ATEİSTLER NEDEN SAPITIYOR?
doğruyu gösteren ALLAHın
adıyla
İnkârcılar ve ateistler din
konusunda yanlış düşün-
celere sapmaktadır.
Onların bu sapmasını ve
bu
sapmaya sıkıca
sarılmalarını
biz Kur'anlılar, "sapık-
lık" olarak
görmekteyiz. Şimdi biz, inkârcılar
ve ate-
istlerin nasıl
sapıtmakta olduklarını
göstermeye ça-
lışalım.
İnkârcı ve ateistler;
insanların âcizlik, fakirlik ve
muhtaçlıklarının
ve ayrıca ölüm korkusunun "dini
doğurduğunu"
iddia etmektedirler. Evet, insanla-
rın bu noksanlıkları ve
korkuları onları dine yönelte-
cek etkilerdir. Fakat bu etkiler din doğuracak
asıl
sebepler değildir.
Tabii bu sebeplere dayanılarak
da din üretilebilir. Ama bu din,
"uydurma" bir din
olur.
Çünkü dini doğuran
asıl sebep; evrenin varlığı,
o-
nun bir "Sahibi"nin oluşu,
o Sahib'in yaratışda bir
amacının
bulunduğu ve bu amacın
bildirilmesi için
de bir "Elçi"nin
cinlere ve insanlara gönderilmesi
ve görevlendirilmesidir.
Fakat inkârcı ve
ateistler bu asıl sebebi reddettikle-
rinden, yani evrenin Sahibi'ni, Elçi
ve Kitap gönder-
mesini kabul etmediklerinden, "insanların
korku ve
muhtaçlıklarının
din doğurduğu" düşüncesinde
ka-
rar kılmaktadırlar.
Tabii bu karar, doğru bir karar de-
ğildir. Tabii "evrenin bir Sahibi olduğu"
gerçeğini
reddettikleri müddetçe
de bu eğri karardan kurtula-
mayacaklar ve "bütün dinlerin insanlar tarafından
uydurulduğu"
iddiasına sarılmaktan başka çare
bu-
lamayacaklardır
ve bulamamaktadırlar.
Fakat inkârcı ve
ateistler bu sapkın çarede kalmak
zorunda değildirler.
Eğer bu sapkın çareden
kurtul-
mak isterlerse, kendilerine sormalıdırlar:
"Bu Dün-
ya ve Evren ve içindekiler
nasıl sahipsiz olabilir?"
Evet nasıl sahipsiz olabilir?
Yoksa evrenin sahip-
sizliğine dair bir
delilleri mi var ellerinde? Göster-
sinler öyleyse delillerini! Ama gösteremezler.
Çünkü yeryüzünde ve insanlar dünyasında
en kü-
çük ve en âdi bir eşya
dahi sahipsiz olamazken, bu
kusursuz işletilen
ve yönetilen evren ve ondaki var-
lıklar ve yeryüzündeki
hârika canlılar, cansızlar,
madde ve madenler nasıl
sahipsiz olabilir?
Evreni ve içindekileri
insanlar yaratmış değildir ki;
"onun sahibi biziz" diyebilsinler. O
halde insanların
sahip çıkamadığı ve
asla sahip çıkamayacağı bu
evrenin sahibi kimdir? Yoksa inkârcı ve
ateistler bu
evren inşa edilirken onun bir
Mimarı bulunmadığına
mı şahit
oldular? Yoksa evrenin "kendikendine" o-
luştuğunu
gözleriyle mi gördüler?
Elbette böyle bir şahitlikleri
ve görgü tanıklıkları
as-
la olmadı ve olamaz. O halde "evrenin sahipsiz ol-
duğu" iddiasına dair delilleri nedir? Hangi delile sa-
hiptirler ki, evrenin
Sahibi'ni inkârda diretiyorlar?
Ama biz Kur'anlıların evrenin sahipsiz olmadığına
dair bir delilimiz var. O delil Kur'andır
ve bu Kitab'
ın indirildiği
Hz. Muhammed'dir.
Evrenin Sahibi Allah, Kur'anıyla
diyor: "Evreni ve i-
çindekileri Ben yarattım.
Hepsi Bana aittirler. Ben'
den başka tanrı ve
sahip yoktur. Ben'im bir ortağım
da bulunmuyor. Çocuğum
da yoktur. Yaratış, yaşa-
tış ve yönetiş
sadece Bana aittir. Evrenin Kralı, Sul-
tanı ve değiştirilemez
Başkanı yalnız
Benim. Her-
şeyi görür, duyar ve bilirim. Uyumam ve yorulmam
yoktur. Herşeye
gücüm yeter. Herşey Benim elim-
de ve aşağımdadır.
Benden yüksek ve üstün hiçbir
şey yoktur. Benim varlığımı
inkâr edenler, varlıkla-
rın en alçağıdırlar.
Onları cehennem ateşiyle
cezâ-
landıracağım.
Ama Bana inanmayı kabul ederlerse,
o inançlıları ve
iyi iş yapanları
cennetle mükâfatlan-
dıracağım.
Ben sözümden dönmem. Beni sözüm-
den döndürebilecek hiçbir
kuvvet yoktur."
Evet, evrenin sahibi yüce ve büyük Allah, Kur'anıyla
ondörtbuçuk asırdan
beri bu sözleri cinlere ve in-
sanlara haykırmaktadır.
Bu haykırmalar karşısında
şimdiye kadar bir tek cin veya insan ortaya çıkıp
da:
"Hayır!
Evrenin sahibi benim" dememiştir, diyeme-
miştir. (Deccal hariç)
kimse diyemeyecektir.
Ey inkârcılar,
ateistler ve dinsizler! Eğer evrenin
Sahibi'ni, yani Yaratıcı'nızı ve
Yaşatıcı'nızı
bilmek
ve tanımak isterseniz, O'nu
ancak Kur'anda bula-
bilirsiniz. Çünkü
yeryüzünde O'nu tanıtacak Kur'
andan başka bir Kitap yoktur.
Eğer bu Kitabı
inkâr
ederseniz ve evrenin Sahibi'ni tanımamakta
dire-
tirseniz, Yeniden Diriltiliş
Günü'nde bu red ve inkâ-
rınızdan
sorumlu olacaksınız. Size verilecek
cezâ-
ya hazırsanız,
inkârınızda sabit
kalabilirsiniz. Eğer
ölümü öldürmeye ve tekrar diriltilişi
durdurmaya
gücünüz yetecekse, bu inkârcılığınız
sizin için kârlı
olabilir. Ama o güç
sizde yoksa ve hiçbir zaman
olmayacaksa, bu takdirde yeniden düşünmeniz
ve
yeni bir karara varmanız
gerekecektir. Vereceğiniz
yeni kararda geç
kalmamalısınız. Çünkü
ölüm her
an gelebilir. Ve "kaybedenler"
olabilirsiniz. Bu kay-
bınızın
yerini dolduracak neyiniz var? O halde çok
iyi düşünün ve çok çabuk
harekete geçin! Çünkü
kıyamet size uzaktır,
ama ölüm yakındır...
Ölümle noktalanacak bir hayata râzı mısınız?Ölüm-
den sonra da ebedî saadetli bir hayatı
istemez mi-
siniz? Kalbinizde böyle bir istek bulunmuyor mu?
Eğer bu isteğin
sesini duyuyorsanız, o sese kulak-
larınızı tıkamamalısınız. Çünkü
gerçek insan olmak
bunu gerektirir. "Akıllı
insan" olmak da yine bunu
gerektirir.
Artık gerekli söz size
söylenmiştir.
İmza: Mehdiyet Makamı.
Not 1: Kur'anı
inkâr edenlerin inkârı geçersizdir.
Bu
inkârın geçerli
olabilmesi için o inkârcıların,
Kur'an-
dan üstün bir Kitabı
ortaya koymaları gerekir. Bunu
yapmadıkları
müddetçe haksızlıktadırlar.
Not 2: Evreni ve içindekileri
yaratacak, yaşatacak
ve yönetecek bir güç ve
bilgiye sahip olmayan hiç-
bir şey ve hiçbir
kimse evrenin Sahibi olamaz.
Not 3: Uydurma dinin Tanrı
katında bir geçerliği
yoktur. Gerçek
dini arayanlar, onu ancak Kur'anda
bulabilirler.
Not 4: Bu bildirimizden sonra Deccal ortaya çıkar-
sa, kimse şaşırmasın!
Not 5: Bu bildiri dinsizlere, inkârcılara
ve ateistlere
iletilmelidir.
Tanrı tektir.
İsa, Musa ve
Muhammed O'nun kulu ve elçisidir.
Zaman: Yeni Çağ'ın
yirmisi, Mayıs ortası.
Mekan: Avrupa.
Makam: Uyarı ve Hakka dâvet.
Boyut: Muranizm.
YAYINLAYAN
AVRUPA MURANİSTLERİ
* * *
Keine Kommentare:
Kommentar veröffentlichen