Sonntag, 26. Oktober 2008

BİGBANG TEORİSİ YIKILDI YIKILIYOR!

BIGBANG TEORISI YIKILDI YIKILIYOR!

(Yeni Yaratis Teorisi)
veya
(Kabarcik Evren Teorisi)

ögreten ALLAHin adiyla

(Yazarimiz Hüseyin Avdic'in, evrenin yaratilisi
hakkindaki görüsü.)


Bilim Teknik Dergisi'nin Nisan 1999 sayisinda
"Köpük Evren" diye tanimlanan teoriyle ilgili
bir yazi yayinlandi. Bu konuda bir görüsümüzü
bildirmek istiyoruz.

Köpük Evren teorisi, Big Bang-"Büyük Patlama"
teorisi üstüne oturmaz. Köpük Evren teorisi
gelince öbürünün gitmesi lâzim. Cünkü Köpük
Evren teorisi, "kaynama"yi gösterir. Big Bang
ise, "patlama"ya dayandirilmistir.

Kâinatin yaratilisinin patlamaya degil, kayna-
maya dayandigina dair bir yazimizi Mayis 1998'de
Hüseyin Avcioglu imzasiyla Zafer Dergisi'ne gön-
dermistik. O yazilanlari bir kismini asagiya a-
liyoruz:

Hareket, "maddenin i$ciligi"dir. Zaman ise, mad-
de i$cisinin i$ledigi i$lerinin yazilip cizildi-
gi bir "defter"dir. Mekan ise; temeli, maddenin
maddesi olan ve özel bir su'ya dayanan "varlik
sahnesi"dir. Yani yildizlarin, galaksilerin icin-
de "yüzdügü", maddesi "su" olan, fakat bildigimiz
su ve havadan daha ince, "bo$luk" gibi görünen
bir "okyanus"tur. Hayat su'da basladigi gibi,
kâinat da bu okyanusta baslamis, daha dogrusu
baslatilmistir.

Kur'anin Hud 7. ayetinde gecen: "Kâinat yaratil-
madan önce Allah'in yönetim tahti su üzerinde i-
di" i$aretince hersey -yaratistan önce- su halin-
de bir "okyanus"tu. Sonra Allah bu okyanusa ener-
ji verince okyanus kaynamaya basladi. Iste bu
kaynama sonucunda varlik okyanusunun her tara-
finda dev su kabarciklari olusmaya basladi. Her
bir kabarcik bir yildiz oldu. Dünyamiz da o ka-
barciklardan biridir. Yoksa dünyamiz, Günes'ten
kopmus bir parca degildir. Herbir yildiz ve geze-
gen mustakil yaratilmistir. Ve kâinat bir yumur-
tadan cikma degil, okyanustan kaynama'dir. Ve
kâinat -kendine özgü bir sicaklikta- halen kay-
namaktadir. Bu kaynama durunca su kabarciklari
olan yildizlar hepsi birden sönecektir. Bu yara-
tilis teorisine: "Okyanus Evren" veya "Kaynama
ve Kabarcik Evren Teorisi" diyebiliriz.

Bu teori, Kur'anda bildirilen "kâinatin alti gün-
de yaratildigi" (Bkz: Furkan 59, Secde 4, Kaf 38,
Araf 54, Yunus 3, Hud 7) haberine cok uygundur.
Cünkü -Bigbang gibi- yumurtadan cikmak, üremek ve
cogalmak cok zaman alir. Fakat okyanustan kaynama'
da hersey bir anda yaratilir, bir anda sayisiz
yildiz meydana cikar. Bunun deneyini, ocagin üze-
rinde kaynatilacak su dolu bir tencerede görmek
mümkündür: Su isinmaya baslayinca yüzlerce kabar-
cik ortaya cikar. Iste bunun icin kâinat yüz mil-
yonlarca yilda degil, Allah'in sonsuz kudretiyle
iki veya alti gün gibi kisa bir zamanda yaratil-
mistir. Alti gün, zamanla kayitli olan bizlerin
dünyasina göre söylenmistir. Zamansiz olan Allah'
a göre ise yaratis bir anda ve alti devrededir.
Kâinatin alti günde yaratilmasi, imkânsizligi de-
gil, Allah'in sonsuz kudretini gösterir.

Batili'lar, Kur'anin verdigi bilgilerden habersiz
olduklari veya inanmadiklari icin kâinatin yarati-
lisini Yumurta Teorisi, yani Bigbang-Büyük Patlam
ile aciklamaya calismislar. Okyanus veya Kabarcik
Teorisi ile kâinatin yaratilisi hem daha kolay,
hem de kisa zaman alir. Allah (cc), kisa yol du-
rurken niye uzun yollara basvursun!

...

Ikinci yazi: YENI YARATIS TEORISI

Yaratistan önce -Allah'in "mülkü" olarak- (Cünkü
mülksüz ve servetsiz bir Allah yoktur) bo$ bir
arsa, kâinat kadar veya kâinati meydana getirecek
kadar genis bir saha bulunuyordu. Bo$ sanilan bu
alan, hidrojen atomlariyla (cünkü madde ve ener-
jinin temeli hidrojen'dir) dolu bir deniz, bir
okyanustu. Sonra Allah bu hidrojen (veya esir) de-
nizine Kendine has i$igiyla tecelli edip gerekli
emri ve enerjiyi verince, hidrojen denizi isinmaya
basladi. Bu isinma sonucu bir anda bütün hidrojen
okyanusunda trilyonlarca dev hidrojen kabarciklari
olusmaya basladi. (Bunu kücük bir örnegini, isi-
tilmakta olan su tenceresinde göerbiliriz. Tabi
su ile hidrojenin isitilmasi ayni neticeyi verme-
yebilir. Eger uzay boslugu hidrojen ile dolu de-
gilse, hidrojen elektronlariyla veya daha baska
seylerle dolu olabilir. Bütün bunlarin denenip
incelenmesi lâzim.) Bu kabarciklar, ici hidrojen
gaziyla dolu olarak yildizlar kadar büyüyüp genis-
liyordu. Yüce Yaratici, hidrojen gaziyla dolu olan
bu dev kabarciklarin atomlarinin parcalanmasi icin
emredince bütün kabarciklar, cikan enerji sonucu
i$ikla dolup parladi ve i$ik sacmaya basladi. Bun-
lara da "Yildiz" dendi.

Böylece bizim yüzbinlerce yil olarak hesapladigi-
miz kâinatin dogu$u, Yaratan'in indinde iki gün
gibi (Bkz: Fussilet 12) cok kisa bir zamanda olu-
$uvermis, yildizlar dogdurulup galaksiler olu$tu-
rulmustu.

(Allah'in saatince) kirksekiz saat icinde bütün
yildizlarin yaratilmasi nasil mümkün olur? Cünkü
Yaratici Kudret, sInirli bir kudretle degil, sI-
nirsiz bir kudretle i$ görüyordu. Ve kâinati ev-
rimle degil, "birdenlik"le yani genis bir mülk
icinde (yani O'nun yönetim tahtinin üzerinde dur-
dugu "esir veya yaratis okyanusu"), her yildizi
mustakil olarak fakat hep birlikte -zamana muhtac
olmayarak- bir anda yaratiyordu. Fakat hidrojen
atomlarinin kabarciklasmasi olayi kirksekiz saati
(bu kadar vakit bizim icin yüzbin yil veya bir ga-
laksinin iki kez dönüs müddeti olan besyüz bin yil
da olabilir) gerektiriyordu ve Yaratici kudret,
bu yaratis müddetini ileride yaratacagi Dünya'nin
veya galaksinin kendi etrafinda iki kez dönmesine
göre planlamisti. Eger yaratis evrim ile yani koz-
mik bir yumurtadan cikip geliserek bir alan meyda-
na getirip yildizlardan yildiz cikmaya baslasaydi,
bu, cok uzun zamani gerektirirdi. Yaratici kudret,
kisa yol dururken nicin uzun yollara basvursun?
Hem Yaratici'nin mülksüz ve servetsiz oldugu nasil
kabul edilebilir?

Evet yildizlar kirksekiz saat gibi -bize göre-
"imkânsiz" denecek kadar cok kisa bir zamanda olus-
turulmustu. Eger biz bu olayi Yaratan'in yanindan
seyretmis olsaydik, yaratisin cok kisa bir zamanda
gerceklestigine $ahit olacaktik. Fakat yaratisa,
yaratilmislar tarafindan bakinca, kâinatin yarati-
lisinin cok zamanlara muhtac oldugunu saniyoruz.
Oysa bütün yildizlar iki gün gibi kisa bir zamanda
yaratilmis ve galaksiler olusturulmustu. Fakat he-
nüz Dünya ortada yoktu! Peki Dünya nerede, nasil
cikacak?

Yaratici Kudret yildizlari yaratip galaksiler ha-
linde kümelestirmekle kâinatin temelini atmis o-
luyordu. Simdi Dünya'nin yaratilmasina sira gel-
misti. Ve Dünya'nin yaratilisi da iki günü gerek-
tiriyordu. Cünkü Dünya da, yildizlarin yaratilis
metoduyla yaratilacakti.

Nicin bir tek Dünya icin yildizlarin yaratilisi
kadar bir zamana gerek görülmüs? Dünya da yildiz-
lar yaratilirken yaratilsa olmaz miydi? Olmazdi!
Cünkü bir evin odalari temelden sonra yapilir ve
meyve agactan sonra gelir. Böylece bir tek Dünya'
nin yaratilisi, bütün yildizlarin yaratis vakti-
ne denk düsüyor ve Dünya özel olarak "iki gün"de
(Bkz.: Fussilet 9) yaratiliyordu. Bu sekilde Dün-
ya ve Kâinatin yaratilisi "dört gün" sürmüstü.
Simdi sira Dünya'nin "dösenmesi"ne geliyor ve bu
döseme de "iki gün" sürüyor; daglar dikiliyor,
yeryüzü yesillendiriliyor, -bir havuz gibi- de-
nizler olusturuluyor ve her yer canlandirilip en
sonunda "insan" denen misafir de "buyur" edili-
yordu.

Iste hepsi "alti gün" süren Dünya ve Kâinatin ya-
ratilis öyküsü kabaca ve kisaca budur.

Bu yaratis teorisinden anlasilacagi gibi, uzay ve
madde "Allah'in mülk ve serveti olarak" Allah ile
berlikte "var" bulunuyordu. Cünkü Allah, mülk ve
serveti olmayan kupkuru bir Zat olamaz. Eger kup-
kuru bir Zat oldugu düsünülürse, o zaman bu kâi-
nat ve bütün bu olup bitenler O'nun zihninde (ya-
ni Ilâhî ilimde) canlandirilmis bir "hayal"e dö-
nüstürülmüs olur ki, bu da Allah'in kisisel ve
yaradissal gercegine zittir. Bu halde bos bir u-
zay yani hidrojen atomlariyla dolu bir genis sa-
hanin, Allah ile birlikte ve O'nun mülk ve ser-
veti olarak "var" bulunmasi zorunludur. Demek
yok'tan yaratisin asil sirri budur. Yani yildiz-
lar ve galaksiler, dünyalar ve günesler bir "e-
ser" olarak "yok"tan yaratilmistir. Fakat bu e-
serlerin maddesi ve sahasini yoktan yaratmaya
gerek yoktur ve yoktan yaratilmazlar. Eger bun-
larin da yoktan yaratildigi düsünülse, o zaman
icinden cikilmaz yanlis ve sapik düsünceler do-
gar. Demek, "eserler yok'tan yaratilir". Fakat
o eserlerin yapi malzemesi ve sahasi "var"dan'
dir, yokluk'tan degil. Böylece yaratis, mutlak
yokluga degil, görünüssel bir yokluga dayanmis
olur. Yani bir apartman yapilmadan önce "yok"
tur ve yokluktadir. Fakat onun yapimi icin ge-
rekli olan madde ve bos alan var'dir. Fakat a-
partmanin ortaya cikmasi icin sadece madde ve
sahanin var olmasi yeterli degildir. Bunlarla
birlikte bir mimara, bir plan ve programa ve
bir cok iscilere ve malzemeye gerek vardir.
Demek yaratis icin sadece maddenin varligi ye-
terli degildir. Maddeden baska yaratistan an-
layan bir Tanri'ya da gerek vardir. Bu halde
madde, Tanri'nin ancak cok kiymetli bir "ser-
veti" olabilir. Fakat bu servet, Sahibi olma-
dan hic bir i$e yaramaz. Para, onu kullanan
biri olmadan bir apartman yapamayacagi gibi;
madde de, onu degerlendirecek bir Yaratici ol-
madan bu kâinati yaratamaz, kendini kâinat ya-
pamaz. Cünkü madde yaraticilik kabiliyetinden
yoksundur ve bir yaraticinin kendini yaratik
yapmasi düsünülemez. Maddenin kendisinde yara-
ticilik degil, yaratilisa malzeme olus kabili-
yeti vardir. Bu halde madde Allah'siz olamaz
ve Allah'tan önce var bulunamaz. Cünkü hic bir
i$e yaramaz. Öyle ise maddeden önce Allah'in
bulunmasi ve madde O'nun "serveti" bulunmasi
gerekli ve sarttir. Kâinat ve kâinatta cereyan
eden olaylar da bunun delilidir. Madde, Allah'
in serveti olarak "sonsuz"dur, fakat O'nun em-
ri altinda olarak da "sonlu"dur.

Demek madde ve uzay (yani yaratis maddesiyle
dolu yildizsiz bo$ bir uzay) kâinatin yarati-
lisindan önce'dir. Fakat bunlar, Allah'tan ön-
ce olamazlar. Allah'tan "sonra"dirlar. "Allah'
tan sonra" oluslari ise, bunlarin, Allah'in
"mülk ve serveti" olmasidir. Mülk ve servet,
Sahibinin önüne gecemez.

Simdiye kadar Yaratan'i yaratilisi akilla bil-
meye ve bulmaya calisan filozoflar, mülksüz ve
servetsiz kupkuru bir Allah faraziyesiyle yola
ciktiklarindan yanlis ve sapik sonuclara var-
mislar. Kimisi dogayi Tanri yapmis, kimisi Tan-
ri'yi dogalastirmis; kimisi kâinati Tanri'nin
bagrindan cikarip, kâinati -bir günes gibi-
"Tanri'nin acilimi" saymis. Materyalistler ise,
maddeyi Tanri'nin önüne gecirip O'nun yerine
koyarak Tanri'yi dislamis. Kisaca, hepsi de
sapmis ve saptirmislar.

Simdi yukaridaki gerceklerin bilinmesiyle, yani
Allah'in mülksüz ve servetsiz olamayacagi ve
mülk ve servetin de Allah'in önüne gecemeyecegi
ve O'ndan önce var olamayacaklari hakikatiyle
madde, materyalistlerin elinden kurtarilmis o-
luyor.

Aziz kardesler! Bu, cok büyük bir inkilâptir.
Bunu mutlaka kutlayiniz ve kutlamaliyiz. Allah'
a hamdolsun!

Bu yazilanlarda görüldügü gibi, Bigbang Teorisi
iflâsin e$igindedir veya iflâs etmistir. Büyük
Patlama'ya dayandirilmamak sartiyla (Bilim ve
Teknik Dergisi'nde gecen) "Köpük Evren" veya
bizim adlandirdigimiz "Kabarcik Evren" teorisini
destekliyoruz ve bilim adam/kadinlarini da bu
teoriyi desteklemeye cagiriyoruz.

***

TAMAMLAMA (Bu "Tamamlama" sonradan konuldu.)

Ücüncü Yazi: "Okyanus Kaynamasi Teorisi"

Allah varsa, "kendikendi-
ne" olusum yoktur. Kendikendine olusum yoksa, her sey bil-
gili Biri'nin emir ve istegi altinda demektir. Gercek bir sanat-
kâr olan Allah ise, yaraticilikta uzun yollari degil, kisa yollari
secer. Yani bir emirle bir seyden birdenbire cok seyi yarata-
bilecekken, milyonlar yil gerektiren bir "evrimsel sürec"e yö-
nelmez. Bunun icin Allah "evrimle" degil, "birdenlik"le yarat-
mistir. Bu "Birdenlik Teorisi"ne göre Allah, kâinati da "Büyük
Patlama" ile degil, "Okyanus Kaynamasi" ile yaratmistir. Ya-
ni O'nun yaraticilik, ya$aticilik ve yöneticilik tahtini ta$iyan ve
kâinatin temelini olusturan ve adina "esir" veya "sicim" denen
"kozmik yaratis okyanusu"na, Allah, kâinati yaratmak istedi-
gi zaman bir emir ve enerji vererek onu ISItmis. Bu isinma so-
nucunda meydana gelen buharlasmalardan da bir anda tril-
yonlarca yildizi meydana getirecek gaz bulutlari olusmus. Bu
gaz bulutlarindan da, -buluttan simsek ve yagmurun cikmasi
gibi- on milyar trilyon yildiz meydana gelmis ve gelmektedir.
Bu meydana gelis de Allah'in hesabinca sadece "iki gün"
yani "kirksekiz saat" sürmüstür. Sonsuz bir kudretle i$ gören
bir yüce Yaratici icin bu sür'atli yaratis imkânsiz degildir. Kâ-
inattaki "genisleme" ise, yaratilan yildizlarin kozmik okya-
nusa verdigi "baski" ve "agirlik" tan meydana gelmektedir.
Her yeni bir yildizin yaratilisinda genisleme artmaktadir. Ve
bütün yildizlar boslukta degil, kozmik yaratis okyanusunda
"yüzmekte"dir.

Zaman: Yeni Cag'in sekizi, Ekim ayi.
Mekan: Avrupa.
Makam: Inceleme, Arastirma.
Boyut: Muranizm.

YAYINLAYAN
AVRUPA MURANISTLERI
* * *

Keine Kommentare: