Freitag, 6. März 2009

MADDENAME'NİN EK VE TAMAMLAMASI 1

MADDENAME'NIN EK VE TAMAMLAMASI 1

(Bu Tamamlama'yi okumak isteyenler, bundan önce
yayinlanmis olan MADDENAME'yi okumalidirlar.)

(Bu bildiri, 1998 yilinda yayinlandi. Internet ortaminda
ise ilk defa yayinlaniyor.)


Materyalist felsefe diyebilir: "Beyin maddedendir. O
halde akil maddeden cikar veya maddenin eseridir".
Kur'anist felsefe de buna karsi der:

Beynin maddeden oldugu dogrudur. Fakat akil madde-
den cikmaz ve beyni yapan da madde degildir. Cünkü
yukaridaki MADDENAME'de gördük ki, madde yaratici
olamiyor. O halde beynin yapicisi madde degildir. Cün-
kü bir beynin yapilabilmesi icin önce "i$leyen bir kâinat"
hazir olacak. Sonra bu kâinatin enerji verici bir Günes'i
ve "hayat dolu" bir Dünya'si bulunacak ve bu dünyanin
meyvesi olan bir insan da hazir bulunmali. Insanin ilk
yaratilisini gecelim. Simdi bir beynin yapilabilmesi icin
önce sperma denilen bir damla su maddesinde insan
bedeninin plani cizilip, programi yerlestirildikten sonra
ve gerekli sartlarin tamamlanip gerekli i$lemlere gecil-
mesiyle gida yoluyla bedene gelen maddeler o insan
tohumundaki plan ve programa göre adim atarak veya
attirilarak anne rahmi tezgahinda bir insan bedeni olus-
maya basliyor. Fakat gerekli sartlar olmadan ve gerekli
plan ve program bulunmadan ve gerekli i$lemlere gecil-
medikce ve en önemlisi bütün bunlari ortaya cikarip bir
araya getiren gizli bir EL olmadikca en kral madde bir
i$e yaramiyor. Bir damla su, bir milyon yil bekletilse,
gene insan olamaz. Ya sicaktan buhar olur ucar, ya da
soguktan donar kalir. Demek madde bir insan yapabil-
mek icin gerekli bütün sartlari ya önceden yaratip ha-
zirlayacak ve bu kabiliyette olacak, ya da herseyin öte-
sinde fakat herseye hâkim bir yüce Yaratici bulunacak.
Ama yaratis maddesiz de olmaz. Yaratista madde te-
mel'dir, fakat madde "Temelci" degildir.

Insan bedeninde yüce Yaratici tarafindan madde ile imal
edilmis beyin, insan vücudunun ba$ parcasidir. Akil ise,
bu parcanin i$letilmesi sonucunda ortaya cikan bir "i$ik"
tir. Yani beyin demek, madde demek olmadigi gibi -cünkü
beyin sanatli bir yapidir-; akil demek de, beyin demek de-
gildir -cünkü akil, madde ötesi bir seydir-. Hepsinin cünkü-
sü $udur ki, beyin bir komputer gibidir. Akil ise, bu kompu-
terin ekranindaki i$iksal görüntü gibidir. Nasil bir insan ol-
madan komputer i$e yaramazsa, ruh olmadan da beyin
bir i$e yaramaz ve akil meydana gelemez.

Simdi burda "ruh nedir" diye sorulacaktir. Bu sorunun en
kisa ve en dogru cevabi ise: "Ruh, Yaratan'in emrindendir"
dir. Bunun ne oldugu ise $u misalle kolayca anlasilabilir.
Bir makinanin calismasi icin dügmesine basmak, o maki-
naya verilmis bir "emir"dir. Yani sizin dügmeye basmaniz
bir "ruh" olur, o makinayi calistirir. Sizin emriniz olmadik-
ca yani o makinanin dügmesine basmadikca ve daha önce
gerekli program verilmedikce o makina calismaz. Bu maki-
nanin yerine insana benzetilmis bir robot da konulabilir. I$-
te insan vücudu da bir robot gibidir. Ancak Yaratici'sinin
emriyle harekete gecebilir. Demek ruh, "Yaratan'in Emri"
dir. Bu Tanrisal EMR'in fiilleriyle yazilmis ve doldurulmus
bilincsel ve i$iksal hali olan ruh olmadan, beyin faaliyet
gösteremez, akil meydana gelemez. Demek beyin ve be-
den ruha baglidir. Ruh da, Yaratici'yi gerektirir. Yaratici'ya
da, yaraticiligi ve yöneticiligi olan Tanri denir. Biz Kur'anist-
ler de, oglu ve ortagi olmayan tek Tanri'ya "ALLAH" deriz.
Allah ise, Kendinden baska tanri olmayan her seyin yara-
ticisi, ya$aticisi ve yöneticisi olan en yüce ZAT'tir.

(Ruh ile ilgili olarak, daha önce yayinlamis oldugumuz
RUHNAME'de tafsilatli bilgi bulabilirsiniz. Google'de ara-
nabilir: Ruhname/Kuranisthaber.)

Not 1: Makinanin dügmesine basmak, en basit emir sekli-
dir. Bir de sesli ve sözlü ve i$insal ve i$iksal emirler var-
dir. I$te insan ruhu da en yüksek emir sekli olan sesli ve
sözlü, i$insal ve i$iksal emirlerdendir. Bu sözlü ve i$iksal
emirde insanin muhtac oldugu bütün fiiller yüce Yaratici
tarafindan kaydedilmistir. Yani ruh, "bos bir sayfa" degil-
dir. Belki fiillerle programlanmis hareket ettirici i$iksal ve
bilincli yasal bir güc'tür. Demek ruh, "insan bedeninde ko-
nusan kisi ve yönetici kuvvet" oluyor.

Ruh bedene, ana rahminde insanin yaratilisi tamamlandik-
tan sonra ve tam beden harekete muhtac oldugu bir zaman-
da üflenir. Yani dördüncü ayda ruh bedene girer. Demek ruh
ayridir, can ayridir, akil ayridir. Beden ruhsuz da ya$ayabilir.
Fakat bu ya$ayis, dI$ hareketleri olmayan bitkisel bir hayat
olur. I$te insan bedeninin ana rahmindeki ilk dört ayi bitki-
sel hayat olarak gecer. Demek insan bedenindeki biyolojik
faaliyete de "can" denir. Demek cansiz ya$anmaz. Ruhsuz
beden de insan olamaz.

Not 2: Maddedeki hareketin maddeye nasil geldiginin sorul-
masi da lâzim. Cünkü dI$taki isinin artip eksilmesiyle mad-
dedeki hareket de hizlanip yavasliyor. Bu da gösteriyor ki,
hareket, dI$ tesirlerin etkisiyle meydana gelen bir olaydir ve
acikca Yaratan'i bildiriyor. Belki dI$ enerji ve itim-cekim de
olmasa, maddede "hareket" diye birsey kalmayacak ve mad-
de bütünlügünü kaybedip yok olacak. DI$ tesirlere bu kadar
bagimli olan maddenin bu edilgen hali gösteriyor ki; madde,
Yaratan'siz madde olamaz. Kendi ba$ina hic bir i$e yaramaz
ve hic birsey yapamaz.

Maddenin yaratici olabilmesi icin, ya maddenin her atomun-
da bütün kâinati yaratabilecek görgü, bilgi ve kabiliyet olmali
-eger kâinat yoktan yaratilacaksa-, ya da her atom bütün kâ-
inat ve kâinatlilari ya$atip yönetebilecek bir güc ve iktidara
sahip olmali -eger kâinat ezelden beri varsa-.

Madde ve enerjideki degisim ve dönüsüm ve kâinattaki do-
gum ve ölümler göstermektedir ki, kâinat ezelî degildir. E-
ger ezelî olsaydi, dogum ve ölümler, degisim ve dönüsüm-
ler olmaz, hersey sabit kalir ve hersey birsey olurdu; mad-
de bölünmez, atom parcalanmazdi. Yani madde kendini
yaratik yapmazdi. Cünkü Yaratici, yaratik olamaz ve ezelî
bir Yaratici kendini yaratik yapmaz. Bu halde ise ne kâinat
ortaya cikabilirdi, ne de kâinatlilardan söz edilebilirdi. Orta-
da sadece madde toplamindan ibaret kapsanamayacak
büyüklükte koskocaman bir put bulunurdu. Ortada madde
toplamindan ibaret bir put yerine sanatli ve i$leyen bir kâi-
nat bulunduguna göre, kâinat ezelî degildir ve kâinat, Tanri
ve Tanri, kâinat olamaz. Eger bir yildiz dogup ölüyorsa, kâi-
nat da dogumlu ve ölümlü demektir. Cünkü kâinat bir yildiz-
lar ve galaksiler toplulugudur. Parcasinda dogumluluk ve
ölümlülük olanin, bütünlügünde de dogumluluk ve ölümlülük
var demektir. Dogumlulugu ve ölümlülügü olanin ise ezeliyeti,
yani herseyden önceligi olamaz. Ezeliyeti ve ebediyeti olma-
yan da, Yaratici olamaz. Demek gercek Yaratici her seyin
öncesinde ve ötesindedir ve varligi maddeden degildir.

Bir baba, anne karnindaki cocugun "öncesinde" ve "ötesin-
de"dir. Cünkü bir baba olmadan veya babanin yerinde bir
Yaratici bulunmadan o cocuk var olamaz. Simdi anne kar-
nindaki o cocuga, akilli farzedilip denilse: "Senin öncende
ve ötende bir baba var, fakat sen onu göremezsin". O co-
cuk da babasini görmedigi icin inkâr etse, hata etmis ola-
cak; verilen habere inandiginda ise, isabet etmis olacaktir.
Ve cocuk anne karnindan ciktiktan sonra inancinin veya
inkârinin meyvesini görecek, babasina kavusacaktir.

I$te dünya karninda olan insanlar da, anne karnindaki co-
cuk gibi herseyin öncesinde ve ötesinde olan Yaratan'i gö-
remiyecek durumdadir. Bu durumda olanlarin Yaratan'i in-
kârlari hata, Elciler vasitasiyla getirilen habere inanmalari
ise isabettir. Dünya karnindaki insanlar, inanc ve inkârlari-
nin karsiligini ancak dünya karnindan cikip ötedünyaya
gectikten sonra göreceklerdir.

Görünmeze inanmayip her seyin kendi kendine olup bitti-
gini sanan kimsenin misali bir de $una benzer: Uygar bir
dünyanin halinden habersiz vah$î ve ilkel bir adam ilk defa
medenî ve uygar bir $ehre girer. Bakar ki, etrafinda dönüp
dolasan uzaktan kumandali gemiler, ucaklar ve otomobiller
var. Uzaktan kumandanin ne oldugunu bilmediginden ve o
araclarin icinde herhangi bir kimse bulunmadigindan, bütün
araclarin "kendi kendine olustugunu" ve "kendi kendine dö-
nüp dolastigi"ni sanir, vah$ete düser!

Demek madde ve kâinatin "ötesi" vardir ve bu ötede salta-
natiyla beraber bir Yaratici bulunmaktadir. Hicbirisini insan-
larin yapmadigi kâinatin varligi ve kâinattaki yaratis ve yö-
netisler de bunu acikca gösterir ve isbat eder. Fakat madde
ve kâinatin ötesi maddeden degildir. Maddesel kâinatin ön-
cesinde ve ötesinde Allah ve saltanati bulunmaktadir. Bu
Ilâhî Saltanat ülkesine girip görebilmek icin yüce ruh ve
melekler gibi incelmek gerek. I$te bu inceligi ve yüceligi
kazanmis olan Hz. Muhammed, Ilâhî bir dâvet neticesi
"Mirac Olayi"yla bu Ilâhî Saltanat Ülkesi'ne girebilmis ve
yüce Yaratan'iyla görüsebilmistir.

(Bu bildiri, "MADDENAME'NIN EK VE TAMAMLAMASI 2"
yle devam edecektir, bekleyiniz.)

Zaman: Yeni Cag'a iki kala Kasim'i.
Mekan: Avrupa.
Makam: Atom ve Madde.
Boyut: Kuranizm.

YAYINLAYAN
AVRUPA KUR'ANISTLERI
* * *

Keine Kommentare: