Dienstag, 9. März 2021

ABD BAŞKANI BİDEN'A CEMAL KAŞIKÇI UYARISI!

ABD BAŞKANI BİDEN'A CEMAL KAŞIKÇI UYARISI!

suçluların cezalandırılmasını isteyen tekTANRInın adıyla


ABD Başkanı Sayın Joe Biden,

ABD Ulusal İstihbarat Direktörlüğü'nüzün raporaruna göre gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın yakalanması ve öldürülmesi emrini Suudi Veliaht Prensi Selman vermiş. Ama siz bu rapor karşısında Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili Suudi Veliaht Prensi Selman hakkında herhangi bir olumsuz karar almayacağınızı, yani onun cezalandırılması için herhangi bir girişimde bulunmayacağınızı açıkladınız. Açıklamadaki bu kararınızın da Suudi yönetimiyle aranızın bozulmaması, yani ABD'nin çıkarlarının korunmasıyla ilgili olduğunu söylemişsiniz.

Fakat vardığınız ve verdiğiniz bu karar ile, zulmen katledilmiş olan Cemal Kaşıkçı'nın hakkını ve hukukunu çiğnediğinizin farkında mısınız? Kaşıkçının hakkı ne olacak? Adalet: Haklıya hakkını vermek ve suçluyu da cezalandırmak değil miydi?

Cemal Kaşıkçı'nın katlettiricisi Prens Selman'ı nasıl cezasız bırakabilirsiniz? Devletin temeli adalet değil mi? Adalet de milletin hakkını korumak için değil mi? O halde Kaşıkçı'nın hakkını korumanız gerekmiyor mu? Ama siz, Kaşıkçı'nın hakkını çiğnemekle onun katilini özgür bırakıp katil Prensi korumuş oluyorsunuz. İşte bu yaptığınız çok büyük bir zulümdür, asla adalet değildir! Bu zulüm ve adaletsizliği de "çıkarlarınız" için yapmaktasınız.

Şimdi "Biz İnsanlık" bu adaletsizliğinize seyirci mi kalalım? Asla seyirci kalamayız! Artık yeter!

Bu adaletsizliği derhal sonlandırmak zorundasınız. Çünkü Başkanların görevi, adaleti sağlamaktır. Adaleti sağlamayan bir Başkan, Başkan değildir. Kendinizi Başkan kabul ediyorsanız, adaletli olmayı ve adaleti sağlamayı da kabul edeceksiniz. Kabul etmiyorsanız, Başkanlıktan çekileceksiniz. Başkanlıktan çekilmek istemiyorsanız, Kaşıkçı'nın hakkını almayı ve katil Prens'i cezalandırmayı kabul etmeli ve gerekeni yapmalısınız.

Bu yapım için de kendinize şunu sorabilirsiniz: "Kaşıkçı yerine siz öldürülmüş olsaydınız, sizin devletiniz katil Prens'e ne yapardı?"

Suudi Arabistan'a ya savaş açılır veya o katil Prens öldürtülür ya da yakalanıp hapse atılırdı değil mi?

11 Eylül Terör Eylemi'nde 3 bin insanınızı katleden El-Kaide liderine ve ona sahip çıkan Taliban'a neler yaptığınızı, Afganistan'ı onların başına yıktığınızı hatırlıyorsunuzdur herhalde? Hatırlamıyorsanız, yardımcınıza veya eski Başkan G.W Bush'a sorabilirsiniz.

Şimdi Kaşıkçı'yla bir Başkan arasında ne fark var? Birisi gazeteci, öteki de bir devlet Başkanı. Ama ikisi de "insan"dır. Adalet önünde de ikisi de eşittir. O halde Kaşıkçı'yı ayrımcılığa uğratamazsınız. Buna hakkınız yoktur. Kaşıkçı'nın hakkını ödemek zorundasınız. Bunun için de katil Prens'in cezalandırılmasını sağlamaktan başka seçeneğiniz yoktur.

Adaleti sağladığınızda bırakın, Suudi ile ABD arasındaki ilişkiler bozulursa bozulsun. Önemli olan adaletin bozulmaması ve ayakta kalmasıdır. Adaleti ayakta tutacak olan da Sizsiniz! Siz adaleti ayakta tutmazsanız, sizin Başkanlığınıza ne gerek kalır?

"Başkanlığıma gerek var" diyorsanız, Kaşıkşı'yla onun katili Selman arasındaki adaleti sağlayınız, sağlamalısınız.

Suudi Arabistan'la aranızın bozulmaması için şu çareyi kullanma imkânınız da var: (Sizin ve Biz İnsanlık tarafından) Katil prensin affedilmesi karşılığında, Suudi Hanedanlığı da Krallığın demokratikleşmesini kabul etsin. Yani İngiltere'deki gibi bir demokrat krallığa geçilsin. Böylece Suudi Arabistan demokratikleşsin. Bunu kabul etmediklerinde ise katil Prens'e yönetim hakkı tanınmasın. Zorla yönetimi gasbettiğinde ise onun liderliği reddedilsin. Yöneticiliğinin kabul edilmeyeceği ona bildirilsin. Demokratikleşmeyi kabul ettiğinde, seçimlere kadar iktidarda kalabilecek, babası Kral Selman da ölünceye kadar krallığını koruyacaktır.

Bu teklifi onlara mutlaka yapmalısınız. Zaten siz de "demokrasi için" çalışacağınızı söylemediniz mi? İşte size fırsat! O halde sözünüzü tutmalısınız. Bu fırsatı kaçırmamalısınız. Ortadoğu ülkelerinin demokratikleşmesine daha fazla engel olmamalısınız. Şimdiye kadar devletinizin engeli vardı. Bunu da İsrail için yapıyordu. Fakat kıyamete kadar İsrail'in keyfine göre hareket edemezsiniz. Bu büyük kötülüğünüz artık sona ermeli. Kötülüğünüz sona ermezse, hem sizin, hem de İsrail'in devletini yıkmaktan başka çare kalmaz. Lütfen, işi bu noktaya getirmeyin. Ortadoğu ülkelerinin demokratikleşmesine koyduğunuz engelleri kaldırın. Suriye ve Mısır diktatörlüğünden desteğinizi çekin. Demokratlığın gereği budur! Ya da: "Biz demokrasiyi reddediyoruz" deyin, yeni kimliğinizi tanıyalım, ona göre mücadele edelim.

Siz şu anda diyorsunuz ki: Önce çıkarlarımız. BİZ İNSANLIK da diyoruz ki: Önce adalet!

Adalet yoksa, batsın çıkarlarınız! Yıkılsın devletiniz!

İmza: Mehdiyet Makamı.

 

Not 1: Suudi Krallığı demokratikleşmeyi kabul ederse, Prens Selman'ın yöneticiliği meşruiyet kazanır. Ötedünyadaki Cemal Kaşıkçı da davasından vazgeçer. Çünkü Kaşıkçı'nın hedefi, Suudi Arabistan'ın demokratikleşmesiydi. Bu yüzden canından oldu. Sağlığında gerçekleşmeyen demokratikleşme, onun ölümüyle gerçekleşmiş olsun.

Not 2: Demokratikleşmeyi kabul etmeden katil Prense yöneticilik verilecek olursa, yani ona bir ceza verilmezse, o Prens katilliğine devam eder. Bütün muhaliflerini öldürtür. Ona bu fırsat verilmemelidir.

Not 3: Cemal Kaşıkçı'nın katlettiricisi Prens Selman'ın hakettiği ceza, idamdır. İdamlık bir katile ülke yönetimi devredilemez.

Not 4: "Önce çıkarlarım" dediği için ABD yönetiminin adaleti yoktur. Bunu Afganistan'a saldırdığında ve Irak'ta yaptıklarında gördük. Demokratik yönetimleri devirdiğinde de onun demokrasiyle bir ilgisi olmadığını, demokratlığının yalan olduğunu anlamış olduk. Acaba ABD yönetimi bu tersine gidişi düzüne çevirip "önce adalet" ve "yaşasın demokrasi" diyebilir mi? Bu deyişini bekleyebilir miyiz? Dikatatörlerin altına serdiği kırmızı halıyı onların altından çekebilir mi? Onların uzatılan ellerini havada bırakabilir mi? "Önce adalet ve demokrasi" derse, bunları görebiliriz.

Not 5: ABD yönetimi eğer "önce adalet" diyemiyecekse, dünya liderliğini Türkiye'ye bırakabilir. Çünkü Türkiye yönetimi, "önce adalet" diyebilen bir yönetimdir. Çünkü Türkiye yönetimi, "aman Suudi Arabistan'la aram bozulmasın" diye, Kaşıkçı cinayetini gizleyebilirdi. Ve bu gizleme sayesinde yüz milyarlar dolar gelir elde edebilirdi. Ama gizlemeyip Prens Selman'ın adamları tarafından bu cinayetin işlendiğini bütün dünyaya duyurdu. Çünkü Osmanlı'nın mirasçısı Türkiye, "önce adalet" diyebilen bir ülkedir. Türkiye yönetimi adaletten sonra "önce insanlık" da diyebilen bir yönetimdir. Çünkü 4 milyon mülteciyi ölüme terketmeyip onları kabul etti. Türkiye aynı zamanda "önce insanlık" demekle beraber "önce demokrasi" de diyebilmekte ve bunun isbatı olarak da diktatörlere yüz vermemekte, onların elini sıkmamaktadır. İşte gerçek demokratlık da budur. Bu yüzden de ABD yönetimi Türkiye yönetimiyle boy ölçüşemez. Çünkü önce adalet, önce insanlık, önce demokrasi diyen bir ülkeyle "önce çıkarlarım" deyip hem adaleti, hem insanlığı ve hem de demokrasiyi çiğneyen bir ülke hiç bir ve eşit olabilir mi?

Bütün dünya devletleri liderleri bu iki ülke yönetimleri arasındaki farkı görmelidir. Farkı gördükten sonra da dünya liderliğini hangisinin hakettiğini söylemelidirler.

Not 6: Türkiye yönetimini devirmek için muhalefete yardım sözü veren Başkan Biden bu kararından vazgeçmelidir. Eğer vazgeçmezse, Türkiye'ye Biden hükümetini yıkma hakkı kazandırmış olur. Türkiye'nin de bu hakkı kullanacağından hiç kimsenin şüphesi olmasın! O halde Biden yönetimi, Türkiye'de yapacağı bütün yıkımlardan, darbelerden, bozgunculuklardan ve terör eylemlerinden süratle uzaklaşsın, John Baas'lık ve Obama'lık yapmasın, gerçek müttefikliğini göstersin.

Not 7: ABD'de "Erdoğan'ı durdurun" diyen Erdoğan düşmanlarına söylensin: Asıl durdurulması gereken Erdoğan değil, Biden'dır. Çünkü Başkan Biden ülkesinin "çıkarları" için Cemal Kaşıkçı'nın hakkını çiğnetme kararı alabilmiş bir adamdır. Acaba kimin durdurulması gerekiyor? Biden'ı neden durdurmuyorsunuz?

Not 8: Bu bildiri Kral Selman'a mutlaka iletilmelidir.

Not 9: Bu bildiri uluslararası diplomatik platformda paylaşılmıştır.

İmza: Mehdiyet Makamı.

 

Tanrı tektir. İsa, Musa ve Muhammed tekTanrı'nın elçisidir.

 

Zaman: Yeni Ç'ın yirmibiri, Mart başı.

Mekan: Avrupa.

Makam: Hakka davet ve uyarı.

Boyut: Muranizm.

 

Yayınlayan: Avrupa Muranistleri.

(Muranist: Modern Kur'anlı)

                        *   *   *

 

 

Keine Kommentare: