Freitag, 24. Oktober 2008

E V R İ M N A M E

E V R İ M N A M E

canlilari a$ama a$ama, fakat mustakilen yaratan ALLAHin adiyla


Evrim Teorisi'nin Kökeni Neye Dayanir?

(Dikkat! Buradaki sözler, mustafaakyol.org sitesinde
Hüseyin Avdic tarafindan bazi tartismacilara verilmis
cevaplardir.)


Evrimci tartismacinin iddiasi:
"3.bölümün basinda üstat söyle der; Canlilarin rastlanti
eseri ortaya çikamayacak kadar olasilik disi ve güzel
‘tasarlanmis ’oldugunu gördük. Öyleyse, nasil var
oldular? Yanit -ki Darwin’in yanitidir- bu söyle:
Canlilar, basit baslangiçlarin, rastlanti eseri hayat
kazanabilecek kadar basit ilkel varliklarin, kerte
kerte, adim adim dönüsümüyle ortaya çikti.
Bu birikimli süreci yönlendiren etken hayatta
kalabilme çabasidir ve gelisigüzel degildir. Bu
bölümün amaci da, birikimli seçilimin gelisigüzel
olmayan, temel bir süreç olarak gücünü
gösterebilmektir".

Muranist tartismacinin cevabi:
Darwin'in bu paragraftaki cevabina göre Evrim Teorisi
(ET); "tesadüf"e, "adim adim dönüsüm"e ve "hayatta
kalabilme cabasi"na dayanmaktadir. Acaba bu üc temel
direk neye dayanmaktadir? Gercek gercege varabilmek
icin bu sualin sorulmasi gerekmektedir. Ortada bir
"Etkileyici" bulunmadigina ve kabul edilmedigine göre,
sualin cevabi dogal olarak: "Kendikendinelik" olmaktadir.
Kendikendinelik nedir? Acaba tesadüf, evrim, dogal
ayiklama ve mutasyon gibi (tabii) fiil ve hareketler ne
kadar kendikendinedirler? Bunlarin gercekten kendiken-
dinelikleri var midir?

$imdi, yeryüzündeki canlilarin temeli cansizlara dayan-
digindan, canlilari bir kenara birakip, önce cansizlarin
kendikendineliklerini ele alalim. Yerküre üzerindeki
bütün cansizlar, yani madde ve madenler ve elementler
sürekli olarak su ve havanin etkisi altindadirlar. Su ve
hava da, günesin etkisi altinda bulunmaktadir. Bu üc
etkileyici varken, cansizlara "kendikendinelik" kalmaz.
Yani cansizlar, günesten gelen enerjiyle devamli olarak
etkilenirler. Bu etkilenme onlar icin bir "emir alma"dir.
Yani meselâ, günes, dogdugu zaman madde ve maden-
lere dogal bir emir gönderir, "isinin" der. Madde ve
madenlerdeki atomlar da hemen bu emri alir ve dinlerler
ve Sonucta isinirlar. Bu isinma, bir "etkilenme" ve
"harekete gecme"dir. Sonra günes, batinca veya ki$a
gecince cansizlara "soguyun" emrini gönderir. Cansizlar
da hemen sogurlar.

Demek cansizlarin kendikendinelikleri bulunmamaktadir.
Cansizlar icin sordugumuz bu suali günes icin de sorabiliriz .
Ve onun da Samanyolu'nun etkisi altinda oldugunu görürüz.
Daha ileri ve yukariya ciktigimizda Samanyolu'nun da diger
galaksilerin etkisi altinda oldugunu görürüz. Ve nihayet
galaksilerin de Bigbang'a dayandigini mü$ahade ederiz.
Burada tabii dogal olarak Bigbang'i, yani "Büyük Patlama"
denilen kâinatin varedilis anini tetikleyenin "hangi kuvvet"
oldugunu merak ederiz ve etmemiz gerekir.

Merak ettigimizin cevabini da, ya akla dayanan ve onun
eseri olan bilimden, ya da akil üstü kaynak olan bir Ilâhî
Kitap'tan aliriz. Yanliz, bilimin sonuclarini bekleyenler belki
ömürlerinin sonuna kadar gercek cevabi alamayacaklardir.
Cünkü bilim ve aklin kiyamete kadar gelismesi ve yanlislanip
dogrulanabilmesi vardir. Hazir ve acele cevap isteyenler
de elbette bir Ilâhî Kaynak'a müracaat edeceklerdir. En son
Ilâhî Kaynagin da Kur'an oldugunu biliyorsunuz. Herkes
istedigi kaynagi secmekte hürdür. Yanliz bu hürriyet sizi
hiclige, karanliga, sahipsizlige ve bunalima düsürmemelidir.
$imdi secim sizindir...

Not I: Eger "hicligin arkasinda hic vardir" derseniz, kâinat
ve kâinatlilar olan hepligin nereden ciktigini da cevaplamak
ve isbatlamak zorundasiniz. $ayet "hicligin arkasinda Ilâhî
Bilinc vardir" derseniz, kolay cevap yolunu bulmus
olursunuz.

Not II: Biraz irdelenince görülecektir ki, tesadüf diye birsey
yoktur. Cünkü hersey bir üst etkinin altindadir. Evrim, yani
degisim ve dönüsüm ve basamak basamak ilerleme vardir.
Fakat bu da kendikendine degil, zincirleme olarak en üst
etkileyiciye varir. Bu varilan yer ise, ya Ilâhî Bilinc'tir ya da
hiclik'tir. Bu da, sizin inanmak istediginiz egilime göre
belirlenir. Dogal seleksiyon ve mutasyonlarin ise ayrica
isbatlanmasi gerekiyor. Yani kisaca, en üst Etkileyici
olan Ilâhî Kudret'i dislayarak bilim yapmak mümkün
görünmüyor.

***

KENDI KENDINE OLUSUM VAR MI?

Olanlarin, "kendi kendine" oldugu görülür, fakat kendi ken-
dine olusum yoktur. Medeniyet dünyasindan habersiz bir il-
kel adami Avrupa'nin büyük bir fabrikasina götürsek, o a-
dam fabrikaya girdiginde yüzlerce makinanin calistigini gö-
rür. Görür ama, onlarin "kendi kendine" calistigini görür ve
düsünür! Halbuki o makinalarin mekanizmasinin ardinda
yüzlerce mühendisin ve binlerce i$cinin emegi vardir ve fab-
rikanin ba$inda da cok zengin bir "Patron" bulunur. O ilkel
adam, o fabrikanin $efleri tarafindan ona söylenen: "Bu ma-
kinalar [kendi kendine] calismiyor. Onlari calistiran biri ve
i$cileri var. Bu fabrikanin da cok büyük ve cok zengin bir
patronu bulunmaktadir" sözüne inanmazsa, o fabrikanin
"sahipsiz" olduguna ve makinalarin da "kendi kendine"
calistigina inanmak zorunda kalacaktir. Yani gercek
dI$iligi kendine "din" yapmis olacaktir.

(Not: Bu kendi kendine calisan makinalar örnegini, atomlar
seviyesine indirdigimizde, atomlarin da sahipsiz olamayaca-
gini ve onlarin, bir Emredici'nin emirlerini dinler ve her kiliga
girebilir bir mekanizmayla donatilmis olduklarini görmeliyiz.)

I$te bu kâinat fabrikasinin da "Allah" denen bir "Sahibi" bu-
lundugu, Tanri elcileri ve habercileri tarafindan insanliga bil-
dirilmistir. Bu bildiriye inanmayanlar, misâldeki o "ilkel adam"
seviyesine düsüyorlar. Bu seviyeden kurtulmak isteyenler
icin i$te Kur'an yolu: "Kur'anizm". Kur'anizm'i kabul etme-
yenler, insani insan etmeyen ve ona ebediyet kazandirmayan
sayisiz izmler uydurmak zorunda kalacaklar ve kalmislardir.

***

EVRIM TEORISI'NIN ISBATI VAR MI?
VE DARWINIZM'IN BILIMSEL
SÖMÜRGECILIGI!

Eger, "dürüst bilim insaninin sömürüye ve karanliga
karsi durmasi kural" ise, bir bilimci ya "akilli tasarim"i
da dinlemeli, ya da dâvâsini isbatlamalidir. Eger
"evrim teorisi"nin isbati varsa, hani delilleri nerede?
Delil olmadigina göre "akilli tasarim" kabul edilmeli
degil mi? Delilsiz dâvâlari korumak ve ya$atmak
mi aydin'liktir? Bu da apacik "karanligi kutsamak"
ve "bilimsel sömürgecilik" olmaz mi, olmuyor mu?

Bir kisim ilim adamlari evrim teorisinin yikilisina niye
üzülüyorlar? Eger üzülmeyi gerektirecek bir delilleri
varsa, ortaya cikarsinlar. Biz de bu teoriyi yikilmaktan
koruyalim... Zaten delili olan bir dâvâyi kimse yikamaz.
Geleceklerini "ortacag karanligina terketmek"
istemeyenler, dâvâlarinin delillerini göstersinler.
Yanliz göstereceginiz delil, birileri tarafindan öne
sürülmüs ve bir baskalari tarafindan da cürütülmüs
olmasin. Bu delil öyle bir delil olsun ki, evrim
teorisini, "teori" olmaktan kurtarsin ve "pozitif bilim"
haline getirsin. Ama bu delil bize kisa zamanda
gösterilsin. Cünkü milyonlarca yil bekleyecek
vaktimiz yok. Insanin ve insanligin ömrü de cok kisa.

Kendikendine veya tesadüfen bir olu$um varsa,
isbati nerede? Bir zigot (döllenmis yumarta) önce
kana, sonra et parcasina, sonra cesitli organlara,
et ve kemige dönüsebiliyor. (Tabi bu da icine
yerlestirilmis bir program ve disaridan aldigi enerjiyle
ve akilli insanin yardimi ve Ilâhî Kudret'in büyük
destegiyle oluyor). Bu cesit evrim inkâr edilemez.
Fakat bunlarin kendikendine veya tesadüfen olustugu
da kabul edilemez. Bunun bir delili de yoktur.
Cansizlarin kendikendine ve tesadüfen canlilara
dönüstügü ise, hic kabul edilemez.

Zigotun evrimi yani insana dönüsümü kabul edilebilir.
Cünkü gözümüz önünde cereyan ediyor. Delillerini
görebiliyoruz. Fakat bir maymunun insana dönüsümü
kabul edilemez. Cünkü delil ve isbati yok. Bir elektirikli
süpürge bir bilgisayara dönüsemez ki, maymun insana
dönüssün? Eger dönüsmüsse, hani delili nerde? Eger
bunlarin gercek bir delili olsaydi, bugün evrim teorisi
bir "teori" olarak degil, isbatlanmis "bilim" olarak kabul
görürdü.

Bir bebek bile -canli oldugu halde- anne-babasinin
yardimi olmadan hayatini sürdüremiyor. Bu böyleyken
akilsiz, acimasiz, bilgisiz, cahil, kör, sagir hem de aciz ve
cansiz varliklara, her seye gücü yeten bir Kudret Sahibi'
nden yardim aldirmadan hârikalar yüklemek, onun
"hayat olusturmak" gibi mucizeler gösterdigini iddia
etmek, akildan istifa etmekten baska birsey degildir.

Allah'in mucizeleri arasinda bile "maymunu insana
dönüstürmek" diye bir sey yoktur. Insani maymuna
dönüstürmek vardir. Ama maymunu insana
dönüstürmek hic duyulmamistir. Duyulamazdi da.
Cünkü bir undan (diger karisimlariyla beraber) pasta
yapmak dururken, pastayi ekmekten yapmaya
calismak akilsizca bir i$tir. Bunun icin yüce Yaratici
insani maymundan degil, maymunu da insani da
mustakil olarak su ve topragin ve bazi elementlerin
karisimsal özünden yaratmistir. Allah'in bile yapmadigi
bir seyi ceyrek akilli maymundan beklemek ve insanin
maymundan türedigini iddia etmek elbette kabul
edilebilir bir sey degildir. Hele böyle muazzam ve
hârika i$leri tesadüflere ve kendikendilige dayandirmak,
artik cehâletten öte bir sey olamaz. Böyle bir cehâletin
pesinden gidenleri ise, "zavalli bedbahtlar" olarak
görmekten baska care yoktur!

Insanlik 150 yil boyunca "evrim yalani"ni dinledi
durdu. En sonunda "akilli tasarim" geldi, onu
beyninden ve kalbinden vurdu. Umariz bu muhtesem
vurus, insanligin "evrim cehâleti"nden kurtulusu olur.
Hem madem birbucuk asirdir evrim teorisi isbatlanamadi,
öyleyse simdi de "akilli tasarim"i dinleyelim. Delili
olmayan bir teoriyi dayatip yeni bir teoriye kulak
tikamak, ortacag karanligina dönmekten baska birsey
degildir.

Bazi ulusal gücler, bazi dinlerin zayifligindan veya
bâtil yönlerinden yararlanarak bazi uluslari sömürmüs
olabilir. Fakat ateizm ve materyalizme dayanan
Darwinistler ise dinsizlikle hayatin tesekkürünü
yapmayarak ve kâinatin Sahibi'ni tanimayarak
bütün kâinati sömürdüler ve hâlâ sömürmektedirler.
Artik bu korkunc ve insafsiz sömürü son
bulmalidir. Umariz, "akilli tasarim" bu sonu
getiren muhtesem bir darbe olur.

Kisaca ve özetle; kâinatta denge ve düzen varsa,
yaradilis da vardir. Yaradilis varsa, tesadüf yoktur.
Tesadüf yoksa, "evrim teorisi" bâtildir. Bâtil ise,
yikilmaya mahkûmdur! Bir "cehâlet teorisi"nin
yikilisini hep birlikte alkislayalim!...

Ve diyelim:

DARWINIZM'IN BILIMSEL SÖMÜRGECILIGI
YOK OLSUN VE SON BULSUN!

***

"ALLAH'IN TASARIM YAPMAYA
IHTIYACI VAR MI?"

Akilli Tasarim Teorisi (AT/T) ortaya cikti cikali
bazi Müslümanlar tarafindan yapilan bir itiraz
var: "Allah'in, yaratmak icin tasarim yapmaya
ihtiyaci yoktur. O'nun yaratmasi icin bir 'ol'
demesi yeterlidir".

Bu itiraz, kismen dogru kismen yanlistir. Yanlisi
ise $udur: Tasarim, Allah'i aciz birakacak bir
fiil degil, "yaraticilik"in geregidir. Yani bir
Yaratici'da tasarimcilik fiili yoksa, o, Yaratici
olamaz. Cünkü tasarimcilik, Yaratciligin
geregidir.

Tasarim nedir?: Tasarim, yapilacak bir $eyin
yapilmadan önce bir $ekil ve ölcüye sokulmasi,
zihinde hazirlanmasi ve nasil, hangi amacla
yapilacaginin bilinmesidir. Bu bilgi ve tasarim
yoksa, yaraticilik mümkün degildir. Bunun icin
yüce Yaratici da, yaraticiligin geregi olarak bir
"Tasarimci"dir, bir "Musavvir"dir. Allah'in
bir Musavvir (tasvir eden) yani "Tasarimci"
oldugu Son Kitap'da acikca bildirilmistir. (Bak:
Ha$r 24). Ayrica kâinattaki bütün sanatli
varliklar da bunu isbat ve tasdik eder.

Kâinattaki bütün varliklarin bir $ekli vardir.
Bir varliga $ekil verebilmek icin o Yaratici'nin
"Musavvir" yani "Tasarimci" olmasi gerekir.
Tasarimcilik olmazsa, $ekil vericilik de olamaz.
Yaratilmis her $eyin bir $ekli oldugunu nazara
aldigimizda yüce Yaratici'nin da bir "Tasarimci"
oldugunu görürüz. Tasarimcilik da Allah'in
doksandokuz güzel ismi olan (esmaül hüsna)
sindan birisidir.

Allah, "ol" demekle yaratandir. Fakat bu emri
verebilmenin de safhalari vardir. Nasil bir âlet
ve e$ya fabrikada yapilmaya ba$lamadan önce
o âlet ve e$yanin planlari yapilir, kaliplari hazir-
lanir. Sonra eger o eser bir takim deneyler ve
müsveddelerden sonra mükemmellige ulasmissa,
seri üretime gecilir. Ama bundan önce patronun,
seri üretim icin bir emir vermesi mümkün degildir.
Üretim icin hersey hazir oldugunda ise, artik usta
veya patronun her mal ile ilgilenmesine gerek
kalmaz. Ustanin sadece makinanin dügmesine
basmasi veya patronun bir "ol" demesi yeterlidir.
Ayni $ekilde, kusursuz Allah da, yaratacagi bir
$eyin (meselâ bir cicegin) önce planlarini hazir-
lar, tasarimini yapar. Sonra atomlara "cicek ol"
dedigi zaman, Allah'in emrine hazir olan o atom-
lar da önce molekül olur, sonra onlar da hücre
olur ve nihayet hücreler de cicege dönüsür.
Böylece yaratilis tamamlanmis olur. Yani Allah;
"musavvir" ismini, "alîm" ve "hakîm" ismini ve
digerlerini kullanmadan yaraticiliga baslamaz.
Gerekli fiillerin sonucunu almadan ve sahip
olmadan "ol" emrini veremez. Yani Allah'tan
"ol" emrini almis olan atomlar; ne olacaklarini,
nasil ve ne kadar olacaklarini bilmek zorundadir-
lar. Bu bilgiyi verebilmek icin de Allah'in; ne
yapacagini, yapilacak $eyin nasil ne miktarda
olacagini bilmesi, hesaplamasi gerekir. Bunun
icin de yapacagi $eyi "tasarlama"si gerekir. Bu
gerek, aczin ifadesi degil, yaraticiligin lâzimidir.

Kur'ana baktigimizda görürüz ki, burada
anlatilanlar, Kur'an ayetlerince de uygunluk
arzetmektedir:

Imran 59: Allah Âdem'i (ilk insani) topraktan
yaratti, sonra ona "insan ol" dedi. O da hemen
insan oluverdi.

(Yani "ol" emriyle yaratma, bir model in$a
ettikten sonra ba$lamistir).

Sad 75: (Ey) iblis! Benim ellerimle yarattigim
mahlûkuma neden secde etmedin? ...

($imdi burada dikkat edelim: Allah, "ellerimle
yarattigim" diyor. Buradan da Allah'in, ilk
insanin yaratili$iyla bizzat ugrastigini, ustalik
ettigini, onun yaratilisini memurlari olan
meleklere birakmadigini ve insanin dizaynini
Kendisi yaptigini anliyoruz. Bir heykeltra$
veya marangoz eline bir keser alip, güzel bir
insan heykeli yontsa, bu i$i yapmakla biz o
heykeltra$i ve usta marangozu "acizlik"le
damgalayabilir miyiz? Cünkü bu i$i yapmak
bir acizlik degil, bir ustalik geregidir; sanat-
kârliktir ve yaraticiliktir.)

Mümin 64: Size $ekil verdi; sonra da
$ekillerinizi güzellestirdi.

(Bu da, Allah'in bir "tasarimci" oldugunu
gösterir. Cünkü $ekil vermek, tasarim
gerektirir. Bu ayet ayni zamanda, Yaraticiligin
basitten mükemmele dogru bir seyir takip
ettigini de bildiriyor).

Insanin yaratilisi hakkinda $u ayetlere de
bakilabilir:

Araf 11, 189; Furkan 54; Ankebut 19; Rum 20,
21, 54; Secde 7, 8, 9; Fatir 11; Yasin 77,
Saffat 11; Sad 71; Zümer 6; Mümin 64, 67;
$ura 11; Hucurat 13; Zariyat 56; Necm 32, 45,
46; Rahman 3, 4, 14; Vakia 57, 58, 59, 61, 62,
63, 64; Tegabun 2, 3; Mearic 39; Nuh 14, 17,
18; Kiyame 37, 38, 39, 40; Insan 1, 2, 3, 28;
Mürselat 20, 21, 22, 23; Nebe 8; Abese 18,
19, 20; Iftihar 7, 8; Tarik 5, 6, 7; Beled 4;
Tin 4, 5; Alâk 1, 2; Enam 98; Hac 5;.

Bu ayetler incelenince görülecektir ki; Allah
önce sudan ve topraktan, yani (camurdan)
bir insan modeli yapmis. Sonra bu modele
"insan" olmasini emredip ruh üfleyerek onu
canlandirmis ve hareket sahibi yapmis. Sonra
da bu mükemmel yapilisin plan ve programla-
rini insan cekirdegi olan spermlere yerlestirip
seri üretim yolunu acmistir. $imdi Allah bu
yolla kâinat fabrikasinin Dünya tezgahinin
"anne rahmi" makinalarina "baba" vasitasiyla
atilan "canli cekirdekler"le ve bir "ol" emriyle
insani "seri olarak" üretip durmaktadir. Allah
hergün 300 bin civarinda insan yani (bebek)
üretmektedir. Belki saniyede 3-5 insan
yaratilmaktadir. Hayvanlarin bebekleri de
hesaplanirsa, oldukca yüksek bir rakam
ortaya cikacaktir. Bu da, Allah'in bir anda
onlarca, yüzlerce, binlerce canli yaratabil-
digini göstermektedir. Yani O, zamana muhtac
olmadan i$ görmektedir.

Insanin maymunla iliskisi nedir?

Yüce Rabb'in bana ilham ettigi gercek $udur:
Allah canlilari ve diger varliklari basitten
mükemmele dogru yaratmaktadir. En
mükemmel hayvan olarak da maymunu
yaratmistir. Allah maymunu yarattiktan sonra
daha mükemmel bir varlik yaratmak istemis ve
insani yaratmistir. Yani Allah maymunu insanin
yaratilisinda bir "müsvedde" olarak kullanmistir.
Fakat bu geciste insani maymundan türetmemis,
onu mustakilen yaratmistir. Diger canlilarin
yaratilislari da mustakilendir, türetme ile
degildir.

Cünkü varliklarin programlanis $ekli türetime
izin vermez. Cünkü meselâ bir solucan, "solu-
can" olarak programlanmistir. Bu programda,
solucandan daha mükemmel bir yaratik olan bir
balik veya kertenkelenin programi bulunmadigin-
dan, solucandan, ondan daha mükemmel bir
yaratik türetilemez. Baliktan bir ku$ türetmek
mümkün degildir. Daha basit olarak: Ekmekten
pasta türetilemeyecegi gibi, maymundan da
insan türetilemez, türeyemez. Belki tersi müm-
kündür. Yani pastadan ekmek cikarilabilir.

Veya insandan bir maymun yaratilabilir. Fakat
bunun tersi mümkün degildir. Isterseniz akilli
bir yaratici olun, isterse akilsiz bir tesadüf olsun
bunu ba$aramaz. Cünkü insandaki program,
maymunda ve pastadaki karisim, ekmekte yoktur.

Yani mükemmelden basit $eyler cikarilabilir.
Fakat basitlerden mükemmel $eyler cikarilamaz.
Ama bu cikarim, bir zigotun (cinsel hücre)nin
insana dönüsmesi ile karistirilmamalidir. Cünkü
basit görünen zigot, bir insan olacak $ekilde
programlanmistir. Bunun icin zigottan insan
cikabilir. Ama baliktan bir ku$, ku$tan da bir fil
cikamaz. Cünkü zigot, sonucun ba$langicidir.
Ama bir balik, sonucun ba$langici degil, bir
sonuctur. Sonuclardan, ba$ka veya daha
mükemmel sonuclar cikaramazsiniz. Yani bir
baliktan balik cikarabilirsiniz, ama bir kartal
cikaramazsiniz. Veya bir portakal agacindan
elma, karpuzdan da erik alamazsiniz ve bulamaz-
siniz. Dolayisiyla Darwin'in, "insanin maymun-
dan türedigi" iddiasi bâtildir, gecersizdir,
asli yoktur. Vardir diyen, maymunun genlerin-
den bir insan programini cikarip göstermelidir.
Ancak bundan sonra "insan maymundan
türemistir" diyebilirler.

Insanin genleriyle oynayarak insandan bir
maymun yaratabilirsiniz. Fakat maymunun
genleriyle oynayarak maymundan bir insan
yaratamazsiniz. Ancak maymunun genlerine
insan geni katarak veya kopyalayarak may-
mundan bir insan cikarilabilir. Bunun icin de
di$ müdahale gerekir. Aksi halde dogal sürec
ve tesadüfler size yardimci olamaz. I$te bu
hakikat de varliklarin türeme ile degil, musta-
kilen yaratilmasini gerektiriyor. Bu gereklik de,
akilli tasarim'i evrim teorisine galip getirecektir.

$öyle bir sual sorulabilir: "Allah her$eyi bilen
kusursuz bir Yaratici olduguna göre sanatkâr-
likta neden basitten mükemmele dogru bir
seyir takip etmistir? Dogrudan dogruya en
mükemmeli yaratsaydi olmaz miydi?

Elbette olurdu. Fakat O böyle istemis ve böyle
olmaktadir. Cünkü Allah, sanatinin ve sanat-
kârliginin inceliklerini görmek ve göstermek
istemistir. Bunun icin de insandan önce may-
munu, maymundan önce de diger canlilari
yaratmistir. Fakat O'nun amaci, en mükemmel
varlik olan insani yaratmakti. Bu bakimdan
insan, (mânevî olarak) ilk önce yaratilmis
varlik kabul edilir.

Allah insani yaratmakla, en mükemmel varligi
yaratmistir. Fakat yaraticiliktaki mükemmelligi
sona ermemistir. Cünkü Allah insani cennette
daha mükemmel bir $ekilde yeniden yaratacak-
tir. Allah'in yaraticiliktaki mükemmelligi cen-
nette tamamlanacaktir.

Not I: "Ol" emrinin safhalari, basamaklari ve
ilkeleri vardir. Bunlar yerine gelmeden "ol"
demenin bir anlami yoktur. Zihninizi acabilmek
icin $u kadarini zikredebilirim: Meselâ bir subay,
sokaktaki bir adama "ko$" dese, bu sözü duyan
kimse: "Ne diyon ulan sen" der, subaya hakaret
eder. Fakat ayni subay o emri bir ki$lada bir
askere verse, o er ko$maya ba$lar. Veya eviniz-
deki televizyonu acmak isteseniz, eger televiz-
yon emir dinleyecek halde aciksa, kumanda'nin
dügmesine basmakla onu acabilir ve programlari
degistirebilirsiniz. Eger cihaziniz kökten kapaliy-
sa, kumanda'nin dügmesine basmak bir i$e yara-
maz. Televizyonun emir dinleyebilmesi icin,
onun emir alabilecek bir konumda olmasi ve
kumandaya ayarli olmasi, sonra emir verenin de
hangi programi acmak istedigini bilmesi ve dogru
dügmelere basmasi gerekir. Burada dügmelere
basmak, "ol" emrini vermektir. Demek, geli$i
güzel "ol" demekle hic birsey olmaz. I$te Allah'
in "ol" demesi de misaldeki $artlarin yerine
gelmi$ olmasiyla gerceklesmektedir. Yani atom-
lar, Allah'in emirlerini dinleyecek bir kabiliyette-
dir. Yüce Yaratici atomlara "insan ol" dedigi
zaman, -tabi bunun icin de bütün $artlarin yani
kâinat fabrikasinin da hazir olmasi gerekmektedir-
atomlar da hemen emre uymakta ve insana
dönü$mektedir. Yoksa sadece yalin bir "ol"
demek yeterli degildir. Tabi bir de olmasi iste-
nen eserin önceden tasarlanmis olmasi da
gerekmektedir. Meselâ seyredilmek istenen
programlar yayinda hazir degilse, sizin dügme-
ye basmaniz, yani "ol" veya "gel" demeniz bir
i$e yaramaz. Demek, Allah gerekli tasarimi bilmi$
ve yapmi$ olmadan "ol" demez. O halde Allah
da bir tasarimcidir ve tasarimcilarin en mükem-
melidir.

Not II: Vakit darligi ve acele yüzünden bu konu-
yu lâyikiyla i$leyememis olabilirim, hatalarim ve
kusurlarim da bulunabilir. Bunun icin konunun
bilgin ve uzmani olan arkadaslardan rica ediyo-
rum: Bu bahsi daha detayli ve daha dogru
dürüst yeniden ele alirlarsa, mutlu olurum.

Hatalarim:

Yukarida sordugum soruya verdigim cevapta
bir hata etmi$im. $öyleki: "Allah dogrudan
dogruya en mükemmeli yaratsaydi olmaz
miydi?" diye sormus ve "elbette olurdu" diye
cevap vermisim. Böyle bir cevap vermek bizim
hakkimiz ve haddimiz degildir. Bu konuda
karari ancak O verebilir. Dolayisiyla "biz
bilemeyiz" diye cevaplamam daha dogru
olacakti. Allah kusurumuzu affetsin...

Yeri gelmi$ken verilmesi gereken cevabin
ikinci noktasini da yazmak istiyorum. Eger
Allah en mükemmel varlik olarak dogru-
dan dogruya insani yaratsa ve varlik sah-
nesine cikarsaydi, insan belki ac ve acikta
kalacak, kupkuru bir dünyadan zevk alma-
yacak ve ölüp gidecekti. Halbuki önce bir
saray in$a edilir. Sonra o saray dayanir
dö$enir, sonra da padi$ah veya misafirler
davet edilir. Allah da böyle yapmistir. Dogru
olani yapmistir. Insani en son yaratarak ve
yeryüzünü dayayip dö$edikten sonra onu
misafir etmekle tam isabet etmistir. Yoksa cok
sacma olacakti... Yüce Allah, "kusursuz olan"
degil mi?

Burada $u sualin cevabini da vermek gerekiyor:
"Allah'in yaraticilikta basitten mükemmele dog-
ru gitmesi O'nun icin bir acizlik ve noksanlik
midir?"

Yaraticilikta basitten mükemmele dogru gitmek,
bir acizlik ve noksanlik degil; ustaligin, sanat-
kârligin ve yaraticiligin geregidir. Eger Allah ilk
önce en mükemmeli yaratsaydi, biz, mükemmelin
mükemmel oldugunu farkedip anlayamayacaktik.
Biz $imdi, mükemmelin altindaki varliklar sayesin-
de mükemmeli farkedebiliyoruz. Yoksa farkedeme-
yecektik. Yüce Yaratici, yaraticiliga basitten ba$-
layarak, basitleri mükemmele ayna yapmistir.

Demek Allah en mükemmeli yaratabilirdi. Fakat
pek cok sebep ve hikmetler yüzünden i$e basit-
ten ba$lamistir. Insandan önce maymunu yarat-
mis olmasi da, bu hikmetin geregidir.

Zaman: Yeni Cag'in sekizi, Ekim ayi.
Mekan: Avrupa.
Makam: Inceleme.
Boyut: Muranizm.

YAYINLAYAN
AVRUPA MURANISTLERI
* * *

Keine Kommentare: