Montag, 27. Oktober 2008

KUR'ANLILARLA BiR HASBiHAL

KUR'ANLILARLA BIR HASBIHAL

aciyan Allahin adiyla


"Filistin'de Filistinli örgütleri, Irak'ta Irakli di-
reniscileri, Afganistan'da El-Kaide'yi hep teslimolusa
ve eylemlerine son vermeleri cagrisinda bulunuyorsu-
nuz. Bu sekilde bir hareket ile haklari gasbedilenler,
yurtlari isgal edilenler nasil kurtulus bulabilir?
Müslümanlar nasil düzlüge cikabilir? Bu yaptiklariniz
dogru mu? Avrupa ve Amerikayla nasil birlik olup da
Müslümanlarin ezilmesine yardim ediyorsunuz?" seklinde
bir sual sorulabilir ve coklariniz tarafindan sorul-
makta oldugunun farkindayiz.

Cereyan etmekte olan ve üstesinden gelemedigimiz ve a-
leyhimize i$liyormus gibi görünen global dünya olayla-
ri karsisinda hemen ümitsizlige düsmeyiniz ve yanlis
yargiya varmayiniz. Henüz hersey bitmis degildir. $im-
di yapilan ve yapilmakta olan hata ve haksizliklarin
ve alinamayan haklarin ileride düzeltilme ve geri a-
linma imkâni vardir ve yakin gelecekte hepsi düzelecek
ve düzeltilecektir, insaAllah.

Dünya yönetimini ellerinde bulunduran politikacilar
iktidarlarini koruyabilmek icin bazi haklari ve halk-
lari politikalarina feda edebiliyorlar. Onlar yapmaz-
sa, baskalari onlarin yapamadiklarini yaparak iktidari
ele gecirebiliyorlar. Maalesef siyaset carki baska
türlü i$letilemiyor. En hakkaniyetli politikacilar da-
hi bu tür gidisten kendini kurtaramiyor. Cünkü elle-
rinde siyasal bir güc bulunan lobiler, kurumlar, ör-
gütler siyaseti istedikleri gibi yönlendirebiliyorlar.

Bu durumda sizin daha etkin lobileriniz yoksa bu gidis
degismeyecektir. Etkin bir lobi icin ya bilimsel bir
üstünlügünüz, ya ekonomik bir zenginliginiz, ya da
dinsel bir güzelliginiz olmalidir. Dinsel bir güzelli-
ginizin olabilmesi icin de Allah'in Dini'ni kalb ve
kafalari fethedebilecek bir uslupla ortaya serebilme-
lisiniz. El-Kaide gibi yaparsaniz kaybedersiniz ve
kaybettirirsiniz. Vazifenizi yapmadiginiz takdirde
"Müslümanlar her yerde nicin dayak yiyiyor, eziliyor,
itilip kakiliyor" dememelisiniz.

Filistin sorununun cözümü icin Amerika'yi zorlamanin,
onu zora sokmanin $u an icin büyük tehlikeleri var. Bu
tehlikelerin dogumuna meydan vermemek icin sabretmek-
ten baska care kalmiyor. Zira bir köyü kurtarmak icin
dünyayi atese vermek dogru olmaz. O halde sabredece-
giz. Sabredenler, biraz sikinti cekseler de sonucta
selâmete ererler, uzun ya$arlar. Sabirsizlarin ise öm-
rü cok kisa olur. Bunun pek cok örnegine sahit olmak-
tayiz.

"Sabretmeyenler ne kazaniyor?" bunu sormaliyiz. Filis-
tinli örgütler Filistin'i kurtarmak icin yarim asirdir
calisiyorlar. Bir arpa boyu yol alabildiler mi? Gayri
mesru metodlara basvurmakla da Filistin'in durumunu
daha berbat hale getirdiler, Filistin halkinin bir
parca saadetini de mahvettiler ve mahvetmektedirler.
Bu hep böyle mi gitmelidir, bunu da sormaliyiz.

Eger "madem karsimizda ba$ edemeyecegimiz bir güc var,
haklarimizi alamiyoruz, dünyayi yakalim olsun bitsin.
Bize haram edilen bir dünya baskalarina da haram ol-
sun!?" denilirse.

Bizim tek ve biricik derdimiz Irak ve Filistin sorunu
degildir. Bizim asil ve en önemli ve en birinci derdi-
miz Allah(cc)in adini yüceltmek, O'nun dinini dünyaya
yaymaktir. Bir Avrupali ve Amerikali'nin da Allah'in
dinini bilme ve tanima hakki vardir. Onlar da bu hak-
larina sizin iyi örnek ve tanitiminizla kavusabilir-
ler. Iste bu derdin devasi icin bazi kücük veya büyük
haksizliklara sabretmek zorundayiz. Asri kazananlar;
Allah'a inanc ve Ibadet'ten sonra Hakkin geregine u-
yanlar ve sabredenlerdir. Sabri olmayanlar kaybedecek-
tir. Bunun icin inanc ve ibadette ve hem günahlara ve
belâlara karsi sabir sarttir.

Hz. Peygamber(sav)in dini, dâvâsi, dâveti ve misyonu;
toplumu vahsetten medeniyete, karanliktan aydinliga,
egrilikten dogruluga cikarmaktir. Eger "Sünnet" diye
uygulanan $eyler insani vahsetten medeniyete, karan-
liktan aydinliga cikariyorsa, o Sünnet dogru Sünnet'
tir. Eger bunlarin ziddina götürüyorsa, o da bâtil ya-
ni asilsiz Sünnet'tir, deccalliktir. Cünkü hakiki
Sünnet insani vahsete götüremez, götürmemeli. Evet,
bugün "Müslüman" denen kimselerin uyguladigi sünnet
insanlari nereye götürüyor? Bu iyi takip edilmeli ve
yanlis yapanlar engellenmelidir.

Kur'ansal yasa olan $eriat, bizi diktatörlükten ve za-
limce hükmetmekten ve hükmedilmekten kurtarmak icin
gelmistir. Bunun da neticesi demokrasi olabilir, dik-
tatörlük olamaz. Bunun icin siyaseten dünya saadeti-
miz diktatörlükte degil, demokrasidedir. Demokrasinin
kurulusunda Ortadogulular biraz zarara ugrasalar da ö-
nemi yoktur. Demokrasiyi kazanmak ve kazandirmak, ge-
lecek zarari fazlasiyla siler, kâr getirir. Bunun icin
Irak'ta olanlara fazla üzülmemeliyiz. Ve demokrasiyi
engelliyecek i$lere destek vermemeliyiz.

Müslümanlar arasinda iyiler de bulunur kötüler de. Fi-
kir ayriligi yüzünden birbirine zit olanlar da bulu-
nur. Ve bunlar arasinda ister istemez mücadele ve sa-
vas da olur. Bunlar i$in dogasi icabidir. Yoksa Müslü-
manlar sadece birilerinin yazdigi raporlarlar yüzün-
den carpismaz. Bu tür raporlar olmasa da inanc ve fi-
kir birligi yapamamis kitleler dogal olarak birbirle-
riyle mücadele eder, savasirlar. Bunlar Müslümanlar a-
rasinda da olabilir. Bu duruma meydan vermemek veya
böyle bir durumdan kurtulmak icin fertler kendi keyf
ve akillarini birakip birlestirici bir lidere tabi ol-
duklarinda inanc ve fikir birligine varip aralarinda-
ki anlasmazliga son verebilirler. Müslümanlar icin
$imdi böyle bir lider Hz. Mehdi'dir. Ve O $imdi cok
sükür aramizdadir. Onun emir ve talimatlarina uyanlar
otomatikman birlesmis olur. Ve bu birlesme simdi en
birinci ve en büyük farzdir.

Müslümanlar arasi birlesmeden sonra ülkeler arasi bir-
lesmeye gidilmelidir. Yalniz diktatörlerle birlik ol-
maz. Islâm ülkelerinin basinda diktatörler oldugu hal-
de onlarin "Islâm Birligi" adi altinda birlesmesi de-
mek, diktatörlügün kuvvetlenmesi demektir. Müslüman-
lar böyle bir birlige razi olamaz, yardim edemez. Is-
lâm Birligi icin önce Islâm ülkelerinin diktatörlük-
ten temizlenmesi gerekir. Irak'ta da bu temizligin
birincisi yapilmaktadir. Bu temizlige engel olunmama-
lidir.

Ücüncü birligimiz de Bati ile olacaktir. Cünkü dünya-
mizin gelecekteki yönetimi bunu gerektiriyor. ABD,
zayiflayip dünya liderligini kaybedebilir. Onun mey-
dana getirecegi boslugu doldurmak icin hazirlikli ol-
mamiz gerekmektedir. Hem Israil, Filistinli örgütle-
rin kücük darbeleriyle yola gelmez. Ona büyük darbe-
ler gereklidir. Islâm ülkelerinin gücü ise buna yeter-
sizdir. Yeterli olmak icin önce Islâm ülkeleri kendi
aralarinda sonra da Avrupa Isevî Birligiyle birlesme-
li.Ancak bundan sonra Filistin'in haklari alinabilir.

El-Kaide'nin Avrupa'ya ateskes önermesi sevindirici
bir haberdir. Avrupa bu öneriyi reddetmis olsa da,
El-Kaide ateskesini sürdürmeli, teröre son vermeli ve
Amerikayla da barisin yollarini aramalidir. Bu dünya-
yi dostluk dünyasi yapmali, düsmanlik dünyasi olmak-
tan cikarmaliyiz.

Peygamberden sonra bos kalan elcilik makaminin doldu-
rulmasini "$irk" olarak görenler bulunmaktadir. Eger
Kitap yeterli olsaydi Allah peygamber göndermezdi.
Gönderdigine göre, demek ki sadece Kitap yeterli olmu-
yor.Ilkokul birinci sinif ögrencilerinin önüne kitap-
lari koysak, "haydi cocuklar kendi kendinize okuyun"
desek, bir ögretmen tayin etmesek, okuyabilirler mi?
Veya okuma-yazma bilen bir ortaokul ögrencisinin önü-
ne fizik-kimya kitaplarini koysak, "sana ögretmen ge-
rekmez, kendi kendine ögren" desek, ögrenebilir mi?
Bir üniversite ögrencisi olsa da mutlaka bir ögretme-
ne ihtiyaci olacaktir. Bu durumda "devlete $irk olma-
sin" diye, ögretmenleri ortadan kaldirsak, $irkten mi
kurtulmus oluruz, yoksa bir gercegi mi inkâr etmis o-
luruz? Elbette böyle bir $eye "inkâr" denecektir.

Bunun gibi, Allah'in Kitabi da olacaktir, Peygamberi
de olacaktir. Peygamberin bulunmadigi zamanda ise, o
dinin bilginleri, kalbcileri, akilcilari, aydinlari
ve arastirmacilari Peygamberin yerinde ögretmenlik
yapacaklardir. Bu ögretmenleri dislayip, insanlara:
"Siz Kur'ani kendi kendinize okuyun, ögretmenlere mü-
racaat etmeniz $irktir, küfürdür" diyemeyiz.

Kur'andan kendi kendine faydalanabilecek olanlar hal-
kin yüksek okur-yazar ve aydin tabakasidir ki, onlar
da yüzde 10-20 eder. Geri kalan yüzde seksen-doksani
ise bir ögretici olmadan yapamaz. Kur'an cok basit ve
acik anlatimli olsa da yine de ögreticisiz olmaz. Bu-
nun icin halk, camide imami can kulagiyla dinler, onu
kendine ögretmen yapar. Âlim ve Evliyalari da örnek
kabul eder. Üstadlara talebe olur. Bu hareketlerin
-kesinlikle- $irk ile bir alâkasi yoktur. Eger herke-
sin -dogustan itibaren- bir Evliya kafasi olsaydi, o
zaman belki bir ögretmene ihtiyac olmazdi.

Bunun icin halkin yüzde doksani elcilige muhtactir.
Peygamberden sonraki elcilik ve ögreticiligi $irk ola-
rak görenler acaba bu gercegi ne zaman görecekler, me-
rak ediyoruz? Eger bu gercegi hâlâ kabul etmemekte di-
reten birileri varsa, din ile halk arasindan cekil-
sin, bakalim oluyor mu? Madem Kur'an yetiyor, o biri-
leri nicin din ile halk arasinda rehberlik yapiyor, u-
yariciliktan vazgecmiyor? "Kur'an okuyun" desin, ara-
dan cekilsin. Nicin konferanslar veriyor, onlarca ki-
tap yayinliyor? Cünkü din elcisiz olmaz. Halk rehber-
siz olmaz. Iste bunun icin kelime-i $ehadet'in ikinci
cümlesi, birinci cümlesi kadar kuvvetle elcilige, ög-
reticilige inanci gerektiriyor ve "Peygambersiz Allah,
Allahsiz Peygamber olmaz" dedirtiyor.

$imdi bile, aranizda Kur'ani yorumlayabilecek seviye-
de "dinden anlayanlar" bulundugu halde yine de cere-
yan etmekte olan global dünya olaylari karsisinda sas-
kinlik icinde bulunuyorlar. Ne yapacaklarini, ne ede-
ceklerini bilemiyorlar. Demek din i$leri rehbersiz,
lidersiz, öndersiz olmaz. Elcisiz ise hic olmaz.

Evet, din elcisiz olmaz. Asirlar da elcisiz olmaz. Ye-
ni Cag'in da bir elcisi var. Bu gercegin geregi ola-
rak bugün Allah'in Mehdisi (gizli olarak) aranizdadir.
Eger onun gercekliginden süphe ederseniz, kazanciniz
olmaz. Fakat kaybiniz cok büyük olur. Ne yazik ki Hz.
Mehdi'nin kabulünde bir aldirmazlik, bir cekingenlik,
bir red ve inkâr görmekteyiz. Kimisi 20. asrin Mehdisi
Bediüzzaman'dan baskasini kabul etmiyor. Kimisi kendi
kafasina uygun bir Mehdi bekliyor. Kimisi de böyle bir
$eyi kabul etmiyor. Bunlar gecmis zamanda da ya$anmis.
Hz. Peygamber(sav) de Hiristiyanlar tarafindan kabul
görmemis veya inkâr edilmis. Evet, Kur'anlilar Hz.
Mehdi karsisinda Hiristiyanlarin düstügü hataya düsme-
melidir.

Onun emir ve talimatlari bildirilerimiz araciligiyla
sizlere iletilmektedir. Bu iletileri görmezden gelip
kendi bildigini okumaya devam edenleri de görüyoruz.Bu
dogru mu? Herkesin keyfine ve aklina göre yönetim ol-
maz ki, bu dogru olsun! Herkes kendi keyfine göre ha-
reket edecek olursa, Kur'anlilar bir cikis bulamaz,
cikmazda kalir. Bu cikmaza düsmemek ve ondan kurtul-
mak icin Allah'in Mehdisi'ne uymak sarttir.

Onun verdigi emirler hosunuza gitmeyebilir.Peki sizin
hosunuza gidecek emirlerin isabetli olacagi nereden
mâlum? Allah'in Mehdisi ise, Allah'in yol göstermesiy-
le hareket eder. O, bir konuda karara varir, emir ve-
rir. Fakat onun aldigi karar ve verdigi emir, yalniz
gelmis zamanla ilgili degil; yakin gelecekle, uzak ge-
lecekle ilgili hattâ ötedünyasi da hesaplanarak veril-
mis bir emirdir. Siz onu yanlis görürsünüz. Halbuki o,
sizi büyük bir zarardan kurtaracak faydayi tasimakta-
dir. Bunun icin onun emirleri karsisinda kendi bildi-
gini okumaya devam edenler cok büyük zararlara ugrar-
lar ve ugratirlar. Tabi bunlarin hesabi ötedünyada
mutlaka sorulacaktir. Allah'in Mehdisi'ni birakip da
dinde sapitmis ve azitmis sözde cihadci liderlerin pe-
sinden gitmek icin can atan, onlari ve onlar gibileri
yüceltenler iyi düsünsünler. Biz Hakki ne kadar duyur-
sak da, Peygamber de olsa mutlaka bir muhalifi buluna-
caktir, bunu biliyoruz. Bu durumda "Allah dogruyu gör-
dürsün" demekten baska caremiz yok. Hakki zorla kabul
ettirmek de haddimiz ve hakkimiz degil.

$u anda Amerika'nin egemenliginin düsürülmesinin teh-
likeleri var. Eger Amerika zarar görürse, ondan daha
tehlikeli güclerin dünya egemenligini ele gecirme ih-
timali var. Buna meydan vermemek durumundayiz. Bunun
icin Amerika'nin egemenligini -bir müddet- koruyaca-
giz. Dünyayi adalet ve hakkaniyetle yönetebilecek bir
seviyeye gelmeden onun egemenligi zarar görmemelidir.
Bunun bizim icin sikintilari olabilir. Bu sikintilara
katlanmak zorundayiz. Peki, bunun bizim icin bir fay-
dasi yok mu? Elbette var! Cünkü savas ortaminda en bü-
yük cihad olan Allah'in Dini'ni tanitma imkâniniz yok-
tur. Ama baris ortaminda bunu yapabilirsiniz. Iste bu
ortamda Kur'anlilar, Allah'in Dini'nin güzelliklerini
gösterme firsati bulurlar. Avrupa ve Amerika halklari
da buna muhtactir. Ama siz bu ortami bozarsaniz, Al-
lah'a ve Dinine kötülük yapmis olursunuz. Allah icin
mücadele etmek isteyenler Allah'in Mehdisi'ne uyarlar,
bu kötülükten uzak kalirlar. Iste asil cihad budur.
Allah'in Dini'nin güzelliklerinin tanitilmasina engel
olanlar ise cihad degil, cinayet i$lemis olurlar. Al-
lah'in Dini'nin dostluk, baris, güvenlik oldugunu fi-
ilen göstermek ve isbatlamak zorundayiz. Kin, nefret
ve öfkesini Allah'in Dini'ne feda etmesini bilmeyenler
mücahid olamaz, onlar cihadi anlamamis demektir.

Unutmayalim; Hz. Peygamber(sav)in misyonu, toplumu me-
denilestirmek, insanligi aydinlatmak ve insanlari in-
sanlastirmaktir. Eger onu örnek aliyorsaniz, sizin de
hareketiniz onunkine benzemelidir. Yoksa Allah'in di-
nine düsmanlik etmis olursunuz. Hz. Peygamber elcili-
ginin baslangicinda kendisine yapilan i$kencelere sab-
retmisti. Dinin zaferini isteyenler sabretmesini bil-
melidir. O halde Allah'in Mehdisi'nden izinsiz kimse
kendi basina savasa kalkismamalidir. Onun emri ve izni
olmadan yapilacak savaslar, cihad degil cinayettir.

Hz. Peygamber(sav)in dinin kurulusunda gösterdigi sab-
ri, harabolmus Islâm Dünyasi'nin yeniden in$aasinda
bizim de göstermemiz gerekiyor. Öyle ise sabir, gayret
ve itaati bu yeniden in$aanin harci yapmaliyiz.

"Muhafazakârligimiz ne ve nasil olmalidir?" Muhafaza-
kâr olacaksak Hakk'in muhafazakâri olacagiz, bâtilin
muhafazakâri degil. Allah'in Mehdisi'ne tabi olanlar
gercek muhafazakârligi yakalamis olurlar.

Not: Irak'taki iskenceciler bütün dünyaya rezil oldu-
lar. Ayrica sizin onlari rezil etmenize veya intikam
almaniza gerek kaldi mi? Müslümanlar, "yapilmasi gere-
kenler"i yapmalidir, "yapilmamasi gerekenler"i birak-
malidir. Haksizliklara karsi ses cikarma hakkiniz var.
Fakat bu ses cikarma ölcülü olmalidir. Kendi cirkin-
liklerinizi de görerek hareket etmelisiniz. Düsmanlik-
larin körüklenmesine yardimci olmamalisiniz. Olaylarin
oyuncagi degil, hâkimi olmalisiniz. Yani onlar sizi,
varilmasi gereken hedeften saptirmamali.

Not 2: Yalniz dinsizlige götüren liderler degil, Müs-
lümanlar icinde dinde azitmis ve sapitmis liderler de
birer deccaldir. Müslümanlar bu deccallara karsi dik-
katli olmalidir.

Not 3: "Islâm Dünyasi var mi?"
Islâm Dünyasi hem vardir, hem yoktur. Vardir, fakat
harabolmus bir halde vardir. Yoktur, cünkü harap hal-
deki bir âleme, "Islâm Dünyasi" denemez. Islâm Dünya-
sinin bu harap halden kurtulabilmesi, Allah'in Mehdi-
si'ne uymakla mümkündür. "Mehdi konusunda aceleci ol-
mayalim" diyenler, gec kalmis olmayacaklar mi?

Yüce Allah ilham ediyor ki:

MÜSLÜMANLAR, ALLAH'TAN BILGI, ISIK VE GÖREV ALMIS
ALLAH'IN MEHDISI'NI BIRAKIP DA
DINDE AZITMIS VE SAPITMISLARIN PESINDEN GITMESIN!

Allah'in Mehdisi de diyor ki:

EY KUR'ANLILAR!
HEDEFINIZ, YIRMIBIRINCI ASRI
BIR "MUTLULUK CAGI" YAPMAKTIR!

Zaman: Yeni Cag'in dördü, Nisan'in son haftasi.
Mekan: Avrupa.
Makam: Diyalog.
Boyut: Muranizm.
YAYINLAYAN
AVRUPA MURANISTLERI
* * *

Keine Kommentare: