Freitag, 22. Mai 2015

PKK VE HDP'YE AÇIK MEKTUP

              PKK VE HDP'YE AÇIK MEKTUP

  insanları seçimde özgür bırakan ALLAHın adıyla

Gazetelerde çıkan haberlere göre; 7 Haziran Genel
Seçimleri yaklaşırken, PKK'nın silahlı kanadı HPG'
nin, güneydoğuda bazı illerde, AK Parti'ye veya
başka bir partiye oy vermemeleri yönünde vatan
daşları tehdit etmekte imiş. Eger bu tehditler doğ-
ruysa, şunları söylemek gerekiyor:

Herşeyden önce Kürt halkı, sizin malınız ve köleniz
değil, Türkiye'nin özgür vatandaşlarıdır. Bu özgür
vatandaşlara mal ve köle muamelesi yapmaya hak-
kınız yoktur. Eğer "biz doğru insanlarız, eğrilikle işi-
miz olmaz" diyorsanız, bu halde hak ve adâlete bo-
yun eğmek zorundasınız. Yok "hedefe varmak için
her eğrilik meşrudur" diyorsanız, bu takdirde de
muhaliflerinizi suçlamaya hakkınız kalmaz. Ve "eğri
adamlar" olduğunuzu da apaçık ilân etmiş olursu-
nuz!

Hem böyle tehditler, "zorbalıkla yapılan oy hırsızlı-
ğı" demektir. İktidar partisinin "kirlenmiş" olduğunu
iddia ederken, sizin yapmakta olduğunuz oy hırsız-
lığıyla partiniz olan HDP'yi de kirletmiş olmuyor mu-
sunuz? Partinize kirli oylarla mı baraj aştıracaksı-
nız? Yani hak etmediğiniz oylarla!

Siyasal barajı aşmak istiyorsanız bu, hak ederek,
alnızın teriyle ve doğru gayretlerinizle olmalı. Tabii
biz bunları söylerken şunu da kendimize sormakta-
yız: "Acaba marksist ve ateist zihniyet sahiplerin-
den doğruluk, hakçılık ve adâletçilik gibi olgunluk
ve insanlıklar bekleyebilir miyiz?"

Sahi, bekleyebilir miyiz? Eğer "bekleyebilirsiniz" di-
yorsanız, bu takdirde doğru tavırlarınızla bizi ikna
etmeli ve dürüstlüğünüzü isbatlamalısınız. İsbatla-
malısınız ki, Kürt halkı sizi sevsin ve oyunu korkma-
dan size versin. Siyasal barajı da ancak bu şekilde
aşabilirsiniz. Hakka, adâlete ve demokrasiye teslim
olmuş bir HDP'nin de parlamentoya girmesi onun
hakkıdır. Buyursun, girsin. Ama teslimi olmayan bir
HDP'nin de parlamentoda işi yoktur, girmesi hak
olmaz.

Evet, sizde parlamentoya girebilmek için çok bü-
yük bir hırs var. Bu hırs sebebiyle de: "Barajı aşa-
mazsak musluklardan kan akıtırız" anlamını veren
duvar ilânları astırdınız. Ne oluyor? Bu tehdit niye?
Buna ne hakkınız var? Kendinizi hak ve adâlet ve
demokrasi ile frenlemek zorundasınız. Bu zorunlu-
ğu yerine getirmediğiniz müddetçe partinizin "de-
mokratik bir parti" olduğunu isbatlayamazsınız.  Bu-
nu isbatlamak istiyorsanız: "Seçim ertesinde barajı
aşmış olsak da olmasak da sonuca râzı olacağız.
Aksi bir sonuçta da taşkınlık yapmayacağız. Kan
dökmesi için PKK'yı harekete geçirmeyeceğiz" de-
melisiniz. Bu dediklerinize de Avrupa Parlamento-
su şahit olmalıdır. Ayrıca PKK'nın gayri meşru yar-
dımlarını reddettiğinizi de Türkiye halklarına açıkça
duyurmalısınız. Bu duyurmayı da seçimlerden ön-
ce hemen yapmalısınız!

Seçimlerde barajı aşamamak dünyanın sonu değil-
dir. Nasıl olsa Kürt halkına ve sorunlarına sahip çı-
kan bir iktidar zaten var. Siz olmasanız da Kürt hal-
kı sahipsiz kalmaz. Eğer parlamentoya girme hırsı-
nız, Kürt halkı için değil de başka maksatlar içinse,
bu durumda başarısızlığınız size çok iyi bir cevap
olur. Bu cevaba da katlanmak zorundasınız.

Eğer 7 Haziran seçimlerinde barajı aşamazsanız,
Kürt halkının çoğunluğunun oyunu alabilmek için
yapacağınız şey bellidir: Hakka, adâlete ve demok-
rasiye teslim olup, barış için çalışmaktır. Bunların
zıddına gittiğinizde ise, Kürt halkının çoğunluğun-
dan red göreceksiniz. Bu red de, partinizin onları
temsil etmediğini ve edemeyeceğini gösterecek-
tir. Bu da, partinizin varlığına gerek olmadığına bir
delil olur.

Eğer barış dilini bırakıp savaş diliyle konuşmaya
kalkarsanız, tümden kaybeden siz olursunuz. Unut-
mayınız! Sizin terörünüze destek verecek bir Avru-
pa ve Amerika yoktur. Terörünüze destek verdikle-
rinde çok büyük kayıplara uğrayacaklarını bildikle-
rinden, onlara güvenemezsiniz. Güvenebileceğiniz
tek merci, partinizin varlığını korumak ve sürdür-
mek için Kürt halkının çoğunluğunun güvenini ka-
zanmaktır. Bundan gerisi sizin için kazanç değil,
kayıptır.

Van'da "HDP dışında başka partinin girmesi tehli-
keli ve yasaktır" şeklinde pankartlar astırdığınızı
gazetelerden okumaktayız. Bu tür pankartlar sizin
hoşunuza gidebilir. Fakat pankarttaki bu sözlerin ne
anlama geldiğini iyi düşünüyor musunuz? Başka
partileri tehdit etmekle birlikte, o sözlerinizle Kürt
vatandaşların seçim özgürlüğüne de zincir vurmak-
tasınız. Bu zinciri hangi hakla vuruyorsunuz? Bu
haksızlığınıza derhal son vermeli ve o sözlerle öz-
gürlükçü ve demokratik bir parti olmadığınızı kanıt-
lamakta olduğunuzu da görmelisiniz!

Eğer tehditlerinize son vermezseniz, bize de şunla-
rı söylemek kalır ve kalıyor:

Ey Kürt halkı! PKK'nın ve HDP'nin tehditlerinden
kormayın. Çünkü arkanızda koskoca bir TÜRKİYE
var!

İmza: Mehdiyet Makamı.

Not 1: Bu mektup Avrupa Parlamentosu'na da gön-
derildi.

Not 2: Bu mektup, devlet eliyle İmralı misafiri Bay
Abdullah Öcalan'a da iletilmeli.

                     Allah'tan başka ilah yoktur.
          Mehdi ve Mesih O'nun kulu ve elçisidir.

Zaman:  Yeni Çağ'ın onbeşi, Mayıs'ın son haftası.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Hakka ve Adâlet'e dâvet.
Boyut:   Muranizm.

                                                   YAYINLAYAN
                                       AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                       *   *   *




Montag, 18. Mai 2015

AVRUPA VE AMERİKA MURSİ'NİN İDAMINI DURDURMALIDIR!

                      AVRUPA VE AMERİKA
        MURSİ'NİN İDAMINI DURDURMALIDIR!

        adâleti emreden ve adâletli olanları seven
                         yüce TANRInın adıyla

Mısır'da darbeciler ve darbe hükümetinin mahke-
mesi, devrik cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'ye
idam cezâsı verdi. Fakat verilen bu cezâ, cezâ de-
ğil, cinayettir! Çünkü demokratik dünya nezdinde
demokrasiye darbe vurmak suçtur ve gayri meşru
bir fiildir. Ne yazık ki, Avrupa ve Amerika bu gayri
meşru fiile destek verdi veya engel olmadı. Bunun-
la da kendi demokrasi sahipliklerine darbe vurdular,
ihanet ettiler. Bununla da demokrasi ve hürriyet ön-
cülüğünü kaybettiler. Onların kaybettiklerini de, Mı-
sır'da demokrasinin darbelenmesine karşı çıkan ve
bu karşı çıkışı hayatlarıyla ödeyen 5 bin Müslüman
Kardeş ve onlara destek verenler kazandılar. Şimdi
artık hürriyet ve demokrasinin gerçek sahipleri Av-
rupa ve Amerika değil, Rabiacı'lar ve onlara arka
çıkanlardır.

Mısır'da demokrasi ve hürriyet sahipliğini kaybeden
Avrupa ve Amerika, hürriyet ve demokrasi konusun-
da, hürriyet ve demokrasi peşinde koşan Ortadoğu-
lu halkların tam güvenini de kaybetti. Bundan sonra
o halklar ve Türkiye, Avrupa ve Amerika'ya "tam gü-
venilmez müttefikler" olarak bakacaktır. Şimdi Avru-
pa ve Amerika bu güven kaybını nasıl düzeltecek-
tir? Yoksa bunu önemsiz görüp, müttefiklerinin na-
zarında daha da batmaya rızâ mı göstereceklerdir?

Avrupa ve Amerika, soykırımcı, katliamcı ve sö-
mürgeci geçmişinin yüzünü; hakçılık, adâletçilik,
demokratlık, hürriyetçilik, bilimcilik ve ekonomik kal-
kınmacılık'la örtüyor, makyajlıyordu. Ama şimdi bu
makyaj, Ortadoğu'da demokrasiye ihanetçilik, hür-
leşmeye engelcilik, İsrail'in haksızlıklarına ve hak-
sız oturumuna ses çıkarmamakla ve Türkiye'ye
karşı "Ermeni Soykırımı'nı tanı" gibi haksız ve hu-
kuksuz bir dayatmada bulunmakla yani hak ve adâ-
let'e darbe indiricilikle dökülmektedir. Acaba Avru-
pa ve Amerika bu dökülüşe daha ne kadar izin ve-
recektir? Yoksa "herşey bitmiştir artık" deyip, kay-
bedişe ve alçalışa rızâ mı gösterecektir?

Ama Avrupa ve Amerika bu batışa rızâ gösterme-
melidir. Batmamak için biraz çırpınması gerekir. Bu
gereklik için de, Mursi'nin idamını durdurmalıdır.
Buna yetecek gücü de vardır. Darbeci ve diktatör
Sisi'ye karşı bu gücünü göstermelidir. Göstermeli-
dir ki, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Teşkilâ-
tı'nın şerefini kurtarsın. Onların varlığının anlamı
yok olmasın. Avrupa ve Amerika hiç olmazsa an-
lam katliamcılığı yapmasın. Yapmasın ki, "biz daha
batmadık" diyebilmiş olsunlar...

Sudistan (Suudi Arabistan) da Mursi'nin idamını
durdurmak için ses çıkarmak zorundadır. Ve Sisi'
nin cinayetlerini engelleyebilecek yeterli gücü de
vardır. O halde bu gücünü Sisi'ye göstermelidir.
Göstermelidir ki, yeni Krallık, eski Krallığın hatası-
nı düzeltmiş olsun. Düzeltmiş olsun ki, yeni Krallık
"cinayet krallığı" damgası yemesin!

Hürriyet ve Demokrasi'nin yeni sahipleri olan Orta-
doğu ve Türkiye halklarına selâm olsun!

Not 1: Ey Avrupa ve Amerika! Mursi'nin tek suçu-
nun, Mısır'da demokrasinin darbelenmesine karşı
çıkmak olduğunu biliyorsunuz. Bu suçun da demok-
ratik dünyaca bir suç olmadığını iyi biliyorsunuz.De-
mokratik dünyanın da patronu şimdilik siz olduğu-
nuza göre, Mursi'yi ve arkadaşlarını idamdan ve ha-
pisten kurtarmak, sizin görevinizdir. Bu görevinizi
yerine getirmek zorundasınız. Eğer görevinizi yeri-
ne getirmezseniz, yüzünüzdeki hakçılık, adâletçilik
ve demokratlık makyajı dökülecek ve dökülen mak-
yajınızın ardından da çok çirkin bir yüz ortaya çıka-
caktır. Bu çirkin yüzden de bütün insanlık kaçacak-
tır! Şimdi söyleyin, kendisinden kaçılan mı olmak
istersiniz, yoksa ona koşulan mı? Unutmayın! Bir in-
sanı haksız öldürülmeden kurtarmak, bütün insanlı-
ğı kurtarmak gibidir. Bu da, dünyada yapılabilecek
en iyi işlerden biridir. İyilikçi olmak istemez misiniz?
İyilikçiliğiniz olmazsa, yüce Tanrı'ya karşı ülkelerini-
zin varlığını nasıl koruyacaksınız? Yine unutmayın!
Zulme ses çıkarmayanlar, kendilerini zâlimleştirmiş
olurlar. Bu da, helâk oluşa bir dâvetiye olur. Bu dâ-
veti yapmamalısınız. İnsaniyete yükseliş bununla
mümkündür.

Not 2: Ey solcular, sosyalistler ve liberaller! Sizin
de sesiniz çıkmıyor. Sizler solculuk, sosyalistlik ve
liberallik rütbesini,haksızlıklara karşı çıkarak ve ezil-
mişlerin yanında yer alarak kazanmıştınız. Şimdi ne
oldu? Haksızlıklar ve adâletsizlikler karşısında sus-
kunsunuz. Ama bu suskunluğunuzu haktan yana
bozmazsanız, solculuğunuzun, sosyalistliğinizin ve
liberalliğinizin bitmiş ve tükenmiş olduğunu ilân et-
miş olacaksınız ve ilân etmektesiniz. Ya rütbelerini-
zi kurtaracak işlere koşun, ya da kendinize yeni bir
kimlik bulun! "Mursi'yi kurtarın" diye, size yalvarma-
yacağız ve yalvarmıyoruz. Kendinizi görmeniz için
size sadece ayna tutmakla yetiniyoruz.

Not 3: Son sözümüz: Avrupa ve Amerika, Mursi'nin
idamını mutlaka durdurmalı ve özgürlüğünü sağla-
malıdır. Sağlamalıdır ki, Mısır'da demokrasi tekrar
hayat bulabilsin. Demokratlığın gereği de budur!

İmza: Mehdiyet Makamı.

                     Allah'tan başka ilah yoktur.
          Mehdi ve Mesih O'nun kulu ve elçisidir.

Zaman:  Yeni Çağ'ın onbeşi, Mayıs ortası.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Hakka ve Adâlet'e dâvet.
Boyut:   Muranizm.

                                                   YAYINLAYAN
                                       AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                       *   *   *



Donnerstag, 14. Mai 2015

DİNDARLAR HANGİ PARTİYE OY VERMELİ?

  DİNDARLAR HANGİ PARTİYE OY VERMELİ?

  iyi işler peşinde koşanları seven ALLAHın adıyla

Türkiye'deki dindarların çoğunluğu, hangi partiye oy
vereceklerini elbette biliyorlar. Fakat biz, bunun da-
ha net bilinmesi için şunları söyleyebiliriz:

Türkiye'yi "bölgesel veya küresel güç" haline getir-
meyi hedef olarak seçmiş ve bu yolda çalışmaları
ve gayretleri olan parti, oy verilecek partidir.

İkinci oy verilecek parti de, aynı hedefi gaye ve a-
maç yapmış ve bu amaç içinde iktidardaki partiyle
yarışacak ve onu geçecek seviyesi olandır. Eğer
bu seviyede olan ikinci bir parti bulunmuyorsa, bi-
rinci partiye oy vermek, isabetli bir seçim olur.

"Türkiye'yi tek parti-tek adam rejimine götürmek"
korkusuyla iktidardaki birinci partiye oy vermekten
kaçınmak ve doğru bir hedefi ve Türkiye için iyi ça-
lışmaları olmayan partilere yönelmek, haklı bir se-
bep ve doğru bir düşünce değildir. Çünkü şu anda
Türkiye siyasetinde demokrasi geçerlidir. İktidar-
daki parti de, demokrasinin ilkelerini çiğneyip ken-
dini "padişah" ilân edemez. Halk çoğunluğu bu par-
tide Türkiye'nin gelmişi ve geleceği için bir fayda
görüyorsa onu destekler. Fayda görmediği zaman
da desteğini çeker ve parti iktidardan düşer. Yani
iktidarı halk çoğunluğu belirler. O halde Türkiye'de
demokrasi olduğu ve işlediği müddetçe bir partinin
ve liderinin tekleşmesinden korkmak, yanlış üstü
yanlıştır veya düşmanca bir korkutmadır. Türkiye'
nin halk çoğunluğu ve dindarlar bu korkutmaya ka-
pılmamalıdır ve kapılmayacaklardır. Önemli olan,
demokrasinin işleyip işlemediğine bakmaktır. Son-
ra da en iyiyi iktidara taşımaktır.

İktidardaki parti halk çoğunluğunun oyunu alıyorsa
ve bu oylar o partiyi sürekli olarak iktidarda tutuyor-
sa, bu bir siyasal haktır. Bunda bir haksızlık yoktur
ki, "tek parti-tek lider" bir korku olsun! Asıl korku,
iktidarın, Türkiye'yi ileriye değil, geriye götürecek
partilerin eline geçmesindedir. Türkiye halkları ve
dindarlar buna izin vermemelidir. Küçük ve kancık
ve hain hesaplarla Türkiye uçuruma götürülmeme-
lidir. Türkiye'yi uçuracak bir partiden vazgeçmek
veya onu düşürmeye çalışacak seçimler yapmak,
en akılsız değil, aynı zamanda en zalim bir iş olur.

İslâmlı Türkiye halkları ve dindarlar, zâlimce işler-
den uzak durmalı ve duracaktır. Uzak durmak yet-
mez, aynı zamanda hayırlı işler ve seçimler peşin-
de olmalı. Olmalı ki, hayatı doğru bir anlam kazan-
sın.

Tek derdi iktidarı düşürmek ve onun icraatlarını en-
gellemek olan ve bununla birlikte kendinin hayırlı
bir projesi ve hedefi olmayan şeytanlaşmış ve şey-
tanca işler peşinde olan partilerden, partililerden ve
sözde yol göstericilerden uzak durulmasını ve on-
ların dinlenmemesi gerektiğini söylememize gerek
yoktur.

Türkiye'nin büyük hedefleri olmalıdır. Bu hedeflere
varabilmek için de, onun engelsiz koşabilmesi ge-
rekir. Bu koşu için de iktidardaki partinin oyları yüz-
de 60-70'e çıkarılmalıdır. O halde haydi Türkiye
halkları ve dindarlar! Gereken çıkarılmayı yapınız,
geri durmayınız. Daima ileri! Daima ileri! Güçlü ve
büyük Türkiye için güçlü iktidar gerek. Bunun için
de, koalisyona geçit vermemelisiniz!

Not 1: İktidar partisinin ekonomiyi kötüye götürdü-
günü iddia edip koalisyon önerenler, koalisyonun
ekonomiyi daha iyiye götüreceğini de garanti etme-
lidirler. Bu garanti verilemeyeceğine göre, koalis-
yon önerisi, boş bir öneridir. Bu öneriye aldanma-
mak gerekir.

Not 2: İktidar partisine indirdiği darbeler karşısında
darbe yiyen Cemaat, yediği darbelerle iktidar sahip-
lerine ve ona destek olanlara düşman oldu. Bu düş-
manlık sebebiyle de Cemaat, siyaseten şeytanın
safına geçti ve "Baba Muhalefet Cemaati", (BMC)
haline geldi. Şimdi bu BMC, iktidar partisine her tür-
lü kötülüğü yapmakta ve yapmak istemektedir ve
gücünü kaybedinceye kadar da yapacaktır. Ama
yaptığı bütün kötülükleri, Türkiye'ye yapmış olacak-
tır. Çünkü Türkiye'yi yöneten, iktidardaki partidir.

Bu sebeple Türkiye'ye kötülüğü dokunsun isteme-
yen cemaat üyeleri, bu cemaatten süratle uzaklaş-
malıdır. Cemaatin yakın adamlarından Hüseyin Gü-
lerce nasıl tam zamanında cematle bağlarını ko-
pardıysa, diğer cemaat üyeleri de bağlarını kopa-
rabilir ve bu koparma ile cemaat yöneticilerinin Tür-
kiye'ye yapacakları kötülüklere ortak olmaktan da
kurtulurlar.

"Hangi partiye oy verecekleri" konusunda da cema-
at üyeleri, cemaat yöneticilerinin aklıyla değil, kendi
akıllarıyla hareket etmelidir. Cemaat yöneticilerinin
akıllarına uyduklarında ise, Türkiye'ye kötülük etmiş
olacaklardır. Cemaat üyeleri, Türkiye için faydalı o-
lacağını düşündükleri istediği partiye oy verebilirler.
Bu konuda onlar özgürdürler. Yani "mutlaka şu par-
tiye oy vereceksiniz" diye baskıda bulunmayız. An-
cak teklif ederiz. Bu teklifimiz de, Allah'ın Mehdisi
Mehmed Nur'an'ın isteğine uygundur. Mesihlikten
Mehdiliğe geçen lideriniz ise, sizin ne Mehdinizdir,
ne de Mesihinizdir. Gerçek Mehdi, Mehmed Nur'
an'dır. Eğer liderinizin bir gerçekliği olsaydı, idam
edilmeye râzı olur, ama yine de şeytanın safına
geçmezdi. Cemaatinizi yönetenlerin şeytanın sa-
fında olduğunu görmek isterseniz, onların kimlerle
ittifak ettiğine bakınız, göreceksiniz. O halde "Ger-
çek Mehdi"ye biat ediniz ki, yanlışa düşmekten
kurtulasınız.

Not 3:"Biz, Türkiye'yi süper güç haline getirecek ve
onu çok ilerilere taşıyacak proje ve düşünceleri o-
lan milletvekilleriyiz. Fakat partilerimiz muhalefette
olduğundan ve iktidara gelemediğinden bu proje
ve düşüncelerimizi eyleme dönüştüremiyoruz" di-
yenler varsa ve kendilerini Türkiye için kıymetli gö-
renler, hiç durmasınlar, hemen iktidar partisine ka-
tılsınlar, proje ve düşüncelerine hayat bulma imkâ-
nı kazandırsınlar. Yoksa, durdukları yerde kalmakla
ellerindeki değerler kül olup gidecektir. Çünkü mu-
halefet partilerinin iktidara gelme şansı pek bulun-
muyor. Hem, iktidar partisinin "tek parti" olarak kal-
masından değil, onun güçlü, büyük ve ileri bir Tür-
kiye için önemli şeyler yapamamasından korkunuz.
Geleceğin "Süper Türkiye"si için önemli şeyler ya-
pabiliyorsa, korkunuz bir hastalıktır. Derhal bu has-
talıktan kurtulmaya çalışmalısınız.

Not 4: Ey sağcılar, solcular, sosyalistler, komünist-
ler ve liberaller! Eğer çalışacaksanız; güçlü, büyük
ve ileri bir Türkiye için çalışınız. Siyasal seçimdeki
hedefiniz de bu olmalıdır. Bu olmalıdır ki; yarın:"Bu
güçlü, büyük ve ileri Türkiye bizim güzel katkı ve
çalışmalarımızla bu hale geldi" deyip, kendinizle
gururlanabilesiniz. Bu güçlü, büyük ve ileri Türkiye'
yi çocuklarınıza devrettiğinizde de, çocuklarınız:
"Bu güçlü, büyük ve ileri Türkiye, babalarımızın gü-
zel gayret ve çalışmalarıyla oluştu" deyip, sizinle
iftihar edebilsinler. O halde siyasetteki seçiminizi
doğru yapınız. Hangi partinin güçlü, büyük ve ileri
Türkiye için neler yaptığını ve yapabileceğini geç-
mişine bakarak görebilirsiniz ve görüyorsunuz. Bu
görüşünüz karşısında ayaklarınız göz göre göre
tersine gitmemelidir. Eğer tersine giderse, gururla-
nacağınız bir geçmişiniz ve çocuklarınızın iftihar
edebileceği güzel işler yapmış babaları olmaya-
caktır. Eğer insanlığınız sönmemiş ise, bu sözleri-
miz sizde hedefini bulacaktır ve bulmasını umuyo-
ruz.

Not 5: Eğer:"İktidardaki parti şu şu hataları yapmış-
tır. Bu hataları yapmış bir partiye niçin destek ola-
lım" derseniz, bu takdirde diğer partilerin o hataları
yapmayacağından yüzde yüz eminseniz, kendinizi
haklı görebilirsiniz. Yüzde yüz emin değilseniz, hak-
sızlıktasınız demektir. Parti seçiminde kullanılacak
ölçü şudur: Eğer iktidardaki partinin sevapları hata-
larından fazlaysa, o parti iktidar olmayı hak eder.

Not 6: Ey müslüman kürtler! Oylarınıza talip olan
Kürtçü parti, eğer dininize ve demokrasinize sahip
çıkacağına ve seçim barajını aşsa da aşamasa da
PKK terörüne izin vermeyeceğine ve bölgenizdeki
yönetimi ele aldığında sizleri Marksist/Leninist zihni-
yetle değil, demokratik ilkelerle ve din dostu bir laik-
likle yöneteceğine ve Türkiye'ye ihanet ve düşman-
lık etmeyeceklerine dair bütün milletvekilleriyle size
namus ve insanlık sözü verirse, bu takdirde oyları-
nız o partiye helâldir. Aksi halde o partiye oylarınız
haramdır. Müslüman iseniz, helâle, harama dikkat
etmek zorundasınız. Bu konuda size hiç bir tehdit
ve zorbalık engel olmamalıdır. Bununla birlikte:
"Milletvekillerinizin çoğunluğu müslüman olmadık-
ça size güvenmeyiz. Güvenmediğimiz bir partiye
de oy vermeyiz" deme hakkına da sahipsiniz. (E-
ğer onların çoğunluğu müslüman ise, sorun yok-
tur.)

Not 7: Türkiye'nin bölgesel veya küresel güç olma-
sına engel olmaya çalışan partiler de oy almayı ke-
sinlikle hak etmezler. Hem onlar ve onlar gibi olan
partililer de, Türkiye'nin dostu değildir.

Not 8: Doğu'daki ve Güneydoğu'daki Kürtlerin bir
partiyle temsil edilmesi, onların eyalet, özerklik ve-
ya federasyonla yönetilmesinden daha iyidir. Kürt
vatandaşları temsil edecek parti de, demokratik ol-
malıdır. Irkçılık ve ayrımcılık yapmak ise, demok-
rasiye zıttır. Kürtçü parti, kendini demokratikleştirir-
se, çoğunluğun oyunu almayı hak eder. Kürtlerin
çoğunluğu da, Kürt olmaktan önce "müslüman"dır.
Çoğunluğun inancına zıt işler yapan bir parti, ana
muhalefet partisi gibi, kabul görmez, reddedilir.
Reddedilen bir partinin iktidar olması da mümkün
değildir.

Şunu da eklemek gerekir ki, eğer Kürt halkının ço-
ğunluğu müslüman olmayıp sadece Kürt ırkından
veya başka dinden olsaydı ve Türkiye hükümetin-
den de haklarını alamasaydı, o vakit Kürtlerin ço-
ğunlukta olduğu bölge için eyalet, federasyon ve
özerklik gibi sistemler geçerli olabilirdi. Ama şim-
di durum tam tersinedir. Yani tek merkezden yöne-
tim, onlar için daha iyidir. Fakat bununla birlikte o
bölgedeki Kürt halkının çoğunluğu, özerklik gibi bir
ayrıcalık isterse, bunun da gereğini düşünmek ge-
rekir. Çoğunluğun böyle bir isteği olmadığı müd-
detçe de, bu konu gündeme getirilmemelidir. Bu
durumda PKK'nın da yapabileceği birşey yoktur,
onun silah bırakması en doğru iştir.

Not 9: Türkiye'deki partilerin artık Türkçülüğü, Kürt-
çülüğü ve halkçılığı bırakıp güçlü, büyük ve ileri bir
Türkiye için yarışa girmeleri en doğru ve en isabet-
li yoldur. Bu yola girmeyen partiler, iktidar yüzü gör-
meyeceklerdir.

Not 10: Ey iktidar partisine düşmanlığı sebebiyle
Türkiye'ye kötülük etmekte olan örgütleşmiş Ce-
maat!

Halinizi görmeniz ve kendinizi düzeltmeniz için şu
aynaya bakmanız gerekir: İktidar partisinin yerin-
de cemaatiniz, cemaatinizin yerinde de iktidar
partisi olsaydı ve cemaatinizin iktidar partisine
vurduğu darbeleri, iktidar partisi size vursaydı ne
yapardınız? Sakın demeyin: "Biz, darbe vurula-
cak bir konumda olmazdık!" Çünkü şimdiye ka-
dar ortaya çıkan yanlış işlerinize bakarsak, bu
sözü söylemeye hiç hakkınız olmadığını görürüz.
Yani siz de darbe vurulabilir bir konumda olabilir-
diniz. Bu durumda tekrar soruyoruz: "Cemaatini-
zin vurduğu darbeleri, iktidardakiler size vursaydı
ne yapardınız?" Şimdiki yaptıklarınıza baktığımız-
da görürüz ki, intikamınız çok korkunç olurdu! De-
ğil mi? O halde kendinizi mazlûm yerine koyma-
yınız. Buna hakkınız yoktur! Öyle ise; "ettiğimizin
karşılığını bulduk" deyin. "Hata ettik" deyin. Şeytan-
lığı bırakın. Bırakın ki, daha fazla batmayın!

Not 11: Ey Türkiye'de bir iç savaş beklentisi içinde
olan ve bunun için çalışan Paralel Yapı'nın, Kürtçü-
lerin, Türkçülerin, halkçıların, liberallerin, solcuların
ve PKK'lıların kötüleri! Eğer isteğinizi gerçekleştir-
meye kalkacak olursanız, bundan en çok sizin iyi-
leriniz zarar görecektir. Nasıl Paralel Yapı'nın dev-
let ve hükümete yaptığı kötülük karşısında yalnız
bu yapının kötüleri değil, aynı zamanda iyileri de
zarar gördüyse, aynı şey sizin için de geçerli ola-
caktır ve kaybeden de siz olursunuz ve aynı za-
manda yapacağınız kötülüğün sorumlusu olarak
da Türkiye vatandaşlarının önce sizin yakanıza
yapışacağını iyi bilmelisiniz. Türkiye polisi ve as-
keri de, her türlü ihtimale karşı tetikte olmalı ve bir
iç savaş beklentisi içinde olanların üzerinden göz-
lerini ayırmamalıdır.

Ey Avrupa, Amerika, İsrail ve diğerleri! Türkiye'nin
kötülerinin kötülüklerine vereceğiniz destek, başı-
nıza belâ olur. Çünkü Türkiye'de ekeceğiniz kötü-
lük tohumlarının mahsüllerinin aynısını kendi ülke-
lerinizde de biçmek zorunda kalırsınız. Onun için
Türkiye'ye kötülük tohumu ekmekten uzak duru-
nuz, huzur bulunuz... Türkiye'de istikrarın bozulma-
sı, bütün dünyanın istikrarını bozar. Türkiye'nin ar-
kasında 63 İslâmlı Ülke'nin bulunduğunu unutma-
malısınız. Her şeyin üstünde ise, yüce Tanrı'nın
görmesi bulunduğunu ve iyilerin destekçisi ve kö-
tülerin de kahredicisi olduğunu söylememize gerek
yoktur.

Not 12: Dinî açıdan gerçek demokrasi ve siyaset
nedir?

Gerçek demokrasi; insanın kendi özel dünyasında
bedeninin mânevî halkları olan kalbin, ruhun, aklın
ve bütün iyi duyguların oy çokluğuyla evrenin tek
sahibi ve tanrısı Allah'ı, yani kitap göndermiş olan
tek Tanrı'yı, kendi dünyasında iktidara getirmek ve
başbakan yapmaktır. İnsan bedeninin halk azınlığı
ve kötüleri olan nefis ve şeytanı iktidara getirip baş-
bakan yapanlar ise, anti demokratik bir seçim yap-
mış olur ve insanlıktan çıkarlar.

Gerçek siyaset ise; kitap göndermis tek tanrı olan
Allah'ı kendi dünyasında iktidara getirip başbakan
yaptıktan sonra, O'nun buyrukları doğrultusunda
yaşamaktır. Evrenin ve içindekilerinin gerçek sahibi
Allah'ı bırakıp, nefis ve şeytanı iktidara getiren ve
onları başbakan yapanlar ise, gerçek siyaset ve
demokrasiden uzaklaşmış olur ve insanlıktan çıkar-
lar.

Ey insanlar! İnsan olmak ve insanca yaşamak ister-
seniz, gerçek siyaset ve demokrasiye dönünüz.
Halk azınlığı olan nefis ve şeytanı iktidara getirmek,
sizi insanlığa çıkarmaz, insanlıktan düşürür. Ebedî
hayat ve saadetiniz ve hem de gerçekliğin hakkı i-
çin bu düşürülmeyi kabul etmemelisiniz. Kabul et-
memelisiniz ki, "ben insanım" diyebilesiniz.

                     Allah'tan başka ilah yoktur.
          Mehdi ve Mesih O'nun kulu ve elçisidir.

Zaman:  Yeni Çağ'ın onbeşi, Mayıs ortası.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Cevaplama ve Hakka dâvet.
Boyut:   Muranizm.

                                                   YAYINLAYAN
                                       AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                       *   *   *