Donnerstag, 23. Oktober 2008

D i N N A M E

D i N N A M E

(Dogru Din Nedir?)

din gönderen ALLAHin adiyla


Dogru din nedir? Bu sualin en dogru cevabini bize ancak
evren ve insanin Sahibi verebilir. O'nun verdigi cevabi da
yine O'nun "Son Kitab"indan ögrenebiliriz. Son Kitap
Kur'anda "dogru" ve "Gercek Din"in tarifi $öyledir:

"Ey inanclilar! Allah'a, O'nun elcisine, elcisine indirmis
oldugu kitaba inanin. Kim Allah'i, O'nun meleklerini,
kitaplarini, elcilerini ve âhiret gününü inkâr ederse,
dönüsü olmayan bir sapikliga gömülmüs olur."
(Nisa 136) Ayrica bak: (Bakara 177 ve 285)

Demek dogru bir dine sahip olmanin temel sartlari:
Allah'a, elcilerine, kitaplarina, meleklerine ve ötedünya-
sina inanctir. Bunlardan birini inkâr eden veya kabul et-
meyenler ise, dinde dogrulugu kaybetmektedir. Buna
göre dogru bir dine sahip olabilmek icin Müslümanlarin
Incil'i, Hiristiyanlarin da Kur'an'i kabul etmeleri gerekmek-
tedir.

Hiristiyanlar Kur'an'i kabul ettikleri takdirde, Isa'nin tanri-
lastirilmasini ve tanriogullugunu terketmeleri gerekir. Cünkü
Kur'an, Müslümanlara: "Incil'e inanin, fakat Isa'nin tanriligi-
na ve tanriogulluguna inanmayin" der. Müslümanlar bu inan-
ci kabul ederken Hiristiyanlar kabul etmezse, kabul etme-
yenler dinde egrilige düsmüs olurlar. Eger Kur'ani inkâra
kalkarlarsa, kendi Kitaplari da inkâra ugrar. Ancak Müslü-
manlar, Kitaplari inkâr edilse de, baska inanclilarin Kitap-
larini inkâr etmezler. Sadece hakli olarak Isa'nin tanrilas-
tirilmasi ve tanriogullugu gibi bir kac noktaya itiraz ederler.

Eger Hiristiyanlarin bu itirazlara karsi Incil disinda bilimsel
ve felsefî bir delilleri varsa, getirsinler, o itirazlari yok etsin-
ler. Kur'an karsisinda Incil delil olamaz. Cünkü Incil'deki
fikirler Kur'an tarafindan cürütülmektedir. Bu cürütme kar-
sisinda Kur'an inkâr edilirse, Incil de inkâr edilir. Yani Incil
bir hüküm kaynagi olmaktan cikar. Zaten yeni ve son bir
Kitap dururken, eskisine ve öncekine itibar edilemez. Si-
niflarini gecmek isteyen ögrenciler, okula yeni getirilmis
ders kitaplarina uymak zorundadirlar. "Biz eski kitaplara
uyacagiz" dediklerinde sinifta kalacaklardir. Inanclilarin du-
rumu da ögrencilerin durumu gibidir. Imtihani verebilmek
isteyenler, son ve yeni Kitaptaki degisiklikleri dikkate al-
mak zorundadirlar. Aksi halde imtihani kaybedeceklerdir.
Kur'an olmasaydi böyle bir kayip da söz konusu olmazdi.
Ama ortada 15 asirlik bir Kur'an var.

$imdi gelelim inanc sartlarina. Inanc sartlarinin birincisi:
"Allah'a inanc"ti. Allah, bir ve tek'tir, ezelî ve ebedîdir. E-
zelî ve ebedî olanin oglu-kizi olmaz. Iki Tanri ise, bu kâi-
natin denge ve düzenini bozar. "Gercek Tanri" olan Allah,
herseye gücü yeten bir Varlik oldugundan, O'nun ortaga
ihtiyaci yoktur. Dolayisiyla, Katolik fikriyati olan Hz. Isa'
nin tanriliginin ve tanriogullugunun bir asli ve gercekligi yok-
tur.

Ikinci inanc sarti: "Elcilere inanc"tir. Elcilere inanmaliyiz.
Hz. Isa'ya inandigimiz gibi, son Elci Hz. Muhammed'e de
inanmaliyiz. Cünkü en son ve en yeni inanc bilgileri, Son
Elci'dedir. Gecmis Elcilere inanirken de, onlari tanrilastir-
mamaliyiz. Eger Hz. Isa'nin dogumu bir mucize ise, Hz.
Âdem'in yaratilisi daha büyük bir mucizedir. Bu büyük
mucize, Hz. Âdem'i tanriogulluguna cikarmazken, Hz. I-
sa'nin yarim mucizeligi onu nasil tanriogulluguna cikarabi-
lir? Hem Tanri'nin bir ogula ihtiyaci yok ve olamaz ki!

Hz. Âdem'in cennette i$ledigi günah, kendisine aittir. O-
nun günahini baskalarina yüklemek büyük adaletsizliktir.
Cünkü adalet'in önemli ilkelerinden birisi: "Birisinin i$le-
digi sucun cezasini bir baskasi ödemez"dir. Sonsuz ada-
let sahibi olan Allah, nasil bu ilkenin aksine i$ yapar da
bütün insanlarin günahini Hz. Isa gibi günahsiz birine yük-
ler? Bir kimsenin i$ledigi suc yüzünden bütün insanligi
günahkâr saymak ise, zulümlerin en büyügüdür! I$te Kur'
an bu zulümlere izin vermez. Demek Hz. Isa'ya, Kur'anin
tarif ettigi sekilde inanmaliyiz. Tabi dogru bir inanc sahibi
olmak istiyorsak...

Ücüncü inanc sarti: "Kitaplara inanc"tir. Tanri Kitaplari ol-
madan, biz gercegi bilemeyiz. Bunun icin Tanri Sözü'ne
muhtaciz. Fakat O'nun Kitaplari'na inanirken, yeni-dogru
ve yeni-gercegi ancak Sonuncu Kitap'ta bulabiliriz. Bunun
icin de eski Kitaplari yeni Kitapla test edip yanlislarimizi
düzeltmemiz gerekir. Bu geregi yerine getirmeyenler ise,
bütün Kitaplari inkâr etmis olur. Bu inkâr da, imtihanin
kaybedilmesi demektir.

Dördüncü inanc sarti: "Meleklere inanc"tir. Melekler, Al-
lah'in i$indan yarattigi kâinat i$cileri ve ILahî Yönetim Sal-
tanati'nin memur ve askerleridir. Yildizlar, bu i$insal varlik
olan memur ve askerlerin binegi, uzaygemisi, mekani, sara-
yi, vatan ve yurdudur. Biz nasil yildizlarda olsak da oradan
baktigimizda dünyadakileri göremezsek, dünyadakiler de
yildizlardaki varliklari göremezler. Demek melekleri görme-
sek de, varliklarini kabul etmek ve gözün herseyi göreme-
yecegini de bilmek zorundayiz. Melekleri görebilmek icin
i$insallasmak gerekir. Bu da ancak Peygamberlere has bir
mucizedir. Bize düsen, Son Peygamber'in getirdiklerine
inanmaktir.

Besinci inanc sarti: "Ötedünyaya inanc"tir. Âhiretin varligi,
dünyanin varligi kadar kesindir. Cünkü yüce Yaratici'nin
vaadidir. Allah'in adalet ve acimasi da âhireti gerektirmek-
tedir. Cünkü ancak ebedî bir âlemin varligiyla insanlarin
dünyadaki iyilik ve kötülükleri tam karsilik bulabilir. Cünkü
hesap, ceza ve mükâfat icin bu dünya cok kücük ve yetersiz
bir yerdir. Bunun bir örnegi $udur: Bir inkârci dinsizin sucu,
bütün kaînat ve kâinatlilari idam etmek gibi cok büyük bir
cinayettir. Bu cinayetin karsiligi da ebedî bir azaptir. Bu a-
zap ise dünyada verilemez. Cünkü dünya ebedî degildir.
Eger dünya ebedîlestirilecek olsa, insanlar dogmaya devam
edeceginden, bu da dünyanin kapasitesinden fazla insan de-
mek olacagindan, dünya ya$anmaz hale gelir. Meselâ bu
yeryüzü 60 milyar insani barindirabilir mi? 6 milyar insani
barindirmakta zorlanan dünyamizin nüfusu 12 veya 20 mil-
yara ciktiginda insanlik belki daha zor günler ya$ayacak.
Dünyamizin bundan fazla yük kaldirmasi mümkün olmaya-
cagindan meselâ yüz yil sonra kâinat ve dünyanin yikilmasi
gerekiyor. Bu hesabi bizden önce yapmis olan yüce Yarati-
ci gönderdigi Kitaplarinda kiyameti bize haber vermistir. Bu
haberler Kur'anda cok acik zikredilmektedir.

Eger âhiret olmaz ve getirilmezse, insanliga cok büyük zu-
lüm edilmis olacagi gibi, kâinat, dünya ve icindekilerinin de
anlami yok edilmis olur. Bu ise Yaratan'in amacina zit bir
sonuc olacagindan, o Yaratici buna izin veremez, zulme
razi olamaz. Âhireti inkâr eden, dünyayi inkâr etmek zo-
rundadir. Bu da, akilli ve sapkin olmayan insanlar icin
mümkün degildir.

Yehova $ahitleri'nin düsündüklerinin aksine, ruh ölmez ve
yok olmaz. Cünkü ruh, Yaratan'in emri'dir. Ruh, Yaratan'
a ait bir emir oldugundan, yani maddî bir varlik olmadigin-
dan, ölümsüzdür. Nasil komputer programlari, programci
tarafindan yok edilmedikce kendiliginden ölmez ve yok ol-
mazsa, insan bedenlerinin bir i$iksal ve enerjik programi
olan ruh da, sahibi olan Allah tarafindan yok edilmedikce
ölmez ve yok olamazlar. Demek Yehova $ahitleri, ruhun
öldügüne dair inanc ve düsüncelerini düzeltmeleri gereki-
yor.

Ayrica cennetin dünyada kurulacagina dair inanclarini da
gözden gecirmeleri gerekmektedir. Cünkü dinsel ve bilim-
sel veriler, yüzyil icinde veya sonunda dünyanin ya$anmaz
hale gelip son bulabilecegini söylemektedir. Ilk insandan
yirmibirinci asrin sonuna kadar dünyaya gelmis ve gitmis
insan sayisi ise, 300 milyar ilâ 600 milyar arasinda bir ra-
kam tahmin edilmektedir. 300 milyar insanin diriltilecegini
ve hesap verecegini düsünürsek, bu dünya bu kadar insa-
nin -evsiz halde ve hertaraf dümdüz bir meydan haline
getirilmis olarak- yalnizca toplanmalari icin yeterli olabilir.
Ama cennet ve cehennem icin daha büyük bir mekan ge-
rekmektedir. Haydi cehennemlikler icin Günesin sathi ye-
terlidir diyelim. Cennetlikler ne olacak? Onlar icin de yil-
dizlar kadar büyük, genis ve güzel mekânlar gereklidir.
Bunun icin de dünya ve kâinatin, yikilip ebediyete elverisli
ve lâyik bir sekilde yeniden kurulmasi gerekiyor.

Kötüler yok edilerek insan sayisini azaltip dünyaya sigdir-
mak mümkün degildir. Cünkü inanclilar icinden az suc i$le-
yenlere az ceza verilir ve cezasini cekenler cennete nakle-
dilir. Mutlak inkârcilar ise, ebediyen cehennemde kalir. Al-
lah'in adaleti de bunu gerektirir. Yoksa ayrim yapmadan
bütün kötüleri yok etmek, zulüm olur. Allah'in merhameti de
bu zulmü kaldirmaz, izin vermez. Bu da, kötülerin ancak kö-
tülükleri kadar ceza görmelerini sonra da saliverilmelerini
gerektirir. Bu da, cennetliklerin sayisini cogaltir. Bu hesaba
göre insanligin yaridan fazlasi cennetlik olacaktir. Bu da,
ikiyüz milyardan fazla insan eder. ("700 bin veya 7 milyon-
dan fazla insan cennete girmeyecek" gibi söylentilerin bir
asli yoktur).

Ancak din düsmanlari ve mutlak inkârcilar cehennemde e-
bedî kalacaklardir. Eger ebedî cehennem olmazsa. ebedî
cennet de olmaz. Cennetin cennet olmasi, ancak cehenne-
min varligiyla ve ebedîligiyle mümkündür. Demek kâinatin
yikilisi olan kiyamet ve sonrasindaki dirilis ve hesap verme,
insanlik icin zaruridir.

Buraya kadar "Dogru Din"in "inanc sartlari"ni gördük.
"Dogru Din"in bir de "Teslimiyet Sartlari" vardir. "Allah'a
teslimiyet sartlari" ise, baslica: Ahlâk, Ibadet ve Iyilikcilik'
ten olusmaktadir. En önemli ibadet: Namaz ve Dua ve fa-
kirlerin yardimina ko$ma'dir. Sonra ve birlikte Hac, Oruc,
Kurban gibi ibadetler gelmektedir. (Bakiniz: Bakara 177)
Bu sartlari yerine getirenler "Dogru Din"i kazanmis olurlar.

Not: Kur'an, kendinden önceki Kitaplari iceren "son" ve
"yeni" bir Kitap oldugundan, Allah'in daha önceki Kitap-
lari koruma zorunlugu yoktur. Yeni geldi mi, eskisinin hük-
mü kalkar. Eger böyle olmasaydi bugün bütün Peygamber-
lerin Kitabi elimizde olurdu.

Not: Bu bildiri, bir Avrupa Muranisti olan Hüseyin Avdic
tarafindan kaleme alindi.

Zaman: Yeni Cag'in yedisi.

YAYINLAYAN
AVRUPA MURANISTLERI
* * *

Keine Kommentare: