ABD BAŞKANI BİDEN'A CEMAL KAŞIKÇI UYARISI!
suçluların cezalandırılmasını isteyen tekTANRInın adıyla
ABD Başkanı Sayın Joe Biden,
ABD Ulusal İstihbarat Direktörlüğü'nüzün raporaruna göre gazeteci
Cemal Kaşıkçı'nın yakalanması ve öldürülmesi emrini Suudi Veliaht Prensi Selman
vermiş. Ama siz bu rapor karşısında Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili Suudi Veliaht Prensi Selman hakkında
herhangi bir olumsuz karar almayacağınızı, yani onun
cezalandırılması için herhangi bir girişimde bulunmayacağınızı açıkladınız. Açıklamadaki bu kararınızın da Suudi yönetimiyle aranızın
bozulmaması, yani ABD'nin çıkarlarının korunmasıyla ilgili olduğunu söylemişsiniz.
Fakat vardığınız ve verdiğiniz bu karar ile, zulmen katledilmiş olan Cemal Kaşıkçı'nın hakkını ve
hukukunu çiğnediğinizin farkında mısınız? Kaşıkçının hakkı ne olacak? Adalet: Haklıya hakkını vermek ve
suçluyu da cezalandırmak değil miydi?
Cemal Kaşıkçı'nın
katlettiricisi Prens Selman'ı nasıl cezasız bırakabilirsiniz?
Devletin temeli adalet değil mi?
Adalet de milletin hakkını korumak için değil mi? O halde Kaşıkçı'nın hakkını korumanız gerekmiyor mu? Ama siz, Kaşıkçı'nın hakkını çiğnemekle onun katilini özgür bırakıp katil
Prensi korumuş oluyorsunuz. İşte bu yaptığınız çok büyük bir zulümdür, asla adalet değildir! Bu zulüm ve adaletsizliği de "çıkarlarınız" için yapmaktasınız.
Şimdi "Biz İnsanlık" bu adaletsizliğinize seyirci mi kalalım? Asla seyirci kalamayız! Artık yeter!
Bu
adaletsizliği derhal sonlandırmak zorundasınız. Çünkü Başkanların görevi, adaleti sağlamaktır. Adaleti sağlamayan bir Başkan, Başkan değildir. Kendinizi Başkan kabul ediyorsanız, adaletli olmayı ve adaleti sağlamayı da kabul edeceksiniz. Kabul etmiyorsanız, Başkanlıktan çekileceksiniz. Başkanlıktan çekilmek istemiyorsanız, Kaşıkçı'nın hakkını almayı ve katil Prens'i cezalandırmayı kabul etmeli ve gerekeni yapmalısınız.
Bu yapım için de kendinize şunu sorabilirsiniz: "Kaşıkçı yerine siz öldürülmüş olsaydınız, sizin
devletiniz katil Prens'e ne yapardı?"
Suudi
Arabistan'a ya savaş açılır veya o
katil Prens öldürtülür ya da yakalanıp hapse atılırdı değil mi?
11 Eylül
Terör Eylemi'nde 3 bin insanınızı katleden
El-Kaide liderine ve ona sahip çıkan
Taliban'a neler yaptığınızı,
Afganistan'ı onların başına yıktığınızı hatırlıyorsunuzdur
herhalde? Hatırlamıyorsanız, yardımcınıza veya eski Başkan G.W Bush'a sorabilirsiniz.
Şimdi Kaşıkçı'yla bir Başkan arasında ne fark var? Birisi gazeteci, öteki
de bir devlet Başkanı. Ama ikisi de "insan"dır. Adalet önünde de ikisi de eşittir. O halde Kaşıkçı'yı ayrımcılığa uğratamazsınız. Buna
hakkınız yoktur. Kaşıkçı'nın hakkını ödemek
zorundasınız. Bunun için de katil Prens'in cezalandırılmasını sağlamaktan başka seçeneğiniz
yoktur.
Adaleti sağladığınızda bırakın, Suudi
ile ABD arasındaki ilişkiler bozulursa bozulsun. Önemli olan
adaletin bozulmaması ve ayakta kalmasıdır. Adaleti
ayakta tutacak olan da Sizsiniz! Siz adaleti ayakta tutmazsanız, sizin Başkanlığınıza ne gerek
kalır?
"Başkanlığıma gerek var" diyorsanız, Kaşıkşı'yla onun katili Selman arasındaki
adaleti sağlayınız, sağlamalısınız.
Suudi
Arabistan'la aranızın bozulmaması için şu çareyi kullanma imkânınız da var:
(Sizin ve Biz İnsanlık tarafından) Katil prensin affedilmesi karşılığında, Suudi Hanedanlığı da Krallığın demokratikleşmesini kabul etsin. Yani İngiltere'deki gibi bir demokrat krallığa geçilsin. Böylece Suudi Arabistan
demokratikleşsin. Bunu kabul
etmediklerinde ise katil Prens'e yönetim hakkı tanınmasın. Zorla yönetimi gasbettiğinde ise onun liderliği reddedilsin. Yöneticiliğinin kabul edilmeyeceği ona bildirilsin. Demokratikleşmeyi kabul ettiğinde, seçimlere kadar iktidarda kalabilecek, babası Kral Selman da ölünceye kadar krallığını koruyacaktır.
Bu teklifi
onlara mutlaka yapmalısınız. Zaten
siz de "demokrasi için" çalışacağınızı söylemediniz mi? İşte size fırsat! O halde sözünüzü tutmalısınız. Bu fırsatı kaçırmamalısınız. Ortadoğu ülkelerinin demokratikleşmesine daha fazla engel olmamalısınız. Şimdiye
kadar devletinizin engeli vardı. Bunu da İsrail için yapıyordu. Fakat kıyamete kadar İsrail'in keyfine göre hareket
edemezsiniz. Bu büyük kötülüğünüz artık sona ermeli. Kötülüğünüz sona ermezse, hem sizin, hem de İsrail'in devletini yıkmaktan başka çare kalmaz. Lütfen, işi bu noktaya getirmeyin. Ortadoğu ülkelerinin demokratikleşmesine koyduğunuz engelleri kaldırın. Suriye
ve Mısır diktatörlüğünden desteğinizi çekin. Demokratlığın gereği budur! Ya da: "Biz demokrasiyi
reddediyoruz" deyin, yeni kimliğinizi tanıyalım, ona göre
mücadele edelim.
Siz şu anda diyorsunuz ki: Önce çıkarlarımız. BİZ İNSANLIK da
diyoruz ki: Önce adalet!
Adalet
yoksa, batsın çıkarlarınız! Yıkılsın devletiniz!
İmza: Mehdiyet Makamı.
Not 1:
Suudi Krallığı demokratikleşmeyi kabul ederse, Prens Selman'ın yöneticiliği meşruiyet kazanır. Ötedünyadaki Cemal Kaşıkçı da davasından vazgeçer. Çünkü Kaşıkçı'nın hedefi,
Suudi Arabistan'ın demokratikleşmesiydi. Bu yüzden canından oldu. Sağlığında gerçekleşmeyen demokratikleşme, onun ölümüyle gerçekleşmiş olsun.
Not 2:
Demokratikleşmeyi kabul etmeden
katil Prense yöneticilik verilecek olursa, yani ona bir ceza verilmezse, o
Prens katilliğine devam eder.
Bütün muhaliflerini öldürtür. Ona bu fırsat
verilmemelidir.
Not 3:
Cemal Kaşıkçı'nın
katlettiricisi Prens Selman'ın hakettiği ceza, idamdır. İdamlık bir katile ülke yönetimi devredilemez.
Not 4:
"Önce çıkarlarım" dediği için ABD yönetiminin adaleti yoktur. Bunu
Afganistan'a saldırdığında ve Irak'ta yaptıklarında gördük. Demokratik yönetimleri
devirdiğinde de onun demokrasiyle
bir ilgisi olmadığını, demokratlığının yalan
olduğunu anlamış olduk. Acaba ABD yönetimi bu tersine
gidişi düzüne çevirip "önce adalet" ve
"yaşasın demokrasi" diyebilir mi? Bu deyişini bekleyebilir miyiz? Dikatatörlerin
altına serdiği kırmızı halıyı onların altından çekebilir mi? Onların uzatılan ellerini havada bırakabilir mi? "Önce adalet ve
demokrasi" derse, bunları
görebiliriz.
Not 5: ABD
yönetimi eğer "önce
adalet" diyemiyecekse, dünya liderliğini
Türkiye'ye bırakabilir. Çünkü Türkiye yönetimi, "önce
adalet" diyebilen bir yönetimdir. Çünkü Türkiye yönetimi, "aman Suudi
Arabistan'la aram bozulmasın"
diye, Kaşıkçı cinayetini gizleyebilirdi. Ve bu gizleme sayesinde yüz milyarlar dolar
gelir elde edebilirdi. Ama gizlemeyip Prens Selman'ın adamları tarafından bu cinayetin işlendiğini bütün dünyaya duyurdu. Çünkü Osmanlı'nın mirasçısı Türkiye,
"önce adalet" diyebilen bir ülkedir. Türkiye yönetimi adaletten sonra
"önce insanlık" da
diyebilen bir yönetimdir. Çünkü 4 milyon mülteciyi ölüme terketmeyip onları kabul etti. Türkiye aynı zamanda "önce insanlık" demekle beraber "önce
demokrasi" de diyebilmekte ve bunun isbatı olarak da diktatörlere yüz vermemekte,
onların elini sıkmamaktadır. İşte gerçek demokratlık da budur. Bu yüzden de ABD yönetimi
Türkiye yönetimiyle boy ölçüşemez. Çünkü önce adalet, önce insanlık, önce demokrasi diyen bir ülkeyle
"önce çıkarlarım" deyip hem adaleti, hem insanlığı ve hem de demokrasiyi çiğneyen bir
ülke hiç bir ve eşit olabilir mi?
Bütün dünya
devletleri liderleri bu iki ülke yönetimleri arasındaki farkı görmelidir. Farkı gördükten sonra da dünya liderliğini hangisinin hakettiğini söylemelidirler.
Not 6:
Türkiye yönetimini devirmek için muhalefete yardım sözü
veren Başkan Biden bu kararından vazgeçmelidir. Eğer vazgeçmezse, Türkiye'ye Biden hükümetini yıkma hakkı kazandırmış olur. Türkiye'nin de bu hakkı kullanacağından hiç kimsenin şüphesi olmasın! O halde
Biden yönetimi, Türkiye'de yapacağı bütün yıkımlardan, darbelerden, bozgunculuklardan
ve terör eylemlerinden süratle uzaklaşsın, John Baas'lık ve Obama'lık yapmasın, gerçek müttefikliğini göstersin.
Not 7:
ABD'de "Erdoğan'ı durdurun" diyen Erdoğan düşmanlarına söylensin: Asıl durdurulması gereken Erdoğan değil, Biden'dır. Çünkü Başkan Biden ülkesinin "çıkarları" için Cemal Kaşıkçı'nın hakkını çiğnetme kararı alabilmiş bir adamdır. Acaba kimin durdurulması gerekiyor? Biden'ı neden durdurmuyorsunuz?
Not 8: Bu
bildiri Kral Selman'a mutlaka iletilmelidir.
Not 9: Bu
bildiri uluslararası diplomatik
platformda paylaşılmıştır.
İmza:
Mehdiyet Makamı.
Tanrı tektir. İsa, Musa ve
Muhammed tekTanrı'nın elçisidir.
Zaman: Yeni Çağ'ın yirmibiri, Mart başı.
Mekan: Avrupa.
Makam: Hakka davet ve uyarı.
Boyut: Muranizm.
Yayınlayan: Avrupa Muranistleri.
(Muranist: Modern Kur'anlı)
*
* *
Keine Kommentare:
Kommentar veröffentlichen