Montag, 13. Oktober 2008

K U R'A N İ S T N A M E

K U R'A N İ S T N A M E

yaratılmamış Allah'ın adıyla

(Baş not: Bu Name, Kur'anizm'in gelişinden te-
dirgin olabilecek olanları teskin etmek ve
uyarmak için yazılmıştır. Kur'anlılara değil,
Kur'ansız ve İncilsizlere hitabeder.)

Bizim gelişimizden tedirgin olan ve olabilecek olanlar
şunu katiyyen ve kesinlikle bilsinler ki; biz, hak ve
hürriyet vermeye veya elinizden hak ve hürriyet almaya
gelmiyoruz. Sizin hakkınız ve hürriyetiniz, bu kâinat-
ın Sahibi'ne aittir ve O'nun elindedir. Biz sadece ha-
kiki hak ve hürriyeti yerleştirmeye ve onun verilmiş
olan gerçek ölçüsünü koymaya geliyoruz. Bu ölçüyü ka-
bul edip etmemek, size kalmış bir seçimdir.

Biz size, bu kâinatın Sahibi'ne bağlı haklıca, adalet-
lice ve namusluca bir hürriyet ve hayat, özgürlük ve
yaşam teklif ediyoruz. Bunun karşısında ise; kâinat
Sahibi'ni dışlayan haksızca, adaletsizce ve namussuzca
bir hürriyet ve yerleşim vardır. Herhalde alçakca bir
hürriyet ve özgürlük içinde yaşamak istemezsiniz. Eğer
kâinat Sahibi'ni içleyen haklıca, adaletlice ve namus-
luca bir hürriyet isterseniz, bize katılınız. Kur'a-
nist İnkilâb'ın, Yeşil Devrim'in kahramanları olunuz.
Bize düşmanlık etmek, size birşey kazandırmaz. Biz,
sizin dostluğunuzu istiyoruz.

Bu dostluğun en birinci şartı ise, kâinatın doğmamış
ve doğurmamış Allah isimli tek ve ortaksız Sahibi'ne
inanmak ve O'na bağlanmaktır. Bu inanç ve bağlanç, bi-
ze dost olmanızdan da daha önemli ve lâzımdır. Çünkü
insanın bütün saadetleri, aydınlıkları, kıymetlikleri,
gerçekleri, denge ve düzenliği ve ebediyetliği bu inanç
ve bağlançtadır. Ölümle noktalanacak olan su geç-
mekte bulunan ömrümüzün ebedî bir karşılığı olmazsa,
ölüm herşeyin sonu olur. O zaman şu yaşamın ve yaşa-
manın hiç bir anlamı kalmaz. Hayat; yokluk, karanlık, a-
cılar ve ayrılıklarla dolar. Ömrü soysuz ve anlamsız
eden böyle acı bir netice ve ebediyetsizlik ise, haya-
tı da cehenneme çevirir. Çokların içinde bulunduğu ve
hissetmemek için kendilerini çesitli uyuşturuculara
verdiği bu çeviriden kurtulmak için şu ebediyetsizli-
ğin yıkılması lâzımdır. Bunu yıkacak olan da, bu kâi-
natın Sahibi'ne olan inanç ve bağlançtır. Bundan başka-
sı ebediyetsizliği yıkıp, ebediyetliği kuramaz.

Madem kâinat vardır, bu kâinatın bir Sahibi de vardır.
Madem bir Sahibi vardır, o ezelî Sahib'in ebedî bir
yurdu da vardır. Madem o yurt vardır, insan oraya va-
racaktır; inansa da, inanmasa da! Çünkü insan buna en-
gel olabilecek güçte değildir. Hem insanı Yaratan, onu
boşu boşuna yaratmamıştır. Madem insan oraya vardırı-
lacaktır, demek bu dünya, Oranın saadetini kazanmak
için açılmış bir ticaret hanıdır, bir imtihan salonu-
dur, bir tarla ve fabrikadır. Bu fabrikada yapılacak
ilk iş, fabrika Sahibi'ni bilmek ve tanımaktır. Sonra
işçilik ve memurlukla O'na bağlanıp, O'nun hesabına
yaşamak ve çalışmaktır. O'nu tanımak ise, asla zor de-
ğildir. Şöyle ki: Ebedî bir saadeti kazanma okulu ve
fabrikası olan şu dünya ve yer yüzündeki sanatlı yapı-
lar, yani bitkiler, hayvanlar, insanlar; sonra dağlar,
denizler, ormanlar; ve bu fabrika ve okulun üst katı
olan gök yüzünde ay, güneş, yıldızlar hep birer "eser"
dir ve hepsinin bir veya çok çesitli görevleri olan
tanrısal işçilerdir. Ve bu işçilerin bir patronu ve o
eserlerin bir sanatkârı mutlaka vardır ve olmalıdır.
İşte siz, kalb ve aklı bu doğrultuda devreye sokup ve
bu noktada yoğunlaştırarak o işçi ve eserlere bakıp;
"eser ustasız, işçi patronsuz olmaz" gerçeğiyle hare-
ket ederek o büyük Sanatkâr ve Patron'u görmeye, bil-
meye ve O'na bağlanıp inanmaya çalışacaksınız. Sizin
yapacağınız ilk iş budur. Biz de size bu iste yardımcı
olacağız. Kâinatı bir kitap gibi hep birlikte okuyaca-
ğız. Ve bu okuyuşla hakiki insanlığa doğru yol alaca-
ğız.

-2-
Siz de bu yola girmek ve bu yolda yürümek isterseniz,
biraz acele ediniz. Çünkü herkesin tadacağı ölüm olayı
genç ihtiyar dinlemeden her vakit gelebiliyor. Ölüm
vaktini ertelemek veya iptal etmek mümkün olmadığı i-
çin hakiki ömrünüz şu an'dır. Şu anda bütün kararınızı
vermelisiniz. Ya inancı, ya inkârı seçmeli, bu seçimin
gelir giderlerini de çok iyi hesap etmelisiniz. Ve size
ebedî bir saadet, sonsuz ve sönümsüz bir gelecek
kazandırmayan yollara "hayır" diyebilmeli, ebedî saa-
detli bir seçim yapabilmelisiniz. İnanç yolundan başka
bir yol, size hakiki insanlığı ve insanlaşmayı kazan-
dıramaz.

Çünkü insan bu kâinatın hakiki Sahibini bilmez ve O'na
bağlanmazsa, aklın kendinde yolunu aydınlatacak bir ı-
şığı olmadığından daima sapıklıkta kalır, yaşam ve ha-
yat ışığı olan gerçeği de bilemez. Çünkü gerçek, bu
kâinatın Sahibi'ne göre bilinir ve O'na göre ölçülür.
Çünkü insan aklı, Yaratıcı tarafından elinden tutul-
mazsa, kendi başına gerçeği bilebilecek ve bulabilecek
kabiliyette değildir. Bu noktada insan, Yaratıcı tara-
fından Elçilik'le uzanan ele yapışmak zorundadır. Eğer
bu ele yapışılmaz ve Elçi ile gönderilen sözler ve öl-
çüler kabul edilmezse, o vakit herkesin esassız ölçü-
sünü bir esas kabul etmek zorunluğu doğar. O zaman kim
kimin ölçüsünü kabul edecektir? Ve nasıl hangi hakla
kabul ettirecektir? Ve neye yarayacaktır ve ne getire-
cektir? Bunun için aklın Yaratıcısına dayanmayan ölçü-
ler, insanı çıkmaza götürür ve birden fazla oluşu ise
anarşi doğurur, insanları birbirine boğdurur. Bütün a-
kıllar toplanıp bir tek akıl olsa bile böyle bir akıl,
aklın Yaratıcısı'na dayanmadığından haksız ve dayanak-
sız kalır. Niçin yaşanılacağını da bilemez. İşte bütün
bu bilemezliklerden, haksızlık ve dayanaksızlıklardan,
kargaşa ve anarşiden ve çıkmazlardan insan ancak tek
kâinat Sahibi'nin ölçüsünü almak ve kabul etmekle kur-
tulabilir. Hayat yolunu aydınlatacak hakiki ışığı an-
cak bu şekilde kazanabilir. Bunun için de insan, o Sa-
hibi bilmek ve tanımak zorundadır. İnsanın gerçek saa-
deti ancak bu bilme ve tanımadadır.

Hem başka ölçüler ve başkaları insanın dünya ötesi sa-
adetini temin edemez. Bu saadet garantisi olmazsa, in-
sanın dünya saadeti de harab olur. O Sahip'ten başkası
insanı bu haraboluştan kurtaramaz. O'ndan başkası ve
O'nun ölçülerinden gayrısı insanın dâvasına delil, yo-
luna ışık, imdadına medet ve yardım ve sırtına dayanak
olamaz. Çünkü O'ndan başkalarının gücü sınırlı, ölçüsü
bozuktur. Hem onlar ölüme mahkûm, aciz, zayıf, fakir
ve muhtaçtırlar. Bu noksanlıkta olanlar, insanın güç-
lülük, zenginlilik ve ölümsüzlük arzusuna cevap vere-
mezler. Ölümlü bir hayata razı olmayan insan, ebediyet
konusunda elbette ölümlü insanlara dayanamaz, onlara
güvenemez, onların ölçüsünü alamaz, onların ışığıyla
yol bulup gidemez. Onların idare ve düzeniyle yöneti-
lemez. Demek insan, yüce Yaşatan'ın yönetim sistemine
muhtaçtır. Demek insan, O'nun yönetimini kabul etmekle
her derde devâ olan mükemmel bir düzen ve yönetime ka-
vuşmuş olur.

Şimdi siz; yeni dünya düzeninde hakkın kuvvette değil,
kuvvetin hakta olmasını; hayatın bir kavga olmaktan
çıkarılıp yardımlaşma yapılmasını, çıkarcılığın yerine
iyilikçiliğin gelmesini, ırkçılığın kalkıp kardeşliğe
dönüşmesini, egoizmin terkedilip hak hesabına hakçılı-
ğın ve insanlıkçılığın yerleşmesini, alçalmanın gidip
yükselmenin gelmesini istiyorsanız, Yaratan'ın Son Dü-
zen'i olan Kur'anizm'e "evet" demelisiniz. Asıl ileri-
cilik işte bu evettedir. "Hayır" dediğiniz zaman sos-
yal yaşamda neticesi zulüm ve zorbalık olan kuvveti
hak yapan haksızlık ve kuvvetçiliğe evet, hayatın bir
kavgacılık olmasına evet, insanları boğuşmacı yapan
çıkarcılığa evet, milletleri kardeş olmaktan çıkarıp
birbirine düşman eden ırkçılığa evet, kendinden başka-
sını düşünmezlik olan bencilliğe evet, insanlıktan çı-
kışa evet demiş olacaksınız. İşte en büyük zulüm ve
gericilik de budur!

Siz, Kur'anizm'in takdim ettiği gerçek ilericiliği
seçtiğiniz zaman: Zulüm ve zorbalığın kaynağı olan ve
kuvveti hak sayan haksız kuvvetçiliğin yerine hakçılı-
ğı, hayatı savaş alanına döndüren kavgacılığın yerine
yardımlaşmacılığı, insanları boğuşmacı yapan menfaat-
çiliğin yerine iyilikciliği, insanları birbirine düş-
man eden ırkçılığın yerine kardeşlik ve vatandaşçılı-
ğı, her şeyi ve herkesi kendine feda eden bencillik
yerine hakperest bizcilliği, hayvanlaşma yerine insan-
laşmayı ve bunlardan başka daha kirleticilik yerine
temizlikçiliği, israfçılık yerine iktisatçılığı, ter-
biyesizlik yerine terbiyeciliği, düzensizlik yerine
düzenliği getirmiş olacak ve onları dünyanıza hâkim
kılacaksınız.

-3-
O zaman ilim, inanç ve düşünceden kaçış olan alkolizm
ve eroinizmi kaldırıp bilim, ibadet ve düşünceciliği
getireceksiniz. Diktatörlük ve aczibratörlüklerin ye-
rine Kur'anist Demokrasi'yi kuracaksınız. Homoseksüel-
lik ve fuhuşçuluğun yerine Yaratan'ın izin verdiği a-
ileyi koruyan ve yaşatan evlilik sistemini yerleştire-
ceksiniz. Devletçilikte ise, kâinat Sahibi'ni devlet-
ten dışlayan laiklik yerine, kâinat Sahibi'ni devlete
içleyen Lâyık Devlet Düzeni'ni getireceksiniz. Bütün
bunlar, Yaşatıcımızın bizden istedikleri ve Kur'anizm'
in dünyaya yerleştirecekleridir. İnsan, Yaratan'ın
dünyasında yaşadığına ve O'nun beslemesiyle hayat bul-
duğuna göre, O'nun isteklerini yerine getirmek, güzel
bir borçtur, iyi bir iş ve çalışmadır. İnsan bu borcu
ödemez ve o çalışmayı yapmazsa, sapıklığı satın almış
olacak ve insanlıktan çıkıp dünya ve dünya ötesi saa-
detini kaybedecektir.

Şimdi siz, insan olmak mı, yoksa insanlıktan çıkmak mı
istiyorsunuz? Sönmez bir saadeti kazanmak mı, yoksa o-
nu kaybetmek mi diliyorsunuz? Elbette ki insan olmayı
ve insanca yaşamayı isteyecek, sönümsüz saadetin kay-
bına razı olmayacaksınız. O halde inanç yolunu, Kur'a-
nist Düzen'i seçmekten başka çareniz kalmıyor. Eğer i-
nanç yolunu seçip Kur'anist Düzen'e "evet" derseniz; o
zaman bu kâinatın hakiki tek Sahibi'ni bilmek, tanımak
ve O'na bağlanmakla; sahipsizlikten, sapıklıktan, kula
kulluktan, yokluk ve karanlıktan, ebedî ayrılık ve hiç
oluştan kurtulacaksınız. O zaman dünyanız aydınlanacak,
yıkılmaz bir dayanağınız olacak, şaşmaz ve şaşırtmaz
bir ölçü kazanacak, mutluluk ve huzur verecek çok gü-
zel hakiki ve hak olan bir düzene kavuşacaksınız.

Evet, şimdi siz yepyeni bir seçimle başbaşasınız. Se-
çiminizi yaparken; nihayetsiz aciz, zayıf, fakir ve
muhtaç olduğunuzu; geçicilik ve ölecekliğinizi göz ö-
nüne getirip bu kâinatın sahipsiz olmadığını, yapaca-
ğınız seçimin neticesinden dolayı o Sahip tarafından
ölümünüzden sonra diriltilip hesaba çekileceğinizi,
cezasız ve mükâfatsızlıkla bu kâinat ve kâinatlıların
çalışmalarının boşa çıkarılmayacağını bilerek ve unut-
mayarak yapmalısınız. Siz dünyaya gelmeden önce vücu-
dunuzun atomları yeryüzünde dağınık iken onları ana
rahminde toplayıp doğumla sizi dirilten bir Yaratıcı,
siz öldükten sonra dağılan vücut atomlarınızı tekrar
toplayıp sizi diriltebilir ve diriltecek ve vadetmiş.
Bu vaad ile ve bu söz vericilikle, ölümle eşitlik ka-
zanan zalim ve mazlumları ayıracak, hakettiklerini ve-
recek ve adaletsizliğe meydan açmayacaktır. Eğer böyle
birşey olmazsa, iyiler hep kayıpta, zalimler ve kötü-
ler de hep kazançta kalır. Böyle bir inanç ise insan-
lığı bozar, onları anarşizm ve terörizmin kucağına a-
tar. İşte en büyük zulüm budur! Çok şükür ki, bu zulmü
kesecek bir Allah var. Ve o Allah'ın dâvâsını yürüte-
cek bir Kur'anizm var. O Allah'a ve Ötedünyasına inan-
mayanlar ve Kur'anizm'e katılmayanlar, zulmü ve zalimi
alkışlamış olurlar. Biz de bu alkışçılara dost deği-
liz.

Çok dikkat gereken seçiminizi yaparken kuvveti hak ya-
pan, haksızlığı hak sayan haksızlardan korkmayınız.
Çünkü onlar da Kur'anizm'e muhtaçtır. Onların da Kur'
anizm'den başka bir seçenekleri yoktur. Yoksa onlar i-
nançsız mı kalacak? Düzensiz mi yaşayacaklar? İnançsız
bir düzenle mi yönetilecekler? Yoksa daha önce düşman
olup terkettikleri eski sapık din ve ideolojilerine mi
dönecekler? Elbette ki onlar da Kur'anizme girecekler-
lerdir. Evet onlar da Kur'anizm'den korkmasın. Çünkü
korkacak birşey yok ortada! Onlar da devletlerini Kur'
anist yapsın. Kur'anizm'i kabul etmezlerse, neyi kabul
edeceklerdir? Sapık din ve ideolojilerin terörizmine
mi teslim olacaklardır! Biz, onların Kur'anizm'den baş-
ka kabul edecekleri izmleri kabul etmiyoruz. Bize de
kabul ettiremezler. Çünki devir, Kur'anizmindir. Çağ,
Kur'anizmin olacaktır. Onlar Kur'anizm'i kabul etmez-
lerse, biz onların izmlerini hiç kabul etmeyiz. Niye
kabul edelim! Dünya, Allah'ın dünyası değil mi? Allah'
in Son Yasası'nı ve bu Yasa'nın ilim ve ideolojisi o-
lan Kur'anizm'i kabul etmeyenlerin izmlerini biz niçin
kabul edelim? Gerçek Hak dururken, sahte hak seçilir
mi?

-4-
Biz, kıt'aların ortaksız tek Tanrıyı kabul eden inanç-
li kısmına dostuz ve onları dost kabul ediyoruz. İnanç-
sız kısmının da inançkârlığını bekliyoruz. İnançlı kıs-
min temsilcisi olan izmler, eğer Tanrı'nın tekliğine
ve ortaksızlığına, doğmaz ve doğurmazlığına göre ken-
dilerini arındırsalar, onlar da bir Kur'anizm olur ve-
ya olabilirler. Öyle ise kendilerini arındırsınlar, on-
lar da bir Kur'anist olsun. Bu dünyanın iki tane Al-
lah'ı olamayacağına göre ve Allah'ın son Kitabı Kur'an
olduğuna göre ve Kur'an da, Tevrat ve İncil'in esasını
içerdiğine göre; Kur'anizm'den başka bir izm kalıyor
mu? Kur'anizm'den başka bir izm, dünyaya hâkim ve ik-
tidar olabilir mi? Başka izmlerin, insanlık üzerinde
bir hakkı kalmamıştır. Onlar, hak olmayan haklarını
kullanmış ve hak olan hakkını kullanma sırası şimdi
Kur'anizm'e gelmiştir. Kur'anizm de bu hakkını kullan-
maya gelmiştir. Hoşgeldin Kur'anizm!

Evet, Kur'anizm; bu kâinatın Sahibine bağlı bir Hak ve
Adalet ve Namusluluğu dünyaya hâkim kılmaya geliyor.
Kur'anizm; haksızlık, adaletsizlik ve namussuzluğa göz
yummayacaktır. Kur'anizm, gerçek Hak ve Adalet ve Na-
musluluğu sevenlerin rejimidir. Hakkı sevenler ve is-
teyenler kendini göstersin ve bu sevgisini, kâinat Sa-
hibi'nin haklarını gözeterek isbat etsin. Bu kâinatın
bir Sahibi varken kimse kendi keyfince ve sorumsuzca
yaşayamaz. Dünyanın güzel bir düzen kazanması için ar-
tik bu sorumsuzluk ve keyfçiliğimize, kendi yararımıza
olarak bir son verelim. Kimse Kur'anizm'den kaçmak ve
Ona karşı koymak için bâtıl dâvâlar uydurmasın. İnsan-
lığın hiçbir özür ve bahanesi kalmamıştır. "Biz de hak-
tan, hukuktan yanayız; ama inançsız ve bağlançsız ya-
şamak istiyoruz" demesinler. Acaba bu kâinatın Sahibi'
ni dışladıktan sonra hangi hak kalır? O'na bağlanç ol-
mazsa, hangi hukuktan söz açılabilir? Hem hak, Hakk'a
göre olur. Halka göre hak olmaz. Hakk'a muhalif olan
haklar, haksızlıktır.

Kur'anizm'e itirazı olanlar önce şu suallerin cevabını
versinler:

Kâinat Sahibi'ne dayanmayan ve O'ndan destek almayan
dâvâlar, dâvâ olabilir mi?

Ölümü öldürmeyen, ebediyet buldurmayan devâlar, devâ
olabilir mi?

İnsanın içsel dünyasını aydınlatmayan, onu karanlık-
larda bırakan ışıklar, ışık olabilir mi?

İnsanlığı sönümsüz bir saadete götürmeyen ve onun ay-
rılık yollarını ebedsel bir kavuşumla kapatmayan yol-
lar, yol olabilir mi?

İnsanoğlunun dünyaya nereden gelip, oradan nereye gi-
deceğini ve niçin bu yerde bulunduğunu kalb ve aklı
tam tatmin edecek şekilde cevaplamıyan yanıtlar, yanıt
olabilir mi?

Bu kâinat ve kâinatlıların Büyük Sahibi'nden haber
vermeyen ve o Sahib'e iletmeyen bilgiler, bilgi olabi-
lir mi?

İnsanı insan etmeyen ölçüler, dengeler, düzenler; ger-
çek ölçü, hakiki denge, sahici düzen olabilir mi?

Kalbin Yaratıcısı'ndan gelmeyen ve kalb ve akılla bü-
tünleşmeyen ve onların boşluklarını doğrulukla, aldat-
madan doldurmayan gerçekler, gerçek olabilir mi? Ola-
bilirse, onlar sapkınlık ve gerçekdışılığın ta kendisi
olmaz mı?!

Ey hakkı, hukuku, insanlığı seven insanlar!

Kur'anizm'i en kısa zamanda dünyaya hâkim kılmaya ça-
lışalım. Sapık din ve tarikatların terörizmine meydan
açmayalım. Boşluğumuzu sahte düzen ve yöntemler ve
yönetimler doldurmasın. Artık, Kur'anizm'in, Yaratan'a
inançtan sonra temel ilkesi olan HAK ve ADALET ve
NAMUS etrafında birlik olalım, birlikte yürüyelim ve
dünyaya hep birlikte egemen olalım.

Kur'anizm, kâinat Sahibi'nin BÜYÜKELÇİSİ'dir.

Kur'anizm'in Tanrı Elciliği, geçmiş Peygamberlerin
mirasçılığıdır.

Kur'anizm'in Tanrı Elçiliğine dair delili:
Bilim ve Akıl, Kur'an ve Kâinat'tır.

Elçiliğimiz hakkında delil isteyenlere deriz:
BİLİM BİZİM MÛCİZEMİZDİR!

Not: Bu bidirideki sertlikler, baskı ve dayatma gibi
görünen sözler, bir teklif ve uyarı olmaktan öte
gidemez. Herkes istediğine inanmakta hür ve ser-
besttir. İnanç konusunda kimseye baskı yapmamız
söz konusu değildir. Maksadımız sadece dâvettir.

Zaman: Yeni Çağ'a beş kala (1995) Temmuz'u.
Mekan: Avrupa.
Makam: Kur'anistleşme.
Boyut: Kur'anizm.

YAYINLAYAN
AVRUPA KUR'ANİSTLERİ

* * *

Keine Kommentare: