Freitag, 29. Mai 2020

CHP VE CHP'LİLER EZANDAN NEDEN RAHATSIZ?

                         CHP VE CHP'LİLER
               EZANDAN NEDEN RAHATSIZ?

       insanlardan ibadet isteyen ALLAHın adıyla


Evrenin ve içindekilerinin tek sahibi olan Allah'ın
ibadet dâveti Ezan'dan, CHP'lilerin rahatsız olduğu-
nu görüyoruz. Çünkü geçtiğimiz günlerde parti için-
den bir CHP'linin câmilere tecavüz ederek ele ge-
çirilmiş haporlörlerden halka Çav Bella şarkısını
dinletmesi ve CHP yönetiminin o suikastçı kadın ü-
yesine bir uyarı cezâsı dahi vermemesi gösteriyor
ki, CHP ve CHP'liler Ezan'dan rahatsızdır. O halde
soruyoruz: CHP'liler Ezan'dan neden rahatsızdır?

Acaba Ezan okunurken çok mu gürültü çıkarılıyor?
Peki, günün 20 saatinde şehrin otomobil gürültü-
süne dayanan CHP'liler günde 5 defa 5'er dakikalık
bir Ezan'a neden tahammül edemiyorlar? Acaba
müslüman olmadıkları için mi? Ama Türkiye'de
halkların yüzde 10'unun dinsiz, ateist ve başka
dinlerden olduğunu kabul edersek ve buna yüzde
20'lik CHP'lileri de eklersek, bu durumda yüzde
30'un dışındaki yüzde 70'lik kısmın "müslüman"
olduğunu görürüz. Demokrasilerde çoğunluğun
isteği geçerlidir ve hakka, adâlete zıt olmadığı
müddetçe de o istek reddedilemez. Bu durumda
CHP'liler Ezan'ı acaba neden reddediyor, ondan
neden rahatsızlık duyuyor?

Yoksa Ezan sözlerinde bir gerçekdışılık mı gör-
müşlerdir veya görmektedirler? Varsa, nedir o
gerçekdışılıklar?

Bütün CHP'liler kesinlikle bilmelidir ki, Ezan sözle-
rinde hiçbir gerçekdışılık yoktur! Gerçekdışılık
olmadığının isbatı da şudur:

Ezan sözlerinde geçen birinci cümle: Allahu ekber,
Allahu ekber. Yani Allah büyüktür.

Evet, Allah büyüktür. Çünkü evrenin ve içindekileri-
nin tek Sahibi'dir. Bu sahiplikle de O en büyüktür.
Çünkü herşeyin yaratıcısı, yaşatıcısı ve yöneticisi
O'dur. Yüce Allah bu sahipliğini de Kur'anla bildir-
miştir. Şimdiye kadar da başka bir tanrı ortaya çı-
kıp da: "Hayır! Evrenin asıl sahibi benim" deme-
miştir. O halde Allah'ın büyüklüğü red ve inkâr edi-
lemez. Eğer CHP'lilerin elinde Allah'ın büyüklüğü-
nü red ve inkâr edebilecek bir delilleri varsa, onu
ortaya koysunlar.

Ezan'ın ikinci cümlesi: Eşhedü enlâ ilahe illallah.
Yani: Şahitlik ederim, Allah'tan başka tanrı yoktur.
Yani evrenin tek Tanrısı Allah'tır. Binlerce sene-
den beri de bu gerçeği çürütecek başka bir tanrı
ortaya çıkmamıştır ve çıkamaz. Çünkü başka tanrı
yoktur ve olmayacaktır. Çünkü bu evreni ve içinde-
kileri yaratacak, yaşatacak ve yönetecek sonsuz
güç, bilgi, kabiliyet ve yeterliğe sahip olmayan hiç-
bir şey ve kimse tanrı olamaz. Acaba CHP'lilerin
tanrı ilân edebilecekleri bir kimse var mıdır evren-
de? Varsa, göstersinler o kimseyi! Göstersinler de
biz de Ezan'ı susturalım!

Ezan'ın üçüncü sözü: Eşhedü enne Muhammeden
resulullah. Yani: Şahitlik ederim, Muhammed Allah'
ın elçisidir. Evet, Muhammed Allah'ın elçisidir.
Çünkü onun elçiliği Allah tarafından tasdik edilmiş-
tir. Kur'an da bunun isbatıdır. Eğer CHP'liler: "Kur'
an uydurma bir kitaptır, Muhammed'e indirilmemiş-
tir" diyorlarsa, bunu isbatlasınlar. Ama Kur'andan
üstün veya onu çürütecek bir başka kitap ortaya
koymadıkları müddetçe gerekli isbatı yapamazlar.

Ezan'ın dördüncü sözü: Hayyales salah. Yani: Hay-
di namaza. Evet, madem Allah'tan başka ilah yoktur
ve olamaz ve olmayacaktır, o halde ibadetin de
O'na yapılması lâzımdır. O'na ibadet etmemek, O'
nun büyüklüğünü, sahipliğini reddetmek ve O'nun
verdiği rızk ve hayata nankörlük etmektir. Yani Al-
lah'ın verdiklerine kör olmaktır. Bu körlük ise ancak
azap ile karşılık bulur. Bu azabı savacak güçleri ol-
mayanlar ve ölümü öldüremeyenler Allah'a ibadetle
boyun eğmek ve O'na teşekkür etmek zorundadır-
lar.

Ezan'ın beşinci sözü: Hayyalel felah. Yani: Haydi
kurtuluşa. Evet, kutuluş ibadettedir, namazdadır.
Çünkü Allah'ı anma olan ve bu anmada Allah'ı bir-
leme, O'nu yüceltme ve kusursuzlama, O'na teşek-
kür etme ve O'ndan istekde bulunma bulunan na-
maz, insanı mânen evrenin sahibi Allah'a çıkarır. Bu
çıkış ise en büyük yükseliştir. Bu yükselişe sahip
olmayanlar ise, Allah'tan başka bütün varlıklara kul,
köle olmuşlardır. Yani onların esaretinde yaşamak-
tadır. Bu yaşama, "kurtuluş" denemez. Kurtuluş için
varlıkların esaretinden kurtulmak gerekir. Bunun için
de insan  herşeyin Yaradıcısını, Yaşatıcısını ve Yö-
neticisini bilip tanımalı ve O'na inanıp teslim olmalı
ve bu teslimeyetini de Namaz İbadeti ile ilân etmeli-
dir. İşte bu ilân ile insan kurtuluşa erer.Çünkü inanç-
sız halde ölümün yokediciliğine mahkûm olan insa-
nı bu mahkûmiyetten ancak evrenin tek sahibi Allah
kurtarabilir. İnsana yeniden diriliş vererek ölümü öl-
düren Allah, ebedî saadetli yeni bir hayatla insanı
ebediyen mutlu eder. Bu mutluluğu ve kurtuluşu
verebilecek ve ölümün yokediciliğinin meydana
getirdiği mânevî cehennemden kurtarabilecek
Allah'tan başka bir kimse yoktur. O halde kurtuluş
isteyen, namaz ile Allah'ın huzuruna koşmalıdır.

Ezan'ın altıncı sözü: Allahu ekber, Allah'u ekber.
Yani: Allah en büyüktür. Eğer CHP'liler Allah'tan
daha büyük bir kimsenin varlığını gösterebilirlerse,
biz Allah'ı bırakıp onların gösterdiğine tapalım. Ma-
dem gösteremiyorlar ve asla gösteremeyecekler-
dir, o halde en büyük Allah önünde eğilmeyi kabul
etsinler. Bu kabullerini de Namaz ile göstersinler,
isbat etsinler. Bu isbatı yapmayanların dini yoktur.
Allah katında geçerli bir dini olmayanlar da ebedî
saadetli hayattan mahrum kalacaklar ve cezâ ola-
rak da ateşli hapishaneye atılacaklardır. Ölümü
öldürecek bir gücü olmayanlar ise bu hapishaneye
tıkılmaktan kurtulamazlar ve kurtulamayacaklardır.
Kurtuluş isteyenler Allah'ın büyüklüğünü kabul
edip, Namaz ile O'na boyun eğmelidir.

Ezan'ın yedinci sözü: Lâ ilahe illallah. Yani: Allah'
tan başka tanrı yoktur. Eğer CHP'liler Allah'ı alt e-
debilecek bir tanrı bulabilirlerse, o zaman ezana,
namaza, islâma gerek kalmaz. Madem CHP'liler
evrenin sahibi olduğunu isbatlayabilecek başka bir
tanrı bulamıyorlar ve bulamayacaklar, o halde Allah'
ın tekliğini kabul etsinler. Bu kabul, İslâm'a girişin
birinci adımıdır. İkinci adım ise, Allah'a teslim ol-
maktır. Allah'a teslim oluşun şartları ise: Haklı ol-
mak, adâletli olmak, namuslu olmak, ibadetli olmak,
ahlâklı olmak ve iyilikçi olup bütün kötülükleri terket-
mektir.

Bütün bu sözlerden anlaşılmalıdır ki, İslâmiyet âdî
ve uydurma bir din değildir. Madem böyledir, o hal-
de bütün CHP'liler İslâmiyet'e saygılı olmalıdırlar.

Biz Kur'anlılar, CHP'liler hoşlanmasa da minarele-
rin ağzıyla ve bütün gücümüzle ALLAHU EKBER
diyoruz ve O'ndan başka herşeyi küçültüyoruz.
Büyümek isteyenler, Allah'a kul olmalı. O'na
kul olmayanlar daima küçülmüş olarak
kalacaklardır.

İmza: Mehdiyet Makamı.


Not 1: CHP yönetimi, câmi hapörlerlerinde şarkı o-
kutan veya bu okumayı yayan CHP'li kişiyi cezâlan-
dırmak zorundadır. Bu cezâlandırmayı da o kişiyi
CHP'den ihraç ederek yapabilir. Eğer bu cezâlan-
dırmayı yapmazsa, işlediği suçla müslümanlara ha-
karet etmiş olan o kişinin suçuna ortak olmuş olur.
Müslümanlara hakaret olan bir suça ortaklık eden
bir CHP, Türkiye'nin partisi olamaz. Eğer CHP'liler:
"Biz de müslümanız" diyorlarsa, gerekeni yapma-
lıdırlar. Eğer "biz müslüman değiliz" diyorlarsa, bu
takdirde kimden oy isteyeceklerdir? Müslüman-
lara hakaret eden ve ettiren bir CHP'ye müslüman-
lar oy verir mi? Bu halde müslümanlardan oy ala-
mayacak bir parti, iktidar olma hayali kurmamalıdır!

Not 2: Câmi haporlerlerinden şarkı okutan veya o-
nu yayan kişi eğer televizyona çıkıp: "Ben çok bü-
yük hata ettim. Bütün müslümanlardan af ve özür
diliyorum, beni affetsiler" derse, bu takdirde onun
cezâlandırılmasına ve CHP'den atılmasına gerek
kalmaz. Bu özür dileme yapılmadığı halde CHP o
kişiyi partiden atmazsa, bu takdirde o kişinin suç
ortağı olmayı kabul etmiş olur. Bunun anlamı da:
"CHP müslümanların düşmanıdır" olur. Eğer CHP
ve yöneticileri ve ona oy verenler müslümanlara
ve müslümanlığa düşman değillerse, gerekeni
yapmalıdırlar.

Not 3: Bu bildiri bütün CHP'lilere iletilmelidir.

İmza: Mehdiyet Makamı.


                     Allah'tan başka ilah yoktur.
         Mehdi ve Mesih Allah'ın kulu ve elçisidir.

Zaman:  Yeni Çağ'ın yirmisi, Mayıs sonu.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Uyarı ve Hakka dâvet.
Boyut:    Muranizm.

                                                  YAYINLAYAN
                                      AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                       *   *   *





Freitag, 22. Mai 2020

ATEİSTLER NEDEN SAPITIYOR?

             ATEİSTLER NEDEN SAPITIYOR?

              doğruyu gösteren ALLAHın adıyla


İnkârcılar ve ateistler din konusunda yanlışşün-
celere sapmaktadır. Onların bu sapmasını ve bu
sapmaya sıkıca sarılmalarını biz Kur'anlılar, "sapık-
lık" olarak görmekteyiz. Şimdi biz, inkârcılar ve ate-
istlerin nasıl sapıtmakta olduklarını göstermeye ça-
lışalım.

İnkârcı ve ateistler; insanların âcizlik, fakirlik ve
muhtaçlıklarının ve ayrıca ölüm korkusunun "dini
doğurduğunu" iddia etmektedirler. Evet, insanla-
rın bu noksanlıkları ve korkuları onları dine yönelte-
cek etkilerdir. Fakat bu etkiler din doğuracak asıl
sebepler değildir. Tabii bu sebeplere dayanılarak
da din üretilebilir. Ama bu din, "uydurma" bir din
olur.

Çünkü dini doğuran asıl sebep; evrenin varlığı, o-
nun bir "Sahibi"nin oluşu, o Sahib'in yaratışda bir
amacının bulunduğu ve bu amacın bildirilmesi için
de bir "Elçi"nin cinlere ve insanlara gönderilmesi
ve görevlendirilmesidir.

Fakat inkârcı ve ateistler bu asıl sebebi reddettikle-
rinden, yani evrenin Sahibi'ni, Elçi ve Kitap gönder-
mesini kabul etmediklerinden, "insanların korku ve
muhtaçlıklarının din doğurduğu" düşüncesinde ka-
rar kılmaktadırlar. Tabii bu karar, doğru bir karar de-
ğildir. Tabii "evrenin bir Sahibi olduğu" gerçeğini
reddettikleri müddetçe de bu eğri karardan kurtula-
mayacaklar ve "bütün dinlerin insanlar tarafından
uydurulduğu" iddiasına sarılmaktan başka çare bu-
lamayacaklardır ve bulamamaktadırlar.

Fakat inkârcı ve ateistler bu sapkın çarede kalmak
zorunda değildirler. Eğer bu sapkın çareden kurtul-
mak isterlerse, kendilerine sormalıdırlar: "Bu Dün-
ya ve Evren ve içindekiler nasıl sahipsiz olabilir?"
Evet nasıl sahipsiz olabilir? Yoksa evrenin sahip-
sizliğine dair bir delilleri mi var ellerinde? Göster-
sinler öyleyse delillerini! Ama gösteremezler.

Çünkü yeryüzünde ve insanlar dünyasında en kü-
çük ve en âdi bir eşya dahi sahipsiz olamazken, bu
kusursuz işletilen ve yönetilen evren ve ondaki var-
lıklar ve yeryüzündeki hârika canlılar, cansızlar,
madde ve madenler nasıl sahipsiz olabilir?

Evreni ve içindekileri insanlar yaratmış değildir ki;
"onun sahibi biziz" diyebilsinler. O halde insanların
sahip çıkamadığı ve asla sahip çıkamayacağı bu
evrenin sahibi kimdir? Yoksa inkârcı ve ateistler bu
evren inşa edilirken onun bir Mimarı bulunmadığına
mı şahit oldular? Yoksa evrenin "kendikendine" o-
luştuğunu gözleriyle mi gördüler?

Elbette böyle bir şahitlikleri ve görgü tanıklıkları as-
la olmadı ve olamaz. O halde "evrenin sahipsiz ol-
duğu" iddiasına dair delilleri nedir? Hangi delile sa-
hiptirler ki, evrenin Sahibi'ni inkârda diretiyorlar?

Ama biz Kur'anlıların evrenin sahipsiz olmadığına
dair bir delilimiz var. O delil Kur'andır ve bu Kitab'
ın indirildiği Hz. Muhammed'dir.

Evrenin Sahibi Allah, Kur'anıyla diyor: "Evreni ve i-
çindekileri Ben yarattım. Hepsi Bana aittirler. Ben'
den başka tanrı ve sahip yoktur. Ben'im bir ortağım
da bulunmuyor. Çocuğum da yoktur. Yaratış, yaşa-
tış ve yönetiş sadece Bana aittir. Evrenin Kralı, Sul-
tanı ve değiştirilemez Başkanı yalnız Benim. Her-
şeyi görür, duyar ve bilirim. Uyumam ve yorulmam
yoktur. Herşeye gücüm yeter. Herşey Benim elim-
de ve aşağımdadır. Benden yüksek ve üstün hiçbir
şey yoktur. Benim varlığımı inkâr edenler, varlıkla-
rın en alçağıdırlar. Onları cehennem ateşiyle cezâ-
landıracağım. Ama Bana inanmayı kabul ederlerse,
o inançlıları ve iyi iş yapanları cennetle mükâfatlan-
dıracağım. Ben sözümden dönmem. Beni sözüm-
den döndürebilecek hiçbir kuvvet yoktur."

Evet, evrenin sahibi yüce ve büyük Allah, Kur'anıyla
ondörtbuçuk asırdan beri bu sözleri cinlere ve in-
sanlara haykırmaktadır. Bu haykırmalar karşısında
şimdiye kadar bir tek cin veya insan ortaya çıkıp da:
"Hayır! Evrenin sahibi benim" dememiştir, diyeme-
miştir. (Deccal hariç) kimse diyemeyecektir.

Ey inkârcılar, ateistler ve dinsizler! Eğer evrenin
Sahibi'ni, yani Yaratıcı'nızı ve Yaşatıcı'nızı bilmek
ve tanımak isterseniz, O'nu ancak Kur'anda bula-
bilirsiniz. Çünkü yeryüzünde O'nu tanıtacak Kur'
andan başka bir Kitap yoktur. Eğer bu Kitabı inkâr
ederseniz ve evrenin Sahibi'ni tanımamakta dire-
tirseniz, Yeniden Diriltiliş Günü'nde bu red ve inkâ-
rınızdan sorumlu olacaksınız. Size verilecek cezâ-
ya hazırsanız, inkârınızda sabit kalabilirsiniz. Eğer
ölümü öldürmeye ve tekrar diriltilişi durdurmaya
gücünüz yetecekse, bu inkârcılığınız sizin için kârlı
olabilir. Ama o güç sizde yoksa ve hiçbir zaman
olmayacaksa, bu takdirde yeniden düşünmeniz ve
yeni bir karara varmanız gerekecektir. Vereceğiniz
yeni kararda geç kalmamalısınız. Çünkü ölüm her
an gelebilir. Ve "kaybedenler" olabilirsiniz. Bu kay-
bınızın yerini dolduracak neyiniz var? O halde çok
iyi düşünün ve çok çabuk harekete geçin! Çünkü
kıyamet size uzaktır, ama ölüm yakındır...

Ölümle noktalanacak bir hayata râzı mısınız?Ölüm-
den sonra da ebedî saadetli bir hayatı istemez mi-
siniz? Kalbinizde böyle bir istek bulunmuyor mu?
Eğer bu isteğin sesini duyuyorsanız, o sese kulak-
larınızı tıkamamalısınız. Çünkü gerçek insan olmak
bunu gerektirir. "Akıllı insan" olmak da yine bunu
gerektirir.

Artık gerekli söz size söylenmiştir.

İmza: Mehdiyet Makamı.


Not 1: Kur'anı inkâr edenlerin inkârı geçersizdir. Bu
inkârın geçerli olabilmesi için o inkârcıların, Kur'an-
dan üstün bir Kitabı ortaya koymaları gerekir. Bunu
yapmadıkları müddetçe haksızlıktadırlar.

Not 2: Evreni ve içindekileri yaratacak, yaşatacak
ve yönetecek bir güç ve bilgiye sahip olmayan hiç-
bir şey ve hiçbir kimse evrenin Sahibi olamaz.

Not 3: Uydurma dinin Tanrı katında bir geçerliği
yoktur. Gerçek dini arayanlar, onu ancak Kur'anda
bulabilirler.

Not 4: Bu bildirimizden sonra Deccal ortaya çıkar-
sa, kimse şaşırmasın!

Not 5: Bu bildiri dinsizlere, inkârcılara ve ateistlere
iletilmelidir.


                                 Tanrı tektir.
   İsa, Musa ve Muhammed O'nun kulu ve elçisidir.


Zaman:  Yeni Çağ'ın yirmisi, Mayıs ortası.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Uyarı ve Hakka dâvet.
Boyut:    Muranizm.

                                                   YAYINLAYAN
                                       AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                       *   *   *