Sonntag, 8. März 2009

MADDENAME'NİN EK VE TAMAMLAMASI 2

MADDENAME'NIN EK VE TAMAMLAMASI 2

(Bu bildiriyi okumak isteyenler, önce bundan evvel yayin-
lanmis olan "Maddename'nin Ek Ve Tamalamasi 1"i oku-
malidirlar.)

(Bu bildiri, 1998 yilinda yayinlandi.)

evrenin yaraticisi ve yöneticisi olan ALLAHin adiyla


Materyalist felsefenin yeni ögrencisi $öyle sorabilir: Her
sey kendi kendini yapsa, yaratsa ve yönetse; bu, bir tek
Tanri'nin her seyi yaratmasindan ve yönetmesinden daha
kolay olmaz mi?

Cevap: O zaman daha zor ve imkânsiz olurdu. Cünkü o
zaman hersey ya yoklukta kalir, varliga cikamazdi; ya da
herseyin ezelî olmasi gerekirdi. Ezelî olsaydi, yaratilma-
lari söz konusu olmazdi. Daima var olurlar, yokluklarindan
bahsedilemezdi. Fakat bilim bize bildiriyor ki, sanatli olan
hersey sonradan yaratilmistir ve yokluktan cikmaktadir.
Yani meselâ Dünya'miz üc-bes milyar yil önce yoktu. Yer-
yüzündeki varliklar da böyle. Yildizlar da böyle ve nihayet
kâinat ve evren de böyledir. Yani hersey "yokluktan" cik-
maktadir. Yani "eser olarak yok idi"ler.

Simdi yokluktan cikis da iki türlü olabilir: Ya bir varlik yok-
lukta gizli olarak vardir; aklin yaratilmasiyla bu yokluk yok
olur, gizlilik ortadan kalkar ve varlik kendini gösterir. Bu
halde o varligin, akli ve bütün kâinati yaratabilecek güc ve
kabiliyette olmasi gerekir. Bu güc ve kabiliyete sahip ola-
na da "Tanri" denir.

Ya da bir varlik gene yoklukta gizli olarak vardir. Eger bu
varlik Tanri degilse, o halde o, "madde" veya "enerji" ola-
bilir. Madde ve enerji ise, yaratis güc ve kabiliyetine sa-
hip olmayan bir "yaratis malzemesi" oldugundan, kendini
yokluktan cikaramaz. Bu halde madde, kendini yokluktan
cikaracak bir "Cikarici"ya muhtactir. O Cikarici da ancak
Tanri olabilir. Tanri olmazsa, madde yoklukta kalir, belki
varligindan bile söz edilemez. Maddenin varligindan söz
edebilmek icin aklin yaratilmis olmasi ve bu akli yarata-
bilmek icin de bir Tanri'nin her seyden önce var bulunma-
si gerekir. Bu halde yaratilmislarin malzemesi olan madde
ve enerji, Tanri'nin "serveti" olarak karsimiza cikar. Bu da
gösterir ki, Tanri, madde ve enerji'ye benzemeyen bam-
baska bir varliktir, varliginin ic yüzü bize mechûldür; göz
ile görülemez, akil ile anlasilamaz.

Sonra "Tanri'ya zor yoktur". Tanri, sonsuz bir kudrete sa-
hip oldugundan her seyi bir tek sey gibi kolay yapar. Koca
bir ülkeyi yönetmek bir Basbakan icin ne kadar kolaysa,
bu kâinat ve kâinatlilari yönetmek de Tanri icin ondan daha
kolaydir. Her seyi bir tek sey gibi yapip yönetemiyecek
olan bir varliga Tanri denmez. Kâinatin yaratilmasinda ve
yönetilmesinde yardimci ve ortaga muhtac olanlar, Tanri
olamaz. Tanri'nin, kâinat i$lerinde memurlari olan melek-
leri calistirmasi ise, Tanri'nin acizligine bir yardim degil,
O'nun büyüklük ve sayginligini koruyan perdelerdir. Cünkü
bir Tanri, memurlarini da Kendi yaratiyorsa, o memurlarin
Tanri'nin i$inde calismalari, O'nun acizligine bir yardim ol-
duguna delil degil, ancak O'nun "sayginlik perdesi" oldu-
guna delil olurlar.

Burada materyalist felsefenin yeni talebesi $öyle diyebilir:
"Madde ve zaman ve uzay disinda baska bir varlik olamaz
ki, Tanri'nin varligindan söz edelim!"

Önce $unu bilelim ve belirtelim: Hersey gözün gördügün-
den ibaret degildir. Gözün görmedigi, göremedigi cok sey-
ler vardir. Bugün bilim henüz yildizlara bile cikmis degildir,
galaksilerde dolasamamaktadir. Bilim bütün kâinati elek-
ten gecirse bile Tanri'yi göremez. Cünkü Tanri, maddeden
degildir ve hersey de maddeden ibaret olamaz. Eger bilim,
Tanri'yi maddeden kabul ederse, o zaman bütün kâinat ve
evreni elekten gecirmesi icap eder ve ancak elekten gecir-
dikten sonra Tanri'yi göremezse; "Tanri yoktur" diyebilir.
Eger Tanri maddeden degilse, bilim Tanri'yi göremiyecek-
tir. Simdi bilim, gözüyle görmedigini inkâr mi etmelidir?
Tanri'yi inkâr eden bir bilim, sartlanmis tek yanli bir bilim-
dir. Böyle bir bilimin her sözüne güvenilemez ve bu konu-
larda sözü dinlenip kabul edilemez. Gercek bilim odur ki;
"biz henüz kâinati elekten gecirmis degiliz, gözümüzle de
her seyi göremeyiz" der, dikkatli davranir. Bilime yakisan
da budur.

Tanri'yi pesinen inkâr eden bir bilim ve bilimciler ise, Tan-
ri'nin yerine maddeyi oturtmus olurlar. Tanri'nin yerine mad-
deyi koyanlar ise en dehsetli bilgisizligi, en kara bilmezligi
i$lemis olurlar. Cünkü maddeye Tanrilik verenler, (Tanrilik
vermeseler bile yaraticilik vermek zorunda olanlar), Tanrilik
ve yaraticilik icin gerekli olan i$ ve sifat, fiil ve isimleri mad-
denin her atomuna belki atomun her parcacigina yüklemek
mecburiyetinde kalacaklardir. Bu ne demektir biliyor mu-
sunuz, ey cok akilli bilim adamlari? Bir tek atoma koskoca
bir kâinat yükünü yüklemek demektir! Her bir atoma koca
bir günesin i$igini, isisini doldurmak; günesin yaptigi i$i
ona yaptirmak demektir! Bir er'den bir generalin vazifesini
beklemek ne kadar gülünc ve hem dramatik ise, bir atom-
dan yaraticilik beklemek de ondan hadsiz defa daha gü-
lünc ve daha dramatiktir!

Kaldi ki bir er'in akli var, atomda ise bir sivrisinegin kafa-
cigi da yok! Eger "sivrisinegin kafacigi atomlarla yapilmi-
yor mu" denirse, deriz ki: Evet, sinegin kafasi atomlarla
yapiliyor. I$te bu söz dogrudur. Ama "sinegin kafasini a-
tomlar yapmis" dersen, i$te o zaman sapikligini ilân etmis
olursun. Cünkü kafa ve beyin demek, madde demek de-
gildir. Cünkü o kafa ve beyinde bir sanat var, bir yaratilis
var. Madde ve atomlarda ise ancak malzeme olus var.
Böyle de olmasi gerekir. Yoksa yaratis meydana gele-
mez. Bu farki görmeyip, "beyin demek, madde demektir"
diyen bir adamin, "makina demek, mühendis demektir"
diyen bir adamdan farki kalmaz. Yani o maddeciye göre:
"Beyni yapan maddedir. O halde mühendisi de makina
yapar"! Dogru olan nedir? Dogru olan elbette: "Beyin mad-
de ile yapilir, makinayi da mühendis yapar. Yoksa beyni
yapan madde olmadigi gibi, mühendisi de yapan makina
degildir" olacaktir.

Ey insanlar, düsünmez misiniz hic! Bütün akillilar bir araya
gelip bir atomu yapamazken, akilsiz bir atom veya atom-
lar nasil olur da kendilerinde olmayan beyin ve akillari ya-
parlar?! Günesten agac, agactan günes yapmak beklene-
meyecegi gibi, madde ve atomdan da beyin yapmak, akil
üretmek beklenemz. Bekliyenler ise, gelmis gecmis bütün
akillar sayisinca akilsizlik etmis olmaz mi?

$u aklin sirrina bak ki, kücük bir atomu yapamiyan koca
akil, madde ve atomlarla koca koca makinalar yapabiliyor,
ay'a cikabiliyor. Böyle bir aklin sahte tanrilar uydurup da
gercek Tanri'yi görememesi ne garip! Elbette göremez. Bir
"Gösterici" olmadan nereden, nasil görsün? i$te aklin bu
eksikligini gören Tanri, gercegi Elci'sine bildirmis ve onu
insanlara "Gösterici" yapmis. Elci'yi dinleyen akillar, ger-
cegi görür. Dinlemeyen veya dinleyip de kabul etmeyen-
ler ise, sapiklikta kalir. Ey insanlar! Size, gercekleri gös-
teren Kur'anizm gibi bir Elci geldi. Bu Elci'yi dinleyin, sa-
pikliktan kurtulun.

Materyalist felsefe diyebilir: "Ey Kur'anist felsefe! Sen a-
tomlari tek tek ele aliyor, sebepleri de birbirinden ayirip
öyle mücâdele ediyorsun. Her seyi bir bütün olarak ele
alman gerekmez mi? Cünkü hersey birbirine baglidir. Biri
olmadan öbürü olmaz. Bütün atomlari bir bütün olarak ele
alsan, bu birlik halindeki atomlar veya atomlarla meydana
geldigi görülen sebepler cok seye kadir olabilirler. Parca-
da bulunmayan, bütünde bulunabilir"?

Kur'anist felsefe de der: "Ey materyalist felsefe! Nicin an-
lamiyorsun? Yoksa anlamak mi istemiyorsun? Dünyanin
bütün cahilleri toplansa, bir Einstein eder mi, onlardan bir
dâhi cikar mi? Bütün hayvanlarin bir araya gelmesi bir insan
olur mu? Eger bu kâinat ve kâinatlilar hep simdiki gibi ol-
salar ve hep böyle kalsalar, yani bir gecmis ve gelecekleri
bulunmasa ve farkli farkli seyler degil, tek bir sey olsa idi,
bu söze hakkin olabilirdi. Halbuki hersey sirayla yapiliyor
ve yapilanlar da bir cekirdekten cikariliyor, sonra cesit ce-
sit seyler yapiliyor. Yani her seyin her zaman bütünlügü
ve biraradaligi ve tek cesitligi yok. Her yapilisin gecmisi
sifirdan baslamis. Sonra bir'e erismis ve tekrar sifira dön-
mektedir. Yani önce yeryüzündekiler yokmus, dünya yok-
mus, yildizlar yokmus. Burada var olabilecek olan ancak
madde ile bir Yaratici'dir. Sadece maddenin bulunmasi bir
i$e yaramaz. (Cünkü yaraticiligi yoktur). Yaratici da ser-
vetsiz olmaz. Yaratistan önce ikisinin de birlikte bulumasi
sarttir. Tanri yaratisa gectikten sonra asli su olan gaz bu-
lutundan yildizlar yapilmis. Ardindan (veya bunlarla birlikte)
günes, dünya ve gezegenler ortaya cikarilmis. Bundan son-
ra da yeryüzündekiler var edilmis. Yaratisin sifirdan basla-
ladigi bir kâinatta ve atomlarin tek tek birlestirilmesiyle ger-
ceklestirilen bir yaratista elbette herseyi (simdiki haliyle)
her zaman yani gecmis ve gelecegine bakmadan bir bütün
olarak ele alamayiz. Kâinati ezelî olarak kabul edemeyiz.
Cünkü kâinatlilarin ebediyeti ve sabitligi yok. Ebediyeti ol-
mayanin ezeliyeti de olmaz. Ezeliyeti olmayanin da yara-
ticiligi olamaz. Madde de Yaratici'dan önce var bulunamaz.
Yaraticiligi olmayan atomlarin birlesik hali, onlari yaratici-
liga erdirmez. Atomlar da kendi kendine birlesemez. Illâ bir
Yaratici'yi gerektirir. Atomlar birlestirilip bütünlestirilse ne
olur? Yaratan'in secki ve istenciyle ancak günes olur, ay
olur, yildiz olur, dünya olur. Sonra hava olur, su olur, top-
rak olur. Ama yaratici olamazlar. Parcada bulunmayan bir
yaraticilik, bütünde de bulunamaz. Yani makinanin parca-
lari bir araya getirilmekle ancak makina olabilirler, ama
mühendis olamazlar. Bunun gibi, madde ve atomlarla bir-
lestirilmis doga parcalarinin biraraya gelmesiyle onlar Ya-
ratici olamazlar. Ancak makina ve fabrika olabilirler, ama
fabrikatör olamazlar. Demek doga, Yaratici degil, yarati-
sin fabrikasidir. Demek Yaratici, doga olamaz. Doga da
Yaratici olamaz. Doga Yaratici olamazsa, onun parcala-
rinin parcasi olan madde ve atomlar da Yaratici olamazlar.
Demek madde, yaratistan öncedir, fakat Yaratici'dan önce
olamaz. Maddenin Yaratici'dan önce var olabilmesi icin,
onda yaraticilik kudret ve kabiliyetinin bulunmasi gerekir.
Bu kabiliyete sahip olmadigindan, Yaratici'nin öncesine
konulmasinda bir yarar yoktur. Demek madde, ezelî ve
öncesiz olamaz. Demek madde, yaratisin malzemesi, Ya-
ratici'nin da servetidir. Öyle ise diyecegiz: Doganin temeli
olan madde ve maddenin i$lenmis sanatsal toplami olan
doga, bizim yaraticimiz degil, ancak yaratilisimizin fabri-
kasi ve hammaddesidir.

Burada verilen cevap; "madde mi düsünceyi yaratir, yoksa
düsünce mi maddeyi yaratir" sualine de cevep vermekte,
yanitlamaktadir. Burada ayrica: "Tanri insani degil, insanlar"
Tanri'yi yaratir" sözünün sacmaligi da ortaya cikmaktadir.
Bir kisim filozoflar, düsüncenin maddeyi yarattigini ve bir
kismi da maddenin düsünceyi yarattigini söylemisler. Her
ikisi de yanlistir. Ne düsünce maddeyi yaratir, ne de madde
düsünceyi yaratir. Cünkü bütün akillar bir araya gelse bir a-
tomu yaratamayacaklari gibi, bütün atomlar da bir araya
gelseler bir beyni yapamazlar, akli meydana getiremezler.
Yaratis, madde ve düsünce ile yapilmakta ve madde, dü-
sünceye göre adim atmakta, fakat yalniz madde veya yal-
niz düsünce yaratici olamamaktadir ve olamaz. Biz yaptigi-
miz seyleri madde üzerinde düsünce ile yapmaktayiz, fakat
sadece madde ve sadece düsünce, yapicilik icin yeterli de-
gildir. Cünkü düsünce'nin arkasinda, yani ötesinde istenc
vardir, secki vardir, bilgi vardir, kuvvet vardir, yetenek vardir.
Bütün bunlar bir arada olmadan düsünce, yaratici olamaz.
Bütün bunlardan mahrum olan maddeye ise, yaraticilik ve-
rilemeyecegi aciktir ve daha önce isbat edilmistir. Öyle ise
diyecegiz: Yaraticilik, madde ve düsüncenin ötesindeki is-
tenc, secki, bilgi, kudret, kuvvet, yetenek ve bunlardan bas-
ka yaraticilik, ya$aticilik ve yöneticilik fiillerinin toplamini
iceren Ruh ile mümkündür. Evren ve kâinati yaratabilmek
icin de, Tanri olmak gerekir. Kâinata sahip cikabilmek icin
de yalniz yaraticiligin degil, ya$aticilik ve yöneticiligin de
sahibi olmak gerekir. Demek bütün bunlara sahip olmayan
sey ve kimselere Tanrilik verilemez, onlar Tanri yerine ko-
nulamaz. Öyle ise; "Allah'tan baska ilah yoktur" ve "Tanri'
dan baska Tanri olmaz" demek, herkes icin bir insanlik
borcudur.

Demek insanin önüne iki yol cikmakta ve insan iki sece-
nekle basbasa kalmaktadir. Buna göre insan ya görünen
maddenin görünmez atomlarina tanrilik verip sapikligi gö-
ze alacak, ya da evrende sanatli yapilislariyla kendini gös-
terip duran muhtesem eserlerin görünmez sanatkâri olan
Ruh ve i$ik sahibi yüce Tanri (ALLAH)in varligini kabul e-
dip aklin geregini yapacak. Simdi insan bu iki secenekle
imtihan edilmektedir. Bakalim kimler kazanip kimler kay-
bedecek? Peki, baska secenek yok mu? Elbette var! O da;
seytan gibi "ben tanri-manri tanimam, asil tanri benim" de-
yip, seytanlasmaktir! Cehennem de seytan ve seytanla-
sanlar icin hazirlanmistir.!.. Cennet ise, ancak insanlasan-
lar icindir.

Bu konumuzun son bir noktasi kaldi: Simdi (olamaz olarak)
farzedelim ki, bütün atomlar her nasilsa yokluktan cikmayi
basarip tanrilik mertebesine ulasmis olsun. Acaba böyle bir
sey neye yarar? Bunun neye yarayip yaramiyacagini daha
net ve acik olarak görüp anlayabilmek icin $u örnege baka-
lim: Bir ülkede bütün halkin her biri Basbakan olsa, artik yö-
netilecek kimse kalmaz. Basbakan ise, kendini yönetmek
icin degil, halki yönetmek icin vardir. Buna göre herkesin
Basbakan oldugu bir yerde, Basbakanliga da gerek kalmaz.
Bu ise, Basbakanlarin kendilerini yok etmeleri olur. Demek
bir halka ve bir ülkeye bir tek Basbakan yetip artiyor. Bir-
den fazlasi ise ba$a belâ oluyor. Demek herkesin Basbakan
olmasi, hem gereksiz hem faydasizdir. Hem de zararlidir.
Cünkü o zaman Basbakanlik rütbesi altindaki diger i$leri
kim yapacaktir? Onlari yapacak bir adam kalmiyacagindan
bütün Basbakanlar zarar görecek, hic birisi yarar bulmaya-
caktir. Demek bu: "Herkesin ve herseyin kendi kendini ya-
ratmasi ve yönetmesi" fikri, cok olamazliklari ve sapiklik-
lari hem de zararlari icermektedir.

I$te maddeye yaraticilik, atomlara tanrilik verildiginde de o-
lacak olan budur. O zaman yaratisa ve yaratilisa yer kalma-
yacak, (kendi koltuguna kurulmus yönetilecek halki olma-
yan atomtanrilardan baska!) kâinat ve kâinatlilar olmaya-
caktir. Bütün kâinat ve kâinatlilarin varligi ve yaratilis ve yö-
netilisleri, onlarin her bir atomuyla gösterir ki, bu kâinatin
bir tek Tanrisi vardir. Bu bir tek Tanri her seyin yaratilisina
ve yönetilisine yetmektedir. Demek bu evrenin, bütün kâinat
ve kâinatlilara hâkim gercek bir Tanrisi, Sahibi, Allahi varken
sahte tanrilar uydurmaya hakkimiz yoktur ve olamaz.

Ey insanlar! Bu gerceklerle kazanilan dogru ve müsbet inanc-
la; inancsizlik, inkârcilik ve ortakcilik temelleri üzerine hak-
sizlik, adaletsizlik ve namussuzlukla bina edilmis belki siz
de bilmeden icinde oturmakta oldugunuz sahte dünyanizi
yikip, gercek insanliginizin geregi olan ve ancak Hak ve A-
dalet ve Namus'la insa edilmis yepyeni gercek bir dünya ku-
runuz ve böyle bir dünyayi hep birden ve hep birlikte kurma-
liyiz ki, kurtulusumuz mümkün olsun. Cünkü bu zamanda
bir kisinin kurtulusu icin herkesin, hic degilse cogunlugun
kurtulusu gerekmektedir. Bu da, Kur'anist Dünya Inkilâbi'
ni gerektirir. Bu geregi yerine getirmek, kurtulus isteyen bü-
tün insanlik icin vazgecilemez bir görev'dir. Öyle ise, haydi
görev basina!

Not: Bu bildirimiz, "ATOMNAME" ile devam edecektir, bek-
leyiniz.)

KUR'ANIST OLMADAN KURTULUS OLMAZ

Zaman: Yeni Cag'a iki kala Kasim'i.
Mekan: Avrupa.
Makam: Atom ve Madde.
Boyut: Kur'anizm.

YAYINLAYAN
AVRUPA KUR'ANISTLERI
* * *

Keine Kommentare: