Samstag, 24. Januar 2015

KUR'ANA HAKARET EDEN FİLİP DEWİNTER'E VE ONUN DÜŞÜNCESİNDE OLANLARA CEVAP

KUR'ANA HAKARET EDEN FİLİP DEWİNTER'E
VE ONUN DÜŞÜNCESİNDE OLANLARA CEVAP

               Tevrat'ı, İncil'i ve Kur'anı indiren
                       yüce TANRInın adıyla

Eski Flaman Menfaati Partisi lideri FilipDewinter,
parlamento kürsüsünde elindeki Kur'an-ı Kerim'i
havaya kaldırıp; "Birçok fenalığın nedeni, tüm kö-
tülüklerin kaynağı" diyerek, birbuçuk milyar müslü-
manın kitabı Kur'ana hakaret etmiş.

Bu hakaret asla kabul edilemez! Çünkü Dewinter'in
sözleri gerçeği aksettirmiyor. "Haydi iddianı isbatla"
desek, isbatlayamaz. Çünkü Dünya Âlimler Birliği,
onun bütün iddialarını çürütür. Bunun için Dewinter'
in sözleri açık bir hakarettir. Hukuken cezâlandırıl-
ması gerekir.

Dewinter, Kur'anı "şeytanî bir gözle" okumuş. Şey-
tanî bir gözle okuyunca da ortaya isbatı olmayan ve
hakaret içeren böyle iddialar çıkar. Meselâ ateistle-
rin İslâmiyet'e düşman olan kısmı, Kur'anı şeytanî
bir gözle okur. Şeytanî bir gözle okuduklarından da
Kur'anın âyetlerini tersine çevirirler. Bu çeviriyle de;
"bir mâsumu haksız yere öldüren, bütün insanları
öldürmüş gibi olur" âyetini, "bir mâsumu oldüren,
bütün insanları diriltmiş gibi olur" şekline sokarlar.
Yani Kur'anı tersine çevirerek okurlar ve her âyette
bir kusur bulurlar.

İşte Dewinter de böyle yapmış. Eğer biz de Dewin-
ter'e şeytanî bir gözle baksak, Dewinter'i; "birçok
fenalığın nedeni, tüm kötülüklerin kaynağı" olarak
görürüz.

Demek Kur'ana, "melekî bir gözle" yani temiz bir
kalple bakmalıyız. Eğer böyle bakarsak, Kur'anın,
insanları cehennemden kurtarmaya ve cenneti ka-
zandırmaya çalışan bir kitap olduğunu görürüz.

Evet Kur'an, haksız öldürmeleri yasakladığı gibi,
haksız saldırıları da yasaklar ve haksızca saldıran-
lara karşı da, savunma ve öldürme izni verir. Bu i-
zinle de, müslümanları öldürmek veya yok etmek
üzere harekete geçmiş düşmanlar karşısında; "on-
ları nerede bulursanız öldürün" der. Doğal ve ger-
çek olan da bu değil midir? Rusların veya Çinlilerin
dinsizleri, Belçikalılara dinlerinden veya düşüncele-
rinden dolayı haksız bir savaş açsa, onların bu sal-
dırıları karşısında Belçikalılar kendilerini savunma-
yacaklar mıdır? Onlar da düşmanlarını öldürmeye-
cekler midir? O halde?!

Eğer Kur'anın haksız saldırılar karşısında verdiği
savunma ve savaşma izni ve müslümanları inanç-
larından dolayı öldürmek ve yok etmek için hare-
kete geçmiş düşmanlar hakkında verdiği "siz de
onları öldürün" emri yanlış olsaydı, El-Kaide 11
Eylül 2001'de Newyork'u vurduğunda, ABD'nin
bu terör örgütüne "eline sağlık" demesi gerekirdi.
Ama böyle demedi ve gitti Irak ve Afganistan'ı vur-
du. Bir milyon yüzonbirbin yüzonbir insanın ölü-
müne sebep oldu. Demek haksız saldırılar karşı-
sında susmak doğru değildir. Eğer doğru olsaydı,
Amerika'nın El-Kaide'ye cevap vermemesi gerekir-
di. O halde Kur'an doğru söylüyor. Haksız saldırılar
karşısında savaşmak ve savunma yapmak, hayatın
ve varolmanın gereğidir. Kur'an da varolmanın ge-
reğini söylemiştir. Demek Kur'an, "kötülüklerin kay-
nağı" değil, "iyiliklerin kaynağı"dır. Demek Dewinter
ve onun gibiler, Kur'ana şeytanî bir gözle bakmıştır,
haksızlık etmiştir. Bu haksızlık da, onun hakkında
hakaret dâvâsı açılmasını gerektirir. Belçika'daki
müslüman teşkilâtlar bu gerekliği yerine getirmeli-
dir. Eğer Dewinter, sözlerini geri alıp özür dileye-
cek olursa, onun hakkında dâvâ açılmasına gerek
kalmaz.

Dewinter gibilerin kendilerini haklı çıkarmaya çalış-
tığı bir de şu konu vardır: El-Kaide gibi terör örgüt-
lerinin bütün Avrupa ve Amerika'yı ve onlarla işbirli-
ği yapanları düşman bellemesi, Kur'andan kaynak-
lanmaz. Bu düşünce, o örgütlerin fikir sapıklığıdır.
Çünkü Kur'an, saldırıda bulunmayana saldırma izni
vermez. Düşmanlık etme izni de vermez. Bu izni
verebilmesi için Avrupa ve Amerika'nın müslüman
ülkelere dinî sebeplerle ve haksızca saldırması
gerekir. Böyle bir saldırı olmadığı müddetçe de,
onlar düşman kabul edilemez. Onlar bu şekilde
ancak Kur'anın dâvetine muhataptırlar.

Eğer ABD tarafından öldürülmüş olan Usame Bin
Laden ile Amerika arasındaki düşmanlık, İsrail'in
Filistin halkına zulmü karşında ABD'nin İsrail'e kol
kanat germesinden kaynaklanmışsa, buradaki suç
ve düşmanlık da Kur'anın üzerine yıkılamaz! Kur'a-
nın çizgisi ve gösterdiği yol bellidir: "Size haksız
saldırıda bulunanlara karşı siz de onların saldırdığı
kadar saldırın ve kendinizi savunun, ama haksız
saldırıda bulunmayın". Kötülük bunun neresinde?

Kur'an, Hiristiyanlar ve Yahudilerle dostluk hakkın-
da da adâletli davranmış ve onların sadece İslâ-
miyet'e düşmanlık ve onunla alay edenlerini dost
tutmamalarını müslümanlara buyurmuştur. İslâmi-
yetle alay etmeyen ve ona düşmanlıkta bulunma-
yan Hıristiyan ve Yahudileri ise, düşman katagori-
sinde göstermemiş ve onlarla insanî münasebette
bulunulmasına izin vermiştir. Kur'an daha ne yap-
sın?

Filistin halkının haklarını savunmayan Avrupalı ve
Amerikalılar, Kur'anın adâleti karşısında utanmalı-
dır. Kur'anda suç arayacaklarına, önce kendilerini
hesaba çekmelidirler.

Avrupa ve Amerika hükümetlerine duyuru! İnsanlar
arasındaki hakaret suçlarına en az üç ay cezâ veri-
yorsunuz. Bu kanun, dinlere ve peygamberlere ha-
karet hakkında da işletilmelidir. Çünkü İslâmiyet'e
ve Hıristiyanlığa veya onların peygamberlerine ha-
karet ve onlarla alay eden bir şahıs, birbuçuk veya
iki milyar insanın hakkına tecavüz etmektedir. Çün-
kü bir din, bir kişinin değil, birbuçuk-iki milyar insa-
nın mânevî malı veya şahsiyetidir. Eğer insanlar a-
rasındaki normal bir hakarete 3 ay cezâ veriliyorsa,
meselâ İslâmiyet'e veya onun kitabına ve peygam-
berine hakaret eden bir şahsa, üçbuçuk milyar ay
cezâ vermek gerekir. Çünkü İslâmiyet, birbuçuk
milyar insanın mânevî şahsiyetidir. Avrupa ve Ame-
rika mahkemeleri, bu hukuku çiğnememeli ve çiğ-
netmemelidir. Eğer bu hukuk gözetilirse, terör ör-
gütlerine iş kalmaz.

İslâmiyete veya Hıristiyanlığa hakaret edenler de iyi
düşünmelidir: O dinlere veya araçlarına hakaret e-
den bir şahsa bir milyon inançlı insan dâvâ açsa, o
hakaretçi şahıs, bir hakarete 3 ay cezâ üzerinden
üç milyon ay cezâ alacaktır! Hiç bir hakaretçi şahsın
bu kadar cezâyı karşılayacak gücü ve ömrü yoktur.
O halde herkes haddini bilsin, haksızlık etmesin,
zarar görmesin.

Ey Filip Dewinter ve onun gibi düşünen ateistler!
Ömrünüz bitiyor. Ama kalbiniz, ebedî bir hayat ve
saadet istiyor. Bunu da ancak Kur'ana inançta bu-
labilirsiniz. Eğer bu inancı kabul etmezseniz, sizi
cehennem bekliyor. Eğer ölümü öldürmeye ve
kıyameti durdurmaya gücünüz yeterse, cehennem-
den kurtulursunuz. Fakat madem ölümü öldüremi-
yor ve kıyameti durduramıyorsunuz, o halde Kur'
ana teslim olmaktan başka çareniz yoktur. Eğer
ona teslim olmazsanız, size verilmiş olan hayatın
hesabını, sizi yaşatmakta olan yüce Tanrı mutlaka
soracak ve hakettiğiniz karşılığı verecektir. Buna
şüphe yoktur. Çünkü tekrar diriltilmeyi engelleye-
cek bir gücünüz bulunmamaktadır. Çünkü doğu-
munuzu da engelleyecek bir gücünüz olmamıştır.
O halde aklınızı başınıza toplayınız ve "Tanrı tektir.
İsa, Musa ve Muhammed Tanrı'nın kulu ve elçisidir"
diyerek; Tevrat ve İncil'i içeren Kur'anın gösterdiği
hak, adâlet, namus,ibadet, güzel ahlâk ve iyilikçilikle
sizi yaşatmakta olan yüce Tanrı'nıza teslim olunuz,
hem dünyada ve hem ötesinde saadeti bulunuz.
Ancak bu şekilde "iyiler" katagorisine dahil olursu-
nuz, gerçek insanlığı kazanırsınız. Kazanmak var-
ken, kaybedişe koşmak niye? Öyle ise nefis ve
şeytanınıza teslim olmayınız. Kalbinizin ebediyet
ve saadet isteğine kulak veriniz.

Ey dinsiz ırkçılar! Ey İslâm düşmanları! Ve ey ate-
istler! Size şunları da söylüyoruz: Dünyadaki bütün
bilim adamlarını toplayınız. Eğer bu evrenin bir Sa-
hibi olmadığına, bir Tanrısı bulunmadığına dair ke-
sin bir bilgi getirebilirseniz, biz İslâmiyet'i yaşayan
bütün müslümanlar Kur'an okumaya son vereceğiz.
Fakat siz, istenen delili katiyyen getiremiyeceksi-
niz. Çünkü bu delili getirebilmeniz için, 20 milyar
ışık yılı çapındaki evreni taramanız gerekecektir. A-
ma böyle bir taramayı yapabilmeye ne gücünüz ye-
ter, ne de ömrünüz. Öyle ise gafil olmayınız, insan-
lıktan çıkmayınız!

Not 1: "İslâm" etiketli terör örgütleri, Belçika'dan
uzak dursun. Çünkü bu Kur'ana hakaret meselesi,
hukuki yolla halledilebilecek bir meseledir. Belçika
hükümeti de gerekeni yapar. Eğer İslâm adına bir
eylem yapılacak olursa, biz İslâmiyeti yaşayan 600
milyon müslüman, o eylemcilerin müslümanlığını
kabul etmeyeceğiz ve etmeyiz. Allah'ın Mehdisi'nin
kabul etmediği bir eylemi yapanların müslümanlığı-
nı, yüce Allah da kabul etmez.

Not 2: Ey müslümanlar! Bu bildiriden anlayınız ki,
Allah'ın Mehdisi görev başındadır. Eğer ona biat
etmek isterseniz, müslümanca bir hayat yaşamaya
karar vermelisiniz. Çünkü isminiz "müslüman" ol-
duğu halde, yarıdan fazlanız İslâmiyetten uzak bir
hayat yaşamaktasınız.Dolayısıyla ismî müslümanlı-
ğı bırakıp, fiilî müslümanlığa geçmeniz gerekmek-
tedir. Fiilî müslümanlığınızın deliliyle Allah'ın Meh-
disi'ne biat ederseniz, mahşer günü onun şefaatin-
den faydalanabileceksiniz.

Not 3: Bu bildiri, Kur'ana hizmet etmek isteyenler
tarafından, yabancı dillere tercüme edilip, Belçika
halkına iletilmelidir.

Not 4: "Kur'an nedir?" sualine, yirminci asrın İmamı
Bediüzzaman Said Nursi, şu cevabı vermiştir: Kur'
ân; şu büyük kâinat kitabının ezelî bir tercümesi, ve
yaratılış âyetlerini okuyan çeşitli dillerinin ebedî ter-
cümanı, ve şu görünen ve görünmeyen âlem kita-
bının yorumcusu, ve yerde ve gökte gizli olan İlâhî
isimlerin mânevî hazinelerinin keşfedicisi, ve olaylar
satırı altında kapalı hakikatların anahtarı,ve görünen
âlemde görünmez âlemin dili, ve şu görünen âlem
perdesi arkasında olan ve görünmez âlem tarafın-
dan gelen ebedî Rahmânî iltifatın ve kusursuz Yara-
tan'ın ezelî hitabesinin hazinesi, ve şu mânevî İslâ-
miyet âleminin güneşi, temeli, geometrisi, ve âhiret
âlemlerinin haritası, ve zat ve sıfât ve isim ve İlâhî
işlerin açıklayıcısı, apaçık yorumu, kesin delili ve
parlak tercümanı,ve şu insanlık âleminin terbiyecisi,
ve büyük insanlık olan İslâmiyetin su ve ışığı, ve in-
sanlığın hakiki hikmeti, ve insaniyeti saadete sevk
eden gerçek uyarıcısı ve doğruluğa götürücüsü, ve
insanlara hem bir şeriat kitabı, hem bir dua kitabı,
hem bir hikmet kitabı, hem bir kulluk kitabı, hem bir
emir ve dâvet kitabı, hem bir zikir kitabı,hem bir fikir
kitabı, hem insanın bütün mânevi ihtiyaçlarına müra-
caat yeri olacak çok kitapları içeren tek, toplayıcı
mukaddes bir kitap, hem bütün evliya ve doğru söz-
lülerin ve arifler ve araştırmacıların çeşitli meşrep-
lerine ve ayrı ayrı mesleklerine, herbirindeki meşre-
bin zevkine lâyık ve o meşrebi aydınlatacak ve her-
bir mesleğin mesâkına uygun ve onu tasvir edecek
birer kitapçık çıkaran mukaddes bir kütüphane hük-
münde semavî bir kitâbdır.

Kur'ân, Allah'ın yönetim tahtından, en büyük ismin-
den, her isminin en büyük mertebesinden geldiği
için On İkinci Sözde beyan ve ispat edildiği gibi,
Kur'ân, bütün âlemlerin Rabbı itibarıyla Allah'ın sö-
züdür.Hem bütün varlıkların Tanrısı ünvanıyla Allah'
ın fermanıdır. Hem bütün yer ve göklerin Yaradanı
namına bir hitaptır. Hem mutlak rablık yönünde bir
konuşmadır. Hem kusursuz Yaratan'ın genel salta-
natı hesabına ezelî bir hutbedir. Hem her şeyi kap-
sayıcı geniş rahmetin bakış noktasından Rahmânî
bir iltifat defteridir.Hem İlâhlığın haşmetli büyüklüğü
haysiyetiyle, başlarında bazan şifre bulunan bir mu-
habere mecmuasıdır. Hem en büyük İlâhî ismin
kapsadığı yerden inerek İlâhî Yönetim Tahtı'nın ku-
şattığı yerlere bakan ve teftiş eden hikmet saçıcı
mukaddes bir kitaptır. Ve şu sırdandır ki, "Allah'ın
Kelamı" ünvanı, tam bir liyakatla Kur'ana verilmiş ve
daima da veriliyor.

                     Allah'tan başka ilah yoktur.
          Mehdi ve Mesih O'nun kulu ve elçisidir.

Zaman:  Yeni Çağ'ın onbeşi, Aralık sonu.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Cevaplama.
Boyut:   Muranizm.

                                                   YAYINLAYAN
                                       AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                       *   *   *




Keine Kommentare: