Freitag, 11. September 2009

TÜRKİYE BÖLÜNÜR MÜ? VE MHP/CHP ZİHNİYETİ KÜRTLERİ DAHA FAZLA EZEMİYECEK!

TÜRKIYE BÖLÜNÜR MÜ? VE MHP/CHP ZIHNIYETI KÜRTLERI
DAHA FAZLA EZEMIYECEK!

hakperest olmaya cagiran ALLAHin adiyla

Ayrismaktan niye korkuluyor?

"Kürt Acilimi" ortaya atildi atilali muhalefet partileri bu acilimi hemen
kapatmaya kalkti. Peki, nicin böyle yapti? Acaba Kürtleri cok sevi-
yorlar da, "sevgili kardeslikleri"nin sona erecek olmasindan mi kor-
kuyorlar? Yoksa iki simsicak kardes veya iki sevgili e$ gibiler mi de,
ayrilik ve bölünme onlari ürkütüyor?

Hayir, hic birisi de degil! Kürtleri ne MHP'liler sever, ne de CHP'liler.
Belki de onlardan nefret ederler. Cünkü gerekli sevgiyi meydana geti-
recek kuvvetli bir ask veya inanca sahip degillerdir. Bunu, Güneydogu'
da aldiklari oylara bakarak da görebilirsiniz ve görmekteyiz. Türkiye'de
Kürtleri sevebilecek tek kesim, "dindarlar"dir. Dikkat ediniz, "Müslü-
manlardir" demiyoruz. Cünkü cogunlukla Islâmiyetten uzak ya$ayan
Müslüman Türkler, kardeslik icin gerekli sevgiye sahip degillerdir. Ge-
rekli sevgiye sahip olanlar ancak "Dindar Türkler"dir. Onlarin sayisi da
cok azdir. Bu da yüzde yirmi-otuz kadardir. Bu ise demektir ki: Türk-
lerle Kürtlerin yüzde yetmis-sekseni "sevgili kardes" degillerdir. Ancak
kendilerini "zoraki bir kardeslik" icinde bulmaktalar ve görmektedirler.
Ama buna ragmen muhalefet kanadindaki Türkler, gerekli olan ayris-
mayi, "bölünme" olarak kabul edip, Kürtlerin özerklik hakkina karsi
cikiyor, onu gasbetmeyi sürdürüyorlar.

Peki bunu, "bölünmekten korktuklari icin" mi yapiyorlar? Hayir, asla!
Gercekte onlarin böyle bir korkusu yoktur. Tek korkulari; "baslarina
yeni dertler acilmasin, hersey oldugu gibi kalsin ve Kürtler Türklerin
yönetimine boyun egmekten kurtulamasin"dir.

Kürt Acilimi'na muhalefet eden Türklerin bu korkulari, hak gasbindan
baska birsey degildir. Cünkü onlarin gercek korkusu bölünme falan de-
gildir. Cünkü evlilik cagina gelmis iki kardesin ayri ayri evlere tasinip
kendi yönetimlerini ele almalari, "bölünme" olarak kabul edilemez. Bu
bir "özerklesme"dir, "ayrisma"dir; ama "bölünme" degildir. Cünkü ayri
ayri evlerde otursalar da, (az veya cok olan) kardeslikleri yine devam
edecektir.

O halde bölünme nedir?

-Bölünme; "bir bütünün parcalanmasi" demektir.

Öyle ise Türkiye, "parcalanmaz bir bütün" müdür?

-Hayir, degildir! Cünkü Türkiye tek bir irktan, yalniz Türklerden ibaret
bir ülke degildir. Eger Türkiye yalniz Türklerden ibaret bir vatan olsaydi,
ona bir "bütün" gözüyle bakabilirdik. Oysa bu vatan; cesitli irklardan,
yani "parcalar"dan meydana gelmis bir "bütün"dür. Yoksa tek bir par-
canin bütünü degildir. Bunun icin Türkiye "ayrisma"ya müsaid bir yapi-
dadir. Dolayisiyla "üniterlik"le dondurulamaz. Dolayisiyla anayasada
üniterlikle dondurulmus maddelerin de eritilmesi gerekir.

Eger Türkiye bir "bütün" olsaydi bile, onun bölünmesi mümkün olabi-
lirdi. Cünkü fikir ve inanc ayriliklari bir bütünü parcalayabilir. Bugün bile
dinden uzak laik Türkler ile dindar Müslüman Türkler bir bölünmüslük
icindedirler.

Türkler böyle olursa, bir "ayrisim parcasi" olan Kürtlerin ayrisim, yani
özerklik istemesi, "bölünme" olarak kabul edilemez. Cünkü onlar bir
bütünün parcasi degil, bir bütünün parcasindaki parcalardan biridir.
Yani dogal bir ayrisimliklari var. Bu ayrisimliklarini korumak, Kürtlerin
"dogal hak"ki olmaktadir.

Bu yüzden Kürtler eger: "Biz Kürtlügümüzü korumak istiyoruz. Bunun
icin de özerklik, yani kendi yönetimimizi kendimiz yapmak istiyoruz"
dediklerinde, onlarin bu dogal hakkinin ödenmesi gerekir.

Fakat Türkiye'deki muhalefet partileri bu hakkin ödenmesine yanas-
mamakta, üstelik karsi cikmaktadirlar. O halde biz de sorariz: "Siz
kim oluyorsunuz? Hangi hakla bu hakki gasbediyorsunuz? Allah ve
Yaratilis bu hakki onlara tanirken siz kime dayaniyorsunuz? Allah ve
Yaratilistan daha yüksek bir merci mi buldunuz? Unutmayiniz ki, ken-
di aklinizla ve kendi keyfinize göre yaptiginiz haksiz, hukuksuz ana-
yasalar, size dayanak olamaz. Eger onlara dayanirsaniz, yikilirsiniz
ve en kötüsü, zalimlik kazanirsiniz ve belki de o kazanc icindesiniz.
Sizin yapacaginiz i$, bu kötü kazanci Deniz'e dökmek veya Bahce'ye
gömmektir; onu kullanmaya son vermektir.

Bazi Müslümanlar da, Kürtlerin dogal hakkini ici bo$ "birlik, bütünlük
ve kardeslik" bahanesiyle örtmekten vazgecmeli, o hakkin gasbedil-
mesine Islâmiyet'i âlet etmemelidirler. Hem bu konuda yüz yil önce-
sinin sartlarina göre verilmis hükümlerin pesinden gidilemeyecegini
de kabul etmeleri gerekir.

(Müslümanlar bir de, Ortadogu ülkeleriyle de "birlik" istiyorlar. Fakat
bu birlik ancak tevhid ve teslim yani: "Allah'tan baska ilah yoktur.
Mehdi Allah'in elcisidir. Onun yolu da, Allah'a teslim olustur" hakikati
altinda olabilir. Yoksa Ortadogu'daki diktatörlükler altinda degil. Yani
Ortadogu'nun önce "demokratiklesme"si gerekir. Aksi halde meyda-
na getirilecek birlik, ancak "despotizm" olur. Allah da, zorbalik yöne-
timine ve onun birligine izin vermez.)

Avrupa Ülkeleri, "Avrupa Birligi" altinda "birlik" olmuslardir. Ama onla-
rin her biri ayri bir "devlet"tir; kendi yönetimlerine sahiptirler. Türkiye'-
deki Kürtlerin ise ne bir devleti vardir, ne de bir özerklikleri. Eger Türk
irkcilari ve ulusalcilari ve halkcilari gercekten birlik ve bütünlük istiyor-
larsa, önce Kürtlerin özerklik hakkini ödesinler, ondan sonra birlik
hakkini kazansinlar.

(Kürt halki degil), Kürt Aydinlari'nin cogunlugu da, bu haklarini Türkiye
Cumhuriyeti'nden talep etmek zorundadirlar. Ama isterlerse, bu hakla-
rindan vazgecme hakkina da sahiptirler. Karar, Kürt aydinlarinindir.

Türkiye Cumhuriyeti de, talep edildigi takdirde bu borcunu ödemek
mecburiyetindedir. Bu borcu ödemek, Türkiye'yi esenlige kavusturur.
Kürtlere "kendi kendilerini yönetebilme" imkâni tanimak, her iki halki
da rahatlatir. Onlara verilecek özerklik, bir "bölünme" degil, "ayrisma"
dir. Tipki evlilik cagina gelmis bir gencin ailesinden ayri yasamak iste-
mesi gibi. Bu istege kimsenin karsi koyma hakki yoktur. Deniz'in de,
Devlet'in de!

Güneydogulu Kürt vatandaslara "kendi kendilerini yönetebilme" hakki-
ni tanimamak; "biz size güvenmiyoruz, siz daha kücüksünüz" demek-
tir. Kürtler gercekten "kücük" mü? Seksen yildir hic büyümediler mi?
Rü$tlerini isbat etmediler mi? Bunun icin kac $ehit daha almalari ve
vermeleri gerekiyor?

Öyle ise Türkiye, "siz daha cocuksunuz" diyerek, cocuklasmamali ve
"kücüksünüz" diyerek de, kücülmemelidir. Büyüklügünü göstermelidir.

Irkciliga, ayrimciliga, zulüm ve asimilasyonculuga ugramis bu halki da-
ha fazla ezmeye ve onlari Türklüge mahkûm birakmaya kimsenin hak-
ki yoktur. MHP'lilerin de, CHP'lilerin de!

Not: Kürt Acilimi, TSK'dan cekinerek veya PKK'dan korkarak durdurula-
maz. Cünkü bu acilimin amaci, ödenmesi gereken haklarin ödenmesi
icindir. Dolayisiyla borctan kurtulma ve barisa ermedir. Dolayisiyla bu
acilimin reisi, AB ve ABD de olamaz. Iktidar ve muhalefet de bunu böy-
le görmek zorundadir. Gercek amac "borc ödeme" ise, hic bir parti bu
dâvâ ve acilimi politik cikarlarina âlet edemez, etmege kalkmamalidir.

Yayinlanmis son iki bildirimiz:
DEĞİŞTİRİLEMEYEN ANAYASA MADDESİ OLUR MU?
BAHÇELİ İLE BAYKAL'IN ÇOCUKLARI AYRIŞIM İSTERSE!


Zaman: Yeni Cag'in dokuzu, Eylül ortasi.
Mekan: Avrupa.
Makam: Hak, Hukuk, Adalet.
Boyut: Muranizm.

YAYINLAYAN
AVRUPA MURANISTLERI
* * *

Keine Kommentare: