Dienstag, 14. April 2015

AVRUPA ÜLKELERİNE VE VATİKAN'A UYARI!


             PAPA FRANCESCO'YA MEKTUP

          hakka ve adâlete boyun eğenleri seven
                         yüce TANRInın adıyla

     (Bu mektubun altındaki bildiriyi de okuyunuz.)

Papa Francesco, Vatikan’da 12 Nisan'da yaptığı
ayin sırasında, (Osmanlı dönemindeki 1915 olay-
larıyla ilgili olarak) "20. yüzyılın ilk soykırımının Er-
meni toplumuna yapıldığı"na ilişkin Vatikan ve Tür-
kiye arasında diplomatik krize neden olan ifadeleri-
ne; “bugün bile Kilise’nin mesajı, samimiyet yolu-
nun mesajıdır, Hristiyan’ın cesaret yoludur ” diyerek
bir savunmada bulunmuş.

Sayın Papa Francesco,

Samimi ve cesur olmak elbette güzeldir. Fakat on-
dan önce haklı ve adâletli olmak gerekir. Eğer sizin
sözlerinizde hak ve adâlet yoksa, samimiyet ve ce-
saretinizin bir kıymeti kalmaz.

Şimdi size soruyoruz: Osmanlı döneminde vuku
bulan 1915 Ermeni olaylarının bir "soykırım" oldu-
ğu hükmüne nasıl vardınız? Acaba tarafsız tarihçi
ve bilirkişilerin görüşü alındığı uluslararası bir özel
mahkemeden bir karar çıktı da, ona bakarak mı
konuştunuz, yoksa 1915 olaylarına bizzat şahit mi
oldunuz da o sözleri söylediniz? Bunların ikisine
de sahip olmadığınıza göre, hangi hak ve adâletle
Türkiye'yi suçlamaktasınız? Sizi, İsa, Musa ve Mu-
hammed dininin temel direği olan hak ve adâlete
dâvet ediyoruz.

Haksızlık ve adâletsizlik, sizin dininizi, dindarlığınızı
ve papalığınızı mahveder! Bu mahvedişe izin ver-
meyeceğinizi umuyoruz. Hak ve adâletin gereğini
yerine getirmeniz görevinizdir. Lütfen görevinizi
yapınız!

Doğru olan, Ermeni dâvâcıları savunmak değil, on-
ları mahkemeye dâvet etmek ve hâkimin vereceği
hükmü beklemektir. Dinin en önemli gereği de, tek
Tanrı'ya ve öte dünyasına inançtan sonra doğruluk-
tur. Bir Papa'nın da doğruluktan sapmaması gere-
kir.

Saygımız ve sevgimiz, hak ve adâlete boyun eğmiş
olan doğrularadır.

Gönderen: Mehdiyet Makamı.

+ + +

AVRUPA ÜLKELERİNE VE VATİKAN'A UYARI!

Not: Papa Franciscus'un Ermeni iddialarıyla ilgili
sözlerine ilişkin açıklamalarda bulunan İtalya AB
Politikaları Müsteşarı Gozi: "Bu konuda görüş be-
lirtmek tarihçilerin işi, bunu tarihcilere bırakmak ge-
rek" şeklinde konuşmuş.

Aslında bu konuyu tarihçilere de bırakmayıp, kapat-
mak gerekir. Çünkü tarihçilere bırakılırsa, "Avrupa
ülkelerinin Osmanlıyı parçalamak amacıyla Ermeni-
leri bağımsızlık savaşı vermeleri için harekete ge-
çirdiği, bu hareket sebebiyle yaşanan iç savaşta da
Türklerin ve Ermenilerin birbirlerini kırdığı, bu kırı-
ma son verebilmek için de Osmanlı hükümetinin
Ermenileri zorunlu sürgüne tabi tutması" gerçeği
ortaya çıkacak ve asıl suçlunun "Avrupa ülkeleri"
olduğu anlaşılacaktır.

Bu sebeple bu konu tarihçilere de bırakılmayıp, ta-
rihe gömülmeli ve bu gömütün başında o olaylarda
katledilen Türklerin ve Ermenilerin iyileri için Tanrı'
dan rahmet, kötüleri için de şefaat dilenmelidir.

Aksi halde bu işten Avrupa ülkeleri zararlı çıkacak-
tır. Çünkü o zaman onların geçmişlerindeki soykı-
rım ve katliamlar da (Bakınız: Yeni Akit Gazetesi'n-
de Abdurrahman Dilipak'ın 14 Nisan 2015 tarihli
yazısı):
ortaya dökülecek, bundan hiç bir ülke fayda görme-
yecektir. O halde Avrupa ülkelerinin barışa hizmet
eden işler peşinde koşmaları daha doğru olmaz
mı?

İkinci olarak: 1915 Ermeni göçü'ne "soykırım" de-
nemez. Çünkü bu fiilin soykırım olabilmesi için "ka-
sıtlı bir yok etme" olması gerekir. Osmanlı hüküme-
tinin Ermenileri göçe zorlamasında ise kasıtlı bir
yok etme planı ve düşüncesi yoktur. Eğer bir yok
etme düşünceleri olsaydı, onların kaçmalarına ve
sürülmelerine izin vermeden (Hitler'in Yahudileri
gaz odalarında yok etmesi gibi) imha ederlerdi.
Hem Osmanlı bir soykırımcı olsaydı, 4 asır boyun-
ca bünyesinde barındırdığı 3 kıtanın 32 milletini ya-
şatır mıydı? Onları yok edip sadece Türkleri var
etmez miydi?

O halde "Osmanlı soykırım yaptı" iddiasından ve
inadından derhal vazgeçilmelidir. Eğer vazgeçil-
mezse, Avrupa ülkeleri bundan "en zararlı ülkeler"
olarak çıkacaktır.

Hem "Osmanlı'nın yok ettiği bir ırk"ı kim gösterebi-
lir? Fakat Amerika'daki Avrupalıların yok ettiği bir
ırkı göstermek mümkündür. Onlar da: Kızıldereliler'
dir. Bu yok ediş yüzünden ABD'yi mahkemeye çı-
karabilir miyiz?

O halde her yılın Nisan ayında geçmişte olanlar ü-
zerinden Avrupa ülkelerince Türkiye'ye yapılmakta
olan eziyet son bulmalı ve Ermeni Dosyası bir da-
ha açılmamak üzere kapanmalıdır.

Doğru olan; her ülke birbirini suçlamak yerine, her-
kes kendi tarihindeki kötülüklerden ders çıkarıp, ye-
ni kötülüklerin meydana gelmemesi için gayret gös-
termektir.

Not 2: Sayın Papa Francesco'nun Türkiye'yi haksız-
ca suçlamaları karşısında gazete yazarları da Vati-
kan'ın pisliklerini ortaya döktüler. (Bakınız: Yeni
Akit Gazetesi'nde Hasan Karakaya'nın 14 Nisan
2015 tarihli yazısı):
Biz bu ortaya dökülenler karşısında şaşkınlığa uğ-
radık ve "yüce Tanrı bu kadar pisliğe şimdiye kadar
nasıl tahammül etmiş" dedik. Ama şimdi de diyoruz
ki: Eğer Vatikan kendi içindeki pislikleri temizlemez-
se, yüce Tanrı bu çirkinliğe daha fazla tahammül
etmez ve izin vermez. Gereken temizliği Kendisi
yapar ve bunu da ya bir depremle, ya da henüz tam
çözüme kavuşmamış olan Ukrayna krizi sebebiyle
Rusya liderinin kafasını bozup, Avrupa'yı nükleer
bir bombardımana tutarak halleder.

O halde sayın Vatikan lideri, Türkiye'yi haksızca
suçlayacak açıklamalar yapmak yerine, gereken te-
mizliği yapmak için uğraşsın. Hem Vatikan'ın göre-
vi; insanları Tanrı'ya yaklaştırmak ve onların ahlâkla-
rını düzeltmek değil mi? Vatikan bunların tersine iş-
ler yapmaya devam ederse, Tanrı Vatikan'ı yaşatır
mı? Öyle ise, Vatikanlılar Vatikan'ın yaşamasını is-
tiyorlarsa, kendilerine gelsinler. Bu sayede dünya-
nın düzelmesine katkıda bulunmuş olurlar. Bu da
onların asıl görevidir.

                     Allah'tan başka ilah yoktur.
          Mehdi ve Mesih O'nun kulu ve elçisidir.

Zaman:  Yeni Çağ'ın onbeşi, Nisan ortası.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Hakka dâvet.
Boyut:   Muranizm.

                                                   YAYINLAYAN
                                       AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                       *   *   *



Keine Kommentare: