Sonntag, 22. August 2010

ATEİSTLER SORUYOR KUR'ANİSTLER CEVAPLIYOR 4

ATEISTLER SORUYOR KUR'ANISTLER CEVAPLIYOR 4

Bay Emre,

"Eger erkekler kadinlari taciz ediyorsa cözüm erkekleri egitip
yeri geldiginde cezalandirmaktan gecer" diyorsunuz.

Ben de diyorum: Peki, bu erkekler 50 veya yüzyildan beri
egitilmiyor mu? Yeri geldiginde cezalandirilmiyor mu? Ikisi de
yapiliyor degil mi? O halde bu erkeklerden bir kismi nicin
hâlâ kadin ve cocuklara musallat oluyor? Nicin her ikibucuk
dakikada bir kadin veya cocuk tecavüze ugruyor? Demek ki,
kendini kontrol edemeyen erkekler var.

Simdi bu aci gercekler karsisinda kadin kendini korumasin mi?
Ve müslüman bir kadin örtüsünü nicin terketsin?

Sonuc olarak: Kadini siz yaratmadiniz. Kadini kim yarattiysa,
onun koruyucusu da O'dur. Kadinin nasil giyinmesi gerektigini
de ancak O belirler. Bu durumda siz elbette zulüm gören bir
kadinin yardimina kosabilirsiniz. Fakat müslüman bir kadinin
örtüsüne karisamaz ve onu örtüsünden soyamazsiniz. Böyle
bir seyi kendinize hak gördügünüz takdirde, benim de sizin
karinizin veya kizinizin başini örtme ve onlarin acik-sacikligini
engelleme hakkim dogar.

Erkekler ne zaman meleklesirse, müslüman kadin da ancak
o zaman örtüsünü terkedebilir. Siz erkekleri meleklestirmeyi
basardiginiz zaman, lütfen haber verin, biz de gerekeni yapalim.

Ve, kendi keyfinize göre bir dünya ve düzen kuramayacaginizi
anlamalisiniz artik.

Ikinci konu:

"Ben hic bir tanridan bir talepte bulunmadim ki lutfedildigi icin
sukredeyim" diyorsunuz.

Yazdiklarimi okumadiniz mi? Yoksa anlamiyor musunuz?
Dikkat ederseniz: "Eger sizin ezeli bir ruhunuz olsaydi" dedim.
Fakat siz, insanin ruh ve bedenden meydana getirilmis bir varlik
olduguna inanamadiginiz icin yazdiklarimi anlayamiyorsunuz.

Siz var olmadan önce bir "yok"tunuz. Yoklukta olan biri nasil
talepte bulunabilir? Siz bir cümleyi yazarken, o cümle sizden
"lütfen beni yazin" diye bir talepte bulunabilir mi? Siz o var
olmayan cümleden bir talep bekler misiniz? Yoksa kendi
isteginize uygun olarak onu yaziverir ve var ediverir misiniz?
Işte siz de, bir cümle gibi "var edilivermis" bir varliksiniz. Yani
bir "yaratik"siniz.

Sizin bir robot yarattiginizi farzedelim. Sizin yaratiginiz olan
bu robota; ruh (yani hangi fiil ve hareketleri yapabileci
belirlenmis bir program ve bilinc), sonra akil, bilgi, kudret ve
enerji verseniz ve sonra akil sahibi bu varliga deseniz ki: "Seni
ben yarattim. Bana hizmet etmek zorundasin ve tesekkür
borclusun". Bu robot da: "Beni yaratirken, bana sordun mu?
Ben sana hic birsey borclu degilim" dese, ne yaparsiniz?

Işte siz de bu robot gibi bir varliksiniz. Yani size (bizce kimin
verdigi mâlûm olan) bir hayat ve beden verilmis ve dünyanin
tepesine bir kral ve kralice gibi oturtulmussunuz. Ama
oturdugunuz hayat tahtinin üzerinde ahkâm kesiyorsunuz: "Ben
hic kimseye borclu degilim!" Gercekten borclu degil misiniz?
Ama Kur'an, "borclu" oldugunuzu ilân ediyor. Tabii, "ben ona
inanmam" deyip, pacayi simdilik yirtabilirsiniz. Ama simdilik!
Bu hayatin bir de "ötesi" var. Inanmasaniz da bu öteye
gececeksiniz ve hesap vereceksiniz. Sizin inkâriniz
onu yok etmez. Ey ölümü öldüremeyen ve dogumlari
durduramayan bay Emre! Gücünüz yetiyorsa, ölmeyin.
Ölmeyin de, "hesap"tan kurtulun...

Bay Emre ve Bayan Frkn,

Bana verdiginiz cevaplara karsilik sayfalar dolusu cevap yazmam
mümkün. Fakat gerek görmüyorum. Yalniz size şu kadarini
söylemeliyim:

Müslüman kadinlarin, siz ateistlerin kadin koruyuculuguna ihtiyac-
lari yoktur. Onlar kendilerini ancak dinlerinin emirlerine göre
korurlar. Eger siz gercekten kadinin koruyucusu olmak istiyorsaniz,
onlara kendi yaşam biciminizi dayatmaktan vazgecin. Onlarin dinsel
hak ve özgürlüklerine dokunmayin.

Eger "yasalar var, kurallar var, kamusal alan var" derseniz; bir tarafin
öbür taraftakine kendi ideolojisini dayatmasi "yasa" degildir. Yasa,
milletin dinsel hak ve özgürlüklerini serbest birakmak ve halk kesim-
lerini esit kilmaktir. Eger siz bu esitlige razi olmaz ve serbestligi
engellerseniz, karsi tarafa sizin de hak ve özgürlüklerinizi engelleme
hakki kazandirmis ve esitsizlikle de düzen bozuculuk yapmis
olursunuz. Bu düzen bozuculuk ve hak ve özgürlük gasbi artik sona
erdirilmelidir. Bugün Türkiye'yi yöneten, AKP degil, yüzde yirmilik
Kemalist zihniyet diktatoryasidir. Bu azinlik diktatoryasinin sona
ermesi gerekiyor.

Bay Emre,

"Kanimca burada asil mesele insanlarin din kisvesi altinda
once giyimle, sonra eve hapsedilmeleridir. Kadinlar acik sacik
giyiniyormusmus. Kadinlar carsafsiz niye acik sacik oluyor da
erkekler olmuyor? Nedense engeller hep kadinlara yonelik.
Elbette ki buna itirazim ederim; bu bir haksizliktir. Ama zorla
giysi cikarttirmak da bir haksizliktir (soylemeye gerek olmamali
ama suphe kalmasin diye yazayim). Sonucta Sumerliler gibi
yaşamak istiyorsaniz siz bilirsiniz. Yeter ki bunu yapmak
zorunda olmadiginizi bilin." diyorsunuz.

Diyorsunuz ama, dediklerinizin bir ton hata barindirdigini da
bilmelisiniz. Siz kadinin carsaf giymesini "esaret" olarak
görüyorsunuz. Peki, carsaf giyen kadinin acaba bu giyimi nicin
sectigini biliyor musunuz ki, onun giyimininin bir "esaret"
oldugu yargisina variyorsunuz?

Carsaf giyen bir kadinin, o giyimi tercih etmesinde bir cok neden
bulunabilir. Meselâ:

1- Kadin, cirkin ve/ya ihtiyardir. Cirkinligini göstermek istemiyordur.

2- Kadin, güzeldir. Güzelligini kendi kocasindan baska erkeklere
göstermek istemiyordur.

3- Etraftaki rahatsiz edici erkek bakislarindan ve tacizden
korunmak ve gizlenmek istiyordur.

4- Günes isinlarindan veya soguktan korunmak istiyordur.

5- Kocasi, babasi, agabeyisi acik-sacik dolasmasini istemiyordur.

6- Örf, âdet ve gelenekleri böylesini gerektiriyordur.

7- Dininin bir emir veya tavsiyesidir.

Görüldügü gibi, bir kadinin carsafa bürünmesini sadece din ve
erkek baskisina demirleyemeyiz.

"Kadinlar carsafsiz niye acik sacik oluyor da erkekler olmuyor?"

Carsafsiz olmak ayridir, acik-saciklik daha ayridir. Bir kadin
carsafsizdir, ama acik-sacik degildir. Cünkü kollarini, bacaklarini
ve gögüslerini kapatan bir elbise giymistir. Bir erkek de şort veya
kilotla sokaga cikarsa, o erkek de "acik-sacik bir erkek" olur. Ve
onun bu hali, mahalle sakinleri tarafindan tepki görür. Uyarilara
dikkat etmezse, ya mahkemeye verilir, ya da dayak yer. Öyle
dolasmasina izin verilmez. (Tabii plajda mesele baskadir.)

"Elbette ki buna itirazim ederim; bu bir haksizliktir."

Eger siz milletin giyimine kuşamina karisacak olursaniz, bu halde
benim de sizin karinizin veya kizinizin giyim ve kuşamina karisma
hakkim dogar. O zaman be de derim: "(Meselâ) sizin kariniz veya
kiziniz nicin mini etek giyiyor, dekolteyle dolasiyor? Onlarin bu
giyimi beni seksomanyak yapiyor! Bu tür bir giyim, erkeklere cinsel
tahakkümdür, saldiridir, tahriktir. Ben bunlara tahammül edemem!
Cünkü bu tür giyimler benim kalbimi yaraliyor, aklimi köreltiyor.
Beni insanliktan cikariyor!"

Görüyorsunuz. Siz bir baskasinin karisinin-kizinin giyim-kuşamina
karistiginizda, öteki de sizin karinizin-kizinizin giyim kuşamina
karisacaktir. Bunun sonu gelir mi?

"Sonucta Sümerliler gibi yasamak istiyorsaniz siz bilirsiniz.
Yeter ki bunu yapmak zorunda olmadiginizi bilin."

Neyi yapip yapmamasini siz degil, giyim-kuşamina karistiginiz kisi
karar verir. Bu konuda tek karar mercii siz olamazsiniz! Öyle ise,
örtünen ve örtünmek isteyen kadinlari rahat birakin. Bu sekilde
siz de rahat birakilma hakki kazanmis olursunuz. Bu haklari da
ancak yeni yapilacak demokratik bir anayasa ile saglama
alabiliriz.

Kadinlarin örtünme özgürlügüne tecavüz etmekte olan laikci zihniyet
bu hatasini görsün de, başörtülü kadinlar iskenceden kurtulsun.

Başörtüsü yasaginin kalkmasini engellemekte olan BÜTÜN CHP'liler
de bunlari okusunlar da, icinde bulunduklari zulümden kurtulsunlar!

"Kadinin başi zorla örtülüyor" iddiasina karsi derim: Basini örttürmek
istemeyen bir kadin, bosanma hakkini kullanabilir veya evlilik
anlasmasini buna göre yaparlar. Sorunlar cözümsüz degildir. Ama,
laikci zihniyet sorunlari dügüm haline getirmekten vazgecmiyor...

Bay Erdem,

Diyorsun ki: "Deniz, verdiğin bilgiler için teşekkür ederim.
Açıkcası kanım dondu. Bu ayetlerden ve hadislerden anladığım
benim dinim kan ve vahşet diniymiş. Bunun neresinde barış dini
olduğunu çıkaracam bilemedim. Bunu günümüz modern
dünyasında kime anlatabilirsiniz. Artık varın gerisini siz düşünün ..."

Siz Islâmiyeti, Deniz gibi Islâmiyet'i bilmeyen ve müslüman oldugu
dahi kesin olmayan kimselerden degil, Islâmiyeti yaşayan ve onu
bilenlerden ögreniniz. Bilenler'e sordunuz mu? Gelin, bir "bilen"
olarak Islâmiyetteki "baris"i ben size anlatayim. Anlatayim da,
"Islâmiyet neymis" görün!

Islâmiyet; Hak, Adalet, Namus, Ahlâk, Ibadet, Insaniyet ve Iyilikcilik
temelleri üzerine kurulmus bir din'dir. Bu temel, kök ve esaslarin
hepsi, "baris"i doguracak degerlerdir.

Nasil mi?

Allah'in Kur'anda insanlara Hakli, Adaletli ve Namuslu olmalarini
emretmis olmasi; "baris"in esasidir. Cünkü bütün kavga ve savaslar
(esas olarak) haksizlik, adaletsizlik ve namussuzluktan cikar.

Kur'anda düsman saldirisina karsi savunma ve savasma izni verilmis
olmasi ise; barisi yok etmez, onu korur. Cünkü bu izin olmasaydi,
düsmanin zulmüne göz yumulmus ve saldiriya ugrayanin da yok
olmasina sebep olunmus olunurdu. Kur'an böylece verdigi savunma
izniyle mazlûm ve mâsûmu korumustur. Bu koruma sebebiyle,
kimse Kur'andan teröre izin cikaramaz. Cünkü Islâmiyet, haksiz
öldürmeyi yasaklamis ve hakli öldürme ve savunmayi da sartlara ve
adalete baglamistir. Bu sebeple teröre cevaz verenler, Islâmiyetten
cikar! Insanligin, Islâmiyetten cikmis basibozuklardan ögrenecegi bir
Islâmiyet yoktur...

(Ayrica adaletle ilgili olarak sunlari da söylemek gerekir: Fakirlerin
korunmadigi bir ülkede fakir hirsizin eli kesilemez. Kesilirse,
adaletsizlik olur. Kur'an ise, Adalet'i emreder. Hem hükümler
"sartlara göre"dir. El kesme cezasinin hapis cezasina cevrilmesi de
mümkündür. Önemli olan, sucluyu cezasiz birakmamaktir.

Yine adaletle ilgili olarak: Kadin ve erkek haklarinin yasalarla
korunmadigi bir yerde zina edenlere ceza verilemez. Meselâ: Bir
kadin zalim kocasindan bosanmak istiyor. Ama koca buna izin
vermiyor. Bu durumdaki bir kadin baska bir erkekle gizli cinsel
iliskiye girse, bu kadin zina cezasina carpilamaz. Carpilirsa,
adaletsizlik olur. Kur'an da adaletsizlige izin vermez. Yani:
Kur'ana inananlar, sartlara göre hükümlerini degistirmek
zorundadirlar. Degistirmezlerse, zulmetmis olurlar. Dolayisiyla
bu zulme devam etmekte olan bazi "Islâm Ülkeleri"nin uyarilmasi
gerekiyor. Bu uyariyi da yine biz yapacagiz.)

Kur'anda "güzel Ahlâk"in emredilmis olmasi da, yine barisi koruyan
ve süsleyen bir olgudur. Cünkü insanlik ancak güzel ahlâkli kimseler
arasinda baris icinde yaşayabilir. Kötü ahlâkli kimseler icinde baris
icinde kalmak mümkün müdür? Elbette degildir!

Ibadetin emredilmis olmasi da yine barisi netice veren bir olaydir.
Cünkü Yaratici'ya ibadet edebilmek icin O'nunla barisik olmak
gerekir. O'nunla barisi sürdürebilmek icin de ibadet eden kisinin
toplumla da barisik olmasi, onlara zulüm ve haksizliktan uzak
durmasi gerekir.

Insaniyetligin yani insandan "gercek insan" olmasinin istenmesi,
bu da yine barisa hizmet eden bir emirdir. Cünkü insan ancak
Allah'a inanc ve teslimiyetle "gercek insan" seviyesine yükselebilir
ve bu yükselis sonucunda da "merhametli olma"yi kazanir. Bu
merhametlilik ise, savasi kesen, barisa yol ve yaşam veren yüce
bir kiymettir.

Iyilikciligin emredilmis olmasi da, yine barisi doguran ve koruyan
bir iyiliktir. Iyiligin esasi; yaptigi iş, hizmet ve yardimi "Allah icin"
yapmaktir. Allah hesabina verilmesi emredilmis olan "zekat" da,
yani "fakirlere mecburi yardim"; sosyal barisi saglayan bir
olumluluktur. Bu olumluluk, zenginleri fakirlerin saldirisindan ve
fakirleri de zenginlerin ezme ve sömürmesinden korur. Bu
korumayla da, "sosyal baris" kazanilir.

Bu sebeple, baris arayan ve isteyenlerin Islâmiyet'e girmeleri ve
o emirlere teslimiyetle yaşamalari gerekir. Bu yaşamayla da
dünya bir "baris yurdu"na döner. Öyle ise; haydin Baris'a, haydin
Baris'a!

Not: Modern dünya, Islâmiyet'i teröristlerden degil, Islâm
bilginlerinden ögrensin.

Bay Erdem,

Bir müslüman elbette ki dinini Kur'andan ögrenecektir. Buna göre
herkes kendi kafasina göre ondan bir yorum cikarabilir. Fakat
herkesin degil, bu alanda uzman olan din bilgininin yorumu
gecerlidir. Yine herkes Kur'andan bir hüküm cikarabilir. Fakat
yine herkesin hükmü degil, bu dalda uzmanlik kazanmis bir
müctehidin veya müctehidlerin üzerinde anlastiklari hüküm
gecerlidir. Bu sebeple bir kisi cikip da: "Ben Kur'andan bu hükmü
cikardim. Öyle ise istedigim gibi saga sola savas acabilirim,
keyfime göre de ibadet ederim" diyemez.

Kur'anin bazi ayetlerini hükümsüz saymaya gerek yok. Ihtiyacini
karsiliyorsa alirsin. Karsilamiyorsa, birakirsin. Cünkü senin
ihtiyacina cevap vermiyorsa, baska birinin ihtiyacina cevap
verebilir. Cünkü meselâ; sen medenî Avrupa'da yaşiyorsan,
bütün insanlik senin bulundugun yerde yaşamiyor; kimisi de
Afganistan'da bedevî bir hayat yaşiyor. Bu sebeple senin muhtac
olmadigin bir ayet, Avrupaî bir hayat icinde olmayanlarin işine
yarayabilir ve yaramaktadir.

Uluslararasi farkliliklar törpülenip insanlik bir tek seviyeye geldiginde
ise, -yukarida dedigim gibi- ihtiyacimizi karsilayani alacagiz, gerisini
birakacagiz. Yani ayetleri "hükümsüz" kilmaya gerek yok. Cünkü
bir insan hususi dünyasinda sürekli olarak tek bir halde kalamiyor.
Devamli olarak inis cikislar yaşayabiliyor. Modern bir dünyada
bulunsa da ilkellikten medenilige cikip inebiliyor, inip cikabiliyor.
Bu inis cikislar da insanı, "hükmü kalmamis" sanilan ayetlere
muhtac hale getiriyor. Dolayisiyla yalniz kendimizi ve kendi
halimizi düsünmemeliyiz.

"İçinde bulunduğumuz zaman dilimi geçmişte yaşananlardan çok
farklı, artık 100 yıllarda gerçekleşen değişim, 5-10 yıl mertebesine
sığarken, hala geçmişi güzelleyip özlemini çekmek beyhude değil
mi?" diyorsunuz.

Ben, dogrusu gecmisi güzelleyerek degil, gecmisin güzelliklerini
dünyama aktarip, onlari bilim ve akilla uyusturuyor ve cikan sonucu
da hayatimin düzeni yaparak yaşiyorum. Bunu yalniz ben degil,
bütün insanlik yapabilir. Cünkü mensubu oldugumuz din, yani
Islâmiyet; bilim ve akli dislamiyor. Dislamadigi icin de inancimizi
modernlestirmek zor degildir. Tabii bu kolaylik da, ancak bu
konuda önderlik edecek kimselerin yardimiyla gerceklesebilir.

Din ve inancimizi nasil modernlestirebiliriz?

Gecen paragrafta ucunu gösterdigim gibi; yani din, bilim ve akli
birbirleriyle kaynastirip uyusturarak. Buna göre, bir din mensubu;
bilim ve akli dislayamaz. Bir bilimci veya akilci da dini (ama gercek
dini) dislayamaz. Bunlardan biri birbirlerini disladiginda, o eksik
ayaklarla mükemmel bir dünya düzeni kurulamaz. Mükemmel
bir düzen icin o üc ayagin birbirlerini tamamlamalari gerekiyor.
(Bu tamamlama geregi olarak bir din adami, bir dindarin problemini
cözerken, bilimin de konuyla ilgili görüsünü almak zorundadir ve
bilim adamlari da, toplum ve insani ilgilendiren uygulamalarinda,
bilim ve akli dislamayan dinin onayini almak durumundadir.)
Ancak bu tamamlamadan sonra din, akilsizliktan ve bilgisizlikten;
bilim ve akil da dinsizlikten kurtularak, onlar insanligin kurtaricisi
olabilir. Biz de onlarin bu uyumlu birliginden yararlanarak istedigimiz
modern düzeni kurabiliriz. Aksi halde kuracagimiz bütün düzenler
eksik kalacak, insanligimiza zarar verecektir ve halen bu zararlardan
kurtulabilmis degiliz. Fakat, KURTULUS VAKTI GELDI! Bu vakti
kacirmayalim.

Not: Burada bir ateist cikip: "Din ile bilim uyusmaz" diyebilir, bize
itiraz edebilir. Fakat biz burada "din" derken, "Islâmiyet"i
kasdediyoruz. Islâmiyet; bilim ve akli dislamaz, icler. Dolayisiyla
bir ateist (eger mükemmel bir düzen istiyorsa) dinsizligini birakmak
zorundadir. Cünkü bilim ve akil (tek baslarina) insani iyilestirmez,
insanlastirmaz. Onlar insanlasma yolunda ancak binek olabilir,
ama şoför ve harita olamaz. Insanlasmanin şoför ve haritasi, "din"dir.
Cünkü din, yani Islâmiyet; insanı insan olmaya zorlayabilir; yani:
"Insan olmayi ve iyilesmeyi kabul etmezsen, Allah seni tekrar diriltip
senden hesap sorabilir" der, onu ceza ve mükâfatla iyilesmeye ve
insanlasmaya mecbur birakabilir. Fakat bilim ve aklin böyle
insanüstü bir etki ve yetkisi yoktur. Etki ve yetkisi olmadigindan da,
insanı iyilestiremez ve insanlastiramaz. Insanlasmamis insanlarla
da mükemmel düzen kurulamaz. Demek: Dinsiz bir bilim ve akil,
insanliksizdir. Insani insanlastiracak ilk vasita; önce din, sonra
bilimdir. Biribirisiz olmaz.

Eger bir ateist cikip derse: "Ben dinin yardimi olmadan kendimi
iyilestirdim ve insanlastirdim."

Biz de ona deriz: Istisnalar kaideyi bozmaz. Biz burda bir kac kisinin
iyilesmesinden degil, bütün insanligin iyilesmesinden bahsediyoruz.
Maalesef bütün insanlik o bir kac ateist gibi olamiyor. Hem o ateistler
de, sahip olduklari insanilesmenin, dinin insanliga getirdigi terbiyenin
etkisi sonucunda kazanildigini unutmamalidir. Cünkü ateistlik, insana
insanlik kazandirmaz. Ateistlikte insanlasma yoktur. Aksine, insani
insanlastiracak mâneviyatin inkâri vardir.

Bay Emre,

Yazdiklarimda mantik var mi, yok mu yakinda göreceksiniz.
Biraz daha bekleyin. Görmenize az kaldi. Cünkü ebediyen bu
dünyada kalamazsiniz. Ölüm ötesini inkâr etmeniz de bos bir
gayrettir.

Siz bir kitap uydurabilirsiniz. Ama hic bir ölüyü diriltemez ve
cennetlik-cehennemlik edemezsiniz. Bütün ölüleri diriltemiyecek
olan da, Tanrilik iddia edemez.

Zeus, benden hesap soramaz. Cünkü beni yaratan o degildir.
Beni yaratan Allah, Kitap göndermis. Sizin ise, bu Kitap'tan
üstün bir kitap getirebilecek gücünüz ve gercekliginiz yok.
Önce kitabinizi getiriniz, ondan sonra konusunuz.

Zaman: Yeni Cag'in onu, Temmuz basi.
Mekan: Avrupa.
Makam: Cevaplama.
Boyut: Muranizm.

YAYINLAYAN
AVRUPA MURANISTLERI
* * *

Keine Kommentare: