Sonntag, 19. Oktober 2014

BİRLEŞMİŞ MILLETLER'E DUYURU!



          BİRLEŞMİŞ MILLETLER'E DUYURU!

     yardımlaşanları seven yüce TANRInın adıyla

Birleşmiş Milletler teşkilâtı şu gerçeği görmek
zorundadır:

Türkiye'deki Suriyeli mülteci sayısı bir buçuk mil-
yonu geçmiştir. çe zorlanmış olan bu mültecile-
rin üç yıldan beri çok büyük bir perişaniyetlik içinde
yaşadıkları herhalde bütün ülkelerin mâlûmudur.
Bununla birlikte Türkiye'nin de masrafları artmıştır.
Şimdi bu masraflar ya Arap dünyası, Avrupa Birliği
ve ABD tarafından paylaşılmalı, ya da Türkiye,
barındırdığı mülteci sayısını dörde bölüp ve kendi
payını ayırıp geri kalanını da yurt dışı eder ve bu
hakka sahiptir. Eğer "böyle bir şey insanlığa sığ-
maz" denirse, bu takdirde Arap Birliği, AB ve dün-
yanın siyasal patronu ABD, Türkiye'nin masrafını
veya mülteci sayısını paylaşmalıdır. Şayet "biz bu
paylaşmayı yapamayız" derlerse, bu durumda da,
Beşar Esad rejimini devirmek zorundadırlar. Bu
zorunluğu yerine getirmeliler ki, Suriyeli mülteciler
yurtlarına dönebilsinler.

Eğer Rusya ve İran;  "biz Beşar Esad'ın ve rejimi-
nin devrilmesine göz yumamayız, bu rejim bizim
için çok değerlidir" derlerse, bu savunma karşısın-
da Rusya ve İran, Türkiye'nin masraflarını bölüş-
mek zorunda kalırlar. Veya Suriyeli mültecilerin gü-
ven içinde vatanlarına geri dönebilmelerini ve yurt-
larını yeniden inşa etmeyi sağlarlar. Aksi halde on-
lar, insanlığın dostu değil, düşmanı sayılacaklardır.

Ey Birleşmiş Milletler ülkeleri! Kendinize geliniz!
Suriyeli mültecilerin perişan haline göz yummayı-
nız. Böyle bir göz yumuş, sizin insanlığınıza nasıl
sığacaktır? Nasıl sığıyor?

Sizleri insan oluşa dâvet ediyoruz... Sorumluluğu-
nuzu biliniz! Suriyeli mültecilerin elinden tutmak,
boynunuzun borcudur. Sorun bellidir, çözümü de
bellidir. O halde niye duruyorsunuz?

Not 1: Sorun çözmede yalnız Türkiye'deki mülteci-
ler değil, diğer ülkelere sığınan mülteciler de hesa-
ba katılmalıdır.

Not 2: Rusya ve İran, üzerlerine düşen sorumlulu-
ğu kabul etmedikleri veya yerine getirmedikleri tak-
dirde, dünyanın siyasal lideri ABD'ye, kendi halkın-
dan ikiyüz bin insanı katletmiş bulunan Suriye reji-
mini devirme hakkı doğar.

Not 3: Sorumluluk almak istemeyen ülkeler, Birleş-
miş Milletler teşkilâtından çıkmalıdır.

                     Allah'tan başka ilah yoktur.
                Mehdi ve Mesih O'nun elçisidir.

Zaman:  Yeni Çağ'ın ondördü, Ekim ortası.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Duyuru.
Boyut:   Muranizm.

                                                   YAYINLAYAN
                                       AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                       *   *   *

Sonntag, 12. Oktober 2014

IŞİD GÜÇLERİ'NE VE MÜTTEFİK KUVVETLER'E DUYURU!



IŞİD GÜÇLERİ'NE VE MÜTTEFİK KUVVETLER'E
                                  DUYURU!

 haklı ve adâletli olmayı emreden ALLAHın adıyla

Eğer IŞİD güçleri Iraklı sünnî halk çoğunluğundan
(veya haksız bir çoğunluğa karşı haklı bir azınlıktan)
destek alıyorsa ve bu destek ile bu güç oluşmuşsa,
IŞİD istediği devleti Irak'ta kurabilir. Ama bu devleti
kurarken Irak'taki Kürtlerin ve Alevîlerin bölgelerine
ve haklarına tecavüz edilmemelidir. Hakkından fazla
hak isteyen bir güç, mütecaviz bir güçtür ve onu
durdurmaktan başka da çare yoktur. Hem her yere
el atan bir güç, bir tek yeri bile ele geçiremeyebilir,
ona sahip olamayabilir. Bunun için IŞİD, Irak'ta kal-
malı ve istediği devleti orada kurmalıdır. Yani IŞİD,
Suriye'den elini çekmelidir. Çekmediği takdirde,
Müttefik Kuvvetler'(MK)in IŞİD'e karşı savaşmaları
şart olur. Eğer IŞİD güçleri bu çağrıyı kabul etme-
yip Suriye'den çekilmezlerse, Müttefik Kuvvetler'in
hemen harekete geçmeleri gerekir.

IŞİD Kobani'den derhal çekilmelidir. Çekilmediği
takdirde MK'in gerekeni yapması gerekir. Eğer Tür-
kiye devleti, Kobani'nin kurtarılmasında Kürt Savaş-
çıların özerklik ilânında bulunacak olması gibi ne-
denlerle MK'e katılmak istememek düşüncesine ta-
kılıyorsa, Kürt Savaşçılara ve MK'e bazı makul
şartlar götürerek bu sıkıntısını aşabilir.

Türkiye'deki ve Suriye'deki Kürt Savaşçılar da, Türk
Devleti'nin kendi başına herşeyi halledemeyeceğini
görmeli, itidalli olmalıdır. Çünkü Türkiye'ye zarar
vermek, Kobani'yi kurtarmaz, Kürtler'e bir zafer ka-
zandırmaz.

Özetle: IŞİD Suriye'den çıkmalıdır veya saldırıları-
nı durdurmalıdır. Durdurmadığı takdirde ona karşı
savaşılacaktır. IŞİD Suriye'de ancak Özgür Suriye
Ordusu'na destek olmak ve diktatör Esad'ı devir-
mek için var olabilir. Bunun dışındaki varlığı (saldır-
gan güç olarak) gayri meşrudur. IŞİD burada müs-
lüman halk çoğunluğunun talebi olmadan da iste-
diği devleti kuramaz, Suriye halkının haklarına teca-
vüz edemez, buna hakkı yoktur.

Bir İslâm Devleti veya haklı bir devlet kurmanın en
önemli dört şartı; haklı olmak, adâletli olmak, na-
muslu olmak ve iyilikçi olmaktır. Bu şartları yerine
getirmeyen bir gücün ve kurucuların kuracağı dev-
let, gayri meşru olur. Gayri meşru bir devleti de yık-
mak veya oluşumuna fırsat vermemek gerekir.

Devlet kurmanın şartlarını yerine getirirken iyilikçi ol-
manın en önemli gereklerinden biri de, haklı halkın
rızâsına itibar etmek ve onun hakkını çiğnememek-
tir. İyilikçi olmanın en önemli gereği ise, yaptığı iyili-
ği Allah için yapmak ve kötülerin kötülüğünü önle-
mektir.

                     Allah'tan başka ilah yoktur.
                Mehdi ve Mesih O'nun elçisidir.

Zaman:  Yeni Çağ'ın ondördü, Ekim ortası.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Duyuru.
Boyut:   Muranizm.

                                                   YAYINLAYAN
                                       AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                       *   *   *


Sonntag, 5. Oktober 2014

LEMAN SAM'A AÇIK MEKTUP



                LEMAN SAM'A AÇIK MEKTUP

          hayvanların ve insanların gerçek sahibi
                             ALLAHın adıyla

Sayın Leman Sam,

Attığınız bir Twet'te; kafa kesen IŞİD'cilerle kurban
kesen müslümanları bir tutmuşsunuz.

Ama bu haksızlık ve adâletsizliği yapmadan önce
kendi kimliğinizi sorgulamalısınız: "Siz kimsiniz?"
Evrenin sahibi misiniz? Hayvanları siz mi yarattı-
nız? Siz mi yarattınız da merhametiniz, gerçek Tan-
rı'nın merhametinin üstüne çıkıyor? Madem siz ya-
ratmadınız, öyle ise sizin fazla merhametinizin bir
anlamı ve geçerligi yoktur!

Çünkü bu evrenin bir sahibi vardır ve onun adı;
Tanrı'dır, Allah'tır. Siz de Allah'ın bir yaratığı ve ya-
şatığısınız. Sizi yaratmış ve yaşatmakta olan yüce
Allah ise, bir ibadet olarak belirli bir vakitte Kendi
yarattığı hayvanların Kendine kurban edilmesini
istemiş ve o hayvanların ancak O'nun adına kesil-
mesine izin vermiştir. O'nun adına kesilmeyen kes-
mekler ise, bir hayvan katliamıdır.

Gerçek mülk Sahibi karşısında siz kim oluyorsu-
nuz? Madem siz kendi kendinize dünyaya gelme-
diniz ve kendi kendinizi de yaratmış değilsiniz, öyle
ise gerçek yaratıcı ve yaşatıcı yüce Allah karşısın-
da haddinizi, hududunuzu biliniz. Sizin yaratmadı-
ğınız ve yaratamayacağınız bu evreni ve içindeki-
leri tabiat ve madde de yaratamaz. Çünkü onların,
sizin aklınızdan üstün bir aklı da yoktur, merhameti
de yoktur. Eğer olsaydı, müslümanların hayvan
kesmelerine hemen engel olur, tanrılıklarını göste-
rirlerdi. Madem gösteremiyorlar, demektir ki, onlar
bir sahte tanrıdır ve gerçek tanrılıkla bir ilgileri yok-
tur. Çünkü onlar zaten kendileri yaratılmışlardır ve
Allah'ın emri altında çalışmaktadırlar.

Bu gerçek karşısında sizin yapacağınız iş, tiyatro-
culuğu bırakıp, hayatın gerçek aktristi olmaktır. Ha-
yatın gerçek aktristi, oyuncusu olmak ise; evrenin
gerçek Sahibi'ni tanıyıp O'na inanmak ve teslim
olmaktır.

Evet, Leman Sam! Müslümanlara hakaret etmeğe
hakkınız yoktur. Sizi haklı çıkaracak bir merci de
yoktur. Çünkü evren de Allah'ındır, onun içindekiler
de. İzin de O'nundur, merhamet de. Öyle ise siz
kim oluyorsunuz? Yoksa madde ve tabiat size
başka bir Kur'an mı gönderdi?

                     Allah'tan başka ilah yoktur.
                Mehdi ve Mesih O'nun elçisidir.

Zaman:  Yeni Çağ'ın ondördü, Ekim başı.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Uyarı.
Boyut:   Muranizm.

                                                   YAYINLAYAN
                                       AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                       *   *   *