Dienstag, 28. April 2015

ERMENİ SOYKIRIMI YASA TASARISI'NA SAHİP ÜLKELERE DUYURU!

     ERMENİ SOYKIRIMI YASA TASARISI'NA
                 SAHİP ÜLKELERE DUYURU!

adâletli olmaya dâvet eden TANRInın adıyla

Türkiye aleyhine "Ermeni Soykırımı Yasa Ta-
sarısı" çıkarmış ve kabul etmiş ülkeler, hak-
sız ve hukuksuz bir eylem içindedirler.

Bu ülkeler ya 1915'teki Ermenilerin göçe
zorlanmasının haksızca ve zulümle yapıldığı-
nı isbatlayan uluslararası bir mahkemeden
çıkmış kesin bir delil göstermeliler, ya da o
tasarıları geri çekmeliler.

Tarihle yüzleşeceksek, bu yüzleşme tek taraflı
olmaz. Adâletin gereği olarak öteki tarafa da
bakmak gerekir. Ermenilerin göçe zorlanması-
nın sonucunda ortaya çıkan acıya bakanlar,
Rusların kışkırttığı ve silahlandırdığı Ermeni
çetelerin katlettiği yarım milyon Osmanlı
vatandaşının acısına neden bakmıyorlar?
Buna bakılmadığı takdirde ötekine bakmak
neden şart olsun?

Hem katletmede kasıtlı öldürme vardır ve
bu bir cinayettir. Ama göçe zorlamada
öldürme kastı yoktur. Bu iki durumu yan
yana getirdiğimizde, Ermenilerin haksızlıkta
olduğunu ve asıl onların hesap vermesi
gerektiğini görürüz.

O halde Ermeniler ve onların iddiasına arka
çıkan ülkeler ya Ermeni çetelerin Rusya'ya
dayanarak katlettiği Osmanlı vatandaşları-
nın haklarını da hesaba katarlar, ya da bu
dâvâdan vazgeçerler.

O halde barış içinde yaşamak isteyen ülkeler,
geçmişin hesaplarını ve düşmanlıklarını ka-
patmak zorundadırlar. Geçmişten düşmanlık
üretmek, dünyamıza barış getirmez. Barış
isteyenler, hakka ve adâlete boyun eğmek
zorundadırlar. Boyun eğmeyenler ise, savaş
istiyor demektir! Eğer bir savaş çıkarsa, bu
savaş, nükleer bir savaş olur. Nükleer bir
savaş da, dünyanın ve insanlığın sonu
demektir.

Geliniz ey insanlar! Hakka ve adâlete boyun
eğerek kendinizi bu korkunç sondan koruyun
ve kurtarın. Geçmişin hesabını sormamız
haksa, biz Ermeni Göçü'nün hesabını Osmanlı
hükümetinden değil, o hükümeti zorda ve
çaresiz bırakan Rusyalı ve Avrupalı işgalciler-
den sorarız.

Ermeni Göçü'nün hesabını Türkiye'den so-
ran ve dayatmalarda bulunan ülkeler, Erme-
ni çetelerin yok ettiği 500 bin Osmanlı vatan-
daşının hesabını vermeye hazır olmalıdırlar.
Bu hesabı vermeye hazır olmayan ülkeler
ise, iddia ve dayatmalarından vazgeçmelidir.

Rusyalı ve Avrupalı işgalcilerin ve Ermeni
çetelerin çaresiz bırakması sonucunda
1915'teki Osmanlı hükümeti, Türkiye'nin
doğusundaki Ermenileri göçe zorlamaya
mecbur kalmıştır. İnsanları ve devletleri
çaresiz bırakmamak gerekir. Çaresiz kalan
Amerika, Japonya'yı atom bombasıyla
vurdu! Şimdi bizim ABD'den Japonya'nın
hesabını sormamız uygun olur mu? Eğer
bugün Rusya ve Amerika çaresiz bırakılsa,
nükleer bombalarını kullanmaktan çekin-
mezler. Eğer Osmanlı hükümetinin atom
bombası olsaydı, Avrupalı işgalciler
Osmanlı'ya saldırmaya cesaret edemez
ve o zaman da (Osmanlı belgelerine göre
438 bin Ermeni)yi göçe zorlamaya gerek
kalmaz ve onlardan 56 bin kişi de ölmezdi.
(Göçte 1.5 milyon Ermenin öldüğü ise, Er-
meni Diasporası'nın uydurduğu bir yalan-
dır.) 56 bin kişinin ölümüne "Büyük Felâket"
denemez. Asıl Büyük Felâket, Ermeni çete-
leri ve komitacıları tarafından katledilen
500 bin Osmanlı vatandaşının yok edilmiş
olmasıdır. Buradan da anlamalıyız ki; Er-
meniler "soykırıma uğrayan" değil, "soykı-
rıma uğratan"dır. Hem Ermeni Göçü'yle,
240 bin Japon'un atom bombasıyla yok
edilmiş olmasını yanyana getirelim. Acaba
hangisi "Büyük Felâket"tir? Göçte 56 bin
Ermeninin ölmesi mi, yoksa Amerika'nın
attığı atom bombasıyla 240 bin Japon'un
buhar olması mı?

Bunlar aslında boş tartışmalardır. Biz asıl
Rusya ve Amerika'nın gelecekte üretecek-
leri felâketleri düşünelim. Şu anda soykırı-
ma uğramamış Ermenilerin dâvâsıyla uyu-
tulmakta ve uyuşturulmaktayız. Çünkü âciz
ve çaresiz kaldıklarında Rusya ve Amerika,
ellerindeki nükleer silahları kullanmak zo-
runda kalacaklardır. Asıl "Büyük Felâket"
de işte budur! O halde biz, ya Rusya ve
Amerika'nın ellerindeki nükleer silahları
sıfırlamalıyız, ya da Büyük Felâket'i
beklemeliyiz.

Beklemeliyiz, çünkü: Amerikan ekonomisi
şu anda 15 trilyonluk ağır bir borç altında.
Bu borçtan kurtulabilmek için de, yeni bir
savaş çıkarabilir. Bu savaşı da ya Rusya'ya
karşı, ya da Rusya ile Avrupa'yı çarpıştıra-
rak çıkaracaktır. Şimdi bütün insanlık ABD'ye
şunu sormalıdır: "Yeni bir savaş çıkaracak
mısınız? Bu savaş kime karşı olacak? Ve bu
savaşta nükleer silah kullanacak mısınız?"

(Görüyor musun ey insanlık: Ermeni soy-
kırım hikâyeleriyle nasıl avutulmakta
olduğunu?)

Ey Avrupa! Arkasında 63 İslâmlı Ülke bulu-
nan veya yakında bulunacak olan Türkiye'
yi yanında tutup güçlü mü olmak istersin,
yoksa onu karşına alarak güç kaybetmek
mi?

(Bu arada şunu da unutmayalım: İsrail,
elindeki nükleer silahlara güvendiği için
67'li barışa yanaşmıyor,  işgaline son ver-
miyor. Yani kendini "güçlü" görüyor.
"Güçlüysem, haklıyım" demek istiyor ve
haksızlığının üzerinde oturmaya devam
ediyor. Ermeni tasarısı çıkaran ülkeler,
acaba bir İsrail tasarısı neden çıkarmıyor?)

Bu konuyla ilgili olarak şunu da sormamız
gerekiyor: "Bu durumda İran'ın nükleer
silahı olsun mu, olmasın mı?"

Ey atalarının soykırıma uğradığı iddiasında
bulunan Ermeniler ve onların iddialarına
destek veren ülkeler! Alamadığınız bir hak-
kınız varsa, onu uluslararası bir mahkemede
arayacaksınız. Hakkınızı oradan alacaksınız.
Soykırım tasarıları size hak kazandırmaz.
Hukuksal dayanağı olmayan tasarılarınız
ise, bir iftiradan başka bir şey değildir.

Eğer soykırım iddialarından vazgeçmez ve
bu konudaki tasarılarınızı geri çekmezseniz,
biz de Ermeni çeteler tarafından katledilen
yarım milyon Osmanlının uğradığı soykırı-
mın tanınmasını talep ederiz.

Ey Ermenilerin soykırıma uğradığını iddia
eden Rusya, Avrupa ve Amerika! Yarım mil-
yon Osmanlı vatandaşının uğradığı soykırı-
mı tanımaya hazır mısınız? Yoksa bir tarafı
görüp öbür tarafı görmemekte inat mı
edeceksiniz? Ama bu şekilde  bütün dün-
yaya ancak adâletsizliğinizi göstermiş olur-
sunuz!

Ey İtalya, Vatikan, İsviçre, Fransa, Almanya,
Hollanda, Kanada, Belçika, Polanya, Lübnan,
İngiltere ve inadlarında hâlâ devam edenler!
Gerçekleri görecek ve kabul edecek misiniz,
yoksa sesimizi daha fazla mı yükseltelim?

İmza: Mehdiyet Makamı.

Not 1: Almanlar ve Vatikanlılar şu gerçeği
görmelidir: Yir­min­ci yüz­yı­lın ilk soykırımını
Al­man­lar yap­mış­tır. He­re­ro ve Na­ma­ka Soy-
­kı­rı­mı ya da Na­mib­ya Soy­kı­rı­mı Af­ri­ka Ta­la­nı
sı­ra­sın­da Al­man Gü­ney­ba­tı Af­ri­ka­sı'nda
(gü­nü­müz­de­ki Na­mib­ya'da) 1904-1907 yıl-
­la­rın­da Al­man­lar ta­ra­fın­dan yer­li Ban­tu
halk­la­rın­dan He­re­ro­la­ra ve Ho­tan­to halk-
­la­rın­dan Na­ma­la­ra kar­şı gi­ri­şi­len soy­kı­rım-
­dır. 12 Ocak 1904'te, Sa­mu­el Ma­ha­re­ro
ida­re­sin­de­ki He­re­ro­lar hal­kı Al­man sö­mür­ge
ida­re­si­ne is­yan et­ti. Ağus­tos­ta, Al­man ge­ne-
­ra­li Lot­har von Trot­ha Wa­ter­berg Sa­va­şın­da
is­yan­cı­la­rı ye­ne­rek ai­le­le­riy­le bir­lik­te böl­ge­-
den Oma­he­ke çö­lü­ne sür­dü. Ekim­de ise böl­-
ge­de­ki bir baş­ka halk olan Na­ma­lar da is­yan
et­ti­ler. Al­man­lar on­la­ra da ay­nı şe­kil­de
dav­ra­na­rak 65,000 He­re­ro'yu (top­lam nü­fus-
­la­rı­nın %80) ve 10,000 Na­ma'yı (top­lam
nü­fus­la­rı­nın %50) yok et­ti­ler.

(Şu Avrupalılar soykırımcılıkta ne usta imiş-
ler! İnsan şaşkınlıkta kalıyor...) Sayın Papa
Francesco Hazretleri! Türkiye'den ozür dile-
yip, "yirminci yüzyılın ilk soykırımcısı Alman-
larmış" diyebilecek misiniz? Gereken mede-
niliği ve insanlığı gösterecek misiniz? Yoksa
bütün insanlığın önünde Vatikan'ı rezil et-
meye devam mı edeceksiniz? Eğer Ermeni-
lere iyilik etmek istiyorsanız, gelecek seneki
24 Nisan konuşmanız söyle olmalıdır: (Hiç
kimseyi suçlamadan) "1915 Ermeni Göçü'
nde hayatlarını kaybetmiş Ermeniler için
Tanrıdan bağışlanma ve rahmet diliyorum."
"Soykırım" lâfını ettiğiniz an, Türkiye'yi
suçlamış ve ona iftira atmış olursunuz.
İftiralarınız için Tanrı'ya vereceğiniz hesabı
unutmamalısınız. Konuyla ilgili aynı hata-
lara bir daha düşmemek için 1827-1917
arası Osmanlı ve dünya tarihini iyi incele-
meniz ve Osmanlı arşivlerini de gözden
geçirmeniz gerekir. Ayrıca hakkaniyetli
ve adâletli de olmalısınız. Düşmanlıkla
hareket ederseniz, düşmanlık bulursunuz.
Şimdilik sizi affediyoruz. Ama bir dahaki
sefere Vatikan'ın bütün pisliklerini ortaya
dökeriz.

Not 2: Osmanlı hükümetinin Ermenilere
uyguladığı "göçe zorlama" bir "soykırım"
değildir. İnanmayanlar, Ermenistan’ın ilk
başbakanı Ovanes Kaçaznuni'nin 1923
yılında Bükreş’te “Taşnak Partisi” toplantı-
sına sunduğu şu raporu okusun:

1914 sonbaharında, Türkiye henüz savaşan
taraflardan birine katılmadığı dönemde,
Güney Kafkasya’da büyük gürültü içinde ve
enerjik biçimde Ermeni gönüllü birlikleri
oluşturulmaya başlandı.
....................
Türklere karşı ayaklandık. Barışı sabote
etmek için savaştık bile. Artık hepimiz Türk-
lerin düşmanı olan İtilaf devletlerinin kam-
pındaydık. “Türkiye’den
denizden denize Ermenistan” talep etmek-
teydik. İtilaf devletlerinin ordularını Türkiye’
ye göndermeleri ve hâkimiyetimizi temin
etmeleri için Avrupa ve Amerika’ya resmi
çağrılar yaptık. Nihayet şu da var ki, var
olduğumuz sürece aralıksız olarak Türklerle
savaştık. Öldük ve öldürdük. Artık, Türklere
ne gibi bir güven telkin edebiliriz ki?

AKLIMIZ DUMANLANMIŞTI
Askeri operasyonlara katıldık. Kandırıldık ve
Rusya’ya bağlandık. Tehcir doğruydu ve
gerekliydi. Gerçekleri göremedik, olayların
sebebi biziz. Türklerin milli mücadelesi hak-
lıydı. Barışı reddetmemiz ve silahlanmamız
büyük bir hataydı. Türklere karşı ayaklandık
ve savaştık. Sevr Antlaşması gözümüzü kör
etmişti. İsyanımızın temelinde İtilaf devlet-
lerinin bize vaat ettiği büyük Ermenistan
hayali vardı. Ama biz hiçbir zaman devlet
olamadık. Türkiye Ermenistan’ı diye bir
devletin hayalden öte olmadığı gerçeğini
göremedik.

Aklımız dumanlanmıştı. Biz kendi istekleri-
mizi başkalarına mal ederek, sorumsuz kişi-
lerin sözlerine büyük önem vererek, kendi-
mize yaptığımız hipnozun etkisiyle, gerçek-
leri anlayamadık ve hayallere kapıldık.

TÜRKLER DOĞRU YAPTI
1915 yaz ve sonbahar döneminde Türkiye
Ermenileri zorunlu bir tehcire tâbi tutuldu.
Türkler ne yaptıklarını biliyorlardı ve bugün
pişmanlık duymalarını gerektirecek bir husus
bulunmamaktadır. Siyasal açıdan olgunlaş-
mamış ve dengesiz insanlara özgü bir şaşkın-
lık içinde, bir uçtan diğerine savrulmaktaydık.
Rus hükümetine karşı dünkü inancımız ne
denli körü körüne ve temelsizse, bugünkü
suçlamalarımız da o denli körü körüne ve
temelsizdi.

HASTALIKLI PSİKOLOJİMİZ
Kaderden şikâyet etmek ve felaketlerimizin
sebeplerini kendi dışımızda aramak acıklı
bir durumdur. Bu bizim (hastalıklı) milli
psikolojimizin karakteristik bir özelliğidir
ve Taşnaksutyun Partisi de bundan kaçama-
mıştır. Osmanlı’dan, Akdeniz’e uzanan bir
Ermenistan talep ettik. Derhal gönüllü
birlikleri oluşturduk, Türklere karşı ayaklan-
dık ve savaştık. İsyanımızın temelinde İtilaf
devletlerinin bize vaat ettiği Ermenistan
hayali vardı, gerçeği göremedik.

(Bu mektup, Milliyet Gazetesi'nde Güneri
Civaoğlu tarafından aktarıldı):
http://www.milliyet.com.tr/belgeyse-iste-belge-/siyaset/ydetay/2049350/default.htm

Not 3: Osmanlı tarihini incelersek görü-
rüz ki; Ermenilerin göçe zorlanmasına
sebep olan etken, Ruslar ve Ermeni çe-
telerdir. Ermenileri göçe zorlayan hü-
kümeti iktidara getiren, padişahı devi-
ren İngilizlerdir. Ermeni Göçü'nde hü-
kümete yardım eden, Almanlardır. Os-
manlı hükümetini çaresiz bırakan diğer
işgalci güçler ise, İtalyanlar ve Fransız-
lardır. Eğer bu göçe zorlama bir suç ise,
bu suça bütün Avrupa ve Rusya ortak-
tır. Bu mesele mahkemeye intikal
edecek olsa, bu işten Ruslar ve Avrupa-
lılar zararlı çıkacaktır. Kendilerinin zarar-
lı çıkacağını gören ülkeler ise, Ermeni
meselesinde çark edeceklerdir. Fakat
şimdi onları Türkiye'ye karşı kullanmak-
tadırlar. Bir müddet sonra ise Ermeniler,
kendilerinin kullanılıp atılmış olduklarını
göreceklerdir.

Şimdi bu gerçekler karşısında acaba
Ermeniler ve Ermenistan, Avrupalıların
yakasına yapışabilir mi? Eğer yapışmaz-
sa demektir ki, Ermeniler hak peşinde
değil, Türkiye'ye düşmanlık peşindedir-
ler. Fakat düşmanlık, Ermenilere bir şey
kazandırmaz. Türkiye'ye dost olun ki,
çok şey kazanasınız. Türkiye'den almak is-
teyip de alamadıklarınızın daha fazlasını
dostluk yoluyla alabilirsiniz. Bunun için de
Türkiye'ye dostluğunuz şarttır. Bunun için
de, tarih üzerinden düşmanlık üretmekte
ve hem asıl suçlu ve hem de güçlü olan
Avrupalıların peşinden gitmeye son
vermelisiniz.

Eğer Avrupa ülkeleri, Ermenilere arka çıka-
cak kadar hakperestse ve bunda gerçekçi
ise, hadi İsrail'in, Esad'ın ve Sisi'nin yakası-
na yapışsın da, göstersin hakperestliğini,
göstersin hürriyet severliğini, göstersin
demokrasi aşkını! Ama gösteremez. Çünkü
Avrupa'nın derdi hak, hukuk değildir. Hür-
riyet ve demokrasi de değildir.

Öyle ise, Avrupa'nın samimiyetsizliğine karşı
bu konuda İslâmlı Ülkeler de Türkiye'nin
arkasında olmalıdır. Meselâ Avrupalıların
çıkarmış olduğu "Ermeni Soykırımı Yasa
Tasarısı" hakkında, "bunların bir haklılığı
yoktur" şeklinde bir "anti yasa tasarısı"
çıkarabilirler. O halde 63 İslâmlı Ülke sessiz
kalmamalıdır. Hak karşısında gereğini yap-
mayan, kendini şeytanlaştırmış olur. Bu
konuda; İsrail'in, Esad'ın ve Sisi'nin yaka-
sına yapışmayarak kendini şeytanlaştırmak-
ta olan Avrupa'ya ve Amerika'ya benzeme-
melisiniz. Tabii "biz müslümanız" diyorsa-
nız...

Bir milletin ve bir ülkenin hakkını, hukuku-
nu çiğnemek, basit bir mesele değildir. Bu-
nun için Türkiye susmayacaktır!

(Bu bidirimizden sonra siyasal dünya kamp-
ları yeniden şekillenecektir.)

İmza: Mehdiyet Makamı.

                      Allah'tan başka ilah yoktur.
          Mehdi ve Mesih O'nun kulu ve elçisidir.

Zaman:  Yeni Çağ'ın onbeşi, Nisan sonu.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Gerçeklik ve hakka dâvet.
Boyut:   Muranizm.

                                                   YAYINLAYAN
                                       AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                       *   *   *

Keine Kommentare: