Donnerstag, 5. März 2009

M A D D E N A M E

(Bu bildiri, 1998 yilinda yayinlandi.)

MADDENAME

maddenin sahibi olan ALLAHin adiyla

Tanri'yi kabul etmeyen, maddeye tanrilik da vermeyen,
fakat maddeyi herseyin yapicisi, yaraticisi sayan ma-
teryalist felsefenin dayanak noktasini ifade eden; "her
sey olusum gücünü kendi icinde tasir ve kendikendin-
dendir" ve "madde evreni kendikendine yapmistir" ve
"evrenin yaratilisi icin akil ve amaclik sahibi olmaya
gerek yoktur" ve "maddeyi harekete sevkeden, zorun-
luk ve yasa'dir" sözlerinin cümle ve kelimeleri üzerinde
duracagiz. Bakalim hersey materyalist felsefenin dedi-
gi gibi midir, görecegiz.

Birinci cümlede "her sey olusum gücünü kendi icinde
tasir ve kendindendir" denmis. Fakat meselâ yumurtada
bir tavuk olma meyli bulunmaktadir. Fakat sadece "bu-
lunmaktadir". Yani yumurta kendi kendini yumurta yap-
mis olmadigi gibi, kendi kendini tavuk yapma kabiliyetin-
de de degildir. Yumurta tavukta imal edilmis ve yeterli
günes isisi ve hem o yumurtayi koruyacak bilgi ve ruh
sahibi bir tavuk veya tavugun yerini tutacak biri olmadan
da o yumurta civciv olamaz. Yumurta, kendi kendine
yumurta ve civciv olamazsa ve günes de ta$i veya her-
hangi bir maddeyi civciv ve yumurta yapamazsa ve ta-
vuk da günessiz tavuk olamazsa ve ayrica bütün bunla-
rin bir i$ icin bir araya gelecek akillari da yoksa, bu hal-
de maddeye yaraticilik adina ne kalir? Hic!

Madem materyalist felsefece "yaratilis icin akil ve amac-
liga gerek yok"tur, öyle ise yumurta ve günes hangi akil-
sizlik ve amacsizlikla bir araya gelip de yumurta ve civciv
olacak?! I$te burada kendini cok akilliyim zanneden ma-
teryalist felsefe, akilsizligin ta zirvesine cikmis ve o zirve-
de bütün dünyaya bilimsellik tasliyor. Onu o zirvede bira-
kip, biz de "aklin" zirvesine cikmaya ve gercek Yaratici-
mizi bilip görmeye calisalim.

Hem "olusum" bir "eylem"dir. Bu kelime kendinde, "olmak"
fiilini tasir. Meselâ "ben adam olacagim" dersin. Bu fiilde
bir "karar vermek" var. Sonra "ne olacagi"ni belirlemek var.
Sonra yani en ba$inda "kendini bilmek" var. Bütün bu fiiller,
"akilli" olanin i$idir ve muhtesem bir akli ve akilliligi gerek-
tirir. Madem akilsiz olmaz, bu halde materyalizm, ya akil-
siz maddeye akil verip aklin zivanasindan cikacak, ya da
yaraticiliktan anlayan Tanri'yi kabul edecek. (I$te bunun
icin materyalist felsefe, "yaratis icin akil gerektir" dese,
bu halde Tanri'yi kabul etmemek mümkün olmadigindan
ve maddeye de akil vermek akilsizlik olacagindan "yara-
tis icin akla gerek yok" demis ve yaratis icin gerekli olan
akil yerine -aslinda tam da akli gerektiren- akilsiz bir "de-
neme" ve "yanilma" ve bir de "zorunluk" ve "yasa"yi koy-
mus. Koymus ama, bu koyma ile en büyük akilsizligi
yapmis). Nedenini anliyorsunuz ve anlayacaksiniz. De-
vam edelim.

Hem, "olusum" icin sadece "olmak" fiili de yeterli degil.
Bir sey (yani bir "kimse" olmasi lâzim. Biz burda seyleri
de "akilli" farzediyoruz...) "ben $u olacagim" diye bir ka-
rar verdigi zaman, o olunacak sey icin gerekli yaraticili-
ga da sahip olmak lâzimdir. Bu da -eger olusum bütün
evren capinda olacaksa (böyle olmasi lâzim: Cünkü her-
sey birbiriyle baglidir, birbirinden bagimsiz olmaz-) bu
halde nihayetsiz bir bilgi, secki, istenc yani irade ve ih-
tiyar'i da gerektirir. Bu fiiller de daha baska fiilleri gerek-
tirir. Eger simdi gözle görülmeyen, fakat eserleriyle ve
Elcileriyle varligi anlasilan yaratici bir Tanri yoksa, bütün
bu fiiller, -herseyi kendikendine olusturdugu iddia edilen-
akilsiz maddenin neresindedir? (Elbette hic bir yerinde
degil. Hepsi onun "ötesinde"dir. Demek hersey "görünen-
ler"den ibaret degildir. Görünmeyen seyler ve kimseler
de vardir. I$te o fiiller sahibi görünmez Zat'a Tanri denir.
Biz Kur'anistler deO'na, "Allah" diyoruz).

Acaba olusum icin sadece hareket ve enerji yeterli midir?
Evet maddede bir hareket ve enerji var. Fakat o olusum
fiili de "yaraticiligi" gerektiriyor. Yaraticilik da -ya$aticilik
ve yöneticilik fiillerini gerektirmekten baska- kâinat capin-
da secki, istenc, bilim, kudret ve hayat sahibi olmak si-
fatlarini gerektiriyor. Yani olusum icin sadece güc ve ha-
reket yetmiyor. Yani bir de o güc ve hareketi kullanabile-
cek bir "kisilik"e gerek var. Maddede bulunan ise sadece
enerji ve hareket'tir. Yani madde, akil ve yaraticilik fiil ve
bilgisinden yoksundur. Bunlardan yoksun oldugu gibi,
kendi(!)ndeki enerji ve hareketi de kullanabilecek durum-
da degildir. DI$ tesirlerin etkisi olmasa, elindeki enerji ve
hareketi de kaybedip yokoluverecek! Bu haliyle madde,
"emre hazir bir asker" gibidir. Yani emirsiz bir i$ yapamaz,
var "Edici" olmadan var olamaz. Cünkü kendi(!)nde var
Edicilik ve Amirlik sifatlari yoktur. Maddenin bu akilsizligi
ve itaat altinda olusu sayesinde akilli insanlar ve Büyük
Yaratici, maddeyi istedikleri gibi kullanabilirler. Onu iste-
dikleri sekle sokabilirler. Ama madde kendi(!) ba$ina hic
bir sekle giremez. Cünkü akli, bilgisi; secki ve istenci
yoktur. Demek kendiligi olmayan, kendikendineligi bu-
lunmayan ve üstelik kendine bile yetmeyen maddenin
"yaraticiligi" olamaz. Demek hersey göründügü gibi de-
gildir. Görünmeyen taraflarini da görebilmek gerek.

Materyalist felsefe burada itiraz edip maddenin "deneme-
yanilma" yoluyla "kendikendine" bu evreni olusturabilece-
gini ileri sürebilir. Birkere maddenin kendikendineligi ola-
mayacagini gördük. Sonra "deneme" ve "yanilma" bir
"fiil"dir. Önce bu fiillere "sahip olmak" lâzim. Sonra bu
fiilleri kullanabilmek icin deneme ve yanilma'nin "ne ol-
dugu"nu "bilmek" lâzim.Bundan sonra secki ve istenc
sahibi olmak lâzim. Sonra "amaclik" sahibi olmak lâzim.
Yani bir denemeyi "nicin" yapacak, "hedefi" nedir? Sonra
"yanildigini" nasil bilecek de kendi(!)sini "dogruya" yönel-
tecek? I$te bütün bunlar "bilme"yi gerektirir. Bilmek de,
"akli" gerektirir. Akil da "ruh"u gerektirir. Maddede ise
ruh ve akil yoktur. Demek madde, "olusum" sahibi ola-
maz. Kendikendine bir i$ yapamaz. Bir i$ yapamazsa,
kendikendineligi olamaz. Kâinati ku$atan bir kendiken-
dineligi olamazsa, Yaratici olamaz. Madem madde ya-
ratici olamaz; o halde yaratan, ya$atan ve yöneten ancak
Tanri'dir, Tanri'dan baskasi olamaz.

Hem, bir seyin "sahibi" olmak, akilli olanlarin i$idir. Mad-
denin ise akli olmadigindan "kendikendineligi" de yoktur.
Cünkü "kendi" olmak, akilli ve ruhlu olmaktir. "Kendiken-
dine" olmak ise, "bagimsiz" olmaktir. Akli ve egemenligi
olmayanin bagimsizligindan nasil söz edilebilir? Bütün
kâinattan bagimsiz olmayan nasil Yaratici olabilir! Yani
kâinat Yaratan'a bagimlidir, fakat Yaratici kâinata bagim-
li olmaz. Görünüste bitkiler ve hayvanlar ve insanlar ba-
gimsiz ve kendikendine görünür. Fakat esasta bitkiler
ve hayvanlar insanlara, insanlar da kendi a$agisindaki-
lerle beraber Yaratan'a bagimlidirlar. Onlara hükmeden,
akilsiz ve ruhsuz madde degil, fiiller sahibi yüce Tanri'
dir.

Sonra maddede hareket hangi "zorunluluk"la basladi?
Bu zorunluluk ya dI$ tesirlerin zorlamasidir, bu halde
madde dI$ tesirlere karsi caresiz kalan bir acizdir; bu
acizlik ise maddenin -onda var zannedilen- kendikendi-
neligine zittir. Bu zitlik ise maddede kendikendinelik
birakmaz; onu esirlige sokar, emirlere tutsak eder. Ya
da, maddedeki bu zorunluk kendindendir. Bu halde
madde ya bir amacla bu zorunluga giriyor, bu ise akil-
liligi gerektirir; ya da hic bir amaci yoktur. Fakat bu a-
macsizlik da akilsiz olamaz. Ve amacsiz bir zorunluga
girmek -fakat amaclica i$ler yapmak- sacmaliktir. Fakat
kâinat ve evrendeki bütün bu amaclica olus bitislerin
sacmalikla bir ilgisi ve iliskisi olmadigindan madde,
"emir altinda" demektir. Emir altinda olus ise, "yasa"yi
gerektirir ve yasa'dan kaynaklanir. Yasa ise, "akil" ve
"iktidar" i$idir. Maddede akil ve iktidar olmadigindan
bütün i$ ve oluslar, amaclik sahibi tek Tanri'ya kalir. Ya-
ratisin gercek sahibi de O'dur. O'ndan baskasinin ola-
maz. Yani kâinat ve evreni yaratip ya$atacak ve yönete-
cek bilgi, güc ve iktidara sahip olmayanlar, yarati$a sa-
hip cikamazlar. Zaten simdiye kadar Tanri'dan baska
hic bir kimseden ve hic bir seyden kâinatin sahibi olduk-
larina dair bir haber cikmamistir ve cikamaz.

Demek madde, evrenin "yapicisi" olamaz. Cünkü yapi-
cilik icin gerekli bilgi ve fiillere sahip degildir. Elinde bu-
lunan sadece enerji ve hareket'tir. Akilsiz bir enerji ve
hareket de yaratici olamaz. Madem madde yaratici ola-
miyor, öyle ise madde yaratisin "sahibi" degil, "malze-
mesi"dir. Yani madde ya Yaratici'dir, ya da yaratik ve
malzeme'dir. Yaratici olamadigina ve olamayacagina
göre, maddenin bir "malzeme" oldugu ortaya cikar. Mal-
zeme ise ya sahiplidir, ya sahipsiz. Kâinat bir yaratis ve
ya$atis ve yönetise sahne olduguna göre madde sahip-
siz olamaz. O halde kâinatin yapilisinda malzeme ola-
rak kullanilan madde, Allah'in "serveti"dir. Böylece mad-
de lâyik oldugu gercek mevkiine oturtulmus olur. Onu bu
yerinden kaldirip Tanri'nin yerine oturtacak olanlar hem
dehsetli bir akilsizlik, hem de affedilmez bir cinayet i$le-
mis olurlar.

Demek materyalistler artik bundan sonra ancak akilsizlik
ve zulmü secmekle "materyalist" kalabilirlar. Eserleriyle
fiillerini gösteren, fakat ki$iligini sayginlik geregi olarak
gizleyen gözle görünmez Tanri'yi secmek ise, en büyük
akilliliktir. Hem en büyük Hak ve Adalet'tir. Bütün mesele,
"inanmak" ya da "inanmamak" noktasinda dügümleniyor.
Gercek ortaya ciktiktan sonra gercege inanmamak en
büyük zulümdür! Tanri'yi secen ve yaratisi O'na birakan,
nihayetsiz zulüm ve sapikliklardan kurtulmus olur. Herkes
istedigine inanmakta serbesttir. Fakat herkes inandigin-
dan sorumlu tutulacak ve Yaratan'ina hesap verecektir.
Ve zalimler azaba, zulümsüzler de saadete sevkedilecek-
tir. Kimsenin zulmü yanina kâr kalmayacak ve adalet ye-
rini bulacaktir. Dogmamaya gücü yetmemis olanin, diril-
memege de gücü yoktur. Ölmemeye gücü yetmeyenin
de, Ötedünya'dan kurtulusu yoktur. Ölmemeye ve dogma-
maya gücü yetmeyenlerin, Ötedünya'yi ve yeniden diril-
meyi inkâr etmeleri ise, bo$ ve anlamsizdir.

Simdiye kadar gercegi ortaya cikarmak icin hep akli i$-
lettik. Simdi biraz da aklin tamamlayicisi olan kalbi i$le-
telim ve kalbin i$igi olan dinin sözlerini dinleyelim. Yirmi-
birinci asrin Tanri elcisi Kur'anizm, Tanri'nin söyletmesiy-
le ve O'ndan aldigi i$ikla der: Ey insanlar! Tanri'ya inani-
niz. Sizin yüce Tanri'dan baska tanriniz yoktur. Kurtulus,
O'na inanctadir. Inancsizlikta ve inkârcilikta kurtulus yok-
tur. Sizler, madde ile yaratildiniz, fakat sizi yaratan, mad-
de degil Tanri'dir; yani kendinden baska tanri olmayan
yüce Allah'tir. O Allah ki, her seyin yaraticisi, ya$aticisi
ve yöneticisi olmakla her seyin ötesinde ve üstündedir.
O, yarattiklarina benzemez. Benzemedigi ve varligi da
maddeden olmadigi ve bakilamayacak kadar cok siddet-
li bir i$iga sahip oldugu icin görünmez. O; ruh, hayat, i$ik
ve enerji sahibi görünmez bir varliga sahip olup her seyi
gören, bilen, duyan'dir. Bu dünyada hersey görünenler-
den ibaret degildir. Görmediginiz pek cok sey vardir ki,
görmediginiz halde onlara inanmak mecburiyetinde ka-
lirsiniz. I$te Tanri da, o görünmeyenlerin en büyügü ve
varligi en kesin olanidir. Var olmak icin görünür olmak
sart olmadigi gibi, inanmak icin de varligini görmek sart
degildir. Bütün bu kâinatta olup bitenler maddenin eser-
leri olamayacagi ve olamadigina göre elbette bütün bun-
larin Tanri'ya ait i$ler olmasi zorunlu ve kesindir. Demek
O, eserleriyle yani "fiil failsiz olmaz" gercegiyle Kendini
apacik göstermekte ve bu göstericiligini de Elcileriyle
bildirmektedir. Eger O, bir basbakan gibi ortalikta do-
lassaydi, inkâra careniz kalmayacakti. I$te o zaman
O'na inanmanin ve O'na dâvet etmenin de bir anlami ol-
mazdi. Demek Tanri'ya inancin kiymeti, O'na görmeden
inanmaktir. O, inanmak isteyen kalplere hemen görünür.
Ama inanmak istemeyenlere görünmek yoktur.

Ey insanlar! Oglu ve ortagi olmayan tek Tanri'ya inaniniz.
Sizin insan olusunuz bunu gerektirdigi gibi, insanlasma-
niz da bu inanciniza baglidir. Bu inanc da ancak O'nun
ceza ve mükâfat vericiligini kabul etmekle inanc olur. Tan-
risal ceza ve mükâfati kabul etmek, sorumluluk almak
demektir. Toplumsal ya$aminiz da ancak Tanrisal So-
rumluluk'u yüklenmek ve kabul etmekle bir düzen kaza-
nabilir. Yoksa bu sorumlulugu tanimayan ve ta$imayan-
larin kuracaklari düzenler temelsiz, degersiz ve dayanak-
siz kalir; me$ruluk ve gecerlik kazanamaz. Öyle ise her-
seyden önce Tanrisal Sorumluluk'u bilmek ve kabul et-
mek zorundayiz. Tanrisal Sorumlulugun esasi ise: Hak
ve Adalet ve Namus'tur. Bu üc sorumlulugu yüklenmek
de; Hakli, Adaletli ve Namuslu olmayi gerektirir.

Ey insanlar! Size fayda ve zarar veremiyecek seyleri
tanri tutmayiniz. Madde ve sebepler, size fayda ve za-
rar verebilecek seyler degildir. Yani onlar yaratisin sa-
hibi olmadiklari gibi, yaratici olduklarina dair bir bilgi
verebilecek durumda da degillerdir. Bazi kimselerin ken-
di akillarina dayanarak onlari yarartici yerine koymasi,
zan ve iddiadan öteye gecemiyecek sapikliklardir. Mad-
de, sebepler ve doga; yaratisin sahibi degil, ancak "se-
bebi" olabilirler. Sebepler ise, Tanrisal sayginligin bir
"perdesi"dirler. Bunun böyle oldugunu da, bu evrenin
gercek sahibi olan ogulsuz ve ortaksiz tek Tanri'dan
haber aliyoruz. Cünkü O, yarattigi insanlari bilgisiz bi-
rakmaz. Göndermis oldugu Elci ve Kitaplar'la insanlari
bilgisizlik karanliklarindan kurtarir. Elcileri dinleyenler
de, karanliktan kurtulur, aydinliga ererler.

Ey insanlar! Doga, madde ve sebeplere yaraticilik ver-
mek, her seyi hiclige düsürmek ve dönüstürmek demek-
tir. Cünkü onlar sizin ihtiyaclariniza cevap veremezler.
Sizin de öyle büyük bir ihtiyaciniz var ki, onu ancak bu
evren ve kâinati yapan, ya$atan ve yöneten Zat verebi-
lir. Ondan baskalari veremez. O ihtiyac ise, ebedî ya-
$ama ve sonsuz mutluluktur ki, bu ihtiyaciniz karsilan-
madikca $u güzel dünya hayatiniz anlam bulmayacak
ve öldürülemeyen ölüm karsisinda bütün kazandiginiz
güzellikler hiclige düsecektir. Sizi bu dehsetli düsüs-
ten kurtaracak olan ise ancak Ötedünya Inaci'dir. Bu
dünyayi kurmus olan, baska dünyalari da kurabilir ve
kuracaktir ve buna söz vermistir. Söz verdigi ve böyle
gerektigi icin bu dünyayi yikip baska bir dünyayi kura-
cak ve sizleri ölümünüzden sonra dirilterek, Ötedünya'
nin lâyik oldugunuz makamlarina yerlestirecektir.

Ey inasanlar! Bu haber, sizi ebedî ölüm ve yok oluslar-
dan kurtaracak öyle yüksek ve müjdeli bir haberdir ki;
hic bir haber, bu haberin yerini tutamaz. Öyle ise bu
haberin getirdigi mutlulugu kazanmaya calisiniz. Bunu
kazanmanin caresi de, bu kâinatin tek ve ortaksiz Sa-
hibi'ni tanimak ve O'na baglanmak ve bu baglanc ve i-
nanc icinde Haklica, Adaletlice ve Namusluca bir düzen
ve hayt kurup iyilikcilik icinde ya$amak ve yardimlas-
maktir. I$te dünyada yapacaginiz en önemli i$ budur ve
bu i$i gerceklestirmek icin burada bulunmaktasiniz. U-
nutmayiniz! Bu dünya sahipsiz olmadigi gibi, ba$ibos
da birakilmis degildir. Ve sizler de ebediyen burada ka-
lacak degilsiniz. Yaraticiniz herseyi gözetmekte ve he-
sap tutmaktadir. Ve kisa bir müddet sonra O'na döne-
cek ve yapacaginiz bütün haksizlik ve adaletsizlik ve
namussuzluklarinizdan mutlaka O'na hesap verecek-
siniz. Cünkü O'ndan geldiniz ve buraya bo$una getiril-
mediniz. Öyle ise iyi bir dönüs icin hazirliginizi tam ya-
piniz ve hazir olunuz. Cünkü ölüm, terminsiz gelir...
Bu bekleyis icinde, ya$amanizi saglayan tüketim mad-
deleri icin, Sahibinize gereken tesekkürü yapmayi u-
nutmayiniz. Dönüsünüz güzel olsun.

KUR'ANIST OLUN KURTULUS BULUN

Not: Bu bildiri, "MADDENAME'NIN EK VE TAMAMLA-
MASI 1" basligi altinda devam edecektir, bekleyiniz.

Zaman: Yeni Cag'a iki kala Kasim'i.
Mekan: Avrupa.
Makam: Atom ve Madde.
Boyut: Kur'anizm.

YAYINLAYAN
AVRUPA KUR'ANISTLERI
* * *

Keine Kommentare: