisi Mehmed Nur'an.

Not 1: Allah'ın Mehdisi'ne biat etmek isteyenler, gı-
yabi biatlarını şu şekilde yapabilirler: Allahım! Haklı,
adâletli, namuslu, ibadetli ve ahlâklı olmak ve yaşa-
mak üzere Senin Mehdin'e biat ettim. Sen şahid ol!

Ey Muhammedli Kur'anlılar! Allah'ın Mehdisi'ne biat
ediniz ki, Allah size merhamet etsin, acımasını üze-
rinize indirsin. Sizin biatınız, Hz. Mehdi'nin maddî
şahsına değil, ondaki Allah bilgisi, ışığı ve elçiliği-
nedir. Kendinizi bu bilgi, ışık ve elçilikten mahrum
etmeyiniz.

İmza: Mehdiyet Makamı.

                     Allah'tan başka ilah yoktur.
          Mehdi ve Mesih O'nun kulu ve elçisidir.

Zaman:  Yeni Çağ'ın onbeşi, Ekim ortası.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Duyuru ve Hakka dâvet.
Boyut:   Muranizm.

                                                   YAYINLAYAN
                                       AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                       *   *   *