Donnerstag, 15. Januar 2015

MÜSLÜMANLAŞMA KORKUSUNU YENMEK İÇİN

(Bu bildiride,Müslüman ve Hıristiyan din adamlarına
ve Avrupa ve Amerika yönetimlerine mesaj var.)

MÜSLÜMANLAŞMA KORKUSUNU YENMEK İÇİN

        korkulardan kurtaran yüce TANRInın adıyla


Avrupa'da bir "müslümanlaşma korkusu" başladı.
Acaba bu korku nasıl altedilebilir?

Avrupa'nın bir parçası olan Almanya'daki 4 milyon
müslümanın kaç yılda ne kadar çoğalabileceğini
ele alarak başlayalım cevabımıza.

4 milyon müslümanın yarısının kadın olduğunu dü-
şünelim. 2 milyon kadının yarısının da çocuk doğu-
rabilecek yaşta olduğunu kabul edelim bir milyon
kadın da çocuk doğurmuş olsun. Doğan çocuklarla
beraber 4 milyonluk nüfus 5 milyon olur. Doğan bir
milyon çocuğun yarısının kız olduğunu farzedelim.
Bu yarım milyon kız çocuğu yirmi yıl sonra evlenip
doğum yapsalar, müslüman nüfus beşbucuk milyo-
na çıkar. Fakat yirmi yıl içinde ölümler de olacağın-
dan, bu sayı 5 milyonda kalır. O yarım milyon kız
çocuğunun büyüdüklerinde bir değil de iki çocuk
doğurduğunu farzetsek, Almanya'nın müslüman
nüfusu yirmi yıl sonra beşbuçuk-altı milyon civarın-
da olur. 4o yıl sonra bu nüfus belki 8 milyona çıkar.
60 yıl sonra 10 milyon. 80 yıl sonra 13 milyon, 100
yıl sonra 16 milyon,120 yıl sonra ise belki 20 milyo-
na çıkacaktır. (120 yıldan ötesine gidemeyiz.Çünkü
105 yıl sonra kıyamet kopacaktır.) Bu zaman zarfın-
da Almanların nüfusu -fazla çocuk doğurmadıkları
için- 80 milyondan 50 milyona düşse, bununla 20
milyonluk müslüman nüfus Alman nüfusuna yarı ya-
rıya ancak yaklaşmış olacak. Yani 50 milyonluk Al-
man nüfusun yanında 20 milyonluk bir müslüman
nüfus bulunacak ve Almanya'nın toplam nüfusu 70
milyon civarında olacak. Tabii hesapta olmayan bü-
yük felâketler ve savaşlar olmazsa. Demektir ki, Al-
manya'daki müslüman nüfus, 105 yıl içinde Alman
nüfusunu geçemiyecektir. 2121 yıllarında kıyamet
kopacağı için, o vakte kadar müslümanların nüfusu,
Almanların üçte biri kadar kalacaktır. Tabii o vakte
kadar müslümanlarda müslümanlık kalacak mıdır,
orası da meçhûldür.

(Şu anda hayatta olan 20 yaşındaki bir Alman, 50-
60 yıl; 30 yaşında olan, 40-50 yıl; 40 yaşında olan,
30-40 yıl; 50 yaşında olan, 20-30 yıl; 60 yaşında
olan da, 10-20 yıl sonrasını görmeyecektir. Yani
şimdi yaşamakta olan Almanları ancak önlerindeki
60 yıl ilgilendiriyor. 60 yıl içinde de müslümanların
sayısı ancak 10 milyon kadar olabilecektir.)

Bir de Almanların, İslâmiyet'i seçerek tümden müs-
lümanlaşması olabilir. Fakat bu da kesin değildir.
Olabilir de, olmayabilir de.

Demek, her iki halde de korkuya kapılacak bir du-
rum yoktur.

Bazı radikal ve fanatik müslümanların terörle korku
yaratması ve bunun da bütün müslümanları o fana-
tiklerle eşit halde göstermesi algısı ise, gerçeği ak-
settirmez. Gerçeği olmayan korkuları da terketmek
ve İslâmiyet'in ne olduğunu öğrenmek gerekir. Bu
bilgilenme ise, korkulardan kurtarır. Almanlar ve Av-
rupalılar da, korku içinde yaşamayı değil, bilgilen-
meyi seçecektir. Ama müslüman olup olmamayı
seçmek de, yine onların bileceği iştir. Bu konuda
onlar özgürdür.

İslâmiyet'te zorla müslümanlaştırma yasak olduğun-
dan da, İslâmiyet karşısında Almanların ve Avrupa-
lıların bir korkusu olmayacaktır ve olmamalıdır.

Ortadoğu kaynaklı ve "İslâm" etiketli teröristlerin
eylemleri ise, bize, "İslâmın ne olduğunu" bildir-
mez. İslâmı anlayabilmek için Kur'anı incelemek
ve Hz. Muhammed'in hayatını anlatan bir kitabı oku-
mak gerekir. Bu inceleme ve okuma olmadan İslâ-
mın ne olduğu iyi bilinemez. Ama biz, İslâm'ın ne
olduğunu burada ancak bir özet halinde anlatabiliriz:

İslâm'ın kitabı Kur'an; insana, dünyaya nereden gel-
diğini, nereye gideceğini ve dünyadaki görevlerinin
neler olduğunu bildirir. Sahibinin kim olduğunu gös-
terir. Yaratıcı'sı, Yasatıcı'sı ve Yönetici'sinin kimliği-
ni öğretir. Dünya ve ötesindeki mutluluk yollarını ka-
zandırır. Bu kazanç için de; haklı, adâletli, namuslu,
ibadetli, güzel ahlâklı ve iyilikçi bir yaşam önerir.

Peki, İslâm böyle bir iyiliği, güzelliği ve mükemmel-
liği taşırken nasıl oluyor da Ortadoğu, terörist üreti-
yor?

Ortadoğu'daki anormal rejimler, yanlış din algısı,
Avrupa ve Amerika'nın oradaki operasyonları ve
İsrail'in Filistin halkının haklarını ödemeye yanaş-
maması ve bu yanaşmama için çıkardığı haksız
savaş, Ortadoğu terörünü üretmekte ve beslemek-
tedir.

Bu üretme ve beslemeyi durdurmak için de; Orta-
doğu ülkelerinin demokratikleşmesi, bu demokra-
tikleşmeyle eğitimin düzeltilmesi ve dinin yenilen-
mesi ve bunlarla birlikte İsrail-Filistin barışının ger-
çekleşmesi gerekiyor. Bunlar yerine geldiğinde
Ortadoğu terörü sönecektir. Bu sönüşle beraber
Avrupa ve Amerika'nın operasyonları da -eğer ba-
zı çıkar hesapları yoksa- sona erecektir.

Amma ve lâkin, Avrupa ve Amerika, İsrail'in güven-
liği için Ortadoğu'nun demokratikleşmesini durdur-
muş bulunuyor. Bu haliyle tabii Ortadoğu'nun yolla-
rı tıkanmış durumdadır. Bu tıkanıklık acılmadığı
müddetçe de El-Kaide, IŞİD, BokoHaram gibi ör-
gütlerin eylemlerinden kurtulamayacağız.

Geçen paragraftaki anlam kapalı kalmasın: Avrupa
ve Amerika, üzerlerine düşen sorumluluğu yerine
getirmek zorundadır. Bu sorumluluk yerine getiril-
mediği müddetçe de, onların, Ortadoğu teröründen
müslümanları sorumlu tutmaya hakları olmayacaktır.
Adâlet de bunu gerektirir.

Şimdi gelelim "İslâmiyet'in yenilenmesi" konusuna:
Ondörtbuçuk asır öncesinin şartlarıyla şu henüz
başında bulunduğumuz "Yeni Çağ"ın şartları bir
değildir. Bu şartların eşitsizliği de, İslâm'da bir ye-
nilenmeyi gerekli kılıyor. Bu yenilenmeyi de Allah'
ın Mehdisi başlatmış bulunuyor ve yenilenmenin
gerekli ipuçlarını da Türkiyeli ve Avrupalı din bil-
ginlerine ve diyanetine iletmektedir. Onlar da bunu
algılamış ve gereğini yapmak üzere harekete geç-
miş haldedir.

Fakat bu yenilenmenin, Ortadoğu'nun eğitim ve
öğretimine, hukuk ve siyasetine yerleşmesi gere-
kiyor. Bu yerleşim için de, o bölgedeki rejimler
normalleşmiş olmalıdır. Aksi halde yenileşmenin
oraya yerleşmesi mümkün olmayacaktır. Çünkü
şu anki krallık ve diktatörler, gerekli yenileşmenin
yerleşmesine izin verecek halde değildirler. Mese-
lâ Allah'ın Mehdisi; "Ortadoğu demokratikleşme-
lidir" dediğinde, oradaki kral ve diktatörlerin tüyle-
ri diken diken olmakta ve iktidarlarını kaybetmek
korkusundan Amerika kartalının kanatları altına
sığınmaktadırlar. Böyle bir durumda o bölgeye
İslâmî yenileşmeyi yerleştirmek nasıl mümkün
olsun?

İşte bunu mümkün yapabilmek için Amerika kar-
talının bu sığınmacı yaramazlara kol kanat germek-
ten vazgeçmesi ve Türkiye yönetiminin de, gerekli
yaptırımı Ortadoğu'ya uygulayabilmesi için çok
güçlü hale getirilmesi gerekiyor. Türkiye yönetimi-
ni güçsüzleştirmeye çalışanlar da, İslâmlı Dünya'ya
ne büyük bir kötülük yapmakta olduklarını iyi anla
malılar! Hem de, Ortadoğu terörünün besleyicisi
durumunda olduklarını da görmeliler!

Eğer ABD, Ortadoğu kral ve diktatörlerini korumak-
tan vazgeçmezse, bu takdirde o bölge halklarının
harekete geçmekten ve 2. Ortadoğu Baharı'nı ge-
tirmekten başka çareleri kalmayacaktır. Bu da onla-
rın hakkıdır. O halde Ortadoğulu kral ve diktatörler
ya kendiliklerinden demokrasiye veya daha başka
normal bir rejime geçmeyi kabul etmeliler, ya da
halkların isyan ayağı altında ezilmeye rızâ göstere-
ceklerdir. Oyle ise Ortadoğulu kral ve diktatörler,
Mart ayının sonuna kadar gereken cevabı versinler.
Eğer olumlu bir cevap vermezlerse, 2. Bahar için
harekete geçmek, kaçınılmaz olur. Çünkü Ortado-
ğulu halklarının daha fazla kaybedecek vakti kalma-
mıştır.

Şimdi çok önemli bir konuya daha gelebiliriz. Avru-
pa'daki "İslâmlaşma korkusu"nu kırmak mümkün-
dür. Bunun için de, "Gönderilmiş Dinler İttifakı"na
gitmek gerekiyor. Bu ittifakı gerçekleştirebilmek
için de, Hz. İsa, Musa ve Muhammed'in öğretisin-
deki ortak noktaları bulmak ve birleştirmek gereki-
yor. Bu birleşim sağlandığında "Global Din" ortaya
çıkacaktır. Global Din'in dâveti karşısında da bütün
Avrupa ve Amerika ve tüm dünya eşit hale gelecek-
tir.

O halde "Gönderilmiş Dinlerin Birleşip Anlaşması"
için; Hıristiyan, Musevî ve Müslüman din adamları-
nın ve bilginlerinin harekete geçmesi gerekir. Yapıl-
ması gereken şudur: Hz. İsa'nın, Musa'nın ve Mu-
hammed'in öğretisi nedir? Onların öğretisi; insan-
ları yüce Tanrı'yla tanıştırmak ve O'nunla bağlantı
kurmalarını sağlamak ve bununla da; haklı, adâlet-
li, namuslu, ibadetli, güzel ahlâklı ve iyilikçi bir ya-
şantı içine girip, cenneti kazanmaya ve cehennem-
den kurtulmaya çalışmalarını sağlamak değil midir?
Onların öğretisi bunlardan başka bir şey olabilir mi?
Madem olamaz, o halde bu birleştirmenin ve birleş-
menin yapılması kaçınılmazdır.

Öyle ise ey Müslüman, Hıristiyan ve Musevî din a-
damları ve bilginleri! Hemen harekete geçiniz! Yo-
lunu şaşırmış şu insanlık, sizin hareketinizi bekli-
yor. Onu daha fazla bekletmeyin. Bekletip de şaş-
kınlıktan öldürmeyin!..

Unutmayınız! Yüce Tanrı'nın on tane dini yoktur. O
yüce Tanrı tek olduğu gibi, dini de tektir. O'nun tek
dini, Hz: Musa zamanında Musevîlik'ti. Hz. İsa za-
manında İsevîlik'ti. Hz. Muhammed zamanında da
Muhammedîlik veya İslâmiyet'ti. Demek hepsi bir
birinin devamıdır ve tektir. En son gelen de, geç-
miştekileri kapsamıştır, eksiklerini kapatmıştır. O
halde yüce Tanrı'nın tek dininde bölünmek size ha-
ramdır. Bu haramda kaldığınız müddetçe, insanlı-
ğa ve Tanrı'ya ihanette olacaksınız! Bu ihaneti daha
ne kadar sürdürebilirsiniz? Ya yüce Tanrı yakanıza
yapışırsa ne yapacaksınız?

O halde haydi birliğe!


Not 1: Kıyamet, 22. Yüzyılın ilk çeyreğinin sonların-
da kopacaktır.Verilen bu tarihe, Kur'anın ve Hz. Mu-
hammed'in gösterdiği ipuçlarıyla ulaşılmıştır. Zaten
bilim adamlarının son verileri de, dünyanın fazla bir
ömrünün kalmadığını göstermektedir.

Not 2: Ortadoğulu kral ve diktatörler, normal bir re-
jime geçmek konusunda ne söyleyeceklerse, Mart
ayının sonuna kadar söylesinler. Aksi halde o böl-
genin halkları harekete geçmek zorunda kalacak-
lar ve "Ortadoğu Baharı" yeniden başlayacaktır. Bu
da onların hakkıdır.

Not 3: İslâmiyet'in içerdiği ve emrettiği medeniyet
nedir?

İslâmiyet'in içerdiği ve emrettiği medeniyet: Daya-
nak noktası; kuvvete karşılık haktır ki; bunun gereği
ve sonucu, eşitlik ve adâlet'tir.

Hedefi de; çıkarcılık yerine iyilikçiliktir ki; bunun ge-
reği ve sonucu, sevgi ve yakınlaşmadır.

Birlik noktası da; ırkçılık ve milliyetçilik yerine; din,
vatan ve sınıf bağlılığıdır ki; bunun gereği ve sonu-
cu, samimi kardeşlik ve barışçılıktır ve dış saldırı-
lara karşı, yalnızca savunmadır.

Hayat düzeni; çarpışmacılık değil, yardımlaşmacı-
lıktır ki; bunun gereği ve sonucu, birlik ve dayanış-
madır. Nefsanî arzular peşinde koşmak yerine doğ-
ru yolda olmaktır ki; bunun gereği ve sonucu, insa-
niyeten yükselme ve ruhen olgunlaşmadır.

Hakkın gereği ve sonucu ise, birleşmektir. İyilikçili-
ğin gereği ve sonucu, dayanışmadır. Yardımlaşma-
nın gereği ve sonucu, birbirinin imdadına yetişmek-
tir. Dinin gereği ve sonucu, kardeşlik ve yakınlaş-
madır. Kötülükçü nefsi dizginleyip bağlamak, ruhu
olgunlaşmaya kamçılamakla serbest bırakmanın
gereği ve sonucu, iki dünya saadetidir. (Cevapla-
yan: Yirminci asrın imamı Bediüzzaman Said Nursi)

Hz. İsa ve Musa'nın öğretisi de, acaba bundan baş-
ka bir medeniyeti emretmiş olabilir mi? Öyle ise?!

Not 4: Ey Avrupalılar ve Amerikalılar! Eğer Hz. İsa'
nın, Musa'nın ve Muhammed'in "global" ve "gerçek
dini"ne giriş yapmak isterseniz, deyiniz: "Şahitlik e-
derim ki, Tanrı tektir."

Bunun anlamı şudur: "Çünkü O'ndan başkası elçi
ve kitap göndermiş değildir ve gönderemez de.
Çünkü (tek Tanrı olan) Senden başkası bu evreni
ve içindekileri yaratacak, yaşatacak ve yönetecek
güç ve kabiliyette değildir. Bunları yapamıyacak
olanları, ben Tanrı kabul etmem."

Bu şahitliğin devamı şöyledir: "Yine şahitlik ederim
ki; İsa, Musa ve Muhammed tek Tanrı'nın kulu ve
elçisidir."

Fakat Hz. İsa, Musa ve Muhammed şu anda yeryü-
zünde olmadıkları için, yüce Tanrı onların yerini Hz.
Mehdi'yle doldurmuştur. Hz. Mehdi, yüce Tanrı'dan
yeni bir din almamıştır. Fakat gönderilmiş dinlerin
yenileyicisi ve birleştiricisi olarak görev yapacaktır
ve yapmaktadır. Hz. Mehdi'nin ölümünden sonra
da onun yerini şu an gökyüzünde bulunan Hz. İsa
alacaktır. Onun yer yüzüne inmesi de çok yaklaş-
mıştır. Bunun için dinde yeni şahitliğin şöyle olması
gerekiyor: "Şahitlik ederim ki, Tanrı tektir. Yine şa-
hitlik ederim ki; Mehdi ve Mesih Tanrı'nın kulu ve
elçisidir."

                     Allah'tan başka ilah yoktur.
          Mehdi ve Mesih O'nun kulu ve elçisidir.

Ey insanlar! Yaşamakta olduğunuz hayat için kos
koca bir evren işletilmekte ve nihayetsiz bir masraf
yapılmaktadır. Yapılan bu masraf ise bir teşekkürü
gerektirmektedir. Sizi yaşatmakta olan yüce Tanrı'
nıza bu teşekkürü yapmayı unutmayınız. Yapmanız
gereken bu teşekkür karşısındaki kibir ve gururu-
nuz ve hak ve nimet tanımazlığınız ise, şeytandan-
dır. Siz, şeytana değil, sizi yaratan ve yaşatan yüce
Sahib'inize itaat ediniz. Bu itaatiniz size, sonsuz
bir hayat ve mutluluk kazandıracaktır. Bu kazanç
için çalışmadığınız takdirde de, sonunuz cehen-
nem olacaktır. Buna hiç şüphe yoktur. Çünkü ölü-
mü öldüremezsiniz, tekrar diriltilmeyi engelleye-
mezsiniz ve İsa'nın, Musa'nın ve Muhammed'in
haber verdiği Tanrı'nıza hesap vermekten de
kurtulamazsınız. Öyle ise, dinsizliğe son veriniz.
Eğer dinsizliğinize son vermek isterseniz, deyiniz:

Ey âlemlerin Sahibi! Sana şükrolsun. Acıyarak ya-
şatan ve yönetensin. Kıyamet, diriliş ve hesap veriş
gününün sahibisin. Ancak Sana ibadet eder, ancak
Senden yardım isteriz. Bizi doğru yola ilet. Kendile-
rine nimet verdiğin İsa, Musa ve Muhammed'in yo-
luna. Yoksa sapmışların ve gazabına uğramışların
yoluna değil. Duamızı kabul buyur.

Zaman:  Yeni Çağ'ın onbeşi, Ocak ortası.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Çözüm.
Boyut:   Muranizm.

                                                   YAYINLAYAN
                                       AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                       *   *   *




Keine Kommentare: