Donnerstag, 23. Mai 2013

SURİYE SORUNU VE ÇÖZÜMÜ HAKKINDA


    SURİYE SORUNU VE ÇÖZÜMÜ HAKKINDA

  sorunları çözdüren gerçek Tanrı ALLAHın adıyla

(Dünya devletlerine, Allah'ın Mehdisi Mehmed Nur'
an'dan mesaj var):

Şu an Suriye'de yaşanmakta olan ve çok acil çö-
züm bekleyen bir sorun var. İki yıldan beri çözüle-
meyen bu sorunun çözümü için yakında üç büyük
devlet olan Rusya, Amerika ve Türkiye, Cenevre'
de toplanacaklar. Fakat sorunu çözmek isteyen bu
ülkelerin elinde bir "sihirli değnek" yok. O halde
nasıl çözecekler?

Bu durumda sorun çözücü bir anahtara ihtiyacımız
var. O anahtar ise, Hak ve Adâlet'tir. Sosyal, top-
lumsal ve ülkesel sorunların ilk ve doğru anahtarı
budur. Eğri ve yanlış anahtarlarla kapı açamayız ve
sorun çözemeyiz. O halde doğruluğu da rehber e-
dinmek zorundayız.

Sorun çözücü araçları tanıdıktan ve hazır ettikten
sonra şimdi çözülmesi gereken sorunu ortaya ko-
yalım: Suriye'de; "bu iktidar yalnız benim, bu sal-
tanat yalnız bizimdir" diyen ve halkının iradesini ve
onayını reddeden bir diktatör ve rejim var. Bu dik-
tatör ve rejim, Hakk'a göre illegal olan saltanatını
korumak uğruna 100 bine varmakta olan suçsuz in-
sanı katlettirmiş veya katline sebep olmus, 1 mil-
yonunu da göç ettirmiş bulunuyor.

Şimdi Hak ve Adâlet'e uygun olmayan, ama kendi-
ne göre hak saydığı bahanelerle 80 bin suçsuz in-
sanı acımasızca katlettiren bu diktatör ve rejimi, ik-
tidarda daha fazla kalabilir mi ve gelecekteki iktida-
ra hiç ortak olabilir mi? Buna hakkı var mıdır? Asla
olamaz! O halde yapılması gereken nedir? Yapıl-
ması gereken: O diktatöre ve iktidarına son vermek
değil midir? Öyleyse bu çaresizlik neden?

Sorun ve çözüm belliyken gerekeni yapmamak, iş-
lenmekte olan bir zulme seyirci kalmak, zulüm ol-
maz mı? Zulüm olmuyor mu? Elbette zulüm oluyor!
Çünkü bu zulmü kesecek gerekli güç ellerinde bu-
lunan ülkelerin, yapılması lâzım geleni yapmak hu-
susunda ne mazeretleri olabilir? Madem bir maze-
retleri olamaz, o halde Beşar Esad'ın ve rejiminin
zulmüne yardım ederek veya ona seyirci kalarak
zulüm ortaklığı yapmakta olan ülkeler, bu nefretlik
ve lânetlik ortaklıklarına derhal son versinler!

Ey İran ve Hizbullah! "Zulme meyletmeyin" diyen
yüce Allah'ın sesini duyuyor musunuz? Bu en bü-
yük sada karşısında sizi sağır ve kör eden nedir?
Hangi hak ve adâlete dayanıyorsunuz? Yoksa yüce
Allah'ın hak ve adâletinden daha üstün başka bir
hak ve adâlet mi buldunuz?

Eğer Beşar Esad, yüce Tanrı tarafından görevlen-
dirilmiş bir kral ve padişah olsaydı ve hak ve adâlet-
le yönetim yapsaydı, sorun kalmazdı. Ama siz, o-
nun, Tanrı görevlisi bir padişah olmadığını ve buna
dair kesin bir delil getiremeyeceğinizi çok iyi biliyor-
sunuz. O halde halkın rızâsıyla da iktidara gelme-
miş olan o haksızlık ve adâletsizlik içindeki zalimi
niçin devirmiyorsunuz? En azından ona olan yardı-
mınızı kesmeniz gerekmez mi? Eğer kesmezse-
niz, zulüm ortağı olursunuz ve olmuşsunuz ve üste-
lik bir savaşı göze alacak kadar da bunda kararlaş-
mışsınız! Öyleyse, zulmü devirmek için çıkacak bir
savaşta hedef olduğunuzu ve olacağınızı unutmayı-
nız, ayrıca kıyametten sonraki Büyük Hesap Günü
yüce Allah'a vereceğiniz cevaba da iyi hazırlanınız.

Şu iki noktayı da unutmayın: Sizin zulme ve zâlime
yardımınız, Avrupa'nın, Amerika'nın, Türkiye'nin ve
İsrail'in müdahalesini Suriye'ye çekecektir. Yani
hoşlanmadığınız ülkelerin orduları burnunuzun di-
binde olacak ve belki de onlarla savaşmak zorunda
kalacaksınız ve çok büyük bir ihtimalle de zarara
uğrayacaksınız.

İkinci nokta ise; eğer Suriye halkının, başlarındaki
zulmü defetmeye güçleri yetmiyorsa, dışarıdan
yardım almak onların hakkıdır. Dış güçlerin de onla-
rın yardımına koşmaları, hem bir haktır, hem de bir
mecburiyet ve sorumluluktur. Sizin de bu hakka kar-
şı çıkmaya hakkınız yoktur. Evet, bu durumda da o
hoşlanmadığınız ülkeler yine burnunuzun dibinde
olacaktır. Ama siz, zulme ve zâlime yardım etmek-
ten çekilirseniz, yani haksızlık etmezseniz, zarar
görmezsiniz. Yoksa her iki halde de zarara uğrama-
nız muhakkaktır.

Eğer gerçekten "müslüman" yöneticiler iseniz, zu-
lüm ve haksızlığa meyletmezsiniz. Eğer müslüman
değilseniz, sizin Hz. Ali'yi sevmenizin bir anlam ve
kıymeti kalmaz, sahte bir sevgi içinde boğulur gi-
dersiniz...

Ey İran yöneticileri ve onların üzerindeki zulme izin
veren (sözde Allahlı) mollalar! Atom bombası yap-
sanız dahi, Esad'ı ve rejimini kurtaramazsınız. Çün-
kü Esad'ın ve rejiminin baş düşmanı Allah'tır. Allah
da o zâlimi yakında helâk edecektir. Allah'a atom
bombası atabilir misiniz? Zalime yardımınızdan do-
layı üzerinize bir meteor bombası düşerse, sakın
şaşırmayın! Geçen aylarda Rusya'nın üzerine bir
meteor bombası düştü, fakat Moskovalılar, bunun
niçin düştüğünü anlamadılar...

Ey Rusya yönetimi! Sen, hak ve adâletin ne olduğu-
nu biliyor musun? Bilmiyorsan öğren! Eğer öğren-
diysen, üzerine düşen görevini yerine getir. Zulmü
korumak ve ona ortaklık etmekle büyük devlet olun-
maz. Büyüklüğünün hakkını ver. Vermezsen, dünya
halklarının nazarında küçüleceksin ve küçülmekte-
sin...

Ve ey sen ABD yönetimi ve onu elinde tutanlar! A-
caba sizler, Hak ve Adâlet'in ne olduğunu gerçek-
ten biliyor musunuz? Eğer bilmiyorsanız ve bilmek
isterseniz, dinleyiniz. Hak, tek ve ortaksız ve çocuk-
suz olan evrenin sahibi yüce Tanrı'yı tanımak ve O'
na teslim olmaktır. Bu hakka sahip olmayanlar, hiç
bir hakkın sahibi olmazlar. Sahip oldukları haklar i-
se, "gasbedilmiş haklar" olur. Herhalde gasbedil-
miş haklar üzerinde oturmak istemezsiniz.

İnsana geçerli bir hak kazandıran Yüce Tanrı'ya
teslim olmak ise, "adâletli olma"yı gerektirir. Adâlet
ise, haklının hakkını ve haksızın da cezâsını ver-
mektir. Öyle ise, dünya liderliğini elinde tutan bir yö-
netim olarak haksızın cezâsını vermelisiniz. Bu ce-
zâyı vermede daha fazla gecikmemelisiniz. Gere-
ken cezâyı vermelisiniz ki, Suriye halkları da hakla-
rına kavuşabilsinler ve böylece adâletin gereği ye-
rine gelmiş olsun. Eğer bu adâleti yerine getirmez-
seniz, "dünya liderliği hakkı"nı kaybetmiş olacaksı-
nız ve belki de kaybetmek üzeresiniz.

Ey Türkiye yönetimi! Eğer ABD yönetimi; "ben dün-
ya liderliğini bırakıyorum" diyecek olursa veya gö-
revlerini yerine getirmezse, bu liderliği devralmak
senin hakkındır. Sen de hakkına sahip çık ve sana
yardımcı olmak isteyen Avrupa ve Arap ülkelerinin
yardımını alarak gereken adâleti gerçekleştir. Bu
senin görevindir! Görevini yerine getir...

Ey Suriye halkları! Evrenin ve içindekilerinin gerçek
sahibi yüce Tanrı'nıza,yani İsa'nın, Musa'nın ve Mu-
hammed'in tek görevlendiricisi biricik Allah'ınıza lâ-
yık kullar olmak isterseniz, içinizdeki zulmü deviriniz.
Bu zulmü devirdikten sonra, inancınıza ve insanlığı-
nıza lâyık bir "Kur'anlı Demokrasi" kurmak,hakkınız-
dır. Bu hakkınızı kullanırken, "Kur'anistİdeoloji"den
yardım alabilirsiniz.

                                  Tanrı tektir.
       İsa, Musa ve Muhammed Tanrı'nın elçisidir.
  Mehdi ve Halife ise, bu üç Elçi'nin "Sözcüsü"dür.

      Allah'ın Mehdisi ve Halifesi: Mehmed Nur'an

Zaman:  Yeni Çağ'ın onüçü, Mayıs sonu.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Hak ve Adâlet.
Boyut:   Muranizm.

                                                  YAYINLAYAN
                                      AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                      *   *   *

Keine Kommentare: