Sonntag, 22. Januar 2023

İSVEÇ YÖNETİMİNE VE KRALLIĞINA UYARI!

İSVEÇ YÖNETİMİNE VE KRALLIĞINA UYARI!

 

kötülük içinde olanları uyaran tekTANRInın adıyla

 

Aşırı sağcı siyasetçi Rasmus Paludan, Türkiye Büyükelçiliği önünde Kur'an yakmak için yönetiminizden izin almak istiyormuş. Bu izni vermeden önce şunları bilmenizde fayda görüyoruz.

Kur'an yakmak bir düşmanlık ve hakarettir. Hakaret ise fikir özgürlüğü değil, fikir azgınlığıdır. Bir şahsa hakaret, dünyanın her ülkesinde suçtur. Kur'an ise, sıradan  ve sahipsiz bir Kitap değil, sahipli ve şahsiyet kazanmış bir Kitap'tır. Kur'an, 1,7 milyar müslümanın Kitabı olduğu için, o, 1,7 milyarlık bir şahsiyettir. Dolayısıyla Kur'ana hakaret eden bir kimse, 1,7 milyar şahsa hakaret etmiş olur. Bir şahsa hakaretin hukukta cezası en az altı ay hapistir. Eğer Kur'an yakılmasına izin verecek olursanız, 1,7 milyar çarpı 6 ay eşittir: 10,2 milyar aylık bir suç kazanmış olursunuz. Eğer bir hukuk devletiyseniz, bu suçu işleme ve işletme hakkınız yoktur.

O halde adaleti işleterek bu suça engel olmak zorundasınız. Eğer engel olamazsanız, suçluyu cezalandırmak boynunuzun borcudur. Kur'an yakacak bir suçluya ne kadar ceza verilmesi gerektiğini de artık biliyorsunuz. Unutmayınız, bir Kur'an, 1,7 milyar şahıstır.

Karşınızda 1,7 milyarlık bir millet vardır. Onlara hakaret eder ve ettirirseniz, karşılık olarak onların hakaretini hak etmiş olursunuz.

Ayrıca Kur'an Tanrı'nın kitabı olduğu için de O'nun kahrına ve azabına uğramayı da kazanmış olursunuz. Tanrı'nın kahrı, insanların kahrından çok büyüktür. Doğal bir felakete çarpılabilirsiniz. Bu felakete çarpılıp çarpılmamak sizin elinizdedir.

Siz İsveç yönetiminin de Kur'ana bir düşmanlığı olabilir. Bu durumda dünyadaki bütün bilim adamlarını ve kadınlarını toplayınız. Eğer Kur'anın geçersiz bir Kitap olduğunu kanıtlarlarsa, düşmanlığınız hak kazanır ve düşmanlığa devam edebilirsiniz. Ama onun geçersizliğini kanıtlayamazlarsa, düşmanlığınızın kalkması gerekir.

Türkiyeli ateistler Kur'anın geçersiz bir Kitap olduğunu kanıtlayabilmek için çok çalıştılar, ama başaramadılar. O halde adımlarınızı dikkatli atmalısınız! Sizin karşınızda sıradan bir Kitap yoktur! Kur'an yakmak isteyen vatandaşınıza haddini bildirmek zorundasınız. Bunun için o suçu engelleyici bir yasa dahi çıkarabilirsiniz ve çıkarmalısınız. Çünkü Kur'an yakmak çok büyük suçtur! Bu suçu işlememelisiniz ve işletmemelisiniz. Eğer işletirseniz, adaletsiz bir devlet olduğunuzu kanıtlamış olursunuz.

Ayrıca Kur'an yaktırmak, yakılmasına izin vermek, İslamlı Ülkeler'le aranızı bozabilir. Barışı korumak görevinizdir.

Eğer Kur'an yakmak, yani 1,7 milyar Kur'anlıya hakaret etmek "fikir özgürlüğüdür" diyorsanız, bu takdirde yönetiminizde bulunan her şahsa yapılacak hakaret de fikir özgürlüğü kazanmış olur. Bunu da kabul eder misiniz? Madem etmezsiniz, o halde gerekeni yaparsınız! Adaletli devlet olmak bunu gerektirir. Eğer adaletiniz yoksa, yıkılsın devletiniz! Adaletsiz bir devletin yaşamaya hakkı yoktur!

İmza: Mehdiyet ve Hilafet Makamı.

 

Not 1: Geçtiğimiz günlerde bir terör örgütünün Türkiye Cumhurbaşkanına yaptığı hakarete izin vererek 84 milyon Türkiyeliye hakaret ettirmiş oldunuz. Yani (bir hakaretin cezası 6 ay hapistir hesabı üzerinden) 84 milyon çarpı 6 eşittir: 250 milyon yıllık bir suç kazanmış oldunuz. Bu suçu tazminata çevirseniz, altından kalkamayacağınız bir meblağ ortaya çıkar. Yaptığınız veya yaptırdığınız kötülüğü görün diye yazıyoruz bunları! İsveç krallığına yakışan bu mudur? O terör örgütüne mahkum musunuz? Eğer ona mahkumsanız, NATO'ya giremezsiniz! ABD de Rusya'yı yenilgiye uğratmadığı müddetçe de Türkiye'nin NATO'da bulunmasına muhtaçsınız. Madem muhtaçsınız, o halde Türkiye'nin taleplerini niçin yerine getirmiyorsunuz? Yoksa Türkiye Cumhurbaşkanı'nın 14 Mayıs seçiminde yenilgiye ugramasını mı bekliyorsunuz? Ya tersi olursa! Ne yapacaksınız o zaman? Şimdiden dürüst olunuz ki beklediğinizin tersi olduğunda mahcup olmayasınız. İsveç Krallığı'na yakışan budur.

Not 2: Şu nokta aklınızda bulunsun: ABD Rusya'yı Ukrayna'da mutlak bir mağlubiyete uğratmadığı müddetçe Türkiye'nin NATO'daki yeri sabit kalacaktır. Ama Rusya ABD'nin bütün hesaplarını, Türkiye'ye götüreceği bir teklifle bozabilir. Onun teklifi de şu olur: "NATO'dan çıkmayı kabul et, sana 100 veya 200 tane nükleer silah vereyim." Türkiye yönetimi de böyle bir teklif karşısında ABD'ye: "Eğer yönetimimizi devirmekten vazgeçmezsen bu teklifi kabul ederim." diyebilir.

Yani: Türkiye'yi öyle kolayca ezip geçemezsiniz. Türkiye'nin istediği teröristleri bir ay içinde iade etmelisiniz. Eğer bu iadeyi yapmak istemezseniz, NATO'ya girmekten vazgeçersiniz. Sizin için iki seçenek var. ABD de Erdoğan hükümetini devirmekten vazgeçmelidir. Vazgeçmezse, önümüzdeki üç ay içinde herşey tersine dönebilir.

Not 3: Siz ve arkanızdaki AB ve ABD şimdiki Türkiye yönetimini çıkarlarınıza uygun görmeyebilirsiniz. Bu görüşle de terör örgütlerini o yönetimden üstün tutabilirsiniz ve tutmaktasınız. Fakat bu tutum ve görüşünüz yanlıştır. Doğru olan görüş ve tutum, adaletli olmaktır. Adalet sizin çıkarlarınızdan üstündür. Çünkü adaletiniz olmazsa, barışı kuramazsınız. Adaleti çiğneyerek ancak savaş doğurursunuz. Yalnız kendi çıkarlarınızı değil, Türkiye'nin çıkarlarını da düşünmek zorundasınız. Adalet bunu gerektirir.

Seçimle iktidara gelmiş bir Cumhurbaşkanı'na "diktatör" demeniz ve dedirtmeniz, demokrasiye ihanettir! Siz ve arkanızdakiler bu ihaneti sonlandırmalısınız! Demokrasi ve Adalet sizin çıkarlarınızdan üstündür! Adalete boyun eğerseniz, barış doğurursunuz! Barış istemez misiniz?

Not 4: Bütün dünya bilsin ki: Türkiye ve yönetimi, AB ve ABD'nin düşmanı değil, onların kötülüklerinin düşmanıdır. Çıkarcılık ve çıkarlar için adalet ve demokrasiyi çiğnemek ve terör örgütlerine destek vermek çok büyük kötülüktür. Düşman olunmak istemeyenler bu kötülüklerini terketmelidir. Yaklaşmış olan "kıyamet savaşı" da, iyilerle kötülerin, adaletlilerle adaletsizlerin savaşı olacaktır.

Not 5: Sorulmalıdır: "Dünyayı yönetme hakkı kimindir?"

Cevap: Dünyayı yönetme hakkı; haklıların, adaletlilerin, namusluların ve iyilerindir. Hakkı, adaleti ve namusu olmayanlar iyi değildir. Bu dört şarta sahip olmayanların dünyayı yönetme hakkı yoktur. Dünyayı yönetmek isteyenler bu dört şartı kazanmak zorundadır.

Not 6: Türkleri ve Kürtleri İsveç'ten kovan o faşist siyasetçinize söyleyiniz: Yeryüzü Tanrı'ya aittir. Tanrı'ya ait topraklarda O'na inanmış olanlar istedikleri yerde barınabilirler. Bu barınma ve yerleşim için faşistlerden ve tanrıtanımazlardan izin almaya mecbur değillerdir. İzin almaya mecbur olanlar ancak faşistler ve tanrıtanımazlardır. Faşistler ve tanrıtanımazlar yeryüzünde yerleşim için yüce Tanrı'dan izin almak zorundadırlar. Bu izin için de, Tanrı'ya inanmaları ve O'na teslim olmaları gerekir. Bu gereklikleri yoksa, oturum hakkına sahip olamazlar. Ama ancak "kaçak" olarak yaşayabilirler. Onlar bu halleriyle Tanrı katında "yeryüzü sömürgecileri" ve "kaçak yerleşimciler"dir. Kaçakların ve sömürgecilerin öte dünyadaki yurtları ancak cehennemdir. Eğer cenneti isterlerse, yeryüzünün tek sahibi olan yüce Tanrı'ya inanmaları ve O'na teslim olmaları gerekir. Bu inanış ve teslim oluşun şartlarını Kur'anda bulabilirler.

Not 7: Ey insanlar! Yüce Tanrı güneşi yaratarak dünyanızı karanlıktan kurtardı. Ay'ı yaratarak da onu bir gece lambası yaparak gecenizi zifiri karanlıktan kurtardı. Kur'anı göndererek de sizin gelmişinizi, geçmişinizi ve geleceğinizi aydınlattı. Gelmişinizin, geçmişinizin ve geleceğinizin karanlıktan kurtulmasını isterseniz, Kur'an güneşinden faydalanmasını bilmelisiniz. Aksi halde daima karanlıkta yaşamaya mahkum kalırsınız. Çünkü sizin gelmişinizi, geçmişinizi ve geleceğinizi aydınlatmada bilim yeterli değildir ve olamıyor. Çünkü bilim zamanla büyüyen bir bilme, bulma gayretidir. Bu sebeple bilim bütün zamanlara ve mekanlara ve derinliklere hâkim değildir ve olamıyor. Onun açığını da ancak Kur'an ile, onun ışığıyla kapatabilirsiniz. Kur'an sizin iç dünyanızın güneşidir. Güneşsiz dünya, karanlıkta kalır.

Not 8: Kur'an'ın "ne olduğu"nu merak edenler için cevap şudur:

 

KUR'AN NEDİR?

 

"Kur'an nedir?" sualine, yirminci asrın İmamı Bediüzzaman Said Nursi, şu cevabı vermiştir:

 

Kur'ân; şu büyük kâinat kitabının ezelî bir tercümesi, ve yaratılış âyetlerini okuyan çeşitli dillerinin ebedî tercümanı, ve şu görünen ve görünmeyen âlem kitabının yorumcusu, ve yerde ve gökte gizli olan İlâhî isimlerin mânevî hazinelerinin keşfedicisi, ve olaylar satırı altında kapalı hakikatların anahtarı, ve görünen

âlemde görünmez âlemin dili, ve şu görünen âlem perdesi arkasında olan ve görünmez âlem tarafından gelen ebedî Rahmânî iltifatın ve kusursuz Yaratan'ın ezelî hitabesinin hazinesi, ve şu mânevî İslâmiyet âleminin güneşi, temeli, geometrisi, ve âhiret âlemlerinin haritası, ve zat ve sıfât ve isim ve İlâhî işlerin açıklayıcısı, apaçık yorumu, kesin delili ve parlak tercümanı, ve şu insanlık âleminin terbiyecisi, ve büyük insanlık olan İslâmiyetin su ve ışığı, ve insanlığın hakiki hikmeti, ve insaniyeti saadete sevk eden gerçek uyarıcısı ve doğruluğa götürücüsü, ve insanlara hem bir kanun kitabı, hem bir dua kitabı, hem bir hikmet kitabı, hem bir kulluk kitabı, hem bir emir ve dâvet kitabı, hem bir zikir kitabı, hem bir fikir kitabı, hem insanın bütün mânevi ihtiyaçlarına müracaat yeri olacak çok kitapları içeren tek, toplayıcı mukaddes bir kitap, hem bütün evliya ve doğru sözlülerin ve arifler ve araştırmacıların çeşitli meşreplerine ve ayrı ayrı mesleklerine, herbirindeki meşrebin zevkine lâyık ve o meşrebi aydınlatacak ve herbir mesleğin varacağı hedefe uygun ve onu şekillendirecek birer kitapçık çıkaran mukaddes bir kütüphane hükmünde semavî bir kitâbdır.

 

Kur'ân, Allah'ın yönetim tahtından, en büyük isminden, her isminin en büyük mertebesinden geldiği için On İkinci Sözde beyan ve ispat edildiği gibi, Kur'ân, bütün âlemlerin Rabbı itibarıyla Allah'ın sözüdür. Hem bütün varlıkların Tanrısı ünvanıyla Allah'ın fermanıdır. Hem bütün yer ve göklerin Yaradanı namına bir hitaptır. Hem mutlak rablık yönünde bir konuşmadır. Hem kusursuz Yaratan'ın genel saltanatı hesabına ezelî bir hutbedir. Hem her şeyi kapsayıcı geniş rahmetin bakış noktasından Rahmânî bir iltifat defteridir. Hem İlâhlığın haşmetli büyüklüğü haysiyetiyle, başlarında bazan şifre bulunan bir muhabere mecmuasıdır. Hem en büyük İlâhî ismin kapsadığı yerden inerek İlâhî Yönetim Tahtı'nın kuşattığı yerlere bakan ve teftiş eden hikmet saçıcı mukaddes bir kitaptır. Ve şu sırdandır ki, "Allah'ın Kelamı" ünvanı, tam bir liyakatla Kur'ana verilmiş ve daima da veriliyor.

 

Not 9: Bu bildiri uluslararası diplomatik platformda paylaşıldı.

İmza: Mehdiyet ve Hilafet Makamı.   

 

EVRENİN SAHİBİ TANRI TEKTİR

İSA MUSA VE MUHAMMED TEK TANRI'NIN KULU VE ELÇİSİDİR

 

Zaman: Yeni Çağ'ın yirmiüçü, Ocak ortası.

Mekan: Avrupa.

Makam: Hakka davet ve Uyarı.

Boyut: Muranizm.

 

Yayınlayan: Avrupa Muranistleri.

(Muranist: Modern Kur'anlı.)

                       *      *      *

 

 

Keine Kommentare: