Dienstag, 24. August 2010

ATEİSTLER SORUYOR KUR'ANİSTLER CEVAPLIYOR 12

ATEISTLER SORUYOR KUR'ANISTLER CEVAPLIYOR 12

(Dikkat! Burada gecen agir sözler, gercegi arayan ve dine saygili
olan ateistlere degil, Islâmiyet'e karsi mücâdele veren ateistleredir.)

Bay Ateist,

Bana verdiginiz cevap, sizi yokluk kuyusundan kurtarmiyor. Sizi
o kuyudan kurtaracak bir cevap bulmaniza kadar, size elveda!...

***

Bay Ateist!

"Emre" ismi size yakismiyor. Sizin isminiz: "Ateslik" olmali.
Ben sizi cehenneme zaten coktan ugurlamistim. Tekrar ugurlamama
gerek yok! Atesiniz bol olsun... Bay Ateslik!

***

Nilgün demis: "Dinlerde, aksini iddia etmelerine rağmen, özgür irade
OLAMAZ. Ben insanı özgür irade ile yarattım demekle özgür irade
var olmaz. Bütün doktrini bir MANTIK SİSTEMİNE oturtmak
gerekir, ki dinler bunu yapamıyor. Herşeyi BİLEN, tahmin eden
değil, bilen Tanrı ile özgür irade bağdaşmaz. Tanrı A,B,C, seçenek-
lerinden benim B seçeneğini seçeceğimi BİLİYORSA, özgür irade
yoktur. Çünkü o takdirde ben A seçeneğini seçtiğimde,
Tanrı BİLMEMİŞ olur!"

Islâmiyette "dinli olmak", özgür irade ile mümkündür. Iradesi özgür
olmayanin dini olmaz. Cünkü; "din imtihandir" ve "dinde zorlama
yoktur". Cennet-cehennem vaadi ise, iradeyi yok etmez; insanı iki
secenek arasinda birakir. Iradede "mutlak özgürlük" ise, mümkün
degildir. Cünkü insan; "Yaratici" degil, "yaratik"tir. Yaratik olanin,
mutlak özgürlüge hakki yoktur. Ateistler begensin, begenmesin; bu
degismez.

Tanri herseyi bilir. Eger Tanri, olmus-olacak herseyi bilmezse,
insana hâkim olamaz. Bu da cok büyük bir noksaniyet olacagin-
dan, Tanri'da barinamaz. Hic bir surette Tanri'yi cehâlete zorlaya-
mayiz. Ama Tanri'nin mutlak bilmesi, iradeyi iptâl etmez. Cünkü
bilmek, "zorla yaptirim" degildir. Bunun icin insan, istedigi secenegi
secmekte özgürdür. O isterse inanmayi, isterse inanmamayi veya
hic bir secimde bulunmamayi secebilir. Allah da insanı sectigi şıkta
yürütür. Ama ınsan, sectiginin sonucuna katlanmak zorundadir.
Cünkü insan; "imtihan eden" degil, "imtihan edilen"dir. Ateistlerin
zorladiklari "insanin mutlak özgürlügü"ne göre fikir yürütemeyiz.
Insanin bir "yaratik" oldugunu kabul etmek zorundayiz.

Dolayisiyla bir ateist, Allah'in zorlamasiyla degil, kendi istegiyle
ateist olmustur. Eger Allah'in (bu konuda) bir zorlamasi olsaydi, o
ateist, ateist olamazdi. Cünkü Allah bütün insanlarin Kendine
inanmasini ister. Bu istegi dururken, insanlarin bir kismini nicin zorla
ateist yapsin? Eger böyle yapacak olsaydi, bastan bütün insanlari
"inancli" yapar, olur biterdi! Imtihana da gerek kalmazdi.

Demek, seni ateist yapan, Tanri'nin "bilmesi" degil, senin "secimin"
dir. Sen secmissin, Allah da onu yaratmis. Bu yaratisda bir "kötülük"
yoktur. Cünkü kötülügü yaratmak kötü degil, onu işlemek kötüdür.
"Tanri kötülügü yaratmasaydi ben kötü olmazdim" diyemezsin. Cün-
kü Tanri senin iyiligi secmeni ister. Ama sen gidip kötülügü secmis-
sin. Sonucuna da katlanacaksin! Cünkü Tanri seni imtihan eder, sen
Tanri'yi imtihan edemezsin. Kurallari O koyar, sen koyamazsin. Bu
noktadaki aczin ve kisitli özgürlügün, senin "yaratik" olmandan
dolayidir. Eger "Tanri" olsaydin, imtihana maruz kalmayacaktin.
Fakat bunu degistirmenin hic bir surette imkâni yoktur. Tek yapa-
bilecegin iş, Allah'a inanci ve O'na teslim olmayi secip, O'nun riza-
sina ermeye calismaktir. Bunun sonucu da "cennet"tir. Aksi şıkkı
secersen, sonun cehennemdir! Secim, senin... Sen ateizmi sece-
bilmissen, demektir ki: Sen, özgür iradeye sahipsin. Iradenin gasp
edildigini iddia edemezsin. Tanrı ise; herseyi bilmezse, "Tanri"
olamaz. Bunun icin Tanri, senin neyi sececegini önceden bilmis ve
yazmistir. Sen, O'nun "yazmis" olmasindan dolayi degil, kendi
seciminden dolayi cennetlik veya cehennemlik olacaksin. Cünkü
yazmak, "yaptirim" degildir. Insan, secer ve yapar; Tanri da yara-
tir. Yaratan degil, secen ve yapan sorumludur. Simdi sen ateizmden
Islâmiyete gecsen, Tanri buna engel olmaz. Cünkü O, seni, iradeni
kullanmakta özgür birakmistir. Ateizmi secmene engel olmadigi gibi,
inanci secmene de engel olmaz. Sen de inanmayi secebilirsin...

Nilgün demis 2: "Diğer yandan dinlerde 'fıtrat' insanın doğasıdır.
Erdem, fıtrata karşı gelmek mi, fıtrata uymak mıdır? Bu belirsizdir.
Erdem fıtrata UYMAK ise özgür irade zaten yoktur. Erdem fıtrat'a
KARŞI DURABİLMEK ise, o takdirde insanda 'fıtrat'tan BAŞKA
BİR GÜÇ OLMALIDIR. Bu güç nedir?"

Erdem, fitrata uymaktir. Cünkü insan, din ve bilim ile olgunlasmak
ve deger kazanmak icin yaratilmistir. Erdemin zitlari ise, insanin
yaradilisini bozar, insanı "insan" olmaktan cikarir. Insandan istenen
ise: "Hakiki insan" olmasidir. Insan, "tek tarafli" bir varlik degildir.
O, iyilige de, kötülüge de meyledebilen bir varliktir. Ve bunlardan
birisini secebilecek iradeye de sahiptir. Eger iradesi elinden alinmis-
sa, yaptigindan sorumlu olmaz. Sorumlu olabilmesi icin, iradesinin
özgür olmasi gerekir. Insanda, onun iradesini kötülüge ceken "nefis"
ve "seytan" da bulunmaktadir. Nefis ve seytana uyulmamasi icin de
"din" gönderilmistir. Dini (ama gercek dini) reddedenler, nefis ve sey-
tana uymaktan baska care bulamazlar.

Nilgün demis 3: "Sonuç olarak, kendime bile çok ters ve hüzün
verici gelmesine rağmen, bir özgür irademizin maalesef olmadığını
düşünmeye başladım. İster dinler açısından bakın, ister evrim!
Bana öyle geliyor ki, biz hayvanlar alemi içinde aklını daha çok
kullanmak yoluyla FARKLILAŞMIŞ (üstün değil)bir gurubun
üyeleriyiz. Kendimizi üstün saymamamın nedeni ise, aklı daha iyi
kullanmanın, örneğin suda yaşamayı bilmekten NEDEN daha
üstün bir nitelik addedilmesi gerektiğini izah edememem. Dünya
sular altında kalırsa, benim aklım ne işe yarar? Suda yaşayabilen
hayatta kalır. Bilmem, bu düşünceler çok uçuk mu?"

Insan "akil" sahibi olmakla, bilincsiz hayvandan "üstün" olmustur.
Fakat bu üstünlük, "yaradissal" bir üstünlüktür. Insanin insanî
üstünlügü ise, din ve bilim araciyla "olgunlasmakta"dir. Gercek
dini (veya isbatlanmis bilimi) reddeden bir insanin olgunlasmasi ise,
yarim ve gecersiz kalir. "Dünyanin sular altinda kalmasi" ise, mil-
yarda bir ihtimaldir ve bir "istisna"dir. Insan, istisnalara göre degil,
"kaide"lere göre hareket etmek durumundadir.

***

Ateist demis: "Demek ki ŞEYTAN fena halde iş başında!
Şu şeytanı DURDURABİLECEK bir güç yok mu?"

O seytani durdurabilecek güc elbette var. O da: Allah'a olan
inanc ve teslimiyettedir. Insanlar bu teslimiyetten uzak kaldiklari
icin seytan onlara galip geliyor.

***

Ateist demis: "Tanrı insanı şeytana üstün kılıyor. Ama ne oluyor?
Şeytan insanı keyfince güdebiliyor. Kim kimden üstün o zaman?
Üstün olan salakça güdülebilir mi? Demek ki şeytan üstün.
Tanrı şeytanla başa çıkamıyor!"

Insanı keyfince güden, seytan degil, Allah'i dinlemiyen insanin
aldanisidir. Insan bu aldanisiyla "üstün varlik" iken, "asagi varlik"
oluyor. Fakat insanin seytanla savasi henüz bitmemistir ve bütün
insanlar da seytana maglup olmamistir. Peygamberler ve onun
yolunda gidenler, seytanin üstünde kalmistir, seytan da onlara
yenik düsmüstür! Hem, kötülükcülük, seytani "üstün varlik" haline
getirmez. Tanri, seytani, imtihan icin kullanir ve kullanmaktadir. En
sonunda da onu cehenneme atacaktir. Gücü varsa, cehenneme
atilmasin!..

***

Ateist sormus: "1. Diyorsunuz ki: 'Şeytan kendisin insanı azdırmak
için bir gücünün olmadığını itiraf ediyor' Ben de soruyorum:
O takdirde insanı azdıran GÜÇ ne ya da kim oluyor?"

Cevap 1: Seytandaki güc, "kötülüge dâvet"tir. Yoksa "zorla yap-
tirim" degildir. Allah'i dinlemiyen insan, seytanin dâvetine uyarak,
onu "güclü" hale getiriyor.

Ateist sormus 2: "Hakperest dedi ki: "İnsanın fıtratı üzre davran-
ması erdemdir" Yani, fıtraten davranış, erdemli, iyi davranış olu-
yor. Eee, şeytanın kendisinin de insanı azdırmak için gücü yoksa,
o zaman insanı azdıran güç nerden, kimden kaynaklanıyor?
(İnsanın kendisinden diyemeyiz, çünkü fıtratında yok! Kendisin-
den kaynaklanıyor diyebilmek için, insanın fıtratı hem iyiyi hem
de kötüyü içeriyor olmalı! Bu takdirde de, fıtratı Tanrı belirle-
diğine göre, kötülük de Tanrı'dan gelmiş olur)"

Cevap 2: Insan, "Allah'in dinine göre yaratilmis" bir varliktir. Fakat
bu varlik, (imtihan geregi) aksi yöne gitme özgürlügüne de sahiptir.
Seytanin, insani zorla saptirma gücü yoktur, ama dâveti vardir. In-
sanda da, onun dâvetine uyma meyli bulunmaktadir. Insanin bu
meylini kirabilmek icin de "din" gönderilmistir. Ama cok insanlar,
cogu zaman dinin emirlerini dinlemiyerek seytana uyup, dogru yol-
dan sapiyor, insanliktan cikiyorlar. Allah da insanlarin bu zayifligina
karsi onlara merhamet edip "tövbe kapisi"ni acmistir. Günahkâr in-
sanlar bu kapiyi kullanarak tekrar "insanliga" dönebilirler. Fitrati
Tanri belirler, kötülügü de O yaratir. Insanin vazifesi ise, "kötülüge
uymamak"tir. Insanin "iyilige uyma gücü" de bulundugundan, kötü-
lüge meyleden, cezasini cekecektir. Insanin keyfine göre bir imtihan
yapilamaz.

Ateist sormus 3: "2. Gene diyorsunuz ki: ",münafık özgür iradesiyle
Allahla şeytan arasındaki tercihini şeytandan yana koyuyor" İşte
aynı durum. İnsan fıtratına uygun davrandığında erdemli ve iyi oldu-
ğuna göre münafıkın yaptığı tercihi ona YAPTIRAN GÜÇ ne ya
da kim? Yani, insan nasıl oluyor da fıtratına aykırı davranabiliyor?"

Cevap 3: Bir münafigin ya da günahkârin yaptigi iş, sadece "irade"
sini kullanmaktir. Güc, "Allah'tan"dir. Insan ise; "gücü kullanan"dir.
Yani siz bir asansöre bindiginizde yapacaginiz iş, sadece cikacagi-
niz katin "dügmesine basmak"tir. Hangi katin dügmesine basarsa-
niz, o kata cikarsiniz. Dikkat ederseniz, burada asansörü calistira-
cak bir güc yaratmaya mecbur degilsiniz. Siz sadece asansör terti-
batinda bulunan gücü kullanmaktasiniz. Asansörde sizi "istediginiz"
kata cikarmaktadir. Aynen bu sekilde; günaha veya sevaba yönel-
diginizde de "Allah'in gücü"yle hareket edersiniz. Ama hareketin
yönünü "özgür irade"nizle "siz" belirlersiniz. Gideceginiz yönü siz
belirlediginiz icin de, sectiginizin karsiligi da size ait olur.

Insan; aciz, muhtac, sabirsiz, aceleci ve unutkan bir varliktir. Bu
zayif yönleri sebebiyle insan, yaratilisina zit hareket edebiliyor; ha-
zir bir lezzeti, ilerideki cok büyük lezzetlere tercih edebiliyor; âhi-
reti birakip tamamen dünyaya kapilabiliyor, günahlara dalabiliyor.
Fakat "tövbe" mekanizmasi yine onun elinden tutuyor ve onu kur-
tariyor.

Ateist demis 4: "GS demiş ki: 'Bazi salak insanlar $eytan'la ba$a
cikamiyor!' :)))) FITRATIMDAN!"

"Fitratinizdan" degil, Nilgün Hanim; "seytana uyma"nizdan. Sizin
vazifeniz; sizi "yaratan" Allah'a uymaktir. "Yaratilan" seytana neden
uyuyorsunuz? Oysa seytan, "sizin düsmaniniz"dir! Cünkü sizi din-
sizlige ve kötülüge dâvet eden bir varlik, sizin "dostunuz" olamaz.
Sizin dostunuz; sizi cennete dâvet eden "Allah"tir. Onu inkâr etmek-
le en büyük ve hakiki dostunuzu kaybetmis oluyorsunuz. Bu kayipta
kalmamalisiniz. Akilli insan, "kazancta olan" insandir. Hani sizin ka-
zanciniz? Kazanci cennet olmayanin kaybi cehennemdir, yani ce-
hennemi kazanmaktir. Akliniz varsa, cenneti "kaybetmek"ten kaci-
nirsiniz...

Yoksa; ömür bitiyor, "yokluk kuyusu" sizi bekliyor, Nilgün Hanim,
sizi bekliyor!

***

Ateist demis: "... İman ettiğiniz şeyler koskoca bir safsatadan
ibaret ve güçlü olan zayıfı bu safsata ile yönlendiriyor.
İnandırıyor ve güdüyor."

Safsata olan, sizin inancsizliginizdir. Müslümanlarin inandiklari ise,
"kesin gercek"tir. Allah'a teslim olanlar, güdülmüyorlar, gercege
uyuyorlar. Güdülenler ise; Kur'ani yalanlayanlardir. Kur'ani yalan-
layanlar da, seytan tarafindan güdülmektedirler. Insan, güdülmek-
ten ancak, Kur'anin gercegine uymakla kurtulur.

***

Ateist demis: "Kuran'daki kadinlarin geri zekali oldugu iddiasi
"kesin" bir gercek midir mesela?"

Kur'an, kadinlarin "geri zekâli" oldugunu iddia etmez. Belki erkegi,
kadindan "yaratilisca" üstün kildigini söyler. Bu da demektir ki,
erkegin akli, kadinin aklindan biraz fazladir. Bunun acik delili ise;
basbakanlarin cogunlukla erkek olmasi, evin reisinin yine cogun-
lukla erkek olmasi ve bilim insanlarinin da cogunlukla erkek olma-
sidir.

Ama bu gercekler de sizi tatmin etmeyecek ve gercegin üzerini
gercek dışı iddialarla örtmeye calisacaksiniz. Ama unutmayin ki,
sizin yalanlamalariniz, günesi söndürmez. Kur'an günesi de parla-
maya devam eder. Siz istediginiz kadar Kur'anin gerceklerine
gözlerinizi yumabilirsiniz. Ama o yumulu gözlerinizin cehennemde
fal taşi gibi acilacagini iyi bilmelisiniz.

***

Esra Hanim,

Sizi özgürlestirmek(!) adina sizin özgürlügünüze tecavüz eden
"Emre" isimli ateisti, cehenneme ugurlayin, olsun bitsin! Cünkü,
bu gercegi yalanlayicilar, cehenneme girmedikce sizi özgürlestir-
mekten vazgecmezler. Seytanlari akillarini tersinden islettiginden,
kadini erkek, erkegi de kadin olarak görürler ve ikisini esitlerler. Bu
esitlemeden sonra da; "erkek nicin örtünmüyor" diye sorarlar. Yani,
erkegin "kadin" olmadigini ve kadinin "disi" oldugunu inkâr ederler.
Böylece Yaradan'in inkârcisi olan ateistler, yaradilisin da inkârcisi
olurlar. Bu inkârlariyla da kadin ve erkegi, sadece "özgürlük"ten
ibaret bir varlik haline getirirler. Kadin ve erkek özgürlükten ibaret
bir varlik haline getirilince de, örtünmek kadin icin bir "esaret" olur.
Cünkü, erkek, özgürlükten ibaret bir varliktir. Yani onun, kadinlara
aç bir yaratilisi yoktur. Yani o, kadinlar karsisinda âdeta bir "melek"
tir! Eee, erkekler bir melek olunca da, kadinin örtünmesi ne demek
oluyor? Melek(!)lere karsi örtünmek bir hakaret olmuyor mu? Işte
onlar bu hakaret(!)i hazmedemiyor! Onun icin sizin özgürlügünüze
musallat olup duruyorlar. Isterseniz hoş görün, isterseniz cehenne-
me defedin. Ikisi de hakkinizdir...

***

Ateist demis 1: "Aynen oyle diyorum: ortunmenin kadinlara ozgu
nesi var? Bir erkegin ortunmesi ne kadar sacmaysa kadinlarin
ortunmesi o kadar da sacmadir. Siz erkeklerin ortunmesinin
sacma oldugunu kavramissiniz ama kadinlara gelince nedense
kafanizi kuma sokuyorsunuz."

Cevap 1: Bu sözler, kadinin yaratilisiyla erkegin yaratilisini esitle-
yen bir sacmalik ve dine tecâvüzden baska bir sey degildir. Ka-
falarini kuma sokan, Kur'anin gerceklerini yalanlayan ve inkârci-
likta direten ateistlerdir.

Ateist demis 2: "Sumerlerden kalma bu gelenek (örtünme) de
bana ayni derecede sacma geliyor. Kimseden de mantiga hitab
eden bir savunmasini da duymadim."

Cevap 2: Sanki dünyanin tek milleti Sümerler! Peki, örtünme
gelenegi Sümerler'e kimden gecti? Basörtmenin mucidi Sümerler
mi yani?! Dinin herseyi ateistlere "sacma"dir. Onlarin da ateistlik-
leri biz Kur'anlilara sacma geliyor. Onlarin dinsiz mantigina hitap
edecek bir basörtme savunmasi bulmak imkânsizdir! Bu yüzden
onlara savunma hazirlamaya gerek yoktur artik. Ancak gercegi
arayanlara, kadinlarin basörtmesinin nedeni hakkinda sunlari söy-
leyebiliriz:

Kadinlarin basörtmesini gerektiren baslica üc sebep vardir:

A- Yaratilisin emri oldugu icin örtünür.

Yani; yaratilisca zayif olan kadin, yabanci erkeklerin taciz ve göz
hapsine karsi örtü kalkanina siginir. Namusunu örtünmesiyle korur.
Anadolu'daki kadinlarin yüzde altmisi da, yaratilislarinin gerektir-
mesiyle örtünür. Fakat ateistler, hem yaratilisin emrini tanimaz,
hem de bu kadinlarin "erkek baskisiyla" örtündüklerini iddia eder-
ler. Evet bir "baski" vardir. Ama bu baski, kadinin esi tarafindan
degil, erkegin yaratilisindaki "tacizcilik"ten ve "birden fazla kadina
sahip olma arzusu"ndan gelen baskidir. Iste bu baskiya karsi ka-
din, kendini örtünmeye mecbur hisseder ve örtünür. Bu örtünmey-
le de kendini, "namussuzluk suclamasi"na karsi korumus olur. A-
teistler bunu, "kadinin ezilmesi" olarak görebilir, ama Anadolu ka-
dini böyle görmüyor. "Ben böyle iyiyim, aciksacikliga giremem"
diyor.

B- Dinin emir veya tavsiyesi oldugu icin örtünür.

Türkiye'deki yüzde onluk dindar kadinlar, yaratilisin emrini dinle-
mekle beraber, daha cok dinin emir veya tavsiyesi oldugu icin
örtünür. Dindar kadin, "emr"i de, "tavsiye"yi de önemli bulur, ge-
regini yapar. Ama ateistler burada da bos durmaz, bozgunculuk
cikarirlar ve basörtmenin bir "emir" olmadigini iddia ederler. Dâ-
vâlari ise; dini önemsemek degil, kadini ateist bir özgür(!)lüge
kavusturmaktir. Ey ateist ve ey sekülerist savasci! Basörtme bir
emir degilse, en azindan bir "tavsiye"dir. Dindar kadin Rabbinin
bu tavsiyesine uymak istemisse, sana ne?! O kadin, Ilâhî özgür-
lesmeyi secmisse, senin ona ateist bir özgürlesmeyi dayatmaya
ne hakkin var? Dindar kadinin, senin seytanî özgürlügüne ihtiyaci
yok! Git, özgürlügünü baskasina sat!

C- Hayat sartlari gerektirdigi icin örtünür.

Bu da; moda, süs, sihhî nedenler ve iklim sartlari gibi sebeplerdir.
Herhalde kadinlarin yüzde biri de bu gereklikler yüzünden örtünür.

Ateist demis 3: "Tabii canim. Bu kadar yazi yazdiniz ama bir tane
argumana yer ayiramadiniz."

Cevap 3: Din ve Islâm düsmani ateistlere arguman mi dayanir...
Onlar "arguman"lari bile "namugra" yaparlar! Böylece onlari mag-
lûp edecek hic bir arguman kalmaz!..

Gündüzleyin deniz yüzündeki yakamozlardaki parilti, gökteki gü-
nese delâlet eder. Yoksa her bir yakamozda hakiki bir günes yok-
tur ve onlar bir "günes" degildir. Canlilardaki hayat ve yildizlardaki
isik dahi, yakamozlardaki parilti gibidir. Bu pariltilar kendilerinden
degil, herseyin üstündeki "Allah"tandir. Allah'i inkar eden; "yaka-
mozlardaki parilti günesten degildir" der, aklina ihanet eder! Hain-
lerin de cehennemden baska yeri yoktur...

Zaman: Yeni Cag'in onu, Temmuz basi.
Mekan: Avrupa.
Makam: Cevaplama.
Boyut: Muranizm.

YAYINLAYAN
AVRUPA MURANISTLERI
* * *

Keine Kommentare: