Mittwoch, 26. September 2012

BALYOZ DÂVÂSI'YLA İLGİLİ ÇIKAN KARARDA BİR HAKSIZLIK VAR MI?

 BALYOZ DÂVÂSI'YLA İLGİLİ ÇIKAN KARARDA
                     BİR HAKSIZLIK VAR MI?

"Balyoz Dâvâsı" kararı açıklandı ve emir alanların
da emir verenler gibi ağır cezalara çarpıldığını gör-
dük. Bu gördüklerimizde: "Emir alanlar neden bu
kadar ağır cezalara çarptırıldı? Yoksa onlara bir
haksızlık mı edildi?" suallerini sorduran bir görün-
tüyle karşılaştık. Bu karşılaşma karşısında şimdi
biz de sormaktayız: "Acaba emir alanlar bir haksız-
lığa mı uğradı?" Hürriyet Gazetesi yazarı Taha Ak-
yol'un 26 Eylül 2012 tarihli makalesi de, bizim sor-
gulamamızı destekler mahiyetteydi.

Bu dâvâya bakan hâkimlerin, verdikleri karar ile ilgi-
li gerekçelerini henüz bilmiyoruz. Bunun için, veri-
len kararda bir haksızlık olup olmadığını da ancak
karar gerekçesi açıklandıktan sonra anlayabilece-
ğiz.

Ama biz şimdilik çıkan karar ile ilgili olarak şunları
söyleyebiliriz:

Balyoz Dâvâsı'nda "emir alan"ların alacakları ceza
Hak ve Adalet'e göre şu şekilde olmak gerekir:

Eğer emir alan kişi aldığı emri, bir "emir eri" olmak-
tan çok bir "dâvâ arkadaşlığı" daha doğrusu (darbe
arkadaşlığı) şuuruyla aşkla, şevkle (emrin suç içer-
diğini bilmekle beraber) yerine getirdiyse, alacağı
ceza; (emri vereninki gibi) yüzde yüzdür.

Eğer emir alan kişi, aldığı suç içeren emri bir men-
faat karşılığı yerine getiriyor ve verilen emrin de
suç içerdiğini biliyorsa, cezası; yüzde yüzdür.

Eğer emir alan kişi aldığı suç içeren emri, işini kay-
betmemek gibi bir nedenle yerine getirirse, bu tak-
dirde o kişi bir "menfaat karşılığı" suça iştirak etmiş
olur ki, alacağı ceza yine yüzde yüzdür. Burada hâ-
kim söyle bir takdirde bulunabilir: "Sen, suç olan bir
emri menfaatin için (daha doğrusu işini kaybetmek
korkusuyla) kabul ettin. Bunun için sana yüzde elli
ve suçu ihbar etmediğin için de yine yüzde elli da-
ha ceza veriyorum" diyebilir ve bu şekilde o emir
alan kişinin cezası yüzde yüz olur.

(Buradan anlamalıyız ki; emir alanlar, amirlerinin suç
içeren emrini reddetmek ve onu devlete ihbar et-
mek zorundadırlar. Gerekeni yapmadıkları takdirde,
amirleri kadar suçlu sayılırlar.)

Eğer emir alan kişi, aldığı suç içeren emrin suç i-
çerdiğini gerçekten bilmiyorsa, yani "suç içerdiğini
bilseydim, emri asla kabul etmezdim" derse, bu
halde yerine getirdiği emirden dolayı (eldeki delil-
ler de onun sözünü destekliyorsa) ceza almaz.

(Meselâ; ordugâhtaki bir sekreter, amirinden bir e-
mir alır. Fakat bu emirin üzerinde darbeye, suça,
kötülüğe işaret eden bir belirti yoksa ve o sekreter
dahi amirinin neyin peşinde olduğunu bilmiyorsa,
bu halde o sekreterin verilen emri uygulaması suç
olmaz. Ama aksi halde yani verilen emrin suç içer-
diğini ve amirinin de bir kötülük peşinde olduğunu
bilirse, suçlu olur.)

Eğer emir alan kişi, aldığı emri; malı, canı ve ırzı
rehin alınarak zorla, baskı ve korku altında bırakıla-
rak uygularsa, bu durumda ona bir ceza verilemez.

Burada çıkan sonuca göre; "suç içeren bir emirde
emir alan kişi, emir verenin aldığı cezanın yarısını
alır" hükmü, iptâl olmaktadır.

Dâvâya bakan hâkimler, delillere bakarak ve zanlı-
ların mahkemedeki hal ve hareketlerinden ve sa-
vunmalarından o zanlıların, suçun hangi mertebe-
sinde bulunduklarını anlayabilir ve buna göre bir
hüküm verebilirler ve vermişlerdir.

Balyoz ve Darbe Dâvâsı Yargı'ya getirildiğinde, sa-
yın yargıçların bu noktaları göz önünde tutarak bir
hata yapmayacaklarını ve bir haksızlık yapılmışsa,
onu da ortadan kaldıracaklarını umuyoruz.

Not: Bu bildirimiz, Adalet Bakanlığı eliyle Balyoz
Dâvâsı'na bakan ve bakacak hâkim, savcı ve yar-
gıçlara iletilmelidir.

Zaman:  Yeni Çağ'ın onikisi, Eylül sonu.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Hak ve Adalet.
Boyut:   Muranizm.

                                                  YAYINLAYAN
                                      AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                      *   *   *

Keine Kommentare: