Sonntag, 22. August 2010

ATEİSTLER SORUYOR KUR'ANİSTLER CEVAPLIYOR 3

(Bu bildiride, yazarimiz Hakkı Hakperest'in, www.mustafaakyol.org
sitesinde ateist tartismacilara verdigi cevaplari bulacaksiniz.)

ATEISTLER SORUYOR KUR'ANISTLER CEVAPLIYOR 3

Bay Emre,

"Din size yaramamis. Bu satirlarla zihniyetinizi gayet guzel teşhir
ediyorsunuz. Ben miyim erkeklere hayvan muamelesi yapan?"
dediniz.

Erkekleri hayvanlastiran ben degilim. Belki Kemalist dayatmaci
yasalarin dogurdugu sonuctur! Ne dersiniz?

Cünkü müslümanlara Islâm disi yasalari dayattiginizda o dinin
erkekleri ve kadinlari ne hale gelir? Ne hale geldiklerini görüyoruz!
Onlarin aci hallerine daha ne kadar seyirci kalacaksiniz? Veya:
"Bizim seküler yasalarimiza boyun egmeye mecbursunuz"
demeye devam mi edeceksiniz? Bu insanlik disi dayatmalarin
son bulmasi gerekmiyor mu?

Bizim dinimiz bize cok iyi yariyor. Ama sizin ateist ve ataist
ideolojiniz size hic yaramiyor. Cünkü o ideolojiniz (daha dogrusu
"dininiz")in dayatmalari, müslümanlari insanliktan cikariyor!

Siz bir "yaratik" degil misiniz bay Emre? Yoksa Allah'in ilahlik
koltuguna kendinizi mi oturttunuz? Sizin gibi dogumlu ve ölümlü
bir aciz hic o koltuga yakisiyor mu? Ömür treninizin kabir
istasyonuna yaklasmakta oldugunu farkediyor musunuz?
Kendinizi yokolustan kurtaracak bir care buldunuz mu?

Bunlara, ölümün sicakligini hissederek cevap verin. Ayrica
insanin tek derdi "ölüm ötesi" degildir. Ayrica bir de "hayat"
meselesi vardir. Bu güzel hayati kime borclusunuz acaba?
Tesekkürünüzü maddenin atomlarina mi yapacaksiniz. Yoksa:
"Tesekkür etmem mi lâzim" deyip, işin icinden mi cikacaksiniz?

Siz, "insan"siniz, bay Emre, "insan"siniz, hayvan degil! Aklinizi
cöpten cikarin lütfen...

Bay Emre,

Kur'anin tasdikcisi, onu gönderen Allah'tir. Allah'a inanmadiginiza
göre, gerisine de inanamazsiniz. Akil, Allah'in üzerinde bir varlik
degildir ki, onun üretimi olan Bilim, Kur'anin üzerinde bir denetci
olabilsin!

Bilim Kur'ani cürütemez. Bilimin Kur'ani cürütebilmesi icin onun her
an her seyin herseyini görebilecek bir gözünün olmasi gerekir.
Bilimde ise böyle bir göz yoktur. Teleskop ve mikroskop gözler ise
Kur'ani cürütmeye yetmez. Madde ötesini göremeyen gözler ise,
Kur'anin karsisina hic cikamaz!

Dediniz: "Kuran'in kitap halini gelmesi uzun yillar surdu. Bunu biliyor
muydunuz? Sizce sozlu olarak aktarildigi sure icinde baslangictaki
haline ne denli sadik kalabildi? Ilk soyleyen olup gitmis... Bir
hikayenin kisiden kisiye aktarilirken nasil evrildigini bilir misiniz?"

Bunun da bir cevabi var. Fakat o cevabi size vermeyecegim. Cünkü
bu inkârciliginiz ve itirazciliginizin sonu gelmez, cehenneme kadar
sürer. Eger cenneti isterseniz, hayatinizi Allah'a inanc ve teslimle
hayatlandiriniz. Kalbinizi Allah'a kapatmaktan vazgeciniz. Eger
kalbinizin ebediyet isteyen sesini susturup "dünya hayati bize yeter"
derseniz, bu da sizin bileceginiz istir. Fakat bunun da yokolus
zindani ve mechûl gelecekteki verilecek hesap ve ceza gibi
-bizim icin kesin olan- aci sonuclarina katlanmak zorundasiniz.
Size yine de "iyi bir son" diliyorum.

Bay Emre,

Demissiniz: "Mesela Tevbe Suresini okuyup bir terorist eylemi
gerceklestirmek (isteyen) bir insana ne dersiniz?"

Tövbe Sûresi, anlasma yapip ona uymayan müsrikler hakkinda
indirilmistir. Moskova metrosuna veya Ikiz kulelere saldiranlar,
acaba hangi anlasmanin bozulmasindan sonra bu eylemleri
gerceklestirmislerdir? Hic bir anlasma! Yani: "Keyfî bir saldiri."
Bu saldirilardan Kur'an sorumlu tutulamaz. Sorumlu tutulacak
olanlar ancak keyfî saldirida bulunanlardir. Savasmak isteyen
müslümanlar, âlimler birliginin fetvasini almadan kendi keyflerine
göre savas acamazlar. Eger acarlarsa, bundan Islâm degil,
kendileri sorumludurlar. Dolayisiyla, Moskova metrosuna ve
Ikiz kulelere yapilan sivillere yönelik baskin ve saldirilar apacik
bir "terör eylemi"dir. Bu eylemleri gerceklestirenler, eger
"müslüman" iseler, Islâmiyetten cikarlar ve cikmislardir. Cünkü
yüce Allah zulme izin vermez. Sonuc olarak: Islâmiyeti
terörlestirenler, müslüman olamaz!

Bay Emre!

"Peki ya bir sonraki nesil, ve Nilgün hanimin olasi cocuklari?
Onlar bu cehennem duzenini mi cekecek? Asil "surpriz" bu"
diyorsunuz.

Nilgün hanimin olasi cocuklarinin sizin inanc ve ideolojinizi
paylasacaklari mechûldür. Belki de onlar da Islâmiyeti ve onun
yönetimini benimseyeceklerdir. Benimsemeseler de, azinlik
cogunlugun rejimine uyar. Zaten dinsizler ve ateistler de cok
kücük bir azinliktir. Azinliklar inanclarinda hür olabilirler. Ama
yönetimde cogunlugun idaresine uymak zorunda kalirlar. 30 yil
sonra dünyanin yarisi, yani Asya, Avrupa, Amerika, Afrika ve
Arabistan; Mehdi ve Mesih'in dinsel rejimiyle yönetileceklerdir.
Simdiki dünya yönetimlerinin, dünyamizi cennete cevirdiklerini
kim iddia edebilir? Belki 30 yil sonra dünyamiza hükmedecek
dinsel rejim, dünyamizi cennete cevirebilir. Bekleyip görmek lâzim.
Ama ne yazik ki bizim ömrümüz onu görmeye yetmeyecek.
Dünya, cocuklarimiza kalacak. Sorun, onlarin sorunu olacak!

Dinden nasipsiz insanlar ne kadar akilli olurlarsa olsunlar, yine de
büyük bir akilsizlik ve cahillik icindedirler. Cünkü dinsizlik ve
ateistlikle ebediyetlerini mahvetmektedirler. Böyle insanlari
akilli ve bilgili kabul etmek mümkün degildir. Tabii biz inanclilar,
Kitaplilar acisindan...

Bay Emre,

"Nasil oluyor da gelismis ulkelerde kadinlar ortunmedikleri halde
daha cok tacize ugramiyorlar?" diyorsunuz.

Eger Amerika'yi "gelismis ülke" kabul ediyorsaniz, size oradan
bir istatistik vereyim: ABD'de her doksan saniyede bir kadin
tecavüze ugruyormus. Bu rakami bir yilla carpin, karsiniza korkunc
bir sayi cikacaktir. Bu konuda Türkiye'nin durumu da pek parlak
sayilmaz. Avrupa'daki tecavüz vak'alari ise cok düsük. Ama yine
de her yil bir Avrupa ülkesinde 10-15 veya Ingiltere gibi bir yerde
100-150 tecavüz olayi kayda geciyor. Tacizler ise bu rakamlarin
iki-üc kati.

"Acik-saciklik ülkeleri olan Avrupa'da tecavüz olaylarinin nicin düsük"
oldugunu sorabiliriz. Avrupa ülkelerinde bir erkek birden fazla kadinla
evlenemez, ama meselâ bir Almanya'da erkeklerin yüzde ellisi
karisini baska bir kadinla aldatir. Kadinlarin durumu da budur. Yani
bir erkek pek cok kadinla iliskiye girebilmektedir. Dinsel bir engel
olmadigi icin Avrupali bir erkek istedigi kadar kadina sahip olabiliyor.
Tabii bu da: Cinsel acliktan kurtulus demektir. Cinsel acligi kalmamis
bir erkek nicin tecavüzcü olsun? Elbette böyle erkekler karsisinda
acik-sacik kadinlarin fazla bir cazibesi, tahriki olmayacaktir. Hem
Avrupa ülkeleri "soguk" ülkelerdir. Fazla sicak günleri olmuyor. Soguk
hava, cinsel tahriki kisitlar, kadinlar da uzun müddet acik-saciklik
icinde kalamaz.

Ama bu durum Türkiye gibi Müslüman bir ülkede daha farklidir. Tür.
kiye, Avrupa ülkelerine nazaran "sicak" ülkedir. Bu sicaklik ise,
erkeklerin cinsel tahrikini artirmaktadir. Türk erkegi, Avrupa erkegi
gibi "donuk" degildir, sicak kanlidir, cabuk tahrik olur. Hem Türkiye'
de bir Müslüman -dini ona dörde kadar kadin alma izni vermis olsa
da- (Kemalist yasalar engeliyle) birden fazla kadinla evlenemez.
Dindar bir erkek gayri mesru iliskiye de giremez, geneleve de
gidemez. Böyle bir erkegin karisinin ay hali ve hamilelik hallerinde
nasil bir cinsel acliga düsecegini siz hesabedin! Türkiye'de dindar
bir erkegin durumu budur. Yani dindar erkekler laikci yasalar yoluyla
cinsel acliga mahkûm edilmistir. Onlarin sayisi da Türkiye'deki
erkeklerin yüzde onu kadaridir.

Peki dindarliktan uzak 25 milyon Türk erkeginin durumu nedir?

Bunlarin bir kismi bir kadinla yetinir bir kismi da cinsel acligini gayri
mesru iliskilerle veya genelevle halleder. Diger bir kismi da aclikta
kalir. Cinsel aclikta olan erkekler icin de acik-sacik kadinlar;
seyredilecek, taciz edilecek veya tavlanacak bir avdir. Siz bu durum-
da olan erkeklere istediginiz kadar "kendinize hâkim olun" deyin.
Bunun bir faydasi yoktur. Ancak dindar ve olgun erkekler kendilerine
hâkim olabilirler. Bunun gerisinden her türlü taciz ve tecavüz bekle-
mek mümkündür. Türkiye'deki taciz ve tecavüz istatikleri de bunu
gösteriyor.

Ac bir kurt, kafes icindeki kuzuya degil, kafes disindaki koyuna sal-
dirir. Cinsel aclikla kurtlasmis bir erkek de, örtüsüyle kendini kafes-
lemis bir kadina degil, önce acik-saciklik icindeki kadina saldirir.
Cünkü örtülü ve kapali bir kadinin hali, erkegin nefsine iticilik ve
ürküntü verir. Ama acik-sacik bir kadin, erkegi hemen ceker. Bunun
icin acik-sacik kadinlar, cinsel aclikta olan erkekler icin ilk ve en
kolay avdir. Ya seyrederler, ya taciz ederler, ya da tavlamak isterler.
Tabii gayri mesru iliskiler icin. Bir kismi da tecavüze ugrar. Ama bu
demek degildir ki; "örtülü kadinlar tacize ugramaz". Ugrar, fakat acik-
sacik kadinlardan daha az ve daha sonra ugrar.

Bu incelememiz gösteriyor ki, ( erkekler olarak) Türkiye bir "cinsel
ackurtlar yurdu"dur. Bu acligi, birden fazla kadin almayi serbestles-
tirerek kapamak gerek. Bunun ziddina olarak mesruluk yolu kapati-
lirsa, gayri mesruluk yolu acilmis olur. Türkiye gibi cinsel ackurtlar
yurdunda kadinlarin örtüsüne dokunmak ve onlari acilmaya zorlamak
büyük hatadir. Basörtüsü yasaginin da derhal kakdirilmasi gerekir.
Bu yasagi kaldirmamak, kadinlari ac kurtlarin önüne atmak gibi bir
barbarliktir!

ABD'deki tecavüzlerin durmasi icin de Amerikalilarin süratle
müslümanlasmasi ve kadinlarin da örtüye bürünmesi gerekir. Aksi
halde Amerikan kadini tecavüzcülerin kurbani olmaya devam etmek-
ten kurtulamayacaktir. Ey Amerikalilar! Kurtulusunuz icin Kur'anizm
sizi bekliyor. Daha ne duruyorsunuz? Ateizmden ve Komünizmden
size bir fayda gelmedi. Kapitalizmde de size bir fayda ve kurtulus
yok. O da yikilmak üzere. Bu halde kurtulusunuz ancak Kur'anizm'
dedir. Kur'anizm sizin kurtulusunuzdur. Öyle ise onu arayin, onu
dinleyin ve ona girin!

Bay Emre ve Bayan Nilgün,

Kadinin örtünmesi, yani basini örtmesi ve acik-sacikliktan cikmasi,
size "ilkellik" ve "esaret" olarak görünebilir. Ama ben de acik-sacik
bir kadini "ilkel" ve "cinsel saldirgan" ve "cinsel saldiriya acik bir av"
olarak görüyorum. Bu halde ne yapacagiz? Eger Türkiye gibi bir
ülkede birlikte yaşamaya mecbursak, birbirimize tahammül edecegiz
demektir. Bu durumda ne siz bana yaşam biciminizi dayatabilirsiniz,
ne de ben size yaşam bicimimi dayatabilirim. Ikimizin de buna hakki
yoktur. Fakat bugün laikciler, kendi yaşam bicimlerini müslümanlara
dayatmaktan vazgecmiyorlar. Kamusal alani, kendi babalarinin
maliymis gibi işgal etmis durumdadirlar. Bu işgal son bulmak
zorundadir. Laikciler kendi yaşam bicimlerini müslümanlara ancak
dâvet edebilirler. "Bizim yaşam bicimimiz daha güzel" diyebilirler.
Ama onu dayatamazlar. Buna haklari yoktur. Bu durum müslümanlar
icin de gecerlidir. Onlar da kendi yaşam bicimlerini bir başkasina
dayatamazlar. Ancak ona dâvet edebilirler. Dayatma son buldugu
gün, baris saglanmis demektir. Bu da ancak yeni demokratik bir
anayasa sözlesmesiyle mümkündür. Bunu engelleyenler, büyük bir
kötülük ve zulüm icindedirler. Bu zulüm derhal sona erdirilmelidir!

Türk kadini ister Araplar gibi yasar, isterse, Amerikalilar gibi yasar.
Buna kimse karisamaz. Müslüman Türk kadininin baş örtmesi de,
"Araplar gibi yaşamak" degildir. Müslüman kadinin haklarini ancak
müslümanlar koruyabilir, ateistler degil! Eger müslüman kadinin
koruyucusu olmak istiyorsaniz, önce müslüman olmaniz, ateizmden
cikmaniz gerekir. Eger kendinizi gercekten "iyi" bir insan olarak görü-
yorsaniz, kendi yaşam biciminizi müslüman kadina dayatmaktan
vazgecersiniz. Sizin müslüman kadinin örtüsünü soyarak onu
özgürlestirmek istemeniz, onu baska bir esarete sokmaniz
demektir. Müslüman bir kadin ise, örtüsünden dolayi kendini
esarette görmez ki, sizden bir kurtulus beklesin! Ve sizin
kurtariciliginiz hak olsun!

Islâm elbette ki kadinin örtünmesinden ibaret degildir. Islâm; Allah'a
ve Âhirete inanc, Hak ve Adalet ve Namustur. Bunlarla birlikte güzel
ahlâk ve iyilikciliktir, baris ve kardesliktir. Ama bunlara zit hareket
eden bazi sözde müslümanlarin ve müslüman ülkelerin hali, Islâmin
islâmligini yok etmez.

Emre'ye

Gerekeni söyledim. Allah'a inanip O'na teslim olmadikca
müslüman kadinin kurtaricisi olamazsiniz. Siz ancak
ateist kadinlarin kurtaricisi olmaya calisabilirsiniz. Ama
onlarin da kurtaricisi olamazsiniz. Cünkü gecerli bir dininiz
yok. Gecerli bir dininiz olmadikca da siz, hic bir seysiniz.
Isterseniz bütün bilim ve felsefeleri yutmus olun. Ölümü
öldürmeyen, ebediyet buldurmayan bilim ve felsefeye de
ben, bilim ve felsefe demem. Bilim ve felsefe, ancak
Allah'a götürüyorsa bilim ve felsefedir. Yoksa onlar hic bir
seydir. Allah'a teslim olus her seyin üstündedir. Allah'a
teslim olan, üstün olur. Siz bu üstünlügü begenmezseniz,
o da sizin keyfinizdir. Yarin sizin Büyük Yaratici'niz sizi
tekrar diriltip "Bana ne getirdin" dediginde: "Keyfimi getirdim"
derseniz, cehenneme atilirsiniz. Cünkü siz bir "yaratik"siniz!
Yaratik olanlar, keyfini degil, ancak Yaratan'a inanc ve teslimini
getirirlerse kurtulusa ererler. "Bunlar safsatadir" diyenlerin
dedikleri, ölümü öldürmedikleri ve evrenin yaraticisi olmadiklari
müddetce kiymetsiz ve gecersizdir.

Bay Emre dedi: "Kadin ortunmezse ac kurt erkekler onu
ham yaparmis, suc da kadinin olurmus. Ortunmek Islamiyetten
once baslamis bir gelenektir ama nedense bundan soz edilmemis..."

Amerika'da ac kurt erkekler her doksan saniyede bir kadini "ham"
yapiyormus. Ham yapiyorlar ama, yakalanirlarsa kendilerini ceza
evinde buluyorlar. Kadinlar ise "ham" yapildiklariyla kaliyorlar.
Peki, kadinlar örtünmeyi secse, ackurt erkeklere karsi daha
koruyucu ve caydirici olmaz mi? Elbette olur! Cünkü kadinin
örtünmesinin erkeklere karsi büyük etkisi var. Erkege, "kendine
hâkim olsun" demenin pek bir faydasi yok. Alin işte bir gazete
haberi: Okul müdürü, başi acik, dudaklari boyali ögretmenin
buselerinden zorla öpüvermis!

http://www.aksam.com.tr/2010/03/17/haber/yasam/3766/okul_
muduru_ogretmeni_zorla_optu_.html

Ne yapacagiz simdi? Müdürü hapse atmaktan baska! Bu müdür,
Emre beyi dinlemiyor... Yani simdi kadini başi acik ve acik-sacik
olmaya zorlamaya devam mi edelim? Ve acık sacıklıklarıyla
erkekleri tahrik eden kadinlar sucsuz mudur? Bu cok agir tahrikler
karsisinda erkekler kendine nasil hâkim olabilir?

Örtünme, Islâmiyetten önce de vardi. Cünkü, Islâmiyetten önce de
din vardi. Ondan önce de, ondan önce de, ondan önce de vardi.
Yani kadin, erkegin cinsel saldirisindan en cok örtüsüyle
korunabilmistir ve korunabilmektedir. Bunun icin de Anadolu
kadininin yüzde yetmisi basini örter ve acik-sacikliktan uzak durur.

Demek istedigim: Gözünüz var, Fakat günes ve isik olmazsa,
sizin gözünüz bir işe yaramaz. Sizin de akil gözünüz acik,
ama din günesiniz olmadigi icin de o gözünüz bir işe
yaramiyor. Yani kalp gözünüz kör. Bu durumda "Bilim" diye
sarildiginiz şey de, yürüyebilmenizi saglayan "baston" oluyor.
Din günesini buldugunuz an kalbinizin körlügü kalkar, elinizdeki
baston da kurtulursunuz. Bu sefer bilim sizin kanadiniz olur,
cok yükseklerden ucabilirsiniz.

Bay Emre,

Irade ve öz denetimi reddetmiyorum. "Insanlarin sosyolojik,
psikolojik ve sexolojik gerceklerini görün" diyorum. Eger siz
bu gercekleri görmezden gelerek kadinin örtüsüne mudahaleye
devam ederseniz, o zaman erkekte otokontrol diye birsey
kalmaz. Kalmadigini da cereyan eden olaylar apacik gösteriyor.

Eger kadinin örtünmesini reddetmeye devam ederseniz,
siz söyleyin: Kadini mi eve hapsedelim, yoksa kadinlara
saldirisini önlemek icin erkekleri mi eve hapsedelim? Bunun
ikisine de razi olmazsiniz degil mi? Biz de razi olmayiz! Ikisi de
eve hapsolmamali. Fakat Anadolu kadini ve namusuna önem
veren diger milletlerin kadinlari, erkegin sosyolojik, psikolojik,
ve sexolojik gerceklerini bilip sezdikleri icin, onlarin
saldirilarindan korunmanin en iyi yol ve caresinin örtünmek
ve acik-sacikligi terketmek oldugunu kabul etmisler ve
geregini yerine getirmislerdir. Bu geregi kabul etmeyen acik-sacik
kadinlar ise, erkek saldirisina acik kalmislardir ve kalmaktadirlar.
Cünkü erkegin otokontrolünün de bir sınırı vardir. Kadin hem
erkegin önünde acik-sacik haliyle arz-i endam edecek,
erkek de ona bakmayacak, laf atmayacak, onu tavlamak icin
pesine düsmeyecek veya taciz etmeyecek! Nereye kadar olacak
bu? Maalesef erkeklerin cogunlugu "kendine hâkim ol" emrine
uyamiyor, acik-sacik avratlari gördügünde felegini sasiriyor!..
Ve sonucta atesle barut infilâk ediyor. Tabii en cok kadinlar
zarar görüyor. Ama yüzde yetmislik Anadolu kadini, örtünerek
bu tuzaga düsmekten kurtuluyor. Simdiye kadar kimse bu işe
daha iyi bir care bulmus degil. Kadin ve erkegin yaradilis
gerceklerine göz kapayarak bir yere varamazsiniz. Siz göz
kapasaniz da, gercekler hükmünü icra etmeye devam eder.

"Kimse bana dogup dogmamak istedigimi bana sormadi.
Dolayisiyla kimseye borcum yok" diyorsunuz. Emin misiniz?

Eger sizin ezeli bir ruhunuz olsaydi, o zaman yüce Yaratici size:
"Sana güzel bir beden ve varlik vereyim mi?" diye sorardi. Ama
siz ezelî bir varlik olmadiginiz ve ortada "siz" diye bir kimse
bulunmadigi icin Allah da, varolmayan sizin görüsünüzü almadan
sizi yarativerdi. Ama ruhunuzu varettikten sonra şunu sordu:
"Ben sizin Rabbiniz degil miyim?" Sizin ruhunuz da: "Evet
Rabbimizsin" dedi. Fakat siz bunu hatirlamazsiniz.

Demek, siz bir "yaratik"siniz ve "Yaratan"a borclusunuz. Eger
ortada "KUR'AN" diye bir Kitap olmasaydi, biz de sizin "borcsuz"
oldugunuza inanacaktik. Maalesef(!) ki, ortada "Acik Bir Kitap" var.
Ve Kur'an isimli bu Kitap, sizi "borclu" cikariyor. Borcunuz ise:
Allah'a inanc, teslim ve tesekkürdür. Bu tesekkürü yapmadikca
da "Gercek Insan" olamiyorsunuz.

Evet siz, bizim gibi "ölsem de kurtulsam" diyemezsiniz. Cünkü
biz ölsek, ebedî bir hayatimiz, öte dünyamiz var. Ama sizin bir
baska dünyaniz yok. Ölümünüzle hersey biter. Ama Kur'ana
inanirsaniz, ölümünüzle hersey yeni baslar, sönümsüz bir
gercek hayata gecersiniz. Ama sizin inanmamanizla da
o hayat yok olmaz. Cünkü evren varsa, Allah da vardir.
Allah varsa, ötedünya da vardir. Ötedünya varsa,
cennet ve cehennem de vardir. Cennet ve cehennem varsa,
siz de bunlardan birisine konuksunuz. Inanmis ve iyilikci
olmussaniz cennetlik, inkâr etmis ve kötülükcü olmussaniz
cehennemliksiniz. Nasil sizin göz kapamanizla evren
yok olmazsa, inkârinizla da Allah yok olmaz.

Beni görmediginiz halde, yazilarimdan ve sözlerimden:
"Karsimda bir Ali veya Veli var" diyorsunuz ve varligima
inaniyorsunuz. Eger sizin vücudunuz nitrojen ve oksijen gaziyla
calisiyorsa, karsinizda ve ötenizde beden benzininizi imal
eden veya yazan, gönderen görünmezdeki Kimse'nin varligini
bilmeli ve anlamalisiniz. "Benim beden gazım, yeryüzünde
veya evrende imal ediliyor" derseniz, ben de derim: "Onu imal
eden Kim?" Sizin bilgisayarda yazdiklarinizi, sizin elleriniz
yazmiyor. "Siz" ellerinizle onlari yaziyorsunuz. Yani ruhunuzun
emriyle harekete gecen kalp ve aklinizin bilgi ve istegiyle
elleriniz isliyor. Evren "elleri" veya "makinalari"nin kalp (istek)
ve akli (bilgi) ve ruhu (Yaratici) KIM? N'olur: "Madde, enerji,
tesadüf ve evrim" demeyin! Senyör Grand'in parmaklarını isyan
ettirmeyin...

Zaman: Yeni Cag'in onu, Temmuz basi.
Mekan: Avrupa.
Makam: Cevaplama.
Boyut: Muranizm.

YAYINLAYAN
AVRUPA MURANISTLERI
* * *

Keine Kommentare: