Samstag, 4. September 2010

HAWKİNG'E CEVAP: "TANRI'YA GEREK VAR!"

HAWKİNG'E CEVAP: "TANRI'YA GEREK VAR!"

(Yazarımız Hakkı Hakperest, Hawking'e cevap veriyor.)

gerekliği hiç bir zaman kaybolmayan ALLAHın adıyla


Ne diyor Hawking? Dediği şu: “Nasıl ki Darwinizm biyolojideki
yaratıcı ihtiyacını sona erdirdi, yeni fizik teorileri de evrenin oluşu-
mu konusunda yaratıcının rolünü gereksiz kılmıştır” ve:

“Yerçekimi gibi bir kuvvet olduğu için evren kendi kendini hiçten
yaratabilir ve yaratacaktır”

Hawking'in sözlerine dikkatli yaklaşmalıyız. Çünkü biyoloji dalında-
ki bilhassa gen teknolojisindeki ilerlemeler, bilim insanlarına "yaratı-
lışla oynama" imkânı veriyor. İnsanlık, fiziksel ilerlemelerle de daha
baska imkânlar kazanabilir. Bunlar, şahit olduğumuz inkâr edilemez
gerçeklerdir.

Fakat şimdi prof. Hawking, eğer bilimin bu şahlanışı karşısında
duyduğu heyecan sebebiyle "Tanrı'ya gerek kalmadı" diyorsa,
bunu diyebilir ve dedikleri de tartışılabilir.

Ama eğer o bu sözlerini, bilimsel heyecan sebebiyle değil de,
Tanrı'yı reddetmek için söylüyorsa; bu halde o, haddini aşmış
olur!

Herkes haddini bilmek zorundadır. Eğer bugün bilim, yaratılışa el
atma ve onunla oynama imkânı kazandıysa, bu kazanım, Yaratan'
in izniyle olmuştur. Eğer O izin vermeseydi, bilim bugün en ilkel
çağlarında bulunacaktı. Allah insanlığa bu izni vermiştir ki; insanlık,
O'nun sanatının ve nihayetsiz bilgisinin inceliklerini ve güzelliklerini
görsün, O'nu yüceltsin ve insanlığın dertlerine devâ olacak şifa ve
tekniği bulsun, faydalansın.

Eğer bilim adamları, bilimsel ilerlemelerini bu yönde değil de tam
bunun aksi istikamette kullanacak olurlarsa ve gururlarıyla da Tan-
ri'yı reddetmeye kalkarlarsa, bu durumda onlara şunları söylemek
şart olur:

Sizler (tek Tanrı) olan Allah'a muhtaçsınız. Çünkü bu evreni işlete-
cek ve evrenlileri yönetecek bir kudret, kuvvet, bilim, teknik, zen-
ginlik ve ebediyetiniz yoktur. Bu yoksunluklarınız sebebiyle her an
O'na muhtaçsınız.

Eğer Allah, dünyanın dönüşünü durdurup, yeryüzünün bir tarafını
geceye, öbür tarafını da gündüze mahkûm etse, size dinlenecek bir
geceyi ve yaşayacak bir gündüzü O'ndan başka "kim" getirebilir?
Var mı buna çare olacak bir gücünüz?

Eğer O, yağmurunuzu kesse, çeşmelerinizden suyu "kim" akıtacak-
tir? Var mı bir alternatif kaynağınız?

Eğer O, denizlerinizi dondursa, gemilerinizi nasıl yüzdürürsünüz?
Ve nereden taze balık çıkartırsınız ve nerede yüzer, serinleyebilir-
siniz? Var mı buna bir çareniz?

Eğer O, güneşin ışığını kıssa, bitkilerinizi hangi enerjiyle besleyip
büyütebilir ve denizdeki suları hangi fırında buharlaştırıp onları bu-
luta dönüştürebilirsiniz? Var mı buna yetecek gücünüz ve zengin-
liğiniz?

Eğer O, doğal afetleri ard arda üzerinize boca edecek olsa, buna
hangi güçle, hangi teknikle karşı koyarsınız? Var mı bunları engel-
liyecek bir mûcizeniz, kudretiniz, kuvvetiniz?

Veya O, kıyameti koparacak olsa, var mı bunu durduracak olan
nihayetsiz gücünüz, haliniz, ilahlığınız?

Öyle ise; size çok acındığını ve merhametle yaşatıldığınızı iyi biliniz.

Demek, "Tanrı'ya gerek var"! Hem öyle bir gerek var ki, bu gerek-
lik bir an için elinizden alınacak olsa, mahvolursunuz!

Öyle ise O'na karşı gururlanmayı bırakıp, insanlığınızı takınınız; O'
nun büyüklüğü ve merhametkârlığı önünde secdeye kapanınız!

Eğer secdeye kapanmayı reddederseniz, bunun karşılığının da çok
acı olacağını bilmelisiniz... O'nun mükâfâtı ise, ancak O'na kulluğu
kabul edenleredir.

Ey Allah'ı reddedip, O'nun ilahlık koltuğuna oturabileceğini zanne-
den bilginler!

O'nun ilahlık tahtına oturabilmek için önce evren (dışında) "başka
bir evren" yaratmalısınız. O'nun malzemesini de bu dünyadan ala-
mazsınız! Çünkü dünya ve evren mülkü tamamen Allah'ındır. "Siz"
de O'na aitsiniz. Yani, "Yaratıcı" olabilmeniz için önce tamamen
size ait bir "siz" yaratmalısınız. Bu yaratıcılık için de yine "size ait"
bir "başka evren"e ihtiyacınız vardır. Sizdeki bütün varlık Allah'a
ait olduğundan anlarsınız ki, O'nun önüne ön olamazsınız ve O'nun
koltuğuna oturamazsınız!

Buradan anlıyorsunuz ve anlamalısınız ki, TANRI'YA GEREK
VAR! Ve O'nun gerekliğini hiç bir güç ortadan kaldıramaz ve kal-
dıramayacaktır! Yani: "Allah'tan başka ilah yoktur. Allah'tan baş-
ka ilah olmamıştır. Ve Allah'tan başka ilah olmayacaktır."

"Var" diyen, "olacak" diyen varsa, haydi çıksın ortaya!

Allah'ın yerine başka ilahlar koymak veya O'nun yerine geçmek
isteyenlere 14 buçuk asır önce Kur'an'da Allah şu cevabi vermiş-
tir: "De ki: O Allah bir'dir (bu birlik, bütün evren ve evrenlileri ku-
şatan bir birliktir). Herkesin ve herşeyin muhtaç olduğudur. O,
doğmadı, doğurmadı. Ve O'na hic birşey ve kimse denk olmadı."

Yani: Birliği ve bütünlüğü olmayan, parçalanıp dağılan, bütün kâi-
nata muhtaç bulunan, doğan ve doğuran ve bir dengi veya misli,
benzeri bulunanlar; ilah olamaz, Allah'ın yerine geçemezler.

(Türkiye'de bir ilahiyatçı, Hawking için, onun, Kur'anda kıyamete
yakın ortaya çıkacağı bildirilen "dabbe" olduğu iddiasında bulun-
muştu. Eğer Hawking o sözleri, Tanrı'yı reddetmek anlamında söy-
lemişse, o, "dabbe" olmaz, ancak "Deccal" olur. Deccal, hak ile
bâtılı karıştıran ve Allah'ın yerine oturmaya çalışan kimse demektir.
Dabbe ise, kıyamete yakın yerden çıkıp, Allah inkârcılarına, onla-
rın Allah'a inanmadıklarını, yani inkârcılıklarını söyleyecek olan bir
"canlı"dır. Demek, o ilahiyatçı iddiasında isabet etmemiştir...)

Not: Stephan Hawking'in söylediği iddia edilen: "Yerçekimi gibi
bir kuvvet olduğu için evren kendi kendini hiçten yaratabilir ve
yaratacaktır” sözü gerçekten ona aitse, prof. Hawking fizik, Tanrı,
yaratıcılık ve evren hakkında gerçekten hiç birşey bilmiyor demek-
tir. Ve bu sözleriyle o, ancak "cehâletin kralı" olduğunu göstermiş
olur!

"Yerçekimi gibi bir kuvvet olduğu için evren kendi kendini hiçten
yaratabilir ve yaratacaktır” sözü karşısında ayrı bir makale veya
kitap yazmak gerekiyor. Çünkü evren kendi kendini yaratamaz ve
bunun için de sadece yerçekimi yeterli değildir. Çünkü nasıl; "şu
masa kendi kendine olusmuştur ve bu oluşum için tahtalar ve yer-
çekimi yeterli olmuştur" demenin, bilimsel bir değeri yoksa ve ola-
mazsa, Hawking'in sözlerinin de bilimsel bir değeri yoktur ve ola-
maz. Bu sözleri söyleyen kişi, gerçekten cehâletini ilân etmiştir!

Yarım asır kadar önce Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri: "Cehâ-
let b/ilimden geliyor" demişti. Doğru söylemiş! Bugün şahit olduğu-
muz gerçek ne yazik ki budur. Fakat, bilimin cehâlet doğurmasına
bir son vermek zorundayız. Bilim ile cehâlet birbirinin zıddıdır ve
bu zıdlık asla birbiriyle eşit hale gelmemelidir. Gelmişse, bu eşitliği
bozmalıyız. Bunun için de bilim adamları, ulaştıkları noktanın "son
nokta" olmadiğını iyi bilmeli ve dinin sahasına destursuz girmemeli
ve bu sahaya tecavüz etmemelidir. Eğer bu tecavüzü yapmazlarsa,
rahat ederler.

Hz. Muhammed'in yaşadığı toplumda da bir "cehâletin babası" var-
mış. Bizimki de Hawking oldu! Ey cehâletin kralı! Bu sözlerimi iyi
oku! Ölmeden önce oku ve kendine gel. Belki bir kurtuluş bulur-
sun...

Zaman: Yeni Çağ'ın onu, Eylül başı.
Mekan: Avrupa.
Makam: Cevaplama.
Boyut: Muranizm.

YAYINLAYAN
AVRUPA MURANISTLERI
* * *

Keine Kommentare: