Donnerstag, 7. Mai 2009

GENELKURMAY, CEMAATLERLE UGRAŞACAĞINA ÖNCE KENDİ KÖTÜLÜKLERİNİ GÖRSÜN VE DÜZELTSİN!

(Bu bildiride, Avrupa ve Amerika'ya da mesaj var.)

GENELKURMAY, CEMAATLERLE UGRASACAGINA
ÖNCE KENDI KÖTÜLÜKLERINI GÖRSÜN VE DÜZELTSIN!

düzeltenleri seven ALLAHin adiyla


Genelkurmay Baskani Ilker Basbug'un Nisan ayinda yaptigi ilk ba-
sin toplantisinda isim vermeden Gülen Cemaati'ne karsi gösterdigi
acik düsmanlik karsisinda bu makaleyi yazmaya mecbur kaldik...

Cünkü Genelkurmay'in gösterdigi bu düsmanlik, halk ile asker ara-
sinda catisma cikaracak büyük bir haksizligi icermekte ve onda
milletin dinine ve egemenligine karsi yapilmis bir saldiri bulunmak-
tadir.

( Gülen Cemaati, Genelkurmay'in bu saldiri ve düsmanligina, "ordu-
muz yipranmasin" düsüncesiyle ses cikarmamakta ve onu muha-
tap almamaktadir. Fakat biz de ses cikarmazsak, TSK kötülükle-
rinden kurtulamaz.)

Bu saldiri ve düsmanlik neden haksizdir.?

Cünkü ilk ba$ta cemaatle ugrasmak askerin görevi degil, siyasetin
görevidir. Gülen Cemaati'ne saldiran Genelkurmay ise bu hareketiy-
le siyasal alana tecavüz etmis oluyor.

Ikincisi; Gülen Cemaati'nin siyasal ve ekonomik etkinlikte bulunma-
sini hazmedemeyen Genelkurmay nicin önce kendi kötülüklerini gör-
müyor ve düsmanligini ceken bu etkinligin hangi sebeplerden dolayi
kaynaklandigini nicin sorgulamiyor?

Bu sorgulamanin yapilmasi lâzimdir. Cünkü Türkiye'de, Cumuhuri-
yet'in kurulusundan itibaren laikci ve Kemalist zihniyet, dindarlarin
üzerinde daima "ezici güc" olmuslardir. Seksen yildan beri süren bu
ezicilik halen devam etmektedir. Bunu anlayabilmek icin kamusal a-
landaki basörtüsü yasagini ve dine konulan engellemeleri görmek ve
TSK'daki apoletli askerlerin yüzde sekseninin nicin CHP'li oldugunu
sormak yeterlidir.

Sahi! TSK'daki apoletlilerin yüzde sekseni nicin CHP'lidir?

Bunun cevabi, askerî okullarda Kemalist bir egitim ve ögretimin as-
kere dayatilmasinda ve dindarlarin da laikci bir seleksiyonla TSK'
dan ayiklanmasinda bulunmaktadir. Bu da acikca, ordunun, "mille-
tin ordusu" olmadigini, aksine "kücük bir siyasal ve ideolojik azinli-
gin ordusu" oldugunu göstermektedir. Bu gösterge de, TSK'nin
"kimler tarafindan ele gecirildigini" bildirmektedir. Bu bildiriden de,
aslinda bir "Peygamber Ocagi" olan ordunun, bir "darbe ocagi"na
nasil dönüstürüldügünü anlayabiliriz.

I$te bu kötü anlam karsisinda, zulüm ve haksizliga ve ezilgiye ugra-
yan dindar vatandaslar da, cemaatleserek kendilerine yapilan kötü-
lüge karsi bir güc olusturmakta ve bu gücü, zulüm ve haksizliga kar-
si korunmak ve savunmak icin siyasal ve ekonomik güce dönüstür-
meyi kendilerine mecbur saymaktadirlar.

Genelkurmay ise Gülen Cemaati'nin bu mecburiyetini "dini istismar"
olarak yaftalamaya kalkmaktadir. Tabii bu yaftalama, Genelkurmay'
a döner, baska yere gitmez!..

Demek, ortada cözülmesi gereken bir sorun var. Bu sorun cözülme-
dikce dinsel cemaatlerin kendilerini siyasal ve ekonomik güce dö-
nüstürmeleri ve bu gücü din ve dindarlik düsmanlarina karsi kullan-
malari kacinilmaz olacak ve olmaktadir.

Kaldi ki, bu kacinilmaz hareket, demokratik bir hak ve hürriyettir.
Dindar vatandaslar siyasal oy haklarini birlestirip kullanarak bir güc
kazaniyorlar ve bu güclerini de kendilerine yapilmakta olan zulüm
ve haksizliklara karsi kullaniyorlar. Yani ortada bir istismar ve kö-
tülük yoktur. Tam tersine, kötülüge karsi yapilan bir eylem ve sa-
vunma vardir.

Bu eylem ve savunmanin yapilmasi zorunludur. Cünkü Türkiye'de
dindarlar gercek anlamda bir din özgürlügüne sahip degillerdir. Din-
lerini ya tam ya$iyamamakta ya da korkarak ya$amaktadirlar. Ka-
musal alanda dinsel ya$am ise zaten yasaktir. Cünkü ordu ve dev-
let, laikci Kemalist ve CHP'liler tarafindan ele gecirilmis oldugundan,
Kürtler'in ve Kur'anlilar'in özgürlügü sürekli engellenmekte ve bu en-
gellemeyi ortadan kaldiracak demokratik bir anayasanin yapilmasi-
na da karsi cikmaktadirlar. Bu karsi cikislari yüzünden de siyaset,
askerî vesayetten bir türlü kurtulamamakta ve laikci azinligin ege-
menligi, halkin egemenligini yok etmektedir. Yani Türkiye Cumhuri-
yet'i, apoletli Kemalistlerle, apoletsiz CHP'lilerin i$gal ve esareti al-
tindadir.

Tabii bu esarete en ba$ta Kürtler ve Kur'anlilar isyan etmekte ve
halk cogunlugu da oylariyla laikci diktatörlügü yikmaya calismakta-
dir. Bunun icin de AKP'yi iktidara getirmislerdir. Fakat bu siyasal
güc ve iktidar, laikci ve Kemalist ordu ve devlet karsisinda aciz düs-
mektedir. Bu acizlik sebebiyle de Kürtler ve Kur'anlilar özgürlükle-
rine kavusamamaktadirlar ve onlari özgürlestirecek asker hediyesi
diktatörik anayasalarini da demokratik bir anayasaya dönüstüreme-
mektedirler. Bu halde Kürtler'in ve Kur'anlilar'in ve millî irade cogun-
lugunun Allah'tan baska bir koruyuculari bulunmamaktadir.

Mânevî olarak Allah'in koruyuculugu onlara yetebilir olmakla beraber,
maddî olarak da Avrupa ve Amerika'nin, Türkiye'de hüküm sürmekte
olan laikci despotizme karsi ses cikarmalarinda baris ve insanlik a-
dina büyük faydalar vardir. Bu faydadan yararlanmak, laikci despo-
tizm son bulana kadar Kürtler'e ve Kur'anlilar'a helâldir.

Türk Ordusu kimindir?

Türk Ordusu, Türk milletinin olmasi gerekir. Fakat $u an bunun öyle
oldugunu söylemek pek mümkün degildir. Cünkü TSK ve Genelkur-
may'dakilerin; basörtüsü ve cemaat düsmanligi yapmasi, bütün sucu
ve suclulari kabak gibi ortada oldugu halde Ergenekon Fesat Örgütü'
ne sessiz kalmasi ve ona yakin durmasi, dindarlari ordudan dislama-
si, siyasete karismasi; ordunun, millete ait degil, "laikci ve Kemalist
bir azinligin ordusu" oldugunu gösteriyor. Fakat bu cok kötü göster-
genin süratle degismesi ve degistirilmesi gerekiyor. Bunun icin de
Genelkurmay, dindarlarin ordudan atilmasini derhal durdurmali ve hü-
kümet de bunun icin gerekli yasalari cikarmalidir. Ancak bu cikarma
ve durdurma ile TSK ve Genelkurmay'da bir zihniyet dengesi kurula-
bilir. Bu kurulusla da Ordu, kücük bir azinligin tekelinden kurtulur ve
TSK, "darbeci ve ceteci üreten bir kurum" olmaktan cikar ve cikaril-
malidir. Aksi halde TSK, asla milletin TSK'si olamayacak ve millet
ona hic bir zaman güvenemeyecektir. Genelkurmay ve Hükümet ise
bu güveni saglamak zorundadir. Bu saglama icin yapilacak calisma-
lardan biri de askerî okullari denetim altina almaktir ve sormaktir:
"Bu okullarin mezunlari sonucta nasil darbeci ve ceteci oluyorlar?"
Bunun cevabini hemen bulup hatayi düzeltmek gerekiyor. Aksi halde
milletle asker arasinda meydana gelmis düsmanlik ve güvensizlik
ortadan kalkmayacaktir. Biz (millet) ise, bize ait olan rütbesiz asker-
lerin, milletin egemenligini gasbetmis bulunan kücük bir laikci ve Ke-
malist azinligin ve apoletlinin kölesi olmasini istemiyoruz ve bu kö-
lelestirilmis erlerin Kürtler'e ve Kur'anlilara karsi kullanilmasini da
protesto ediyoruz.

Gerekenler en kisa zamanda yapilmadigi takdirde insan haklari der-
nekleri bu dâvâyi Avrupa ve Amerika Insan Haklari Örgütleri'ne götür-
mesini bilmelidir.

MILLETIN DININE, DINDARINA, DINDARLASMASINA, BASÖRTÜSÜ-
NE VE CEMAATINE DÜSMAN OLAN BIR ORDU ISTEMIYORUZ!
MILLETE DÜSMAN BIR ORDU DEGIL, "MILLETIN" OLAN BIR ORDU
ISTIYORUZ! TÜRKIYE'NIN, MILLETINE KARSI SAVASACAK BIR OR-
DUSU VAR, FAKAT ERGENEKON'A KARSI SAVASACAK BIR OR-
DUSU YOK, COK YAZIK! TÜRKIYE BU YAZIKTAN KURTULMALIDIR.

Not: Konuyla ilgili okunmasi gereken gecmiste yayinlanmis bildiriler:

"Asker Kizar" Ne Demektir?, Cumhurbaskani Sezer'e Mektup, Deniz
Baykal'a Acik Mektup, Dindarlardan CHP'lilere Mektup, MHP ve CHP
Cetecilere Borclu Mu?, Muhalefet Icin Bir Firsat, Muhalefete Mektup,
Türkiye'deki Basörtüsü Yasagi Laiklige Aykiridir, Yasakci Laiklere
Cagri. Google'da veya www.kuranisthaber.blogspot.com adresinde
arayiniz.

Not 2: Türkiye'de Müslümanlar dinsel özgürlüklerine tam sahip olma-
diklarindan ve olmadiklari müddetce, diger dinsel azinliklarin (ekü-
menlik ve ruhban okulu gibi) taleplerinin karsilanmasi zordur. Dola-
yisiyla Avrupa ve Amerika'nin bu gercegi görmeleri ve ona göre hare-
ket etmeleri gerekiyor.

Bu sözlerimiz karsisinda denebilir: "Türkiye'de 80 bin cami varken
Müslümanlar nasil özgür olmaz?"

Bu görüntü kimseyi aldatmamalidir. Cünkü Türkiye'de o camiler da-
ha cok Müslümanlarin "hapishanesi" olarak vazife görür. Cünkü Müs-
lümanlar kamusal alanda özgür degildir. Bu özgürsüzlük de onlari
camilere hapsetmektedir. Onlarin özgürlükleri laikci bir azinlik tara-
findan gasbedilmistir. Bu gasbin kaldirilabilmesi icin de demokratik
bir anayasanin kazanilmasi ve ordu ve devlet eliyle yürütülen laikci
despotizmin kirilmasi gerekiyor.

I$te bu gereklik icin Müslüman cemaatler ve onlara destek veren di-
ger demokrat ve liberal aydin ve kurumlar oylarini birlestirerek siya-
sal iktidari -bir anlamda- "ele gecirmisler"dir. Bu yüzden de laikci
partiler ve askerler Müslüman cemaatlere düsmanlik etmektedirler.

-"Siyasal iktidar Müslüman cogunlukta olduguna göre Müslümanlar
dinsel ya$amlarinda nicin özgür olamiyorlar?" denirse:

Cünkü, siyasal iktidar Müslüman cogunluktadir, fakat laikci despot
zihniyet sahipleri daha önce ordu ve devletin önemli mevkilerini ele
gecirmis olduklarindan, askerî anayasanin yardimiyla Müslümanla-
rin özgürlüklerini gasbetmeye devam edebilmektedirler. Siyasal yol-
dan iktidara gelmeleri mümkün olmadigindan da darbecilige yönel-
mektedirler. Halbuki Müslümanlarin özgürlük gasbina son verseler,
siyaset normal mecrasinda akmaya baslayacak ve böylece iktidara
gelmeleri de mümkün olacaktir. Fakat "$eriat getirebilirler" korku-
suyla da Müslümanlarin özgürlük gasbina son vermeye yanasma-
maktadirlar. Böylece hem kendilerini hem de Müslümanlari mahkûm
etmektedirler. Ama bu mahkûmiyet ve korkuyla da bir yere varamaz-
lar ki! Cünkü Türkiye'de Müslüman cogunlugun bir "$eriatla yönetim
talebi" yoktur. Cok ileride gerekli cogunluga ulastiklarinda böyle bir
talepleri gündeme gelebilecek olsa bile, onlar demokrasiyi TATTIK-
LARI icin, isteyecekleri bir $eriatin da, Arap ülkelerindeki gibi des-
potik bir $eriat degil, "demokratik bir $eriat olmasi" olacaktir veya
böyle bir istekleri de olmayacak, (dinlerinde özgür olmak sartiyla)
demokratik bir yönetimi yeterli bulacaklardir. (Konuyla ilgili olarak
bakiniz ve Google'da arayiniz: $eriatname/Kuranisthaber.)

Not 3: "Ergenekon Dâvâsi" vasitasiyla Millî Güvenlik Kurulu'nun gec-
misteki 2003 ve 4 toplantilarinda Genelkurmay üyelerinin Basbakan'
a nasil saygisizlik ettiklerini, onu a$agiladiklarini, sorguya cektikle-
rini, siyasete karistiklarini, kendilerini millî iradenin üstünde tuttuk-
larini hayretle ve esefle gördük ve pa$alarin yaptigi cirkinliklere olan
öfkemizi (simdilik) icimize gömdük. Gömdük ama, ayni cirkinlikleri
tekrarlamamalari icin (millet) olarak onlara bir ihtar vermek istiyoruz:

Ey yüksek rütbeli Asker!

Unutma; sen, cumhuriyet'in padisahi degil, askerisin. Madem aske-
risin, siyasete karisma. Eger karisirsan, milletin egemenligine teca-
vüz etmis olursun. Cünkü cumhuriyet, bir padisahlik rejimi degil,
tam aksine bir millet hâkimiyetidir. Bu hâkimiyete yapilacak teca-
vüz, milleti size düsman eder. Bu düsmanligin sonuclarindan saki-
niniz.

Eger MGK toplantilarinda bundan sonra Genelkurmaylilar o cirkin-
lik ve tecavüzlerini tekrarlarlarsa, sayin Ba$bakan bu durumu mille-
te lütfen hemen rapor etsin. Millet olarak o pa$alarin hadlerini biz
bildirelim. Hic olmazsa genclerimizi askere göndermeyi reddederek
o haddini, hududunu a$mis laikci generallere karsi bir protestoda
bulunabiliriz.

Lütfen, sayin Ba$bakan! Yüksek rütbeli askerin size yaptigi ve ya-
pacagi saygisizliklari saklamayin, gizlemeyin; millete mutlaka ra-
por edin. Size iktidar vermis bir millet olarak sizden bunu istemek
hakkimizdir ve sizin de bu hakki ödemek borcunuzdur.

Kur'anli subaylarin (dindarliklari sebebiyle) ordudan atilmalarinin ve-
ya sürülmelerinin derhal durdurulmasini istiyoruz. Gereken yapilma-
digi takdirde, millet ile asker arasinda cikacak bir savasin dügmesi-
ne basabiliriz. Bu da, bir (Türk PKK'si)nin dogumu olur.

Dindarlarin zulüm gördügü ve askerleri Kürtler'e ve Kur'anlilar'a karsi
kullanilan ve laikci generaller tarafindan ele gecirilmis bir orduya, da-
ha fazla tahammülümüz kalmamistir.

Türkiye'de dindarlara yapilan kötülüklere Gülen Cemaati sessiz ve
hosgörülü kalabilir. Ama Kur'anlilarin yalnizca Gülen Cemaati'nden
ibaret olmadigi da unutulmamalidir.

Türk Ordusu'nda yuvalanmis Ergenekon Fesat Ceteleri birer bire cö-
kertilmelidir. Bunun yapilmamasi veya Genelkurmay'in o cetelere si-
cak durmasi veya sessiz kalmasi, ordunun düsmanlarini cogaltmak-
tan baska bir seye yaramayacaktir.

Türk Genelkurmay'ini, millete karsi güven verici olmaya dâvet ediyo-
ruz. Güven vericilik de, Ergenekon'u himaye edercesine dolu lawlari
gizleyip bo$ lawlarla gösteri yaparak olmaz.

BIR KISIM MÜSLÜMANLAR VE IMAM-I KEBIR BEKLENTISI

Bir kisim Müslümanlar "Imam-i Kebir" ihtiyacindan bahsetmektedir.
Dünyanin kiyamete yaklastigi bir zamanda Imam-i Kebir, yani "En
Büyük Imam" ancak "Mehdi" olur.

Fakat Gülen Cemaati'nin dine yaptigi hizmetin onda birini dahi yap-
maktan aciz ve geri bir kisim Müslümanlar, bir Fethullah Gülen'i
hazmedemezlerken, Mehdi'yi nasil hazmedebilirler? Cünkü Mehdi,
Müslümanlarin keyfine göre hareket etmez. O ancak Allah'tan aldi-
gi emir ve ilhamlara göre hareket eder. Bu haldeki bir Mehdi'nin de,
bir kisim Müslümanlar tarafindan inkâra ugramasi kacinilmaz de-
mektir. Inkârla karsi karsiya kalmis bir Mehdi'nin ise gizli kalmaktan
baska caresi yoktur. Iste bunun icin Mehdi gözlerden "gayb"olmus-
tur ve icraatlarini "resmî bir baskan" olarak degil, "gayri resmî" bir
baskan olarak sürdürmektedir.

Not: Gercek bir Müslüman, elinde kesin bir bilgi ve belge olmadan
dinî bir cemaat liderini zan altinda birakacak vehimler üretmez, üret-
memeli. Bu tür üretmeler, dine degil, $eytana hizmettir...

Bildirilerimize ulasabileceginiz adres:
www.kuranisthaber.blogspot.com

Zaman: Yeni Cag'in dokuzu, Mayis ba$i.
Mekan: Avrupa.
Makam: Terbiye.
Boyut: Muranizm.

YAYINLAYAN
AVRUPA MURANISTLERI
* * *

Keine Kommentare: