Samstag, 27. Juli 2013

AMERİKA MISIR DARBECİSİNİ DURDURMALIDIR

                                  AMERİKA
       MISIR DARBECİSİNİ DURDURMALIDIR

zâlimleri cezâsız bırakmayan tek TANRInın adıyla

Mısır'daki darbenin başlangıç günlerinde 53 dire-
nişçiyi katlettiren darbeci general Sisi, şimdi de 75
direnişçiyi daha katlettirdi ve 2000 kişinin de yara-
lanmasına yol açtı. Eğer bu darbeci generalin önü
kesilmezse, daha binlerce mâsûm direnişçiyi kat-
lettirebilir. Ama onun önünün derhal kesilmesi ge-
rekiyor. Onun önünü kesecek olan da, Amerika'dır.
Çünkü bu darbe, onun izin vermesiyle başladı. Öy-
le ise ABD yönetimi, Sisi'yi hemen durdurmalı ve
Mursi'yi bıraktırmalıdır.

Eğer ABD yönetimi gerekli durdurmayı ve bıraktır-
mayı yapmazsa, uygulanacak plan şudur: Müslü-
man ülkelerin savaşçı halkları, darbeci orduyu dur-
durmak üzere silahsız olarak Mısır'a akın eder. E-
ğer darbeciler bu halklara da zarar vermeye kalkar-
sa, bu halde bazı müslüman ülkelerin orduları birle-
şerek, Mısır'ın darbeci ordusuna savaş açar. Bu a-
rada Mısır ordusundaki darbe taraftarı olmayan
müslüman askerler de; ya ordudan ayrılır, ya da
karşı eyleme geçer.

Mısır'da demokrasiye karşı darbeye izin vererek
bu ülkeyi hangi noktaya getirdiğini görüyor musun
ey ABD yönetimi? İşlediğin bu suçun adâlet olarak
bir karşılığı olmalı değil mi? Bakalım yüce Tanrı,
bu suçuna karşı sana nasıl bir cezâ verecek? Bu
cezâ herhalde, Mısır'ı karıştırmana bedel, ABD'nin
karıştırılması olacaktır. Mısır'da yapılması gereke-
ni yap ki, yüce Tanrı da senin ülkeni karıştırmasın!

Sakın unutma ve "benim ülkem karışmaz" deme!
Çünkü ülkende, fakir halkları ezen ve sermayedar-
ları koruyan politikalar gütmektesin. Ama fakir halk-
lar uyandığında, uygulamakta olduğun haksız ve a-
dâletsiz politikalar güme gidecektir ve korumakta
olduğun Kapitalist İmparatorluk gümbür gümbür
çökecektir! Ve SEN, bu çöküşün altında kalacak-
sın, kalabilirsin... Ve yaşamakta olduğun ekonomik
buhran, seni bu noktaya getirebilir ve getirecektir.
Ancak, zenginlerden alınıp fakirlere aktarılacak bir
sermaye vergisi koymakla, gelmekte olan "ekono-
mik felâket"i önleyebilirsin.

Zaman:  Yeni Çağ'ın onüçü, Temmuz sonu.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Emir ve Uyarı.
Boyut:   Muranizm.

                                                  YAYINLAYAN
                                      AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                      *   *   *


Donnerstag, 18. Juli 2013

KUR'ANLILAR ARASI BİRLİĞE ÇAĞRI

      KUR'ANLILAR ARASI BİRLİĞE ÇAĞRI

  müslümanları birliğe dâvet eden ALLAHın adıyla


İslâmlı ülkelerimize siyasal bir bahar gelmeye baş-
lamıştı. Bizleri siyaseten özgürleştirecek bu bahar,
şimdi Kuzey-Batı'dan esen sert rüzgârlarla tersine
çevrilmeye çalışılmakta ve demokrasilerimiz birer
birer darbelenmek üzeredir.Doğadan gelmeyen bu
insan yapımı uğursuz rüzgâr ve fırtınaların etkisini
kırmak ve yok etmek için hemen birleşmek ve bü-
tünleşmek zorundayız. Aksi halde özlediğimiz ba-
har, kışa döndürülecek ve donmaya devam edece-
ğiz. İşte biz yeryüzündeki bütün Kur'anlılar, bozgun-
cuların ürettiği bu uğursuz kışa asla izin vermemeli-
yiz.

O halde derhal birlik ve bütünlük olmak zorundayız.

Peki, bu birlik, nasıl bir birliktir?

Birliğimiz, İslâmlı ülkeler arası değil, İslâmlı ülkele-
rin halkları arasında bir birlik olacaktır. Bu birlik sağ-
landıktan sonra, ülkeler arası birlik ve bütünlüğe ge-
çilebilir ve böylesi daha sağlıklıdır. Bu sağlıklı birlik
sayesinde ülke yönetimlerimizi doğru bir yönetime
sokabilir, onları diktatörlük ve krallıktan kurtarabiliriz.

Bu birliğimizin lideri, Hz. Mehdi'dir.

Birliğimizin amacı; düşmanlık etmek için değil, düş-
man saldırılarına karşı savunmak ve aramızda kuv-
vet sağlamak içindir.

Birliğimizin inançsal dayanağı; "Allah'tan başka ilah
yoktur. Muhammed O'nun elçisidir" hakikatidir. Bu
en yüksek hakikatin altındaki meseleler ayrılık ba-
hanesi yapılmamalı veya geçici olarak askıya alın-
malıdır.

Bu birliğimizin silahı; inanç ve ideoloji, dua ve birlik-
tir.

Düşmanımız ise; en başta bölünmüşlük, sonra da
baharımıza kasteden bozguncu güçlerdir. Bu boz-
guncu güçlerin elinde muhtemelen nükleer silahlar
olacaktır.

Bozguncu güçlerin elindeki nükleer silahlar karşı-
sında: "Onların atomik silahlarına mukabil bizim i-
nanç ve ideolojimiz, dua ve birliğimiz hiç yeterli olur
mu" diye sorulabilir.

Fazlasıyla yeterlidir! Çünkü sağlam bir inanç, ölümü
ve ölüm korkusunu yok eder ve düşman karşısında
insanı dik tutar. Doğru bir ideoloji ise, insanlığın ak-
lını fetheder. Bozguncu düşmanlarımızın ideolojisi
ise, bitmiş ve batmıştır. Bizim ideolojimiz ise: Hak
ve adâlet ve namus'a ve iyilikçiliğe dayanır ve yeni
doğmaktadır ve bu doğuş, yakında dünyaya galip
gelecektir.

Çünkü bizim Kitabımız'ın öğrettiği medeniyet; kuv-
vete değil, hakka dayanır. Hak ise; adâleti, yani öl-
çülü olmayı emreder, aşırılığı yasaklar. Hedefinde;
insanları sürtüştüren menfaatçilik değil, sevgi do-
ğuran iyilikçilik vardır. Birlik yönü; saldırganlık üre-
ten ve başkasını yutmakla beslenen ırkçılık değil,
kardeşlik getiren dindaşlık, sınıfdaşlık ve vatandaş-
çılıktır. Hayat ilkesi; savaşmayı emreden çarpışma-
cılık değil, birlik ve dayanışma sağlayan yardımlaş-
macılıktır. Gayret ve hizmeti ise; insanı insanlıktan
çıkaran nefse taparlık değil, insanı insan eden
hakka kulluktur.

İşte bunun için iyiyi ve insanlaşmayı arayan dünya
insanlığı, yeni varoluşunu, Kur'anın emrettiği mede-
niyette bulacaktır.

Hak etrafında birlik ve bütünlük, yıkılmaz bir kaledir.
Ülkesel kalemiz: Türkiye'dir.

Dua ise, aynı anda birleştiği takdirde mûcizeler ya-
ratır! Bir buçuk milyar Kur'anlının duasının aynı an-
da birleştiğini düşünün. Böyle birleşik çok büyük bir
dua karşısında Allah'ın cevabı ve kabulü hemen
gelir ve bu da düşmanlarımızı helâk eder. Unutma-
yınız; düşmanlarımızın nükleer silahları varsa, yüce
Allah'ın da meteor bombaları, tsunamileri, kasırga-
ları, hortumları, depremleri ve yere batırmaları var-
dır. Ve Allah'ın yardımı, iyilerle ve haksızlığa uğra-
yanlarla beraberdir. Bunun için İran'ın ve Pakistan'
ın nükleer silahlarına ihtiyacımız yoktur.

Allah'ın Mehdisi diyor ki: "Ey yeryüzündeki bütün
Kur'anlılar ve ey tüm 'müslümanım' diyenler! Ara-
nızdaki fikir ve mezhep ayrılıklarına derhal son ve-
riniz. Bu çağrım, Allah ve Elçisi içindir: Haydin birli-
ğe, haydin birliğe! Yazıklar olsun bu dâvete gelme-
yene!"

Not 1: Birlik olmayı kabul eden Kur'anlılar, aşağıda-
ki notu hep bir ağızdan bütün dünyaya haykırmalı-
dır.

Ey Amerika! Tahrir Meydanı'nda toplanan Mursi
muhalifi halk istedi diye, Mursi'nin darbelenmesine
izin verdin. Şimdi de Adeviyye Meydanı'nda topla-
nan milyonlarca Mursi taraftarı halk, yapılan darbe-
nin geri alınmasını istiyor. Haydi, bu halkın isteğini
de yerine getir. Tahrir meydanında toplanmış olan-
lar halksa, Adeviyye Meydanı'nda toplananlar da
halk. Hem de ötekinden daha fazla. Mursi'nin iktida-
rı, meşru bir iktidardı. Seçimle gelmiş bu iktidarın
darbelenmesine izin vererek büyük bir haksızlık et-
tin. Eğer "ben haklı ve adâletli bir devletim" diyor-
san, bu haksızlığı ortadan kaldır ve seçimsiz gelen
gayri meşru darbe hükümetini darbele ve onu daha
fazla tanıyamayacağını dünyaya ilân et. Eğer bu ilâ-
natı yapmazsan, bütün dünyanın gözleri önünde
haksızlık ve adâletsizlik etmiş olmakla küçülecek-
sin ve küçüldün. Bu küçülmüşlükten kendini hâlâ
kurtarabilirsin. "Artık çok geç" diyorsan, hiç olmaz-
sa tutuklanmış bulunan Mursi ve taraftarlarını ser-
best bıraktırarak günahını hafifletmeye çalış.

Not 2: Bu bildiri, tercüme edilerek bütün Ortadoğu
halklarına ulaştırılmalıdır.

Not 3: Soru: Türkiye, Mısır'ın geçici darbe hüküme-
tini tanımalı mıdır?

Cevap: Tanıyabilir. Ama, "gayri meşru darbe hükü-
meti" olarak...

Hakkın, adâletin, namusun ve iyilikçiliğin galibiyeti
yakındır!

Zaman:  Yeni Çağ'ın onüçü, Temmuz ortası.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Çağrı.
Boyut:   Muranizm.

                                                  YAYINLAYAN
                                      AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                      *   *   *


Dienstag, 16. Juli 2013

HZ. MEHDİ KIYAMETİN DÜĞMESİNE BASACAK MI?

                                    HZ. MEHDİ
      KIYAMETİN DÜĞMESİNE BASACAK MI?

             İsa'nın, Musa'nın ve Muhammed'in
                      tek TANRIsının ismiyle

Hz. Mehdi veya Mesih, kıyametin düğmesine basa-
cak mı?

Buna gerek kalmayacak.Çünkü yüce Tanrı, insanlık
mutlak kötülüğe düşmedikçe kıyameti koparmaz.
Mutlak kötülük de, yeryüzünde yüce Tanrı'ya hiç bir
inananın kalmaması veya inançlıların çok azalması-
dır.Bazı büyük kötülükler karşısında da O'nun daha
başka çözüm planları vardır.

Meselâ; Amerika ve İsrail; "İslâm ülkelerini veya
Kâbe'yi nükleer silahlarımızla yok edelim" gibi çıl-
gın bir düşünceye kapıldığında ve uygulamaya
koymak istediklerinde, yüce Tanrı önce Paris veya
Roma'yı yerin dibine batırır ve bu şekilde onların
gözlerini korkutur. Söz dinlemedikleri takdirde yüce
Tanrı, "New York'u yere batıracağını" Mehdi'si ve-
ya Mesih'iyle onlara haber verir. Paris ve Roma'nın
uğradığı korkunç felâket karşısında Amerika ve İs-
rail pes etmek zorunda kalırlar. Eğer pes etmezler-
se, "İlahî Senaryo" şöyle işleyecektir: Paris ve Ro-
ma'nın yere batırılmasının ardından önce New
York, yine de söz dinlemedikleri takdirde sonra
Washington ve sonra da diğer yüksek gökdelenli
bütün şehirler, yüce Tanrı tarafından birer birer ye-
rin dibine batırılacaktır. Azgınlaşan insanlar ve yö-
netimler bu şekilde kıyametten önce helâk edile-
ceklerdir.

Avrupa ve Amerika'nın dikkatine!

Eğer Hz. Muhammed olmasaydı biz müslümanlar;
Hz. İsa'nın özetle "Tanrı tektir, İsa Tanrı'nın elçisi-
dir" demek olan gerçek dininde olacaktık. Ama yü-
ce Tanrı'nın Hz. Muhammed'i göndermesiyle şu an
Hz.İsa'nın gerçek dininin devamı olan müslümanlık-
ta bulunuyoruz ve Allah'ın ve Kur'anının emretme-
siyle de biz müslümanlar, Hz. İsa'yı seviyor ve ka-
bul ediyoruz. Bu sevgi ve kabulümüz, bizimle Avru-
pa ve Amerika halkları ve yönetimleri arasında bir
birlik, beraberlik veya dostluk meydana getirebilir.
Ve biz buna açığız. Onlar da açık iseler, dostlukla-
rını ve yakınlıklarını göstersinler. Bunu isbatlamak
için de, demokrasi isteyen İslâmlı ülkelerin demok-
rasisine destek versinler. Onların demokrasilerinin
darbelenmesine izin vermesinler. Aksini yaptıkları
takdirde, İslâmlı ülkeler, kendi bünyelerine uygun
başka bir yönetim sistemine geçmek zorunda kala-
caklardır. Fakat biz, müslüman olmayan veya müs-
lümanlıktan uzak yaşamak isteyen azınlıkların zor-
da kalmaması ve rahat etmesi için şimdilik demok-
rasiyi tercih ediyoruz. Bu tercihimiz reddedildiğinde
veya darbelenmeye kalkıldığında ve kendi şartları-
mız gerektirdiğinde, mecburen dinsel bir yönetime
geçmek zorunda kalacağız. Bu dinsel yönetim de,
hak ve adâlet ve namusa dayanan, diktatörlükten u-
zak, demokrasiye yakın bir sistem olacaktır. Des-
potik bir dinsel yönetime izin vermeyeceğiz. Yani
azınlıkta kalanlar inançlarında ve inançsızlıklarında
özgür olacaklar ve, mümkün ve gerek olursa, kendi
kanunlarıyla muamele görecekler.

Şimdi Avrupa ve Amerika için iki kapı var. Birisi,
dostluk kapısı; diğeri de, düşmanlık kapısıdır. Düş-
manlık kapımız kapalı, dostluk kapımız ise açıktır.
İstedikleri kapıyı seçebilirler. Eğer dostluk kapısını
seçerlerse, huzur ve barış içinde kıyamete kadar
yaşarlar.

Not 1: Suriye'de diktatör rejim tarafından katledil-
mekte olan müslümanların yerinde hıristiyanlar ve-
ya İsrailliler olsaydı, acaba Avrupa ve Amerika ne
yapardı? İslâm Dünyası'yla dostluk içinde olmak is-
teyen bir Avrupa ve Amerika, bu sualin cevabını da
ona göre vermeli ve Beşar Esad'ı devirmelidir. Mı-
sır'da demokrat Mursi'yi devirmesini bilen ABD, Su-
riye'deki diktatörü devirmesini neden bilmiyor? İs-
lâm Dünyası'na karşı dostluklarında samimi olanlar,
bu sualin cevabını doğrulukla vermelidir.

Ve Rusya! Suriye'de eli kanlı bir diktatörün devril-
mesine engel olan Rusya, Mısır'da eki kansız de-
mokrat Mursi'nin devrilmesine seyirci kaldı. Acaba
Rusya, İslâm Dünyası'na dostluktan uzakta mı kal-
mak istiyor? Uzakta kalmak istemiyorsa hani dostlu-
ğunun gereği?! Yoksa diktatörün yanındaki çıkarla-
rı, İslâm Dünyasındaki çıkarlarından daha mı bü-
yük?

Not 2: Avrupa ve Amerika şunu iyi bilmeliler: Türki-
ye'de demokrasiye karşı herhangi bir darbeye izin
verdiklerinde, İslâm Dünyası'yla olan bağlarını ko-
parmış olacaklardır.

Zaman:  Yeni Çağ'ın onüçü, Temmuz ortası.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Cevaplama.
Boyut:   Muranizm.

                                                  YAYINLAYAN
                                      AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                      *   *   *



Freitag, 12. Juli 2013

FETHULLAH GÜLEN HOCA'YI PROTESTO ETMEK İSTEYENLERİN DİKKATİNE!

                FETHULLAH GÜLEN HOCA'YI  
          PROTESTO ETMEK İSTEYENLERİN
                               DİKKATİNE!

            herkesin ne yaptığından haberi olan
                             ALLAHın adıyla

"Vatansever" kılıklı din düşmanlarının, "13 Tem-
muz'da Fethullah Gülen Hoca'yı protesto edeceği"
haberleri dolaşıyor medyada. Hazırladıkları afişler
de tam kendilerini tarif ediyor:

"Yılanın kapısına dayanıyoruz."

"Vatansever Türkler Fethullah'ı evinin önünde mat
edecek."

"Yalanı dünyaya anlatmaya gidiyoruz."

Ah, bu vatansever kılıklı din düşmanları, insaniyet
aynasına bakabilseler de, kendilerinin nasıl yılan-
laşmış, şeytanlaşmış ve canavarlaşmış olduklarını
bir görebilseler... Ama bakamazlar. Çünkü onların
korkunç görüntüleri, ödlerini patlatır!

"Vatanseverler"miş! Yılanlaşmış insanların vatan-
severliği nedir acaba? Bu sevginin, dünyaya tapar-
lıktan başka bir anlamı yoktur. Çünkü sevdiklerini
sandıkları vatanı, babalarının malı olarak görürler.
O vatanın gerçek sahibi Allah'tan haberleri yoktur
veya mülk Sahibi'ni inkâr etmededirler.

Ey "vatansever" olduğunu iddia eden yılanlaşmış
insanlar! Sizler, vatansever değilsiniz. Çünkü vata-
nını seven, milletini de sever. Türkiye'nin yüzde
doksandan fazlası ise "müslüman"dır. Ama siz on-
ları sevemezsiniz. Sevemediğiniz için de, siz o va-
tanın "yabancısı"sınız. Eğer yabancı olmasaydınız,
Fethullah Hoca'ya düşmanlık etmezdiniz. Ama bu
düşmanlığınız, size zarardır. Çünkü ona düşmanlık
eden, Türkiye'deki  yüzde doksan müslümana düş-
manlık etmiş olur. O müslümanlara düşmanlık e-
denler de, birbuçuk milyar müslümanı karşılarında
bulur!

Biliyoruz! Ona olan bütün düşmanlığınız, onun AK
Parti'ye destek vermiş olmasından. Peki, ne yap-
sındı? Dindar müslümanların yaşam alanlarını da-
raltmak için çaba gösteren, onlara bir iyilik götürme-
yen, dindarca yaşamı kamusal alandan kovan, din-
dar kadının başörtüsüne tahammül edemeyen, ye-
ni yapılacak köprü, baraj, hava alanı gibi projelere
karşı çıkan, yani "hayra engel olan" CHP'nizi mi
desteklesindi? Nasıl olabilir böyle bir şey? Türkiye'
nin çoğunluğunu oluşturan müslüman halkların aklı-
nı ve kalbini fethedecek hâle gelsin ki CHP'niz, Gü-
len Cemaati de canla başla partinize destek versin.
Madem bu cemaatin oyunu istiyorsunuz, partinizi
adam ediniz ki, onların oyu size gelsin. Aksi halde
bu düşmanlığınız, haksız bir düşmanlıktır, yani zu-
lümdür! Bu zulüm ve haksızlığı terkedin ki, adam
olasınız, insanlığa giresiniz... Asıl yapacağınız sey,
ona saldırmak değil, ondan özür dilemektir.

Unutmayınız; istediği partiye oy vermek veya onu
desteklemek, Gülen Hoca'nın vatandaşlık hakkıdır.
Bu hakkı kimse onun elinden alamaz. Lâkin onun
oyunu alabilirsiniz. Onun oyunu alabilmek için de,
bütün Türkiye'yi kucaklayan ve o ülkeyi ileri götüre-
cek bir partiniz olmalı. Yine unutmayın ki, Hoca'nın
oyunu almak imkânsız değildir. Çünkü geçmişte
sizin Ecevit'inizi de desteklemiş ve onu iktidara ta-
şımıştı.

Fethullah Gülen Hoca'yı "evinin önünde mat ede-
cekler"miş, "korkutacaklar"mış... Bir kaset darbe-
siyle Amerika'ya kaçırdıkları, Akif'in korktuğunu Ho-
ca'ya yaşatmış olmaları yetmemiş demek ki!

Ey Türkiye'nin yılanlaşmış yabancıları! Siz, Gülen
Hoca'yı mat edemezsiniz. Çünkü şeytanını mat et-
miş bir adamı mat etmek mümkün değildir. Siz ön-
ce kendi şeytanınızı ve şeytanlığınızı mat ediniz ki,
gerçek bir zafer kazanasınız.

Siz onu korkutamazsınız. Çünkü en fazla yapabile-
ceğiniz şey, onu öldürmektir. Fakat Allah ve Âhiret
inancıyla ölümü idam etmiş bir adamı öldürmeniz
mümkün değildir. Ölümü öldürmemiş olanlar, Hoca'
yı öldüremez; atom bombası olup patlasalar dahi
onu korkutamazlar. Böyle bir adamın yanına kötü ni-
yetle yaklaşmasanız çok iyi olur.

Onu öldürmeye gücünüz yetecek olsa bile ne gam!
Çünkü Fethullah Hoca, şeytana golünü atmış bir a-
damdır. Eğer o, ölecek veya öldürülecek olsa, ölü-
müyle şeytana ve şeytanlıklarınıza bir milyon gol
daha atmış olur! Gol yemek istemiyorsanız, kötü
niyetlerinizden vazgeçiniz.

Gülen Hoca gibi gerçek bir vatanseveri, sizin gibi
sahte vatanseverler, yerinden, yurdundan etti! Onu
acımasızca gurbete attı! Şimdi size düşen, ondan
af dilemektir, onu vatanına kavuşturmaktır. Tabii,
Türkiye'nin "gerçek vatansever"leri olmak isterse-
niz.

Kendilerinin bir "yalan" olduğundan habersiz bu ö-
lümlü yılanlar, Hoca'yı da kendileri gibi görmekte-
dirler.

Fethullah Hoca, eğitim faaliyetleriyle dünyaya dam-
gasını vurdu, gerçekliğini isbatladı. Bu isbatı, Allah'
tan başkası bozamaz. Sizin yapacağınız iş, kendi
yalanınızı görüp, gerçeğin arayışına çıkmaktır.
Çünkü ölümlüsünüz. Bugün varsanız, yarın yoksu-
nuz. Ama vicdanınız, ölümlü bir hayata râzı değildir.
Ölümsüz bir hayatın arayışına çıkmak zorundası-
nız. O hayatı da ancak Kur'an dairesinde bulabilir-
siniz. Yoksa, hem gelmişiniz hem de geleceğiniz
mahvdır. Bu mahvoluşa daha ne kadar katlanacak-
sınız? Onu daha ne kadar görmezden geleceksi-
niz? Kalbinizi katlederek, aklınızı uyuşturarak mı?

Kendinize daha fazla yazık etmeyin. Yalan içinde
yaşamayı bırakıp, gerçekler içinde yaşamaya baş-
layın. Başlayın ki, "gerçek insan" olasınız. Bitkilik-
ten, hayvanlıktan, şeytanlıktan kurtulasınız. Sizin
muhtaç olduğunuz kurtuluş, budur işte!

O halde, siz önce kendinizi protesto ediniz ki, Gü-
len Hoca'yı protesto etme hakkınız doğsun. Bu
hakka sahip olabilmeniz için, kendinizi protesto et-
mek zorundasınız. Çünkü evrenin Sahibi'nden izin-
siz ve habersiz bir hayat yaşamaktasınız. Bu ya-
şam, gasbedilmiş bir yaşamdır. Hırsızca ve hay-
dutça bir hayat sürmek, ebedî bir saadet getirmez;
ama sizi ebedî bir felâkete götürür. Evrenin Sahibi'
ni inkâr etmekle de bu felâketten kurtulamazsınız.
Yok olup gideceğinizi düşünmeniz, sadece sizin
zannınızdır. Gerçekte ise, evrenin Sahibi'ne he-
sap vermeye gideceksiniz ve ardından da hak etti-
ğiniz azaba atılacaksınız. Bundan kaçışınız asla
mümkün değildir. Çünkü ölümü öldüremez ve yeni-
den dirilişi de durduramazsınız. Fakat bu dünyada
gereken önlemi alacak fırsatınız vardır. Öyle ise,
bu fırsatı kaçırmamalısınız. Bu fırsatı kaçırmamak
isterseniz, evrenin Sahibi'nin İncil'den sonra indirdi-
ği Kur'ana kulak veriniz. Ve bu kulak verişle de, ha-
yatın ve hayatı Veren'in hakkını ödemeye başlayı-
nız. Bu ödemeyi yapmak zorundasınız. Çünkü ya-
şamakta olduğunuz hayat, sizin üretiminiz değil, ev-
renin Sahibi'ne ait bir üretimdir. Bütün evrenden sü-
zülerek meydana getirilmiş olan hayatın hakkını ev-
ren Sahibi'ne ödemediğiniz takdirde, "evrenin em-
peryalisti" olacak ve öte tarafta da buna göre mua-
mele göreceksiniz. Bir evren emperyalisti olarak
ölmek istemezseniz, hayatın hakkını, evren Sahibi'
ne ödemeye başlamalısınız. O halde ödemeye
başlayın ki, evren sömürgecisi olmaktan kurtulun
ve "hakiki insan" sıfatını kazanın.

Ey Amerika'daki müslümanlar!

Bu yılanlaşmış adamlar, kendilerinden geçip, Hoca-
mız'ı öldürmeye kalkışabilirler. Onun için Pensilvan-
ya yakınlarında hazır olun. Gülen Hoca "geliniz" de-
diğinde hemen oraya damlayın. Çağırmadığı müd-
detçe de gelmenize gerek yoktur.

Ey çok değerli Pensilvanya halkı!

Şehrinizde; Tanrı dostu, Tanrı misafiri ve Tanrı hiz-
metkârı olan bir insan var. Bu insan insanı iyi koru-
yunuz. Onun kılına en küçük bir zarar gelecek olur-
sa, yüce Tanrı bunun hesabını sizden sorar. Çünkü
yüce Tanrı, O'nun dostlarını incitenleri incitir. Unut-
mayınız; o Tanrı misafiri sayesinde şehriniz, "ko-
runmuş şehir" hâline gelmiştir. Çünkü yüce Tanrı,
evliyâsının bulunduğu yerleri koruma altına alır ve o
yer, doğal felâketlerden uzak tutulur. Bunun kıyme-
tini iyi biliniz, yüce Tanrı'ya emanet olunuz.

Ey yeryüzünün bütün müslümanları!

Türkiye; demokrasi tanımaz laiklerin tehdidi altında-
dır. Müslümanları seksen yıl boyunca esir almış bu
kemalist lâikçiler, şimdi onları yine esir alabilmenin
gayreti içindedirler. Onların bu gayretinin boşa çıka-
rılabilmesi için, hepinizin, Türkiye'nin etrafında ke-
netlenmesi gerekmektedir. Çünkü Türkiye düşerse,
sizin ülkeleriniz de düşecektir. Öyle ise bu düşüşe
fırsat vermeyiniz. Türkiye'nin etrafında kenetleniniz
ki, gücünüz ortaya çıksın ve görünsün. O halde Al-
lah'ın Mehdisi'nin emri olarak: "Birlik olun!" Dirlik
bulun...

Sözlük:

Kemalist laikçi: Yönetimin içinde ve başında dindar
müslümanların bulunmasını istemeyen, müslüman
halk çoğunluğunun seçtiğine tahammül edemeyen
kişi.(Halbuki Türkiye'nin yüzde doksanı "müslüman"
dır. Yönetimin içinde ve başında dindarların bulun-
ması, en doğal ve normal bir olaydır! Laikçi kema-
listler, ya bu doğallık ve normalliği kabul edecekler,
ya da Türkiye'den gidecekler. Eğer zorbalığa baş-
vurup bir darbeye kalkışacak olurlarsa, bu, onların
ebedî sonu olacaktır... Ama bu sözler de onları
caydırmayacak ve belâlarını bulana kadar darbeci-
liğe koşacaklardır. Çünkü başka çareleri kalmadığı-
nı düşünüyorlar. Bunun için Türkiyeli demokratlar,
korunma kalkanlarını ve planlarını çok iyi hazırlama-
lılar. Ve bilmeliler ki, Fethullah Hoca'yı protesto et-
mek isteyenler de, "AK Parti'den desteğini çek,
yoksa darbe yapacağız" diye, gözdağı vermeye
gidiyorlar. Başka ne olabilir ki! Çay içmeye mi? On-
lar, çay içmeyi değil, darbe içmeyi severler...)

                                      *   *   *

             ÖCALAN'A İSRAİL'E VE ABD'YE
                            UYARI NOTLARI

Not 1: Abdullah Öcalan'a uyarı!

PKK lideri bay Öcalan,

Türkiye'de darbe hazırlayıcılığı içinde olan bütün
PKK'lı oyuncularını bu oyundan çek. Çünkü oyna-
nacak bu darbe oyunu başarısız kalmaya mahkûm-
dur. Oyuncularınızın içinde olacağı bir darbe kal-
kışması veya halk devrimi karşısında Türkiye ola-
rak ne Amerika'yı dinleriz, ne de Avrupa'yı. Yani,
başını almak zorunda kalırız. Unutma! Kürtlere öz-
gürlük kazandıracak olan, sizleri seksen yıl boyun-
ca esir tutmuş kemalist lâikler değil, müslümanlar-
dır. Eğer bir eğrilik yapmazsanız, birbuçuk milyar
müslümanın yardımını arkanızda bulursunuz. Aksi
halde hepsini karşınızda bulacaksınız.

Not 2: Ey İsrail!

Türkiye'de yapılmaya çalışılan darbeye en küçük
bir dahlin olursa, o zaman bir buçuk milyar müslü-
manı karşında bulursun ve başına çok kötü şeyler
gelir. Kötülüğe uğramak istemezsen, kötülük yap-
ma. Kötülük yapmadığın müddetçe, Filistinlilerin
resmî haklarını ödeyerek kıyamete kadar huzur i-
çinde yaşaman mümkündür. Aksi halde bu süre
çok kısalacaktır. Bunun için, İslâmlı ülkeleri karıştır-
mak, seni kurtarmaz, batırır. Batmak istemezsen,
doğruluğa yönel ve gereğini yap!

Not 3: Avrupa ve Amerika'ya bir şey söylememize
gerek kalmadı. Çünkü onlar ne demek istediğimizi
anladı. Eğer başkaları anlamadıysa, şunları söyle-
yebiliriz: Ey Avrupa ve Amerika! Mısır'da demokra-
siye karşı darbeye izin vererek, Türkiye'deki darbe
için çalışan kemalist laikçilere yeşil ışık yaktınız. Bu
ışığı derhal söndürünüz. Söndürmezseniz, İslâm
Dünyası'nı karşınızda bulacaksınız. Türkiye'de de-
mokrasiye ihanet etmenize izin vermeyeceğiz. E-
ğer nükleer silahlarınıza güvenip topluca bir saldı-
rıya geçecek olursanız, biz de kıyametin düğmesi-
ne basarız ve hep birlikte batarız. Eğer kıyametin
Tanrı katındaki planlı vaktinden önce batmak iste-
mezseniz, kötülükten uzak durunuz. Eğer uzak du-
rursanız, kıyamete kadar, yani yüzon veya yüzyirmi
yıl daha yaşarsınız. Aksi halde bu müddet sıfıra i-
necektir. Biz bir buçuk milyar müslüman, yeryüzün-
deki her ferdin iyiliğini istiyoruz, kötülüğünü isteme-
yiz. Çalışmalarımız da; hak ve adâlet ve namus
çerçevesi içinde hep iyilik içindir. Kendi içimizde
de olsa, kötülük yapanları hak ve adâletle cezâlan-
dırırız. İyileri de mükâfatlandırırız. Sizler de iyilik i-
çin çalışınız, iyilik görünüz. Unutmayınız! Yüce Tan-
rı, yeryüzünün yönetim ve mirasını, iyilere verir, kö-
tülere vermez. Bu yönetim ve mirası kötüler ele ge-
çirdiğinde de, kıyameti patlatır.

Bu erken patlamayı önlemek sizin elinizdedir. Bu-
nun için Mısır'da başlamasına izin verdiğiniz darbe-
yi kesmesini de bilmelisiniz. Siz bu darbeye belki
(?) de halkın kutuplaşmasını ve terörize olmasını
önlemek için verdiniz. Ama sonuç, sizin önlemeye
çalıştığınızdan daha kötüsünü doğurdu ve Mısır şu
an bir iç savaşın eşiğinde. Bu muydu asıl amacı-
nız? Eğer bu değil idiyse, başlattığınız darbeyi he-
men kesmelisiniz! Bu kesme ile de elinizi "iyileştir-
miş" olacaksınız. İyi elli liderlerin de Tanrı katında
bir saygınlığı ve kabulü vardır. Bu saygınlık ve ka-
bulü, İsrail'in keyfine göre hareket ederek kaybet-
memelisiniz... İsrail'in keyfine göre hareket etmek,
sizin kıyametinizi çabuklaştıracaktır. "Hâlâ anlama-
dınız mı?"

Not 4: "Kıyametin düğmesi"nin anlamı şudur: Kıya-
metin düğmesi elbetteki yüce Tanrı'nın elindedir.
Fakat Tanrı, bu düğmeye basmak için, ona basma-
sını izin vereceği bir elçisini de araç yapabilir. Hz.
Musa nasıl asasıyla denizi yarıp Firavun'un ordusu-
nu denize gömdüyse, Hz. Mehdi de o şekilde kıya-
metin düğmesine dokunabilir. Yani Hz. Musa'nın a-
sası şu an Hz. Mehdi'nin elindedir. Sıkıştığı an,
-Hz. Musa gibi-  evrenin kalbi mesabesinde olan
yer küreye bir dokunuş dokunabilir ve kıyameti ko-
parabilir.

Hz. İsa'nın, Musa'nın ve Muhammed'in ruhlarına
selâm olsun!

Evrenin Sultanı, iyileri korusun, kötülere acısın!

Zaman:  Yeni Çağ'ın onüçü, Temmuz'un ilk haftası.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Uyarı.
Boyut:   Muranizm.

                                                  YAYINLAYAN
                                      AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                      *   *   *