DİNİNİ YENİLEMEK İSTEYEN
MÜSLÜMANLARA
VATİKAN'A
VE YAHUDİLERE
DUYURU!
elçiler göndererek dinini yenileyen
ALLAHın
adıyla
Evrenin
ve içindekilerinin
tek sahibi Allah tarafından
gönderilen
her Peygamber ve ona verilen Kitap, Al-
lah'ın kendi dinini yenilemesidir. Buna
göre; Mer-
yem oğlu İsa'nın gönderilmesi, Musa dininin yeni-
lenmesidir.
Muhammed Hazretleri'nin gönderilmesi
de, İsa dininin yenilenmesidir. Dolayısıyla Hıristi-
yanlar ve
Yahudiler dinlerinin yenilenmisini ancak
Kur'anda
ve Hazret-i Muhammed'in hayatında göre-
bilirler.
Merhameti
sonsuz Allah, insanlık tarihi boyunca in-
sanlığa 124 bin kadar elçi ve peygamber gönder-
miş. Yani Allah, bu gönderimle dinini
124 bin defa
yenilemiş bulunuyor. Ve aynı zamanda onların bu-
lundukları şartları da nazara alarak kitaplarıyla bütün
insanlara
sesini duyuruyor. Dolayısıyla Kur'anı din-
lemiyen
Yahudi ve Hıristiyanlar,
yenileşmiş bir Tev-
rat ve İncil'den mahrum kalırlar.
Şimdi
Tevrat'ın
üzerinden 4000, İncil'in
üzerinden
2000 ve
Kur'an'ın
üzerinden de 1450-1500 yıl ka-
dar bir
zaman geçmiş. Ondörtbuçuk asırlık zaman
içerisinde İslâmiyet, "İmam" denilen din başkanla-
rıyla ve onlara Allah tarafından verilen bilgiyle 12
veya 13
defa yenilenmiş.
21. Yüzyıl'da
da Allah,
Mehdi'sini
göndererek son defa dinini yenilemekte-
dir.
"Son defa" diyoruz, çünkü kıyamet çok yaklaş-
mış olduğu için Mehdi'den başka yenileyici gelme-
yecektir.
2023 ila 2033 yılları arasında yeryüzüne
yeniden
gönderilecek olan İsa Mesih ise, Mehdi'nin
yaptığı yenileşmeye uyarak ve Kur'ana tabi olarak
görevini
sürdürecektir. 2121 ila 2126 yılları arasın-
da da
kıyamet kopacaktır. Bundan da anlaşılır ki,
Mehdi,
"son yenileyici"dir ve Mesih de "son uyarıcı"
olacaktır; kıyametin çok yaklaşmış olduğunu haber
verecektir.
Mehdi'nin
yapmakta olduğu
yenilemede Allah'ın
di-
ni değişmiyor. Fakat Allah'ın geçmişte verdiği bazı
"yasal
hükümler" değişebilir. Bu değişim de, şartla-
rın değişmesinden meydana gelmektedir. Çünkü
şartlar
hükümleri değiştirmektedir. Şartlar değiştiği
halde
hükümler değiştirilmezse, adâletsizlik mey-
dana
gelir. Adâletsizlik de hakkı ve hukuku ortadan
kaldırır. Bu da sosyal yaşamı felâkete sürükler. Al-
lah da
kullarının felâketini istemez. Bunun için de
Allah,
Mehdi'sini göndererek insanların hayatını ko-
laylaştırıyor. Onları eskilerin şartlarına uygun hü-
kümlere
mahkûm ederek sıkıntıda bırakmak iste-
miyor.
Hak olan da budur. Allah da haksızlık etmek-
ten
beridir.
O halde
yenileşmiş İslâmiyet'ten nasıl faydalanaca-
ğız?
Yenileşmiş İslâmiyet'ten faydalanmak için bakaca-
ğız:
Eğer
bugünkü şartlarda
geçmişteki hükümleri
uyguladığımızda adâletsizlik meydana geliyorsa,
o
hükümleri
adâletli hale getireceğiz. Meselâ yeni hü-
kümlere
göre her hırsızın eli kesilmez. Elinin kesi-
lebilmesi
için
aynı
suçu
iki kereden fazla işlemesi
gerekir.
Eli kesilecek olan için de iki seçenek var-
dır: Ya eli kesilir, ya da uzunca
müddet hapse atılır.
Hırsız bu iki tekliften birini seçmekte özgürdür.
Yenileşmiş İslâmiyette hırsızlar, çaldıkları değere
göre
cezâlandırılır. Şayet bir hırsızın çaldığı değer
bir
milyon lirayı
aşarsa
ve hırsız çaldığı bu değeri
geri
vermezse, bu takdirde onun idam edilmesi ge-
rekebilir.
Bu idamdan da ancak mal sahibinin affet-
mesiyle
kurtulabilir. Hırsızlık meselesi basit bir suç
değildir. Çünkü bir hırsız, onlarca insanın ömrünü
yutacak
kadar büyük hırsızlıklar yapabilir. Bildiğiniz
gibi,
internet de bunu kolaylaştırmıştır. Eski zaman-
da ise
böyle birşey
yoktu. Bu durumda el kesmek
yeterli
olabilir mi? Asla olamaz! Dolayısıyla bir hır-
sızın cezâlandırılmasında çok ince hesapların ya-
pılması gerekiyor. Suçlulara verilecek cezâların
ölçüsü Allah'ın Mehdisi'ndedir.
Yeni
hükümlere göre her katil idam edilmez. Haksız
yere adam
öldüren bir kimsenin idam edilebilmesi
için onun yüzde yüz suçlu olması gerekir. Suçu bu
oranın altına düşüyorsa, o kimse hapis cezâsına
çarptırılır. Eğer suç oranı yüzde yüzse, idam edilir.
Adam
öldürmede yüzde yüz haksız olan bir kimse-
nin yaşamaya hakkı yoktur. Çünkü adâlet bunu ge-
rektiriyor.
Yüzde yüz suçlu
olan bir katili idam etme-
mek,
adâletsizliktir. İnsanların keyfine göre adâlet
olmaz. O
halde gereken yapılır. Gerekeni yapma-
da
cinayet suçu
işlemiş ve hapis cezâsına çarptı-
rılmış olan suçlular, maktülün ortalama ömür
üzerin-
den kaç yıllık ömrünü yok ettiyse, o kadar yıl cezâ
alacaklardır. Eğer katilin ömrü verilecek cezâyı kar-
şılamıyorsa, katil idam edilecektir.
Yenileşmiş İslâmiyet'te Kur'andan hiçbir âyet çıka-
rılmaz. Dolayısıyla savaşla ilgili âyetler de çıkarıl-
mayacaktır. "Teröristler bu savaş âyetlerinden fay-
dalanıyor veya yanlış anlıyor" diye, Kur'anda deği-
şiklik
yapılamaz.
Siz Avrupalılar,
bir polis cinayet iş-
lediğinde polis teşkilâtını kapatır mısınız veya ya-
saları değiştirir misiniz? O polisi cezâlandırırsınız
olur
biter, değil
mi? Veya
ırkçı bir hıristiyan yüzde
yüz haksızlıkla 77 kişiyi katledince İncil'i değiştir-
meye veya
onu yok etmeye kalkıyor musunuz? Siz
o kişiye "terörist" bile
demiyorsunuz! Bunun gibi,
teröristler
yüzünden de Allah'ın son kitabı değiştiril-
mez.
Ancak o âyetlerde bir haksızlık ve adâletsizlik
varsa, o
zaman o âyetlere uyulmaz. Fakat Allah'ın
indirdiği savaş âyetlerinde bir haksızlık ve adâlet-
sizlik
bulmak mümkün değildir.
O âyetler, hakka ve
adâlete
gayet uygundur. Avrupa İnsan Hakları Mah-
kemesi de
o âyetleri dikkatlice ve tarafsızca incele-
yecek
olursa, bu gerçeği görecektir. Dolayısıyla o
âyetler
Kur'andan çıkarılamaz ve çıkarılmayacaktır.
Hıristiyanlar ve Yahudiler eğer dinlerinde yenileşme
isterlerse,
bu yenileşmeyi,
Kur'ana ve Allah'ın
Meh-
disi'ne
uyarak yapabilirler. Yenileşme isteyen Müs-
lümanlar
da, Allah'ın
Mehdisi'ne uymak zorundadır.
İmza:
Mehdiyet Makamı.
Not 1:
"Kâfirlerin öldürülmesi"yle ilgili Kur'an âyetle-
ri de çıkarılmayacak ve değiştirilmeyecektir. Çünkü
Kur'an,
durup dururken kâfirlerin öldürülmesini em-
retmiyor.
Çünkü
Kur'anda haksız
saldırı yasaktır.
Bu yasağa göre ateist ve kâfirlerin öldürülebilmesi
için; onların saldırıya geçmesi, Kur'anlılara zulmet-
mesi, bir
anlasmayı
bozmaları
veya savaş
ilân et-
meleri
gerekir. Bu gerekler olmadığı müddetçe kâ-
firler
öldürülmez. Fertlerin kendi başlarına savaş
açmaları da yasaktır. Savaş kararını ancak devlet
verir.
Devletin izni olmadan savaş açan ve öldürme-
de
bulunanlar terörist olur. Dolayısıyla devlet izni
olmadan
hareket eden El-Kaide ve IŞİD militanları
da
teröristtir. Onların kendi başlarına masumları
katletmeleri
bir cinayettir. Onların kendilerini Kur'
ana
dayandırmaları da bir sapıklıktır.
Not 2:
Kur'an hakkında
konuşmak
ve ondan bazı
â-
yetlerin çıkarılmasını isteyenler, önce Kur'an üze-
rinde en
az üç
yıl
çalışmaları gerekir. Çünkü bir
mesleği öğerenebilmek için üç yıl kadar çalışmak
gerekiyor.
Bu çalışmayı yapmayanların Kur'ana dil
uzatmaya,
âyetlerinin değiştirilmesi veya çıkarılma-
sı için talepte bulunmaya hakkı yoktur. Bu konuda
gerekli çalışmayı yapmış olanlar da, Mehdi'nin yap-
tığı hak ve adâlete dayalı yenileşmeyi yeterli bula-
caklardır.
Not 3: İslâmî Yenileşme'de, kesinleşmiş bilimden
faydalanılacaktır. Çünkü en mükemmel yaratacı
Allah, bu
evreni ve içindekileri
çok
ince bir ilimle
ve çok derin hesaplarla yaratmıştır. Yani evrenin
ve içindekilerinin yapılış ve işleyişi ilme, bilgiye da-
yanmaktadır. Bu dayanmanın bir de yapılış ve işle-
yiş yasaları vardır. Bu yasaları bulup çıkaranlar da
bilginler
olduğundan,
onların
ortaya çıkardığı kesin-
leşmiş bilim red ve inkâr edilemez. Red ve
inkâra
kalkanlar,
Allah'ın
yaratışına
ve yaratılışa isyan et-
miş olurlar. Bu isyan kabul edilemez.
Dolayısıyla
kesinleşmiş bilim ve bu bilimin elçileri olan bilginle-
rin
verileri, Kur'anın
ve İslâmî
Yenileşme'nin
kabu-
lüdür.
Bundan sonra din adamları da bu kabule gö-
re
hareket etmek zorundadırlar.
Çünkü
yenileşmiş İslâmiyette İslâm'ın birinci şartı,
"haklı olmak"tır. Haklı olmak ise; Yaratan'ın, yaratılı-
şın
ve yaratılmışların yasasına itaat etmektir. Yara-
tılmışlardan olan insanların yasaları da, Yaratan'ın
ve yaratılışın yasasıyla uyumlu olmak zorundadır.
Yoksa o
yasa, tam adâleti sağlayamaz. Dolayısıyla
Yahudiler,
Hıristiyanlar
ve Müslümanlar da yaratılı-
şın
yasasını ve bu yasanın kesinleşmiş bilimini red
ve inkâr
edemezler. Bu red ve inkâr, çok büyük bir
haksızlıktır. Bundan sonra Kur'anlılar, İncilliler ve
Tevratlılar bu haksızlığa düşmeyeceklerdir ve düş-
memelidirler.
Şu
da unutulmamalıdır: Yaratılışa isyan edenler ve
onun
yasasını çiğneyenler, bu çiğneme ve isyanın
cezâsını bu dünyada peşin görürler. Meselâ çevre
ve doğayı kirletenler, temiz su, temiz hava
ve temiz
ışıktan
mahrum kalırlar
ve doğal
felâketlerle karşı-
laşırlar. Doğal kaynakları israf edenler, açlık ve fa-
kirlikle
karşı
karşıya
kalırlar.
Kesinleşmiş bilimi red-
dedenler,
sıkıntıya düşer ve hayatları zorlaşır. Me-
selâ Ay'ın dünya etrafında dönmesi ve görünmesi
bir ölçü ve hesaba bağlıdır. Hesaba bağlı olduğun-
dan da
onun hangi vakitte ve nerede ilk defa görü-
leceği astronomi uzmanlarınca bilinir ve bilinmekte-
dir. Bu
bilgiye güvenmeyen müslümanlar, yaratılı-
şın
yasasına
isyan etmektedir. Bu isyan kabul edi-
lemez!
"Müslümanım"
diyenler bu konuda ikilik çı-
karmayı ve hayatı zorlaştırmayı bırakmalıdır. Bu e-
mir,
Allah'ın
Mehdisi'ndendir.
Not 4: Allah'ın
Mehdisi, Mehmed Nur'an'dır. Şu an
görev başında olan Mehmed Nur'an, kendini İslâm
Birliği gerçekleştikten sonra gösterecektir. Bundan
önce
ortaya çıkmayacaktır.
Not 5: Ey Kur'anı çiğneyen Avrupalı kadın! Kur'an,
seni
cennete götürecek kitaptır. Ayağını Kur'anın
üzerinden
çekmezsen,
cehenneme gideceksin!
Cennete
gitmek varken, niçin
cehenneme gitmek
istersin?
Yoksa Tanrı'ya
ve ötedünyasına
inanmı-
yor
musun? İnanmıyorsan ve inanmıyorsanız, aca-
ba bu
evreni siz mi yarattınız? Siz yaratmadığınıza
göre, başkasına ait olan bu evrende hangi hakla
keyfinizce
yaşamaya kalkıyorsunuz? Hem keyfiniz-
ce yaşamak size yetecek mi, yeter mi?
Ölümü mü
öldürdünüz?
Yoksa dünyada ebedî kalmanın bir
yolunu mu
buldunuz? Size Tanrı'dan başka ebedi-
yet
verebilecek biri mi var ki, Kur'anı ayağınızın altı-
na aldınız? Yoksa ebedî bir gençliğe, ebedî bir gü-
zelliğe ve ebedî bir hayata ihtiyacınız yok mu? Kal-
biniz
bunları
istemiyor mu? Kısacık dünya hayatını
yeterli
mi buldunuz? Yeterli mi buldunuz ki, ayağını-
zı Kur'anın üzerinden çekmiyorsunuz? Hem size
verilen
bu güzel hayatın
teşekkürünü
yapmayacak
mısınız? Bu teşekkürü yapmazsanız nasıl medenî
insan
olacaksınız? Size hayat Sahibi'ni tanıtan Kur'
ann
üzerinden ayağınızı hâlâ çekmeyecek misiniz?
Eğer çekmezseniz, cenneti kaybedeceksiniz!
Da-
ha da önemlisi,
insanlığınızı kaybedeceksiniz! Size
insanlık kazandıracak başka hangi kitap var? Hem
bu tavrınızla Tanrı'ya ve Müslüman Dünya'ya savaş
ilân
etmekte olduğunuzu
iyi biliniz ve bu tavrınızdan
vazgeçiniz. Çünkü Tanrı'yı ve Müslüman Dünya'yı
yenemezsiniz!
Unutmayınız! Bu evrenin ve içindekilerinin sahibi
siz değilsiniz. Sizin aşağınızda olan akılsız varlıklar
da
olamayacağına
göre, bu evrenin çok
akıllı, her
şeyi
bilen, herşeye
gücü yeten eşsiz
bir Sahibi var
demektir.
Sizin bu dünyadaki göreviniz de, o eşsiz
Sahibi
bilmek, bulmak, tanımak ve O'na teslim ol-
maktır. Yoksa o Sahip'e savaş açmak değildir!
Not 6: Allah'ın
tekliğine
ve ortaksızlığına inanıp, İ-
sa'nın, Musa'nın ve Muhammed'in Allah'ın kulu ve
elçisi olduğunu kabul ederek haklı olmak, adâletli
olmak,
namuslu olmak, ibadetli olmak, ahlâklı ol-
mak ve
iyilikçi
olmakla evrenin ve içindekilerinin tek
ve gerçek sahibi Allah'a teslim olan Hıristiyanlar,
Müslümanlar
ve Yahudiler cennetlik olacaktır.
Ey Hıristiyanlar ve Yahudiler! Kur'an, İsa'nıza ve
Musa'nıza sahip çıkıyor. Siz de ona sahip çıkın.
Kur'anın çiğnenmesine izin vermeyin. Onun çiğ-
nenmesine
izin vermeniz, İsa'nızın, Musa'nızın da
çiğnenmesi demektir.
Not 7: Bu
bildiri, Vatikan'a ve Yahudilerin dinî baş-
kanlarına ve İslâm âlimlerine iletilmelidir.
İmza:
Mehdiyet Makamı.
Allah'tan başka ilah yoktur.
Mehdi ve Mesih Allah'ın kulu ve elçisidir.
Zaman: Yeni Çağ'ın
onsekizi,
Mayıs sonu.
Mekan: Avrupa.
Makam: Uyarı ve Hakka dâvet.
Boyut: Muranizm.
YAYINLAYAN
AVRUPA MURANİSTLERİ
* * *