Samstag, 10. September 2022

RUSYA UKRAYNA'DAN ÇIKMAK ZORUNDADIR!

RUSYA UKRAYNA'DAN ÇIKMAK ZORUNDADIR!

 

haksız saldırıyı yasaklamış olan tek TANRInın adıyla

 

Bütün insanlığın şahit olduğu gibi Rusya Ukrayna'ya saldırdı ve bu saldırı ve işgalini sonlandırmaya yanaşmamaktadır. Bu saldırı ve işgali sonlandırmak isteyen ulusları da nükleer silahla yok etmekle tehdit etmekte ve onları susturmaktadır. Yani Rusya, bütün insanlığın gözü önünde Ukrayna gibi koskoca bir ülkeyi Ukraynalıların elinden zorbalıkla almaya çalışmaktadır. Bu çalışmasını başarısızlığa uğratacak olan ülkeleri de nükleer silahla yok edeceğini söylemekte ve bütün insanlığı korkutup sindirmektedir. Böyle çok büyük bir tehditle insanlık ilk defa karşılaşmaktadır.

Rusya yönetiminin dehşet verici tehditleri karşısında Birleşmiş Milletler de birşey yapamamaktadır.

Görüldüğü gibi ortada çözüm bekleyen çok büyük bir sorun var. Bu sorunu nasıl çözebiliriz?

Bu sorunun en iyi çözgeci, çözüm aracı Hak ve Adalet'tir. O halde biz de ortadaki sorunu bu iki araç ile çözmeye çalışalım.

Bilinmelidir ki bütün kavga ve savaşların temel sebebi haksızlık ve adaletsizliktir. Hakkına razı olmamak, başkasının hakkını elinden almaya çalışmak, işlediği suçun cezasını kabullenmemek daima kavga ve savaş çıkarmaktadır. Bu tablo karşısında çözüm de gayet açıktır: Hakkına razı ol. Başkasının hakkını çiğneme. Eğer suç işlediysen cezasını kabullen.

Şimdi Rusya'nın saldırı ve işgaline bakalım. Ukrayna Rusya'ya saldırmadı. Herhangi bir savaş ilanında da bulunmadı. Ukrayna'nın tek isteği kendini daha iyi koruyabilmek için NATO'ya girmekti. Rusya ise bu isteği suç olarak kabul etti. Halbuki bir ülkenin NATO'ya girmek istemesi ve  girmesi suç değildir. Çünkü bu konuda yapılmış uluslararası bir yasa ve anlaşma yoktur. Her ülkenin de kendini koruma hakkı vardır. Bu hak sadece Rusya ve Amerika'nın değildir.

Görüldüğü gibi Rusya'nın Ukrayna'ya saldırması ve işgal altında tutması çok büyük bir haksızlık içermektedir. Rusya ise bu haksızlığını sonlandırmak istemiyor ve sonlandırmak isteyen ülkeleri de nükleer silahla tehdit etmektedir. Bu tehdit asla kabul edilemez! Rusya içinde bulunduğu haksızlık ve adaletsizliği bırakıp Ukrayna'dan çıkmalı ve orada meydana getirdiği bütün yıkımın bedelini de ödemelidir. Rusya'nın hakkı budur. Rusya bu hakkı kabul etmediği takdirde Avrupa ve Amerika ülkelerinin ona savaş açma hakkı doğar. Bu hakkın kullanılması ise Üçüncü Dünya Savaşı ve nükleer silahların kullanılması demektir. Acaba böyle büyük ve dehşetli bir savaşta Rusya daha çok mu kazanır, yoksa daha çok mu kaybeder? Rusya'nın uğrayacağı zarar daha büyük olmayacak mı? Rusya yönetimi bunu göremiyor mu? Varolmak mı iyidir, yoksa yok olmak mı? Varolmak daha iyi olduğuna göre, Rusya haksızlığından vazgeçmeli değil mi?

Rusya Ukrayna'dan çıksa ve uğrattığı yıkımın bedelini ödese, daha az zarara uğramış olur. Avrupa ve Amerika'yla savaşa giriştiğinde ise daha çok zarara uğrayacaktır. Rusya bu zarardan kaçmalı ve Ukrayna'dan çıkmalıdır. Çünkü Rusya'nın Ukrayna'da hiçbir hakkı yoktur. Çünkü Ukrayna Rusya'nın tapulu mülkü değildir. 17 milyon km² toprağa sahip olan Rusya yönetiminin başka topraklarda gözü olmamalı. Ciddiye alınmak isteyen bir Rusya'nın haksızlık etme hakkı yoktur.

Yüce Tanrı haklıların yanında ve haksızların karşısındadır. Tanrı'yı yanlarında bulmak isteyen yönetimler haksızlıklarını sonlandırmalıdır.

Yüce Tanrı Ukrayna'nın ve Ukraynalıların yardımcısı olsun!

İmza: Mehdiyet ve Hilafet Makamı.

 

Not 1: Eğer NATO Rusya'nın yakın çevresindeki ülkeleri kendine üye yaparak Rusya'nın güvenliğini tehlikeye sokuyorsa, bunun suçlusu Ukrayna değildir. Kim suçluysa, Rusya hesabını onunla görmelidir. Çünkü 14 adalet ilkesinden birisi: "Bir suçlunun cezası başka birine ödetilmez"dir. Rusya yönetimi bu adalet ilkesine uymak zorundadır.

Not 2: Rusya Suriye'de üsler kurarak ve Amerika da üs kurmaktan başka YPG terör örgütünü silahlandırarak ve Yunanistan da Türkiye'nin dibindeki adaların silahlanmasını ve ABD'ye üs kurmasını sağlayarak Türkiye'nin güvenliğini tehdit etmektedir. Bu tehdit bir suçtur. Bu suç terkedilmelidir. Terkedilmeyen suç ise Türkiye'ye o tehditçi ülkelere karşı savaş açma hakkı kazandırır. Bu hakkın kullanılmasını istemeyen ülkeler tehditlerini sonlandırmalıdır.

Not 3: Rusya Suriye'deki üslerini kapatıp giderse, ABD de üslerini kapatıp gitmek zorunda kalır. Rusya gitmezse, ABD de gitmez. Rusya ABD'ye rağmen giderse, Türkiye ile arasını sağlamlaştırmış olur. Rusya gittiği halde ABD gitmezse, onunla Türkiye arasında bir savaş kaçınılmaz olur. Eğer ABD savaş istiyorsa, Suriye'den çıkmayacaktır. Ama ABD yönetimi, Suriye'de bir hakkı bulunmadığını kabul etmeli ve teröristlere destek olmanın ve bir ülkeyi bölmeye çalışmanın da suç olduğunu bilmelidir.

(Rusya ise, NATO'ya giren Avrupa ülkelerine: "Güvenliğimi tehdit ediyorsunuz" derken, Suriye'de bulunuşuyla Türkiye'nin güvenliğini tehdit etmekte olduğunu unutmamalıdır.

(Ancak Rusya ABD'yi dengelediği için şimdilik Suriye'de kalabilir.))

Not 4: Rusya Avrupa'ya gaz sevkiyatını kesti. Sevkiyatın tekrar devam etmesi için de ona yapılan yaptırımların kalkmasını istiyor. Bu istek, haksız bir istektir. Çünkü Rusya Ukrayna'ya saldırmasaydı o yaptırımlar ona uygulanmayacaktı. Rusya yaptırımların kalkmasını istiyorsa, Ukrayna'dan çıkmayı ve işgali sonlandırmayı kabul etmelidir. Bu kabul edilinceye kadar Rusya'nın gazı kesme hakkı yoktur. Rusya'nın bu haksızlıkta ısrar etmesi, Büyük Savaş'ı kaçınılmaz kılar. Rusya bu savaştan çekinmelidir. Çünkü kaybedecek çok şeyi vardır.

Not 5: Rusya yönetimi şunu iyi bilmelidir: Rusya'nın Ukrayna'da yaptığı yıkım kadar Ukrayna'nın da Rusya'da yıkım hakkı vardır. Çünkü Rusya Ukrayna'ya haksızlıkla saldırdı.

Not 6: Rusya yönetimi Suriye'de zalim bir diktatörün aklına uyarak yüzbinlerce masum insanı katletti veya katledilmesine yardım etti. Rusya şimdi de şeytanlaşmış danışmanlarının üfürmelerine uyarak Ukrayna'da katliam yapıyor. Suç üstüne suç işliyor! 17 milyon km² toprağa sahip olan Rusya yönetimi şunu iyi bilmelidir: İmparatorlaşma devri bitti. Çünkü çok yakında kıyamet var. İnsanlığın çok az bir ömrü kaldı. Çünkü evren sahipsiz değildir. Sahipsiz olmadığı için de evren kendi başına sonsuza kadar yaşayamaz. Yüce Tanrı da, O'na inanç ve ibadetten uzaklaşan insanlığı yaşatmak istemez. Bu sebeple yüce Tanrı 100 yıl sonra kıyametin düğmesine basacaktır. Bu gerçek karşısında ülke yönetimlerinin yapacağı iş, ellerindeki topraklarla yetinip, başkasının mülküne göz koymayarak barış içinde yaşamaya çalışmaktır. Bu çalışmayı isteyenler adaletli olmak zorundadır. Adalet olmazsa, barış da olmaz. Barış olmazsa, girişilecek bir savaş, insanlığın sonunu kıyametten önce getirebilir. Ülke yönetimleri bu erken kıyametten kaçınmalı, boynunu adalete eğmelidir. Yüce Tanrı'nın ülke yönetimlerinden istediği de budur.

O halde imparatorlaşma hayalleri sona ermeli ve her ülke özgürce, korkusuzca ve birbiriyle yardımlaşarak kendi varlığını korumaya çalışmalıdır. Bu çalışmayı bırakıp saldırıda bulunan yönetimler kaybedecektir. Kaybedecek ülkelerin en başında da Rusya bulunuyor. Rusya ya Tanrı'nın yumruğuyla, ya da birleşik güçlerin darbesiyle kayba uğrayacaktır. Rusya kaybeden olmak istemezse, Ukrayna'dan derhal çıkmalıdır. Çıkmamakta diretirse, Avrupa ve Amerika'ya savaş ilanında bulunmuş olur. Bu ilan karşılıksız kalmaz.

Not 7: İnsanlığı nükleer silahla tehdit etmekte olan Rusya yönetimi, dünyaya erken bir kıyameti getirmeye çalışmaktadır. Bu çalışmasıyla Rusya yönetimi insanlığa güven vermemektedir. Bu sebeple onun sahip olduğu bütün nükleer silahlar onun elinden alınmalıdır.

Not 8: Rusya eğer ciddiye alınan bir ülke olmak istiyorsa, adalete sarılıp haksızlığı bırakmalıdır. Adalete sarılmak isteyenler için adaletin ilkeleri şunlardır:

 1- Kanun koymadan suç ve ceza olmaz. 2- Suçu kim işlemişse cezayı o çeker, başkasına yüklenmez. Yani suçlunun aile ve akrabası, dini ve milleti -suçlunun suçluluğuna destek vermedikleri sürece- sorumlu tutulamaz. 3- Hiç kimse işlemediği bir suçla suçlanamaz ve cezalandırılamaz. 4- Suçluya destek vermek, zâlime meyletmek ve onun tarafında bulunmak suçtur. 5- Şüphe üzerine ceza verilemez. Suçun isbatlanması şarttır. 6- Sevdikleriniz olsa dahi suçluyu adaletten kaçırmaya hakkınız yoktur. Suçluyu adâletten kaçırmak suçtur. 7- Şahitlikten kaçmamalı ve şahitliği doğru yapmalısınız. 8- Geçmişte olanlar için cezalandırıcı yasa yapılamaz. (Yani şimdiki işler için cezalandırıcı bir yasa yoksa, gelecekte de geçmiştekiler için cezalandırma yapılamaz.) 9- Herhangi bir ırk renginden dolayı suçlu ilan edilemez. 10- Düşünce suç değildir. Suç içeren düşünce, uygulanmadıkça suç sayılmaz. 11- Hak, adalet, namus ve bunlara dayalı özgürlüğü çiğnemeyen dinsel yaşam engellenemez. 12- Hakaret, ifade özgürlüğü değil, suçtur. 13- İşlenilen suçun aynısıyla karşılık vermek haktır. Fakat bu hakkı para ve hapis cezasına çevirmek veya affetmek de mümkündür. 14- Haksızlıkla bir kimseyi öldürenin hakkı idamdır. Fakat suçluluk oranı yüzde yüzün altındaysa, hapis cezası verilir. Yüzde yüz suçluysa, idam edilir. Tanrı'nın yenileşmiş dininde hırsızın eli kesilmez. Çünkü hükümler şartlara göredir. Şartlar değişince hükümler de değişir ve değişmiştir. Bu değişikliğe göre, hırsız ancak çaldığı değer kadar cezâlandırılır. Çünkü yapılan kötülüğün dengi kadar cezâlandırma esastır. Yani haksızlıkla bir tokat atana birden fazla tokat atılamaz. Parmağınızı koparanın elini, kolunu veya kafasını koparma hakkınız yoktur. Hak alma işini de devlete bırakmak zorundasınız. Çünkü devletin olduğu bir yerde cezâlandırmayı millet değil, devlet yapar.  Fakat haksızlığa uğrayan bir fert hakkından vazgeçmedikçe veya affetmedikçe, devletin suçluyu affetme hakkı yoktur. Bu hakka sahip olabilmesi için haksızlığa uğrayanın onayını alması gerekir.

Not 9: Ukrayna'ya saldırmış ve onu işgal altında tutan Rusya kesin bir haksızlık içerisindedir. Rusya bu haksızlığı kesmek zorundadır. Kesmediği takdirde Avrupa ve Amerika'nın Rusya'ya savaş açması bir hak haline gelir. Bu hak kullanılmazsa ve Ukrayna'nın işgaline göz yumulursa, Avrupa'nın varlığı tehlikeye girer. Avrupa ve Amerika buna izin veremez. Sorunun çözümü, Rusya'nın Ukrayna'dan çıkmasıdır. Yaptırımlar ancak bu çıkış karşılığında kalkar. Rusya yönetimi, Avrupa ve Amerika'nın Ukrayna'yı Rusya'ya yem yapmasını beklememelidir. Çünkü aç bir canavar bir tek yemle doymaz, devamlı yemlenmek ister. Rusya, canavarlığını bırakmak zorundadır. Bırakmazsa, o canavarı öldürmekten başka çare kalmaz. Avrupa'da ava çıkan Rusya avlanabilir. Avlanan bir Rusya, 17 milyon km²'lik topraklarını kaybedebilir. Rusya bu kayba hazır mı?

İmza: Mehdiyet ve Hilafet Makamı.

 

EVRENİN SAHİBİ TANRI TEKTİR

İSA MUSA VE MUHAMMED TEK TANRI'NIN KULU VE ELÇİSİDİR

 

Zaman: Yeni Çağ'ın yirmiikisi, Eylül başı.

Mekan: Avrupa.

Makam: Hakka davet ve Uyarı.

Boyut: Muranizm.

 

Yayınlayan: Avrupa Muranistleri.

(Muranist: Modern Kur'anlı.)

                       *      *      *

 

 

Samstag, 3. September 2022

SAPIK KİMDİR KİME DENİR? (Şarkıcı Gülşen'e ve destekçilerine mesaj!)

 SAPIK KİMDİR KİME DENİR?

(Şarkıcı Gülşen'e ve destekçilerine mesaj!)

 

sapıkları cezalandıracak olan adaletli ALLAHın adıyla

 

Geçtiğimiz günlerde şarkıcı Gülşen bir konserinde imam hatiplilere "sapık" demiş.

Acaba sapık kime denir? Eğri yolda olanların da doğru yolda olanlara "sapık" dediğini görüyoruz. Fakat bunun ölçüsü nedir? Gerekli ölçüyü kim belirleyebilir? Bunun ölçüsünü insanlar kendi keyflerine göre belirleyemez. İnsanların kendi keyflerine göre belirledikleri ölçüler geçersizdir. Geçerli ölçüyü de ancak evrenin ve içindekilerinin tek Sahibi belirleyebilir. Evrenin ve insanların sahibi Allah da o ölçüyü son indirdiği Kitap'ta şu şekilde bildirmiştir: "Ey inançlılar! Allah’a, Elçisi'ne, Elçisi'ne indirdiği Kitab’a ve daha önce indirdiği Kitab’a inanın. Kim de Allah’a, meleklerine, kitaplarına, elçilerine ve Ahiret Günü'ne inanmaz inkar ederse şüphesiz uzak bir sapıtmayla sapıtmış olur. (4/Nisâ 136)

Bu Tanrısal Ölçü'ye göre demek: Evrenin Sahibi'ne, meleklerine, kitaplarına, elçilerine ve ahirete inanmayan ve inkar edenler sapıktır.

Şimdi sapıkların kimler olduğunu tam tanıyabilmek için evren Sahibi Allah'ın son Kitabı Kur'anı özetleyerek görmeye çalışalım.

Kur'anı özetlersek, evren Sahibi'nin insanlık için indirmiş olduğu dinin, yani "yaşam ölçüsü"nün şu olduğunu görürüz: Haklı olmak, adaletli olmak, namuslu olmak, ibadetli olmak, ahlaklı olmak ve kötülüğü terkedip iyilikçi olmak.

Şimdi insanlık için indirilmiş olan bu yaşam ölçüsünü ayrıntılı olarak açalım ve kimler sapıktır görmeye çalışalım.

Haklı olmak'ın içeriği şudur: Yaratan'ın, yaratılışın ve yaratılmışların yasasına itaattir, onların hakkını çiğnememektir. Bu hak ve itaat gereği olarak insanların yasası, Yaratan'ın ve yaratılışın yasasıyla uyumlu olmak zorundadır. Bu zorunluğu taşımayan insan yasalarına itaat mecburiyeti yoktur. Gerekli zorunluğu yerine getirmiş insan yasalarına uymak şarttır. İşte bu üç yasaya itaat edenler doğru yoldadır. Doğru yolda olanlara da "normal insan" denir. Yani normal insan, kendini doğru bir ölçü içine sokmuş, ölçülendirmiş ve sınırlandırmış olandır. Doğru yolda bulunmayan veya çıkmış olanlara da "sapık" denir. Sapık insanlar da "anormal"dir, normal olarak kabul edilemezler.

Adaletli olmanın içeriği şudur: Haklıya hakkını vermek ve suçluyu da işlediği suçun dengi kadar cezalandırmaktır. Haklıya hakkını vermeyenler ve suçluyu cezasız bırakanlar veya haddinden fazla ceza verenler ve adaletin ilkelerini çiğneyenler sapıktır, doğru yolda değildir. Eğri yolda olanlara da "normal insan" denemez.

Namuslu olmak'ın içeriği şudur: Namuslu olmak, Aile'yi korumaktır. Aileyi korumanın gereği ise; nikaha rağbet gösterip gayri meşru cinsel ve ensest ilişkiyi, eşcinselliği ve tecavüzcülüğü terketmek ve onlara asla yanaşmamaktır. Bu yanaşmayı yapanlar yüce Tanrı katında bir "sapık"tır, doğru yolda olmayandır. Böyle insanlar "normal insan" olarak kabul edilemez. Sapıkların sapıklığını meşrulaştırmaya çalışmak ve onlar için bayrak açmak, onlara destek vermek haddi aşmaktır ve en büyük sapıklıktır.

Aileyi korumada, yani namuslu olmada kadınlar sokağa çıkarken veya televizyonda program yaparken kollarını, bacaklarını ve göğsünü örtmek zorundadır. Açık saçık ve seksi kıyafetlerle sokağa ve televizyona çıkan kadınlar doğru yolda değildir. Onlar Tanrı katında bir "sapkın"dır. Sokağa ve  televizyona çıkarken kollarını, bacaklarını ve göğsünü örtmüş ve de seksi kıyafetleri terketmiş kadınlar ise "doğru yolda olanlar"dır. Böyle kadınları "normal" olarak kabul etmek doğrudur. Sokakta, sahnede ve televizyonda seksi danslar yapan kadınları normal kabul etmek mümkün değildir. Onlar Tanrı katında bir "sapık"tır. Yani Allah'ın indirdiği doğrudan sapmış olandır.

Sapıklıktan kurtulmak için de o anormallikleri terketmek gerekir.

(Kadınların diz ve dirsek üstünü ve göğsünü örtmeleri örtünmede orta yoldur. Diz ve dirsek altını ve başı da örtmek ise, "değerli örtünüş"tür. Değerli örtünüşü seçmiş kadınlar sokağa çıkarken süslenerek ve makyajlanarak sokağa çıkmamalıdır. Böyle bir çıkış baş örtmenin kıymetini yok eder. Dindar kadınlar ancak kendi mahremleri arasında ve kadın kadına olunan yerlerde süslenebilirler ve bu ortamlarda başlarını da açabilirler. Kadınlar sadece erkeklerin ilgisini çekmek için değil, hemcinsleri arasında çirkin düşmemek için de süslenmek isterler. Bu sebeple meşru süslenme dindar kadınlara yasaklanamaz.

Değerli örtünüş, erkeklerin zararlı bakışını önler. Örtünmenin hedefi de zaten budur. Seksi giyiniş ise, erkeklerin zararlı bakışlarını kendine çeker. Bu durum erkekleri de bozar. Bu sebeple açık saçıklık bir bozgunculuktur. İnsanın Yaratıcısı ise bozgunculuğu yasaklamıştır. Baş örtme ve açmada zorlama yapılmamalıdır. Örtülü bir kadın isteyen erkek bunu baştan belirtmelidir. Kamusal alanda ve iş dünyasında başörtülü kadınların başını zorla açmaya çalışmak bir zorbalıktır. Bu zorbalık bir daha gündeme gelmemelidir. Türkiyelilerin yüzde doksanının da "müslüman" olduğu unutulmamalıdır.)

İbadetli olmak'ın içeriği şudur: Birincisi; günde beş vakit namaz kılmaktır. Namaz kılmak, Allah isimli Tanrı'nın huzuruna çıkmak ve bu çıkışla O'na kul olmayı kabul etmiş olduğunu ilan etmektir. Hergün beş kere bu ilanatı yapmayanlar doğru yolda değildir, onlar doğru yoldan sapmış insanlardır. Tabiiki bu insanlara normal insan denemez. Böyle insanlar kendilerinin Tanrı katında bir anormal insan olduklarını kabul edip normalleşmeye çalışmalıdır. Çalışmalıdır ki, onlara "sapık" denmesin.

İbadetler içinde namaz kılmaktan sonra "açlık ibadeti" olan oruç tutmak da vardır. Bundan sonra zenginler için fakirlere yardım olan zekat vermek vardır. Bu vergiyi vermeyen zenginler doğru yolda değildir, onlar bir sapkın'dır. Zekattan sonra da Allah'ın tekliğini, eşsiz ve ortaksızlığını bilmek ve şahitlik etmek vardır. Bu şahitlik en yüksek bilimdir. Bu bilime sahip olmayanlar Tanrı katında "cahil"dir. Bu cahillikte inad edenler ise bir sapıktır. Gerçek Tanrı'nın tekliğine ve Muhammed peygamberin de O'nun elçisi olduğuna şahitlik etmek ibadetinden sonra da kurban kesmek ve Mekke'de hacı olmak da vardır. İşte bu ibadetleri yerine getirmeyenler eğri yoldadır ve eğri yolda olanlara da "normal insan" gözüyle bakılamaz. Onların sapkınlıkta olduklarını kabul etmek gerekir.

(Tanrı'nın tekliğine ve Muhammed peygamberin de O'nun elçisi olduğuna şahitlik etmeyi ibadetlerin en başına almak gerekir. Bu şahitliği yapmayanların zaten başka ibadetleri olmaz.)

Ahlaklı olmak'ın içeriğinde şunlar vardır: Doğru olmak, cömert olmak, mütevazi olmak, affedici olmak, iffetli olmak, cesur olmak, acıyıcı olmak, hoşgörülü olmak, sabırlı olmak, bizcil ve hakcıl olmak, affedici olmak, nazik ve kibar olmak ve yaratılmışlara iyi muamelede bulunup bunların zıtları olan eğriliği, yalancılığı, gurur ve kibiri, cimriliği, arkadan konuşmayı, ikiyüzlülüğü, kıskançlığı, hasidliği, ihanet etmeyi, fitneciliği, korkaklığı, kötü zancılığı, iyiliği engellemeyi, merhametsizliği, bencilliği, sert ve kaba olmayı terketmektir. Bu terki yapmayanlar "ahlaksız"dır, eğri yoldadır. Eğri yolda ısrar edenler de bir "sapık"tır. Ancak güzel ahlakın çoğunluğuna sahip olanlara adalet gereği sapık dememek gerekir. Böylelerine "ahlakı eksik" denebilir.   

İyilikçi olmak'ın içeriğinde şunlar vardır: Aciz ve güçsüz, fakir ve muhtaçların yardımına koşmaktır. Bu koşmayı yani iyiliği de sırf Allah için karşılıksız yapmak ve başa kakmamak gerekir. Bununla beraber iyilikçi olmak için iyi işler yapmak ve kötülüğü de terketmek gerekiyor.

İşte evren Sahibi gerçek Tanrı Allah'ın indirdiği bu yaşam ölçüsü'ne uyanlar ve onu uygulayanlar doğru yoldadır. Bu ölçüyü reddedenler ve ona uymayanlar ise; "haktan, adaletten, namustan, ibadetten, ahlaktan ve iyilikçilikten sapanlar"dır. Bu sapma içinde olanlara da "sapık" denir. Sapıklıktan kurtulmak isteyenler, insanları yaşatmakta olan Allah'ın yaşam ölçüsü'ne uymak ve onu uygulamak zorundadır. Bu zorunluğu kabul etmeyenler ise yaratıcı ve yaşatıcıları olan evren sahibi Allah'a hesap verecekler ve cezalandırılacaklardır. Bu hesabı sormak ve gerekli cezayı vermek, evren Sahibi'nin hakkıdır. Çünkü herşey O'na aıttir. Ölümü öldürmeye, tekrar diriltilişi durdurmaya ve kıyameti önlemeye gücü yetmeyenler bu hakkın alınışından kurtulamayacaklardır. Kurtuluş ve cennetle ödüllendiriliş isteyenler ölüm gelmeden önce önlemlerini almalıdır.

Ey insanlar! Ölüm termin vermediği için genç ihtiyar tanımadan her an gelebilir. Ölüm gelince de herşey bitmiş olur. Sizler ise herşey bitmeden önce ebedi bir hayatı kazanmış veya o kazanç içinde olmalısınız. Sizin dünyadaki asıl göreviniz budur. Ölümden ve kıyametten sonra tekrar diriltilip ebedi bir hayata kavuşturulmak en kıymetli ve en önemli şeydir. Çünkü dünyada ebediyet yoktur. Kalpleriniz ise ebedi bir gençlik ve hayat istemektedir. O halde kalbinizin isteğine kulak vermeli ve onu kazanmaya çalışmalısınız. Bu çalışmanın yolunu da evren Sahibi Allah, Kur'an ve Elçisi ile göstermiştir. Size gösterilmiş olana kör ve sağır kalmamalı ve kıyametin çok yaklaşmış olduğunu da unutmamalısınız. Çünkü evren Sahibi'nin insanlığa verdiği müddet 100 yıl sonra dolmuş olacaktır. Yani bütün insanlığın sadece yüz yıllık bir ömrü kaldı. 2123 yılında kıyamet başlıyor! Kıyametin bilgisi bize öğretildiği için bu konuda kesin konuşuyoruz. 2030'ların başında yeryüzüne indirilecek olan Meryem oğlu İsa Mesih de, kıyametin çok yaklaşmış olduğunu size bildirecektir.

Allah'ın Mehdisi ve Mesih, kıyametin habercisidir.

İmza: Mehdiyet ve Hilafet Makamı.

 

Not 1: Bir konserinde şarkıcı Gülşen'in ağzından çıkan: "Sapıklığı imam hatipten geliyor" cümlesi, imam hatiplilere ve imam hatipe karşı ağır hakaret içeriyor. Merak ediyoruz: Gülşen'in orkestrasındaki "imam" lâkaplı ama imam hatipte okumamış şahsa karşı söylendiği ifade edilen bu cümledeki "imam hatip" sözleri Gülşen'in diline nasıl düşştür? Yoksa Gülşen'in aklında imam hatipler ve hatipliler hakkında kötü bir imaj mı bulunmaktadır. Fakat imam hatiplerde cereyan etmiş birkaç kötü olay ve sonradan sapıtmış birkaç imam hatiplinin durumu genelleştirilemez. Bu tür bir genelleştirme çok büyük bir adaletsizliktir ve Cumhuriyet'in bütün okullarını kirletir!

Not 2: Eğer Gülşen o iftira ve hakaret içeren sözleri kasıtlı olarak yani imam hatiplileri hedef alarak söylemediyse, hata ettiğini söyleyip özür dilemesi gerekir. Eğer gereken özrü dilediyse, bu takdirde imam hatiplilerin ona dava açmasına gerek kalmaz. Devletin açtığı dava da bu özür karşısında kapatılır.

Not 3: Sanatçılar dikkatli olmalıdır: İmam Hatipleri ve hatiplileri şaka konusu yapmak, dindarlarla alay etmektir. Bu alay terkedilmelidir. Çünkü alay da bir tür şiddettir. Ama yumuşak şiddettir.

Not 4: Eğer Türkiyeli sanatçılar kendilerini Hak, Adalet, Namus ve Ahlak ölçüleriyle sınırlandırırlarsa, mükemmellik kazanırlar. Mükemmelliği terkedenler ise ancak şeytan ve şeytanlaşmış insanlar tarafından alkışlanır. Çünkü alkış hakkı, mükemmellik sergileyenlerindir.

Not 5: Bu konularda uzmanlaşmış dindar kalemler sapıklık mevzuunu işlemeye devam etmelidir.

Not 6: ABD yönetiminin Gülşen ile ilgili davaya karışma hakkı yoktur. Çünkü bu dava, Türkiye'nin "iç işleri"dir. ABD yönetimi Türkiye'nin iç işlerine karışmaya devam ederse, Türkiye'ye ABD'nin iç işlerine karışma hakkı kazandırmış olur. ABD yönetimi Türkiye'nin, ABD'nin iç işlerine karışmasını istemezse, o da onun iç işlerine karışmaktan vazgeçer. Hem Türkiye yönetimi ABD yargısına müdahalede bulunuyor mu? Bulunmadığına göre, ABD de Türkiye'nin yargısına müdahale etmemeli, bu konuda talepte bulunmamalıdır.

ABD yönetimi, suçlu ve zanlılara nasıl yardım edileceğini bilmiyor! Öğrensin: Eğer bir suçlu veya zanlı kendini savunacak bir avukat bulamıyorsa ona yardım edilir. Eğer bir suçlu ve zanlının suçsuz olduğu hukuken isbatlandığı halde serbest bırakılmıyorsa, ona da yardım edilir. Veya bir suçluya haddinden fazla ceza verilmişse ve bu hukuken isbatlanabiliyorsa, bu takdirde de suçluya yardım etmek gerekir. Ama bir dava ve davalı henüz yargılanma aşamasındayken veya daha yargılanmamışsa, "onu bırakın" demek, "adaleti çiğneyin" demektir. ABD yönetiminin adaletin çiğnenmesini isteme hakkı yoktur. Ve ABD'nin çıkarları hiçbir zaman adaletin üstünde olamaz!

Not 7: Sorulabilir: "Devlet ve yönetim yargıya karışabilir mi?"

Cevap: Devlet ve yönetim normal ve esas olarak yargıya karışamaz ve karışmamalıdır. Ancak bir yargılamada hakimler rüşvetle ve korkutulmayla yanlış karar vermişse ve bu da başka hakimler veya yüksek mahkeme tarafından isbatlanırsa, devlet ve yönetim buna müdahale edebilir. Veya bir davada hak sahipleri suçluyu affettiği halde hakimler devletin hakkını gözeterek suçluyu bırakmıyorsa, bu takdirde de devlet ve yönetim -gerekli gördüklerinde- suçlunun bırakılmasını isteyebilir. Veya yabancı bir ülkenin bir casusu veya vatandaşı o ülkede suç işleyip yakalanmışsa, yabancı ülkenin yönetimi de suçlunun serbest bırakılmasını tehditle isterse, tehdit edilen ülkenin de o ülkeye karşı savaşacak gücü olmadığı takdirde ülke yönetimi suçlunun salıverilmesini talep edebilir.

Demek oluyor ki, devlet ve yönetim ancak adaletin düzgün işlemesi konusunda müdahalede bulunabilir. Adaletin çiğnenmesi ve eğritilmesi hakkında bir müdahalede bulunma hakkı yoktur.

Devlet hakkı olarak bir yönetim, partisinin oylarını çoğaltmak veya taraftarlarını kurtarmak için değil, ancak ülke menfaatleri için genel af ilanında bulunabilir. Mesela bir savaş anında yeterli asker bulunmadığında hapishaneler boşaltılabilir, suçlular savaşa sevkedilebilir.

Devlete karşı işlenmiş suçlarda af gerekli olduğunda ise, bunun için mecliste bir af kurumu oluşturulmalı. Bu kurumun üye çoğunluğu kabul ettiğinde gerekli af yerine getirilir.

Bu durum yani yargıya müdahale konusu yeni yapılacak yasada açıkça belirtilmelidir.

Not 8: Bir kişiye hakarette hemen tutuklama yapmaya gerek yoktur. Onun hakkında dava açılır. Ama çoğunluğa ve devletin başındakilere yapılan hakarette hemen tutuklama yapmak uygundur. Çünkü çoğunluğa ve yönetim başındakilere yapılan hakaret binler, milyonlar hakaret hükmündedir. Bu hükmü kazanmış bir hakaret, ağır suç içerir. Ağır suç da tutuklanmayı gerektirir. Bu husus da ceza yasasına işlenmelidir.

(Eğer hakarete uğrayan imam hatipli vatandaşlardan birden fazlası dava açmamışsa, Gülşen'in ev hapsi kaldırılabilir.)   

Not 9: Bu bildiri Türkiye'nin bütün sanatçılarına iletilmelidir.

İmza: Mehdiyet ve Hilafet Makamı.

 

ALLAHTAN BAŞKA İLAH YOKTUR. MEHDİ VE MESİH ALLAH'IN KULU VE ELÇİSİDİR.

(Mehdi ve Mesih'in elçiliği, yeni bir kitap getirmekle ilgili değil, Allah'ın dinini yenilemekle ilgilidir. Yani Allah, kitapsız elçi de gönderebilir ve göndermiştir. Bakınız: Yasin Suresi 14.)

 

Zaman: Yeni Çağ'ın yirmiikisi, Ağustos sonu.

Mekan: Avrupa.

Makam: Hakka davet ve Uyarı.

Boyut: Muranizm.

 

Yayınlayan: Avrupa Muranistleri.

(Muranist: Modern Kur'anlı.)

                       *      *      *