Dienstag, 14. Juni 2016

TÜRKİYE'DEKİ İSYANKARLARA DUYURU!

 TÜRKİYE'DEKİ İSYANKARLARA DUYURU!
          tuzakları bozduran ALLAHın adıyla
Ey Türkiyeliler! Gülencilerle Kandilciler, halk par-
tisi liderine yönelik anlaşmalı (yani düzmece) bir
suikast düzenleyerek, solcuları, halkçıları ve libe-
ralleri ayaklandırıp, hükümete karşı bir darbe yap-
mak isteyecekler. Kim  "1 milyon kişi saraya daya-
nırsa, Cumhurbaşkanı düşer" şeklindeki sözleriyle
hükümeti devirmeye teşvik eden yazarları ve siya-
sileri dinleyip Başbakanlığa veya Cumhurbaşkan-
lığı sarayına yürürse ve belirlenmiş sınırı geçerse,
"darbe suçu"yla yargılanacağını iyi bilmelidir. Hü-
kümeti devirmeye teşvik edenler de bundan hariç
kalmayacaktır.

(Hasan Cemal gibi yazarların, halkçıları hükümeti
yıkmaya çağırmasının asıl sebebi; Mehmet Ba-
ransu, Tuncay Opçin, Ahmet Altan ve Yasemin
Çongar gibi "Balyoz kumpasçıları"nı ve bununla
birlikte FETÖ'yü alacakları cezâdan kurtarmak
için olabilir. Çünkü hükümet düşürülürse, onlar
alacakları cezâdan sıyırırlar. Türkiye Ordusu'
nun subay ve generalleri bu tuzağa düşmemeli,
hükümet yıkıcılarına fırsat vermemelidir. Hükü-
meti düşürmek isteyenlerin, PKK'yı kurtarmak
ve CHP'ye havadan iktidar kazandırmak arzu-
sunda oldukları da unutulmamalıdır. Yani
oyun çok büyük! Eğer hükümeti düşürmeyi
başarırlarsa, bir taşla on kuş vurmuş olacaklar.
Şimdi anladınız mı; "Erdoğan'ın demokrasiyi,
Anayasa'yı, laikliği çiğnediğinin ve diktatör(!)
olduğunun" bir hikâye olduğunu?)

Ara Not: Bütün Türkiyeliler ve özellikle CHP'ye
oy verenler çok dikkatli olmalı: PKK'cıların ve
Gülencilerin halkı ayaklandırıp hükümeti düşür-
mek için Halk Partisi liderine karşı yapmak iste-
dikleri düzmece suikasti, bu bildirimizden sonra
"sahici suikast"e dönüştürebilirler. Aman dikkat!
Hükümeti devirme işini terörle denediler olmadı.
Şimdi de suikastle deneyecekler. CHP lideri
derhal koruma altına alınmalı.

Ey Türkiyeliler! Hiç şüpheniz olmasın; Fethullah
Gülen'in, birlikte çalıştıkları PKK'ya verdiği emir
şudur: "Hükümet düşene kadar Türkiye'yi bom-
balamaya devam edin, sakın ara vermeyin!"
Verdiği taziye mesajının da yalan olduğunu,
PKK'yı açıkça kınayamayışından anlayabilirsiniz.

Ey CHP'ye oy verenler! Liderlerinizin PKK'yı
desteklemekte olmasından, PKK'nın işlediği
cinayetlere ve katliamlarına ortak olmaktasınız.
Böyle bir partiyle ilişkinizi hâlâ sürdürecek
misiniz? Veya liderlerinizi ne zaman hizaya
çekeceksiniz? Yeni bir parti kurmaya da mı
gücünüz yetmiyor?


Şimdi asıl söylemek istediklerimize gelelim:

Türkiye'de yüzde üçlük veya onüçlük veya
yirmiüçlük bir siyasal kesimin isyan içinde
olduğunu görüyoruz. Bu siyasal azınlık,
herşeyden önce kendinin bir "çoğunluk"
olmadığını iyi bilmeli ve görmelidir. Çünkü
7 Haziran seçimlerinde gördük ki, muhale-
fetteki üç parti birleşip bir iktidar çıkaramadı.
Bundan anlamalıyız ki, Türkiye'deki muha-
lefetin siyasal gücü yüzde 60 değil, en
fazla yüzde 23'tür. Bu da, demokraside
"siyasal azınlık" olarak kabul edilir ve
siyasal çoğunluk karşısında iktidara hakkı
yoktur.

İktidarın siyasal gücü ise yüzde 50'dir. Bu
yüzde 50'lik siyasal güç de, AK Part'yi ikti-
dara taşımıştır.

Şimdi bu yüzde yirmiüçlük veya yirmialtılık
veya otuzluk siz siyasal azınlığın isyanına
sebep olan durum nedir? Bir hakkınız mı
gasbedildi? O zaman mahkemeye gidecek-
siniz! Hakkınızı orada arayacaksınız. Türki-
ye hukukuna güvenmiyor musunuz? O
zaman Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'
ne müracaat edeceksiniz veya vatandaş-
lığınızı değiştireceksiniz. Çünkü uğradığınız
haksızlık, size hükümeti devirme yetkisi
vermez, böyle bir hak kazandırmaz. Çünkü
Türkiye hukukunda ve Anayasası'nda böyle
bir hak yoktur. Olmayan bir hakkı zorbalıkla
almaya kalkarsanız, devlete isyan etmiş
olursunuz ve cezalandırılırsınız.

İktidardakiler hukuku ve Anayasa'yı mı
çiğniyor? Anayasa Mahkemesi'ne gide-
ceksiniz, hakkınızı orada arayacaksınız.
Yoksa iddianızla hükümeti devirme hakkı
kazanamazsınız. Aksi halde devletin
mahkemesi sizi cezalandırmak zorunda
kalır.

İktidar mı istiyorsunuz? Bunun yolu,
demokrasilerde halk çoğunluğunun oyunu
almaktır. Bunun için de yol açıktır. Açık yol
varken, hükümeti devirme hakkınız yoktur.
Ancak hükümet haksızlıkla bir partinin
seçime katılmasını engellerse, o vakit bir
hak kazanırsınız. Fakat o engellenen parti
teröre destek veriyorsa veya anayasal bir
suç işliyorsa, o partinin engellenmesi el-
bette ki haktır. Bu hak karşısında isyana
hakkınız yoktur. Bununla birlikte teröre
ve ülke düşmanlarına destek veren par-
tilerin de kapatılması haktır. İktidar da bu
hakkı yerine getirmekle mükelleftir. Bu
durumda sizi, Avrupa mahkemeleri de
kurtaramaz, size hak verme hakları yok-
tur.

İktidar partisi devrim yapamaz mı? El-
bette ki yapabilir! İsterse halk çoğunluğu
kabul etsin, etmesin. Burada önemli olan
esas, hak ve adâlet ve namus'u çiğneme-
mektir. Ama Atatürk devrimlerini yapar-
ken, bu üç esası çiğneyerek devrim yap-
mıştır. Yani o, ne hak ve adâlete dayanmış-
tır, ne halk çoğunluğuna ve ne de Tanrı'ya.
Atatürk devrimlerini kendi gücüne ve key-
fine dayanarak yapmıştır. Atatürk böyle
yapabilirken, halk çoğunluğunun oyunu
almış bir iktidar niye yapamasın? Atatürk'e
devrim yapmak helâl de, iktidardakilere
haram mı? Elbette ki iktidarın temsilcileri
hakka, adâlete ve namus'a uygun devrimleri
yapabilir ve Anayasa'yı da değiştirebilir.
Demokrasilerde de bunun yolu, çoğunluğun
rızâsını almaktır. Bu rızâ varken, siyasal azın-
lığın itirazı geçersizdir. Çünkü bu dünyada,
herkesi râzı ve memnun etmek mümkün
değildir.

Durum bu iken, eğer siyasal azınlık isyana
kalkışırsa, kanlı da olsa bu isyanı bastırmak,
devletin ve hükümetin görevidir. Devletin
ve milletin bekâsını korumak için bu görev-
den vazgeçilemez. Böyle bir durumda polis
ve asker, gözünü hiç kırpmadan ülke lideri-
nin emrini yerine getirir. İsyana kalkışacak
olanlar iyi düşünsün!

Ve, isyancılar, haklı devlet karşısında Av-
rupa ve Amerika'ya da güvenmesinler.
Çünkü onlar, demokrasiyi devirmiş ve
binlerce masûm insanı dünyanın gözleri
önünde katlettiren bir darbecinin elini
sıkmış ülkelerdir. O ülkelerin liderleri,
Türkiye'de demokrasiyi korumak için kan
dökmek zorunda kalacak bir Başkan veya
Başbakanın elini sıkmaya daha fazla mec-
bur ve mahkûmdurlar!

Ey Türkiye'nin siyasal isyankârları! Had-
dinizi, hududunuzu iyi biliniz. Çoğunluğun
haklarını çiğnemeyiniz. Aksi halde en faz-
la zararı siz görürsünüz. Kendinize yazık
etmeyiniz. Sizin keyfinize göre bir dünya
kurulamaz. Bu gerçeği kabul ederek, ül-
kenizi ilerletmeye ve kalkındırmaya çalı-
san ve konuda da çok başarılı olan liderle-
rinize teslim olunuz. Teslim olmak iste-
mezseniz, düşmanlık da etmeyiniz. Va-
tandaşlığınızı değiştirmek de hakkınızdır.
Türkiye'nin yönetiminden memnun ol-
mayanlar, ülkeyi terkedebilir. Çünkü
azınlığın keyfi için çoğunluğun hakkı
çiğnenemez. Derdiniz demokrasi ise,
buna uyacaksınız. Ama diktatörlük ister-
seniz ve zorbalığa kalkarsanız, haddiniz
bildirilecektir. Bunda hiç şüphe yoktur!

Fethullah Gülen'in çevirdiği dolapları, yüce
Allah, Mehdisi'ne haber vermektedir. Fethullah
Gülen, attığı adımlarına çok dikkat etsin. Türk
milletinden topladığı paralarla milletin devletine
ve yönetenlerine ve dolayısıyla millete kötülük
etmesin, düşmanlığına son versin. Allah'a vere-
ceği hesaptan korksun. Fethullah Gülen, sahip
olduğu milyarlarca dolarda, devletin ve milletin
hakkı olduğunu da unutmasın. Bu hakkın karşı-
lığı düşmanlık değildir, ihanet değildir!

Ol deyince olduran, tuzakları bozduran
Allah'a hamdolsun! Duamız da şu olsun:
Allah'ım! Ülkemizi PKK ve Fethullah Gülen
belâsından tez zamanda kurtar. Amin.

İmza: Mehdiyet Makamı.

Not 1: Türkiye'deki Ayasofya ibadethanesi,
Türkiyelilere aittir. Çünkü bu ibadethane,
onlara atalarından miras kalmıştır. Yoksa
bugünkü Türkiyeliler onu, Avrupa ve
Amerika'nın elinden zorla almış değildir.
Aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti Dev-
leti ve Milleti, Avrupa ve Amerika'nın
mülkü ve sömürü bölgesi de değildir.
Yani Türkiye, bağımsız, özgür bir ülkedir.
Bu sebeple Türkiye Cumhuriyeti devleti
ve hükümeti, Ayasofya'yı isterse müze
olarak kullanır, isterse onu ibadete açar.
Bu konuda Türkiye Cumhuriyeti devleti-
nin hiç bir ülkeye karşı borcu ve sorum-
luluğu yoktur. Türkiye halklarının yüzde
doksan dokuzu Müslüman olmasından
dolayı da, Türkiye devleti ve hükümeti,
Ayasofya'yı müze olarak değil, cami
olarak kullanmak istemektedir. Bu
isteği için de, Allah'ın Mehdisi'nin
iznini beklemektedir. Bu izin verildiği
takdirde Ayasofya ibadete açılacaktır.
Eğer Türkiye'nin yüzde doksan dokuzu
Hıristiyan olsaydı, o vakit Allah'ın Meh-
disi bu ibadethaneyi Hıristiyanlara bıra-
kabilirdi. O halde hiç bir ülke, Türkiye
Devleti'nin bu hakkını çiğnemeye kalk-
mamalıdır, hakları da yoktur.

Eğer Ayasofya, Avrupa ve Amerika'nın baskı-
sıyla müzeye çevrildiyse, bu ibadethane, Tür-
kiye ile beraber Avrupa ve Amerika'nın esare-
ti altında demektir. İşte biz onu ibadete açmak-
la, Ayasofya'yı Türkiye ile beraber esaretten
kurtarmış olacağız. İbadethaneler, yüce Tanrı'
ya ibadet edilmek içindir, yoksa müze olmak
için değildir. Avrupa ve Amerika, bu gerçeğe
teslim olmak zorundadır. Aksi halde yüce Tan-
rı'ya savaş açmış olur. Barış istiyorsak, ilk
önce yüce Tanrı'yla barışmamız gerekir. Hıris-
tiyanlık dünyası da, Ayasofya'da ibadet edil-
mesinden rahatsız olmamalıdır. Onların rahat-
sızlığı, Tanrı'yı kızdırır ve küstürür.

Not 2: Türkiye'yi yönetenler, Allah'ın
Mehdisi'nin izni olmadan da Ayasofya'yı
ibadete açabilirler. Fakat o zaman zarar
görürler. Bu zarara uğramamaları için
Hazret-i Mehdi'nin iznini beklemeleri
hayırlı olur. Mehdi Hazretleri zorbalıkla
iş görmez ve zorbalık yapanları da engel-
ler. Çünkü Allah'ın Mehdisi, hak ve adâlet
neyi gerektiriyorsa ancak onu uygular.

Görev başında olan Allah'ın Mehdisi,
yalnız Türkiye'nin değil, bütün İslâmlı
Ülkeler'in dinî lider ve önderidir. Allah'
ın Mehdisi bu önderlik vazifesinde İslâmlı
Ülkeler'in yönetimlerine teklif götürür,
ama siyasî konularda onların alacakları
karara karışmaz. Ancak haksızlık ve adâ-
letsizlik durumlarında onları uyarır. Dinî
konu ve anlaşmazlıklarda ise, en son karar
ve hükmü o verir.

Allah'ın Mehdisi, Mısır devletinin derhal
askerî yönetimden uzaklaşmasını ve
siyasî tutukluların da en kısa zamanda
serbest bırakılmasını istemektedir. Çün-
kü askerin görevi, siyaset yapmak değil,
ülkeyi korumaktır. Halk çoğunluğu tara-
fından seçilmiş siyasetçilerin de hapis
tutulması büyük bir haksızlıktır. Bu hak-
sızlığın hemen ortadan kalkması gerekiyor.
Demokrasi'nin koruyucusu ve savunucusu
olduğunu iddia eden Avrupa ve Amerika,
Mısır'daki demokrasinin önündeki engellerin
kaldırılmasında yardımcı olmak zorundadır.
Ya da: "Biz artık demokrasi savunucusu olmak-
tan çıktık" demeliler, kendilerini bu işten kurtar-
malılar.

Not 3: ABD'nin Orlando kentinde bir gece
kulübünü basıp 50 masûm insanı katleden IŞİD,
bir zulüm tablosu çizdi. Şimdi böyle barbar bir ör-
güte Türkiye destek vermeye kalksa, Avrupa ve
Amerika'nın hoşuna gider mi? Madem gitmez, o
halde aynı tabloların benzerlerini sıklıkla Türkiye'
de çizmekte olan PKK'ya desteğini çekmelidirler
ki, adâlet meydana gelsin. Bu konuda Avrupa ve
Amerika Türkiye'ye borçludurlar. Bu borç öden-
melidir! Aksi halde Avrupa ve Amerika, hak kar-
şısında "zâlim ülkeler" hükmünü alacaktır. Yüce
Tanrı'dan, Orlando'da katledilen masûmların
cennetle ödüllendirilmesini diliyoruz. Eğer Barack
Obama Suriye diktatörünü hemen devirseydi,
IŞİD'in doğmasına fırsat vermemiş olacaktı.
Artık bu örgüte karşı savaşmaktan başka çare
kalmıyor. Beşar Esad'a karşı savaşmaktan ka-
çanlar, şimdi IŞİD'e karşı savaşıyor. Yağmur-
dan kaçanlar, doluya tutuldu! Ne garip tecelli...
(Daha doğrusu, Allah'ın Mehdisi'ni dinlememe-
nin cezâsı. Acaba Sayın Barack Obama, "Esad'ı
hemen devir" diyen Allah'ın Mehdisi'ni bırakıp,
başkalarını dinlemenin yanlışlığını anladı mı?
Sonuç ortada: 5-10 milyon mülteci, 400 bin kat-
ledilmiş masûm insan, yüzbinlerce perişan Su-
riyeli ve ülkelerinin yarısı harap. Ama Beşar
Esad hâlâ ayakta. Yazıklar olsun ABD yöne-
timine! Hiç hak ediyor musunuz dünya liderli-
ğini? Bayan Hillary Clinton! Bu sorunu hemen
çözmeyecekseniz, sakın iktidara gelmeyin.
Suriye'yi Müslüman Dünya'ya bırakın, biz hal-
ledelim. Eğer iktidara gelecek olursanız, Müs-
lüman Dünya'nın güvenini kazanabilmek için
çok çalışmanız gerekecek. Çünkü Obama,
Müslüman Dünya'nın ABD'ye olan güvenini
kaybettirdi. Eğer İsrail'in keyfine göre gider-
seniz, bu güveni hiç bir zaman kazanamazsınız.
Zaten hak ve adâleti İsrail'in keyfinden üstün
tutmadıkça gerçek lider olamazsınız, ona göre!
İktidara gelmenizden sonra Müslüman Dünya
sizi çok dikkatli izleyecektir, iyi bilesiniz, Obama'
nın yaptığı hataları yapmayasınız. İsrail'in key-
fine göre işler yapmaya kalktığınızda ise, ülke-
niz ABD'nin dünya liderliğini zamanından önce
bitirmiş olacaksınız. Seçim sizin!)

Not 4: Bu bildiri bütün Türkiyelilere ulaştırılmalıdır.

İmza: Mehdiyet Makamı.

                     Allah'tan başka ilah yoktur.
          Mehdi ve Mesih O'nun kulu ve elçisidir.

Zaman:  Yeni Çağ'ın onaltısı, Haziran ortası.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Uyarı ve Hakka dâvet.
Boyut:   Muranizm.

                                                   YAYINLAYAN
                                       AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                       *   *   *

Keine Kommentare: