Donnerstag, 13. September 2012

EY AVRUPALILAR VE AMERİKALILAR VE ORTADOĞULULAR!


        EY AVRUPALILAR VE AMERİKALILAR
                      VE ORTADOĞULULAR!

           haksızlık ve adaletsizliğe razı olmayan
                               ALLAHın adıyla

Hz.Muhammed'e hakaret eden filme tepki için ABD
konsolosluğuna saldıran bir grup Libyalı, 4 konso-
loslukluk görevlisini vahşice katletmiş.

İslâmiyete yapılan hakarete verilen bu vahşi cevap,
müslümanca bir cevap değil, müslümanlık dışı bir
cevaptır. Çünkü Kur'an insanlara, yüce Tanrı'ya i-
nançtan sonra "haklı, adaletli ve merhametli olmayı"
emreder.

Bu emir karşısında müslümanların yapması gere-
ken nedir? Hakka ve adalete ve merhamete uymak
değil midir? Öyle ise ey müslümanlar! Geliniz, hak-
kın ve adaletin ve merhametin gereğini yerine geti-
riniz.

Hakkın gereği nedir? -Yapılan o hakaret karşısında
savunmada bulunmaktır. Savunmanız nerede? A-
ma bu savunma da ancak "adaletle" yapılabilir. Öy-
le ise adaletiniz nerede? Hz. Muhammed'e yapılan
hakaretle hiç bir ilgisi olmayan 4 mâsûm insanı kat-
letmenin neresi adalettir?

Yapılan hakaret karşısında adaletin gereği şudur:
Hakaret hangi şekilde yapılmışsa, siz de aynı şekil-
de karşılık verebilirsiniz. O halde bu hakaret bir film-
le yapılmışsa, sizin de ona cevabınız ve savunma-
nız bir filmle olmalıdır. Buna gücünüz yetmiyorsa,
o zaman hakarette bulunan kimseyi mahkemeye
vereceksiniz. Amerika'da o hakaretçiyi mahkeme-
ye verecek yeteri kadar müslüman ve dinî teşkilât
fazlasıyla bulunmaktadır. Adaletin gereği budur!
Konuyla ilgisi olmayan mâsûm insanları sorumlu
tutup katletmeyi hangi kitaptan çıkarıyorsunuz?
Herkes Kur'andan kendi keyfine göre hüküm çıka-
ramaz. Gerekli hüküm için hangi din ve hukuk bilgi-
nine başvurdunuz? Bu durumda o hakaretçi sizin
dininize bir hakaret ettiyse, siz de hakkı ve adaleti
çiğneyerek dininize 1000 hakaret etmiş olmuyor
musunuz? Elbette oluyorsunuz! Kendi dininize yap-
ğınız bu 1000 hakaretin hesabını yüce Allah siz-
den muhakkak soracaktır.

Dinsel bir sorunun çözümünde takip edilecek yol
şudur: O sorunu önce Allah'a götüreceksiniz. O'na
ulaşmanız mümkün değilse, Elçisi'ne götüreceksi-
niz. Elçisi de yoksa, bu takdirde o Elçiyi ve dinini ka-
bul etmiş müslüman bilgine götüreceksiniz. Kendi
keyf ve kafanıza uymanıza izin yoktur. Eğer Kur'an-
dan hüküm çıkaracak güç ve bilgiye sahipseniz, o
zaman ondan çıkaracağınız hüküm de, hakka ve a-
dalete uygun olmak zorundadır.

Ey Avrupalılar ve Amerikalılar!

Eğer ülkeler ve devletler arasında barış olsun ve
var olan barış bozulmasın istiyorsanız, İslâm dinine
karşı yapılacak hakaretlere fırsat vermeyiniz ve ver-
memelisiniz. Eğer fırsat verirseniz ve veriyorsanız,
hak ve adaleti çiğnetmiş olursunuz.

Eğer onları çiğnetmişseniz, bu takdirde o çiğnettik-
lerinizin hesabını sizden sormak, hak ve adalet olur.
Bu sorgu da elbette hak ve adalet ile olacaktır.

Hakka ve adalete göre İslâmiyete yapılacak bir ha-
karet, bir hakaret olarak kalmaz. Çünkü İslâmiyetin
ve Hıristiyanlığın bir milyardan fazla bağlısı vardır.
Bu durumda bu dinlerden birisine yapılacak bir ha-
karet karşısında, o dinin bir milyar bağlısının, haka-
retçi aleyhinde hepsinin dâvâ açma hakkı doğar.
Bir milyar kişinin açacağı bir dâvâ altından ise, hiç
bir hakaretçi kalkamaz. Meselâ diyelim ki bir haka-
rete 6 ay hapis veya 1000 dolar para cezası verili-
yor olsun. Bu halde o hakaretçinin alacağı ceza:
500 milyon yıl hapis veya 1 trilyon dolar para ceza-
sı olacaktır! 500 milyon yıllık bir hapis içinde de:
500 000 000 bölü 60 eşittir: 8 milyon ömür vardır.
8 milyon ömür ise, 8 milyon kere idam demektir...
Acaba hangi hakaretçi böyle bir cezayı karşılaya-
bilir? Acaba hangi ülke o hakaretçiyi bu cezadan
kurtarabilir?

Öyle ise demokrasinizi hak ve adaletin gereğiyle
koruyunuz. Onu hakaretçilere çiğnetmeyiniz!

Bilgisizlik, insanları provokasyona hazır hale getirir.
Libya'da işlenen o vahşet, bir bilgisizliğin ve mer-
hametsizliğin eseridir. Bu bilgisizliği ortadan kaldır-
mak için de, Ortadoğu'nun demokratikleşmesi şart-
tır. Dolayısıyla Amerika, Ortadoğu'nun demokratik-
leştirilmesinden vazgeçemez ve vazgeçemeyiz.
Suriye'de de ortadan kaldırılması gereken bir dikta-
törlük bizi bekliyor...

Bir yanda, demokrasizliğin getirdiği vahşet, bir yan-
da da, demokrasinin doğurduğu vahşete dâvet var-
dır. Her ikisini de ortadan kaldırmak zorundayız.

Ey müslümanlar! Allah'ın Mehdisi artık aranızdadır.
Kim onu dinlemezse, onun için yakında çetin bir a-
zap vardır.

Not: Libya'nın yönetimini elinde bulunduranlar, o
vahşeti işleyen adaletsizleri yakalayıp, hakettikleri
cezayı vermek zorundadır. 4 mâsûm canın karşılı-
ğı, 4 kere idamdır. ABD Yönetimi de, bu cinayete
sebep olan Amerikalı provokatörü hesaba çekip,
hakettiğini vermelidir. Çünkü esasında o 4 suçsuz
insanı, bu bozguncu ve hakaretçi adam öldürmüş-
tür.

Zaman:  Yeni Çağ'ın onikisi, Eylül ortası.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Hak ve Adalet.
Boyut:   Muranizm.

                                                  YAYINLAYAN
                                      AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                      *   *   *


 

Keine Kommentare: