İLYAS SALMAN CENNETİ KAYBETTİ CEHENNEMİ KAZANDI!
inananlara
cennet, inançsızlara cehennem karşılığını verecek olan ALLAHın adıyla
İnançsızlığını
daha önce açıklamış bulunan İlyas Salman, vasiyetini şu
sözlerle duyurmuş:
"Başıma
ne alevi dedesi, ne Sünni hocası, ne haham ne de papaz gelecek. Gelmesin.
Arkadaşlarım ve yoldaşlarım toplanacaklar ve beni türkülerle, şarkılarla uğurlayacaklar.
Beni yıkamayacaklar, dünyadaki kirimle gideceğim. Hangi elbiseyle öldüysem, o
elbiseyle gömüleceğim’’
Geçmişte de
ateist olduğunu bildiren İlyas Salman, "Cennete ve cehenneme inanmıyorum.
Ben ateistin tekiyim. Kendi yarattığım şeye tapacak kadar aptal değilim"
diyordu.
İnsanın kendi yaptığı bir şeye tapması elbette aptallıktır. Ama
insan başkası tarafından yapılmış bir varlıksa ve onu yapan
Yapıcı da ondan bilinmek, tanınmak ve tapılmak istiyorsa ne olacak? İnsan bu gerçeği red mi
etmelidir?
Diyelim ki
insan bir robot yaptı. Ona akıl verdi ve istediğini yapmakta özgür bıraktı. Ama yaratıcılık ve yaşatıcılık hakkı olarak da ona bir mesaj gönderip:
"Senin yaratıcın ve yaşatıcın benim. Bana inanmak ve hergün tapınmak zorundasın. Eğer isteğimi yerine getirmezsen altmış yetmiş yıllık dünya hayatından sonra seni öldürüp ruhun olan proğramını sökeceğim. Bir müddet sonra da başka bir gezegende seni tekrar
bedenlendirip proğramını takacağım. Sen canlanınca da ceza olarak seni hurda fırınına atıp eriteceğim. Bu eritme ise büyük yıkılışa kadar sürecek. Eğer isteğimi yerine getirirsen krallar gibi yaşayabileceğin uzun bir hayat vereceğim."
Şimdi bu teklif ve
vaad karşısında insan yaratması robot hangi şıkkı seçerse akıllılık veya aptallık etmiş olur? Yaratıcısı olan insana kulluk etmeyi kabul ettiğinde akıllılık, reddettiğinde ise aptallık etmiş olmaz mı?
Aynen bu örnek
gibi bir Tanrı tarafından yaratılan insan da Yaratıcı'sını tanıyıp O'na kul
olmayı kabul ederse akıllılık, reddederse aptallık etmiş olacaktır.
O halde
yaratılmış ve yaşatılmakta olan
insanın da akıllılığı seçmesi gerekmez mi? Elbette gerekir!
Peki,
evrenin ve içindekilerinin
sahibi olan Tanrı'yı inkâr edenler neyi kazanmaktadırlar? Onların kazandıkları, hayvanca bir özgürlük ve sonra da yok
oluş değil mi? Bu mudur akıllılık?
Ey inkârcı insan! Yaratıcı'nı neden inkâr ediyorsun? Seni sen mi yarattın, yoksa yıldızlar
topluluğu olan galaksiler
ve galaksiler topluluğu olan evren mi
yarattı? Yaratılmışlar hiç yaratıcı olabilir
mi? Seni sen yaratamadığına göre, bir yıldız kendi
kendini yaratabilir mi? Cevabın "hayır" olacağına göre, herşeyi bilen, gören; herşeye gücü yeten, ebedi hayatlı bir Tanrı'nın varlığı gerekli olmaz mı? Gerekli olduğuna göre O'na neden inanmıyorsun? Yokluğuna nasıl hükmediyorsun? Bu hükmün yanlış değil mi?
Çünkü ortada koskoca
bir evren var. Bu evrenin işletilmesi
ve yönetilmesiyle yeryüzünde canlılar için hayat üretilmekte. Bu üretim sayesinde
senin varlığın devam etmekte. Bu
Üretici kim? Evreni işleten ve yöneten
kim? Sormayacak mısın? Sorduğun zaman da "kendi kendine
oluyor" mu diyeceksin? Bunu dediğin zaman
delilin ne olacaktır? Delilin olmadığına ve olamayacağına göre, Kur'anda: "Evrenin ve içindekilerinin tek sahibi benim"
diyen "Allah" isimli Tanrı'yı dinlemen gerekmez mi?
Eğer "aptal" olmak istemezsen,
"akıllı" olmayı seçersen, bu Tanrı'yı
dinlemelisin. Çünkü Tanrı'yı dinleyip
başka bir âlemde ebedî
bir hayat kazanmak, Tanrı'yı yok sayıp ölümle yok olup gitmekten iyidir. Yok
oluşu seçenlerin ise yok olup gideceklerine dair
bir garantileri yoktur. Çünkü doğmaya karşı koyamamış insanların tekrar diriltilmeye de karşı koyma güçleri yoktur.
Ölümü
öldüremeyen insan ebediyeti aramalıdır. Ebediyet kazandıran Kur'an'a inanmalıdır.
Kur'an'dan daha üstün bir kitap getirip ortaya koyamayanlar Tanrı'yı inkârdan
vazgeçmelidir.
Dünyada her
ülke ve her ev sahiplidir. Evrenin de bir sahibi vardır. Evrenin sahibi Allah'tır. Bu sahipliğini de Kur'anla bildirmiştir. Şimdiye kadar da ikinci bir Sahip ortaya çıkmamıştır.
Ey Yaratan'ı inkâr eden insan! Sen kendi kendini
yaratmış olmadığından anlaşılıyor ki,
seni bir Yaratan var. O Yaratıcı da Kur'an'da "seni Ben yarattım, Ben yaşatmaktayım" diyor. Madde ve enerji ve evren
sana bir mesaj göndermediğine göre,
Kur'an'daki mesajı kabul etmen
gerekmiyor mu? Bunu kabul etmezsen yok oluştan başka ne kazanacaksın? Tabii bu ölümle yok olup gitmek düşüncesi senin inkârcılıktan
kaynaklanan zannındır. Bu zannının gerçekle bir ilgisi yoktur. Gerçek ise, senin ve evrenin bir Sahibi olduğudur. Bu Sahip ise seni ölümünden ve kıyametten sonra tekrar diriltip yeni bir
hayata kavuşturacaktır. Bu hayat ise dünyadaki kazancına göre ya cennet, ya da cehennem olacaktır. Dünyaya gelmeye karşı koyamamış olan sen, tekrar diriltilmeye de karşı koyamayacaksın. Ölümü öldürmen mümkün olmadığından da tekrar diriltilmekten ve hesap
vermekten kaçman mümkün
olmayacaktır.
Şimdi tekrar düşün! Yaratıcı'yı inkâr etmek mi kazançlıdır, yoksa O'nu kabul etmek mi kazançlı olur?
Ölümden sonra tekrar diriltilip mutlulukla dolu ebedi bir hayata kavuşmak, ölümle yok olup gitmekten iyi değil midir?
Şimdi kararını ver: Akıllılığı mı, yoksa
aptallılığı mı seçeceksin? Aptallığı seçmek akıllılık olmayacağına göre, Yaratıcı'nın varlığını kabullenip
O'na teslim olman gerekmez mi?
Buna cevap
verirken; "inkâr et" diyen nefis ve şeytanını değil, mutlulukla dolu ebedî bir hayat
isteyen kalbini dinle. Çünkü sen, akıldan ibaret bir
varlık değilsin. Kalbinin hakkını da
vermelisin. Kalbinin hakkını verirsen, "adaletli" bir insan
olursun. Eğer adaletsizlik
edersen, zâlim olursun. Zâlimlerin de hak ettiği yer cehennemdir. İşte senin dünyadaki en önemli görevin
cehenneme düşmemektir.
O halde gerçek bir insan olmak istersen görevini bil
ve iyi yap. Bunun dışında hakiki bir
insan olman mümkün değildir. Hakiki insan
oluşu kendilerine görev
yapmayanlar; bitki, hayvan veya şeytan oluştan başka birşey kazanmazlar. Şeytan oluşu seçenlerin hakkı, cehenneme atılmaktır. Sen ise akıllılık ve kalplilik edip cennete dâvet
edilmeyi seçmelisin. Gerçek kazanç ve başarı budur!
Duamız şu olmalıdır: Ey bizi
yoktan yaratan eşsiz Yaratıcı! Bizi doğru yola ilet. Kendilerine bilgi ve ışık verdiğin, mesaj gönderdiğin Peygamberlerin yoluna. Sapıklığı ve isyankârlığı seçmişlerin
yoluna değil. Duamızı kabul
buyur.
İmza: Mehdiyet ve
Hilafet Makamı.
Not 1: İlyas Salman inanç konusundaki kararını değiştirmezse,
cenneti kaybetmiş, cehennemi kazanmış olur.
Not 2:
Kendi kendine oluş ve işleyiş yoktur. Bunu bir örnekle gösterebiliriz:
Fabrikadaki bir makinanın kendi kendine çalıştığı görülür. Gerçekte ise o makina elektriğe bağlıdır. Elektriğin düğmesini ise bir usta açmıştır. Usta ise
patronun emrindedir. Patronun emri ve isteği olmadan o makina çalışamaz. Ayrıca o makina kendi
kendine oluşmamış, onu bir makinist yapmıştır.
Dünya ve
evren de o makina hükmündedir. Makina nasıl patronun
emri ve isteği olmadan çalışamazsa, herşeyin sahibi olan
Tanrı'nın emri ve isteği olmadan da Dünya ve evren kendi kendine
varolamaz ve işleyemez.
Eğer denirse: "İnsanlık âleminde geçerli olan bu hüküm Dünya ve evrene
uygulanamaz."
Niçin uygulanamasın? Evren oluşurken veya oluşturulurken bu işe hiçbir insan şahit olmadığından eğer evrenin kendi kendine oluştuğu iddia
edilebilecekse, onun bir Tanrı tarafından oluşturulduğu da iddia edilebilir. İnançlılar ise
gökten gelen mesaja dayanarak, Kur'an'ı delil
yaparak evrenin tek bir Tanrı tarafından oluşturulduğuna inanır. Ama inançsız ve inkârcıların evrenin
kendi kendine oluştuğuna dair bir delil ve dayanakları yoktur. Çünkü kendi kendine oluşum imkânsızdır. Bilgi,
emir ve istek olmadan hiçbir şey var olamaz.
Evreni yaratacak ve yönetecek bir Tanrı'nın ise; herşeyi görmek, bilmek ve duymaktan başka; herşeye gücü yeter biri ve ölümsüz olması da gerekir. Yaratılmışlardan hiç biri bu vasfa
sahip olmadığından ve olamayacağından Allah'tan başka ilah yoktur.
Bu gerçekten de anlamalıyız ki; bir
put, bir inek, bir yıldız, bir ay, bir güneş ve bir anadan doğmuş İsa Tanrı olamaz. Bunlar ancak "Tanrı yaratıkları" olabilir.
Not 3:
Kur'an'da kusur arayanlar ve buldugunu zannedenler, Kur'an'dan üstün bir kitap
getirip ortaya koysunlar ki, biz de Kur'an'ın gerçekten kusurlu olduğunu -ama böyle birşey asla olmayacak- görüp, o kitaba uyalım. Aksi halde Kur'an "en üstün
kitap" olarak ortada olacak ve ona uyulacaktır.
Not 4: Ey İnsanlar! Kendi yarattığınız bir Dünya
ve evrende değil, Başkası'nın yarattığı bir Dünya ve evrende yaşamaktasınız. Başkası'na ait bir
mülkte bulunmak da size, "evren Sahibi'nin kim olduğu"nu bilme ve tanıma külfeti getirmektedir. Dolayısıyla evren
Sahibi'ni tanımak zorundasınız. Evren
Sahibi'ni tanıtan en mükemmel
Kitap da Kur'an'dır. Kur'an'dan üstün
bir kitap getirip ortaya koyamayanlar Kur'an'a uymak zorundadır. Bu zorunluğu yerine getirmeyenlerden hesap
sorulacaktır. Bu hesabı sormak da evren Sahibi'nin hakkıdır.
Hakkıdır, çünkü sizlere hergün 24 saatlik bir hayat
vermektedir. Bu hayat da Dünya ve evrenin işletilmesiyle üretilmektedir. Yani 24
saatlik bir hayat için koskoca bir
evren işletilmekte, evren
kadar çok büyük bir masraf
yapılmaktadır. Sizin için yapılan bu hadsiz masraf da bir teşekkürü gerektiriyor. Bu teşekkürü yapmak zorundasınız ve yapmalısınız. Çünkü medenî olmanın gereği, yapılan bir yardım ve iyiliğe teşekkür etmektir. Hergün size yapılmakta olan 24 saatlik hayat yardım ve iyiliği teşekkürsüz kalabilir mi? O halde gereken teşekkürü yapınız ve bunu
ibadetinizle gösteriniz ki, hayatı Veren de
sizden memnun kalsın ve hayatınızı devam ettirsin. Bir ötedünyada da sizi
ödüllendirsin. Bu ödüllendirme için de bu evrenin yıkılması ve başka bir ebedî evrenin yaratılması şart olmuştur. Bunun için de kıyamet kaçınılmazdır. Kıyamet de 102 yıl sonra başlayacaktır. Bu süre içinde teşekkürlü medenî bir insan olmanın yolunu arayıp bulmak ve o yolda yürümek sizin çıkarınızadır. Aksi
halde çok büyük bir
menfaati kaçırmış olacak ve mülk Sahibi'ne hesap vermek
zorunda kalacak ve cezalandırılacaksınız. Ölümü
öldüremediğiniz ve tekrar
diriltilişi engelleyemediğiniz için de bu cezadan kaçmanız mümkün
olmayacaktır.
Şimdi zaman, ebedî
bir hayatı kazanma zamanıdır. Bu fırsatı kaçırmamalısınız.
Not 5: Ey İnsanlar! Uzayda, reenkernasyonda ve
Yahovaist dünya cennetinde ebediyet aramayınız. Onlarda
aranılan ve sunulan
ebediyet, sahte ebediyettir. Çünkü kıyamet kopunca bütün
insanlar ölecek ve bütün yıldızlar sönecektir. Bu sebeple gerçek ebediyet ancak Kur'anda gösterilendir.
İmza: Mehdiyet ve
Hilafet Makamı.
Allah'tan başka ilah yoktur. Mehdi ve Mesih Allah'ın kulu ve elçisidir.
Zaman: Yeni Çağ'ın yirmibiri, Aralık başı.
Mekan: Avrupa.
Makam: Hakka dâvet ve uyarı.
Boyut: Muranizm.
Yayınlayan: Avrupa Muranistleri.
*
* *